Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
DÖET Kesiml. Kuman , 2 8 5 B A » K A S I M N G t) N A H I CUMHL'RİYET Çizen : JfVES SAYO» Ceviren : Mazbaı KUN'I C L M H t K l K t T ı o edebı letrıkası: 53 19 Ocak 1961 .K0Y ÜAYhUhT 3*0 Bunun üzerine Tamirel kızı elinden tutarak götürdü. Mimi kat'iyen mukavemet ctmiyor ve hem gıdiyor hem bir şarkı mınldanıyordu. Mariam Joramie sordu: «Acaba bu kızcağız iyileşir mi?» Doktor Barbarin: «Bılemem Madam, dedi. Bu hususta bir hükme varabilmek için bir müddet muşahede aitıcda kalması lâzım. Madam Joramie devam ettı: «Bu zavallılar zengin insanlar değil... Kızı uzun müddet hususi hastanede tutamazlar... Paraları yetmez O halde devlet hastanelerinden birine yerleştirsinler. BaoV" çare yok Böylelikie masraf etmek mecburıvetinde kalmazlar. ınun ı™ muamejenin yapılrpası gerekmez mi? Evet icabeder, fakat bunlar sandığınız gibi zor değil. Gidip komiseri bulursunuz durumu ona anlatırsınız. Ondan bir ılmühaber aldınız mı kızı yatırırsınız. Peki komisere sizin de gelmeniz mümkün değil mi? Tabii gelirim... Ccpynf/ıı Qp«ra mundı Madam Joramie doktorâ teşekkür ederek Vernier'ye döndü ve şunları söyledi: «Doktor komisere gitmek zabmetine katlanıyor Siz de hemen kanmzla birlikte hazırlanınız ve kendisiyle gıdiniz. Peki efendim... Bir iki dakikaya kadar hazır oluruz.» Vernier gidip Tamirel'e haber yerdi. (Arkası var) Evinde haşka, işinde başka Cinayet filiıtıleri ile şöhret yapan sitılü reiisör Hitchcock polisten ttıüthiş korkar! tr OKUYUCULARLA Ürperti filmleri yaratıcısı Hitchcock»la kansı'34 yıllık veli imişler ama hiç kavga etmemişler. Kn büyük sebebi de, hayalinde ci nayetlerin en korkuncunu yaratan bu adamın evinin eşiğini atlar atlamaz dünyanın en tatlı insam olması. Karısını sevip almış. Ne aşk, ne aşk. «Fırtınalı bir akşamdı. riiye anlatıyor karısı. Bir geminin güvertesindeydik. tkimizin de rengi kur bağalar gibi yemyeşildi. Gözlerimizi, deniz daha fazla tutmasın diye, dalgalara dikmiştik. llk defa: «Seni seviyorum» dedi.» Hitchcock'un acaip tarafı yalnız aşkı değil. «Daha bir kerecik kavga etmedik. diyor Miss Hitchcock. Benim kocamla kavga edemez ki insan. Bütün gün stüdyoda «cinayet »lerle uğraşır. Fakat cesetlerini stüd yoda bırakır. Eve o eşsiz karaktcrini getirir. Sıcak, candan, nâzik, sâkin. Ben istersem, cesaret verirsem işi üstüne akıl danışır. Filmdeki şahsiyetleri için bir şey sormaz da yalnız cinayeti işliyen ben olsam nasıl ortadan kaldıracağımı sorar. Düşüncemi söylerim tersini yapar. Aksilik olsun diye değil. Ben onun için seyirci muhayyelesini temsil ediyorum. Se yircinin tahmin edebileceji şeyin aksini yapıyor.» Gariplikleri burada ria bitmiyor «Hiç (karısı Hitchcock'u böyle çaŞırıyor) polislerrlen deli gibi* korkar. Filmlerini evde yüksek sesle anlatır. Bunun için bizde hiz metçi durmaz. Bir hafta geçmeden pıhyı pırtıyı toplar, kaçar hepsi de Yalnız şimdiki genç Alman kızının sinirleri demir gibi. Bizim adam boğazlamalarımıza al dırmıyor. Arada söze karışıp akıl bile veriyor. Öldürdüklerimizin yağından sabun yapmayı filân sağlıklıyor.» Yedeksubay adoyı öğretmenlerin derdi Giinün ilk yemefini teşkil eden sahalı Ualıvaltısı asla baştan savma yapılmamalıdır. Kars'tan A. Osman Alkanlar yazıyor: llkoğretim kadrosu genişledikce. dertlerimiz de çoğalıyor. Öğretmenleri iş basında yetiştirmek lâzım geldiğine göre. en ücra kövlerde dahi yalnız olmadığını. kendisinin yardımına koşan birinin bulundufiunu ona göstermek için, müfettişin, onun köyüne gitmesi lâzım gelmez mi? Hal böyle olunca, bölgesi bazan bir, bazan iki ilçe okullarını ihtiva eden bir müfettiş, köye yılda kaç sefer gidebilir? Hele gideceğı yerin merkezden 6070 kilometre olduğunu düşünürsek bu, daha da imkânsızlaşır. Gidilecek yere motörlü vasıta yoktur. Vasıta temin edilse bıle eldeki harcirahla az iş görülür. At aranır. bulunmaz. Bulunsa bile vaktinde gidılmez. Yayâ* gidiltiîğı de olur. O zaman vücutçe yorulan müfettişten verim elde edilmez. Acaba maarif meselelerimizin hızlandığı bu günlerde, ilköğretim müfettişlerine birer jeep verilemez mi? Faydası, verilen diğer kurumlara göre az mıdır?. CEVABIMIZ: Bizce bu, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Bu işin çeşitli hal yolları bulunabilir. Her vilâyet Maarif Müdürlüğü emrine. tabii ılçelerinin sayısı nispetinde. bu işde çalışmak üzere bir CEVABIMIZ: kaç jeep verilmesi düşünülebileŞikâyet etmekte haklısınız ama, ceği gibi, mümkün olan yerlerde memleketimız tarihinde ilk defa askeri makamlarla mülkî makamgörülen böyle geniş bir olayın uy ların bu konuda işbirlisi etmesi de gulanmasındaki bazı aksaklıkları düşünülebiljr. İşin, para meseletabiî karşılamak lâzımdır. önümüz sinden çok, bir teşkilât işi olduğudeki mali yıl içinde, memur aylık na ve müspet çareler bulunabilelarına yapilacak zammtn, maddi ceğine inanıyoruz. Rorçka'dan 6 ö | r . imzasiyle yazılıvor: Bu mektubumuzu, şıkâyet mak^adiyle değil, içinde bulunduğumuz elverişsiz şartları biimcnu ve ılgılilere duyurmanız için yazıyoruz. Bijler, vatan vazifenıizi yapmak üzere Istanbuldan Artvin köylerine Yd. Sb. riğretmen olarak tayin edildik. Bizlere üvey evlât muamelesi edıldı. Bu daha Istanbulda başladı. Bize verilen biricik şey, ikinci mevkı bir vapur bileti oldu. Vapurda her birimiz ellişer lira yemek parasını, Hopa'dan Artvin'e yol parasını, Artvin'de (10) gün otel ve günde üç övün yemek parasını, Artvin'den Borçka'ya vasıta parasını, Borçka'da (5) gün otel ve yemek parasını her birimiz ceplerimizden verdik. Vazifelerimize başladıktan sonra da ne yatacak bir oda, ne doğru dürüst sıcak bir kap yemek bulduk. Yağan yağmur, bizlere oda ve okul diye verilen yerlerin içinde gölcükler meydana getiriyor Pir taraf'an siren rüzgâr. öbür taraftan çıkıp gidiyor. Adeta sokakta yaşıyoruz. Daha şim dideıı İKİ arkad.<şımız ^ıastdliindı. Buraları kış memleketi, giyinmek lâzım, kuvvetli gıda lâzım. odun lâzım, soba lazım, bütün bunlar için de para lâzım. Aldığımız 283 lira ile bunların hangi birini yapalım? Odun alsak yiyecese, yiyecek alsak giyeceğe yetmez!. ! durumunuzu oldukça düzelteceğini j rle sanıyoruz. İlk öğretim müfettişlerine jeep verilemez mi? Beyin de vücut gibi yorulur Bütün bir çalışma günü tercüme ile uğraşmış bir memur tıpkı üstüste ikf, üç tenis maçını kazanmaya çabalamış bir sporcu gibi yorgundur. İmtihan devresinde öğıenciler maden ocaklarında çalışan işçile» kadar yorulurlar. Düşünmek yorar mı? Evet. Bütün gün tercüme ile uğraşmış bir memur, tıpkı üst uste iki üç parti tenis maçını kazanmak için uğraşmış bir sporcu gibi yorgundur. Günde 1012 saat. belki de daha çok, kafaları ile çalışan öğrencilerin yorgunluğunu varın hesap edin artık. Yorfiun görünüyorlar. yorgun olduklarını söylüyorlarsa hayâl sanmayınız bunu Entelektüel çahşmalar yorar, evet. ze peynir. yumurta, süt, şekerli it Entelektüel çahşmalardan son şeyler, meyvalar. Çocuklara çuko ra derin nefes almak âdeta ilâç lata, kuru yemiş de iyıdir. Yalnız yerine geçer. Beden hareketleri fazlaya gitmemeli. bu çeşit olmalı Böylece kanda okir Bu rejimi arada bir vitamin sijen yenilenir. lerle fosfor. demir, mağnezyom ek Hr Ve, bütün bunlara. moral bir lemek gerekir Özellikle A, B, C, rahatlık eklenmelidir. Dünyada D vitaminleri entelektüel'ere çok herkesin bir derdi vardır. Avunlâzımdır Öbürlerini de hekim a ma, unutma yolları aramalı. Imtiyarlar. hana girecek öğrenci bir maraton •ir Sonra. beden hareketleri. Fi koşucusu kadar dıkkatle hazırlan zik egzersizler yalnız vücudu dü malıdır Küçük hediyeler. eğlenAma ne ölçüde? Bu. daha kesin zeltmek. bıçımi korumak için ya celerle oyalanmalıdır. Ve siz büpılmai; Genel olarak organizmayı yükler. bir yandan kafanızla çalıolarak bilinmivor. şırken zihninizi bir de üzüntünün ^ Entleektüel çaba uğruna har dinlendirmrye de yararlar. *• Kafaları ile çalışanları bekli pençesinde hırpalanmaya bırakma canan enerji her lnsana göre değişir. Ancak zayıflpthğı muhak yen baçlıca tehlikelerden biri de yınız sakın Bu iki başlı yıprankak. Sebebi de şu: Çünkü bu tür sinir yorgunluğuıiur. Bu yorgun maya uzun süre dayaramazsınız. lü çahşmalar sinir kuvvetinizi ö luk moral çöküntüye yol açmakla Ufak bir yolculuk. yeni bir dostnemli bir ölçüde eritir. Düşünmek da kalmaZj kalb ve kan dolaşımı luk, bir çevre değişikliği. oyalanagenel dengerizi sajlayan icbezle hastalıklarına da sebep olabilir. cak bir şey arayınız. ri çalıştınr. İmtihan zamanlan öğ l l t l l l l t I I I I I I I U F I I I I I |MI I I l l l l l l | | | rencinin bir ma'den işçisi kadar yo rulduğunu söylersek mübalâga et miş olmayız. * Bu yorgunluga nasıl karşı koymah? a) Organizmanm genel durumunu gözden geçirmek, b) Uyşun bir yemek rejimi benimsemek, cl Vücudu ve mâneviyatı kollaSuat Taşer'ın ya/mak. .MÜİNİH ÜOA ORKESTRASJ dığı «Aşk ve Barı.v. tşte bu 3 şeyle. Çıehrimiîdeki Türh adlı piyes ilk defd Alman Kültür lş•• Organizmayı kontroldan ge* oynandığı Izmir leri Kurulu'nun çirmek için: bir kere hekiminize Devlet Tiyatrosundüzenlediği «Mür (ya da bir hekime) görünmelisida da büyük ilgiychener Kammer niz. Sonra. bir gözcüye. bir de le karşılanmaktadır. Eserin yaOrchester» adı al dişçiye. Farkına varılmayan bir <arı Suat Taşer'in sahneye koy tındakı Münıh Oda Orkestras karaciğer tembelliği. bir miyop, duğu bu «3 perde 7 tablo'dan topluluğunun konseri Almat ihmal deilmiş, bir çürük diş bükurulu destan» ın ayrıca müzi Baskonsolosluğunda verilmi? tün çalışma eücünü aksatabilir, ğini Mithat Akaltan bestelemiş. tir. Paul Hindemıth, Jean Fraıı insanı yorabilir. ılekor kostümleri Hüseyin çaix, Werner Egk, Beethoveı • Yemek rejimi problemi kolay Mumcu hazırlamıştır. «Aşk ve in eserlerini içıne alan pro = iş değiîdir. Paradan çok, alışılmış Bans» ı Bursa'da Ahmet Vefik ram. müzikseverler tarafınd.1 yemeklerden vaz geçileceâi için. Paşa Tiyatrosunda oynamakta zevkle dinlenmiştır. Neler yemeli? olan oyuncu kadrosu sahneye ITALTAN KÜLTÜR siriş sırasiyle şöyledir: Suat MERKEZİNDE k Sabah kahvaltısı bol, fakat Taşer, Ejder Akışık, Baykal SaNefesli sazlaria Piyano tc. hafif o!ma!ı. Peynir, rafadan yuran. Savaş Başar, Coşkun Güç luluğunun dün gece îtalya' murta uhutulmamalı. Günün bu han. Ertan Savaşçı, Haldun Kültür Merkezinin Tepebaşm ilk yemeği tam bir yemek sayılma Marlalı. Ali Akpınar. Süreyya daki «Casa d'Italia» salonundb lı, baştan «avurulmamalıdır. EnTaşer, Orhan Aral, Mithat De verdifi konser. bu kurulun ay telektüel yönlerde cahşan büyükmokan, Ofuz Karaali, Umran lık sanat faaliyeti içinde övgüyler ve çocuklar, rahatça, te'.âşsız, Uzmap, Gülgün Kutlu, Oya le karşılanacak bir özellik tayemek ver gibi kahvaltı sofrasına Sensev, îlyas Avcı. şımıstır. oturmak. on a yeteri kadar vakit Piyes konusunu Dede Korayırmak zorundadırlar. «ÇAGDAŞ ALMAN kut hikâyelerinden ve Türk MÜZİG1» •• Sonra, yine bunlara. bir çeşit * folklor ve geleneğinden almakTürk Alman Kültür Derne • pompalama» yerine geçecek bir ta ve öz anlamını «Bütün kötü ğınde dün müzık eleştiricisi ve • kuşluk» gerekir. Kuşluk vakti lüklerı ve karanlığını yokede kompozitör Doçent Dr. Bülent ufak bir şey yenilmezse kuvvet cek biricik güneşin Barış oldu Tarcan tarafından «Çağdaş Altükenir. Bunu kolayca anîayabiğu ve bütün ömrün aşk ve ba man Müziği» adiyle ve plâklarlirsiniz. cBaşın içi birden boşahr» nş içinde geçmesi dileği» ana la örnekler verilerek ilgi çekigibi olur. Kanda şeker azalıyortema'sı etrafında toplamakta ci bir konuşma yapılmıştır. dur. Sabahleyin kuvvetli bir kah dır. Selmi ANDAK valtı bunu önliyebilir. Olmazsa uıî; kuşluk vakti ufak bir şey yemeli, hiç değilse ağzınıza bir şeker atıvermeüsiniz. *• Öğle ve akşam yemekleri de öğrenciler (ve entelektüel olarak sipariş almakta olduğumıiîiı sayın müşterilerımize arzederiz. f çahşan) büyükler için çabucak ^ sindirilebilen tâze yiyeceklerden * İZMIR BASMA FABRİKAS1 A.Ş. İZMİR t yapılmalıdır. Yağsız et, bahk. tâ Yeni yılın modelieri • Balonlardan ilham alan, bam başka, bir elbise. Kumaşı; siyah ipekli (1). ir Bir küçük, kalkık yaka ve bir minicik fiyonk. Pamuk kadifetfen kıvrak bir döpiyes (2) • Pratık, şık. Canlı yeşil pamuk kadifeden (3). •• Büstü işlemeli, rengi türku* vaz nıavisi, kuması kadife 14) âÛYOIBÜGÜNKUPROGRA, 7,27 Açılış ve program 7,30 İki mar? 7,35 Sabah jimr.astiği 7.45 Karışık sabah müziği 8,00 Haberler 8.15 Şarkılar 8.30 Plâk dolabından 9.00 Küçük konser (Beethoven «Romans», C.T. Griffes «Poem») 9,20 Türküler 9.40 Dans müziği 10,00 Kapanış. 11.57 Açılış ve program 12.00 İki marş 12.05 Küçük Orkestra 12,30 Şarkılar (Melâhat Pars) 13,00 Karışık hafif şarkılar 13.15 Haberler 13,30 Şarkılar (Ahmet Çağan) 14,00 Romantik bestecilerden (G. Bizet «Vatan uvertürü», A. Dvorak «Keman konçertosu», J. Brahms «Yeni A=k Şarkıları Valsleri») 15,00 Şarkılar ve türküler 15,20 Haftanın bestecisi (İ. Stravinski «Konsertant danslar») 15.40 Şansonlar «G. Lasso Y. Montand» 16.00 Yeni plâklar 16,30 Yurttan sesler 17,00 Eski çağların müziği 17.30 Radyo Fasıl Heyeti 18.00 Okul spor saati 18,10 Diskotekten mikrofona 18.30 Şarkılar (Nigâr Uluerer) 18.45 Haberler 19.00 Çeşitli stüdyolardan 19.30 Olaylar ve yankıları 19,45 Saz eserleri 20,00 Yassıada saati 20,30 Şarkılar (Mefharet Yıldınm) 21,00 Radyo Tiyatrosu 22.00 Çeşitli stüdyolardan 22,15 Günün şarkıları 22,30 C. Franck «Ke "Aşk ve Bans,, ın başarısı İSTANBUL man ve piyano sonatı» 23,00 Haberler 23.15 Karışık hafif şarkılar ve dans müzigi 23.55 Program 24,00 Kapanış. ANKARA 6.57 Açılış ve günün programları 7,00 Türküler ve oyun havalan 7,30 Haberler 7.45 Hafif müzik 7,55 Günün sağlığı 8,30 Sevilen solistlerden melodiler 9,00 Kapanış. 11,57'Açılış ve prpgramlar 12.00 June Christy söylüyor 12.15 Sızin için 12.20 Cevdet Bolvadin' den şarkılar 12,45 Haberler 13,00 Çeşrtli müzik 13,10 Türk basmından özetler 13.15 Öğle konseri 13.45 Yıldız Ayhan'dan türküler 14,00 Polkalar 14,30 Şarkılar 15.00 Kapanış. 16,57 Açılış ve programlar 17.00 Neşe Can'dan şarkılar 17,30 Elvis Presley'le başbaşa 17.45 Radyo ile îngilizct 18,00 Gül Batu' dan şarkılar 18.15 Spor saati 18.30 Sizın için 19,00 Haberler 19,15 Yaşadığımız günler 19.30 Olaylar ve yankıları 19,45 Nezahat Bayram'dan türküler 20,00 Yassıada saati 21,00 Radyo sanatkârlarınm haftalık konseri 21.55 Memleket konulan 22.10 Devamı yarın akşam 22,30 Haberler 22,45 Gece konseri 23,30 Şarkı ve dans 24,00 Kapanış. Arzuhalci Emın, hâlâ Atatürk'ün sofrasını anlatıyordu. Madenci Şük rü. bir hafta önceki Istanbul gezisinde gördüklerini. yiyip içtiklerini. yatıp kalktığı karıları anlatıyordu Başgedikli, hâlâ çekiyordu. Eski müşteriler gidiyor. venileri çeliyor, bazıları da. küçük abone defterlerini alıp. vediklerini yazı\'or'ardı. ' Az sonra madenci Şükrü, cıvımaça başladı: «Şimdi hep beraber gulühe gideceğiz Bacak bacak üstüne atarağız... Bugün. beş bannot giriş parası verdim . iki buçuk <ia aylık.. yedi buçuk! Gulübe üye oldum Hep beraber gideceğiz... Benim konuğum olacaksınız...» v • Bize birer tatlı'» Çırak gitti. «Bu yemeklerin tabağı kaç kuruş Hoca?» «Bugün. berber aynasında kendime bir baktım da korktum Biraz beslenelim.» Talhlar geldi... • «Senin benzini ben de beğenmiyorum. Buraya kadar gelmişken, bir de toktura gnrünsen! Yahut bir kamyona atlavıp, Denizli'ye, Buldur'a varsan da, gö'zel bir lötgene «Peki Hocam. anladım, siz beni girsen ..» «lyi dedin.. Yarm bir doktora gi anlamıyacaksınız. Sözün sonucu nedir? Onu söyleyin. Ben de derdideyim.» «Kendine eyi bak Hoca!. Canıyın mi anlatabilirsem, bu işlerin tahkigıymatını bil. Yarın evlendrğin za katını yapacak zata anlatırım. Tş, man, halların harap olur! Zati bu savcılığa da aksetti zannederim. halinle evlensen, iki aya kalmaz Muhtar, bir hafta once, tuttuğu fıverem olursun sen! Karı, adam:n tanağı getirip verdi Ben umardım kemiğinin içinden i 1 i ğini sorar.. ki. olayı duyar duymaz, siz de burarian bir şeyler yaparsınız. Hiç Sorjr alır, heç habarın olmaz » olmazsa bir şişe ilâçla, bir paket Madenci Şükrü: «Gulübe.. gulü pamuk gönderirsiniz. Ben orada be! » diye bağınyordu «Hep bera kendi keyfım için döğülmedim.» ber gulübe!» «Romantik lâflar bunlar... Sana Hesabı rerip çıktılar. Altıparmak «Dnsrloğru yatağ;ı. sözün sonucunu sriylüyorum: Kavmakamla da konuştum, senin DaHora ! • diyordu. mah'da kalmanı uygun bulmuyn«Yatağa . » ruz! Durum. bilâhare, yolların çaXXIX Güneş üç adam boyıı yüksejmiş muru ktıruyunca, mahallinde tahkik edılip tafsilâtiy'le valiliğe arzeti. Saat: 8.30 du. Merkez ılkokulunda birinci ders dilecektir. Şimdi. Irıpça bucağına zili çaldı. Öğretmenler. öğrencileri bağlı Alibey köyünde çalışacaksıiceri aldılar. Sınıfîardan toplu ço nız. Mesele. parti tarafından da ele cuk sesleri gelmeğe başladı. Tor> alınmıstır Bir an önce naklinizi Bizi de arada koymayın. tan «SaSol!» çekiyorlardı Sonra: yapın. «Türküm! Doğruyum! Çalışka Daha mesleğin başında sayılırsınız. nım!» Sonra da. değirmen damla Insaallah bu size iyi bir ders olur. rındaki gibi bir uğultudur gidiyor Bundan sonraki hattı hareketinizi daha iyi tanzim edersiniz.. Haydi, du... güle güle...» Orhan Bey, önündeki kâğıtlarla Başı bir döndü. Eli ayağı tıtreuğraşıyordu. meSe başladı.. Tavan dönüyordu. Damalı'nın öğretmeni, sandalye Orhan Beyin kadife paltosunu asde oturmuş kalmıştı. Canı sıkılıtıgı askıhk. askılığın solundakı ayyordu : na. aynadaki dolaplar, pencereler, «Hocam, benimle ne zaman meş pencerelerde yığıl» kitaplar, çiçek gul olacaksınız?» dedi. saksıları fıldır fıldır dönüyordu. Orhan* Bey, bakıp. .Ya sabirin!» Orhan Bey, tarih kitaplarından çektı: «Patlama be birader! Görkaçıp gelmiş bir Ortaçag heykeli müyor musun, işten kafamı kaldıgibi, masanın başında lök lök oturamıyorum! Şurayı bir düzene sokayım, seninle de meşgul olayım.. ruyordu. %rkasi var Öff:. Gördün mü, karıştı kafam! Tuuhh! Neye yaradı şimdi? Neyse! Kalsın bu iş! Kalsın da senin TEPEBAŞI meseleyi konuşahm. Kalsın. Bak TİYATROSU arkadaşım, ben senin meseleyi tetSaat 18 de kik ettim. Önce sana şunu söyleMERTEP meğe mecburum ki. sen biraz aksi bir adamsın! Yahu, insan şöyle bir ARKADAŞI usulü erkâniyle lâf eder. Diyı bakSnat 21 1P tım. berbenn orda benırrjle hoşbeg Bu Melek Satılık Değil etmeğe kalktın! İnsan hudutlarını Temsll *ün!tn PaZürtesl. Salu bilmeli! Biz sizin gibiyken. bizden Çarşamha. Cuma. Paısu iki yıl kıdemiı arkadaşların yanı(OPERA) na önü düğmesiz varamazdık. Siz, Saat zl fl" bakıyorum da. valla meslek namıK O N S O L O S na üzülüyorum. Bakın. şimdi bile, lemsll günlerı Pırs»"mbe va benim ceketim düğmeli, sizinki Cumartesl düğmesiz! Nasıl iştır anlamıyorum! Neyse! Köyde işleri çok yanlış tutYENİ TİYATRO muşsunuz siz! Her şeyi sorup araş Saat 18 ae tırdım. Dik gitmişsiniz. Köyün eşBAŞ SAYFA rafı arasına nifak sokmuşsunuz. Saat î l rtf Taraf tutmuşsunuz. Evet ben de biliyorum, altı yıl gezicilik yaptım, B EY B A BA köylerimizde bir takım ezelî anlaşSalı günlerl temsil ?cıkrur mazlıklar vardır. Ama, sizin gibi aydın bir adamın, gözünu açıp bu KADIKÖY TtYATROSU anlaşmazlıklara kanşmaması lâSaat 13 CİP zım. Esas olan, her. iki tarafla ria ho.ş geçinmektir. Bakarsın, o gelir MUTMJGÜNLER şunu söyler. ötekı gelir bunu söyler.. sana düşen iki tarafı da idare LÛTFEN DOKUNMAYİN etmektir. Ve maalesef, size en>tigünlerl temsil vnlrtur. tülerde bunları belletmediler. Bir adamın hayatta muvaffak olabilBl'I.VAK TİV^TKOSÜ mesi için, her sakala göre tarak GENERALİN AŞR1 vurmayı bilmesi şarttır. Her saka(Toreadorlar valsi) la göre tarak, ya da her nabza göSuarf 21 1? Çarşamba. cumartest. pazar re şerbet! Baska türlüsü insanı sematlni" 1« 1S lâmete çıkarmaz. Bu bakımdan.» TV1 21 «8 92 biraz hesaplı konuş!.» «Bunun hesapsızlık neresınde? Di yofsunuz diyorsunuz, şöyle konuş, böyle konuş.. Konuşma tarzıma takılacağınıza, dediklerıme karşılık verin siz benim...» «Zannedersem şimdi o mevkide sen varsm, cevap vermek sana düşer. Bir defa sen, bizim gönderdiğimiz genelgelerin ruhunu anlamamışsın. Onlar ll'den geliyor. İle de, tabii, Ankara'dan. Onların. bugünkü Türkiye realitesiyle hiç bir irtibatı yok! Onlar hayal, onlar eriebiyat!. Dağdaki çobanı, köydeki Kezbanı.. lâf onlar! Okutamazsm arkadaş. Okutmak ıstersen başın belâya girer. Daşdaki çobanı okut manın sayılmıyacak kadar sakıncaları vardır. Genelge yazarları bunları göremezler. Bunlar, mah;ı!len tetkik edilerek anlaşılır. Tetkık de öğretmene düşer. öğretmen, tetkik eder. ona göre davranışım ayarlar. Baktın ki, Duranâ kızını okuldan çıkarmış. Senin zamanında mı çıkarmış? Yoo! Öyleyse bırak yakasını! Üzerine ait olmıyan belâya ne kansıyorsun? Seninki, düpedüz. sarı arının ocağma çöp dürtmek.» Damalı öğretmeninin başına gene bir ağrı girmişti: «(Ne biçim konuşuyor bu adam? Ne yügınhk bu böyle? Türkiyede ulusal uyan'şı biz bunlarla mı başaracağız?)» Kendini tutamadı: «Hocam, bize genelge üstüne genelge yolluyorsunuz: Dağdaki çoban okuyacak, köydeki Kezban okuyacak!. Yoksa bunları bizim başımızı köylüyle belâya sokmak için mi yapıyorsunuz? Bu olayda eğer henim bir suçum varsa. o da, Duranâ adındaki şarlatanın, üç. dört yıllık okul kaçağı kızını, okula almaktır. "Bunu yapmadan, ötekileıe dürüstlüğümü nasıl gösterebilirdim?» Orhan Bey, yeni öğretmenlerin bu türlü konuşmalarına bir türlü ahşamamıştı. Gene kızdı: • Bak yahu! Bak yahu!. Bu ne ağız, bu ne tavır yahu? Arkadaş f'.er akşam 21 de. Carşamba tenzilâtlı matine. Cumartesi Pazar 1P.30 da T P I 44 22 3fi lülanhul Ttyatrnıu SAKALL1 GELİV KÜÇÜK SAHNE G A Z E B O Cuma, Saat 21 flp CumartHsı. Pazaı matine 17 d< r«>l M n» 76 RAKACA T1VATBO Ki'mrttl 3 p^rde Muammcı Karaca TARKUM Nalıncıyan rnlunde Heî akşam 21 15 te '"""° Carşamba. Cumartc=I Hı?ıı Mnttn» 1« da TPI «4 P Pfi F BAHÇE MİMARI \ MEVLÜT BAYSAL 5 ŞEHİR PARKLARI VİLLA BAHÇELERİ Beyoğlu Mis Sok. BAYSAL ÇÎÇEK MAGAZASI Telş 44 17 47. Ev: 22 51 33 """""" > I 1 RAY OSCAK: £ J ' J \ | Fason ücrefi ile Emprime yapmak üzere j | n,,,,..,,,,,,,, „„,„„ „ ""1 • • "•••• ın.u i,n, P ATTt 143 opera mundi t'ROF. NIMBÜS'üa MACERALAE1: Lopyhght opera mundi