23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 Mart 1962 tJiMEBTUltîY ET Eski kim nefret, Sağhk Ömriimüzü 1MCUThtiia. husumet tedrieen siliniyor Anadolulu Rumlar, Atina'da «Kaliva» Tavernasında arkadaşnnız Nâdîr Dayıyı ağırhyorlar. Gariptir, çok yaşamak ister, fakat ömrümüzü kısaltan sinsi düşmanlara yakamızı kaptırmamayı düşünmeyiz bile! tlim adamlarma göre bizi için için yıkan düşmanlarımız şönlardır: kısaltan 10 düsman AÇIK KONUŞAUN Ifratm güzeli de var Geçmis (ve geçen) zaman Ah, bir gören olmasa Perdenin altmdaki Yeni çıktı Ne sihir, ne kerâmet Açık konuşalım rvemokrasi denilen medenî âlemin siyasî yürii* ^ yüşüne bir türlü ayak uyduramıyoruz, vesselâm. Bunnn bir sebebi de, ihtimal kanunlarıraızdaki vnzahsazluktur. l mumivetle bizim kannn maddelerinde bir açıklık, bir «kolay anlaşılır» lık yoktor. ilani, ne niyetine yenirse ornın tadını verirmiş dedikleri mnz gibi maddeler. Heykeltraşın elindeki kil kabiliııden orasını burasını ez büz, istediğin şekli ve mânayı ver. Meselâ, şimdi. 27 Mayıs devrimini sarkıntılıklardan korumak gayesiyle. haziTİanan kanonda şöyle bir yas3k da var: Vatandaslar arasında husumet ve intikam hisleri doğuracak, veya, tahrik edecek mahiyette faaliyet ve propaganda yapılması. Bu ne biçim ynvarlak lâfdır ki, istendiği zaman, topyekun. her türlü tenkit hürriyetini ortadan kaldırabilir. Meselâ «Gecekondular yıkılmalıdır» dan «Verçiler hafiftir, daha agırlaştırmak lâzımdır» lâfına kadar, her şey prkâlS «vatandaşlar arasında husumet ve intikam hisleri dojnrucu» mahiyette addolnnabilir. Kannnlar «iki kere iki dört eder» jibi «çık ve kolay anlaşılır olmalıdır. Hattâ, maksat ynkarıdakı ise, onn da açık söylemeli. Açık söylemeli ki hem herke« anlasın, hem de, önüne dcsya çetirilen bir hâkira, vicdan rahatlıijı içinde hükmünü versin. ruru zamana girdigi için bu suçnmn (!) itiraf edeyiın: gördüm de.) Tesadüf, o tarihte, Konva'da «Imam, Hatip okultj» açılıyordn. Büyük merasim mp«'dı. Bn okul binasının daha temeli atılırken 400 baba (evet dörtyüz) çocnğnnn kaydettirmiş. Bunn bana söyliyen dostlar «Hiç bir tlkokula böyle talep olmadı» diye üzüntülü bir mnkayese yapıyorlardı. Do"ğrnsu, şahsan, pek mühimsemedim. Fakat, dönüşii bir Konya Milletvekilinin otomohiliyle V3ptık. Konya Ankara arası üç saat. Bu üç saati «ben senin ibadetine karısmıyorum, sen de bana karışma» münakaşasivle geçirdik. Ama ben, bir çocuk lâfı kadar masnm, bu tezime Konya Milletvekili yol arkadaşımı bir türlft ikna edemedim. Nuh diyor da peygamber demivordu. Ona göre 30 çün ornç ve 5 vakit namaz meoburî kılınmaliydı. Gölbaşı'na ?eldijimizde akşarn olmnştn. Mıntakasından çıktık ya, rakı masasına otnrmava da artık mâni kalmamıstı. Bir ara «Geçen gece bizim Otnrak Slemine neye gelmedin?» diye «ordum. «Geleeektira, çok da istiyordnm, dedi, fakat duynlnr diye çekindim.» Bn adam genctir, «evlmlidir. Tök»»k mühendistir. Alraanya'da tahsfl etmiştir. Ama bir «ya dnynlnrsa » Dğrnna almdl Kayseri'dedir. Tine de selim. Yunanislandaki 2 milyon Türkiyeli Rum, bizler için iyi niyellerle dolu Emekli bir general Demli gözlerle diyor ki: «Kemal de; Venizelos da büyük adamlardı. Fakat bizleri mübadele etmekle büyük hata işlediler. Halbuki Anadoluda Rumlarla Türkler birbirimizi tamamlıyorduk» Yazan: Nadir DAYI Yunanistan'ın, bizltr» «l'tn bir yilâyetimiz olduğu hıssıni verecek kadar bize benıer tarafları var. Dil farkı olmasa, insan, bırçok yönlerden bu ülkede yabancüık hissetmiyecek. Gelenekler, yemekler, çehreler hattâ müzik birimkinden farkıız.. Yunanistanda hangi lokantaya veya eve gitseniz kebabı, pilâvı, zeytinyağlı yemekleri. musakkası, börefi velhasıl yemekleri Türk yemeklerinin aynı. Atina sokaklarında börekçi, boğaçacı, muhallebici, Antepli mi, değil mi bilmiyorum, birçok baklavacı dükkinı »ıra sıra.. Yemek hususunda gördüğüm ve garibime giden tek fark, zeytinyağlılar yerine çiş kebap, köfte gibi her türlü ızgaraya limon sıkmaları. Toplum hayatltnnda ve geleneklerinde de bizden farksız olan tarafları çok. Yunanistanın her şehrinde Avrupamn başka yerlerinde göremiyeceğiniz aayıda iskambil, tavla oynanan kahvehaneler görürsünüz. Bir eve git«eniz lize ilk ikrâm edecekleri şekerle birlikte alaturka bir kahvedir. Hattl bir evde kahvenin yanında reçel de ikram ettil*r. Çocukluğumd» hatırlarım, 25 yıl öncesine kadar bizlerde de misafir» kahve ile reçel ikram edilirdi. Misafirler gümüş kaşık ve tabaklarla ikram edilen rcçelden bir kaşık alır ve sonra kaşığı, içi su dolu bir bardağm içerisine bırakırdı. Bizde şimdi pek ender raslanan bu gelenek birçok Yunan ailesinde halen devam etmektedir. 2 toplum aranndaki benzirliği tamamlıyan diğer bir husus da hudut tanımıyan küfürlerdir. Küför edebiyatımızın tamamı değilse bile, kısmı azamı Yunanlılar tarafmdan, hem de Türkç» olarak, «istimal» edilmektedir. Zattm biîira küförler yalfiır Yunanistanda değil, hemen hemen bütun Batkan ülkeleTİnr}» <Wf(şmryen uluslararası deyimler halindedir. Kahve ile reçel Türkçede inat Tftrkly» U« Ynnanittamn birçok yönlerıyle biribirine benzcmesinde, bu filkenin urun yıllar Törklerin iıgali altında kalmasından başka Anadoludan göçeden Rumların da büyük rolü olmuştur. Resmt »aytlara göre bugün 8 milyon Yunan halkının 2 nrilyonu Türkiyeden gitme Rumlardır. Çoğu Kurtului Savaşmdan sonra Yunanistana göçeden bunlar, Türk geltneklerini devam tttirdikleri gibi aralarında da Türkçe konuşmaktadırlar. Hattâ bazı yaslılar Türkçeden başka dil öğrenmemek ve komısmamakta idata inadetmektedir. Yunanistanda doğmuş yeni nesll bile büyüklerinden duyduklariyle Türkçe konuşmakta veya anlamaktadır. Yunanhlardan riyade kendilerini Türklere daha yakın hisseden bunlarla yerli halk arasında çekememezlik zaman zaman devam etmektedir. Bu yüzden YunanlılaT bunlara hakaret için prosfiges (muhacir), pastırmacis (pagtırmacı), Turkos sporos (Türk tohumu) gibi isimler rakmışlardır. Yunanistana göçettikleri ilk yıllar yerli halkın kendilerini hakir görüp iş vermemesi yüzünden çok «ıkıntılı günler geçirmişler. Ama bugün hemen hemen hepsi zengin ve Yunanistanın en ileri iş adamlandır. Meselft «ayısız büyük «inemaları olan Sekyaridis, birçok kumaş fabrikalannm sahibi Mimaroğlu, Yunanistanın en tamnmış göfüs hartalıkları mütehassısı Dr. Turdoğlu, Atina Belediye Başkanı Tsoukalas, bizim de tamdığımız babası Salihlili. annesi Akhisarlı zengin armatör Onassis, yeni Başpiskopos Hrisostomos ve birçok Yunanlı zengin ve tınınmı? kimse hep Türkiyeden gitme Rumlardır. Kendi ifadelerine göre Anadolu Ruraları Yunanistan" ın yerli halkından daha akıllı ve çahşkan olduğundan kısa zamanda bütün işleri ellerine geçirmişler. Şimdi yerli halk ekseriyetle devlet kapısına, Türkiyeli Rumlar ise ticaret hayatma itibar ediyorlarmii. Bunlar, «yerlilere iş hayatını ve yaşamasmı bir ögrettik» diyorlar. 1) Kendini beğenmişlik; Herkesin elbette kendisine karşı saygısı vardır. Bn hissi genişletiniz. Kendi kudretinizi, irakânlarınızı düşününüz. Buna biraz da başkalarının meziyetlerini küçümseme ekleyiniz. Çok geçmeden insanlara kar?ı menfi, yıkıcı, saldırgan j bir duygu dogacaktır bundan. Me selenin moral vönü bir yana, bu his günün biriııde başıuıza astm. tansiyon, anjin dopuatrin gibi bir birinden kötü dertler açabilir. 2) Hınç, kin Kendisine rahatI lık, iyilik getirmiyeıı bir çevredc kalmak zorunda olan insan bir isyan hissi dnyar. Bu psişik olayın fizik etkisi çok dejişiktir. Bas afrıları, damar tansiyonu, cilt rabatsızlıkları, sinir bozuklukları.. 3) Hırs: Herkesten ileri geçmek, fivrilmek, durmadan yarısmak he vesi kontrol edilmez de aşırı dereeeye vardırılırsa kazançlar çok pahah ödenir. Kalb hastalıklarına, karaciğer, böbrek bozaklnklarına yol açıtır. 4) Kıskançlık: Bu hisle kendi kendini yiyende beyinle vücut arasındaki ilgıler aksar. Patolojik bakımdan iyileşmeler gecikir. 5) His çelişimi: Garip bir psikopatolojik haldir bu. Çekmiyen anlamaz. His çelişimi aynı insana, aynı şeye karşı zıt hisler duymaktır. Bir insanı hem sever, hem Aslen Izmirli olan Atina Belediye Başkanı Tsoukalas (soldan ikinci) nefret edrrsiniz. Böylece sürüp give eşi, Sovyet feza pilotu Gaçarin ile den bir çekilme ve itilme etkisi siıinkiler yakalayıp astılar» dedi. Ben, bılmiyerek depreştirdiğim bu altındasınızdır. Bir türlü hnzur yaranm artık daha derinlerine inmek istiyordum. Fakat o, «Harb yıl baiamazsınız. Ve... zayıflama, selarında böyle şeyler olur, bunları unutmak gerek» diyerek benim bu ker, oburlnkla bitebilir bu. 6) Suçlaluk hissi: Bu his vicdar konuda daha fazla soru sormama imkân vermedi. Theologos Konstantinidis isimli diğer bir Alaşehirli Rum da, geçmişi unuttuklanm ifade nın sert tenkidlerinden doğar. Sonucu mu? Türlü cilt hastalıkları. için sunları söyledi: 7) Sevgi ihtiyacı: insan yara« Türkiyeden, Anadoludan kaçarken birçok yakınlarımızı, varımızı, yofumuzu kaybettik, döğüldük, hakarete uğradık. Sizler de aynı dılıştan bu ihtiyacı duyar. Karşımuamelelere maruz kaldınız. Ama bugün hepsi unutuldu. Türklerin lık çörürse mesele kalmaz ama de bize karşı kin, nefret ve husumet hissi beslemediklerini, geçen yıl bir de yoksun kalırsa türlü üzünAlaşehİTe yaptığımız ziyaret sırasmda, halktan gördüğümüz fevkalâde tülere kapı açabilir: Hayal kırıkiyi kabulden anladık. Halbuki Alasehire giderken, acaba bizleri döğüp lıkları, gurur incinmeleri, kıskanç lıklar.. arkasmdan da fizik derthakaret ederler mi diye düşünüyorduk.» Samimt olarak ifade etmek isterim, Atina'da Türkiyeli Rumların ler sökün eder. Fakat bütün psimahallesine giderken ben de hakarete uğrar mıyım diye düşünüyor kologların birle«tikleri bir nokta dum, fakat bunlardan, tamamen aksine. çok yakınlık ve misafirperver varsa o da insanın büsbütün sevlik gördüm. Tanıstığımız gün hemsehrilerim olan Alaşehirli Rumlar Siden yoksun bir çevrede yasıyabeni evlerine davet ettiler, Cemiyet Merkezlerine götürdüler, Atina' mıyacağıdır. 8) Aşağılık komplcksi: Hareket da akşama «Kaliva> isimli tavernada ağırladılar. Görüşmelerimizin çorahatsızlıklarından ğu burada geçti, bol bol Alasehire aıt çocukluk hâtıralarından bahset organlarının tiler. Morojlu Mihail Yorgiyadis, Türk Ordusunda subay olarak ka eojn bn iç memniiTilyetsizHkten lan kardeşini anlattı. Haeı Yanioglu Mihail, Padişahın cülus ve doğum içelir. (Romatizma nevinden hastalıklar yâni). Kendini kâçülmüs günlerinde okurluklan ve halen sklında kalan ju marşı okudu : gibi gören, insanlardan oıakls?ır, yalnırlıja gömfilür. Bn ds eklemlerde, kaslarda zayıflık TC küçtilErtnğralıuı Oesgsada dofdak, meye »ebep olnr. Şehitlerin kanlariyle boyandık 9) Kaygi ve korkn: Tâ çoenklnk Niee dflsman kslesfna nıandık tan dadanır insana. Korkndan, Ey selâm sana Onmıniı Sancajı. kaygıdan barsaklar, mide bozn• ltır. Kalb çarpmtılan, kalb bartaÇırpınarsk dalgslanır kanadın hkları «elir. Hattâ ânî 81Ora bile Gökyürflne çıkmak mıdır mnradın alıp götürebilir insanı. Ecdadımız kahrsmandır 10) Cimrilik. Demin anlattığıKahramsndir bile demek kftçüktflr tnn kaygıyı maddî »eyler fi«t«nEy »elâm »ana Osmanlı Sanesfi. de, meielS para ve sahsî menfaat O«e« geç vakte kadar »amim! bir hava içinde geçen bu tath »oh flıerinde toplayınız, isie eimrUik. betimizden sonra, aklıma, «Acaba bütün Anadolu Rumları bize karşı Cimri »dam raten kızıp kendine aynı hisleri besliyorlar mı?» sorusu geldi. Bunlarm tümünü «iyi tohum haljamaz ya bn bir yana, maddî lar» olarak kabul etmek aşırı iyimserlik olacak. Aralarında «Ah Tür bakımdan da bn bis tıpkı kaygıkiye» diyenler kadar «Ah Türkler» diye nefre'tlerini ifade edenlerin de nın yaptıginı yapar. bulunduğu muhakkak. Ama ben bu gerimde hep «Ah Türkiye» diye özlemlerini ifade edenlere rasladım. İfratın güzeli de var D a z ı kelimeler, sıfatlar, tâbirler var ki, bnn**lardan, tamamiyle lüzOmsuz yere, korkayoruz, çekiniydrnz. Meselâ su mesfcnr «müfrit» lâfı. Kimse «müfrit» li|t üstüne almak istemez. Geçen gün de Adalet Partisi Meclis Grupu yayınladığt bir tebliğde «Partimizde müfritler, mntediller diye bir şey yoktur» noktası üzerinde sıkı sıkı ısrar ediyor, âdeta hakarete ngramış gibi, çıkarılan lâkirdılann «yalan» oldo|nnn bil^iriyordn. Neden yok «müfrit» yahnt, daha dofrosn, neden olmasın? fngiliz îsçi Partisinin, pek tanmmış «müfrit» leri vardır. ttalyan Sosyallstlerinin de var, Fransra Radikallerinin de. Bunlara, siyasî edebiyatta, bir partinin «sol kanadı» derler. PekâlS meşrndnrlar. Zaman zaman hükümet knrdnkları, yahvt, nazır olarak hükümetlere girdikleri de eSrülmüştiir. Ama, gelgelelim, bizim «müfrit» ligi berrimsemeyişimizin sebebi haska. Çünkii bizde Atatürkçulük yolnnca müfrit yok, yobazlıkta var. Batı medeniyeteiliginde mufrit yok. «ericilikte var. «En kısa zamands en çok meklep» parolasında möfrit yok, coeoinnn mektebe göndermek deŞiI, nzaktan, mektebin biTrastnı bile gSstermemekte var. Bundan dolayı da «müfrit» ligi daima içimizde saklar, dışarıdan, açığa vnrnldufu zaman küplere bineriz. Toksa, nerede o, ne pahasına olnrsa olsun Atatnrkçü olan, boirazına kadar horca da cir<e, mektep üsinne mektep yaptırmak istiyen Parlâmento «miifrit» leri? Ayıplamak şöyle dnrsnn Spüp de buımıza koyacafcız. * * * • ** Perdenin altmdaki kalına karısmış, koyn esmer renkli, kambnrnm«n bir Türk deliksnlm «Atstürk vatan baini ilân edilmedikçe Tnrkiyeye hnrar geimec» demiş. Haber çıktı ama arkası gelmedt. Kimmlf bn aeayip delikanlı? Biz de dahil, pek merak eden olmadı gallba ki, ne arsyan var, ne soran. Her halde «delinin zornna bak» deyip geçllmlş olaeak. Ama, (Jeli mell, ne de olsa bir miMİ*. Bir araştırmsh gibi geliyor. Hazır Avrnpsda iken, eter Alman doctlan izin verirse. Sflreyy» Afaofln ablsmiz fSyle bir Londra'cığa kadar nzansa da, sornp 8?ren«e na»ıl olnr? Belki btr yakını, btr hıtmı, bir akTSİMMi çıksr. * * * eçen gün Comhnriyet'te bir L»ndr» haberf G çtktı. B. B. C. (Ifttfen, modaya nymak için, Bî. Bî. Sî. diye oknynnnz) rsdyosnnds ssçı sa Yeni çıktı elediyenin basına bir dert daha çıktı: Meyva snlanna da, yüzde elli nispetinde, mnslak guyn karıştırıp, halks öyie içirivorlarmış. Tabii kazanç da aynı nispette artıyor. Hakikaten bir kısım eınaf, bileye, fiylesine bir alışış alıştı ki, artık âdtta onnız yapamıyor. Knjektör ile limonun, portakahn suyunn çeker, kof olarak satar. Sütlerin, bir çok suva karıştırılmfş bir parça süt, oldngnnn söylemege lüzum bile yok. Yogurtlar hafifçe dondnrnlmnş avraıı halinde. Rirazeık bekleme|e tahammülü yok, hemen su olnyor. Demek. şimdi, meyva tnlanns da itimat eaiz detil. Bir bardatın leinde, Trtamrnden fazla, şu var. Ben, bn dalaverelerln. yalnrz ktr birsından yapıldıgını zannetmiyornm. Kâr hırm var, tabii ama. yalnız o de|il. Dediğim gibi alışıldı. Hile; esnaftan bir takımının «ikinei tabiatı» oldn, Dnira dürirst bir şey satmak akıllarına bile eelmiyor. Akıllarına gelmiyor defil de, hattâ, «atanlara da «ne enayi j şey!» gibilerden şasıyorlar galiba. Ne diyelim? Allah Belediyenin yardmıoMn \ olsnn, bizlere de sabir ihsan eylesin. * * * B Selâm Osmanlı Sancağma Geçmiş (ve geçen) zaman |talyan Devlet tşletmelerinin (bilhassa Petrol) * başınca bulunan Enrico Mattei, jeçen gün verdifi beyanat sırasmda «İtalya, diyor, tkmcı Dünya Savaşınm harabelerinden uzun ve sabırlı bir gayret sonunda kurtulmuş ve kalkınmıştır.» Son harb 1945 de bitti. ltalva. hem Almanlar tarafmdan (geri çekilirlerken' hem de tngiliz ve Amerikalılar tarafmdan (hncnm ederlerken) baştan asatı ve iki taraflı tahrip edildi. Bunun anhası mfnhası, diyelim ki, ftalyanlar 1947 de çalışmaya koyuldular. Kalkmms ve kendine çelme hamlesi de biteli, en azmdan, üç dört sene oldnfnna jö'e, demek ki, Mattei'nin «Uzun ve «abırh bir gayret» dedifi şey, topn topn, on senenin içine sığdırılmıştır, On sene! Tani bizim 1950 88 devremiz. Üstelik, biz harbe girmemlsiz, İtalya, çifte kavrulmnss dönmfiş. Ben harbden hemen sonra ttalyaya gitmiş, ve atılan köprülere, yıkılan tünellere rafmen, trenlerin vızır vızır işlediğini görerek hayrette kalmıstım. Kısacası şu: Bir Batımn, Wr de bizim on senemize bakınız. İnsanın yürtği nasıl kan aflamaz! * * * Ne sihir, ne kerâmet zun zamandır gaiplere kanşıp d« izi bir törU 15 bnlnnamıyan köçük Ayls (arhk, her halde, büyümüştür ama, alışıldı da yine «küçük» Geçenlerde Yunanistana yaptığım kısa gezi sırasmda Gagarin'i ve • Leonardo da Vinci« gemisini takipten fırsat bulabildiğim bir ara Nea Izmirna (Yeni îzmir), Nea Philedeiphia (Yeni Alaşehir) isimli mahallelerine giderek bazılariyle görüştüğüm bu Rumlar bütün rahat ve servetlerine rağmen âdeta «vatan hasreti» çeker gibilerdi. Emekli bir General olan «Alaşehirliler Cemiyeti» Başkanı Pandelli Zachariadis, Egelilere has Türkçe şivesiyle halen duyduğu hasreti şöyle anlattı : « 53 ya^ına bastıgım şu yıla kadar haftada bir gün olsun memleketimi rüyamda görmediğim gün olmadı. îkinci Dünya Savaşı sırasında cephede Ifalyanlarla çarpışırken bile Alaşehiri rüyamda gördüm. Duyduğum hasreti sizlere tam olarak târiften âcizim.> Nemli gözlerini benden gizlemeğe çalışan yaşh General, sözlerine rievamla, «Kemal de (Atatürk'ü kastediyor), Venizelos da büyük adam lardı. Fakat bizleri mübadele etmekle büyük hata işlediler. Halbuki Aradoluda biz Rumlar Türkler biribirimizi tamamlıyorduk» şeklinde konuştu ve «Ne yâpâlım bizim kaderimiz de böyle imiş» diyerek acı ve tatlı günlerin ağarttığı başını öne eğdi. Diamandopulos isimli diğer Egeli bir Ruma sözün gelişi icabı babasını soracak oldum; önce cevap vermek istemez gibi bir tavır takındı, sonra, «Anadoludan kaçarken Kaderimiz böyle imiş Ah, bir gören olmasa alih Rıfkı Atay üstadımız Dünya'daki »on «PaF zar Konnşraası» nda, Atatürk devrini anlatırken «Ramazanda bütün Türkiye çarşılarının yiyecek içecek dükkânları açıktı. îstiyen oruç tutar, istemiyen tutmazdı. Ne tutan tutmayana, ne tutmıyan tutana kanşırdı» diyor. Orası öyledir, daha dofrnsu öyleydi. Ama 1950 den sonra. gitgide, işler sarpa sardı. Meselâ ben, bn genelerden birinde, Konya'ya cittim. M3ksadım ötedenberi merak ettiitim meşhur «Oturak âlemi» nin ne biçim şey oldnğonu mahallinde jörmekti. (Nitekim artık mtt deniyor) içfn, bn sefer de, blr Italyart trihirban çıkageldi. Rivayete göre bn adam, bütün marifetini eö«terecek ve gaip ktn bnlacakmış. O buladursnn. Fakat bir başka sihirbaz da, Itslyan meslelcdaşı için «Katiyyen bnlamaz» diyor ve şöyle, tuhaf bir şekilde meydan oknyor: «E|«r o lddiaşını işpat eder ve küçük Ayla'yı bnlnrsa ben bir daha insan yBztine çıkamam. Hodri meydan!» Hiç de böyle sağlamına knmar görmedim. Bir defa bn sat insan yüzüne çıkmazsa, acaba, insanlar ne kaybeder, çıkarsa ne kazanır? Sonra, bnnlann ikisi de sihirbaz. Olsa olsa. birlsl sillndir şapkadan tavsan çıkarırsa, öteki tavsanı silindir şapkaya koyar. Daha sonra da. ve netice olarak, pek meşhnr bir tekerleme: O yalan, bn yalan, fili (bnrada Aylsyı) ytrttn blr yılan. lşin hnlâsası nn. Sağırlara telefon Büyük Blritanya'da, kulakları ağır işitenler rahatça kullanabilecekleri telefona kavuştular. Bildiğimiz telefonlardan farksız gibi görünüyor ama sapınm içine bir amplifikatör yerleştikrilmiş. Bir de düğmesi var. Düğmeye ne kadar basılırsa ses o kadar yükseliyor. T^lefon kullanan kulağının ihtiyacına göre bunu ayarlıyabiliyor. Bay M... Neredesinfa? Siz de f\*p&%> o C ^ ı v U ^ gibi J L U J v . Tuvalet Sabununuzu 3 câzip renk ve beyaz orosından seçebilirsiniz. pernbe, gök mavi, filizi yeşıl... sizi büyüleyecefc tatlı renklerdıM •<ğf Yeni ambaiajı sayesinde muhafaza otunan harika kokusuna hayran kalacaksınız. ^ * 8 inci kota'da ithali serbest olan otobüs şasilerinden g , GOK Koyu ve tesirü köpüğü teninizl femizle' kadife gibi yumuşak yapar Yıldızların onda dokuzunun sabunu Yumuşak makaslı. Ün ve arka amortisörlü Dingil arası 5.20 m. LP 322 tip 138 HP önden motorlu burunsuz, ve 138 H.P. arkadân motorlu, helezon yaylı 0 321 H tip Harika otobüs şasileri için sipariş almaya başladığımızı sayın müşterilerimize arzederiz. ^ MENGERLER TİCARET T. A. Ş. İSTANBUL Cumhuriyet Meydam Nö. 9/1 TAKSİM Telg. AVİMKO İst. ANKARA Çelik Cadd. No. 36 Yeni Srtnayi Çarştsı Telg. AVİMKO ANK &T.6HO9 23 Şubat İ962 tarihinde çekilen en son LUX Tuvalet Sabunu Piyar.gomuzda kazanan renk YEŞİLdir. tlâncıhk 8272/2771 llântılık İ0U4, ::T62
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear