23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 Mart 1950 CUMHURtTET MVSIKI Toprak Kanununda değişiklik Baştarafı 1 inci sahifede çüde araziye sahib kılmak, B Kenciılerıne arazı verilenlerle, muhtaç bulunanlara kuruluş, onarma ve çevırme sermayesi, canlı ve cansız demirbaş vermek, C Yurd topraklarının sürekli olarak işletmesinı sağlamak. Kanun, çıftçıyi şöyle tarif ediyor: Mahsullerın yetıştırıcıleri tarafından, ışlenip değerlendinlmesine, çıftçılık ve bu' işleri devamlı olarak yapanlara çıftçi denır. Kanunda mülkiyet hacmi şöyle bölünmuştür: Arazi mulklerı yüz ölçüsü bakımından küçük, orta ve büyük arazı olmak üzere üç boya ayrılır. Küçük arazı 500 clönüme kadar olan arazıdır. Orta arazı 501 dönümden 5000 dönüme kadar olan arazidir. Büyük arazi 5000 dbnümü geçen araziair. Bu kanunda arazi işletilmesinden maksad, türlü kültür arazismın boş bırakılrrtayıp, iktisadî bır şekılde değerlendirilmesidir. Makul bır özür olmaksızın, üstuste üç yıl, b:rıncı fıkra hükmüne göre, iktisadî şekilde değerlendirilmiyen arazi işletilmıyor sayılır. Eskîşehiri istilâ eden sular gittîkçe alçahyor Baştarafı 1 inci sahifede 2524 ü bulmuştur. Açıkta kalan vatandaşların sayısı 18128 dir. Rasad istasyonlarmdan sulann kabardıgı önceden haber alındığı için vilâyet önceden gerekli emniyet tedbirlerini almış ve sulann basması muhtemel olan mahallelerde oturan vatanda'Şİarı durumdan haberdar etmiştir. Bu suretle can kaybının önü alınmıştır. Yalnız dört kişi kaza neticesi olarak kendilerini sulara kapürarak kavbolmuşlardır. Vilâyet, ordu birlikleri, D. D. yollan, Seker şirketi ve diğer müesseselerle işbirliği yaparak bütün imkân ve vasıtalnrdan faydalanarak su altında kalmış olan mahallelerdeki vatandaşları tahliye etmişler ve açıkta kalan vatandnşları istasyonda bulunan 500 e yakın vagonlara, boşaltılması mümkün olan binalnra ve bfctün okullara, camilere, halk odalarına ve halkevlerine yerleştirilmişlerdir. Halen açıkta kalmış hiç bir vatandaş kalmamıştır. Ayrıca bir ihtiyat tedbiri olmak üzere 1200 ev daha boşaltılmıştır. Boşaltılan ve nakledilen vatandaşlarm sayısı 28,000 olup bir güncîcn daha az bir zaman vrfında taşıma ve yerleştirme işi tamamlanmıştır. An kara, İstanbul ve civar il ve ilçeerden yapılan yardımlarla felâketzede halkın iaşe ihtiyacları zamanmda sağlanmıştır. Bu vatandaşların yarısnıdan fazlasına da bugünden itibaren sıcak yemek verilmektedir. Yarm akşama kadar da sıcak yemeğe kavuşmamış kimse kalmıyacaktır. Hasta olanlar da hastanelere kaldırılmış ve teşkil edilen sağlık ekiplerile bütün bu vatandaşlaruî sıhhî durumları incelenmiştir. Salgın hastalıkların önlenmesi için lâzım gelen bütün sağlık tedbirleri de alınmışür. Sular tamamen çekildikten sonra teşkil edilecek ekipler vasıtasile gözden geçirilerek maili inhidam olanlar derhal yıktırılacakür.» • Son malumat Eskişehir 8 (Telefonla) İki gündenberi Eskişehiri ıstırab içinde bırakan sel felâketinin korku ve endişesi devam etmektedir. Porsuk suyu alçalmağa ve eski durumunu almağa başlamıştır. Sarısu mecrasını değiştirerek Porsuğa yönelmiş ve tahrib ettiği mahallelerden uzaklaşmağa başlamıştır. Vilâyet, Belediye, İtfaiye ve Askerî birlik ekipleri çalışmalannda. devam etmektedirler. Çarşı civarında bir kaç toprak ev elân tehlikeli bir durumda ise de suyun çekilmesi bu teh lıfceyi de kaldırmıştır. Dükkânlarm hepsi değilse de bir çoğu açılmıştır. Eskibağlar, Yenibağlar, Güllük mahallelerin de göze çarpan acı manzaralar bütün fecaatile devam etmektedir. Beton evlerden bir kaçı da dahil olmak üzere toprak evlerin hepsi çökmüş, çatılar sular üzerinde yüzmekte ve bu mahalleler bombaların tesirile harab olmuş bir savaş meydanına benzemektedir. Eşyalarını kurtarmağa çalışanlar Eşyalarını kurtarmak isteyen bazı erkeklerle kadınların ve küçük çocukların yıkılan evlere doğru ilerliyerek kıymetli eşyalarından bir miktar kurtarmak için çalıştıkları görülüyor. Bu arada şu sesler yükseliyor: «Burada bir çocuk var. Bunun sahibi yok mu?» Çocukları kaybolan fennelerden bir çoğu bu sese doğru koşuyor, fakat kendilerine aid olmadığını görünce, küçük yavruyu kucaklanna alıp kurtarma ekiplerine teslim ediyorlar. Herkes birbirini kaybetmiş aramaktadır. Yasak emri verilen yerlerde halkın bir çoğu, bilhassa kadınlar, zabıtanın bu emrini dinlemiyerek enkaz haline giren evlerine gitmek istiyorlar. 1 Yıkılan Evler En son dakikada alınan malu mata göre, yıkılan ev miktarı 3 bine yaklaşmaktadır. 200.000 nüfus evsız barksız kalmıştır. Bu rakamlara tahliyeye tâbi 1200 ev ve bu tahliye dolayısile açıkta kalacak 10.000 nüfusu da ılâve edecek olursak 30.000 vatandaşın yersiz kaldığı ve mahvolan evlerin sayısının 4000 e çıkacağı an laşıhyor. Çöküntüler elân devam etmektedir. Seylâb ve inhidam bölgesine henüz girilemediği için enkaz altında kalanlar olup olmadığı anlaşılamarmştır. Şimdilik teshıt edilen dört ölüm vakası vardır. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Dr. Kemalî Bayizid bu sabah maiyet nde mütehassıs doktorlar, sağlık memurları ve kâfi miktarda aşı, serum ve diğer yedek ilâç ve sıhhî malzeme ile uçakla Eskişehire gelmiştir. Sağlık Bakanı, felâket sahasmı gezmiş ve alınan tedbirleri güzdcn gec'rmi=tir. İnönü Eskişehire gitti Ankara, '6 (a.a.) Cumhur Başkanı İsmet İnönü, beraberlerinde İç İşleri Bakanı Emirı ErişTgil ıle Bayındırlık Bakanı Şevket Adalan olduğu halde bu akşam saat 23 de Eskişehire harekot ctmişlordir. Fclâketzedclcre j ardınılar Eik.şehir felâketzedelerine yaı dım iç;n Ankara sosyetesine men sub bayanlar arasmda kurulan yardım komitesi tarafından tcmin edilen ılk parti giyim eşyası ve yiyecek maddeleri bu akşam ekspresle Eskişehire gönderılmiştir. Ayrıca Eskişehirdeki su baskını dolayısile yardım teşebbüsüne g'rişen Türk Amerikan Kadınlar Birlıği de bir gün ıçinde 2000 liradan fazla nakdî yardım ıle 60 sandık gıyecek eşyası toplamağa muvaffak olmuştur. Bu ilk yardımı götürmek üere Dernek Başkanı Nermin Abadan ile ikincı başkan Mrs. Russel Dorr bu akşamki ekspres le Eskişehire hareket etmiştir. Bundan başka İstanbul, İzmır, Bursa, Mihalıç, Bozöyük, İsparta ve daha bir çok yerlerden yapılan yardımlar devam etmektedir. Fransada saboiaja karşı kanun kabul edildi Baştarafı 1 inci sahifede Grev gerek komünist ve komünist olmıyan birlikler tarafından tertiblenmiştir. İşçiler, asgarî 3000 franktan başlayan zamlar istemekte, hükumet 750 ilâ 6000 frank arasında değişen bir zam baremi tekli/ etmektedir. , İş mükellefiyeti bir nevi sivil seforberlik olup, Endüstri ve Ticaret Bakanlığı tarafından tatbika konulacaktır. Elektrik santrallarına ve gazhanelere nöbetçı polis ve ıcabında askerî brlikler yerleştirilecek ve işçiler çalışmaktan imtina edecek olurlarsa, para cezasile tecziye edilecek veya bir daha işe alınmamak üzere kovulacaklardır. Fransadaki havagazi ve elektrik tesislerinde 100.000 kadar işçi çalışmaktadır. Fransa hükumeti böylece sabotaj :1e cıddî bir surette savaşmağa karar vermiş bulunuyor. Sabotaja karşı kanunu bir itimad meselesi yapan Fransız hükumeti 186 muhalife karşı 395 reyle ıtimad kazanmıştır. Bu sabah da komünistler ile komünist olmıyanlar arasında mecliste bir kavga olmuş ve aşağı yukarı bütün meclis azaları yumruk yumruğa gelmişlerdir. Karl Freund Melek Sinemasının koca salonunda tıs yok. Bir kedi yürüse, yahud da bir kuş nefes alsa duyacaksınız. Fakat ne yazık ki bu sessizlik heyecandan değıl de tenhabktan doğuyor. îtrubi'nin karaborsaya intikal eden, piyasayı allak bullak bir hale getiren biletleri musiki meraklılarında mecal bırakmamış. Dostumuz Freund değil ya mezarından çıkıp Paganini gelse kimse yerinden kımıldayamıyacak. Şuraya buraya serpiştirilmiş pek zayıf bir dinleyici topluluğu önünde (dağınıklığı demek daha doğru olacak) bir artist ne yapar? nasıl b:r ruh haline bürünür? iyi mi, kötü mü çalar? Salonda kemanı ile başbaşa kaldığı zaman, Profesör Freund'a bakarak, elindeki sazın kendisi için her halde değeri ölçülemez bir teselli vasıtası olduğunu düşünüyorum. Fakat o gün görmüş, feleğin çemberınden geçmiş bir sanatçıya benziyordu. Salonun tenhalığını kaale almadı; hattâ bizi de yok farzederek kendi âlemine çekildi. Tereddüdsüz, rahat, yer yer atılgan bir üslubla programı sonuna kadar çaldı. Profesörün şüphesiz bilgili bir çalışı var. Bilhassa yay tekniği harıkulâde kuvvetli. Viberto'ya o kadar sık baş vurmasa ifadesini belki daha cana yakın bulacağız. Vitali'nin Chaconne'unda onu lüzumundan fazla İtalyanlaşmaya özenır gördük. Buna karşılık Lalo'ya yeter derecede İspanyol olamadı. Programın en beğendiğimiz parçası Beethoven'in Kreutzer sonatı idı. Gerçi burada eserın şdrıyetini vırtuosıte'den ayırıp onu canlandırmak güçtür. Zaten bır çok kemancılar da sırf teknik güçlüğü yenmenin mazeretine güvenerek Beethoven'in hep bu sonatına rağbet ederler. Denne varma, ru huna ulaşma bakımından öteki Beethoven sonatlan bundan zerrece farkh sayılamazlar. Bununla beraber Profesör Freund bu1> eserde kendi gücünün tam hizasına vardı diyebiliriz. Üstada piyanoda arkadaşlık eden Ferdi Statzer fevkalâde idi. Kreutzer sonatındaki başarıda onun sürükleyici dinamizmı büyük rol oynadı. N. Çaresiz bir hastalığa karşı bulunan ilâç Bastaraft T inci sahifede ka uyandırdı. Bu mühim buhış hakkında tanınmış hekimlerimizin fikirlerini öğrenmek istedik. Bu maksadla kendilerine müracaat ettiğimiz kıymetli doktorlanmızın bu mevzu etrafındaki düşüncelerini aşağıda bulacaksınız: Profesör Dr. Nihad Reşad Belger diyor ki: • Dr. Hasan Darmanm tebliğinde maalesef bulunamadım. Bir vaka üzerinde hasıl olan bu netice çok şayanı dikkattir. Hâdiseyi gazeteniz vasıtasile öğrenmiş bulunuyorum. Bu mühim haberi okur okumaz fikrimde canlanan düşünceler şunlardır: Buluş, ümid verici bir neticedir. Fakat bu misallerin yani şifakâr sonucların bir kaç vaka ile tekerrürü lâzımdır. Alınan netice böylece bir kaç vakada tekerrür ederse genc doktorumuzun bu buluşu mulnkkak ki cihanşümul bir muvaffakıvettir.» Profesör Sedad Tavatın noktai nazarı: « Hasan Darmanm buluşu, cidden tebrike şayan bir başarıdır. Fakat bu arada hastLda şifayı temin eden müessir maddenin de aranıp bulunması lâzımdır. Diğer taraftan bu tedavi usulile diğer vakoîarda da müsbet neticeler elde edı'.mek eerektir. Bu ise müteaddid müşahedelerle kabildir ve zamana mütevakkıftır. Doktorun bu buluşu ümid ederiz ki daha da inkişaf eder ve diğer hastalar da bu suretle şifakâr tedaviden istifade etmiş olurlar.» Dr. Kemal Saracoğlu ne diyor: « Lenfo Sarkom öldürücü bir hastalıktır ve şimdiye kadar da tedavisinde kullanılan ilâclar halâskâr bir rol oynamıyordu. Meselâ Radium ve Röntgen tedavileri gibi. Bu bakımdan Dr. Hasan Darmanm vakası fevkalâde dıkkati calibdir. Hakikaten Hipofiz guddesile kan teşekkülü hâdisesi arasında bir münasebet vardır ve şöyledir: Hipofiz guddesının hormonlan kanın al yuvarlaklarını çoğaltır. Ak yuvarlaklar ıçerisınde lenfosit dedığımız kısmı üzerıne azaltıcı bır tesir yapar. Bu bakımdan hastaya tatbik olunan hipofiz hulâsası, eğer sadece bu guddenin Arkafusundan istihsal olunan ve hipofiz denilen maddeden ibaret değil de içine hipofiz enfüse aıd bazı maddeler karışmışsa böyle bir neticenin istihsal edilmesi kabil olmuştur. Her ne olursa olsun hâdise bü yük bir ehemmiyeti haizdr. Dr. Hasan Dermamn bu buluşu, müteaddid vakalara tatbik edilerek aynı neticeler alındığı takdirde cihanşümul bir ehemmiyet arzeder. Operatör Feridun Şevket Evrenselin düşünceleri Alınan netice cıdden memnuniyeti mucibdir ve tababetin büyük bır zaferidir. Ancak hâdıse şimdilik münferid bır vakaya münhasır kaldığından sevinçli tezahürata müsaid olmamakla beraber bizi katî hükümlere sevkedemez. Bu münferid vakadaki buluş ve başarı, diğer hâdıselere de tatbik olunur ve müsbet sonuçlar elde edılirse. ılerıdekı çalışmalar ıçın iyi bir rehber olacaktır. Maamafih Hasan Darmanın başarısı cıdden büyük bır muvaffakıyet sayılır ve memleketimız için şayanı iftihar bir buluştur. Guraba Hastanesi Başhekimi Dr. Sedad Ermanın fikri Dr. Hasan Darmanın bu muvaffakıyetı cdden kıymetli bır etüdun bizi sevindıren neticelerıdır. Hâdise dahılıyecileri olduğu kadar cerrahları da çok yakından alâkadar eder. Çünkü Lenfo Sorkom vahim bir hastalıktır. Bu derece korkunç bir hastalığın bır kaç enjeksiyonla iyi olması beşer?yet için büyük bir mazhariyettır. Bu vaka hastanemizde cereyan etmiştir. Adı geçen hasta Resül Çaylak elyevm müşahede altındadır. Şimdilik alınan netice müs bet olmakla beraber, hastalığın nüksedıp etmemesi noktası da düşünülmek lâzımdır ve bunun için de bır intızar devresme ıhtıyaç vardır. Operatör Sadi Belger diyor ki.. Bu mevzu araştırma bakımından daha ziyade dahiliye mü tehassıslarını alâkadar eder. Arkadaşımızın buluşu cidden çok alâka çekicidir. Bu değerli meslekdaşımızın şifa bulmuş vakalarının çoğalmasını bilhassa kullandığı müstahzardan müessir maddeyi tecrid edebılmesini canı gönülden dılerim. Ferdi ÖNER Felâkele tevekkilZ ir eski atasözünün mtt'minleri olarak asırlardır, afet önünde, felâket önünde: Kazaya nza! der, gideriz. Tiirkiye gibi «ırmak» rejimlerl ıslah edilmemiş ve iklimin hava vo hevesine bağrmı açmış memleketlerde zaman zaman mamureleri su basması. ev bark yıkıp cana kıyması mukadderdir. Yıl geçmez ki bu memleketin bir tarafında sel felâketi hepimizi •dilhun» ve bir çok yurddaşı perişan ve zebun etmesin! Trakya, Çukurova topraklan ba işin artık adeta tiryakisi olmuş gibidir. İşte bu sefer de orta Anadolunun hayli yüksek bir şehri, Eskisehir sel afetile karşı karsıyadır. Gelen haberlere göre binlerce vatandaş açıkta kalmıştır. Sulann hâlâ ne zaman çekileceğine dair bir işaret de yoktur. Ama bugün olmasa yarın çekilecek, afetzedeler «cKızılay ve hükumet tarafından sağlanmış çadırlar» a yerleştirilecek, kaybolan canlara bir müddet ah vah edilecek ve bu da unutuhıp gidecektir. Gerçi unuhnak. hilkatin insana verdiği en büyük kuvvettir. Unutmasak ilelebed bedbaht olurduk; ama bu unutkanlık vurdumduymazlık halini almamalıdır. Şurası muhakkaktır ki; kaprisli iklimimizin zaman zaman coşturduğa acul derelerimiz hâlâ Tufan devrinde yattıklan yataklardadır. Bunla» rın etrafına verdikleri ne kâr, nS zarar kontrol edilemez. Kâh tasar, kâh kurur ve kıyılarını bu heveslfr* rine göre kimi öldiirür, kimi Dffl* durur ve böylece asırlardır kenarından su içenler için kâh bere» ket, kâh musibet kaynağı olarak akar gider. Türkiyede yapılacak çok if vardır. Kabahati, ataleti şu veya ba hükumetlere yüklemek boş şeydir. Bir memleketin idaresinden « memleketin halkı mesuldür. Htikumetler ithal malı değildir, yerH mahsulüdür. Onun için gehniş geçiş hiiriin hükumetlerhı rimmetine kaydodilecek alâk?sızhğı topyekun hepimizin hesabına geçirmek W» zımdır. Çalışmamışır. yayıhp oturmusni. Bir ara dedelerimizde görülen uyanıklık. az sonra zevku safa, servetüsâmân arasında yavaş yavaf mamurlaşmış. Nihayet uytıya, u yusa kalmışız. Şimdi uyandık. Önümüzde asırların biriktirdiği varifelerle karşı karsıyayız. Hengisi ni daha evvel yapalrm diye apışı* yoruz. Bu su davası da onlardan biridir. Her yıl milyonlanmızı kapıp götüren, can yakan. hanüman söndüreB bu coşkun ve taskın sular, fennin ve medeniyetin elinde her gümrah gibi bir nimet hazinesi oIur idi. Ama hâlâ yapamadık. Bir taraftan ziral kalkınmaya haklı olarak istikbalin en parlak utnidlerini bağlarken öte yandan bu azgın sulan ba hall ile bırakamayi7 ve bırakmamalıyız. Marshall plânınm devamı müddetince ba derde bir deva buhıp her sene bize karalar bağlatan ba aferl önlemoli, tasan ve öldüren sulardan istifade etmenin yoluna bulmalıya, Bir tarafı kuraklıktan kıvranan ba memleketin başka bir yerini suya boğulmus gördükçe meyus olma« mak elden gelmiyor. *** Yanıbnışrm «Kendi kendini seçmek» adı altında bir kaç gün evvel bu sühmlarda çıkan bir yazımda vaktile İstanbulda yapıhnış bir intihabda Hakkı Paşanın kendi kendini seçmemesi yüzünden hükumetin seçiml kaybettiğini anlatmıştım. O zaman in tihabda kaybeden zatın Hakkı Pasa olmayıp Memduh Bey olduğunu bana daha evvel pek muhterem Dr. Adnan Beyefendi hatırlattılar. Sonra tarih yazan Zeki Bey telefonla aynı şeyi tekrar etti. Bu defa da İskenderundan bir kariimiz bize inci gibi yazısile yazdığı mektubda yanıbnış olduğumuzu söylece pek zarifane izah ediyor: Şehir Meclisinde biitçe müzakereleri Baştarafı 1 inci sahifede oldıığunu, binaenaleyh 'bütçenm sıhhatli ve samimî olmadığıru söylemiştir. Hamdi Bütün ise. bütçenin daImî encümene getirildiği zaman gelir miktarının daha arttınlması imkânı olup olmadığı makama soruldukta, fazla arttırmak imkânı yoktur. Hattâ biz biraz da şişirdik, decliklerini .halbuki bütçe; bütçe encümeninden iki milyon fazlasile çıkmış olduğuna göre daha fazla gişirilmiş olduğunu beyan etmiştir. Bundan sonra bu gelirlerin tahakkuku imkânları üzerinde durulmuş ve etraflı konuşmalara lasıllarm müzakeresi sırasında devam edilmesi kararlaşmıştır. Halkın istekleri Söz alan Operatör Cemil Topuzlu, bütçenin şişi^lmiş o'up olmadığını bilmediğini, ancak hakikî bütçe! a,çığınm 4 milyon liradan fazla olduğunu söyliyerek Halk dılekleri • İçin bütçeye tahsisat konmamıştır Halk yol istiyor, açık mecrala'rıf) kapatılmasını istiyor, temizlik mü diirliiğünün tahsisat talebi, yangından korunma için itfaiyenin istediği 350,000 lira bütçede yok, köprü müdürü dubalar bozuktur diyor, çocuklarımız verem mikroblu süt içiyorlar. Süt fabrikası tesisi jçin tahsisat yok, senelerdenberi yapılan imar plânları dolablarda çürüyor. Tatbikı için tahsisat koyamıyoruz, İstanbulun fethiniı> 500 üncü yılınm kutlanmasına üç €ene kalmıştır. Halbuki bu kutlama işi için on para ayrılmanuş.» demiştir. İşçi teşebbüslerine yardım Bu sırada İşletmeler Bakanlığmdan gelen müstacel bir telgraf, Başkanlıkça okunmuştur. Bu telgrafta, yeni kabul edilen 5500 numaralı kanun hükmünce, iş ve işçi teşekküllerine yardım için, bütçeden ödenek ayrılması istenilıyordu. Bu telgraf Encüjnene havale edilmiştir. Bundan sonra bütçenin tenkidine devam edilmiş, Rem2İ Özdiyen, bütçenin samimî olmadığını, lüzumsuz müşavirliklerin lâğvedilmediğini, emlâk ve istimlâk müdürlüklerinin birleştirilmesine lüzum olduğunu, itfaiye uzmam olarak, bir itfaiyecinin Avrupaya gönderilmesinde mâna görmediğ'ni söyliyerek: «Altmcı Şube Müdürünü aylarca Avrupada gezdirdik ne istifade ettik.» demiştir. Müteakıben fasılların müzake resi devam etmiştir. Meclis bütçenin gider kısmının müzakeresine başlıyacaktır. Valinin dün geceki radyo konuşması Ba§tarafı 1 inci sahifede teşkilâtı, şoför teşekküllerinin bir an evvel kooperatifleşmesi emelimizdir. Emniyet mensubları için dinlenme sanatoryomu binasını bu ay satın aldık. Sağır ve dilsizlere de daha rahat, mun tazam bir bina temin ett:k. Mesken davası Mesken davası mevzuunda, Be lediyece temin edilen 4 milyon lira mütedavil sermaye ile kü. çük evlerin yapılması hususundaki teklifimiz Bakanlar Heyetindedir. Vatandaşın huzurunu kaçıran sarhoşlara karşı açtığımız savaşa devam edeceğiz. Aynı yolda yürüyeceğiz. Lüzumlu ve lüzumsuz cezalandırma yoluna gitmenin faydalı bir hareket tarzı olmadığını bilirim. Ancak, şoförler zümresinın aralarına nasılsa karışanları tasfiye edeceğiz. Disiplin ve intizama aşık bir kütle ile bütün şehirler için örnek bir seyrüsefer nizamı yaratmak hususunda şoförler'mizin de bizimle ışbirliği yapacaklarına eminim. Seyyar satıcılar, tramvaylara asılanlar, şehir temizliğine dikkat etmiyenler, dilenciler, eroin ve buna benzer uyuşturucu madde ticareti yapanlar, gizli ev işletenler hakkında takibat henüz mevzii mahiyettedir. Fakat bunlara karşı da tarama sisteminde yıldırım savaşı açacağımız ve köklerini kurutacağımız gün yakındır.» de miş ve genclere bazı öğüdler vermiştir. İngiliz Fransız görüşmeleri Baştarafı 1 inci sahifede bahsetmiş ve iki memleketin nizam, barış ve istikrar amili olarak yer alacaklarını söylemiştir. Akşam üstü M. Auriol Fransız Sefarethanesinde İngiltere Kral ve Kraliçesi şerefine verilen ziyafete riyaset etmiştir. Schuman Bevin konuşmaları Times gazetesinin siyasî muharriri dün M. Schuman ve Mr. Bev.n arasında cereyan eden konuşmaları yorumlamakta ve tahmın edildiği gibi M. Schuman'ın her şeyden önce Çin Hındistanı meselesini ele aldığını yazmaktadır. Bu bölgede, komünist Çin hükumeti Vietnam âsilerine yardım ettiği takdırde Fransanın durumu vahftnleşebilir. Muharririn ilâve ettiğine göre, M. Schuman, İngilterenin Vietnam'daki Fransız siyasetini des teklemek istediğini isbat maksadıle bazı usuller toklıf etmiştir. İsrail elçisinin kokfeyli Baştarafı l inci sahifede ları ve gazeteciler hazır bulunmuşlardır. Kokteylde, bir konuşma yapan İsrail elçisi, haar bulunanlara teşekkür ettikten sonra soyle demiştir: « Bu spor temasile, Türk gencliği ile İsrail gencliği arasmdaki münasebetler başlamış olacaktır. Bu tarihî başlaiıgıcın süratle meyvalarını vereceğıni ve iki memleketi birbirine yaklajtıran sıkı bağları kuvvetlendireceğini ümid ediyorum. Sizler, Türk milletıni vasıflandıran merd ve âlicenab nıhun meş'alesini beraberinizde götürüyorsunuz.» Bundan sonra elçi .kadehird iki milletin saadetine kaldırmış ve sporculara iyi yolculuklar temenni etmiştir. D.P. İslanbul teşkilâj Paydos piyesi fındaki anlaşmazlık 4tinada oynatııyor Baştarafı 1 inci sahifede Partinin ileri gelenleri, istifa hâdiselerinin adeta unutularak ve önlerinde yapılması daha mühim işlerin olduğu kanaatile çalışmalarına devam etmektedirler. Alâkalı şahsiyetler ihtilâf diye bir meselenin bıle haddizatında bulunmadığını ileri sürmektedirler. Dığer taraftan D.P. il merkezinde her gece geç vakıtlere kadar siyasî faaliyet devam etmektedir. Parti içınde olup bitenlerin ve D.P. nin memleket meseleleri hakkındakı kat'î görüşünün D P. Başkanı Celâl Bayarın bugünlerde yapacağı bir basın toplantısında aydınlanacağı anlaşılmaktadır. Dün kendisile görüşen bir arkadaşımıza Celâl Bayar, İstanbul teşkilâtının işlerile meşgul olduğunu ve bır kaç gün içinde yapacağı bir basm toplantısında geniş izahlarda bulunacağım söy lemiştir. Eser müellifi Cevad Fehnu Atinada hararetle karşılandı Marshall plânile harice yapılan siparişler Ankara 8 (Telefonla) Bakanhklar temsilcileri bugün Devlet Ba kanhğında, Cemil Said Barlasın başkanlığmda tcplanarak, Marshall plânile Amerika ve Av.upaya yapılan siparişlerin miktar ve mahiyetini tetkik £tmişlerdir. Yapılması gereken siparişlerin de, hazirana kadar tamamlanması lıususunda, tedbirler alınması topiantıda kararlaşmışhr. îran Şahı kaplan avlıyamadı Sylhet (Pakistan), 8 (a.a.) Mıhracenin davetlisi olarak Ben gal bölgesinde kaplan avına çıkan İran Şehinşahı Muhammed Rıza Pehlevî maiyetile iki gün ormanlarda kaldıktan sonra dün gece hiç bir kaplan avhyamadan Shamshanagar'a dönmüştür. Şehınşah buradan Lahor'a gidecektir. i Prenses Elizabeth'in ikinci çocuğu bekleniyor NewYork, 8 (a.a.) Dün Londradan alınan haberlere göre Prenses Elizabeth'in yaz sonu veya sonbaharda 2 nci bir çocuğu olacaktır. Demokrat Parti İstanbul teşBuckingham sarayı, usulen bu kilâtının bugünlerde kat'î karar haberi tekzib etmiştir. lar vereceği anlaşılmaktadır. Arkadaşunız Cevad Fehmi dün uçakla hareket ederken Paydos piyesinin Argiropulos Tiyatrosunda temsili münasebetüe davet edilen müellifi Cevad Fehmi Başkut ile tiyatro münekkidlerimiz den Lutfi Ay dün uçakla Yunanistana gitmişlerdir. PROF. NİMBUS'ÜN MACERALARI: UJT\ f h' (S) «CUMHURİYET» in TEFRİKASI Nakleden: HATICE VILDAN Fırsatı kaçırmaymız, yüzde kırk tenzilât; Uâhi yenge, Nedimi pek küçiiltüyorsunuz, canım! Seninle çok şey konuşulmuyor •ki, Belkıs. Her işi lâtifeye boğuyorsun. Neyse, ne de olsa aklı başmda kızsmdır. Düşüneyim demiştin, peki, rahat rahat düşün bakalım. Nedim makul çocukrur, bundan alınmaz herhalde. Bir. hafta kâfi mi? Kâfi, yengeciğim. Bir hafta düşüneyim. Alâ. Eğer bu arada bana danışmak istersen, emrine âmâdeyim, yavrucuğum. Yengem saçlarımı okşîdı, yüzümü optü. Sonra, gene dantelâsına daldı. Ben de dıkişime devam ettim. Ponpon, burnunu ayaklarının arasına sokmuş, yast ğın üzerinde uyku taklidi yapıyordu. II Bir hafta' Bu kadarlık zaman. ilk anda gözönüne getirilince. askıda bırakılan bir meseleyi dört tarafnHan mütalea etmek için lüzumundan tada uzun gözüküyor; hele, bu dört taraftan hiç birisinde zerre kadar gizli kapaklılık bulunmazsa ve varılacak netice önceden malum olursa. Onun için, ben de her türlü kaygıyı bir yana bıraktım, her zaraanki sükunetim ve pervasızlığımla, mutad işlerime baktım. İlk gi3n, Ferhundeyi de, beni de çok meşgul eden işlerle geçti. Günlerden perşembe idi. Yengem, haftanın o gününü, amcamın kumaş fabrikasmda çalışan işçilerin çocuklarına ziyafet günü olarak ayırmıştır. Bu çocuklan meşgul etmek, karuılarını doyurmak vazifesi Ferhunde ile bana verilmiş olduğu için, pek mühim bir mazeretimiz olmadıkça bu jşten kaçınmamıza imkân yoktur. İsçi çocuklarma bakmak vazifesi pek zevkime giden bir iş, fakat bu işle meşgul olurken Nebile teyze mütemr.diyen beni rahitsız etmese. Ama, Nebile teyzemin kim olduğımu daha söylemedim. Nptile teyze, hemen hemen her ailede bulunan neviden tufeylî bir akrabadır. Kimin nesi olduğunu, amcama mı, yoksa yeneme mi da ha yakın bulunduğunu hiç birimiz, hattâ kendisi bile, kat'î olarak söyleyemeyiz. İki aile arasında mevcud akrabalık bağının bir ucuna, nereden takıldı ise, o da takılmış. Yengemin dayısı< tarafmdan gelen bir kan karışıklığı, amcamın büyük halasma kadar giden bir süt kardeşlik gibi yakınlıklar, günün birinde kimsesiz kalıveren Nebile teyzeyi konak halkı arasına karıştırmış. O gün bugün, Nebile teyze, Serdar oğullarınm konağında, hürriyet gibi biraz da zorla koparıp aldığı akrabalık hak ve salâhiyetlerine dayanarak, koltuklarını kabarta kabarta dolaşur. Yengemle senli benli konuşur, tabiî, bizlerle de öyle. Bodur, tıknaz, kalın omuzlu, iri bedenli bir kadmdır. Boynu yokmuş da, vücudünden doğrudan doğruya çıkmış gibi gözüken başı, gövdesine sonradan yapıştırılmış iğreti bir kelle sanılacak kadar ufaktır. Gözlerinin patlaklığını, lçinde otuz iki tâne takma dişin puıl pırü parladığı yayvan ağîinı da ilâve edersem, Nebile teyzeyi gözönüzün önüne getirnıiş olursunuz. Nebile teyze, yengemi çc/k sever, Ferhundeye canını verir, amcamın oğlu Murada bayılır, amcamdan • Nazif Beyefendi» diye saygı ile bah=eder, en hızlı yürüdüğü zaman bile yerinde sayan paytak bacakları, yalnız amcamın sesıni duyduğu vakit süratlenir. Konakta, Nebile teyzenin sevme | diği tek insan benim. Ama bu da benim umurumda bile değildir. Zannıma kalırsa, Server Beyi de pek sevmez. Hele, muzibliğinden, şakacıhğından pek yüdığı doktora adeta garaz olmuştur. Nebile teyzenin evde meşgul olmadığı iş yoktur. Eski zaman konaklarındaki kâhya kajın rolünü varkuvvetile benimsemiş, aşçıbaşıdan en küçük ahretliğe varıncıya kadar hepsi üzerinde bir murakabe hafckı edinmiştir. Konağm içinde nereye gitseniz onunla karşılaşırsmız. Her dakika, her yerde gözükür, her işe burnunu sokar. Asıl fenası, işçi çocuklarma bakma işine de karışmasıdu'. O zaman, onunla doğrudan doğruya çatışır, sık sık çekişiriz. Meselâ çocuklara yeni bir oyun öğretmek istedim, değil mi? Nebile teyzenin cırlak sesi hemen kulağımda öter. Belkis .Belkis, ne yapıyorsun? Burası viranelik değil, kızım. Şu çocukları uslu uslu oynatsana! Nebile teyze, uslu uslu oyun olur mu? Çocuk dediğin koşar, zıplar, hoplar. Zaten, yavrucaklar Fakat bu mücadele benl yormujbütün haftayı dört duvar arasında muştu. Onun için, benimle bir parti kapalı geçiriyorlar. Tam bir parça tavla oynamak istiyen Muradın ısgülüp eğlenecekleri gün, burada da rarlarına rağmen oynamadım, yeuslu uslu oturun dersek, gülünç mekten sonra, erkenden odama çebir şey olur bu. Öyle değil mi, ço kildim. Yengem, bana «Allah racuklar.? haüık versin!» derken hafifçe gülümsiyerek göz kırptı. Bu göz kırp Tabiî, tabu, Belkis abla! İtirazıma çocukları da ortak edince, Nebile teyze büsbütün öfkelenir. Hayır efendim, böyle oyun istemiyorum. Geçen hafta, iskemlelerle tramvaycılık oynadılar, iki iskemle kırüdı. Üstelik, Ayşe düştü, dizi yarıldı. Başka oyun bulun! Nebile teyze ile aramızda, buna benzer sebeblerle bir kaç defa münakaşalar oldu, yengemi hakem seç mek istedik. Ben karışmam, dedi. Aranızda anlaşm, ne haliniz varsa görün. Çocuklarla düşe kalka siz de çocuklaşıyorsunuz, vallahi! O perşembe, Nebile teyze, işi büs bütün azıttı. Tabiî, ben de bermutad ayak direyince, vaziyet gerginleşti . Epeyi çekiştik. Nihayet, Nebile teyze, bundan sonra çocuklarla katiyyen meşgul olmıyacağını, gidip Mediha yengeye işi anJatacağını söyledi. Fakat bu tehdid beni kortutmadı. Çünkü, yengeme müracaatten bir şey kazanmıyacağını, bilâkis, pek sevdiği bir eğlenceden kendi isteğile mahrum kalmış olacağıru bilmiyor değildi. Atina 8 (Hususî) Cevad Fehmi Başkut, Atina hava meydanmda «Kendi kendini seçmek» bahslnde adı konsolosluğumuz mümessüi, gazeteciler, Sahne Sanatkârlan Cemiyet geçen ve bir rey farkla seçiml kaybeden namzed Hakkı pa^ft olmayıp isleri mümessilleri ve Paydos'u oy tanbul Vilâyeti İstinai Müddeiumumîsl nayacak olan Argiropulos Tiyatrosu Memduh bey idt. Filhaklka bu zat kensanatkârlan tarafından hararetle dine rey vermemlşti. karşılanmıştır. Şu halde o zaman böyle bir jest, Argiropulos Tiyatrosu sanatkâr Hakkı paşa gtbi bir büyük devlet adalarmdan Madam İola Laskari, mü 1» canibinden defil, sadece bır adliy« memuru tarafmdan yapılabilmlş demeh ellife bir buket vermis, Atina Dev olur. Şimdi İse: let Tiyatrosundan Madam Helene «Toplantr ehli hevâ her birt MT sâz çalar» Halkusi de tiirkçe bir hitabede bumanın manasını derhal #mladım. lunarak <hoş geldiniz> demiştir. «Çelebt böyle olur blzde de konser dediğin.» Yalnız kahp şu mahud evlenme Atinada, Paydos'un Uk temsili Teranesinl acı acı tekrarlamaktaa meselesini düşünmek istediğime cumartesi günü verilecektir. kendimizi alamıyoruz. Baki devamı...» hükmetmişü. Ve böylece yanüdığmuzı ilân ve Ah, bu düşunme bahsi n« kadar iözar ederiz. canırru sıkıyordu! B. FELEK Düşünüp de ne netice çıkaracaktım, sanki? Nedim Sabiti çok iyi ME V L İ D tanıyordum. Evın devamlı misafir Baştarafı J inct sahifede Sıhhat Bakanlı F » leri olan öteki erkeklere karşı her hangi bir meylim ihnamakla be nikler Birleşüt Amerika ve dost İı Teftiş Heyeti Başkanlıfından elarının durumunu gittikçe kuvraber, öyle sanıyorum ki, Nedimin meklı vetlendirmektedir. yerine bana onlardan biri talib olDiğer taraftan Sovyetlerin (Yeni Dr. Ali Kemal saydı, daha memnun olurdum. SerSargut'un Zaman) gazetesi Sovyetlerin atom ver Beyde olsun, Dr. Cezmide olpefatının yıldönüsun, Nedim Sabite nazaran her inhisarını yıktıklarmı ve Amerika mune rastlayan halde biraz daha fazla yenilik, nuı hidrojen bombasını henüz imal 10 mart cuma guetmediklerini bildirmektedir. nu Şişli camii şebiraz daha fazla başkalık bulabilirFakat Amerikadan bildirildiğine rifinde ikindi nadim. göre Amerikanuı silâhları Avrupa mazından sonr3 Aile dofctorumuzun oğlu ve Ne ya akmaya başlamış ve bir Fransız okunacak mevlıdı nebevıyi teşrıflercnı saym akraba. acst dimin candan arkadaşı olan Dr. Dixmude uçak gemisi Norfolk'ta ha ve arzu buyuran zevattan rıca ederiz. Cezmi de eski tanıdığıındı. Çocuk raretle karşılanmıstır. Eşi ve çocukları luğumda, bir çok defalar onu Sebit Beylerde görmuştöm. Amcamın oğlu Nedimle lMsi, aralarmdadd ya? farkmın fazlahğına rağmen çok samimî arkadflftüar. Mediha yengem, Dr. Cezmiyi, neşesinden, hoş sohbetliğinden dolayı pek severdl. Onun bu huyuna ben bir parça kızıyordum; çunfcü, doktor, nrasmı getirince, bana tMİnbtMJrtyTi hiç geri kalmazdı. Bata Almanyaya seyahat edecek olan saym müsterilerln* Talibim o olsaydı, hiç değilse, biraz eğlenceli hayat geçirmek ihtimali vardı. saüsma başladığmı arzeder. Amerikan Kurmay Başkanı geüyor İŞ BANKASî TURKIYE İSTANBUL ŞUBESI A.Ş. I D MARK TRAVELER ÇEKİ (Arkan vm)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear