25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuri AVRtCA PArRA İlî M Eylul 1952 SATI IMAZ * SANAT| Olümünün Yıldönümünde Dante Tbtilta. Hayırdır İnşallah! Iç siyasetimizde birdenbire karşılıkh iyi nutuklar başladı. Menderes Adapazannda, ve sonra, Ankara D.P. kongresinde, İsmet İnönu de Trakyada tatlı tatlı konuştular. Çatışma, hakaret, küfür yok. Bilâkis birisi «muhterem muhaiefet» diyor, öteki «sayın iktidar». Birisi «hep beraber çahşalım» diyor, öteki «beraber J çalışmalıyız • . Xe âlâ sey. Biraz gonlümüz ferahladı. Fakat iki geneden fazladır gürültülu, patırtılı lâflara o kadar alıştık ki, ben kendi hesahıma, bayağı j adırgıyorum. Sunun şurasmda Büyuk Millet Meclisinin açılmasına da bir şey kalmadı. Fransızca bir laUırdı vardır: «Fırtınadan evvel, iyi hava» derler. Niye yalan soyliyevim, aklıma gelriikçe, bir turlu tam manasile rahathyamn orum. Ömrünü tek bir aşka b a ğ l a y a n şair Yazan: Dr. Samih Nafiz Tansıı Ölümünün 631 inci yıldönümü geçen haftaya isabet eden büyük İtalyan şairi Dante Alighieri'nin, romantık hayatına sığdırdığı muhteşem bir plâtonik aşkı duymıyan kalmamıştır. Bu sanki insanlığın bir macerasıdır. Şarkın Leylâ ile Mecnun hikâyesine benziyen bu efsanevî sevgide Dante ile Beatnce karşıhklı yer almışlardır. Meşhur terbiyeci Freud'ün çok küçük yaşta doğabileceğine inandığı sevgiyi, Dante henüz 9 yaşmda ve bir mayıs bayramında yaşamıştır. Hatıralarında çocukluk yıllannın en canh gününü bu mayıs bayramında bulan şair, davetli olduğu bir koşkün bahçesinde toplanmış bir sürü kendi gibi altın saçh, yeşil, mavi, karagözlü sevimli yüzlü bir avuc nuşarak gelen bu kıziar, ona bir cocuğun içinde, gözlerinin takıldığı mayıs bayramının sevgilisini ilhara bir kız çehresini anlatmakla bitire etmişlerdi. Dante aayet mahcub ve mez. «La Vıta Houva» (Yeni Ha son derece nazik bir tavırla kızları yat) adlı eserinde toplanan ı«?fis selâmladıktan sonra yeşil gözlüsüşiirleri, kurmal saçlı, beyaz yüzlü ne döndü: ve yeşil gözlü bu güzel çocuğun aş tYanıhnıyorsam, isminiz Bekile süslüdür. O gün ne kadar gül atrice, değil mi Sinyorina? Sizi çomüş ve eğlenmişlerdi! Hayatın bu cukluğumda bir mavıs bayramında tatlı başlangıcını hatırladığı zaman, tanımıştım, değil mi?» yaşı elliyi atlamış ve sıtmadan tir Güzel Beatrice, güzelliğine ve tir titreyip, ateşler içinde yandığı genehğine dair söylenmiş sözlerin son yıüarı gelmiş çatmıs bulunuvor en vefahsını, bu gencin ağzınrlan du. Arkasında bıraktığı senelerin isittiği için çok memnundu. Arkamaceraları, çocukluğu, gencliği. daşma dönerek bu hatırayı sövlemekteb hayatî. siyasî vazifeleri, di. ve delikanhyı tanımıştı. O eün sonra ıstırab ve kederle dolu. yok de gülüşüp geçen bu eenc kızlan, sul seneleri. hep bir panorama pibi Dante, kafesinde durmavıp uran ör.ünden se<;ıvor, mayıs bayranvnın kuşlara benzetiyordu .Fakat her o ciçekb ve güneşli dekorunun ne günün bir yarını vok muvdu' Hekadar aldatıcı olduğunu ancak o nüz 19 yaşında idi, henüz een"di, zaman farkedebilivordu Hayat tr.m herşey ona mümkün. her ?sk onun manasile bir rüya değil miydı? E için mukadder değil mivdi? Bf>atvet. o mavıs bavramında beyazlar rice için yazılmış eüzel siirİPHrc'pn givinmiş, sacları bevaz bir kordelâ bir kacını hazırlamış ve gene prtest ile başında fiyongolanmış, bir Vü pün, aksama doğru köprü has'^ta çük kızı sevmişti. Onunlao£Ün gitmişti .Pek az sonra da kıziar, oynamış. gezmısti. sanki muayven bir randevuya selir gibi görünmüslerdi. Dante şapVası Sonra yıllar ?eçmiş. onu göremeelinde. ümidli ve şiirlerinin begemışti. Bu müddet zarfında sevgıli nilecepine inanmış bir haya'r>er»<;t babası Aliçhıero, o henüz dokuzungibi kızlara sokulmu^. onlan kibarda iken ölmüş. bir sene sonra da ca selâmlamış ve va'dettiği şiirleri, annesinin vefatı Dante'yi. bu çocuk heyecanh bir lisanla okıimu'=Ht. luk rüyalarından ayırmıştı Bir taBeatrice her kız eibi, ate«H başhkım yabancı kadınlann elinde anvan bu münasebetin sonunda vara« ne şefkatinden uzak, baba sevgisme tacağı tphlikelerden çok fazla korVhasreti. büyümüştü. Hayatî. hiç n.?kta idi. tşi ?rtık kesmek ve cirldî başladığı gibi devam eder görmebir tavırla bu her aksamki karşı'.a;rr.işti. Kederli, mahzun çehresi, ona maktan kurtulmak istemisti . bu ayrı'ıklardan kalan yegâne mirastı. Bereket versin ki ailesi bu «Fazla ileri gitmeHiniz ml, devirde Floransanın siyasî ve idarî efendim0» diye ihtarda bulundu. mukadderatına hâkim bulunan ve Sonra da Dante'vi selâmlayarak oarmalannda bevaz rengi kabul et raHqn uzakla^mıslardı. miş o!an. Guelfo'lardı. Ilk ve orta Kalbine yıldınm inmiş gibi satahsilinı Floransada vapan delikmlı şırmış kalmıs. ne söyliveceğini. ne şair, havatın ikinci tatlı tesadüfüne vapacasını bilmiyen Dante. onrlan de orada mazhar olmustu. Floran sonra Beatrice'ye aid havadisleri, sanın icinden geçen ve mehtablı hep onun yakınlarından isitmiçti. gecelerde parıl panl yanan Arno Hizmetçiler. çamaşırcı kadınlar, nehrinin üstüne gelişigüzel atılmış onların evine yivecek eötüren. rr>al köprülerden b>m>, t^ım bir taraftın satan insanlar. Beatrice'den hemen dığer tarafa geçip sağa döneceği za hergün Dante've bahsermisWrH. man, bir akşamüstü. günlük gezin Bu sırada tahsilini bitirmek zoru, tilerinden donen iki gene ve fev Dante'yi yakın bir şehir olan Bokalâde güzel kızla, karşılaşmıstı. logna'va sevketmiş ve üniversitp^e Bu kızlardan birinin gözlerine âşina okurken yirmi yaşmdaki sevgiMsiidi Bu yeşil gözleri, bu kumral nin Simone dei Bardi adlı asil ve saçları ve beyaz yüzü o. acaba ne zengin fakat oldukca yaslı bir inrede ve ne zaman görmüştü? Evet. sanla. evlendiğini Sğrenmisti Bemuhakkak görmüstü. Fakat gördü atrice'in de isteme<li&i bu izdivac, ğü insan bu değildi O pek kücük ana. babanm 7orile oluvor, para bir kız çocuğu idi. Hevecandan kal savmayı. bir saç okşamasına terrih bi ağzına gelmiş ve gayriihtiyarî eden bu taş kalbli insanla, manoiva şapkasmı çıkararak, sinyoritaları kadar hassas ve zarif bir kız olan selâmlamıştı. Onlar da bu savgı Beatrice. evlenivordu. Dante, bu hissini takdir etmişler, tebessüm haber karşı?ında bütün varli2 ; 'e eden yüzlerile Dante'nin selâmmı sarsılmıştı. Fakat okuduğu felspfe almıslardı. Uzun boylu bu iki gene derslerinde Platon ilâhî askın evkızdan daha çok güzeli. beyaz bir lenmekle de ölmiyeceğini sövlemibluzun altma kırmızı bir etekHk yor muydu? O halde Beatrice hegiymişti. Alevler ortasında yanan nüz aşkında, yaşıyordu. Fakat iki bir madonna gibivdı. P'âtonik aş yıl sonra bu ölmiven aşka raŞm°n, kına, fanatik hisler de karışan Dan güzel Beatrice galıba ince bir haste ertesi gün. saatlerce nöbet bek tahğın pencesinde can vermişt' lediği bu köprü başında gene aynı Dante, günlerce ağlamıstı. C.nzsaatte, matmazelleri görmüstü. Tıpkı dünkü gibi ne^elı. kaygısız, ko yaşları onun bütün içini. yan^n Arknsı Sa 2. Sü 7 de ¥ JF ¥ Hovardahğin sonu D u n u n boyle olacağı zaten belliydi. Dolar yok, borc çok. Kapatan yok, açık çok. Giden yok, gelen çok. Bu vaziyette japılacak şey malum: İthalatı tahdid. Pek hayatî bir ihtiyacmış gibi, mahalle bakkalına kadar düşen Amerikan düdüklü tencerelerinin, 170 liraya kadar satılan (ve, hayrettir, müşteri bulan!) Amerikan mayolarının, erkek askısından kadın jartiyesine kadar çeşid çeşid Amerikan naylon mallarının sonu elbette böyle olacaktı. İzmirde anlatmışlardı. Sökede zengin bir pamuk tüccannuı beş, •ltı tane en lüksleriııden Amerikan otomobili varmış. Adam her giin şoforüne tenbih geçiyormuş: Yann Cadillacı çıkar. Öğleden sonra Buick'i getir. Haydi bugün Packardia dolaşahm. Şimdi gelin de uğraşın bakalım. Elbette ithal mallarının fiatı •rtacak. Başladı bile. Hattâ ona uyarak yerliler de durmıyacak, onlar da yükselecek. Dayansın halkın kesesi. O bolluk ifrattı. bu sıkmtı tefrit. İkisi arasında bir tiirlii muvatcne bulamıyoruz ki. Âdeta millî karakterimiz mâni! ¥ ¥ ¥ Mevki mecbur etler TJaftanın dedikodulu hadisesi, Sürcyya Ağaoğlu arkadaşımızm bir Alman genci ile evlenmesi oldu. Biz buna bir aile meselesi olduğu için karış. ınak istemedik, gene de istemiyoruz ama, Samed Ağaoğlu bomba gibi patlıyarak, Ağaoğlu ailesinin şerefi, an'anesi filân bakımından, boyle bir izdivaçtan çok muteessir olduğunu söyledi. Gerçl müdafaaya ihtiyacı yok. Zaten kendisi •vukat. Fakat Süreyya arkadaşımız, gazetelere beyanat şrkiinde olmsaa bfle, hiç oljnam Ulekuul açıp Samede jöyle demeliydi: < Sen Başbakan Yarduncısı olurken benim fikrimi aldın mı? Eğer bu işlere kanşıp da herkesin hücumuna hedef olmasaydın benim evlenmemle kimse meşgul olmazdı. Evimizde pekâlâ bir diiğiin yapardık. Hattâ K H de elinde çiçeklerle gelir, üstelik fevincinden bir de Azerbaycan dansı oynardın. Kabahat kimde?» Kimbilir, belki de denıiş ve kardeşini susturmuştur! OU Kız Kusura bakma sevgilim, annemle babam bir türlü bohçamı hazirlıyamadılar!... İkinci Dünya Harbinin Mahrem Dosyalarından: ¥ ¥ ¥ Geçmîş zamana aid T^Vil davasının civcivli bir zamanmda Celâl Bayar, zannederim o sıralar İktisad Vekili olarak, Karadeniz vilâyetlerinde bir tetkik seyahatine çıkmış. Avderte Tan vapuruna binen Bayar, yemekte geminin süvarisi ile beraber aynı masaya orurmuş. Bir aralık, Iâf olsun diye olacak, süvariye: Tarı ne demek? diye sormuş. Esasen o zamanın kelime curnatasına sinirlenmekte olan kaptan birdenbire parlamış: Ha pre bejtendü, hem bu çapraşuk lâfları uydireysun,uz, hem np temekdür bana sorayusunuz. Ha pen oni pilsem boyli kaptanluk mu iderüm? Tito'nun y anında önce Nazi, sonra Sovyet casusu olarak çalışan adam 1943 te, Yugoslayyada Alman işgaline karşı gizli mukavemet hareketlerinın yeni başladığı gunlerdeydi. Ustaşı esir kamplanndan bırıne, orta yaşlı göninen, fakat gurbüz vücudlu bir mahpus getırdıler. O zamanlar Nazılerle ışbırlıği eden Ustaşıler bu adama karşı dış bileyorlardı ve ellerine geçtiğı için pek memnundular. Andry Hebrangı'n suçu şu idi: Uzun müddet kendisini Ustaşı'lerin dostu gibi gösterraış ve onların arasına girerek, Dombran'ları içeriden baltalamaya çahşmıştı. Eskidenberı Hırvatistanın Yugoslavyadan ayrılması davasını güden Ustaşi'ler, memleket Nazı işgali altına duşunce, Almanlarla işbırliği kurmuşlar ve ileride istiklâllerıni alacaklanru düşünerek, Yugoslav ordusuna karşı onlarla beraber harekete geçmışlerdı. Hırvatlardan murekkeb olarak kurulan ve Alman komutanlarının ıdaresi altında harb eden Dombran ordusuna her gun bir miktar daha Ustaşi katılıyordu. Işte ^H^brang, hakikatte Yugoslavlann tarafında olduğu halde Ustaşı'leıden gıbı görünmuş ve Tıto kuvvetlerinden topladığı gonüllüleri Dombran ordusuna sokmaya çalışmıştı. Bu ışte uzun müddet devam edip bir hayli muvaffak olduktan sonra Almanlar tarafından hüviyeti anlaşıhp tevkif edilen Hebrang için bir Ustaşi esir kampı kadar müiiasıb yer olamazdı. Tito'nun Almanlara karşı eete kuvvetlerile çarpı^tığı günlerde alınmış bir resmi Almanlar Tito kuvvetlerine esir kârlık etti ve makineyi, daha sanlerin değiştirilmesini teklif ettiler. dığını açmadan, bir kamyona koFakat Tito'nun elinde kâfi miktar yup, sözde gizlıce onlara gonderdı. O sırada Hebrang da Tito kuvda Alman veya Ustaşi esiri yoktu. Almanlar bunu biliyorlardı. O za vetlerinin karargâhına dönmüştü. man bir hileye başvvrrdular: Bir çok Arkadaşlan onu hasretle bağırlarıUstaşi'ler Tito kuvvetlerile olan çar na basarlarken kendisine yeni bir pışmalarda kolayca teslim oldular. vazife verdıler: «Elimizde telsızle Bu suretle Tito'nun elindeki «ya alman haberleri yazan bir makine bancı parası» çoğaldı ve Almanla var, sen bunun başına geç, Moskorın teklifini kabul ederek esir de vadan gönder'len haberleri al,» değiştiıilmesi işine girişildi. Böylece, diler. Ustaşi'lerin elindeki Sırblar iade Bu işlerden anladığı için kendisine böyle bir vazife verılmesi gayet edildi ve bu arada Hebrang da Titabii idi ve o telsiz yaznıa msknetocu'ların yanına geldi. Bunlar desinın içinde gizli bir telsiz gon'Jervam ederken, Almanlar bir yandan me cihazının bulunduğunu Almanda plânlarının ikinci kısmını tahak larla Hebrang'dan başka kimse bilkuk ettirmişlerdi: miyordu. Alman işgali altında bulunan Hebrang şimdi, nazilerin casusu Zagreb'de bir gazete çıkıyordu. Bu olarak ve gene onların temın ettikgazetenin sahibi, hakikatte Tito leri vasıtayla, gizli vazıfesine başculan Uıtuyormuş gibi göründü. lamış bulunuyordu: Bir taraftan Bu adam bir gün Berlinden «tel Moskovanın gönderdiği talımatı sız haberlerıni yazma makınesıa kaydedıp Tıto'ya bıldiriıken, bir tagetirtti. Bu makine gazetenin çok raftan da onbrı ve Tito'cuların haişine yarayacaktı. Fakat gazete sa reketlerme dair dığer hibi, Tıto kuvvetlerine yardım et şifreye dokerek Almanlara gondemek maksadile (!) bundan feda riyordu. O sıralarda tuhaf bir hâdise göze çarptı, fakat çok kişi bunu ancak bir tesadüf olarak tefsir etti: Yugoslav komünist knrargâhı ile ordu karargâhı bir binaia veya yanyana bulunduğu müddetçe Alman tayyarelerinin taarruz etmedıkleri görülüyordu. iki karargâh ayrıldığı zaman ise yalnız ordu karargâhı üzerine durmadan hava akınlan başlıyordu. Yugoslav ıcomünist karargâhını koruyan nasıl bir kuvvet vardı? thtimal bundan bir hüküm Çıki.rarak, belki de başka hâdisel^rden şüphelenerek, Moskova Tıto'nu ı ayrı ayrı üç kere kulağını büktü: (iAranızda bir Alman casusu va.'ı» diyordu Bu ihtar üzerine Tito, gerek orduda, gerek komünist partisi karargâhlannda şüpheli gördüğü şahıslan vazıfelerinden uzaklaştırdı. Fakat. Hebrang'dan şuphe etmek aklına bile ge'.medi 'lejn.ıg da parti karargâhındaki telsiz kayıd makinesinın içinde saklı duıan gizli istasyonu ile. nazilere haoer gör.dermekte devam etti. *** İki sene böyle geçti. Nihavet 1945 te Ruslar Berlini işgal edînce. Gestapo'nun dosvalannı karıştırırken, Hebrang'ı Keşfettiler .Fakat vaktile nazilerin yaptığı gibi, şimdi onlar da ellerinde kendi hesablarına çalıştırabilecekleri birinin düştü^unü anlamışlardı. Ondan sonra Hebrang Tito'nun yanında Stalin'in bir casusu olarak çslısmağa başladı. Diğer taraftan Tito da, Zagrob'i Usta«ilerden aldıktan sonra »"ine geçen bazı vesikalar üzerine, Hebrang'dan şÜDhelenmege başlamıstı. Stalin'le görüştüğü zaman bu şüphesini açtı ve Hebrang'ın vak*ı!e nazileıe hizmet etmis bir ida:n olabileoeçini söyledi. Stalin ve yanındaki Molotov seslerini cıkarma ¥ ¥ ¥ Size nasıl gelirse p . K G . bir aylık sejahatinden döndü. Döner donmez de ayağının tozu ile doğru Ankaraya koştu. Gazetelere nazaıan, Başbakana bu seyahati etrafında izahat vermeğe gitmiş. Allah, Allah.. fuhaf şey. Bizim bildiğimiz vali izin aldı, yola çıktı. Yani dinlenmek için, istirahat için, keyif için bir seyahat. Buııun Başbakana ne gibi bir izahı olabilir? Bir iki tıb kongresine iştirak ettiğini bğrenmiştik. Acaba onları mı anlattı? Ama sayın Menderesin tıb ilınile, hele akıl hastalıklarile (Allaha bin şiikür!) şimdilik hiç alâkası yok. O halde? Bir ihtimal daha var: Sakın getirmek nezaketinde bulunduğu hediyeleri bizzat takdime gitmiş olmasın! ¥ ¥ ¥ Bir istikbal merasimi Walinin gelişinde ben Yolcu Salonunda bulunmadim. Fakat orada olan arkadaşlarunızın anlattıklarına göre rıhtım, en biiyüğünden en küçüğiine kadar. Belediyenin ve Vilâyetin biitün memurlarile dolu imiş. Şoyle böyle beş altı yüz kişilik bir kalahalık. F.K.G. göriinünce çığlıklar kopmuş, hançereler paralanmış: Hos. geldin, safalar getirdin! Gonhimüzu açtın! Sen basımızdan eksilme! Ve gnriinebilmek için eller başlar üstüne kaldırılarak alkışlar. t'stad kara>a ayak basınca da iğilerek (iğilerek değil çomelerek) olacak) ellerini opmüşler. Naziler şimdi ellerine çok mül^anunen bir ibadet yerinin 500 metre çevresinde eğlence yeri ola kemmel casus olabilecek bir adam mıyacağı için. rahmetli Atatürk. Park Otelin hemen burun buruna geçtiğıni anlamışlardı. Hebrang'ı arkasındaki küçiicık bir canıiin minaresini yıktırmıştı. Buna cami serbest bırakacaklar ve Tıto kuvbile değil mescid drrneli. vetleri arasına gönderıp onu orada Şimdi zaman değişti. Bir hayır sahibi çıkmış bu minareyi yeniden kendi hesablarına çahştıracaklardı. yaptırıjor. l'arın, obür gun orada yeniden ezan okunacak ve mü'minAndriy Hçbrang bu teklıfi kabul ler ibadetlerini yapacaklar. etti. Fakat Almanlar onun durup Ve. bes, yuz ne munasebet, yalnız 50 metre mesafede de cazband dururken serbest bırakılmasının Yu goslavların şüphesini davet edeceçalınacak ve «gâvurlar» dans edecekler. Mademki zaman ve onunla beraber zihniyet ilerlemistir (!). O ğini de biliyortardı. Sonra ona arada halde, bu tıılıaf »ezada mâni olınak ioin, şimrii de Paık Otelin yık ı munasebet kuracak bir vasıta temın | etmek de lâ?ımdı. Aksi takdirde tınlması ııı ntık. ve hüâ mL\rud nizam, icabı de s il mi? Tıto'nurı yanındakı bu casuslaıı Haydi bakalım Belediye i 5 bajına! oıılara kâfı derecede hizmet edempzdi. Meselenın bırıncı kısmı şöyle hal ledıldi: Değişen zamanın bir zarur eti Fakat Hebrang her şeyden önce sırf kendi ıhtiras ve emelleri için çalışan bir adamdı. Ustaşi lerın eline düştükten sonra, onların davasını benımsemekte hiç bir mahzur görmedı ve derhal ıtıraflara başlayarak, eski arkadaşiarmı birer birer teslım etti. Dombran'lar arasına soktuğu adamlann isimlerini verdi, Her halde, Romada Papanın takdisine mazhar oldu ya.. ondandır. gizli mukavemet hareketinin nasıl çalıştığına dair raporlar yazdı ve • * • onların en mahrem sırlarım tevdi etti. dılar. Tito saşırmıstı: Ondan ince, kimden şüphe ettiğini söylese 3talin derhal: «Defet başından!» cevabını vermişti. Bu sefer niçin xiyle bir cevab vermivordu? Bu Tito'nun ilk şüphesi oldu. Ondan sonra Hebrang'ın Almanlarla işbirliği ettiğine dair daha başka deliller de elde etti ve kendisine bir müddet evvel verdiği bakanhğı uhdesinden aldı. Moskova ile alâkasını kestiği zaman da temİ7İemeve tâbı tııttuğu adamlar arasında Hebrang da vardj Bu eski nazı, yeni Sovyet casusu karı«ıle beraber tevkif edildi. Karısı derhal ıtırafta bulundu. Fakat kendisi sonuna kadar inkâr etti. Bueun Hebrang'ın ne olduğu meçhuldür. Utomobildeki adam (şoforüne) Ben sana kaç kere soyledim «G«çidin ortaemda durma» diye!
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear