26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Vara J&allm IHIIIIIIIIH1I1IIIIIIIIIIIHIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII Amerika Mektubları TARİHTEN SAHİFELER Hetty Green'in cimrilik yüzünden feci ölümü Milyoner kadm bankalara borc para veriyordıı, fakat sevgili köpeğinin 3 lira tutan vergisini ödememek için onu îeda etmeyi göze aldı Hetty Gr%en, artık Amerikanııı bir maliye müessesesi haline gelmışti. Ona «Wall Street Cadısı» diyorlardı. Hakikaten, NewYork'un bir çok malî ve ıktisadî müesseselerinin bulunduğu bu caddede onu tanımıyan yoktu. Bu tanışıklık sade uzaktan veya yakmdan ahbaphk de.ğıldi: En büyük müessese ve ticarethaneler bile ondan faizle para ahyorlardı! Hetty Green yemiyor, içmiyor, kendisine ve çocuklarına beş kuruş harcarken düşünüyor, fakat buhran içmde bulunan müesseselerın derhal yardımma koşuyordu. Çünkü buna mukabü % 6 faiz alacaktı. Bu cimri milyoner kadın malî ve iktisadî müesseselerle münasebetinde pek güler yüzlü tanınmıştı. Halbukı kendi hayatmda son derece aksiydi. Onlara karşı güler yüzlü davranması kendilerinden kazancı olduğu içındi. Hususî hayatmdakı kavgaları ise kendısınden para çıkacağı düşüncesinden ileri geliyordu. Meselâ bir gün çamaşırcı kadınla kavga etti: Kadın onun bir etekliğini yıkamak için kırk kuruş istemışti. Hetty Green: cNe münasebet!>ı diye bağırdı. «Bir karış kumaş yıkıyacaksm! Kırk kuruş olur mu?» Çamaşırcı kadm itiraz etti: « Bir karış kumaş ne demek. hanım! Koskoca eteklik!» Hetty Green kızmıştı: « Allah Allah! Bütün etekliği yıkamaya ne lüzum var! Sokakta yalnız etek kısmı kirleniyor. Yarısmdan aşağısını yıkarsm!» Bu suretle yarı fiata sulh oldular! Tabancalı kadın Hetty Green yaşlandıkça ves veselı oluyordu. Bir aralık, hırsızların ve haydudların hücumuna uğrıyacağına ve sokakta karşısına soyguncular çıkacağına dair bir vehme kapıldı. Bunun üzerıne, tabiî, ucuz fiatla, bir tabanca edindi. Sokağa çıkacağı zaman bunu çantasına almayı ihmal etmiyordu, geceleri de yastığının altına koyuyordu. Çok geçmeden korkusunun hududları genişledi ve Hetty Green karşısmdaki herkesi kendısıne bir düşman gibi görmeğe başladı. Malî müesseselerin mümessıllerıle istikraz mevzuu üzerınde müzakerelere oturdukları zaman çantasından tabancasını çıkanyor, masanm üzerıne koyuyor, ancak bu suretle gönlü ferah, ruhu rahat bir halde konuşabıliyordu. Gitgide tabanca Hetty Green'in bir oyuncağı haline geldı. Bir gün devrm büyük emlâk sahiblenndeıf Huntington onunla bir evın satışı üzerınde münakaşa ediyordu. Bir aralık, kadının üzerinde tazyik yapmak için, o nun haylaz oğlundan ima yollu bahsettı. Hetty Green b.rdenbire hıd detlendi ve tabancasmı kavrıya rak ucunu adamın alnına doğru ıı^attı: • < Şimdiye kadar, bir kadm olan Hetty Green konuşuyordu!» diye bağırdı «Şimdi ise bir anne olan Hetty Green konuşuyor. Defol karşımdan!» Kuntington kaçmaktan başka çare bulamadı. Bankalara yardım Hetty Green yaşlanmış, sinirlenmiş, huysuz. geçimsiz b:r kadın olmuştu. Hattâ eğer eskiden değ:lse, şimdi biraz da delırmış gibiydi. Fakat para hususlarmda akhnı ve muhakemesıni hiç bir zaman kaybetmem şti. 1907 senesindeki büvük ve buna göre tertıbat aldı. deki emlâki ve tahvilleri paraya çevirdi ve kasasını leyip bekledi İcinde yiyecekten ilâca, terlikten kitaba kadar her şey satılan dttkkânlar Yaıan: B, K. Neu'York, Ekim Tanzimat alafrangacılığı Yazan: Haluk Y. Şehsiivaroğlu çıkarmaya kıyamadı, köpeğini' feda etti. Vergisi verilmediği için zavallı Dewey'in boynundan tasmasını aldılar ve sokak köpekleri muamelesine tâbi tutarak yakalayıp öldürmek üzere götürdüler. Bereket versın ki o sırada Hetty Green'in kızı Sylvia yetişti de köpeğin verg sini kendi parasından verdi ve zavallı hayvanı ölümden kurtardı. Hetty Green, para kadar değilse de çocuklarmı gene az çok severdi. Hattâ onlar için kendisince büyük fedakârlıklard3 bulunduğu da olurdu. Fakat en büyük fedakârlığı kızı Sylvia için yaptı. Büyük fedakârlık! Sylvia otuz altı yaşına gelmiş, fakat hâlâ koca bulamamıştı. Hetty bıınun sebebini, fakir b ; r mahallede oturmalarında görüyordu. Fakat ayda 40 lira verirken 300400 liralık bir apartımana nasıl çıkabilirdi? Bir müddet içm olduğunu bilse, belki bunu göze alırdı. Fakat iki seneLk mukavele yapar da kızına daha evvel koca çıkarsa sonra boş yere her ay vereceği yüzlerce lira kiraya yazık değıl miydi? İşte bu düşünceyle Hetty Green nihayet bir çare buldu: Kızınm hatırı için büyük fedakârîığa karar vermişti. Şehrin en mutena otellerinden biri olan Plaza'ya taşındı. Buradak' daıreye günde 200 lira veriyordu ama, kısa bir zamanda kızını evlendirip bu sefahetten kurtulacağına emir.di. Bu gayesine varmak için paraya hakikaten kıyıyordu. 600 lira vererek kızını güzellik ders» lerıne kaydettirdi. Ayrıca büyük ziyafetler, toplantılar tertıb ediyor, kızını devrın en şık erkeklerile tanıştırıyordu. Bu gayretin semeresi gecikmedi. Sylvia bir kaç hafta sonra meşhur Astor'lardan Matthe^ Astor Wilks adında (ve 57 yaşında) bir adamla nişanlandı. Nişan olur olmaz Hetty Green derhal otelden çıktı, bu münasebetle yaptırdığı elbiseleri sattı ve gene fakir mahallelerden birıne döndü. <r Otel hayatı hem pahalı, hem de pek can sıkıcm dıyordu cînsan daima giyimli, kuşaml oturmak mecburiyetinde kalıyor. Elbiselere yazık değil mi?» Otelden çıkarken hademeler, kapıcılar, garsonlar dizilmiş bah şiş bekliyorlardı. Fakat Plaza otelinin tarihine ilk defa olarak bahşiş vermeden çıkan bir müşteri o gün kaydedildi. Kapıda bekliyen arabacılardan biri ona doğru ilerleyip: «Araba, efendim! Yağmur yağacak!» diye seslendiği vakit Hetty Green kızgın bir tavırla cevab verdi: Eczane desem, eczane. Lokanta desem, lokanta. Parfumerıe desem, o da olur... Ütü, terlık, saat, bardak, sıgara, kitab ve daha bir çok şeyler bulunuyor. Sokaktan bir yere telefon etmek isteyince DruS Store'a gırersiniz. Acıkıp ta şdyle hafif bir şey yemek isterseniz Drug Store'un barına oturursunuz. Yazın buzlu çaymızı, kışın sıcak çıkolâtamzı hep orda alelacele içersiniz. Belkı mübalâğa olur korkusu ile, her köşe başında demiyeceğim ama, sokakta yürürken muhakkak 10, 15 dakıkada bir, bir Drug Store'un önünden geçersiniz. Bunlar umumiyetle aynı kimse veya şirkete aid dükkânlar. Şehirlerde, aynı şekilde tanzım edilmiş yüzlerce şubeleri var. Her halde Amenkaya yerleşen ilk kolonlardan kalma b r dükkân şekli; şehirler seyrek ve tenha iken, ilâc yaptırmak veya mektub yollamak için civar köy ve kasabalardan gelen müşteri, karnmı da doyuruverir, lâzım ufak tefeği de alır, evine öyle dönerdi. Eminim ki bundan meselâ 100 sene evvel bu Drug Store'lar da yedek araba malzemesi de bulunurdu. Bılmdiği gibi bugünkü şekle gelmeden evvel, her şehirde böyle pazarımsı yerler vardı; sonradan bunlar ya hususiyetlerine göre ayrıldılar, ya da büyük şehirlerde olduğu gibi koca binalar, hattâ bloklar işgal ederek katlarını veya dairelerini başka başka mallar satışma tahsis ettiler. Drug Store'lann hususiyetini yapan şey, hem her çeşid eşya satmaları, hem de küçük olmaları. O kadar çok malm oraya nasıl sığdığına hayret eders.nız. Ebadı aşağı yukarı İstiklâl caddesinin iki tarafını işgal eden biı katlı manifaturacı dükkânlarının ki kadardır. Kapıdan girince, umumiyetle sağ tarafta odanm sonuna kadar uzanan bir bar vardır. Çorba, yumurta, köfte, sucuk, süt, pasta, her şey bulunuyor, alkollü içkiler müstesna camak istiyordu. Annesinden işleri (ve 300 milyon lira kadar bir serveti) devir alır almaz iki yat aldı, *bir kalemde 500 bin liralık liçki ısmarladı. Bütün Amerıkanın en güzel kızlarını tanımak sevdasına kapılmıştı. Hetty, oğlunun bu halini gördükçe üzülüyor, senelerce düğüm üstüne düğüm vurarak sakladığı paralarının su gıbı aktığını duydukça kahrından ölüyordu. Yemek zamanları barın önündeki sandalyeler meşgul olduğun< dan oturan her müşterinin arkasında, bir, iki ve hattâ bazarj da üçer kişinin ayakta sıra bek« ledikleri gorülüyor. Acele yemek yemek üzere gelip de boş yer bulamıyanlar, şöyle bir göz atarak, hangı müşterinin daha evvel kalkacağını kestiriyor, onun arkasında bekliyor ve o andan ıt.baren de önünde oturanın lokmalarmı sabırsızlıkla saymaya başhyor. Sıraya girmeden evve] NewYork'luların acele işlemeğe alışık beyinleri derhal kimin kahvesine gelmiş olduğunu, çabuk yiyeni, az konuşanı, yalnız geleni hesablıyor. Buranın garsonlarının da bizım «şekerli biiir!» mukab:li parolaları var... Meselâ sabah kahvaltısında rafadan yumurta isterseniz garson «23!» diye seslenir, bu, 2 yumurtayı 3 dakıka pişir demektir. Sokaktan girince karşınızdaki tezgâhta her şey bulursunuz: Mutfak eldiveni, ızgara, terlik, çocuk oyuncağı, yalancı küpeler, ve daha saymakla bitmiyecek çeşid çeş;d şeyler. Soldaki tezgâhta, reçeteler yapılır ve her türlü ilâc ve hastaya lâzım diğer âletler, pudralar, rujlar, yerlı ve Avrupa lavantaları... Fakat hayrettir, Amerikada limon çiçeği kolonyası yapılmıyor... Ancak âdi kokulu losyonlar, ya da hiç kokusuz alkol.. Neyse, Drug Store'dan bahsediyorduk, püronuzu, sigaranızı, çikletinizi de buradan alır, paralarını verip tam çıkmaya hazırlanırsınız ki, gözleriniz karşınızdaki raflara sıralanmış kitabların isimlerini seçmeğe dalar. Bunlar en çok satılan kitablann 25 centlık tabılarıdır. Aralarında sanat bahisleri, opera, tarih, klâsik romanlar, cinayet romanları, edebî eserlerin her nev'inden bulunur. Zamanınıza göre bu kitablardan da iki, üç tanesini seçer, elinizde lüzumsuz ve kıymetsiz bir sürü ufak tefekle Drug Store denen, yarı eczane, yarı bakkal, yarı lokantadan ayrılırsmız. 19 uncu asnn başlarında İstanbuldaki sefarethanelerdcn birinde bir balo 18 inci asır sonundan itibaren başlıyan ve II. Mahmudun sebatla devam ettiği Avrupalılaşma davası Tanzimatın ilânıle daha şümullü bir mahiyet almış ve hızlanmış bulunuyordu. Başta Tanzimat ricali olmak üzere bir çok devlet adamları, zenginler kıyafette, ev hayatında, muaşerette garb usullerine ve âdetlerine göre harekette âdeta yarışıyorlardı. tirilmiş kâğıdlarla süsleniyordu. Devrm gazeteleri dışarıdan yeni gelen eşyayı ve bu arada süslü kâğıdlan şöyle ilân ediyorlardı: (Fransızkârî ve yeni resim olarak altın ve gümüş yaldız ile dallı çiçekler nakşolunmuş tavan ve duvara yapıştırılan kâğıdlardan bu defa tekrar bir takım tuhaf ve nadide cinsleri Frenkistandan Darüssaadete gön derilmiştir.) (2). Yeni evlerde yeni kıyafetlerle başlanan hayat Avrupa muaşeret usullerini de icab ettiriyordu. Eskiden her isteyen istediği günde devlet adamlarının ziyaretine giderdi. Tanzimatta bu ziyaretler de bir şekle konuldu ve (tertibi suvare) diye bir niz^n çıkarıldı. Buna göre (cuma geceleri Sadrâza^n ile Şeyhülislâm, cumartesi gecesi Seraskerle Tophane Müşiri, pazar gecesi Kaptanıderya ile Reis Paşa) ziyaret edilebıleceklerdi. Istanbul hayatına balo girmişti. 1829 yılında Haliçte İngilizlerin Blonde firkateyninde verilen baloya Türk devlet adamları ilk defa iştirak etmişlerdı. O vakit büyük bir hâdıse sayılan bu harekete Tanzimattan sonra çok alışıldı. Fransız ve İngiliz sefaretlerinde tertib olunan balolara Abdülmecid de gelmişti. 1841 yıhnda Galatada kâin balozlar mühim bir hasılât temin ediyorlardı. İstanbulda bilhassa Kırım harbinde Beylerbeyi ve Dolmabahçe saraylannda verilen büyük ziyafetler tamamen Avrupa usullerine göre tertiblenmişti. Artık (envai şekerleme ve şükufe ve türlü turfanda meyvalar ile müzeyyen, muazzam ve alafranga sofralar) sık sık kurulmağa başlamıştı. Eski padişahların sofraya yalnız oturmaları âdetti. Bu âdet bir yabancı prensin zıyareti münasebetile Abdülmecid tarafmdan bozulmuş ve Abdülâziz tahta ilk çıktığı yıl İstanbula gelen İng'liz Veliahdıle ve vükelâsile Goksu kasrında beraber yemek yemişti. 19 uncu asır başında İstanbulda nadir görülen arabalar ve yal Tek tesellisi Dewey'di. B.r vakitler paraya kıyamıyarak öldürülmesine razı olduğu bu köpeğini şimdi pek seviyor, onu karşısına alıp derdleşiyordu. « Araba mı? Ayaklarım ne Fakat felek yâr olmadı. Degüne duruyor. Yağmur da yağar wey bir gün hastalandı. Hetty osa yağsm: Şemsıyem var!» na canla başla bakıyor, yediriAcı bir akibet 1911 de Hetty Green iş haya yor, içiriyor, ısıtıyordu. Yalnız, tından çekildi ve yer:ne oğlu paraya kıyıp da baytara götüremezdi tabii! Ned'i bıraktı. Fakat Ned annesi gibi değildi Küçüklüğüridenberi paranın sa de lâfını işitmiş, yüzünü görme miştı. îçinde büyük bir arzu var dı: Paraları saymak değil, har Çok sürmedi, Dewey bu insafsız sahibine gözlerini yumarak gitti. Hetty Green müteessirdi, fakat pişman değildi. Çünkü o maz. Fakat hiç şüphesiz ' bu, 61 Hetty Green buhranm en şid milyon inîanın hepsinin alkolik oldetli gününü bekledi ve o gün dukları manasına1 gelmez. paraya kıyıp bir arabaya atladı, Gene aynı bilginlerin topladıkbanka banka dolaşmağa başladı ı ları malumata göre 61 milyonun aIhtiyacı olanara borc para teklif rasmdan ancak 3 milyon 250 bin ediyordu. kişi içki müptelâsıdır ve onlarm Denize düşenin yılna sarılması arasından da 750 bin kişi tıbbî tegibi. bankalar bu teklıfi m.n daviye ihtiyac göîterecek derecede nettarhkla kabul ettiler. Faizin vahim bir durumdadırlar. yüze 10 gibi tam mânasile karaBazı Avrupa mmleketlerindeki borsa fiatı olması onları hiç dü vaziyete nazaran Bırleşik Amerigündürmüyordu. kada alkol düşküniüğünün bu kaÇok geçmeden, bankalar bel dar ileride olması ilmî araştırmalerini doğrulttular ve Hetty lar neticesi şu sebeblere hamledilGreen bu buhrandan servetini mektedir: % 10 nisbetinde arttırmış olarak 1 Amerikahlar, aldıkları terçıktL biye dolayısile cinsî münasebet Dört lira için işinde perhizkâr davranmakta ve İşte o sıralardaydı, köpeği için o bakımdan tstmin edilemiyen hisvergi ihbarı geldi. Mrs. Hetty lerini alkolle uyuşturmaya çalışGreen'den köpeğinin senelık rraktadırlar. vergisi olarak 4 lira istiyorlardı. 2 Sosyolog ve doktor Madam Kadın düşündü, taşındı. Kö Anne M. Taylor'un «En Büyük peği Dewey'i pek severd. Fakat Düşmanımız: Alkols kitabmda «tondan daha çok sevd'ği br şey r?file izah edüdigi üzere son yılvardı ki o da paraydı. Yüzlerce lardaki hâdıselerin etkisi altmda milyonunun arasından 4 lirayı Amerikalı, aile hayatından, masu Beklediği çok geçmeden vuku y a " m £ u b Ö l g e s İ n d f t 7 , , 6 1 ?u~ buldu: iktisadî ve malî hayatta Y °" ' ^ T v " 1" 1°" e v e a r a d a birdenbire buhran başgösterm ! k^ Ç U T ^ \ ^nla " k ya ?ta tal f lkaracak ti. iflâslar birbirim tafcb edıyor" , t ™f. " ? J j | olursanız miKtar hiç de az sayıl LJarblerin sosyal nızamı iozduk I ları ve insanları kötü itiyadlar? surükkdikleri malum. Birinci Dünya Savaşımn bütün milletler üzerinde bıraktığı fena tesirler henüz sılinmemisken ikincisi bastjrdı ve cihan halkı normal yaşayış tarzından gitgide uzaklaştı. Bugün bir çok memleketler, ferdlerinin karak terlerinde husule gelen gayritabiilikleri düzeltebilmek için esaslı gayretler sarfedip duruyorlar. Fakat. muvaffak olup olamıyacakları teessüfle söylemek lâzım henüz celli deği! «Yale» Universitesinden tanmmalî mıs üç sorvoloji profesörü 1948 yılı zarfmda «Birleşik Amerikada alko! Elin j satıp , , . , ,. ..., . W kilıt h * m ı ş a ' ' /T* " ^ s u netIce > ' e varmışlardır. Yeni dun Birleşik Âmerikada 61 milyon "afcşamcı» ve 21 bin de "içki ile savasma,, cemiyeti var mane toplantılardan, tatlı sohbetlerden, sanatkârane temsillerden, maddî menfaate dayanmıyan oyun lardan ve eğlencelerden zevk almamaya başlamıştır. Onun için içki âlemlerini tercih etmektedir. 3 Vaktile Birleşik Amerikada | tatbik olunan «içki yasağı> o anda belki hayırlı bazı tesirler yapmışsa da halk tabakasından bir kısmı üzerinde aksi tepkiler de uyandırmış, Onlaruı ruhunda zorla alkole karşı bir alâka ve tecessüs duygusu yaratmıştır. Hattâ profesör Howard. W. Haggord'a ve doktor E. M. Jellineck'e göre bazı Amerikalılar alkolü zevk aldıkları için değil, yapacak başKa iş bulamama neticesi can sıkıntısmdan patladikları için kullanmaktadırlar Ama, zilzurna sarhoş olma hâdiselerine Amerikadan ziyade Fran de o mesele Amerikan umumî efsa, İspanya, Belçika ve İtalyada kârını ehemmiyetli şekilde işgal tesadüf olunmakta, Almanya, İn etmekte idi. giltere ve İsveç ise bu hususta Üniversitelerin sosyoloji kollaBirleşik Devletlerden sonra gel rında her yıl mezuniyet imtihanmektedirler. Bununla beraber 61 larına giren öğrencilerden eiserisi milyon akşamcının, 3 milyonu mü o davayı tezlerine mevzu almaktatecaviz alkol düşkününün, 750 bin dırlar. «İçki yasağı» kaldırıldığı tedaviye muhtac alkol hastasının gündenberi ise kurulan «Alkolle varlığı ortaya çıkarümadan önce sava$> cemiyetlerinin sayışı eon mektedir. Toplayan: A. H. R. nız padişahın binmesine mahsus olan faytonlar çoğalmış vükelâ, vezirler, vezirzadeler, îstanbul kibarları ve zenginleri Viyanadan, Paristen getirtilmiş çeşid çeşid süslü, yaldızlı arabalarla dolaşmağa başlamışlardı. Kımisi (tuti yeşil renkte tın zırh serpmeli) kimisi (maıı boyalı ve sandığının yarısı ka« yışla örme üzerlerinde yaldı;" yıldızlar) bulunan ve türlü şidleri olan arabalar hararetli tstanbulda birdenbire Avrupa bir şekilde satılıp abnıyordu. fabrika eşyası büyük rağbet görKira arabaları da daha lüks meğe ve yerli mamullere karşı olmuş, deniz nakliyatında da pakayıdsızlık gösterilmeğe başlanılzar kayıklarının yerini yavaş mıştı. İçerleri ferah, geniş diyavaş (buğ gemileri) almağa vanhaneli, kerevetli, sedirli evbaşlamıştı. lerde oturmak, sini üstünde yeArtık kadınlar gerek elbiselemek yemek, yer yatağında yatrinde gerek taktıkları taşlarla Av mak, Türk dokuma kumaşlarınrupa modalarma uyuyorlardı. dan yapılmış elbiseler giyinmek Elbise biçimleri ve renkleri İsbeğenilmez olmustu. tanbulda da mevsıme göre deği(Halebin müslinleri, Bursanın şiyordu. İmparatoriçe Eugenıe've Şamın ipekleri, Tokad ile nin İstanbulu ziyaretinde daha Kastamonunun pamukları, Tırziyade mavi renkli elbiseler genova ve Silivri kumaşlan, Ancesi o sene şehirde mavi rengi karanın ve İstanbulun şalileri moda haline getirmişti. müslinleri, nakışları yerine büDevlet adamları fransızca öğkendisince, elinden geleni yap yük bir mikyasta Avrupanın şark renmeğe çalışıyorlar, hususî tamıştı. pazarları için yaptığı mallar kabıbliklerinde gayrimüslim heBir müddet sonra kendisi de im oldu. kimler kullanıyorlar (3). Evlehastalandı. Kendisine bakacak Türkiye halkı ilk önce bunlarinde alafranga sofra tertibi bi>, bir teR ahbabı vardı. Kontes rın ucuzluğunu görerek sevinlir Rum, Ermeni kilerciler buAnnie Leary ismindeki bu ahdiler. Lâkin pek geç olarak anlunduruyorlardı. Mutfaklara da babı zavallı ihtiyar kadının haladılar ki, modanın sık sık değişAvrupa yemekleri de bilen line acıyarak onu evine aldı ve mediği memleketlerde kumaşın lar alınıyordu. kardeşi gibi baktı. ucuzluğu dayanıklığma tercih Padişahın resimleri, daire| Hetty Green, bir kaç hafta olunmaz. Asıl Türkiye kumaşlalerden sonra sefarethane, hattâi sonra tamamile iyıleşmişti. Kalfindan yapılan esvablar son debazı maçastırlara hediye edılme»| kıp dolaşab:lecek kadar kuvvet rece eskiyinceye kadar sağlamğe başlanmıştı. Hattâ 1847 yılınbulu'r bulmaz mutfağa indi. Etlık ve güzelliklerini muhafaza eda Avrupada yaptırılan üzerleri rafı gözden geçirdi ve aşçıya çıdiyorlardı. Halbuki Avrupa kukışmaya başladı: (tasviri hümayunlu) kutular maşlarından yapılan elbiseler bir halka satışa çıkarıldı. « Yiyecekleri ziyan ediyor kaç gün gıyilince soluyorlar, pek sun!» diyordu. Devlet ricalinin portrelerini kötü bir hal alıyorlardı.) (1). yaptırmaları ve bunları yeni saFakat aşçı, cevab vermesini biEdirnekârî çekmeceler, divitlonlarına asmaları moda haline len cinstendi. Hetty buna mütmangalları, gelmişti. Koca Reşid Paşa aynca hiş kızdı. Hırsından terter tepini ler, Süleymaniye yahsının bahçesine koydurmak yordu. Hastalığı nüksetti ve ken Üsküdar çatmaları, Tophane çöm üzere Fransız şairi Lâmartin'den disini kaybederek yere yıkıldı. lekleri, Kandilli yazmaları yerimermer bir heykelini almıştı. Gelen doktor: «Aynı şekilde ni Avrupa eşyası alıyordu. Tanzimatçılar İtalyan ve FranHer türlü eşyanm Avrupadan iki nöbet daha gelirse ölür,» diyordu. sız m:marlarına yaptırdıkları yegelenleri makbuldü. Sultan düğünlerinde damad paşaların heFakat Hetty Green'in canı ko ni ahşap ve taş konaklarmı, yadıyeleri arasına çeşidli eşya alay kolay çıkmadı. Tam altı nö lılarını garb eşyasıle döşüyorrasmda Avrupadan getirtılen betten sonra gözlerini kapıya lardı. Evleri eski tahta, nakış işnadide ve tuhaf şeyler de konubildi. çilığimizinyerini Avrupa zevki yordu. Ahmed Fethi Paşanın heGelecek yazı: Amerikayı kurta almıştı. diyeleri arasında bulunan altın ran Banker Morgan. Duvarlar «Frenkistandan» gesakal tarağı sakala sürüldükçe Acaba, bu münasebetle bizde de (müzika) çalıyordu. Halkm eğlence zevkinde de alkol müptelâları ve alkol hastalan ne kadardır, içki düşkünlüğü değişiklıkler olmuştu. Meddah, ne vaziyettedir? Ügihler merak et ortaoyunu devam etmekle beramezler mi? Durumu incelemek için ber İstanbula tiyatro girmişti. tecrübe mahiyetinde bir çalışmaya Evvelâ yabancı sonra da yerli kumpanyalar Beyoğlu ve İstangirişemezler mi? bulda muhtelif temsiller veriKötü idare insanı bazan öz yorlardı. 1841 senesinde iki Fransız resyurdundan bile soğutuyor.. İsveç, işi çok, işçisi az bir mem samı (Kosmorâme tâbir olunur leket Macaristan ise aksine. Bir cihannüma takımı) getirmişler müddet evvel, İsveç hükumetinin ve bu resimden şekilleri parayla başlamışisteği üzerine Macaristan köylüb halka seyrettirmeğe rinden yüz aile kaplarmı kacakla lardı. Artık sarayda bazı garbli murım, çoluklarını çocuklarmı toplayıp tarım hizmetlerinde çalışmik siki sanatkârları konserler veriüzere İsveçe gidiyorlar. Ekip biçip yor, şehırde meşhur operalar oyhem kendi geçimlerini sağlıyorlar, nanıyor, sadrâzamların, har cive hem de bulundukları diyara mah nazırlarının yalılarında, konaksul ve kazanc temin ediyorlar. larında resmi kabuller tertıb oFakat bunlarm orada kalma lunuyordu. Hattâ İstanbulda ilk 2 Gencler tarafından işlenen müddetleri meğer evvelce tayin e maskeli balo da Mustafa Fazıl 1000 cinayetten 91 inin icrasında dilmiş. İki yıl. Geçenlerde o müd Paşanın Çamlıcadaki köşkünde alkol âmil olmuştur. det sona eriyor. Hal boyle iken verılmiş bulunuyordu. 3 Vaktile kadınlar arasında Macarlar, İsveçlikrden. J?veçliler içki iptilâsı yüzde 10 iken bugün Macarlardan memnun. Macarlar: (1) Amiral Adolphs SIad° Tür hemen hemen yüzde 50 ye çıkmışkiye ve Kırım harbı. Alı Rıza Burada kalırız, donmeyiz!. tır. 750 bin alkol hastasının 30O bi. Diyorlar. Heyhat, kalanın ve Seyfi Bey tercümesı kadınlar teşkil etmektedirler misafir edenin karşılıklı razı ol(2) 1841 tanhli Ceridei Ha' Hiç şüphesiz bu vaziyet, 21 bin malarına rağmen komünist Macar vadis. dahi olsa, «İçki ile savaşma» ce(3) Tıbbiye Mektebimize gaymiyeüerinin propagandaları, nu 0 ^ ^ ^ ^ d e geleceksiniz! rimüslim talebe 1841 de kabuJ tukları, afişleri, broşürleri ile ıslah tutturuyor. Onlara bir edilmeğe başland' T e r a n e s i n i edilmekten uzakür. Daha esasll il ç o k v a i d ] e r d e bulunuyor. Ev, tarmî ve içtimaî tedbirlerin alınması l a > t o h u m l u k ı a d a m b a s l n a 2 5 bin Bir kadın, pencereden diişerek gerekmektedir. Bostoniu büginler k r Q n p a r a ^r^eğ^i soylüyor. Bu parçalandı Beynğlunda Postacılar sokiğıiTİs 13 den James. J . Stettin: davete icabet etmezlerse cvataa Biz Amerikalılar ruhumuzu s l z , darak kalacaklarmı da ilâve numaralı apartımanın 4 uncu ketında oturan 60 ya;i"da Luiza adında bir ve kafamızı maddî ve teknik te ediyor. k2dın. percoreden aşağıya düşerek, rakkimize denk gelecek şekilde | Muhacir Macarlar da elçilik fecı bir «ekı'de parçalpnmıştır. geliştirebümiş bir millet değiliz. sıtasile cevab vermekten geri kalYangm başlangıcı 0nun için bazı hususlarda sende mıyorlar. Karagumrnkte. Kehmelala hamsmı. liyor ve bocalıyoruz. Fakat zaman Biz diyorlar, kardinal Minds nın peşt^mal kurutrna yerinde bir yanzamanlarda 21 bine yükselmiştir. la mutlaka o muvazeneyi temin e zenty'yi mahkum eden, Rajk'ı «ın hşlniff.cı olmuşsa da vaktande yanisn mudahile ile buyumesine imGerek tezler için, gerekse bu ce deceğiz. idam eden, memlekette adale'i, km yalmadan sondurulmüştür. miyetler tarafından derlenen istaRuslara Diyor. Temenni edelim ki bu müsavatı sağlayamıyan, Tanmmış bir Amerikan tistik malumatı pek mühim haki iyimserlik, tez zamanda bir haki yardakçılık yapan bir hükumetin gazetecisi s^hrimize geldi katlerin ortaya atılmasma sebeb kat haline inkılâb etsin. Yoksa re sözüne inanamayız. Bugün gelip Marshall plânı ıdareelsı Paul Hnff. olmuştur: fah ve saadet bakımından büton dediklerinize sahib olsak yarın mann ın en ıyi gazeteci arkadaşı HPTSt 1 Kalril vasıtaları kazaların dünyanın kendisine ümid dolu göz hepsinin elimizden ahnmıyacağmı Sendıkssımn muharrlrlerınden H H»ndan yüzde yetmiş dokuzu içki kul lerle baktığı kütleden de hayır gel kim temin eder? Hepimiz İsveçte derson dun Amerikadan şehrımıze gellananlar tarafından vukua getiril miyeceği şüphesine düçülürse vay rahatsız. Ne Macaristanın nimetleri, mlştlr. Muhaırlr İstanbıü ve Ankarada • ne Raiosi'nin yjfrrfj bazt tetkiJs g«aierl yapacakpr,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear