26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
v\ 31 Ekim 1949 Para J&allan ŞEHİRDEN RÖPORTAJLAR: Celik Krah Anıîrew Carnerie Yanlıların, Sağlık Bakanlığından bir dileği Okuyucularımızdan Lutfi Dinçer Vandan gönderdiği bir mektubda şunları yazmaktadır: «Vilâyetimizın sağhk durumunu tetkik etmek üzere bir akşam geç vakit gelip sabah erkenden şehrımizden ayrılan sayın Sağlık Bakanı, ilimiz hastanesinin yegâne sıvil ve fedakâr doktoru iç hastalıkları mütehassısı Yaşar Derdsavarı ilimize fazla görerek harcırahsız olarak Şibinkarahisar Devlet hastanesine tayin etmişlerdir. İlımiz halkına inkâr edilmez hizmetleri dokunan vazifeşmas doktorumuzun bu tayini bir mükâfat olarak yapılmaktadır. Harcırahsız olarak tayin edildiğine göre. lutuf bunun neresindedir? 13 bin nüfuslu ilimizm umumî efkârına tercüman olarak 150 imza ile Bakanlığa gönderilen dilekçe ve mazbatalar da hiç nazarı itibara alınmamıştır. Dok torun eşinin raporla tevsik edilen ciddî sıhhî mazereti de kıymet ifade etmemiştir.» Minare külahı tamir edenlerle bir arada Baştarafı 1 tnei sdhifede ellerimizle tutuyor, alttakine ayaklarrmızı basarak yükseliyor, sonra kendimizi gene yukarıya çekerek, biraz evvel ellerimizie rutunduğumuz yere ayaklarımıza koyuyorduk. Bir ara etrafımızda boşluk hasıl oldu, karşımızda sadece Galata Kulesinin bayrak direği görünüyordu. Altımızda ne bulunduğunu da anlatabilmeyi pek isterdim, fakat kimin haddine... O kadar yükseklikte, âdeta muallâkta dururken, aşağıya bakabilmek, her babayiğıtın kârı olmasa gerek... Sanatları. minare külâhı tamirciliğı olan insanların nasıl çalıştıkları hakkmda ufak bir fikir edinebilmiştim. Rüzgâr, insanm âdeta il:klerine işlıyordu. Beş, altı metre altımdaki tahta iskelenm üzerinde çalışanlar, minarenin taşlarını söküyor. aşağıya indiriyorlardı. Bu. kesilen dalm üstunde durmak gibi bir şeydi. Evvelâ külâhın etrafma iskele kurularak kurşunlar indiriliyor, sonra külâh 'sökülüyor. sonra da üçüncü şerefe dahil, mmarenm üst tarafı sökülüp atılıyordu. Yıkma işi nıhayete erdikten sonra, yapma işi başlıyor. Külâhın altma kadar yeni taşlar yerleştiriliyor ve külâh takılıyor. Bunu söylemek kolaydır, fakat fı'liyata koymak, bir hayli zor... Ev\'elâ külâhm tahta . iskeleti, yani 0Aıurgası yapılıyor, müteakıben kurşunları takılıyor. Tabii bütün bu ameliye, yerden 70 küsur met re yüksekte ve en kabadayısı 30 santim kalınhğmda kalaslar üzerinde cereyan ediyor. İşçiîer her gün o 246 basamağı tırmanıyorlar ve yukarıda rahatça çahşıyorlar. İşçilerin başında bir usta var. Bu neviden ustaların, artık sonuncularmdan biri.. Hangi camıin tamirinden bahsetseniz, altından çıkıyor. İnsan onunla konuştuktan sonra gayriihtiyarî, dünkü <'Cumhuriyet<> te çıkan bir makalede bahis mevzuu ediien meseleyi düşünüyor ve tıpkı 0 makalenin muharriri Prof. Gabriel gibi, kendi kendine şu suah soruyor: « Peki ama, bu ustalar da kaj'bolduktan sonra, tarihî âbidelerim.zin tamin nasıl mümkün olacak?» *** Zıra tarihî âbidelerimizin tamir:nin ne kadar güç ve üstelik tehlikeli bir ış olduğunu. Beyazıd camiin'n kubbesı üstündekı âlemin yanında geçirdiğim bir çeyrek saatle, Süleymanıye minaresinm külâhının tepesinde bulunduğum on dakıka içinde iyice anladım. Bu sadece sanatkârlık değıl, aynı zamanda cambazhk. Işçilerle beraber Evkafın kontrol mirr.arı da oralara tırmanıyor, beğenmediği yerleri söktürüyor, yeniden taktırtıyor. Bunu yapmazsa, bugün tamir ediien âbide yann yeniden harab hale gel.r ve bu işin başı bır türlü alınamaz. Fakat acaba, bu işin başı alınabilecek mi, tarihi âbideler, bugün içinde bulunâuklan fcci halden bır gün kurtulabılecekler mi? Bunu ummak, hayale pek ziyade kapılmak gibi geliyor bana.. Bir minare külâhı on b.nlerce lsraya tamir edilirken, Evkafın elinde tamire muhtac on bin lerce bina bulunuyor. Bunlar gdz göre göre harab olup, dağıLyor, bir daha yerıne kor.ulamıyacak şekilde ortadan yok oluyor. Evkaf bütçesinden bu işe ayrılan yarım milyon lira, yapılacak tamirlerin azameti karşısmda öyls gülünç kalıyor ki... Eğer «Amerikan yardımına en ziyade muhtac daire hangisidir?D diye Eoracak olursaıuz, size verilebilecek en güzel cevab şudur: Vakıflar! Metin TOKER Dün yapılan maçlaı Büyük takımlar denilen, Galatasaıay. Fener ve Vefanın oyun kifayeüerı bu sene hayli azalmış görünüyor. Bir de taraftarları azalmağa baslarsa, maçlarımn ikinci kume musabakaları gibi seyredilmesiric mâni kalmıyacaktır. Bu mevsim bir Beşiktaş. hucum hattının verimhhği sayesinde eski dururaunu muhaiaza ediyor. Ona da nazar âeğer de bir iki oyununu aksatırsa, bütün birinci küme takımlarmm bir hizada olduklarına herkes kanaat getirecektir. Dünkü Gala|asaray Vefa maçında, Vefablar üç yüz vuruş yaptılarsa. toplarm iki yüz doksartını Galatasaraylîlara; buyurunuz, biz kullanamıyoruz, siz faydalanın tar zında verdiler. Boyle oynıyan yani Galatasaray namına çalışırcasına top kullanan yeşil beyazlılara karşı sarı kırmızılılarm büyük farklı bir galibiyet temin edememelerine şaşılır. Galatasaray hücum hattının arkasını iyi muhafaza eden uzun vuruslu müdafilerine ve hartı destekliyen muavinlerine rağmen. gol çıkarma huîusundski kLEirlığmı, hattı yeniden tertiblemek veya oyuncularm hareket tarzlarmı maçlardan evvel iyice tayin etmek lâzımdır, sanırım. Şimdiye kadar gördüğümüz oyunlanndan edindiğimiz kanaate nazaran, bu seneki Galatasarayın bellibaşlı bir kazancım ehemmiyetle kaydetmek yerinde olur. O da, genc ve boyu posu yerinde atletik evsafı mükemmel görünen bir kaleciyi bulmuş olmalarıdır. Eski formundan epoyi düşük görünen merkez muavin Bülend. müdafaa vazifesüıi başarmakla beraber, mîikabil hücumları açmak ve cenah deei.ştirmek itbarile hcnüz sağlam bir tesir yapamiyor. Gaiatasarayın açıklan. «öze batan ku^urlara düşmüyorlardı. Fakat hattı sürükleyicilikleri ek=ikti. Vefa takımının Beşiktaş mağlubiyetinden sonra tahmir.imizden fazîa sarsıldığım ve dağımk oyun bakımından taraft?rlarını ümidsizlendirdiğini söylemek icab eder. Vâkıa Vefanın arka hatlarından çıkan toplaıın yüzde doksaru hücum hattını bulamıyordu. Lâkin hücum hattının kendi teşebbüslcrüe aldığı topları da iyi kullandığı görülmüyoi'du. Fenerbahçede iken fazla reklâm edildıği için, Redisinden fevkalâdelı'der beklenen merkez muhacimi Suphi Makkında, bazılarmin reva gördükleri sert tenkidlere şahsan iştirak edemiyeceğim. Futbolda iki cins merke^ muhacimi kabul ediliyor. Bir cms idare eden ve paslarla arkadaşlanru kendi oyununa müsaid şekilde kullanan. Diğer cins, hazıra konanFikrimce Suphi, Feneıde iken de, hazıra konan cinsten bir merkez muhacimi idi. Şunu açıklamak icab eder ki, bugiinkü Vefa muhacimleri Suphiyi işletecek tarzda oynamaktan çok uzaktırlar. Suphi de oyununa uygun pas alamayınca. sıkısık yer'.erden top çıkarmağa kapılarak, Şahsî tarnru büsbütün bozmuş oluyor. Bu noktada bir şeyi haürlatmak münasib olur sarurırr.Vaktile Güneş kulübünün en golcü elemanı sayüan Melih, şimdiki Suphi kadar da becerikli olmadığı zamanlarda, arkadaşlarınm hazırlayıcılıklan sayesinde, vazifesuü umuiduğundan daha iyi başarabilirdi. Vefalılar Suphiyi aldıktan sonra, ona hazırlayıcılık yapabilecek içlerini de lâzun olduğu veçhile yetiştirmeli idiler. Buradaki yetiştirmekten kasdimiz, basit bir iki nasihate riayet ettirmekten ibarettir. Bir. birinci takımda oymyan her hangi için. merkez muhacuninin önüne ve derinlemes'ne pas vermesi zor bir is değildir. Yeter ki öyle hareket etmiyen ojuncîuları takımdan çıkarmak tehdidi yapılabilsin... Yandan gelen toplarm kontrolunda, sıkışık durumlardaki manevralarda zayıf. lâkin ileri ve boşluklara verilen paslan neticelendirecelc sürati ve dalıcılığı olan bir merkez muhacimi, içlerden başka muavinler de besalan Hazreti Yakuıb gibi mi alıyorum dersin? AH Sen ister iste, ister isteme, onunla evlenecek ve benim damadım olacaksın. Eğer Angeliki olan o kızla evlenmek niyetinde değilsen, bundan tezi yok Çek kılıcını buracıkta dövüşelim» diyordu. Sarı Hamdi, Sessize, «sen babacığun, artık enikonu bunamışsm. Bittabi ihtiyarlık bu. Hiç Angeliki olur da gömillerimiz birbirimize akmaz olur mu?> diye cevab veriyordu. Önlerinde bir çıtırdj oldu. İkisj de başlarını yukarıya kaldırdılar Bürdenbire Sessiz Mehmed. «ha işte!» diye bağırdı. Sarı Hamdi hakikaten karşısında Angelikij'i görmekte olduğunu sandı. Fakat beti benzi atmış, daha henüz mezardan çıkmış bir Angeliki. Pek genc ve güzeldi. Sarı Hamdiye, düpedüz bakmağa alışkın gözle baktı, ve bakışla Hamdinin içini araştırdı. «Sen müslüman mısın?» diye sordu. Sesi de yiizü gibi idi onda kuvvet ve ahenk vardı. Bir de bir sır. Sessiz ortaya atıld:. elbette mü^lüman, ben koca Sessiz seni bir kâfirle mi aramağa çıkarım?» dedi. Kızın bakışına derrüncekkinden fazla bir sıcaklık ve tatldık kaydıBir bakışla Hamdiye bin bir şey anlatıyordu. Hamdi kızdaki o dimdik vakara şsştı. H^mdi adeta tepesinden tırnaŞına kadar som saadet kesilmişti. (Arkast var) leyebilirler. Böyle beslenecek bir merkez muhacimin karşı taraftan sıkı takib edilmesine mâni olmak için de sık sık yer değiştirmesi tav siye edilebilir. Velhasd bir takıma istendiği evsafta oyuncular bulunamadığı zamanlar, mevcud oyuucuları azamî randımanda çalıştıracak tedbirlere başvurmak zarureti vardır. Bu da, siyah tahta üstünde nazarî münakaşalarla elde olunurÖyle zannediyorum ki, sahada muntazam çalıştırılan Vefa takımının, salonda siyah tahta önündeki nazarî ekzersisleri kâfi değildir Netice itibarile. büyük denilen takımlarda ilk maçlardanberi görülmekte olan aksaklıkların çabuk düzeleceğıne dair işaretleri dünkü oyunlarda da henüz göremediğimizi söyliyebiliriz. Büyük takımlarm zâflarına mukabil. Emniyet gibi ikinci kümeden gelen takımlarm, bir iki kuvvetli oyuncu ile tak\ive edüdikleri takdirde. seyircileri 'atmin edecek düzgün bir futbol oynıyabileceklerini gösteren alâmetler mevcuddur. Eşref Şcük 1 Galatasaray, Vefayı 1 0 yendi, İstanbul Spor, Etnniyetle berabere kaldı men rakib yarı sahaya yerleşti. Maç başlıyalı on dakikayı henüz geçmemişti ki sağdan inkigaf eden bir Emn:yet akınında top, birdenbire sola geçti. Solaçık Şükrü de güzel bir makaslama sütle takımını galib duruma yük seltti. Emniyet, galib duruma geçtikten sonra daha coştu. Fakat başta Turan olmak üzere, Sarısiyahlı defansm canlı oyunu kendilerine başka sayı fırsatı vermedi. İstanbulsporlular ancak 20 n d dakıkadan sonra toparlanabildiler. Fakat iki açığın durgun oyunları forvet hattını gol pozisyonuna dahi sokamıyordu. Bjı arada Aydemir ile Salimin İki güzel şütü direkleri yalıyarak avuta gitti. Oyun İstanbulspor baskısı altmda oynamrken devre, 10 Emniyetin galebesile sona erdi. İstanbulsporlular :kinci dev« reye güzel başladılar. Emniyet takımının da aynı güzel oyunla mukabelede bulunması maça ayrı bir güzellik ve heyecan veriyordu. 12 nci dakikada Emniyet kalesi önüne kadar gelen bek Saime favul yaptılar. Ceza çizgisinin üstünde olan frikiği Hidayet güzel çekti. Üst direğe çarprp geri gelen topu iyi takib eden Salim de hafif bir plâse şütl» takımının beraberliğini temin etti. Emniyet takımı 15 inci dakikadan sonra Sarısiyahh kaleyi 10 dak:ka kadar abluka altında tuttu. Bu arada Turac, üstüste iki nefis plonjonla takımını iki golden kurtardı. İstanbulspor Emniyetin bu bas kısmdan golsüz olarak kurtulduktan sonra Emniyet kalesine yüklendi. Sarısiyahlılar forvet hatlarmın beceriksiz oyunu yüzünden ellerine geçen bir çok fırsatlardan istifadeyi bilemediler. Maç Emniyet kalesinin bu naldığı bir anda, 11 beraberlikle sona erdi. Cem ATABEYOĞLU Carnegie'nin Ingilteredeki şatosu (İkinci sahifeden devam) kulesine İngiliz ve Amerikan bay raklarını yanyana çekti. Kral Edward sık sık şatoya gelirdi. Bir gün bu iki bayrağı yanyana görmekten pek hoşlandığını söyleyince, Carnegie §a cevabı verdi: « Sonunda olacağı budur Efendimiz.» Hakikaten, Carnegie Amerika ile İngilterenin birleşmesine taraftardı ve bir gün olup bunun. tahakkuk edeceğini umardı. Servetin mukaddes kitabı Carnegie «servetin mukaddes kitabr» adile neşrettiği bir eserde bütün zengınlerin insanî işler yapmaları lâzım geldiğini ileri sürüyordu. Kendisi bunun illç tirneğini vermek üzere, servetini hayır işlerine dağıtmağa basIadı. « 200 milyon dolar. efendim.» O zaman Carnegie: «yok canım! Ben bu kadar parayı nereden bulmuşum!» diye hayret etmiştir. Son sözleri İlk Dünya Harbinden az evve] Almanyaya gitmış ve İmparator Wilhelm'le görüşmüştü. İngiltereye döndüğü zaman: «Bana öyle geliyor kı Wilhelm arzusuna muvaffak olacak ve bir gün dünyayı sulha kavuşturacak.» Tıpkı, 1938 yazında Berlinden dönen Chamberlain'in Hitler'i bir sulh müdafii olarak görmesi gibi. Onun için, biraz sonra, 1914 harbi patlaymca Carnegie çok sarsılmış bulunuyordu. Beş sene sonra, 1919 ağustosunda bir akşam, karısı: «Allah rahathk versin, Andrew> diyerek yanından ayrıldı. Carnegie: «İnşallah» diye cevab verdi ve başmı yastığa koydu. Bir daha uyanmadı. Gelecek yazı: Dünyaya geldiğme pişman olan milyoner: NobeL Emeklilik kanunundan istifade edemiyenler Okuyucularımızdan Bayan Lemandan aldığımız bir mektubda yeni emeklilik kanunundan bah;s ile şöyle denilmektedir: «1931 senesinde vefat eden babamdan, 1683 sayılı kanun hükümlerine göre 17 lira yetim maaşı almakta idim. 25 yaşını ıkmal ettiğim tarihte 2.5 senelik maaşım ikramıye olarak defaten verüip alâkam. kesildi. Halbuki 1/1/1950 tarihinde mer'iyete girecek olan 5434 sayılı kanun, benim gibi yetim ve kimsesiz kızların ancak evlendikleri takdird.e maaşlarının kesileceğini âmir bulunmaktadır. Bu hükmü koymakla hükumetimizin gösterdiği yüksek alâka cidden memnuniyet verici olmakla beraber, benim gibi evEvvelâ 40 milyon dolar verelenmemiş ve bir iş güç sahibi olrek 2811 kütüphane açtı. Bu umıyan ve ancak evli olan karmumî kütüphanelerin kendisi deşlerinin eline bakan ve onlara yaîmz bmasını temin ediyor, kisığınan yetim kızların da bu tabların belediyeler tarafmdan memlekete binbır fedakârlıklarbulunmasını istiyordu. la hizmet etmiş olan babaları Sonra, İskoçya maarıfine 1 tarafmdan evvelce bağlanmış bu milyon dolara yakın bir para tah cüz'i maaşlarının tekrar ve iasis ederek dört İskoç üniversitedeten tahsis edilmesi için bir sine yardım etti. hüküm mevcud olması lâzımdır. Türk ve İslâm Eserleri Bu hususa alâkadar makamların Aznerikadaki meşhur Carnegie Müzesi açıîıyor nazarı dikkatini. çekmenizi rica Ecstitüsü milyoner:n ismmi eIkıncı Dunya Hirb: dolayısile ka ederim.» bedileştiren bir müessese oldu. Bu;ün Wilson Dağındaki meş pancıış olan Topkapı Sarayı Muzesıne bağh Turk ve Islâm Eserleri Muzesi, hur büyük teleskop da bu mü yer.ıden tanzım edılmıştir. Muze, kaTEŞEKKÜR esseseye aiddir. sım ayı ipbdasından ;übaren pazar Ölurmle bızleri sonsuz acı icindc Carnegie ayrıca 5 milyon do salı. perşembe gunleri ögleden sonra bırakan eşım ve se\gılı babaım.; ziyaretçılere sçılacaktır. lar harcıyarak 8000 org almış ve M. P. Topkapı Ereğli Ocağı OHANNES HACINLJYA.Vın bunları mezheb tammadan muhcenazesine iştırak eden, çelenk gondeaçıldı telif kilise ve havralara dağıtMıllet Psrüsinın Topkapıda Ereğl. ren. telgraf, telefon ve mektubla tamıştır. akraba ve dostlara Ocağı dun sabah açılrmştır. Torende zlyette bulurıan Andrew Carnegie ölümünden Kutahya Milletvekıli Ahmed Tahta ayrı a>Ti teşekkure teessürümüz mânı gazetenizin delâletini rica az evvel bir gün kât:bine sordu: kılıç, Enis Akaygen, General Şefik olduğundan, Ç&tanak ve Fuad Arna hazır bulun ederız. <•< Şimdiye kadar hayır işleEşi: Sircrpi Hacınlujan muşlardır. Hatıbler iküdara ve De rine ne kadar para vermişiz?» Evlâdları: Armine ve Hermirp mohrat P&rtiye hücumlar yapmışlar Kâtîb cevab verdi: Damadı: B. ve Bn. Istepan Kmtcr dır. CSarayYefa maçı LLc pjan cetveimi değiçtireceğj umulan Galatasaray Vefa maçı dün İnönü Stadında yapıldı. F e nerbahçeli Mehmed Reşadın idare ettiği tnaça takımlar şöyle çıktılar: Galatasaray: Turgay Naci, Ruhi MiLsa, Bülend. Özcan Muhtar, Varujan, Gündüz, Muzaffer, Garbis. Vefs: Şukrü Mustafa, Salâhaddin Melih, Galib, Rahmi Cevdet, Aziz, Suphi, Zeki, Bülend. Bu maçın iddiası şu idi: Ga'.ötasaray kazanalım: Vefa ise hiç değilse berabere kalalun diye o\nuyorlardı. 25 dakika Vefa kalcsi önünde tek kale aynayan GaIstasaray mühacimleri, bilgisizükleri yüzünden müdafaalarımn hazııladığı fusatlardan istifade odemeâiler. Çok ileride bulunan Galatasaray müdafaasıru zaman zaman aşan Vefalüar da fırsatlardan hep ümidsiz döndüler. Rastgele ve gelişigüzel devam eden ilk devreyi Galatasaray (10) kazandı. iki takıırun kaçırdığı fırsatları şöyle hulâsa etmek mümkündür: Bugün futbolu biz bu kadar biliyor ve oynuyoruz. Futbolda gelen her fırsat goldür, kaçtığı zaman da mutlaka kacıran hatahdır. (Bu benim değil. futbolu icad eden İngüızlerm sözüdür.) Galatasaray müdafaastnm büyük yardımına rağmen, hücum hattı bütün ümidleri boşa çıkaran tir devreyi Gündüzün golile son saniyede 1 0 bitirdi ikinci devTe Galatasaray oyuna müdafaa ile başladı. Vefanın beraberlik için sarfertiği ga>Tet karşısında yapüan bu taktik güzel değildi. Futboida hücumu önlemek için hücum yapnîak esastır. Mağlub takımm gözü korkar mı, nasıl olsa mağlub olmuştur, Galib takımın ise bunu anlayıp ona gore oyunda bir sistem kurması lâzımdır. İlk devrenin aksine, Gaîatasaray hatlannd» göze çarpan bir arüaşma yokru. Galatasaray mühacimleri, Vefa müdafaasındaki bütün bosluklan kolayca buldu, fakat kaleciyi yanlış islikamete götüremediği içm, hâkim oynadığı maçta fazla gol yapamadı. Sistem yok, mucadele var. Böyle futbol olur mu? Devatnlı bir mücadelenin ikinci golü artık tesadüfe kalmıştı. Vefanm 27 nci dakikada yaptığı hücumda Galatasaray iki tehlike aÜattı. Galatasaray müdafaası son çare olan penaltıya başvurdu. Hakem nedense soğukkanlı davrandı. Vefa soliçi hemen bir şut çekti, top da direğe çarpü, geri döndü. Mac, bu anda 1 1 olabilirdi. Galatasaray yoruldu, Vefa hücuma geçti, oyunun havası da Vefa lehine döndü. Vefa takımı, dermansız yakaladığı Galatasaray muhacimlerini sık sık ofsayda düşürdü, her an berabere kalacak kadar da hücumlar yaptı. Çeşidli ofsayda düşen Galatasaray. ikinci devre sonunda maçı 1 0 sevıac içinde bitirebildi. Ömer Besim Nafi Atuf Kansunun cenazesi dün törenle kaldırıldı ™ Sinema dünyasının erişilmez iki şahikası: ™ MEVLÎD Mısırdan avdeünde <.Gune>su> vapurunda vazifesi başında vefat eden aziz ölüıcüz NİYAZİ ARSEVEN'in vefatınm ikinci yıldonumune mufadıf 3 kasım perşembe gunu saat 15 te Teşvikiye, Gul apartımanında ruhjna ithaf edilmek üzere Mevlid okunacağmdan kendislni seven eş. dost ve akrabelarla dindaşlann teşrifleri rica olunur. E}i Melıha Arseven vr erlâdları CHARLES BOYER İNGRİD BERGMAN Sirıemacılık yrihinde bugüne kadar görülmüş bütün aşk filmlerının şohretini gölgede bırakan bir ŞAHESER yarattüar ZAFER ABİDESİ Yazan «Garb Cephesinde Sükunet Var, muharriri ÖLÜM Yargıçhktan emekh Şukru Argun eşi, Dr. Nureddin, Burhan ve Nuran Argunun annelerl Bayan MACİDE ARGUN geçirmekte oldııgu rahatsızhk netıcesi âr.i olarak vefat eürıistir. Cenazesi. 31101949 pazartesi gunu Beyazıd camünde ikindı namazı kılınarak. Edımekapı aile kabrıstanına defnedılecektır. Mevlâ rahmet eylesın. Erzurum Mılletvekili RAİF DİNC 30101949 pazar gunü vefat etmiştir. Cenazesi. 31101949 pazartesi gunu KarJıcadaki evinden kaldırılarak. lkin di namazıru mutekaıb Kanlıca aile mezarlığına defoedılecektir. Çelenk gonderilmemesi rica olunur. Vapur, Köprüden: 12 30 ve 1.50 de. yelkeni gibi güm güm atarak kızın oturmakta olduğu kamaranın kapısma vardı. Kız kapıya geldi. İkisinin de gözleri buluştu. Ateş Yaşar bir cehennem zebarüsine yakışacak çatık bir sura'la ancak cennette meleklerin söyliyebileceği tatlı sözler söyledi, Korsanlar köşe bucak fcümelenrnişler, onu seyrediyorlardı. İhtiyar bir korsan, «heygidi genclik hey, çifte kumrular gibi sevişmeğe koyuldtdar. Ikisi de alabura oldu> dedi. Onun yanında duran bir genc <Ne sevişiyorlar yahu? Ateşin suratmı görmüyor musun? Provezza fırtınası gibi kararıyor» diye cevab verdi. İhtiyar gülümsiyerek. «Arabın suratı gibi kararması, kendini elâlemin karşısında ele vermemek isteyişindendir. Hem de belki sevdiğüıe kendi de kızıyordur. A! Avanak fırsat varken dolu gönülle lâçka skuta sev gitsin. Benim gibi tohüma kaçıp da çakal fihtiyar) olduğun zaman aşk kaç para eder?» dedi. Genc «iyi ama kız İspanyol!» demesi üzerine. ihtiyar, csevgi geldi miydi hudud mudud mu dinler?> diye cevabladı. Bir başka kürnede korsandan biri «ben bahis koşarım, Ateş abayı adamakıllı yaktı. Yahu bizim payımız vardır diye kızın altm dukatlarını kabul etmedi. Sanki biz denizlere zengin olmak için mı çıkt£k? Kim payını istiyor k p 3 dedi. Karşısmdaki, 4bak Nedim bu işte karar vermek Turgud Reise düşer ERİCH MARIA REMARQUE Pek yakmda M E L E K SİNEMASINA Yeni şerefler kazandıracaktır. Ankara, 30 (Hususîi Vcfatı derin bir teessür ya.ratan. C.H.P. eski Genel Sekreteri ve Kırklareli milletvekilı Nafi Atuf Kansunun cenazesi bugün saat 12 de öğie namazım müteakıb Hacıbayram camiinden törenle kaldırılarak ebedi istirahatgâhına tcvdi edilmişt.r. Tabut Türk bayrağına sarılmış bulunuyordu. Cenaze töreninde, Büyük Mıl1 3 4 5 6 7 8 let Meclisi Başkanı Şükrü SaM racoğlu, Başbakan Şemseddin Günaltay, Büyük Millet Meclisi to Başkanvekilleri, Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı N:had Erim, Bakanlar, C.H.P. Meclis >& Grupu Başkam, milletvekiller:, Cl BakanîTklar ileri gelenleri, profe sörler, Emniyet Umum Müdürü, C.H.P. ileri gelenleri ve dostları hazır bulunmuşlardır. Başta İnönü ailesinin olmak üzere, pek 00 çok çelenklerle süslü bulunan merhumun cenazes', bir kıta as•Soia.ır.. sağa: ker, polis ve izciler tarafmdan 1 Eskıden erlerin bellerinde taşıdıklarındaıı. 2 Haıajet ali.ak. selâmlanmıştır. 3 Taşı toprağı ayırır iki demzı birleşurir Uers okunmalı), ya\TU bu Simav gölünün kurutulması nun iki mıslınl yer. 4 Tersi «gaık kararlaştırıkh olalis mânasınadır. 5 Mevcud. çev» rilince çılîebyemn ayağında göronur. Kjitahya, 29 (Hususî) Shnav 6 Sekız saaülk dınleoır.emizin yarısı, bir emır .7 Tersi üzermden şölü, hali hazır durumile sazlık halinde oldugH için atlatıp geç.remez mânasına gelir. 3 ve bataklık Yerme. bende ve ko!e. alâkalı teknik elemanlar marifeYukandan cfağıya: tile tetkik ettirilmiştir. Bu tetkik1 Rehber ve onder. 2 Elde ta ler neticesin^e, bataklığın tamamile şınır icabında onunla sırt da kaşınır, ?man lâfı ile bıle, dondum. 3 İki bir sıtma epidemi mihrakı olduğu memleketin arasındaki. brr hayvanjn ve civarında bulunan 24 köyün dabağırtısı. 4 Tersi tanınır.lş blr ka imi surette sağbğuu tehdid ettiği dın sinema yıldızının ilk adıdır, in ve bu yüzden kurutulmasıııın kat'i sanların en hajsas teli. 5 Motbrlü raavnalar (coğul). 6 Bir ilimizln ve zarurf bulunduğu tesbit ediknişyarışı. şahıd. 7 Petrol çıkan ool tir. Kütahya Valiliği, göl kurutulgelerimİ2den, bir işaret sıfatı. 8 duğu takdirde civarındaki topraksız Çevrilince ebedi yaşayış raânasına ge köylülerin toprağı temin ve kısa lir, canın yongası. bir zamanda bu köylerin kalkınE^elki bulmaramn halledilmiş şekli masının da sağlanacağı anlaşılmış bulunduğundan, bu sahanın 1 2 3 4 5 6 7 8 kıırutulmasına Vilâyetçe karar verildiğini bildirmektedir. BULMACA a Ankaradaki bisiklet yarişi Ankara, 30 (Hususi) Bugün Ankarada 80 kilometrehk bir bisiklet yarışı yapılmıştır. 14 kişinin iştirak ettiği yarışı ancak altısı bitirebılmiştir. Kazananlar sıra ile şunlardır: Sadık Şen, Orhan Soda, Torkum Terziyan, Mehmed Haskık, Ispıro Aposolidıs, Ali Çetiner. • 1 • • • • •LJ Tek bacaklı atlet Frankfurt, 30 (a a.) (United Press): Sağ ayağını harbde kaybetmış olan Manfred Loos, son senelerde kazandığı derecelerle sakatlarm da sağlam insanlar gibi atletizmde muvaffak olabileceğini isbat etmiştir. Bu sene, Manfred 1.78 yüksek atlamıştır. Kendisi «en büyük arzum 1,80 i geçmektir» demekte ve arkadaşları buriu yapabıleceğine inanmaktadırlar. 1942 de Stalingrad önlerınde yapılan muharebe esnasında bu genc atletın sağ ayağını dızınden biraz aşağısından kesmek icab etmişti. Manfred, atlarken kendisine has bir teknik kullanır. Çıtanın 7 metre yakınına kadar koltuk değnekleri ile gelir. Bir kaç sanıye durduktan sonra koltuk değneklerinı fırlatır, eğilerek çıtaya doğru beş veya altı kuvvetli hamle yapar ve nihayet daha fazla eğılerek kendini çıtaruh üzerine fırlatır. Düşerken en mühim mesele, sol ayağı ile yerle temas eder etmez arkası üstü kuma düşmektir, buna bilhassa takma sağ ayağının bir kaza geçirmemesi için dikkat eder. Manfred .ariadaşlarına her zaman «dünyada en mühim şey iradedir» der. Onu tanıyan herkes 1,80 den, hattâ daha yüksekten atlıyacağına inanmaktadır. ŞEHIDLER KALESI Pek yakında Ankara Eskişehir Yeni K|E|H|KTET5TAIN U|Y|U|R|K|E !§ m N I İ L M A S TA YYÂREDE Filmin uzunluğu dolayısile seanslar 2.15 4.30 6.45 ve 9.15 te Yeni Park ve Sus'ta ve Asrî ' de Haikfilm |Y E 1 S •lo L A EM A|N I |T [M E|K A N | I K R İ I İ R İ I L MK • ÜU • s i t ı N|E • • Yardımsevenler Derneği Fatih şubesi Dikiş Yurdunun sergisi Yardımsevenler Demeğl Fatih şubesi Dikiş Yurdunun birlncl devre biçki dikiş kursunu brtiren 50 genc kızın imtıhanlan yapılmıştır. Muvaffak olanlar bu hafta törenle diplomalannı alacaldardır. Bu devre talebelerırinin vöcude gçlirdikleri sergi Fatih, Çamaşırcı sokak 14 numaralı Dikişevlnde açılmıştır. yordu. «Karaya haber veriniz. O« radaki yoldaşların atların iyilerini 6eçip biraz ot samanla ellerine ne geçarebilirlerseberaber Santa Marthaya yüklesinler, öteküeri ser best bıraksınlar> dedi. Bu haberi karaya götürenler orada ancak kırk süvari buldular. Öteki onunu Sessiz Mehmed peşi« ne tafcmış ve islâm köylerinin bu» lundukları dağlara doğru ilerlemeğe koyulmuştu. Sarı Hamdiyi de beraberinde götürüyordu. ve yolda «Allah vere de kızm başına bir fe» lâket gelmemiş olsa. Bana kardeşlerini almağa gideceğini ve kıyıya geleceğini söylemişti. Hiç de yalan söyliyecek bir kız değildi. Arbi bu yaşuna geldim, insan yüzünden Jüç çakmaz olur muyum? Hattâ n« olur ne olmaz diye, bize gece bu işaret vermesi gerekirse, fenerf beş kere yakıp söndürmesini tenbih etmiştim. Bu işaret şeklind» mutabık kalmıştık. Ah görsen Ham. di tıpkı Angeliki. Sanki Tanrı baba yüreğine acrmış, zavallı yavrucağımı bana göndermiş. Eğer o yavrucağı bulamazsam dünya bana zehir zembelek olacak. Fakat nedense içimden bir ses, bana hep «bulacaksın bire Sessiz! Bulacaîc«m bire Sessiz! • diye tekrarlayıp duruyor. Gözlerimde kızım tütüyor, şu dağdan gelen ardıç çalılarının kokusu yok mu? Sanki bana yavrumun kokusunu getiriyor. A» caba peygamber oldum da ya\TUmun kokusunu, Yusufun kökusuıw «Cumnuriyet» în tarihî tefrikası: 4 7 Yazan: Ateş Yaşar da müteessirdi. İhtiyara, «fidyei necat olarak vermek istediği bin altın dukat ile mücevherler, deniz yasalarına göre bizim savaşarak elde etmiş olduğumuz ganirnetlerdendir. Onlar zaten bizim malımızdır. Fidyei necat olarak onu kabul etmek demek, kendi maiiTniTi ki cnda bütün mürettebatm hisseleri vardır kın kurtarmak için gene kendimize vermemiz demektir. Bu saçmadır ve olamaz: O dukatlar ve mücevherat deniz kanunlarma göre, onda hakları olaalara dağıtılacaktır. Bu kanunları biz koymadık, siz koydunuz ve onları bizim tatbik ettiğimizden bir kere daha gadda»ane tatbik ettüıiz ve etmektesiniz. Bu işte son söz, bittabi reisimlz Turgud Eeise aiddir» dedi ve içini derjı derin çekti. Petruccio başını eğdi ve Dona Kandidanın bulunduğu karoaraya döndu. Ateş Yaşar ihüyarı kamara kapısına kadar harin gözlerle takib ettL İçinden, «bende b,u merhamet nereden doğdu? Arkadaşların ^ğlenoesi olacağız» diye düşünüyordu. İşte bu yürek yufkalığını gi Halikarnas Balıkçısı dermek için şimdi önlerine bir Ispanyol barçası mıdır, kalyonu mudur, karavellası mıdır ne karın ağrısı ise, onların birisi çıkmalı idi. Ne zalim heriflerdi onlar. Sen şipşirin kızı manastıra sokmağa çalış, ve sonra da kızm bu akibetten ken difini kurtarmağa çahşmasını büyük bir suç say. İnsan mıydılar şu İspanyollar? İşte ya! İspıanyada yakmadıklan kız kjzan, silâhsız insan kalmıyordu. Kıza karşı, kendisini gaddarhkla davranmak zorunda bırakanlar gene onlardı. Ah ne olurdu, ufukta bir tanesi gözüküvereydi? Dövüşmefc için, kanı sıcak sıcak kabarırdı, gönlünii kab zasından fulayan kılıcı gibi acının içinden sevincle azad ederdi Şimdi ise içi salayıp duruyordu. Sanki daracık ve kasvetli dar bir yerin duvarları arasma sıkışıruş gibi idi. O duvarlardan dışarıya atikp kurtulamıyordu. Ufuklar bomboştu. Bu merhamet de nereden gelmişti? Ne için içini boyle acıüp duruyordu. Onu boğmalı idi. Kaşlaruu çattı. Kıza. bir kaç söz söylemeli idi. Genc kanile atan damarları orsada yapraklanan flok Onun da ne karar vereceğini bilmek için keramet sahibi olmak gerekmez. Yaşar mesud olsun diye üstelik para da verir yahu!» dedi. Böylece bir kaç saat önce adı Nina olan gemi Halkuvata doğru dalgaları kırarken içinde hem cennete, hem de cehenneme aid olacağı sanılabilinecek sahneler cerevan ediyordu. Turgud Reis hiç vakit kaçırmadan güneye rota tutmustu. Kartajenanın bir kaç mil kuzeyindekj küçük koyda Santa Alarthaja gördü. Hemen beş gemisinin provalarım gemiye doğru çevirerek bütün hızile üstüne davrandı. Santa Marthanın provası kara tarafta idi. Kıçmdaki toplar büyüfe olsa bile beş geminin prova ateşile başa çıkamazdı. Santa Martha bir ok büe atılmadan zaptedildi. Turgud Rei? dağlardaki köylerde belki kaçmafe istiyen müslüman vardır diye, yir+ mi otuz defa kuru sıkı top attı. Kartajena dağları angılanarak inlediler. Turgudca, «yaptığım ış biraz tehlikelidir. Belki top sçsi Kartajenadan duyulur. Orada kuv vetli bir filo varsa üstümüze gelir Vâkıa gelse de evvel Allah haklarından geliriz. Fakat neye boşv boşuna yoldaş kanı dökmelı. Burada bir saatten fazla duramayız.» ~Bu sozleri söylerken gemi kasarasından, deniz kiyısındaki beyzirleri gördü. Atlar kişniyorlardı. Boyunları eğik. yeleleri uçuyordu Ağızlaımcian beyaz köpük çıkı Ağır siklet bokî şampiyonluğu Washington, 30 (a.a.) United Press •): Mılli boks federesyonunun son dört aylık lıstesıne göre, Ezzard Charles, kat'î olarak ağır siklet boks şampıyonudur. En kuvvetli rakibı Lee Savold olup diğer rakıbleri Bruce Woodcock ve Jersey Joe Walcott'tur. NewYork, Charles'i sampiyon olarak tammamakta ısrar etmek tedir. İngilizler de NewYork'un fıkrine iştirak etrr.ekte ve şampiyonun ancak may:s ayında yapılacak olan Charles Woodcock maçmdan sonra belli olacağını söylemektedirler. İ.Sporla Emniyet berabere kaldılar Günün ilk müsabakası İ5tanbulspor ile Emniyet arasında yapıldı. Takımlar, Hüsameddin Bö kenin idare ettiği bu maça şu kadrolarla çıktılar: İstanbulspor: Turan Saim, Kenan Mustafa, Kâmıl, Nevruz Şeref, Aydemir, Salim, Hidayet, Metin. Emniyet: Mehmed Muammer, Cahid Vedad, Celâl, Âdil Şabahaddin, Süreyya, Necdet, İbrahim, Şükrü. Bu sene büyük takımlara kar§ı çok güzel oyunlar çıkaran ve neticeler alan İstanbulsporun ilk nazarda, Emniyet takımı karşısında güzel bir netice alacağı tah min olunmakta idi. Emniyet, oyuna serî bir tempo içinde çok canlı olarak başladı. İstanbulsporlular. rakiblerinin bu oyunları karşısında birdenbire bocaladılar. Grikırırnzılı takım da bunu fırsat bilerek he Milletlerarası maçlar Budapeşte. 30 (a.a.) (Afp): Milletlerarası futbol maçmdâ Macaristan Bulgarıstana 50 galib gelmiştir. Paris. 30 (a.a.) (Afp): Dünya kupası futbol karşılaşmalarında Fransa ile Yugoslavya 11 berabere kalmışlardır. SAĞLIK DERGISİ Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlli» Dergıslnın 23. cu cılduıin 5. cl »ayul çıknuştır. Bu sayıda, yeni Malaria iü« larının tedavi kıymetlerl, sut çocuğu, hastalıkiajı ve mukayeseli olom ni» beüerı gibi yazilar vartbr.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear