16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
71 Tenrnın IfM ıııııınıııııınmıiHiııımınıımıınıııııııımıımıı CTJMHUKİİET Kumarbazlar Kralı Yunanlı Nik'in maceralan Yunanlı Nik, Giridden İzmire İzmirden Amcrikaya nasıl gitti? Etrafına avuç avuç para saçan ve şimdiye kadar hayır işlerine 2 milyon dolar sarfeden adam Bundan bakaç ay önce New Yorkt'a bir kitabcı, Yunanlı Nik'e hayatınnı hikâyesini yazmasını teklif etti ve: «Her şeyi oloduğu gibi yazarsanız kitabınız çok satar, epey para alırsınız,» dedi. Kumar kralı, kendine hâs nüktedanlığı ile cevab verdi: «Hayır Bilâkis: mahkemeden davetiye almm.» Onu yakıâdan tanıyıp ne güzel konuştuçunu bilenler de: «BİJ eser yızsan her halde edebî kıymcti de haiz olur,» diyorlardı. Nik onlara da şu cevabı verdi: «Ben ömrümae telgraftan başka bir şey yazmamışımdır. Uziın uzun yazı yazmak benim narcım değil.» O halde Yunanlı Nik'in havatım biz anlatalım: Aslen Girıdlıdir. Adanın Retımnon şehrinde doğmuştur. Babası hali vakti yerinde bir hah tuccan ldı. Nıkola sekız yaşına kadar orada büyüdü. Ondan sonra izmire geldi ve çok zengın bir türcar ve vapur accntası o!an hısımından bir adam ona babahk etti. İzmir kolejinde okuttu. Onu dıplomat yapmak istiyor ve bu fikri kafasır.a aokmaya çalışıyordu. Avnı zamanda. onu bu mesleğe hazırlatıp.k için tahsili dışında kitablar okumasına dikkat ediyordu. tlk kumar Nikola Dandolos mektebde çok leki bir talebe olarak tanınmıştı Bilhassa rıvaziyeye. tarihe ve lisant karşı büyuk bir alâka duyuyordu. Kısa zamanda, ana dili olan rumca ve Türkiyede bulunauğu ıçın öğrendıği türkçeden başka ingılizoe, fransızca, almanca ve rusca da öğrenmişti. yor, kederinden kurtulamıyordu. Kazandığı paralan masanın üzerinde unutup veya bırakıp gittiği çok oluyordu. «Kumar erkekleri kadınlaştırır» O kederli günlerinde kumar ona oyalanma vasıtası olmu?tu. Fakat ıçindeki acı hafifleyıp hayata berrak gözlerle bakmaya muvaffak olduğu zaman bir jeyin farkına vardı: Şimdi hayatU bir meşgalesi vardı! İki sene sonra Chicago'y» döndü, ğü zaman Yunanb Nik, heniiz yir| mi yaşında olmasına rağmen. ku' marda hayli tecrübe ve meleke saHbi buiunuyordu Artık yüzi'ı e ksn gelmiş, cüzdanı da hayli kabarmıştı. « Ondan sonra, denizin alcahp yükselmesi gibi. Yunanlı Nik'in ciizdanı zaman zaman kabanp söndü. Fakat onun yüzü hıç bir zaman Yunanlı Nik, etrafma para saç•=akin ifadesini kaybetmedi. N.= !:ay masıle de meşhurdur. Tcmizlamebettiâi zaman kederlenir. ne ka ye gönderdiği elbiselerinin ceblezandrâ zaman sevinir. Zihni dai rinden yüzlerce, binlerce dolar çıma riyaziye kaideleri ile kar Otellerde, gazinolarda garson7İHirlir: ruhu da kendine îdre b'r lara, hademelere bahşiş oiarak vüzfelsefe nizamı bulmuş sibi huzur lükler, ellilikler verir .. Kulüblere, içindedir. lokantalara girip çıkarken rebleKendisi kumarla yasadığı ve k u rinden paralar dökülür. Nik'in .=imrnarbazların şahı olduğu halde kim j diye kadar böylece etrafa saçtığı seye tavsiye etmez. paralann yekunu beş yüz bin doGeçenlerde, Las Vegas'da yeni lar olarak hesablanıyor. bir kumarhane acmavı düsünen biNik ikramı da sever. Ona mi?ari. fikirlerinden istifade *tm~k fir gidenleri haftalarca, hattâ avlsrüzere ona ba«vurmuştu. Nik bu ca yedirir. içirir, otel ve lokanta adama dçdı ki: masraflarını hep kendisi vçrir Gc «Elinde anahtar zinciri ile ne bu kırk iki sene içinde kendi oynayan bijini sakuı iceri sokma hesabına misafir •ettiği arkadaşlarıvın: Bu eibiler ucsn ruhlıır'ıırlar. na harcadığı paranm yekunu on simdi v»r. simdi vokturlar. Hiç bır j bin dolan geçlyor. Bundan baş'a «*yde sebot etmezler. "" . yirmi sekiz çocuğu kendi hesabı«Ga"'nonuza na okutmuş, üç yüz kişive sermaye Texss kplimesi muhakkak bulun vermiş, bir daha almamış. vanm s un: zira bueün ancak r>?trol iş mılvon dolardan (azla jır paavı len1» usjrasanlarda para var. yardım müesseselerine dağıtm;ç*.ır. «Gazinonıiza ihtivar kadınları aî Bunlar da hesaba katıhncı brskamamak çibi bir kayıd kovmayın. lartna harcad'ğı paralann yekunu Çünkü. bilmezsiniz. belki de onlar 2 müyon doları geçer. şimdiye kadar sizden çok kumar GELECEK YAZI: On iki giin ovnamışıardır. süren bir kumar maçı. «Son bir Uvsiye: Bu fikirden vazgeçebilirsiniz de. Belki bilirsiniz: Eski Bomahlar erkekleri kadınlaştırıyor diye yasak etraişlerdj kumarı. Şu harb asnnda cemiy«timizi kadınlaştıracak bir }ey tavsiye edemem.» Para saçan »dam Nik yirmi dört saatte dört iaat ancak uyur. Günde yirmi beş »1gara içer. Zayıflamak için perhız yapan kadınlar kadar az yemek yer... Ve bu, kırk iki yıldanb.'ri öyle olagelmiştir. Gene öyle. I \n. Nik kanlı canlı, sıhhatli ve çevik bir adamdır. Tek kusuru dalgınhğı ve derbederliğidir. Bu da, paraya zerrre kadar ehemmivet vermevişin'lendır. Kumarı da para kazanmak için değil. zevki ıcın. .îaha loğrusH. yapacak baş!;a işi olmadığı bunu kendine tesadüfün sevki ile mejgale edindiği için oynar. ümuiılılıınuııımmııııııııııııııııııııııııııtıııııı 19 uncu Asırda Hükümdarlar, Vezir ve Kumandanlar 1 C MERAKLI BAHÎSLER | Padisah Abdülmecid Deniz sııyıı içmenin ve hususi hayatı Yazan: Haluk Y. Şehsüvaroğlu Sultan Abdülmecid, yirmi iltı, yirmi yedi yaşlarmda bir ^encdı, f?kot yaşından fazla göıtsriyordu. Tavrınd» bütün hareketlerind» •sa'.et, t.rafet re büyüklük verdı. Yüzünün çizgileri üzgün, ainı yüksek, gözleri mavi (elft olacak) ka|ları kavisli, burnu büyük, <ğv güzel ve yarı açıkü. Çeneai biçimlıydi. inanılmaz faydaları Bazı Avrupa memleketlerinde gazoz gibi şişelerde satılan deniz suyu bir çok hastalıkları önluyor 2 On beş. on altı yaşına gelince onda bir felsefe merakıdır başladı. Babalığı bunu göreıek: «Fılozof1 olacak!» diye endışe duyuyordu. Annesi de onun gidişini pek beğenmiyor, fakat felsefe kitablan okumastndan değil, mekteb arkadaşlan ile kumar oynamasjnüan likâyet ediyordu. Birkaç kere onu ıeytin ağacının altında öteki coAdapazannda hac için cuklarla kumar oynarken yakalayüzden fazla müracaat oldu mıştı. Bir keresinde son dereee kızdı v* oğluna: «Kumarbaz!» diAdapazan, 20 (Anka) Hac faye bağırdı. rizasını ifa etrnek üzere bugünc Nik, Izmir kolejini bitirince b» kadar şehrimiz Emniyet Amlrliftibahğı onu Ingiltereye göndenp ne yüzden ftzla müracaat olmuş Oxford'da okutmak ıstedi ama, on ve jimdıye kadar bunlann 90 ına sekiz yaşına gelmış olan delikanh pasaportlannın verildiği öğrenilmis«sıl Amcrikayı merak ediyordu. tir. Hatırını kırmadılaı, Amerikaya yolladılar Babalığı ona haftada yüz Achıpazan şekerf fabrikası elli dolar kadar tutan bir para yeni kampanyaya başlıyor göndermeyi de kabul etti. Adapazan. 20 fTelefonla) $eNıkola Danciolos Amerıkada once k e r f'b'rikas, 23 temmuzda yenl Chıcago dakı aile dostlannın yanında kaldı. Fakat bir verde otur • k a m P a n v a > a başlamak üzere panmak değil. gezip bütün" Yeni Dün C â r a l m a ğ a b a ? I a m l ? t l r yayı görmek ıstiyordu. ' İlk ııtırab Chicago'dayken bir akşam aslen Yunanlı olan bir kızla tanışmışu. Nışanlandılar. FaKat bu nışanlıhk devresi anlaşrna ile geçeceğine anlaşamamazhk'a sona erdi ve kısa bir müddet sonra ayııldılar Nik bunun üz?rıne, artık Chicago'da durarnıyacağını bahane ederek yola çıktı ve Kanadaya gitti. Bir yandan da kız:n dzür dılemesini bekliyordu. Gözleri yolda kaldı: Eski nişanlısından mektub voktu. Nihavet bir haber gelch: Kız biıdenbıre oLmüştü... Bu. Nikola'nın hayatmdaki ilk ıztırab oldu. O sııada Montreal'de bulunuvordj ve tam dört ay orada kaldı. Gece gündüz içiyor. k9derini içki ile unutmaya çahşnordu. Bu arada ikmci teseliı vas.tası da humar olmuştu. «Aşkta kaybeden kumarda kazanır» dedıklen gibi. talihi pek yaver gidiyor. hemen her seferinde kazsnıyordu. Fakat Nık bir türlü r.e§eknr>mitCumhurivet» in Edebî Iefrikası:13S RHAH mekteblnin tesiıi bu devrin maarif h«r«ketleri arasındadır. Bu devirde yeni bazı kınunlar tanzim edilmif, bu «uretle Gülhane Tıb lahasında ve gıdalaruna bahHarb Hümayununun adli sahadasinde deniz tuyunun ehemmiyeti ki Taadleri yerine getirilmişü. Gureba, Haseki hastaneleri bu eski Yunan ilim adamı Hipokrat devirde kurulmus,, bazı camiler, ka kadar eski Mııırlılann da gözünden çesidll Krlar lnja olunmu?, yanan Selimi kaçmamıftır O zamanlar hastahklara karşı deva diye Vullaye kışlası yeniden ihya edilmis, Abdülmecldin öterlnde *:orkul devrin büyük binalarından biri o rulan *9eniz suyu sahilde yaşayan maktan, çekinilmekten ziyndî ıe larak da Dolmabahçe sarayı yapıl milletlerin 18 ve 19 uncu yüzyıla kadar şifa vasıtası olmustur. vılmeğe azmetmi? bir insın hali vardı. Mütevazı görünüyordu. BaBugün de aynı »u ilim çevrele1860 da Suriyede Dürzilerle, Makışları çekingendi. Ağımın ifaderinde ciddi müzakerelerin mevzuuarasındaki çarpışmalara sınde melânkoli, duruşunda, konu nuuler dur. Fransız biyoloğu «Guinton» şuşunda bir bezginlik görün'ivor Franjızlar karıımıj ve bu karga deniz suyunu ilk defa tahlilden gedirayetile du. Kostümü sadeydi. Üstünde oız şalıklar Fuad Paşanın çirdiği zaman onun tuzlu halitasınEflâk, Buğdan ve u j lerine kadar inen koyu tnk bir yatiftınlmıştır. da yalnız deniz mahluklannın deKaradağda bazı isyaniar kaydolun { 5 ; setre ve ayağında beyaz bol j ğil, karada yaşayan canlıların kabir pantalon vardı. Siyah fotinler muftu. nını teşkil eden bir*kısım unsurgiymisti. Kıhcnın kabzası *ezyVniıtAbdülmecid saltanatuun son ta ların da mcvcudiyetini keffetmiısızdı. Konuşmamız eınastndı K'ra maniaruıda mal! buhranuı verdıği tir. rıyor ve sık ıık kılıcının kıbzuile hoşnudfuzluk yüzünden ismine Filhaklka bütün canlılana kaoynuyordu.) (Kuleli vak'aıı) denilen bir tuinında az çok deniz fuyu mürekkeGenc yaşında iyi niyetlerle ve ba kasd de hazırlannuftL baü vardır Buluı, hayatın ilk defa basının ıslahat yolundt yürümek Abdülmecid devrind» Kınm hardenizde tekevvün ettiğine ve «onazmile tahta çıkmıştı. tmparatorl'jk binin matraflan devlet adamlarırun çeşidli gaileler içindeydi. Menmtd m»l! ljleri iyi Idare edennemeleri ve ra karaya sıçrayarak lürlü türlü AH Pasa kuvvetlert Nizipte TJrk sarayın hududsuz israfı büyük bir kıhklara girdığine delll tayılmaktadtr. 'ordusunu yenmiş. Kaptaruderva Ah mali buhrana sebebiyet vermişti. Şu halde kanınuı ıuyu, deniz tumed Fevzi Paşa, donanmamızı MjBu gaileler içinde ümidsizliğe düyunda mevcud mürekkebattan çosıra götürüp teslim etmişti. şen Abdülmecid kendisini, alıştığı Abdülmecid Mehmed Ali Pa$a içki ve kadın iptilâsından kurta ğunu tatımakta ve canlının menile anlaşmak ve Mısır m».sel«ini ramamıştı. O devirde İstanbulda ş*i hakkında sağlam bir fikir verbertaraf etmek srzusunda bulu başlayan lüks hayatın saray ka mektedır. Mılyonlarca tena evvel terkedinuyor ve İmparatorluğu tehdıd e dınları arasına yıyılması ve Osden tehlikeler kendisini jiddî bir manlı sarayuun II. Mahmud zama len deniz muayyen bir ölçü dahiendişeye sevkediyordu. linde h i l i kanımızın evheri olnına kadar devam eden sade haBu »ırada muhafazakâr sndrıâza yatuun birdenbire çok masraflı bir makta devam ediyor. Caniıdaki kamı Hüirev Pasaya ve bu fikirdeki hal alıvermesi, hazineyi ciddi bir run seromu deniz olduğuna göre onun ihtiva ettiği hayatî maddeler diğer bazı vükelâya ra$mcn Lon şekilde tarsmıstı. uzviyetimizin özü, sağhğımızın ıkdra Sefiri Reşid Paşanın Trnzimat Abdülmecid aon lenelerinde ka sıri oluyor demektir. İnsan orgahakkındaki maruzatını kabul ıtdınlannm ve kızlaruıın elinde büs nizmasırun esası ruz ve madendir. mif ve 3 kasım 1839 da Tanzimat ferman^nı ilân etmek tecellüdünü bütün yıpranmış, kendisini harem Bunlann eksikliği, vücudde doldudairesinde bil« hayatına kasdedile rulması zor boşluklar meydana gegöstermişti. ceği vehimlerıne kaptırmıştı. Denlz »uyunu içUehilecek hale getiren blr fabrikada tırır Zararların telâfisini bıigünkü Bu suretle Abdülmecid, istediğini Saray kadmlannın ve sultanları tıb seııtetik ilâclarda veya besi doldurulmağa hazır şijeler bir işaretile öldürmek, bır anda nın israf ve sefahetlerine ısral karsı ı, , , . , aklın» gelen cezayı tatbik ediver riıırm.v.. « ı, «efahetlerine böylece tesbit edildikten ıcnra ! bıleceği şekle eetlrfldikten flOOI* j v tarzlarında bulmuştur. . „,„„, mek, dilediği mülkü musadere ey durmaya çahsan padısah ..rayda ı Bozulan nizamı * yeniden düzene simdi akla nasıl içilecegine dair satısa çıkanlmifür. ve Babıâlide bu hayata çatıyor, kih lemek haklanndan ker.di arzusile Diğer taraftan denis «uyunua koymak için oeşid çefid usuller tual gelıyor. Öyle ya; zehir gibi vazgeçen ilk Osmanlı padişahı o kızlanna (Akıllaruu başlarına top vardır. Bunlardan her biri, orga tuziu bir mayi kolay kolay içllır agaç yetistirm» bakmundan faydaIa»ınlar, »rtık aşınp, taşırdılar Onluyordu. n da şu tecrübe ila labit olmuftun mzmada husule gelen eksilmeleri mi? Helt haıUya nanl içiriHrT Adapazannda ekmck Bir tnayasanın bsçlangıcı bulu ları tekdir sdyle dursun âdeta döv tamamlamak gayesini gütmektedır. Ayru toprağa iki elma fldanı diBunun da earesi bulunmuıtur. dürürüm.) diye haberler gönderinan Tanzımt fermanile hü || Tuzlu ve madenî 'nürekkebatın Bir çok Avrupa memleketlerinde klliyor. tkisi de aynı aartlar altınaıkınttsı çekiliyor yor, yahud Babıâliye gelişlcrinde musaderenin. oldürmenin, eksikliği, gudde faaliyeti İle meta satılan |isclerin ustündt tDeniz da büyümekte, aynı ıtina ile baAdapazan, 20 (Anka) Ekmek nin kanuni hükümlere bsğlanaea aynı zamanda bir kızının kayınpeboKzmada aksaklıklar tevlid «der. ıuyu» yazar ama içimi öyle zan kılmaktadır. Lâkin bırinin bakıderdi şehrmüzde de henüz halle ğını ve kendisinin bunları (Üledıği deri olan Damad M.Ali Paşayı çağır Aynı zamanda birkaç çejid veremnedildiğl gibi zor degildır. Nanl rrunda deniz suyundan istifade edidilmemif bir dunımdadır. Fınncılar gibi yapamıyacağını yemin ile te tıp (Hain herif, sen din ve devlete, lınin türemesine sebebiyet verir. gazoz veya biri içenenlı cnu da LiyoT. Yani biri bayağı luyla ıubaasına bildiriyordu. padişahma hainsin) diye bağırıyor. Derneginin fiatların arttırılmajı Gene vücudün tuzunda ve ma öyle içecekılnl*. tyioe flltre edil lanırken ötekisi deniz suyu ile ıuAbdülmecid, kendisine fena fi Ali Paşayı da (Sen nasıl sadrâzam hususunda bundan evvcl Belediye kirler,' fena itiyadlar. aşılamağa ca olacaksın, böyle }e>lere bakmıyor deninde görülen azalma srnir zi mif ve kimyevl muamelelerden ge lanmaktadır. Netlce; denh ruyu İle sulanan nezdinde yaptığı müracaat yalnız lıs^r.ların ortasında uzun müddet sun, mührü alırlar da, adamı ko fı\eti. kansızlık ve sanhk gibi 11 çirilerek zarartu hale getlrilmi| bir fidan 18 elm verecek kadar büekmeğin gramajmı indirmekle ce y'iındn sebat etmışti. vuverırler, mes'uliyet altındasın!) letLsre başlangıçtır Kanserin dahi deniz suyu rayiha ve lezzetile hiç bu noksanlık sebebile teşekkiil ct de deniz ruyuna benzememektedır. yümüş, diğeri ise 3 elma ile boTanzimat fermanının getirdiğı diye azarhyordu. vablanmış ıken, bu defa beledive tıği iddia edıliyor. Demck ki teh Daha ziyade onu içerken sert Vır dur kalmıçtır. İki ağacın boy atyeni hava içinde Avrupa devletlcri Aynı gün kendi kızlanndsn ve Iike, azımsanmıyacak kadar tarafından yapılan kontrollarda fıb ; j maden suyunu İçer gibi oluyorsu ma farkı verimleri arasındaki fark Londra konfe»ansını yapmışlar ve rıncıların dahg da vezni düşük ek Mehmed Ali Paşayı bu konfer«ms damadlanndan da (Sultanlar geı'e yüktür. O halde ne yapmalı? Vünuz. Hattâ agzuuzda hoa bir <ad kadar barizdir. raek çıkartmakta devam etmeleri kararlannı kabule meckur etıniş mehtablarda gezerlermış, bcnim ee cudde eksilen tuzu ne ile telâfi «t bırakıyor. Burnunuz portakal koBundan başka deniz suyunun ce mektabda gozen kızım yoktur, meli? cild tizerinde yaptığı diriltici ve h«lk arasında teessürü mucib ol lerdi. kusu duyuyor. onlan da reddedeceğım, bu herıfgüzelleştirici tesir işin malum tiBu devıin Avrupava karsı itibamaktadır. İşte ilim adamlannın deniz suyu lenn harekâtı artık namusuma doFabrikalarda modem dhazlarla rımızı arttıran mühim bir hâdisesil HU13es üzerinde durmalaruun hikmeti bu şişelere doldurulan deniz suyu sim rafıdır. Bu yüzden, denize girmek •»""«" >""»»» '•" " ] kunur olduj diye bahsediyordu. imkânını bulamıyanlar arasında her de. yurdumuza kabulü edenRus taz | oFakat ma'.i .buhran önüne geçil dur, Mademki uzviyetin mer.sei, di yalnız eczahanelerin değil, k nMıcar ı ,. . yüzünü deniz suyu ile yımültecilerinin iltica ve B s a bah canhnın kaynağı olan denizdir, yikına rağnıen bunlarin iade edil mez bir vahamet almış. devletin tmlerin ve büfelerin içkil«ri ara Ikayanlar var. Fakat bu «uyla yıgünlük masraflarını karşılamak yani hayat cevherimizi bağnndan sında satılmaktadır. Bilhassa bu su Ş a n a n yüze havlu degdiıilmemesi memiş olmasıdır. ağır aldığımız deniz suyudur, şu halde maden işçilerine tavsiye ediliyor. ,,lak bırakılman tavslye olunuyor' Imtiyazlar meselesinin doğurdu için Beyoğlu sarraflanndan şartlarla borclar cdilmey; başlan bu sudan içmek suretile melhuz "Sıl.koz, a karsı koruyucu bir ted Bu arada denizden cıktıktan jğu Kırım haıbinde Insiltere Fran teh'.ikeleri önliyebüiriz. sonra bir olarak • sa ve Sardinanın ittıfaklarmm te m ı ? t ! ' ' 186 Deniz suyu içmenin ıavua!pnrıı I vücudun ıslak haiıla püneçte ku'min edilmesi ve zaferin parlak bir | ° senesinde buhranın çareleÇocuklara gazoz yerine türlü [ rutulrn'sını ta^^iye edenler gene sekilde kazcnılmasile 185G da Rus ! n n i konu=mak üzcrc sarayda top alâkalılar şu seki'de nra'ıyor: esansları havi deniz suyu iç:rılıyor. | ' >'nl kimsclcrdir. !f nan 1 Vucudun mukavj.nelinı a:tyaya karşı sîır biı d?rbe teskil e I mecliste. Abdülmecid vükeOnlardan baz'ları limonl'.ı. ,^TZ1 • ! T.A den Paris anlaşnasının lâsından bu işf bır çare bulmala tırır. rı m°selâ maniarinli^'r P u y n <r'sı. Imnaratorluğun sivasî ve askerî rını ısteınışti. 2 Kuvvet ve can'ılk veıir. Iı6ı da miinkün mertebe kaybeuilTürkiyede kokakola m'jvafrakiyetleri sırasında yer al3 Salgın hastalık'arm sıraye miştır. Hasta, sağ; hsrkcsin içeBunun üzerine Âli Paşa (Devleti maktac'ır. tir.i or.leı v.sya şıfasmı kolavlaştıaÜyyeniz bitti, hinımeti şahanenıfabrikası kuruluyor Abdülmecid 18 subat 1856 da vemuhtacdır) demiş. padişah (sovAı.l:.ı;a 20 (T.H.A.) Türkiyede ni bir ıslahat fermanı çıkartmıs ve le etmeli. böyle etmeli) karşıbğın Vücuddeki hastaliK vuva'abulunan Amerikalı iş adamları, ''altannt devıinde bilhassa maarifin da bulundukça. paşanın bu defa da \ n m temızier. Mcselâ romatıznıa ve Buhınmaz Fırsat memleketimizde bir kokakola fabf?rakkisine çalısmışdr. BÜ5tiye dikçe bir lısanla (Bütün bunlar ' ri'.krı» rikası kurulması hususunHa ilsîililer Nuvote Avrupa erkek "nektebleri. buıünkü li'elere teka himmotı sph?ncmzc kalmıştır) ce5 Mide ve barsak ağrılaııra nezdinde t^şebbüse eeçmişler, faElbUelik kurmçların bül edcn ripnilrnajrif. ilk rîarülf'i vabına Abdülmecid güconmiştı. iyi gr."kat bu teşebbüslermden vazeemek 3 metrelik kuponları nun inşasına ba«l"nm.a5!. bah'ive 6 Safra kesesi ve karaciğeı Bundan ,conra Babu'liye gönd^nzorunda kalmışlardır. Çünkü Sağmektebinin Heybeliadada yeni bai len ve yalnız Babıali rical ve me iltihaplarını önler. lık Bakanhgı kokakola formülünü de istemektedir, Amerikahlar da tan kuru'up ıslah:. Harbiye mekto j murlarına okunan hattı hürravi'n 7 Dokularda binktn kanm hiç bir memlekette bdyle bir tabi icin Fıansarsn hocalar getirtil • üzerine görüsmeler yapan vükc'â hu ııle getirdıği tıkanmalarj kaışı ahhüd altına girmediklerini ilâve mesi. Avrupaya ta'.cbrlcr gönden' heyetindc Ssdrâz'm Âiı Paşa mali •g.o'.ir. etmektedirler. Bu hususta tetkikmesi. Encümeni Danişin tesisi, Pa buhranı doğuran bjf.ın seb^bleıi 8 Mide özünün azal'p coğsllore devam edilmektedir. Aniasmaristekı Turk talebeleri için (Mek etıaflıca ve açıkça ortaya ko\ masından meydana gelen düzenya varıldîğı takdirde kokakola fab tebı Osmanî) isimli bir mektcbin muştu. sizlıöi tanzime yarar Sultanhamam rikasının tesisi için hazırhklara aç:lm?sı, orta dereee bır ?Iülkıye Deniz suyu içmenin faydaldrı başlanacaktır. 159Lira Siok Mağazasında SARAYLARCV AŞK İLÂHEST D£SI m'LIBKjN imk?nsız, hala» deKendi kendime: «Çiçeksiz »da» rada, öyle değil mı? • di "Orada çiçck falan yok ki, » diyordum ve madam Letitia'ya ce rŞehre ne zaman danın o korkunç ikliminde çiçek vab yazmağa başlarken gözümün tam olaraK kestirmek zordu. Onun yctışmiyor.» Önünde Marsilyadaki bahçemız, tar için burada saat yarımda bulunMarcelıne: «MarieLouise artîk la. çiçekler içmdeki çit canlandı. masl kararlaştırıldı.» Kont Neipperg'le evlenir, değil mi. «Demek öğle yemeğini beraBiraz sonra Marceline. sıkıla sıhala 0 " dıyorriu. > Zat£n şimcıve ka kıla: «Julie halam bana bir vakit ber yiyeceğiz? » dar ondan üç çocuğu olmuş, öyle ler dediydı ki Napoleon'la aranız «Evet, yaveri Karl Lö\vendiyoılar.» hjeim de bulunacak.» da. » diye kekelemeğe başladı. "Çoktan evlenmiş" dedım. Karl LÖwenhjelm dedikleri, Kont Mektubu zarfa koyup mühürler«Talleyrand söylsdı bana. İhtininl ker.: «Onun hâtıralarında okursun Rusen'in yerine benim yanıma yeni Papa onun ilk nikâhmı hükümsüz hepsini» dedim. «Bir cümleıi bile gelen Gustavus Löwenhjelm'in amkılmıştır.» çıkmıyacak.» cssı idi Kont Rusen memlcketme Maı iuj heyecanla: "Peki, Roma Aachen, haziran 1822 gitti. Lövverhjelm öyle resmi've alâKrslı ne olscak?» diye sordu "NaBu sabah oteldeki odamda ayna yi?li blr edası var ki onunla kopoİPon'un ikinci riefa tahrtan fera nın karşısma oturmuş hazırlaıur nuşmayj canım hiç isteraiyor. gatı üzerine bir kaç gun için ço ktn kendi kendime: «Ne tuhaf'.» .. Marcelıne: «Sofrada o ikisinden ktn kendi kendime: «Ne tuhaf.» M euğa resmen II nci Napoleon un diyordum, «kark iki yaamdayıın, Ib b ' k * bbi r dde M a r i n 1 # b e n b u l u n a " I â k vanı verümişti.» birislle ilk defa bulu»manın Uth c a 3 « . halacığım. Yfini, kendisile «Şimdi onun adı Parma dü?e l*nı. endlse ve sabırsızhiım gene hl<? «Ahımeden konusnbillrsin,, di«inin oğlu, Reichstadt Dükd Franz olruğu gibi duyuyordum.» yordu. Josef Karl» dedim. «Bilmiyen ba« Belki virminci def^: «Ptki, ne i Amca yeğen Löwerhjelm'ler. bası . merhul »anacak1» z^man L'orUjeceğiz?» diye sordıım Marin, Mdiceline! Daha yok mu1! Marce'ine: <Napoleon bilseydi ba Marceline sabnnı kaybetmemeğe | Kendi kendime: «Hayır! Istemem'» |ina «elecekleri...» dedi. çaiışarak: «Yanmdı, hala, lenin 0 dedim, «Bilivordu» dedım ve j azı ma turma odanda» dedi. Gayet iyi blllyordum ki Oscar tasına geçtim. «Ama. kendiıi i»b»htan bu< ©tele in«r İZUBM, §*hr<ı her gelen [yaVı?ncı gibi, doğru Büvük Kilise• ,,.,.: w..ı; ; ı. . yi, £örmeye gidecekti. Kendisile o• rad'i karsılaşmaya karar verdimLowerhjelm'i çağırdım: «Amcana söyle. kilisede beni görür görmez hemen çekihin.» dedim. Şapkamı tivdim, tiilünü yüzüme indird.m. tek başıma kalktım, kiliseye gittim. Yo'.da kendi kendime: «Havatımın en son büyük hâdi^esi bu olacak. » diyordum. «Bir erkekle ilk kaı«]laçma ya çok şevler çıkar, ya hiçbir şey çikmaz. Yarım saate uadar gorürüz.» Kiliseye qırip, ilâhi okuvanlara mahsus «nalardan birine oturdum. Farkında ' olmadan"" "eTlerıüiî~düö eder gibi birleştirmişim. Içimdei: «On bir yıl az değil.» diyordum «Belki de. bu arada orta vaşlı bir kadın olmuşum da habe' rlm yok. O, muhakkak ki büyüyüp ! koca'bir de'likanlı olmustur ve ihtimal şimdi kız aramak için «araydan saraya gezdiyorlardır.» Bu sabah kiliseyi gezmeye bir alay seyyah gelmişti. Şarhman'm mezarı diye bilinen yerdeki taş kitabenîn üzerinde toplanıyordu. Her birine avrı ayn bakıyordum. Bu mu acaba? Ilayıf, şu mu yoksa? Sakı n şuradaki kısa boylu, yerden yapma adam olmasın? Bılmçm bir anne ne hisseder oglunun y«v»ı ynvn? büyüdügunii. bıjıkiannuı t*rl*di#ial ilk defa bir kıza t'ituHuCunu hau.. .i. nı linden anlayınca. B Ben b h bunlsnn hiçbirini göremedim Şimdi de, bütün ömrümce tehayyül ettiğm. kat hiç karsı karsıva selmediğin bir deliktınhyı bekliyordum. Bana el olan oğltımu! Hemen tanıdım Yanmda Löwenhjelm vardı da ondan değil. Löwenhielm'i Stockholm'den tanırdım. Pek de cleğis'ncmişti. Fakat ben Oscaıı tavrından. vurüvü»ündon. basmın harel;rt'crinrı^n tanıdım. Arkasında koyu renk bir elbise vardı. aşağı yukan bab^ıboyundaydı amma, ondsn çok '"na zayıftı. Yerimdpn kslkt'm. ona doârıı «ftüm. Ne dive hitab edPceümi Ailşünmedim bile. O tas levhanın üzerinde durup eğilmiş, yazıyı okumaya çalışıyorduKarl Löwenhje!m'in koluna dokundum. Başını kaldırıp da beni . W r ünce. bir kclime söylemcdcn, hsmen çekildi. Fransızca olarak: «Şarhman ın fnezan mı imiş burası?» diye sordum. Amma da »orulacak şeydi ya! Şarhman'ın meıarı diye o "ta'şta vazıyordu zaten. Başını çevirmeden: »Göröyorsunuz işte. efendim » dedi. cBilivorum, yakışık almıyacak amma, ben .. Prens hazretlcrılo tsnışm^k istiyorum...» Bu *rf»r doniip boktı: kla «Idufujnu bdi yorsunuz, hanımefendi?» O i h kki ö O siyah ve keskin gözleri. gür perçemleri benim perçemler! yine aynı idi. Yalnız. ince bıyıkbrmı pek gülünç bir şekilde yağhmıştı! ı İsvec Veliahdisiniz.» dedim. «Ben de sizin tebaan'zdan riyim. Kocam Stockholm'dedir yâni.ı> Durdum. Gözlerini bana dıkmiş. öyle, bak'vordu. «Sizden bir ricada bulunacağım amma,T> dedım. «Biıaz vaktialacak» n;zi «Peki.» dedi. Sonra etrafına bakarak yaverini sradı. «Yanımdaki adam da nereye gitti!» diye sövlendi «Neyse. bir saat vaktim var. Müssade ederseniz, hanımefendi sİTe refnkat edeyim.» Gülümseyerek sordu: «Müsaade var mı?» Başımı salladım. Boğazıma bir yumru tıkanır gibi oldu. Kapıva doğru ^iderken baktım: O^car'ın Löwenhjelm'i sütunUrdan birinın gaklanıyor. Bereket versin arkasına Oscar görmedi. karşısındr.ki Balıkpazarından ^eçKonusmadan vürüdük. kilisenin tik/dar bir sokaga girdik PeVyi yüîüme daha sıkı sıkı örttüm, Os' car'ın bana arada bir kaçamak kaçamak baktıfının faıkındavdım zira. Nihavet küçük bir gazinon>m öniinde durduk. Dışarıda bır iki kiiKistür masa. iki tane rle toz içınHo palrnıy» vardı. (Dılber rataDdafima blr ka dedi. (Şerefinize, m ^ i h u l vatandaşım) »Yan Fransizca, | ... Nasl]?a Isvecce . i frSizin gib; , d9^im Şampınya faz'.a tatlıydı. ba?» diyordum. «Yoksa önüre ge «Hsyır, han'mefendi.s de^i. len kadrnı içki içmeye davet etmek «Ben artjk sadece İsvecli>im . A, 8H»H mi?» tabiî, Norve"'i' im de. Şımv~'\/& Sonra. . Belki de Lö\enhje:m'k kötüymüş, öyle dpğil mi?» den kurtulduğu için seviniyor da p e ıı Fazla tath. prensesim.» ondan» düjüncesile teselli bul «Bakıyorunı ze\'klerimiz aynı dum. ve memnun oluyorum. Çoğu ka «Bunsı pek kibar bir yer d:nlar pek tath şarah^an ho<Vnır. değil, hanımefendi,r> diyordu. "Fa Mese!â bizım bayan Koskull» kat, hiç olmazsa rahat rahat konuŞöyle bir doğruldum: şabiliriz » «Oda kim''» Baktım şampanya ısmarladı, şa "Bizim neriime, Msri^ns Kosşııdım. kull. Once ö!en Kralın gdzbe^pği «Yo, sabah sabah şampanya idi, sonra babamm gözdesı Raolrr.az.n dedim. bartdan sonra da benim CariNe var bunda şaşacak, ha «Nedpn?» dedi. »Ortada bay, ram edilecek bir şey varsa bunun nımefen^i?» : vakti ssati olur mu?» ! Ofkevl*: «Bir yabancıya böyle i . . ,. . , , şevlcri anlatmamza saşıyorum,» I ffAmma, şımdı ortada bayram * ,. * edilcctk bir şey yok ki!» dedım. <ı«iım. . . . . | «Vir!» dedi. «Siltal. toruş I ~ «V.töidipm.mu n t benim!» mam, hân«nefendi. «Peçenizl biraz. ded:. «Manana ihtıyar Kral. kıUb . • • okurdu, Kral da onun kolüna dör ' byf"• e y•««« r ™ s ı n ı z yu*um»«ı fforega , i r ş Burnunuzun ucundan başka ya dı. Bıbrfm îsvec FRrav>r>daki S° r e "'y°rum. âdetleri oWu«u <?ibi ksbiıl etti. bel «Burnum da pek biçimli bir ki de kimsenin hatın kalmasın dişry (leğ'ıi>Mr yâni. Gencken ber.i ye; bu a>ada Baya'i Koskull'u da havlı İİ7cıdı. Tuhaf değil mi: Ga dvir aldı.» liha hiçbir kadınm utediği gibi Büsbi : tün afallsmıştı.n, yüzün* burnu yoktur.» baka kalm'stımG;.rson şampanvayı getirdi, ka «Ya öyle mi? • diyebi'dim. • dchiçre ko.vrlu. «Skal, ma compatriote | (Arkaaı var) I deh şarab takdim edebilir miyim?» diye sordu. „ ,. ,, , , Kızardıgımı hissedıyordum. Kendi kendime: «Orta y a , l bir kaduı oldu^umu görmüyormu, aca
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear