24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
İKÎ CUMHURÎYET fi Mayıs 1961 ııııııııııııııııııınıımıııııı Dünya Hâdiseleri llliElllMllllllllllllllllllllllllllllllMIIHIIIIIIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIlEllll Son Kttba olayının sebepleri ve icyüzii nedir? Yazan: Gemal Hüsnü Taray 1 ııuıuiHnnnimTTTTTiTiiür | DÜŞÜNCELER | ıııı=tıııııııııııııııııtıııııııırııııııııııııııııııııtııııııııııııııııııııııumıııııııııııııııııııııtıııifiıııııtıııııı=iMi HEM Yerli iHimlerden bir şikâyet rta Anadolu şehirlerinden birinden dün bir mektup aldım. Yollayan aydın bir kadın okuyucum. Mektupta ileri sürdüğü şikâyet de üzerinde durulması Iâzım gelen bir meselemiz... Sözü kendisine hjrakalım: «Siz tstanbulda yerli filimleri belki de hiç förmüyorsunuz. Halbuki sinemadan başka eğlence vasıtası bulunmıyan taşra şehirlerinde biz bunları mecbure n seyrediyoruz. Bu filimlerden hemen hiç biri mevcut değil ki onun bir veya bir kaç sahnesinde, bir. yahut müteaddıt kadınlar erkeklerden dayak yemesinler. Açık konuşalım: Bu evvelâ bir hakikat midir? Bugünkü Türk cemiyetinde her kadın mutlaka kocasından d^yak mı yer? Sizin tanıdıfınız ailelerde kaç kadın kocası tarafından dövülmektedir? Farzediniz ki bakikat. böyle bir hakikati mütemadiyen ilân etmiye mecburiyet mi var? Bu kadar Amerikan ve Avrupa filmi seyrediyorsunuz, hangisinde kadınların dövüldüğünü gördünüz? Karısını döven erkek tipi belki Anadolu şehirlerinde veya tstanbulda, Ankarada fakir tabaka arasında hâlâ ortadan silinmedi... Peki böyle filimleri seyreden bu adamlar çirkin hareketlerinin (olağan) sayıldığı zannına kapılmazlar mı? Hattâ böyle sahneler karısına el kaldırmayı aklına getirmiyen basit kimseler üstünde dahj tesir yapmaz mı? Bu filimlerin senaryolannı vazanlar hisleri tahrik için böyle ncuz ve zararlı maskaralıklardan başka bir şey düşünemiyorlar mı? Niçin kendimiz, kendi cemiyetimizi böylesine kötülüyoruz? Para kazanmak için her çareye baş vurmak mubah mıdır?» Bu konuyu tetkik ederken okuyucumun yaptığı gibi kendi kendimize ilk soracaçımıı şey: Türk cemiyetinde kadının erkekten dayak yemesi bir realite midir? suali elmahdır. Ikinci olarak da Hakikat ise bunu beyaz perdede aksettirmek zararlı tesirler yaratır mı? sualini sorma lıyız. Filim tesir sahası çok genis bir temaşa vasıtasıdır. Her yaşta, her seviyede insanlar tarafı nd.an seyredilir. Bunlarm ekserivetini kültürden mahrum tabak aiar teskil ederler. Binaenaleyb filim âmilleri çok dikkatli olma k. çok düşünceli davranmak mec buriyetindedirler. Zararlı, yıkıcı tesirler yaratacak sahnelere yer vermek vanlış olur. Filimler sansürden geçiyor. Mesuliyet bu heyetlere aittir! denecek. Ben mesul makam aramıyor. filim prodüktör, rejisör ve senaristlerinin sağ duyularına, vat an ve millet severliklerine hitap ediyor, onları uyaran bu şikâye tin üstüne eğilmelerini istiyorum. Bu milletin Batı milletleri seviyesine erişmeye çabalamasında sanat hiç bir rol oynamıyaca k mı, hiç bir mesuliyet almıya cak mı? , Cevat Fehmi BASKUT İspanyol kolonilerinin ayaklanması üzerine Birleşik Amerika Cumhurreisı «Monroe» nun «Acnerika, Amerikahlarındır» formüliyle Amerika kıt'asına dışandan herhangi bir devletin müdahalesini kabul etmiyen ilkesi bilâhare bu kıt'adaki 21 devletin imzaladığı anlaşma ile karşılıklı ve hukukî bir taahhüt olmuştur. 1959 da Şilinin başşehri Santiyago'da toplanan 21 Amerika Devleti Hariciye Nazırlarının hep birlikte imzaladıklan bir bildiride Amerikadaki hükümetlerin insan haklarına ve temsilî demokrasi hür riyetlerine istinad edeceği kabul edilmiştirYine bu Nazırlar içtimaında verilen bir kararla ayni sene içinde toplanan 21 Amerika devleti hukukçuları da Demokrasi rejiminin ve insan haklannın neler olduğunu ve neler olamıyacağını ayn ayn sa yarak ve tarif ederek koidfiye etmişlerdir. Bu çalışmalarla vücuda gelen eser Demokrasi tarihinde ve Demokrasi r»jimi jürisiredansında çok mühim bir devrin açılışı oloıuştur. Dışişleri Bakanhğı bu çahşmalar hakkında gönderilmiş malumatı, raporları, vesikalan dosyalarında kalmıya mahkum edeceği yerde bunları hiç olmazsa Temsilciler meclisi Anayasa komisyonuna vermiş olsaydı millet hesabına faydalı bir iş görürdü. Birleşik Amerika hükücneti mevcut taahhüt ve vesikalara dayanarak son olaylardaki durumunu çok kuvvetli ve açık müdafaa edebilirdi. Fakat nasılsa Başkan Kennedy bu sağlam savunma delilleri ile yetinmiyerek gazetecilere verdiği beyanatta tehlikeli bir iddiayı da ortaya atmış; Cumhurbaşkanı gazetecilere yajtığı bir beyanatta: «Demirperde devletlerinin tank ve uçaklannı sahillerinden 150 kilometre mesafeye sokmasını, Amerika halkı, hoş karşıhyamaz» diyor. Ne garip tesadüftür ki bu beyanattan bir kaç gün evvel Kırıon'da Hrutçef ile görüşen Birleşik Amerikanın meşhur gazetecisi Lipman da gazetesine gönderdiği bir roportajda «Konuşmamızda Hrutçef bana büyük devletlerin emniyetleri için, komşuları olan memleketlerde lüzum görecekleri tedbirleri almıya hakları olduğunu kabul eder gibi göründü» demektedir. Hrutçef Kennedy'ye verdiği cevapta gazetecilere yapılan bayana tın bu kısmına da temas ediyor ve şöyle yazıyor: «Bu konuda siz çok tehlikeli bir yola giriyorsunuz. Diğer devletler de benzeri duruonlarda hareketlerini ayni muhakemeye ve ayni sebeplere istinat ettirebilirler. Sovyet Rusya sınırlarındaki bir çok devletlerin topraklarmda, Amerika ile yaptıklan anlaşmalar gereğince askerî üsler tesis edilmiştir. Bu üslerin Sovyetlere karşı olduğu da Amerika Generallerinin itiraflariyle müspettir. Fakat sizin bu görüşünüzü Sovyetler kendilerine maletmiyorlar... (ve saire)...» Amerika Hariciye Departmanı sözcüsü bir gazeteciler konferansmda Hrutçef'in bu yazıları münasebetiyle şu beyanatta bulunmuştur: «Başkan, Hrutçef'ten poleuıiğe kaçan uzun bir mektup almıstır. Fakat Cumhurreisi Sovyet Başbakanı ile âlem önünde bir tartışma açmıya kendisini sürükletmiyecektir. Bizim cevabımız basittir. Milletimiz doğuşundan beri bütün milletlerin geleceklerini hür olarak tayin etmesi ve komşulariyle hür olarak işbirliği yapması prensipini kabul et.niçtir. Birleşik Amerika halkı için (Otodeterminasyon: milletlerin mııkadderatlanm bizzat kendilerinin tayin etmesi) ev esaslı bir haktır ve bu hak bütün dünyada tatbik edilmek gerek tir.» Işte inandırıcı ve hukukî cevap verilmiş oldu. Küba'da 21 Amerika devletinin Küba da dahil hükümetleri ve miletleri için kabul ettikleri temsili demokrasiye ve insan haklanna dayanan bir idare sistemi yoktur. Amerika kıt'asının dışından gelecek herhangi bir müdaNX haleyi örılemek Birleşik Amerika nın diğer Cenubi Amerika devletleri gibi boynuna aldığı bir taahhüttür. Ancak dışandan bir müdahale olmadıkça birbirlerinin iç işlerine Seferlere 27 Mayısta başlakarışmamak da (Amerika Devletnacağı tahmin ediliyor leri Teşkilâtı O. E. A.) nın esas ilkesidir. Bu ilke üzerinde bütün T. H. Yolları son açtığı FrankCenubi Amerika devletleri pek ti furt ve Viyana hava seferlerinden tizdirler. sonra Londra hattını da açmak ü Birleşik Amerika Küba'nın yanı zere teşebbüse geçmiştir. Hazırlıkbaşındadır. Bu memleketle anüna ların bu ay sonuna kadar tamamsebetleri sıkı ve tarihidir. Sov lanacağı ve hattın Inkılâbm yıld'iyetlerden zengindir ve kudretlidir nümü 27 Mayısta açılacağı kuvvetYardım elini kolaylıkla uzatabi le tahmin editmektedir. lir. Sosyologlan, kapitalistlere Diğer taraftan öğrendiğimize göbağlı olmıyan ekonomi âlimleri re, Türk Hava Yolları Umum Müprofesörleri vardır. Elindeki vası dürü Halit Elgin yann Londra'ya taların hududu yoktur. Bu üstün giderek, bu hususta son temaslarıduruma rağmen Küba niçin Sov nı yapacaktır yetlere daha fazla yaklaşmak mec buriyetinde bırakılmıştır? Hiirriyet Meydanı Eminönü Tarafsız ve daha evvelden don tramvaylan seferden durulmuş fikirlerden uzak kalakaldırılıyor rak durumu olduğu gibi görmeğe çalışalıaı: Pazartesı sabahından ıtibaren Küba'nın bugünkü durumu, ge Hürriyet Meydanı ile Eminönü ara niş zihniyetle gereken tedbirler sında tramvaylar seferden kaldınbir an evvel ahnmazsa, bütün ve lacaktır. Troleybüsler sefere koyahut bir çok diğer Cenubî Ame nuncaya kadar bu hatta tramvayrika memleketlerinin yarınki va lardan açılan boşluk, otobüs seferziyeti olabilir. Ve bunlar Komü lerinin takviyesi suretiyle kapatılanizme belki daha çok yaklaşabi caktır. lirler. Francalacılar 10 kuruşluk Cenubî Amerika memleketlerünin ekonomık ve sosyal (bünye) zam taleplerini tekrarladılar Francala fınnları sahipleri Isyapılan esasında kolonyaldır. Buralara Ispanyollar ve Avrupah tanbul Belediyesine müracaat edelar para kazanmak, zengin olmak rek, zarurî masraflarının ve dolaiçin gitmişlerdir. İlk kolonizasyon yısiyle maliyetlerinin yükseldiğini zaonanlarında asıl yerli halka Hint ifade ederek ekmek başına 10 kuli denilen Kırmızı derililere revâ ruş zam talebinde bulunmuşlardır. görülen muameleleri bilmiyen Bilindiği gibi, bundan evvel de yoktur. Avrupahlar istilâsından yapılan bu neviden talepler, Belesonra bu memleketlere Afrikadan diye Encümeni tarafından reddeda çalıştırılmak için külliyetlj si dilmişti. Bu talebin de reddedileyah derili esirler getirilmiştir. Ar ceği tahmin edilmektedir. jantin, Uruguay ve Şilide bu yerli Odun depolarının şehir dışına halk hiç kalmamıştı» ve yahut çok çıkarılmasına başlanıyor ufak azınlıktır. Haber aldığımıza göre, şehir içinFakat şimdi nüfus çok artmış ve artmaktadır. Bir buçuk asrı ge de bulunan odun depolan ayın 10 çen bağımsızlık ile artık burada undan itibaren şehir dışına çıkarıki halk için cnemleketleri bir ko lacaktır. Odun depolan iki aylık mühlet loni değil bir vatan olmuştur. Ecdat mezarlığı, ortak gelenek sonunda şehrin dışına tamamen ler diyarı olarak içinde sevinç ve nakledilmiş olacaklardır. kederin paylaşıldığı bu toprakta, Servis yüzünden yaralama üzerinde yaşıyanlar yalnız maddî Hilton Otelinin iki garsonu aramenfaat ile değil harb ve iç isyan sında, müşteriye servis meselesinların akıttığı kan bağlıhğı, tari den çıkan bir kavga, yaralama ile hi n şeref ve :öküntüleriyle mâ sonuçlanmıştır. nen ve içten de bağlanmışlardır. Selâmi Göz isimli garson, elinBu memleketlerdeki halkın ge deki şişe ile arkadaşı Muzaffer Kınel olarak belki ancak beste ikisi lıç'ı başından yaralamıştır. Yarah yerine göre altıda biri ekonomik garson tedavi altına alınmış, sanık alanda hesaba değer kıymet alır hakkında kovuşturma açılmıştır. l.ar. Koloni zamanında taksim edil5 inci Muhasebe kongresi miş topraklar bugüne kadar yine sayılı aileler mülkiyetindedir. MaTürkiye 5. Muhasebe Kongresi den ve saire gibi tabiî kaynaklar 4 7 eylül 1961 tarihinde Eakisehir' ecnebi şirketlerin veya bunlara îktisadi v.e Ticari tlimler Akademi, ortak olan yine sayılı kisilerin e sinde toplanacaktır. lindedir. Mali, ticari cnüesseseler Kongrede sanayi ve ziraatte m»de ayni durumdadırlar. liyet meseleleri, muhasebe müte(Arkası var) hassjshğı ve sair konular ele alınacaktır. T. H. Yolları Londra hattını açıyor «> • ACI BİR ÖLÜM Şirketimiz sahip ve kuruculanndan »evgili karde«iıniz Erol öksüz'ün biricik babası. TOrk înter Makineleri T. A. Ş. Müdürlerinden iyilik ve faıilet ttmsali Arri bir kalb krizi neticesi Hakkın rahrnetlne kavuçmuştur. Cenazesi 6 5.961 bugünkü cumartesi günü öğle namazmı mütaakıp Şi?ll Camii Şerifinden kaldınlacaktır. Merhuma Tanndan mağfiret, arkadaşımiz ve kederli ailestne bagaağlıgı dileriz. ŞEREF ECZA DEPO9U Ltd. Ştl. Trafik kazası Yeşilköy Hava Alanında makine mühendisi olarak çalışan Ingiliz nyruklu Douglas Payin idaresindeki 73163 sayılı kamyonetle alandan Yeşilköy'e giderken Arif Aksoy ismindeki bir şahsa çarparak yaralamıştır. Olayla ilgili sorusturmaya polis ve Savcılık tarafından başlanmıştır. HAKKI ÖKSÜZ Sarhoş bir genç yiizünü kesti Üsküdar'da Çamlıca'da oturan Erol isminde bir genç, gece geç saatlere kadar Beyoğlunda içtikten sonra sarhoş bir vaziyette Taksim Meydanına gelmiş ve orada bir kenarda duran seyyar köftecinin ekmek bıçağını alarak yüzünü ve vücudunun muhtelif kısımlarını kesmeğe başlamıştır. Etraftan yetişenler tarafından güçlükle zaptedilerek elinden bıçağı alınan Erol. Beyoğlu llk Yardım Hastahanesine kaldırılmıştır. Askerliğim sıramizleme çabası Yazan sında, bir ara dört mi bağnazların beş arkadaş çadırsandığı gibi. ortada yatıp kolkıyorya yeni çıkmış duk; kış bastırunşdeğildir, oldukça tı, geceleri çakal eski bir geçmişi sürüleri çadırın iplerine sürtüne meyiz. Siz cuyanık» yerine <una vardır bu çabanın. Ama bütün iyi rek geçiyorlardı. Bir gece, kurtla. yık» ya «ukayın» der misiniz, di niyetler gelip «Hangi sözcüğü atarın bastırdığını sanıp yatağından yebilir misiniz? lım, hangi sözcüğü atmıyahm?» fırlıyan bir arkadas, bavulunun Yüksek okul bitirmiş bir genç sorusuna dayanmıştır. Sadece Ziiçinden tabancas;nı çıkanp bekle kızın yanında, bir tanıdığımla dil ya Gökalp'in bu soru karşısındadi. Sonra anladık ki, bu tabanca tartışmasına dalmıştık. O tanıdı ki davranışını ele alsak, yabancı da kurşun yokmuş. «Madecn kur ğın Türkçeciliğe karşı idi, yeni ye sözcüklerden, keyfimize ya da dişun yoktu ne diye çıkardın ta tişenlerin de arapça, farsça söz lin o günkü durumuna göre seçbancayı?» diye sorduk, «korkut cükleri doğru olarak kullanabile meler yapmanın ne denli dayamak için» dedi. \ ceklerini savunuyordu. Ben, yanı nıksız bir tutum olduğunu anlaÜniversite öğrencilerine kurşun mızdaki genç kıza, «istimlâk» in nz. Onun tutmaz dedikleri tutsıkan polisler, Yassıada duruşma ne demek olduğunu sordum, «yık muş, yaşar sandıkları yaşamamışlanndaj niçin tabanca çektikleri cnak demek» dedi. Bu genç kız, tır.. Bugün de, kendi yazı dillerisorusuna karşılık. «thafe maksadı «yıkmak» diye bildiği «istimlâk» ni, dilimizin son gelisme durağı sa ile efendim.» derken suçlarını or sözcüğünü, diyelim sevgilisine, yarak özleştirmecileri yerenler tadan kaldırmak ya da azaltmak! «Sen benim aşkımı istimlâk ettin» var. Gerçi dil konusu üzerindeki kaygusunu güdüyorlar ya, o «iha! tümcesi içinde kullanabilirdi: da kavganın kısa bir süre içinde bitfe» sözcüğünün yerine Türkçesini h kötüsü, belki sevgilisi de gül mesi beklenemez; ancak bugünkü ha koyun, savunmanın gülünçlüğü or mez, ne demek istediğini anlardı anlaşmazlıklann temeli, daha çok, taya çıkar onun; kısacası anlaşırlardı. Ama bilicnsel ölçü eksikliğindendir. «O sözcüğü atarım, atamazsın...» biçiMenderes, açık suçlamaiar kar buna anlaşmak denjr mi? mindeki tartışmalar bu eksiklikşısında, «Doğru değil» diyemiyor, İşte, arapça, farsça sözcüklere ten doğmaktadır. «Hakikati hal bu değildir.» diyor. dört elle sarılanlann istedikleri 7 Neden Kendisinden açıklaması is budur: Bizim yanlış bir arapça ile, Türkçeciier, yabancı sözcüklere, tenen durumun. bizim bildiğkniz bozuk bir farsça ile konuşmacnızı salt yabancı, ya da çirkin olduk«doğnı yanlış», ile bir ilintisi ol istiyorlar; buna da «dilimiz» di ları için karşı durmuyorlar; böymadığı, soruların herkesçe anla yorlar, diyebiliyorlar. Acıklıdır. le bi r tutum, duygusal kalacağı şılamıyacak bir takım bilimsel, Gerçi. bunun yanında. Türkçe için savunulmaz. Bizim dayanağıfelsefi konular olduğu sanısını u ci yenilerin de acıklı bir durumu mız şu olmalıdır: Dilimizi öğretiyandırmak için. var, başıma geldigi için, gördü lebilir ve öğrenilebilir bir dil duGerçi Başkan Başol, o kerte ğüm için biliyorum, bir yazı ya rumuna getirmek. yüklü işi arasında. sanıkları, ta zarken, dillerinin ucuna gelen sözDünkü «eczahane», bugün «ecnıklan Türkçe konuşmagH zorlu cüğün Türkçe mi, yabancı mı olyor, onların dil yanlışlannı düzelt dugunu, çoğu zaman, sormak ge zane» oldu; bunun yarın «ezzane» meği de unutmuyor; ama bu yan reğini duyuyorlar. Neyi gösterir kılığına giroıiyeceğini kolay kolay lışlar, bu parça, farsça tutkunlu bü? Tam bir sözlüğümüz. bir kök söyliyemeyiz. E... o durumda; Ezz nedir? ane nedir? ğu, başa çıkılır gibi olmadığı için, sözlük'ümüz olmadığını. Eski yaDiye soracak olan bir çacuğa baanladığım, dişini sıkmak zorunda zvrnızı da, eski edebiyatımızı da kalıyor; ne yapsın, Yassıada bir iyi bilen bir yazar, sanatçı arkada bası, ya da bir öğrenciye öğretmeokul değil, bir '.nahkemedir. Ne şım, «çirkin» sözcüğünün farsça ni ne diyecektir? var ki, bu mahkemede, dilimizin olduğunu, Ataç'la arasında geçen! Konuyu sadece «yabancı sozcuk de yargılanmakta olduğu gözden bir dil tartışması sırasında öğrenj d u * f aıOiğj» biçimınde^ ele^almak kaçmıyor. diğini yazmıstı; demek o güne de yanlıştır; bizim bütün amacımız, Geçende, kararları okuyan gö ğin «çirkin» in, farsça «çirk» den kullandığımız sözcüklerin köklerirevli, Menderes'in ünlü «Ehli sa geldiğini bilmiyormuş. O yüzden ni bilmek, değişme kurallarını billip» deyimıni, «ehli sâlip» diye u merak edip Küçük Larouse'dan mek olmalıdır. Arapça, farsça sözzata uzata belki beş kez söyledi. «Vilain'e» sözcüğüne bakrniş ve cükleri, bunu yapa^ııyacağımız iOndan önce görevlinin bir kaç yan bunun «aşağı» anlamına geldiği çin de bırakmak zorundayız. <lçin lışını düzeltmiş olan Başkan. an ni, bu anlamından ötürü de eski de» deyişim boşuna değil. çünkü laşılan. başa çıkamıyacağını düşü den «köylü» karşıhğı olarak kulla dil sorunu, bir takım dilcüerin, nüp «sâlip»i bıraktı. nıldığını öğrenmiştim... Sonra a yazarların toplumumuza balta etArapça, farsça sözcüklerin, ye raştırdım, soruşturdum, «vilain'e» tikleri bir sorun sayılamaz; bunu ni yetişenlerin dilinde ne kılığa in bu anlammı bilmiyen okur ya toplumun kendisi istemiştir. tsgirdiğini görüp köpüren eskiler, zar bir Fransız yokmuş. Neden? lâm uygarlığına geçiş sırasında di«Dil elden gidi^or» diye bağınyor Çünkü Fransızlann tam sözlükle limizin değişme nedeni ne ise, balar. Gerçekte dil elden gitmiyor, ri. köksüzlükleri vardır da on tı uygarlığma geçişteki değişmenin nedeni de odur. Osmanlıca elden gitti. Ancak bu dan. Atatürk, yazı devriminin sadece, na üzülmek çok yersizdir. Arapça, Dilimizi yabancı sözcüklerden tebir abece (alfabe) değişikliği olfarsça okumıyan, bu yabancı sözmadığını biliyordu, bunun dil devcüklerin köklerini bilmiyen yeni ricnini kaçınılmaz kılacağını söykuşaklardan Osmanlıca'yı doğru V E F A T lemiştir. Bu bakımdan, bugün Ossöyle.Tieleri beklenemez. Sabık Istanbul Cumhuriyet manlıcayı savunanlar, inançlanRadyo konuşmanlarımızdan biri, Başmuddeiumumisi ve eski Banın bilincinde iseler, yazımızı da geçen yıl, «müteyakkız» diyeeeği lıkesir milletvekili bırakmak g'erektiğini söylemek yerde, «mütekayyız» demişti. DoğHİKMETONAT durumundadırlar. Ataç, «Devrimrusu, be n de güldüm; ama yanlış Hakkın ranmetine kavuşmufle r yok. devrim var.> derken, işsöylediği için değil, bilmediği bir tur. Cenazesi bugün Karagttmte bu yüzden haklıydı. sözcüğü kullanmanın, ya da kulrük. Atikalipaşa, Hattat Rakım. lanmak zorunda bırakılanın ne S»yın Ali R ı » öoder, Türbe aokağında 2 No. lu evindurumlara düştüğünü gördüğüm den alınarak Edirnekapı CamiiCumhuriyet gazetesine yolladıiçin güldüm. «Yakarza» kökünden ne getlrilecek ve öğle n ı m a o ğınız raektubu aldım. îlginiı* teteyakktrz» un, «müteyakkız» ın nı mütaakıp Edimekapı aile şekkür ederim. «Doğu Toplum îçıktığını bikniyen elbette yanılakabrhrtanına defnedilecektİT. lişkileri» başiıklı yaznndaki «GöAllah r*hmet eyleırin. caktır. Oysa o konuşmanm elinrütleme» sözcüğünü hangi anlam4 Çelenk gönderilmemesi rica deki kâğıtta, «müteyakkız» yerine da kullandığımı soruyorsunuz. olunur. «uyanık» sözcüğü yazılı olsaydı, ne «Görüt», «Hayal image» fcarşılıKardeşi: Eczacı o yanüacaktı, ne dinliyen güleğı. Buna «hayal gücü» demegi yeğNUs'et ONAT eekti. Buna dil strrçmesi de diyeliy«nler de var. O sozcüğun bulunduğu tumceyi, bu gözle. bir daha okumanızı rica ederim. «Katli âm» karsılığı olarak gösterdiğiniz «Kırgın» sözcüiünü Yaşar Kemal'e söyledim, beğendi. UZUN VADELİ UCUZ ARSA SATIŞLARI BAŞLADI Saygılarla. IMI nstüıte r 1 Meiih Cevdet Anday Saym İstanbul Valisi Tümgeneral Refik Tulga'nın himayelerinde Türk Amerikan Üniversiteliler Derneğinin Tertiplediği 9 4 K i s i l i k Michigan Üniversitesi Orkestrası K o n s e r l e r i Spor ve Sargi Sarayında 9 Mayıs Salı saat 21.00 de 11 Mayıs Perşembe saat 18.30 da Caz Konseri • 10 Mayıs Çarşamba saat 17.00 de Biletler: 5 ve 2,5 Liradır. Atlas Sineması ve Serei Sarayı Gişelerinden temin edilebilir. Senfonik Konserler ATLAS SİXEMASINDA Yalnız 7 Mayıs pazar, matine ve suarede Kervansaray Müessesesi ünlü Fransız Şantözü MARİA VİNCENT ni takdim eder. NOTER HUZURUNDA ÇEKİLEN ZENGİN İKRAMİYEU NISANDA Boğazıçinde, Bakırfcöydt, Çeknecede İstanbul Kredüi İıtşaat ve Tııristik Tesisler İmar Anonim Şirketi Büyük Postahane karşrsı Yeni Valde Han kat 1 (Eski Selâhattin Karakaşlı Müeasesesi) ACI BİR ÖLUM Melek Öksüz'ün »evgili e»i. Seref Ecza Deposu ortaklanndan Erol Öksuz'ün. Ersan öksüz ve Erael öksuz'ün babalan, Zeynep Aygel'in eniştesi, Türk Înter Makineleri Türk Anonim Şirketi Müdürlerinden Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 6.5.961 bugünkü cumartesi günü öğle namazmı mütaakıp Şiçli Camil Şertfinden kaldınlarak Feriköy mezarhğında ebedt istirahatgâhına tevdi edilecektir. Mevlâ rahmet eyliye. İstanbul İşçi Sendikaları Birliği Yapı Koooeratifinden: 1 Kooperatifimizin Kadıköy, Koşuyolu, Mecidiye mahailesi 155 pafta, 1010 ada 131 parsel ve 1002 ada 120 parsel sayılı arsalan üzerine, mevcut proje ve şartnamesine göre inşa ettireceği tek katlı 25 binanın açık eksiltme usulüyle ihalesi 22/5/1961 PAZARTESİ günü saat 20,30 d/ı İdare Kurulu huzurunda, Şehremini Arpaemirü mahallesi Yenievlerdeki Kooperatif merkezinde yapılacaktır. 2 Proje ve şartname her eün saat 13 17 arası Kooperatif Merkezinde görülebilir 3 Kooperatif ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. SAADET ULCAY İle HİKMET GÜNGÖR Evlendiler 6 Mayıs 1961 Gaziantep PLRO PİYANGOSU TALİHLİLERİ: (4 Mayıs tarihinde yayunlanan listenin) D EV A MI: MEVLİT Kivraetli ve «evgıü annemiz elim vefatının 2 nci »enei devriyesine tesadüf eden 7.5.1961 pazar gttnil ögl« namaıını mütaakıp Eyüpsultan Camii Şerifinde kıymetli hafızlarımızdan Mecit Sesigür. Kâni Karaca. Zeki Altın, Duahan Yahya Eskiçehirii tarafından Mevlidi Şerif kıraat olunacağından arzu eden Akraba dost ve dini ihvanın teşrifleri rica olunur. Kızı: Belma Ülman HAKKIÖKSÜZ MAYIS 6 ZİLKADE 21 ı ,* İ I 5 V. E. | 4.51.12.1O!16.O4;19.1O 20.56| 2.54 1 9.41! 5.001 8.45İ12.O0I 1.461 7.44 FAİKA ÜLGER'in Birer Düzine Fay Temizleme Tozu Kazananlar: Tevfık Kızmaz (Balıkesir) Fikri Özkan (Gerede) Nermin Vidinli (Bilecik) Yıldız Bulut (Mardin) Yıldız özcan (Sam sun) Hüseyin Kusin (İstanbul) Emel Fırat (Ankara) Şe rife Yiğit (Erenköy) Halit Hapçıoğlu (Lüleburgaz) Nurten Agün (Çorum) Mukaddes Gelgeç (Sanyer) Niyazi Kadayıfçıoğlu flzmir) . Saifet Dosdoğru (Kırklareli) Nurten Bah. şi (Kütahya) Ali Yazıcı (Zonguldak) Yervant Sürenoğlu (Beyoğlu) Kadriye Aydın (Zonguldak) Ayfer Özel (Şişli) Adnan Güray (Edirne) Lütfiye Tuna (Fatih) Mustafa Bende (Izmir) Mükerrem Gülgeç (Kadıköy) Sunay Şen. len (Ankara) Hüseyin Idemen (Çorlu) Ihsan Aksoy (Iz. mir) Selâhattin Okutan (Divriği) Gülay Argın (Trabzon) Ferruh Birsin (Selimiye) Baha Muhittin Akın (Bilecik) Hilmi Güngörmez (Mecidiyeköy) Ülkü Soyak (îzmir) Al fons Kossinis (Kadıköy) Kaya Cömert (Ankara) Ünal Gürer (tstanbul) Dr. Özer Atagün (Kumkapı) Güner Savaş (Çanakkale) Burkan Tokoğlu (Ankara) Depina Levanü (Beyoğlu) Niyazi Yatıkçı (Kınkkale) Handan Karaca (Is. tanbul) Çimen Tezer (Îzmir) Hayri Boyer (Ereğli) . Mukad des Esen (İstanbul) Gündüz Sezer (Denizli) Remziye Öz türk (Adapazarı) Selçuk Kulaç (Zongulda) Hâzım Geçer (Seben) Zehra Yüzerler (Ortaköy) Serdar Başar (Beşik. taş) , Kıvılcım Tuğrul (Maçka) Yavuz Ofluoğlu (Kasım. paşa) Naciye Deniz (Ordu) Münire Sümer (Ankara) Ek rem Arsal (Üsküdar) Seyhan Özer (Edimekapı) Günperi Tarım (Bostancı) Saim Çağlıner (Izmir) Sancar Altuğ (Erenköy) Mehpare Kanatlı (İstanbul) Mustafa Görgün (İz mir) Naciye Üner (İstanbul) Mahmut Esen (İstanbul) Fe ti Arîkan (Ankara) Sabahat Türkdil (Bakırköy) Rıza'Erçavdar (İstanbul) Rüksan Aydınoğlu (Sivas) Ismihan Bal. söz (Sapanca) Mehmet Talih (Eskipazar) Kamuran Yocu (îzmir) Melek Telci (îstanbul) Kemal Turanlıoğlu (îstan. bul) Mehmet Uzun (Bilecik) Fatma Kavsara (îstanbul) Semiha Tangil (Çorlu) Yaşar Taymaz (Îzmir) Ahmet Gü nay (Adana) Türkan Sezer (Bünyan) Nuri Tok (Tarsus) Aysu Atalay (Ankara) Mehmet Sayımbatır (Kütahya) Se. lim Çavuşoğlü (İstanbul) Sevinç Teoman (Îzmir) Semra Acar (Izmir) Reşar Özarda (Nazilli) Mehmet Karabulut (İstanbul) Mahmut Yasır (İstanbul) Mustafa Tanh (Eskişe. hir) Nâdide Akşen (Bergama) Aydın Atalay (Adapazarı) . Afitap Özer (Malatya) ülker Çiğdem (Ankara) Rifat Salbaş (Alaca) Galip Güneri (Akşehir) Münevver Müceldilli (Erzurum) Çetin Güner (Bandırma) Selma Yirmibeşoğlu (İstanbul) Hırant Hamamcıyanoğlu (İstanbul) Fatma Tuzcuoğlu (İstanbul) Z. Suna Dikmen (Kmkkale) Güneş Güvenç (Samsun) Bedia Şekerkuan (İstanbul) Mukadder tzmirligil (Ankara) Sadık Türker (Denizli) Şükra Kara (Aşkale) Kemal Doğruöz (Edirne) Tülin Onatlı (İstanbulErdal Baran (İstanbul) Hikmet Beğer (İstanbul) Neclâ Özgören (İstanbul) Osman Yıldırım (Sivas) Avniye Tanşu (Erzurum) Şükran Kıvanç (İstanbul) Lora Benbiçaço (Istanbul) A. Topuz (îtmir) İsmail özcanlı (Îzmir) Ruhi Haykır (Ankara) Türkân Güçel (İstanbul) Advardo Yaşar (İstanbul) Altan Tuna (Ankara). (Devam edecek) \U!iınııııııııııııııııııııııınııi"nıııııııııııııııııııııi!iiııııııııııııiMiııııııııınıııııııiHnııııııııiMiıııııııııııııııiMiıııııııııı^ fflML AtÂCJ VAİANS YAMAN KORAY O gece nöbet sırası onda ol masına ragmen, kayıkia yatmadı Ahmet. Hem, havalann kötü gidip, makinanın henüz çahştınlmadığını bilenlerin, yeni bir teşeb büse girişmeyip, motorun ilk işletileceği günü, iyi havalan me rak ve keyifle bekliyeceklerin. den emindi, hem de o gece, hiç bir şeye aldırmıyacak kadar key fi vardı. Meryemi beş on dakka da olsa. görüp; hele ona aldığı şey. lerin hiç değilse birini verebilmesini büyük bir zafer, bir mu cize gibi kabnl ediyordu. Kendini Meryeme, en sşagı bir hafta raslamamaya hazırlamış, ona göre ayar etmişti. Halbu. i;i daha ikinci günü, onu, hem de uzaktan, pencere köşesinden perde araliğından değil, yanında, yanıbaşında görmüş, ı.nunla konuşmnş. üstelik «ü. mitsizce» aldığı küpeleri ona T'ermeyi becerebilmişti. Gerçi pek az beraber kalmış lardı ama. bu beklenilmeyen, ümit edilmesi hile «câiz» olmayan kısa «karşılaşma», öyle = E E = E E E E E = E E E E ^ S E E = ~ E E ^ =: ~ E ^ ^ E E E E Ahmet, gözleri küçfik pencerenin önünden, dışarda gelip geçen lere dikiliydi. Nihayet «onlann» da geçtiğini görüp çıktıgı zaman, iskele epey boşalmıştı. Görmek istedikleri, kendi yollarma, yukarı sahile doğru gidiyorlardı .. Yanm ağızla o gün yaptıklarını Osmana anlatırken, arkalarından uzun uzun baktı, gitgide küçülen, kararan bu iki gölgenin. Nihayet başını çevirirken: «Acaba ne konuşuyorlar şu anda» diye düşündü. Nereden bilecekti enların ne konuştnklarını Ahmet? Yaşlı kadın, Meryeme. gülerek: »Nasıl da bocaladı, afalladı zavallı çocuk!» diyordu. «Beni de kendisi gibi aptal mı sanıyor? Daha' ilk şörüşte anladım, yavuklusuna aldığını basmayı...' Yalan söylediti için anama dive, mahsus eziyet ettim! Zavallı, nasıl da korktu. kara kumaşı almaga mecbur olacak diye Ama çok iyi çocuktur Ahmet. Kim acaba sevdalısı? Bâri helâl siit emmis biri olsa da k»drini bilse ofla vn 48 kuvvetli bir tesir yapmıştı ki Ahmedin üstünde Kendini bütün sıkıntılardan sıynlmış, hafiflemiş, bir tuhaf olmnş hissediyordu. Hiç bitmi yecek sanılan bir lodos fırtı. nasının, o agır, yapışkan yükünden, birdenbire jökyüzün. den boşalan iri taneli ya|morla kurtnlmuş, ferahlamış, serinlemiş gibiydi ganki... Çok keyifliydi. tçine yönelmiş, içine kapanmış, acayip bir sevinçti ama bu... Gene dalgındı. Sağdan soldan, kahvelerden kendisine seslenen, el sallayan. yan alay, yarı merak doln göz lerle bakan arkadaşlanna na. sıl belli belirsiz bir selâmla kar şılık verdijini. hattâ bazan onlan hiç görmeden geçtiğinin far kma varmıyordu. Yanında; durup dinlenmeden konuşan, bir şeyler anlatan Os man bile, ona, her zamanki Os man değil de, çok uzaklarda bir yerde dikilmis, içinden hiç ses cıkmayan. ama boyuna açı lıp kapanan kocaman bir asız hâlinde çörünen bir cüce gibi geliyordu. Ahmet, dalga dalg» bütün benliğini kaplayıp ısıtan. dışarı tek damlası bile taşma. yan tohaf bir sevinçle dolnydu. Etrahndaki sesli, sessiz bü. tün hayaller, arkadaşlan, Os man ., kendi iç dünyasımn bü yük «bayramına», haksız yere ellerini kollannı uıatıyer, .b» laşıyorlar» sandı birden... Kimbilir ne anlatmakta olan oğlana: « Yorçunum. Bu akşam evde yatacağım. Kimse gelmez kayığâ.» dedi. Sonra oflamn hâlâ elinde tntmakta oldufu pa ketleri, bilhassa «birini» garip bir kıskançhkla kopanr gibi alAı, dosdoğru eve gitti. önce: «Soyunacağım.» diyerek, hızla anasının yanından geçti. Odasına girip, kapıyı ka pattı. Uzun aramalar neticesi, kumas paketini saklamak için emniyetli bir yer buldiığıına inandı. Sonra üstünü değişti. Kalan paketleri, dışarda. sof rayı hazırlayıp, çorbayı kov. mus anasına uzattı. Yemekte, «günün nasıl geçti ğine» dair, «bitmez tükenmez» sualler soran kadıncagıza, dalgın bir tavırla, saçma, yersiz, hattâ gülünç cevaplar verme. ye başlaymca, sustu anası. öy le sessiz, konusmacYın bitirdiler önlerindekini. Sofradan talkınca, hemen yattı Ahmet. Hemen uyudu. Kaç günfin, kaç gecenin acısı. nı çıkararak. yeni syuneak almıs küçük bir çocugun o eşsiz. katıksız, pınl pınl sevineiyle örülü, rahat, aydınlık bir uy. kayla, ertesi sabah gee vakte kadar uyudu. Hafîfçe gülümsiyerek gözleri ni açtığı zaman, küçük odacı ğının yeni kireçlenmiş dnvar. lan, her zamankinden daha ay dınhk, epey yükselen gîneşin utak pencereden içeri uzanan kolu her zamankinden daha parlak göründü. Arka tepelerin kuytulugunda olmalanna rağmen, dışarda çöp tenekelerini yuvarlıyarak soluyan, delirmiş bir rüış'inn azgın ııefesi bile o kadar kötü gelme. di Ahmede. Anası komşudaki keçinin sütünden almış, kaynatmıştı. İki bardak içti Ahmet; sıeak sıcak, ağzı yanarak. Bir gün ev vel getirdifi güzel Erdek zeytinini katık ederek epey de ek mek yedi. Sonra çıktı dışarı, kahvelere doğru indi. Tıklım tıklımdı içerisi, kahka halar, konuşmalar. bağnşmalar dışarı vuruyor, tâ yolun üst ba şından duyuluyordu. Kaç gün dür uğramadığı için, kendisine kızdıklarını hissettiği halde, ge ne de canı istemiyordu o kala. balığa girmeyi. Acele adımlarla, kimi kahve nin önünden hızla geçti, kimini arkasmdan dolandı. «Kade rim»in, altında bağlı olduğu ko ca çınarın bulunduğit asafı sa. hil yoluna, «tehlikesiz» mıntakaya sapınea yavaşladı. Bakkal Hasanin dfikkânın ö. nünden geçerken, içerden oğlu aeslendl, selâmladı Ahmedi Şöyle bir elini salladı Ahmet, dükkâna girmedi, devarp etti yoluna. (Arkası var Ö L U M Cemıvetimiz âz<sınd«ı kardcşimiz vefat etmiştir. Cenazesi 6 mayıs 1961 cumartesi günü ögle namazını mütaakıp Şişli Camiinden kaldınlarak ebedî istirahatgâhına tevdi edilecektir. Bu elemli haberi cemiyetimiz âzasına teessürle duyururuz. Türk Yükseltme Cemiyeti HAKKI ÖKSÜZ CUMHURIYET Nüshası 25 Kuruş Hartcl Türkiye Lira Kr. Lira Kr, "5.00 150.00 40.00 80.00 22.00 44.00 Basan ve Vayan Cumhuriyet Matbaacıhk ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi Cağaloğlu Halkevi Sokak No. 3941 Sahibi Senelik 6 ayhk 3 ayhk NÂZİME NADİ Yazı tslerini fiilen İdare eden MPSUI Müdüı ŞAHİN PERESE Gazettmize gcnüertlen evrak ve yazılar neçredilsln edllmesin lade edilmez tlânlardan mssuUyet kabul edilmez Abone ve llân tşlerl için, larfın östüne «Abone» veya «tlân ServiriJ kaydınırj konmapı lâzımdır ITYMAYı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear