25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 Temımn 1950 CUMHURÎYET Fen Dünyasında 1 Rnh,? merkezinin beyinde olduğu meydana çıktı Toplıyan: A. K, R. İnsanlann karışık bilşi işlerile meşgul olmağa başladıklan ilk an lardan itıbaren «ruh» ve «ruh sıstemi» ne aid tezahürler dıkkatinı çekmiştir. Bilhassa eskiler ıtruh» un «maddî vücud hareketleris üzerinde çok kuvvetli bir tesiri olduğunu kabui etmekle beraber «ruhs un «beden» den büsbutün ayrı bir varhk olduğunu iddiadan geri kalmamışlar ve bu nazariye zamanımıza kadar bile sürüklenıp gelmiştir. Bu telâkkinin uzun ömürlü olmasında en ziyade dinler büyük rol oynamışlardır. Çünkü hangi mukaddes kıtabı açsanız, hangi peygamberin sözlerine kulak verseniz size mutlaka ruhun ebediliğinden ve vücuuün fanilığinden dem vurur. Ayın teşekkülüne Oltımt dair yeni nazariye [TARİHTEN SAHİFELERİ Emirgân yalıları Yazan: Haluk Y. Sehsüvaroğlu «Ruh» a n merkezi nerdedir? İlkçağ filozofiarı arasında bılhassa Yunan felsefesinın ileri gelen Bir dimağda bej inlerarası merkezle lerinin «ruhı> meselesile daha fazbiraz aydınlanmasını temin etmış la meşgul oldukları göze çarpıyor olmakla beraber, onların merkezinin ve bu muammayı çözmeğe çahşan nerede bulunduğunu bir türlü izah Elen büginlerinin «ruh» un vücudedememışti. Bu rr.odern keşif, cinsî deki merkezi hakkında eni konu temayül hislerinin merkezinin de ciddî tctkiklere giriştikleri görülü beyinlerarası merkezde bulunduğuyor. Onların ekserisine nazaran ruh nu iddia etmektedir. Zira, mademki insan bedeninin goğsünde veya ci hiddet, korku, sevinc oradan gehvarında üs kurmuştur. İçlerinde yor. Aşkm ve cinsî temavülün merruha merk°z olarak karaciğeri, saf kezi niçin orası olmasm? ra kesesinı vesaireyi de kaydedenIstırab netıcesi gözleri yaşartan, ler vardır. Hind feylesoflannın mü kalbi sıkıştıran, nefesi darlaşbran, talealarma da bakılacak olursa ruh utanma neticesi vüzü kızartan, hidbelkemiğinin ortasındaki deliğin i det amnda tüyleri diken diken yaçini bir yüan gıbi kaplamakta, o pan, meınnuniyet anında bakışlara rada zaman zaman harekete geç bir başka ifade veren, korku netimekte ve beden mahvolunca da çı cesiııde vücudden ürpeiTneler geçkıp tekrar manevi ve ebedî âleme mesine, barakların titremesine seka>'şmaktadır. beb olan merkez sevmek duygusu Yeni devrin sırf maddeci olmı sonunda o hissi tatmin ihtiyacını yan âlimleri, işi biraz daha u'.vi telkin ve tahrık etınekten âciz olur leştirerek: «ruh» un merkezini mu hiç? kalb olarak tayın etmişlerdir. Öyle «Ruh» ve «beden» birbirinden ya, acı bir haber işittiğimiz zaman ayrı şeyler değildirler yüreğimize bir kor düşmüş gıbi Zürich tecrübeleri, bilgi sahasınolmuyor mu? Sevdığimiz insanı gör da önümüze büsbutün yeni bir ufuk düPümüz zaman kalbimiz hemen açnıış oluyor. Şimdiye kadar besleol' şanüstü darbelerle çarpmaya diğimiz «nıh» ve cbeden» ayrılığı bTt'amıyor mu? Felâket ve saadet kanaati hilâfına ortaya yepyeni bir en ziyade o UTvumuzda tepki yap naznrıye atıyor: «Ruh» ve «beden» mıvor mu'' Şu halde «ruh» un birliği ve bunların yekdiğerinden merkezini b.iîka tarafta aramaktan ayrılamaz bir vaziyette olmaları! daha büyük bir mânasızlık tasavBöyle bir durum ruhiyatçılan vur olunur mu? Fakat, bugün ortaya dökülen Ekmekler arasmdaki fark Millî oyuıı ve türküler festivali h':ikatler, evvelki günkü ve dünRıza Artan ismınde btr vatandaş dün Şehrımizde toplanacak Dur.ya Genclik başladı ve böylece volkanlar husule ku telâkkilerin baştan aşağı yan elınde iki ekmek numunesi olduğu Bırllğıne katılacak deıeijeier şerefıne halde VUâyete gelerek degirmencilerden Turkıye Milli Tatebe Fe«J.as>oııu tara •çeldi. hş olduğunu, vücudün herhangi bir şıkâyet etm ştir. İddiasına göre Toprak Eğer o zamanlarda başka seyyanol casında bedenden ayn gözle gö Ofısin verdiği buğdaydan iraal edılmi; fır.dan bir Millî Türk oyun ve türkuler reler üzerinde insana benzeyen rulnıez ve elle tutulmaz eterimsi, olan bu ekmekten birisi beyaz ve fran. festivali) hazırlanmaktadır. Bu fest val 17 ve 18 ağustos günleri Açıkhava mahluklaı bulunsaydı, muazzam bir esırımsi bir şeyin bulunamıyacağuıı cala ayarında olup resmi bir değirmen Tiyatrosunda yapılacaktır. Festivalde clan Kasımpaşa değirmeninde öğıitülen Nedim Otyamın ldaresinde 100 kişilık ateş kütlesinin arzdan fışkırdığıru ısbat etmişiir. dehşetle göreceklerdi. Ateş, dünya79 81 randımaıüı undan diğeri ise a Beyin» ve vazifeleri cifer değirmenlerde öğühilen undan dört sesll bır koro ve ayrıca Bergama nm içinden saniyede 13 ilâ 17 kilodan da 12 kişılik bir oşvtn ekipi katıla«Ruh» ile «beden» arasmdaki jr.pılmıştır. Kendıslne alâkadar memetre süratle çıkıyor, kısa geceler rmri'sshetleri kat'i olarak tayin ve ır.urlar terfik edilmiş ve muhtelıf de caktır. Festıval ayııca fılaıe alınacak ve gündüzler gibi aydınlanıyordu. ğlrmenlerden ahnan unlar muayeneye tır. te.bıt etmek için yapılan PsychoaHer taraftan binbir renkte alevler sevkolunmuştur. Alınacak neticeye gore nahse tecrübelerile vücuddeki en hareket edılecektir. İki eroin satıcısı yakalandı fırhyordu. Duman ve bulutlara göb??it hareketlerden tutun da en Balatta, Karanhk sokağında 16 numülen genc arz seyyaresi, arkasınİstanbul vapııru hakkında yüksek heyecanlara varmcaya kamarah evde oturan sabıkulı denız hır da ateşten bir kuyruk sürüyerek çıkan şayialar dar bütün tepkilere hâkim olan sisızlarından Ahmed Dağların oğlu Ha güneşin etrafmda yoluna devam istanbul vapurunun Akdenizde battığı san Dağlar ile birlıkte eroın satıcılığı ediyordu. Heyeti umumiye, uzaknir sısteminin merkezinin dimağda olduğuna şüphe kalmamıştır. yolundaki şayıa halk arasında hâlâ do yaptıklan zabıtac* haber ahranış ve tan, yuvarlanan bir ateş tekerleği laşmaktaüır. Bu hususta dun tekrar Maddî hareketlerle manevî duygu yaptığımız tahkikata göre, Denizyollan eve ânî bir baskın snnunda babaoğul gıbi görülüyor olmahydı. Harıkulâsuçüstü yakalanmışlardır. lar arasmdaki bağı teşkil eden e İdaresi geminin Beyrut il e tskendenye Evde yapılan arama sonunda da kiU de güzel, aynı zamanda tüyler ürsasın da ruh sistemi olduğu öte arasmda seyrettiğim bildlrmiştir. ltyetli miktarda eroin ele geçir,lmıştir. pertici bir manzara... denberi iddia edildiğine göre bu ikisinin aynı mahiyette olması ihtimali üzerinde de kuvvetle duru'muştur. Zaten 1949 senesi yazında Zürich Fizyoloji Enstitüsünün Direktörü ve Nobel tıb mükâfatını kazanmış bılgınlerden Profesör W. R. Hess, asıl beyin ile küçük beyin arasmdaki kısmm bütün maddî ve manevî duyguların dimağa intikal etmpsi işinde âdeta bir anahtar vazıfesini görmekte olduğunu meydana çıkarmışür. Zürich Üniversitesinde yapılan tecrübeler asıl beyinle küçük beyin arasmdaki kısmm vücudümüzün dahili uzuvlarmın bütün faaliyetlenni ve irade kuvvetimizi tanzim eden bir merkez olduğunu da isbat etniştir. Meselâ bu merkez kalbimızı. hazım cihazımızı işlettiği, idrar biriktirip çıkarmamızı, defihacet etmemizi tanzim ettiği gibi uykumuzu da düzene koymaktadır. Amerikada Aynı zamanda hiddet, hücum S.I.RA5LANO admda vesaire gibi tamamen ruhî ve âbir kadın sâbî tezahürler, açlık duygusu, tok R luk zevki, lezzet hissi de oradan idare olunmaktadır. Hiddetlendiğimiz zaman saçlanmızın dikilmesine, gözlerimizin büyümesine de sebfH olan merkez o noktadadır. Çünkü, bir köpeğe gösterilen ked:nin sebeb olduğu ruhî haletlerin Ç'MDE 18 tNCI r\51RDft BU LEVHAYfc kopeğin açılmış büyük ve küçük ydsamaktadır. SAHİP OLANLAR ÛLÜMLE CEZALAWIR|L|RDl[. bfvni arasmdaki merkez üzerinde yspılan tetkiklerle bu neticeye varılrnıştır. Kedi ortadan kaldınlmış, bir iki dakika sonra hayvanın yav?ş yavaş sükunet kesbettiği göriı'TÜştür. Aynı tecrübe bir kaç defa tekrar edilmiş ve büyük beyin ile kücuk beyin arasmdaki merkezde hep birıhirine benzer faaliyetler yenıAen başlamiEtır. , Keza, aynı mahalde keşfedilen 1 uyku merkezinin tshriki neticesi hayvanın uyuklamaya koyuldugu £>ı da müşahede edılmıştir. rjm Bu suretle şimdiye kadar yalnız iç uzuvların faaliyetini tanzim va?\, zifesile mükellef olduğu sanılan Teos'da. rTOC?0GR08e AOt^Dh BİR AÜAM beyinler arası nokHsının ruhî haRUSYANIN BAKU ŞEHRİNDE' BİR KARNABAHAR TOHUMU İLE KftRR LAHflNA, letlerimizin ekserısinin mek3nızmasını teşki] ettiği meyrHna çıkarılBEYAZ LAHANA, KARNABftHAR VF rrıştır. İşte bütün bu tabiat hâdiseleri, Bundan üç buçuk, dört milyar yıl önce cesim bir semâvî taş, arza dünyamızın geçirrnekte olduğu bir yaklaşmış. doğudan müüüş bir sü nevi doğum sancısı tezahürleri idi. ratle gelerek dünyamıza çarpmıştı. Filvaki arz, yeni bir dünya dünyaO zamanlar yeryüzü, bambaşka bir ya getirmek üzere bulunuyordu. manzara arzediyordu. Hayat, henüz Yanan mayiden intişar eden buhar tamamile meçhuldü. Nebattan, hay ve gazler, fezada, arzın 384.000 kivandan eser yoktu. Dünyamız, o lometçe uzaklarmda kürevî bir cizaman da güneşin etrafmda daire sim halinde tekâsüf etmiştir. Yaler çiziyor ve kendi mihveri etra vaş yavaş, milyonlarca sene sonunfında devrediyordu. Gündüzle gece da yeni bir küre, arzımızuı peyki de vardı; fakat şu farkla ki bir gün, ay, husule gelmiştir. yani bir gece ve bir gündüz, yalnız 9 Sema taşınm düşmesile açılan saat 3 çeyrek sürüyordu. Bu kadar ve aym doğırıasına sebeb olan yacık bir zaman zarfında dünya, milı ranın kanaması binlerce yıl sürdü. veri etrafındaki devrini ikmal edi Yan taraflara yığılmış olan toprak yordu. Arzın içinde müthiş bir gü kütleleri, zamanla içeriye doğru karültü ile yanan mayi halindeki yarak delıği öıtmüş, 1300 kilometre ateşi, nısbeten ince, aşağı yukarı deıinhkteki çukurdan, kala kala, yirmi kilometre kalınlığında bir kı 5.2 kilometre derinlikte satlıî bir şır ö'rtmekte idi. girinti, dünyanm buruşuk çehresinİşte bu zamanlarda, yani seyya de büyücek bir yiv kalnuştır. remizin henüz genclik çağında buİşte, Berlin Yüksek Mühendis lunduŞu bu de\rede, çok büyük bir Mektebi profesörlerinde Dr. Heinsemâvî taş (meteor), arza o kadar rich Quirüıg'in noktai nazarınca, yaklaşıyor ki, nihayet «muvazene ayın teşekkülü boyle olmuştur. sini) kaybederek yere düşüyor, bi Maamafıh ayın ana seyyaremizden zim bugün Şimalî Pasifik dediğimız doğduğunu, dünyamızın bu çocuğu Emirgân, Bizanslılar zamünında böleede Arzın kışrını gökleri inle olduğunu ilk ortaya atan, Prof. ten bir gürültü ile yanyor ve yanan Quiring değıldir. Ancak o. on yılbüyük bir servi koruiuğu halinmayiin içine düşüyor. Taşın dünya larca evvel Amerikah Pickeringve deydi. Bu semt fetihten sonra da ya çarpmasile vukua gelen muaz daha bir çok âlımler tarafından gü uzun bir zarr.an iskân olunmadı. 16 ncı asırda İstınye taraflarında zam tabiat hâdiselerini tasavvur bile dülen bu nazariyeyi jeolojık baFeridun Beyin bahçesi ve köşkü çevresinin röntgenle alınmış resmi etmemize imkân yoktur. Bu musa kımdan tahkik ve isbat etmiştir. demenin yanında atom bombasının Prof. Quiring bir yazısmda şoyle meşhurdu. Hükümdarlarm binişe belki endişeye düşürecek, bu ana infilâkı, en büyük projektdr ışığı diyor: «Jeoloji (arzıyat ilmi), dün çıktıkları, içinde ziyafetler tertib gelinceye kadar bel bağladtklen biyanmda kibrit alevi gibi kalır. yanm oluşuna bütün diğer tabiat edılen bu bahçenin şöhreti bir asır lim şubesinin birdenbire çöktüğunü Semâvî taşın çarpmasından once, ilimlerinden daha fazla vâkıftır. devam etti. 1635 yıiında Revan kagörerek müteessir olacaklardır. Faaz önce de söyledığimiz gibi ya Obür dünyalann teşckkül ve inki lesmi zapteden IV. Murad, kale kat üzülmcsinler, kin, fazilet duymuhafızı (Emirgün oğlu Tahmasp gusu, ahlâk düşüklüğü gibi bazı nan mayiin dışarı çıkmasma mâni şafı hakkında da en isabetli hük Kulu Han) ile binden ziyade aruhî haletlerin merkezinin de orada olan dümdüz bir kışırla örtülü idi. mü gene jeoloji verebilir.f> Gorülüyor ki Prof. Quiring, na damlarını affetmiş ve Emirgüne bulundugu henuz kat'iyetle tesbit Meteorun çarDmasile arz üzerinde bir delik açîdı: 35 milyon kilometre zariyesile, şimdiye kadar erişilemi Feridun bahçesir.i ihsan eylemişti. edilememiştir. O mevzu'.ar üzerinPadişalı, musahibleri arasına gide bir miıddet daha çahşabilirler. murabbaı genişliğinde, aşağı yukan yen bir noktaya, dünyamızın ve bugünkü Afrika kıt'ası kadar bir ayın bir türlü nüfuz edemediğimiz ren İranh kumandana bu bahçede Yalnız ne var ki pek yakın bir istikbal herhalde onların da beyin delik... Aynca, musademe netice mazisine bir hayli yaklaşmış bu büyük bir sahilsaray yapürttı ve bu bina münasebetile semte Mirlerarası merkezde bulunduğunu ıs «nde arz iyiden iyiye sarsılmış, her lunuyor. tarafta yarıklar, çatlaklar hasıl olFilvaki arzımız, Şimalî Pasifik günoğlu denilmeğe başlandı. bat etmekten gerı kalmıyacakür. Mirgünoğlu, sahilsarayuıda IV. Neticede mesele içtimaî sahada oıuştu. Arzın içinde yanan mayi, kısmında, yani ayı viicude getiren bu menfczlerden dışan fışkumağa ateşin çıktığı bölgede bir çok hu Murad için bir taht da kurdurbüyük bir inkılâba vesile olacak, muşru. Padişah zaman zaman Emirbeyinler arası kısımda yapılacak agân sarayına gidiyor ve musahibimeliyatlarla korkaklaruı cesur, nin tertib ettiği musikili ziyafetahlâksızların namuslu, hiddetlilerin lerde, eğlencelerde hazır bulunuuysal, tenbellerıh çalışkan olmayordu. ları temin edilecek, kin, intikam, IV. Muradın ölümünden sonra garaz, kıskançlık, tamakârlık, cimEmirgün oğlu katledilmiş, meshuı rilık, pintilik hislerinin söküp ayalı da Sadrıâzam Kara Mustafa tılnıalan sağlanacak, insanlar mePaşaya verjlmişti. leğe, dünya cennete dönecek.. Boğaziçinin o vakitki vasıtalarma Lâkin, evet lâkin, her şeyden öngöre şehre uzak bulunan bu güzel ce şu âdem oğullan boş ve mânasız semtte I. Abdülhamid zamanında yere birbirlerini yemekten vazgeçbüyük bir imar hareketi görüldü. seler.. Bilmem o günü görebilecek Padişah, 1780 yıhnda Emirgânmiyiz.. Yani, acaba, «hırs» da beda bir cami inşa ettirdi ve Padişayinler arası merkezde yapılacak bir hın (ol cayi ferahfezaya bu veçameliyatla varlığımızdan sökülüp hile rağbeti) halk arasmda yayılınatılabilecek mi? 1880 de Emirçân kıyılan ca (refte refte fır.n, hamam, değirmen, dükkânlar ve yalılar) yapılmağa başlanıidı. III. Selım devrinde Emirgân, Eoğazıçinin kalabahk ve gu^el senıtlerinden biri haline gelmiş bul'inuyordu. Bu dcvirde köyde sırasi'.e (Kuzzattan Seyid Mustafa Efendınin, Mühürdar Emin Efendinin, Mehmed Ağanm yalıları, Emirgân camü, üst tarafmda Nakşibendî tekkesi, sahilde Gümrük binası, ya nında kahveci Mehmed Ağa yalısı, Serkâtibî Efendi yalısı, Seyid Hasan Efendi yalısı. Tokmak burnunda Beylikçi Efendi yalısı) bulunuyordu. Fakat bu devirde semtin en meshur yalısı Valide Kethüdası Yusuf Ağanm sahilsarajnydı. Yalı, yayvan yapısı, geniş saçakları, en usta sanatkârlarm işlediği nakışları ve altın tezyinatı ile göz kamaştıran bir güzellikteydi. Yalıya şairler muhtelif tarihler söylemişler, vezirler inşa münasebetıle birbirinden ağır hediyeler, top top nadide kumaslar. şaüar hediye ermişlcrdi. Süruru Efendi de: Ferahza oldu bu sahilsera Yusuf Ağa yaptı. tarihini düşürmüştü. 19 uncu asnn birinci yarısında Emirgân iskelesinden İstinyeye kadar sahilde sırfeile şu binalar bulunuyordu. (Emirgân iskelesi ve serapa kahve dükkânlan, I. Abdülhamid camü ve çeşme, üst tarafında Nakşibendî tekkesi. sahilde Güm , tfl *:'• £7 <') f* BEYAZ SERÇE HAYAT/NDA 6İR TBK DFFA* OLSUM ÖPÜLMEDİĞİNİ SOYLEYEN KADIN 74 YASINDAKİ MAR SACkElT rük binası. yanmda Kuzzattan Rasıb Efendi yalısı, müderrislerden İsmail Bey, Eğribozlu Ebubekir Paşa hemşiresi, Arif Efendi yalıları, Mutfak Emitıi Osman Ağanm yalısı ve iki köşkü, Gümrükçüzade Peyzi Efendi yalısı. Cafer Bey, Abdülhalim Efendi yalıları....) Bu malumatı veren Bostancıbaşı risalesine göre o tarihte Tokmak burnunda herhangi bir bina bulunmuyordu. 1829 yılında II. Mahmud karargâhını Tarabyaya naklettiği vakit bu kıyılarm ehemmiyeti de artmıştı. Civar tepelere hassa kuvvetleri çadırlar kurmuşlar, Tarabya ile yakın semtlerdeki yalılara da Padişahm maiye\inde bulunanlar yerleşmişlerdi. Emirgânda devrin meşhur yalıst o tarihte vezarete yükselmiş bulunan ve Gümrükçü Osman Paşa adile şöhret alan eski Mutfak Eraini Osman Ağanm sahilsarayıydı. II. Mahmud Tarabya kasnnda otururken bu büyük ve güzel yalıya da Padişahın harem takımı nakletmışti. Sultan Mahmud, baA cumalar Emirgân camiine selâmlığa çıkıyor ve bazı gecelermi de Gümrükçü Osman Paşa yalısında geçiriyordu. Yalı. Osman Paşadan Koca Hüs» rev Paşaya ve Hüsrev Paşanın ölümünden sonra da Sadrıâzam Eeşid Paşaya intikal etmişti. Büyük vezirin içinde bir çok yabancılarla siyasî müzakereler yaptığı, mühim devlet işlerini görüştüğü Eya, hiç bir yerde burada olduğu izah etmekte, bu itibarla bütün di mirgân yalısı, Paşanm ölümü ile kadar huzursuz değildir. Arz üze ğer nazariyelerden çok daha kuv ve 1858 de miriye intikal etti. Osrinde bulunan 475 aktif volkandan vetli görünmektedir. svısiyetler arzetmektedir. manlı sarayımn fer'iye dairelerfnküreyi kuşataıı ve ana unsurları si 299 u bu havalide, 70 i cenubî PaProf. Quirin3'in nazariyesine gö den biri halinde kullamlan ve bir lisyom ile alüminyum olan taş tasifiktedir. Arzın diğer kısımlannda re, bir nevi ana evlâd oîan dünya iki yabancı misafirin ikametine tah bakası, ki buna orsial kışır» diyor ise yalnız 106 yanardağ vardır. Yı ile ay, belki de günün birınde tek sis oîunan yalıda bir müddet de lar. Bu havalido mevcud değildir. kıntı ve çöküntülerin biçırründen, rar birleşeceklerdir. Filvaki a y a II. Mahmudun kızı Atiya Sultanla, Sonra, buralarda deniz pek fazla sema taşınm doğudan geldiği ve dünyamıza yaklaşmakta oldu'îu tes Fethi Paşanm kızları bulunan Febatı istikametinde çarptığı büe an bit edilmişür. Bu yakuılaşma çok derindir. Şimali Fasifikte 5.2 kiîoride ve Seniye Hanım Sultanlar ometre derinliğe mukabil, Pasifiğin laşılmaktadır. cüz'idir; o kadar ki, şayed bir gün turdular. öbür taraflarmda derinlik 3,65 tir. Prof. Quiring, bütün sevyare sisNihayet 1864 yılında Abdülâziz, Marj'an adaları, Filipiııler, Palav teminin bu şekilde vücude gelmiş ayın dünyaya çarpması mukadder hanım sultanlann oturduğu Emirse, böyle bir semâvî afet ancak yüz adaları, Alaut adaları, Hebrit ada olabileceği fikrini ortaya atmaktagân yahsıni Mısır valisi İsmail Palan, bu civarda bulunan daha bir dır. Bu hususta tabiî şimdiden bir milyonlarca yıl sonra vuku bulacaktır. Buna mukabil, dünya ile ay şaya verdi. Bu suretle Hidiv İsmail çok ada gruplan, karakteristık çö şey söylenemez. Nazariyenın doğPaşaya geçen sahilhane büyük bir küntü izleri göstermektedir. Hari ruluk veya yanhşhk derecesi, yıl arasmda yakında irtibat tesis edileceğine muhakkak nazarile baka zenginlik ve debdebe içinde parlak taya bir göz aüidığı zaman bura larca sürecek tetkikat ve münatarihini devam ettirdi. lann bir yığınti ve çöküntü bölgesi kaşa sonunda belli olacaktır. Yalnız biliriz JBu da, ınsanlarm kendı eİsmail Paşa yeni yalılar, köşkler seri olan raketlerle, feza jrefinelerıle olduğu ilk nazarda anlaşılır. Dün şunu şimdiden söyliyebıliriz ki, yaptırarak Emirgânı daha mamur sağlanacak tır. yanın hiç bir yerinde bu kadar faz Berlinli profesörün faraziyesi, arzıla derinliklere, kayalıklara, ada ve mızın muhtelif bölgelerinde vukua Echo der VToche'den telhis eden: bir hale getirmişti. Koru civarmda bir de hastane inşa ettirdi. M. Basir Feyzioğlu adacıklara rastlanamaz. Gene dün gelen bir çok tabiat hâdiselerini İsmail Paşa Hıdivlıkten aynldıktan sonra II. Abdülhamidin müsaadesile Napoliden İstanbula gelerek yalısında otumnuş ve burada 1895 yılında vefat etmişti. Bir müddet ailesi efradmın ikamet ettiği bu güzel ve tarihî bina 1927 yılında verese tarafından "yıktınldı. Boğaziçinin bugün mevcud güzel ve eski yalılanndan birisi Emirgândaki Şerif Abdülâh Paşa yalık sıdır. Yalının selâmlık kısmmın Mirgünoğlu sahilsarayının bir parçası olduğunu eskidenberi söyliyenler vardır. Yalnız binanm üslubu, fıskiyeli salondaki tezyinat çok sonraki devirlere aiddir. Bu yalının bildiğimiz eski sahiblerinden birisi Ağa Hüseyin Pa?adır. II. Mahmud devrinde İstanbula gelen Sırb Beyi Miloş burada misafir edilmişti. Emirgânın eski binalan arasın< da Münir Bey, Seyid Bey, Prens Mehmed Ali Paşa. Hüsam Efendi yalılarile, Tokmak burnunda Giridli Mustafa Nailî Paşa ve Teşrifatçı Kâmil Bey yalıları da bulunuyordu. ^ M ÇlNDEKl İBAOET LEVHAS1 > 5 :A 31ÜI r^; MtmJtZE BDEREK SAPOS KRALIKABILESİNIN , BAKISLARI EN KUVVETLİ ADAMl OLDUĞUNU İ5BAT İÇİN HER SENE 7miNÛA BİR ÇOCUĞU Afrika'da Dün Vilâyette Talebe Eirligi FedeTasyonu ile Mdll Turk Talebe Birliği delegeleri Vali ve Belediye Başkanı Fahreddin Kerira Gökayın başkanlında bir toplantı yapmışİEidır. Milli Türk Talebe Birliğt murabhasları yakında gehrimızde toplanacak olan Dunya Genclik Federasyonunun konsey toplantısında kendilerirîe yer vermedıklcrinder. şikâyet etmşlerdır. Üniverslte Talebe Birlifi delegeleri ise kendî'erinin Millî Talebe Bırhğı Teşk.iâtı diye bırşey tanımadıklarım. eğer bunlar talebe iseler kendi teşekkullerıne ıltıhak etmelerini talebe değilseler vc her bangi b»r maksad ve gayeyi takib edıyorlarsa kendilerine göre bir ıınvan buimaları gerekh olduğunu söylemışlerdir Konuşma uzun ve munakasalı oîmus. hakemlık odevini gormek uzere Valı kenchlerlnden bir mııhlet istemştir. Talebe Federasyonu ile Millî Türk Talebe Birliği arasında ihtilâf Aşk duygusu ve CİRSÎ tema>ul'er Doktor Frsud'un yıllarca" örve meydana attığı Fsychoanalyse tecrübeleri cinsî temayül meselelerının 1000 5ENEDİR HİÇ BİR KADMN BU KULEYE MÜTEŞE EDİLVED!. ÇÜNKÜ9S0SENESİNDE BU KULEDEBf/?BAJ(/REİNT'mR lYitbılK. Cop^righı opera munefı SEMİZOTUNU HftVİ 4 5EBZEDEN YETİ5TİF Dun sabahın erken saatlerir.de. Üsküdar v?ı:ur iskelesi önünde. denisde. bir kundr.^a sarılı ve tahminen uç ayîık bir erkek çocuğunun cesedi bulunmuşJ tur Üç ayhk yavrusunu denize attığı tahmin olunan vicdansız ana aranmaktadır. Atatürk Verem Haştanesi Yaptırma Demeği yararına Lıdo Ga^ Pfsında tertib edilen eğîenceli tcplantının 30 ağustos Zafer BajTarnı gecesine bırakıldıgı blldirilmektedir. Dcnizde kuııdak irinde bir çocuk cesedi bulundıı Konser tehiri İTA ^:<. :# 'j
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear