Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CLMHIK1VE1 22 Ağnstos 1947 ıııınıııııııııııııııııııııııııııuııtnmuniinııınniiiii DENIZCILIK BÂHISLERI II Günün îktisadî Hâdiseleri Türk denizcileri Ortaçağ hayatmdan kurtarılmalıdır Haydarpaşadaki Yazan: Abidin Dav'er Bir kaç gün evvel, Cumhuriyet'ta çıkan bir yazımda, denizciliğimizin şimdiye kadar ihmal edilraiş, fakat mühim bir mevzuuna temas etmiştim. Bu da, takalarımızın ve diğer motörlü yelkenli deniz taşıtlarımızın bugünkü tekniğe uygun bir şekiide ıslahı lüzumu idi. 60,000 ton tutarmda 1000 kadar tekne kıyılarımızda çalışmakta, bunlarm bazıları yabancı limanîara kadar mal götürüp getirmektedirler. Bunlar, gerek tekneleri, gerek makineleri itibarile gelişi güzel bir tarzda yapılmakta oldukları için, yangm, batma ve devrilme gibi türlü kazalara uğramaktadırlar. Bu yüzden, bir çok mal ve can kayıbları olmaktadır. Halbuki bunlar, zamanımızın ileri gemi inşa tekniğine uygun bir şekil ve tarzda yapılsalar, bu kazaların ve zararların büyük kısmını önlemek müm kündür Bu teknelerin kusurlarını, değerli ve güzide bir gemi inşaiye mühendisirniz olduğunu, Gölcük yağ gemisi, Atak açık deniz romorkörü ve mayin gemisi, 3000 tonluk Yüzerhavuz gibi eserlerile ispat etmiş olan deniz binbaşısı Ata Nutku gibi bir mütehassısm düşüncelerine dayanarak göstermiştim. Teknik Üniversitemizde, büyük bir liyakatle hocalık da eden bilmem, kendisine profesör unvanını vermek lutfunda bulundular mı? Ata Nutku, yelkenli motörlü ticaret filomuzun tekne ve motör bakımından bugünkü durumunu anlattıktan sonra, bunlarda çalışan fedakâr ve sefakeş Türk denizcilerinin de acıklı halini ve limandaki mavna, salapurya gibi vasıtalarm kuEurlarını da anlattı. Bu yazımda da onun kıymetli görüşlerini ve düşüncelerini ,kendi müşahede ve mütalealarımla beraber arzedeceğim . ı * * * T rükleyip götürür. Bunlar, o zaman da bir çobanın elinde birbiri peşisıra mezbahaya giden mandalara benzerler. Kafile köprü gözlerinden geçerken, önüne bir mâni çıkarsa, mavnaiar şaşırırlar: birbirlerine girerler, dar bir kapıdan ağıla sokulmak isten9n mandaların, yahud da acele tramvaya binmeğe çahşan halkm halini andırırlar. «Dümenlerinde veya baş taraflarmdaki mavnacılar da ne kadar tipik insanardır. Bunlar, daha ziyade, denizde yorulmuş, yıpranmış ve artık iskelelerdeki kahve arkadaşlanndan ayrılraak istemiyen olgun denizcidirlcr. Fakat bazan denizdeki arkadaşlarmdan da fazla zor altmda kalırlar. Çektikleri zahmet ve meşakkat arttıkça onların sabır ve tahammülleri, mukavemet ve metanetleri de o nisbette artar. «Muhterem hocam Salih Murad Uzdilekle bir gün bir mavna görmüştük. Tek bir mavnacı kocaman bir tek kürekle bu heyulâ3'i vapurlann j'olundan ızaklaştırmağa çalışıyordu. Tek kürtke mehtaba çıkılsa bile, bir mavnayı, limanda vapurlarm yolundan çıkarmak, hattâ en inadcı, en asi deveye hendek atlatmaktan daha zordur. Mavnacı, bü;ün gayretine rağmen, battal teknesini, saatte yarım mil bile yürütemiyordu; 'akat bu lenduha işte nihayet yürüyordu ya! Ondan ötesi can sağlığı idi. Aceleye ne lüzum vardı! Vapurlarm üstüne, iskele dubalarına, ve köprü gözüne yaslanmca, küreği bırakır, kancaya sarılırdı. Bazu ve kanca kuvvetile de gideceği yere giderdi Allahım, bu, ne boşuna kuvvet ve vakit israfı idi. Hocam, mavnacmın bu acınacak halini seyrettikten sonra, Dünyanın başka taraflarmda insan bir kaza ile ölebilir. Biz ise, burada kazara yaşıyoruz; demişti. Bu mütehammil ve sabırlı, bu fakir e fedakâr mavnacı, kendisine ne verilmişse, onu sürüklemeğe ve yürütmeğe çalışıyordu. Herhalde kabahat onun de;ildi. Liman vasıtalarımızı yenileştirir e arttırırken bu mavnaları da modernize etmek, artık ağacdan çeliğe geçmek gerektir.> *** Bu da, benim bir müşahedem: Iki ay kadar oluyor. Bir akşamüstü, limanda, muazzam bir Amerikan şilepinin getirdiği iki büyük otobüs birer mavnaya ükletilmişti Mavnaların kısa ambanna sığmıyan otobüsler, bunların üstünde, yarısı içeride, yarısı dışarıda, şaha kalkmış bir vaziyette ve adeta askıda duruyorlardı. O sırada âni bir bora patlasa, yahud sert bir rüzgâr esse, bu derece muvazenesiz şekiide yüklü olan bu mavnalar devrilir ve iki kıj'metli otobüs dibe giderdi. Bereket versin ki bava sükunetini muhafaza ediyordu ve ;onuna kadar da etmiş olacak ki küçük bir çocuğun sırtına bir piyano sandığı yüklenmişe benziyen mavnaların, kaasız belâsız, otobüsleri rıhtıma çıkarmış olduklarını ertesi gün gördüm. Devlet Denizyolları Idaresinin Mısırdaki Ingiliz malzemesinden aldığı 16 çıkarma gemisinden 2 tanesi geldi. Ötekiler aylardanberi gelemiyor. Anlaşılan Mısır limanları Istanbuldan takriben 800 mil mesafede değil de Pasifiğin en şimalindeki Alaskada olacak ki hâlâ bir :ürlü gelemediler. Gelen iki çıkarma »emisi 350 dedveyt yani hamule tonluk re yüklü iken 7,5 mil yapan, baş tarafarında iki yana açılan kapıları ve araba vapurları gibi iskele köprüleri bu;unan liman hizmetleri için çok pratik ;etnilerdir. Çok işe yaramaktadırlar Inşallah ötekilere de yakmda kavuşuruz. *** Muhterem Ata Nutku ile görüşmemiz neticesinde edindiğim fikir ve kanaati şu maddelerle hulâsa edebilirim: 1 Takalar ve emsali motörlü yelkenlilerimiz için bir kaç tip ve büyükükte örnek tekne resim ve plânları hazırlamah, bunlarm motör kuvvetlerini tayin etmeli, mürettebata daha rahat yerler ayırmalı; ve artık bundan sonra yeni gemileri, yalnız bu standard tipler üzerinden inşa ettirmeli. 2 Liman hizmetleri için, yeni mavna yapmaktan ve eskileri tamir etmekten vazgeçerek bunların yerine. şat ve barç denilen büyük teknelerle motörlü çıkarma gemileri ikame etmeli. 3 Topyekun 60.000 tonluk 1000 kadar motörlü yelkenlide çalışan binlerlecefakeş gemici için de, vapurlar ve şileplerde çalışan denizcilerimiz hakkında kabul edilen prensiplere uygun şekiide hayat, çalışma ve içtimaî yardım esasarmı. tedricî surette, tatbika başlamalıdır. Kısaca bu cesur, fedakâr Türk vatandaşları ilk ve ortaçağ denizcilerinin yaşadıkları hayatı yaşamaktan kurtjrılmalı ve başıboş bırakılmamalı; meslekî bir teşkilâta bağlanmalıdır. Krebzol ithalâtının durdurulması isteniyor tstanbul deri ve kauçuk »anayicileri, krebzol ithalâtının, bu sanayün gellşmesine engel olduğun.u ileri sürmektedirler. Sanayiciler. önümüzdeki pazartesl günü Bölge Sanayi Birliğinde bir toplantı yaparak bu hususu görüşecekler ve Ticaret Bakanhğına müracaatle. krebzol ithalâtının durdııralmasını istiyeceklerdir. Dağıtılacak teneke ve çuval Dağıtılmak üzere Vilâyet emrine 100 ton teneke, 100.000 metre çuval, 200.000 metre de kanavjçe verilmiştlr. Bir çocuk kayboldu Samatyada Hacıkadın çeşmesl karşısında IS numaralı evde oturan Halil Ulunehirin oğlu 16 yaşında Halil, bayramın birinci günü evden çıkmış, bir daha dönmemiştir. Halil, aklından hafifçe hastadır. Kendisinln nerede olduğunu bilenlerin yukarıki adrese malumat vermeleri rica edilmektedir. hâdise! Başbakan hakkında bazı sözler söyleyen Saraceddin, dün tevkif edildi Bayramdan bir gün evvel, Haydarpaşada Başbakan Rsceb Peker hakkında bazı sözler sarfettiği için zabıta tarafıadan yakalandığını yazdığımız Sarajeddin adicdaki şahıs Kadıköy savcılığına teslim edilmiştir. Bellibaşlı bir ikametgâhı ve iji olmadığı anlaşılan sanık, bizzat Kadıköy Savcısı Fazıl tarafından sorguya çekilmiş. söylediği sözleri aynen tekrarlamıştır. Ceza kanununun 159 uncu maddcsi gcreğiace hakkında kanunî takibatat girişilen Saraceddine Izafe olunan suç. hükumetin şahsiyeti ır.aneviyesini tahklr cürmüaür. Bu sebeble sanık hakkında âmme davası açılabümek için Adalst Bakanlığınd3n izin istenmiştir. Dün Kadıköy sulh ceza .:arg;çhğına teslim edilen Saraceddin, buradaki sorgusunu müteakıb tevkif edilmiş, ÜEküdar Cezaevine yollanmıştır. Sanık hakkındaki durjşmaya Agırcezada başlanacaktır. Orta öğretim okullarında kayıdlara eylulde başlaıııyor Orta öğretim okullarında yeni öğrenci kaydına 1 eylulde başlanaeak ve kayıdlar 1 ekimde nihayet bulacaktır. Devlet ortaokul. lise bitirme ve olgunluk lkmal lmtihanları 27 eylulde bitirilmiş olacaktır. Kuleli ve Maltepe Askerî Liseleri Kuleli ve Maltepe Liselerinin dünden ltibaren Konya ve Akşehirden İstanbula nakillerlne başlanmıştır. Her İki askeri lise de Çengelköyünde eski mekteb binası İle kıjlalara yerleştirileceklerdir. Beylerbeyinde ortaokul tstanbul Milll Eğitim Müdürlügü Bogazın Anadolu yakası ortaokul ihtiyacını karşılamak üzere Beylerbeyl sarayı ittisalinde bıi iş« çok elverisll bir binanın tahsisüıi Milli Eğitim Bakanlığından rica etmiştir. Meclis Başkant Ankaraya döndü Büyük Millet Meclisi Başkanı General Kâ:ım Karabekir, dün Ankaraya gitmi?tir. Çalışma Bakanı Dr. Sadi Irmak Ankaraya gitti Çalışma Bakanı Dr. Sadi Irmak dün «a>ah Çalışma Müdürlüğüne giderek Işçi temiilcllerlle görüşmtiştür. Bakan, bundan Eona, C.H. Partisine gideıek parti müfettişi Dr. r a2il Şerefeddin Biirgeyi makamında ziyaret etmiş ve saat 14 te Ankaraya hareket eylemiştir. V7aliyi ziyaret edenler Eski Irak Başvekiü ArshadelOmarl fehrimize geimiş, VaH ve Belediye Reisi Lütfi Sırdarı ziyaret etmiftir. Papanın Türkiye nezdindeki mUmessill Eke'.âns Monsenyör Andre Cassula dün Vilâyete gelerek Vali ve Belediye Reisi Lutfi Kırdarla görü?müştür. AHlned Demir Ankaraya gitti Emniyet Umum Müdürlüğüne tayin cdllem !stanbul Emniyet Müdürü Ahmed Demir dün ,eni vazifesine başîamak üzere Ankaraya hareket etmiş, istasyonda Vali Lutfi Kırdar, Sıkıyönetim Komutanı General Asım Tınazepe, Vilâyet erkânı ve arkadaşları taraından uğurlanmıstır. Bir Tekcl heyeti de Amerikaya ve Avrupaya gidiyor Tekel Genel Müdurü Hüsnü Kortel. yanında Tekel uzman müşaviri Kenan Yalter ve Mureddin Esad olduğu halde yakında Amerikaya gidecektir. İstanbulda kurulacak yeni sigara fabrikası için bir Amerikan firmasile anlaşmaya vanlmıştır. Tekel heyeti Amerikada, tütünlerimizin fabrika tesislerinde tecübelerini yapacak, Amerilfaya daha fazla Türk tütün ihrac imkânlarmı arayacaktır. Heyet İngiltere ve İsviçreye de uğnyacaktır. Sismoloji kongresi Strassburg'da toplanan milletlerarası sismoloji kongresine iştirak eden Kandilli Raiadhanesi Müdürü Kemal Erkmen ile mua•ini Osman Sıpahioğlu. Fransa, Belçika ve 'ngiltere rasadhane ve enstitülerini de ziyaret ettikten ve tetkiklerde bulunduktan eonra şehrimize dönmüşlerdir. Ressam Ruhinin sergisi Merhum ressam Ruhi Beyin eserlerinden mürekkeb bir resim sergisi dün Beyoğlu Halkevinde merasimle açılmıştır. Sergide üstadın hayatta yaparak muhtelif sergilerde teşhir ettiği resimlerile son günlerinde çaıştığı tuvalleri de bulunmaktadır. Sanat hayatında mucadeleci ve inkılâbcı olan Ruhi Bey, resimde de milli ve mahallî motifleri resmetmiîtü:. Kendisinln Türk tanatına olan hizmetleri büyüktür. Kanser Birliğine iştirak edecek delegelerimiz gittiler Milletlerarası Kanser Birliğinin Missourideki St. Louis'de toplanacak olan kongresine memleketimlz namına delege olarak lştirak edecek olan Dr. Perihan Çambel İle İstanbul Üniversitesi Radyoloji Enstitüsü Direktörü Prof. Dr. Tevfik Berkman, dün uçakla Amerikaya hareket etmişlerdir. Kurbağalıdere köprüsü Bize bildlrildiğine göre, Kadıköyündeki Kurbağalıdere köprüsünün üç ayağından kisi çatlamış ve köprü tehlikeli bir duruma düşmüştür. Alâkadarlarm nazarı dikkatinl celbederiz. Harb biteli yıl ^ g ^ ^ lar geçti. Dünya ik r ^ ^ ^ ^ ^ tisadı hastalıktan kurtulup, dik ve • sağlam hale gele I medi. Onu dirilt | meğe tedbir aranmıştır. Fakat, bulunanlardan müsbet fayda almamamıştır. Tedbirler, dünya paralarının değer muvazenesini yeniden kurmak için onları lâyık oldukları hizalara getirmek, viraneye dönen memleketlere yardıma koşmak, daralan ticarete ufuk açmaktı. Bu güç işleri görmek için, üç de teşkilât kuruldu. Adına Bretton Woods teşkilâtları denen, bizim de girdiğimiz, bu üç teşkilâtın temeli üç yıl önce temmuz 1944 te atıldığı halde, dünya iktisadı ;elişememiştir. Dünya paraları hâlâ hizalarını kaybediyor, harab memleketlerde ot bitmekte, gümrük duvarları ve tahdidli ticaretler olduğu gibi durmaktadır. Bereket versin ki, son haftalarda ortaya Marshall plânı diye bir teklif atılmıştır. Bu sayede, çoktandır boşlukta merhamet arayan uzanmış kollara, dişe dokunur maddî bir yardım sunulmak ümidi parlamıştır. Dördüncü tedbir olacak olan bu Marshall plânında, dünya iktisadını kurtaracak tesirli vasıtayı görmek mümkündür. Fakat, engel çıkar, bu da ötekilerin akıbetini paylaşırsa, beşinci ve altıncı tedbirleri araştırmak lâzım gelecektir. Halbuki, zaman dardır. Londra piyasasında son günlerde başhyan sukutlarm başka yerlere sirayetinden irkilmek gerekiyor. *** Bretton Woods teşki'ıâtı dünyanın acele beklediği yardımlara cevab verecek mükemmeliyette olmadığı için, onlardan müsbet fayda alınamadı. Bu teşkilâttan birincisi olan milletlerarası para sandığı, dünyanın dörtgözle aradığı dolarları verecek durumda bulunmuyor. Zira, sandıkta toplanması lâzım gelen dolar veya onun muadili altın yoktur. Sandığa giren elli kadar memleketin bir kısmı oraya aidat adile verecekleri bclirli altın ve dolarları verememişer, kendi paraları üzerine faizsiz ve satıîamaz bonolar yatırmışlardır. Sandıktan para almak da güçtür, bunun formaliteleri ağırdır. 48 sahifelik 20 fasılda açıklanan formaliteler, acele iş görmek istiyen bugünkü dünya memleketlerinin işine g«lmiyor. Bu zamanda, çok daha çabuk işliyen bir para fonuna ihtiyac vardi i Yardım bankasına gelince, maalesef bu banka tamamile ticarî esaslar üzerine kurulmuştur. Yani tehlike riskye girmek niyetinde değildir. Halbuki, bir kaç istisnaolan sarfınazar, bugün hangi memleket var ki, oraya, riske girmeden imar borcu verilebilsin. Bir çokarmm ne olacakları belli midir ki, oniardan, banka tabirile, (kavi teminat) beklensin. Istihsal yetkileri o kadar az, ktisad muvazeneleri o kadar bozuktur ki, onlara, normal zamanların şartı, şurutu ile borc vermeğe imkân yoktur. Zaten, bu şekiide parayı dünyanın diğer ticaret ve sanayi bankaları da vermektedir. İstiyen. biricik milletlerarası imar bankasına gideceğine, dünyanın öteki bankalarına pekâlâ taşvurabilir. Bu sebeblerden dolayıdır ki, açıhşmda 9,1 milyar dolar gibi mahdud sermaye ile kurulan ve bugüne kadar NewYork piyasasında çıkardığı tahvilâtı pek kapışdmıyan bu bankanm, eğer ciddî müdahalelerle tamir ve ihyası düşünülmezse. dünyanın imarcılığı şerefini kazanması güç olur. Nihayet, milletlerarası ticareti tanzim teşkilâtmdan da bugüne kadar fazla bir şey almamamıştır. İsviçrede aylarca süren toplantılarm sonu gelmemiştir. Hedef diye gösterilen dünyanın tek taraflıdan çok taraflı ticarete geçmesi usu lünün esasları hâlâ beiirtilemedi. Zaten milletlerin halledecek gündelik o kadar çok ticarî işleri var ki, bunları çözmeğe vakitleri yoktur. Nerede kaldı ki, geleceğin uzun vadeli ticaret usullerini fikir selâmeti ve görüş birliğile bulup ortaya koymağa gücleri yetsin. Bu iş. belki diğerlerinden de güçtür. Yıllardanberi yükselerek aşıbnaz hale gelen gümrük duvarlarını birbirine gözetleye gözetleye ayarlamak suretile indirmek kolay olur mu? Düğüm haline gelen ticaret tahdidleri birden kalkar mı? *** Harbden kurak ve çorak çıkan dünya iktisadına ancak Marshall plânı gibi müsbet bir plânla yardım edilebilirdi. Cansız dünya iktisadını diriltmeğe yarayacak başka çare görülmemektedir. Anlaşılıyor ki, yukarıki üç teşkilâttan bir şey beklemek için, önce Marshall plânının dünya iktisad zeminini hazırlaması lâzım geliyor. Onların mahdud yardımlan (buna da şükür demek lâzımdır), eğer bir dereceye kadar fayda verebilecekse, bu ancak dünyadaki bir çok tediye muvazenelerinin derhal kurtarılmasmdan sonra obcaktır. Bu acele yardım olmadan, ne para sandığı, ne imar bankası ve ne de çok taraflı hür ticaret çahşmaları dünyayı çıkar yola götüremiyecektir. Herşeyden önce, Marshall plânının vadettiği yıkılan dünyaya canlandırma nefhasının üfürülmesi lâzım geliyor. Seven erkek ve kadının kahramanlık ve fedakârlık destanı • Yazan: kurtaracak k hakkında termiştir ki, harb sonrası ticarl ve mall konuşmalar harb ön cekilerinden serttir* Bu konuşmalar sonunda, memleketleri hemen tercihli ve tercihsiz diye ikiye ayırmışlardır. Türkiye sonunculara sokulmuştur. Bundan 19 ay önce, ingiltere ile Amerika arasında milyarhk istikraz mukavelesi müzakeresinde, Amerika Brottpn Woods'un yürürlüğe girmesine muvafakat etmesini Ingiltereye şart koşmuştu. Fakat ,Brotton Woods yürümedi. Şitndi, Marshall yardımı için Amerika gene aynı şartı üeri sürecek mi? Öyle ise, bu sefer yardıma giren 16 Avrupa devletine birden hitab etmek lâzım gelecek İhtimal içinde olan bu halde, muhtac milletlerin. bu güç işler ve az yardım sağlar teşkilâtlarm temelden ıslahım istemeleri mümkün görünmektedir. Dr. Nizameddin Âli SAV Roof da ne ola ki? ir okuyucum bana yazdığı mektubda, gazetemizde, Taksim gazinosunun bir ilânın«Taksim Roofta Swiug kralları» Diye bir ibare gördüğünü ve bunu önce bir tertib sehvi sandığuıı, fakat başka gazetelerde de aynı ibareye rasladığını, bu acayib «Roof» sözünün ne demek olduğunu soruyor: Okuyucumun dikkatine çarpan bu ilânı ben de gördüm. «Roof» ingilizcede «dam» demek olduğuna göre, bizim Leblebi Mehmedin, Swing kralları dediği dansörler ve dansözleri, mart kedileri gibi, Taksim gazinosunun damında oynattığını anladım. Nunıara yapan artistlerin çoğu, kendilerinin cebine girecek paraya bakarlar; onlar için, marifetlerini gösterdikleri yerin ehemmiyeti yoktur. İsterseniz salonun ortasında, isterseniz bahçedeki sahnede, isterseniz, pavyon adı vcrilen loş, bodrumda, yahud da teras denilen havadar yerde... Şimdiye kadar bu saydıklarunın hepsi Taksim gazinosunda vardı; yalnız Roofta yani darada dans numaraları yoktu. Uşenmedim, Mehmede telefon ettim: Roof, dam demektir. Şimdi bir de dans numaralarını ve seyricileri dama mı çıkarıyorsun? Bu dam nerededirve bu dam modası nereden çıktı? Roof dediğimiz yer, eski yazlık terastır. Kışın aşağıdaki pavyonun yerine yazın yukarıdaki terası açarız. işte şimdi oraya Roof diyoruz. Kinıseniu bilmediiH bu ingilizce kelimeyi kullanmak nereden aklınıza jeldi? Neye öz türkçe «dam» dururken «roof» diyorsunuz? Dam dersek kibar müşterilerüniz kızar, dama çıkmazlar. Hem şimdi ingilizce ve amerikanca moda değil mi? Onun için biz de Roof dedik. Amerikada da böyle damlarda roof denilen eğlence yerleri vanruş. O zaman aklıma geldi. Amerikada da bazı gazinolarda, hattâ 360 metreye kadar yükselen binaların en üst katlatında, bazı büyük mağazalarm damlarında roof denilen eğlence yerleri vardır. Hattâ Paristeki büyük mağazalarm en üst katında da teras denilen dam kahve ve gazinoları açılmıştır. L'çağın ilk gelişme devrinde me.şhur Fransız pilotlarından biri Galeries La Fayette mağazasının damına inmek maharetini göstermiş ve çok alkışlanmış, takdir edilmişti. İngilteredeki büyük mağazalarm damında da böyle kahveler olup olmadığını pek iyi hatırlamıyorum amma Berlindekilerde vardı. Bedbahl Berlinin bu büyük mağazaları, yanıp yıkılmadiyse şimdi sahtiyan kokulu, çapulcu Moskof askerleri oralarda safa sürüyorlardır. Meşrutiyetin ilk yıllarında, Beyoğlundaki Karlman mağazasının şimdiki kapalı Yerli Mallar Pazarmın damında da bir garino açılmış ve orada .{ay ve kahve içnıck Beyoğlunun tatlısu freakleri ve onları taklid eden Türkler arasında moda olmuştu. Hulâsa insanlar da, k«diler gibi, dam safasından eskidenberi hoşlanırlar. Hele manzarası güzel bir dam olursa... Şimdi gelelim şu «roof» kelimesine, neden gazinonun bu kısmına türkçe bir isim kovmadılar diye içerledim. bir defa ingilizce imlâsile «roof» yazılan bu kelime «ruf» okunur. Herkes ingilizce bilmediği için bunu türkçe olarak okuyacaklardır ve bu söz büsbütün garibleşecektir 1909 da açılan Mebusan Meclisinde, Osmanlı Imparatorluğunda yaşıyan her ırka mensub mebuslar, «bütçe> kelimesini tam Fransız şivesile büdceden baslıyarak botça, bödçe, butce, butça gibi türlü türlü telâffuz ederlerdi. İngilizce roof da şimdi bu hale düşecek! Mademki «dam» sözü «mondain» ler, «snob» lar ve züppeler tarafından hoş görülmüyor ve roofu da öz türkçe scvenler beğenmiyorlar; ben bir ad bulayun dcdira: Teras (terasse) fransızcadır. Taraça pek iyi bilmiyorum amma italyanca ve ispanyolcaya benziyor. Balkon (balcon) fransızcadır. Evlerin zemin katında bahçeye doğru uzanmış balkonlar için kullanılan veranda diye bir kelime daha vardır ki bu da, lugat kitablarına göre Hindistandau gebne bir söı imiş! Osmanlıcada eskiden dam üstündeki balkonlara, görüş sahalarının genişliği dolayısile «cihannüma» derlerdi. Bu da öz türkçe değildir. O halde, «Taksim Roof» yerine «Taksim Dam» demekten başka çare yok. Bu güzel isim pekâlâ moda olabilir ve kedilerin aksine olarak bu isme kızanlar dama çıkmazlar, kızmıyanlar da dama çıkarlar Mesele kalmaz. Nizameddin Âîi Bretton Woods teşkilâtlarının zayıflığı şiandi daha iyi anlaşılıyor. 3 yıl önce bu teşkilâtlar için anlaşmalar yapılırken, dünyanın harb felâketlerinden çabuk sıyrılacağı ümidi vardı. Bu ümidle anlaşmalar, alışılan iktisad routine'nine göre yapılmışür. Para sandığma müracaatte belirli nisbetler esas tutulmuş, imar bankasına başvurmada imar plânlarınm bankaya giren memleketlerin kabul ve tasdikı şart konmuş, çok taraflı ticarete geçmek o kadar kolay zannedilmişti. Bu sonuncu mütaleanm tersine yeni bir misal verilebilir. Daha geçende Amerika ile İngiltere arasmda bir istikraz mukavelesinin tefsiri münasebetile, en fazla ve az cnazhan müsaade devlet anlayışı üstünde çıkan tartışmalar gös Sav İKTIBASLAR Batı medeniyeti cökmek tehlikesinde Yerıi bir harbin, bugünkü mede sediliyor. Halbuki, bir yazısını Ingiliz tarih ve içtimaiyat âlimi dev~\ne kavuşsak bile, medeniye ğini üeri sürmekte ve bunu. niyeti mahvedeceğinden sxk sık bahaşağtya iktibas ettiğimiz tantnmış V. A. Demant, yüz senelik bir sulh timizin gene çö'îcme/cte deram edeceilmi bir görüşle tahlil etmektedir. II Ata Nutku, yelkenli motörlü teknelerde, binbir meşakkat içinde, hayatlarıru kazanmak için çalışan ve sık sık kazalara kurban giden fedakâr hattâ onlara kahraman demekte de hata yoktur Türk denizcilerinin bugünkü durumunu şöyle anlattı: < Taka, çektirme veya mavna her Be olursa olsun bu tekneierin baş taraflarmda, bu denizcilerin batmalarına ve istirahat etmelerine tahsis edilmiş olan yerleri, bilmem, gördünüz mü? Görmedinizse bu zavallı insanların çektiklerini tasavvur dahi edemezsiniz. Onlar, buralarda katranh halatlarla kucak kucağa küflü, bazan da ıslak yelkenlerin üstünde veya içinde, yazın don gömlekle, kışın da yarı ıslak elbiselerile uykuya dalarlar. Burası aynı zamanda, mutfak da olduğu için bir tarafta da bakır tencerelerinde yemeklerini pişirirler. Kışın buraları dumanla ısmır ve tabii içeride i kiler de dumandan boğulur. Bu yerlerin lumbuzu yoktur; manikası yoktur; baştaraftan ve dapdaracık olduğu için, hattâ dönecek yeri bile yoktur. Buraya geminin zincirini de alırlarsa ne zararı var? Halatlar, yelkenler arasında bir de demir zinciri bulunsun! îşte bütün gün, mevsimine göre, güneş, yağmur, kar altmda, denizin savurduğu tuzlu su ile mecburen yıkanarsk gözleri yanan denizci tnotörün sarsmtısı, gürültüsü, ve pis egzost kokusile yarı baygm bir halde, geceleyin burada istirahat eder. Tekne denizde ise rüzgâr, fırtına azgın dalgalar, ölüm tehlikesi onun uyumasına değil, uzanmasma bile müsaade etmez. Limanda ve emniyette ise, yorgunluktan bitkin bir halde, bu kümeste, ölü gibi uyur. İşte kıyılarımızda nakliye güçlüklerimizi başaran fedakâr gemicinin istirahat hakkı bundan ibarettir. Onların, bu kadar yıpratıcı ve zalim olduğu için «yırtıcı» diyebileceğim teknelerini ıslah ederek kendilerini, çok müstahak oldukları istirahate biraz daha kavuşturmak millî ve insanî bir borc dur. Haydi gözümüzden ırak oldukları için, bu Türk delikanlılarını ve çocuklarını düşünemediğimizi, teknelerini ve hallerini ıslah edemediğienizi mazur görelim. Fakat limandaki «ehlb diye vasıflandıracağım mavna ve salapurya gibi tekneleri de ele almamış bulunuyoruz.f Böylece kıymetli mütehassısımız, sörü limandaki mavnalara nakletti: « Limanda çalışan mavnalarm sayıeı limana girip çıkan yükü yeter süratle alıp vermeğe müsaid midir, değil midir? Bu ciheti tetkike lüzum görmüyoram. Çünkü bahis bu, değil; mavnaların yük taşıma bakımından kifayet dereceleridir. Vaktile yel£enle yürümek için yapılmış ve bu yüzden başı kıçı sivri bir şekil almış olan kuruzlu, dar, hattâ narin mavnalar, direk ve armalarmdan soyulup da gemi bordalarından yük almağa tahsis edilince, bu iş için tamamile kifayetsiz olmuşlardır. Ağır bir yük almca belleri bükülüyor, omurgaları eğiliyor. Büyük hacimdeki bir yükü veya iri çapta bir ambalâjı alacak cesamette ambarları yoktur. Halbuki gemilerden yük alarak rıhtıma veya iskelelere çıkaran mavnalarm narin olmaları hiç de lüzumlu değildir. Çünkü, bunlar liman dahilinde çalışarak yedekle çekiliyorlar ve yedekleyen romorkörün makine kudretine ve birbiri peşine takılan teknelerin sayısına göre, ancak ve azamî 45 mil süratle gidebiliyorlar. Eskisi gibi yelkenle hareket etmediklerine göre, onları hâlâ eski şekiide yapmakta lüzum, mana ve fayda yoktur, bilâkis zarar vardır. Liman işleri için, biz de, Avrupa limanlarında kullanılan şat ve barç tipi tekneler yapmalıyız. Bu su. retle aynı malzeme ile daha fazla yük olabilecek oturaklı, muvazaneli, geniş ambarlt taşıtlar elde edebiliriz. Mavnalar, haricl manzaralarile de geriliğin, ihmal ve lâkaydinin su üstündeki nümunelerini teşkil ederler. Kara zift bir miktar ayıblarını örtmese, utanclarından büsbütün suya kömülecekler! Ben, mavnaların Halicde sürü halinde duruşlarım yazın suya girmiş mandalara benzetirim. Bu kapkara,' mandalar, mavi sularımız Ve mavi göklerimizle tacn bir tezad halinde, sırtlarmdaki ağır ve kıymetl yükleri örten brandalarla mütevekki »e hareketsiz uyuklayıp dururken bir yomorkör gelir; sırtsırta yatan bu acayft mahlukları uyandırır, karıştırır, daJJrbr ve bir kaçını arkasına alarak sü Eyüb Halke\i Reisliği C.H.P. Eyüb ilçe idare kurulu tarafından, Eyüb Halkevi Başkanlığından çekilmesi İçin avukat Taceddin Çoşaya tebligat yapılmıstır. Bunun üzerlne Taceddin Çoşa, il İdare kuruluna başvurmuş ve il idare kurulu, Eyüb ilçe idare kurulunun hareketini tüzük hükümlerine aykırı bulmuştur. Halkevi başkanı, vazifesine devam edecektir. Kabataş vapur iskelesi Devlet Denizyolları İdaresi 270,000 lira sarfile Kabataşta büyük bir vapur İskelesi insasını eksiltmeye koymu^tur. Bu iskeleye aynı zamanda araba vapuru da yanaşabilecektir. Yakında Üsküdar iskelesi de aynı zamanda iki vapur yanaşabilecek bir hale konacaktır. Düğünden dönerken karısını yaraladı Beşiktaşta Çırağan caddesinde 44 numaralı dükkânda kunduracıhk yapan Mehmed Ali Türkmen adında biri evvelki gece yanında karısı Zehra olduğu halde bir düğünden dönerlerken aralarında kıskanclık yüzünden kavga çıkmıştır. Karı koca arasında bir müddet sokak ortasında tartışma olmuş ve bu sırada Mehmed Ali kunduracı bıçağını çekerek Zehrayı müteaddid yerlerinden yaraUmıştır. Yaralı kadın Beyoğlu Hastanesine kaldmlmış, Mehmed Ali yakalanarak bakkında takibata başlanmıştır. Kadının elinden çanta kapan hırsız Beyoğlunda Tarlabaşmda Küçükyazıcı soka ğında 13 numaralı evde oturan Ayşe adında bir kadın evvelki gece Sakızağacı caddesinden geçerken önüne meçhul bir adam çık mış, içir.de 603 lira bulunan el çantasını zorla elinden kaparak kaçmıştır. Zabıtaca yapılan araştırıp soruşturmalar neticesinde bu cüretkâr hırsızın maruf sabıkalılardan Muzaffer olduğu tesbit edilmiş, yakalanmıştır. Muzaffer suçunu itiraf ettiğinden dün Savcılığa teslim edilmiştir. RRHİBFNiN FOTO SABAH'fa AMBER Bu muazzam şaheser romamn tarihî resimler İKİNGİ CİLDİ ÇIKTI. Arif Bolat Kitabe«. IOO KB. Dünyanın bugün içinde bulunduğu gösterir: Günlük hayattaki içtimai dübuhranı bir medeniyetin çöküşü olarak rüstlük azalır; klan yahud komşuluk tavsif etmek istiyorum. Bir içtimaiyatçı şuuru yerine mütecaviz milliyetçilik ve tarihçi olmak sıfatile bu vasfı yalnız başgösterir; ferdler arasmdaki bağlar en doğru değil, aj'nı zamanda en te çözüldüğü için, devlet cnaşerî bünyeyi menniye şayan bir teşhis olarak veriyo kurmak hususunda zor kullanmağa rum Zira, medeniyetimizin yaşıyacağı mecbur olur. nı ve bugünkü derdin daha iyi siyasî, *** iktisadi, hattâ ahlâkî prensiplerle tedavi Cemlyet, vakıâ, bir organizma değiledilebileceğini düşünür ve ona göre hareket edecek olursak bu çöküşün tam dir; fakat mekanizmadan ziyade orgabir mahvoluşa kadar gideceği kanaatin nizmaya yakındır Onun için, istihsal ve deyim. Halbuki, Batı medeniyetinin, dare işlerinde fazla mekanikleşen bir bundan evvelki medeniyetlerin çökö cemiyet, midesiz, kalbsiz ve cinsiyetsiz şünde görülen ârazla mukayese edildiği bir beyne benzer. . . ,. . . . takdirde çok daha geniş bir ölçüde in I Medeniyetimiz bu noktaya çoktan hitat emareleri gösterdiğini kabul ede varmıştır. Bugünkü sınaî ve iktisadî cek olursak, yeni bir medeniyetin to muvazenesirlik kendine mahsus bir mehumlarmı şimdiden ekebiline. Medeni kanik kültür husule getirmektedir ki yetler, daima, çökme ihtimalleri evvel bu da, daha evvel bahsettiğim, insanlar den görülmedikleri için inhtat etmiştir. arasındaki tabiî bağlara tufeylî surette Bugünkü medeniyelin mahvolmak ü arız olan bir şeydir. zere bulunduğunu ileri sürerken, yeni Bazılan, bu esas bağların tamamile harb usullerinin geniş ölçüdeki imha sökülüp atıknasına ve onun yerine madtehlikesin; bahis haricinde bırakıyorum. dî bir kültürün kurulmasına taraftardırZira, Ondokuzuncu asırda olduğu gibi lar. Ben ise, böyle bir hareket hattı tuyüz senelik bir sulh devresine kavuş tulacak olursa yalnız Batı medeniyetisak bile, medeniyetimiz gene tehlikede nin değiî, cemiyet hayatınm da mahvodir. lacağı kanaatindeyim. Çünkü cemiyeBatı medeniyeti, Yunan ve Roma me tin en maddî hayat mecnbaı topraktır ve deniyetinin tarihe karıştığı Ortaçağdan gerek şuur, gerek medeniyet buradan sonra teşekkül etmeğe başlamıştır. doğmuştur. Ferdlerin ve azınhkların hakları, ka, Bugünkü buhranın halli için basit bir nun karşısında herkesin müsavi oltnası, çare gösteremem. Fakat, bence, siyaset hükumetin bir adalet vasıtası olarak iş ve terbiye sahalarında, hastahğı sıhhat görmesi, ferdlerin devlet müessesesinde zannetmekten vazgeçip, hiç çekinmeden temsil edilmesi gibi. uğrunda çarpıştığı hastalık olarak kabul edecek olursak mız prensipler, yani umumî tabirile de bir kurtuluş çaresi bulunabilir Halbuki mokrasi, bir Avrupa ananesi olarak or bir çok plâncılarım:z, ıslahatçılarımız taya çikmıştır. Bunların, yaradıhş bakı hastahğı sağlık olarak kabul etmek hamından insanîann ihtiyaclarma cevab tasına düşmüşlerdir ve insanın manen veren birer kaide olduklarını zannetmek herhangi bir içtimaî bünyeye uyabilehatadır Zira, hakikatte, bu prensipler ceğini ve uyması lâzım geldiğini ileri tarihî bir tekâmülün muayyen meyva sürmektedirler. Halbuki, gerçeğin emirlarından başka bir şey değildir ve bir lerini dinlememek ve aksine hareket etkültür olarak, yani müdafaaya muhtac mek, medeniyetin anasını öldürmek bir şey olarak kabul edilmedikçe mah olacak tır. voltnağa mahkumdur. (The Listner'den) Bu kültürün ve ondan bize kalan mirasların altmda daha esaslı başka şeyler vardır ki bu da çok daha evveldenberi devam edegelen insan hayatı, halkın yiyeceğe, işbirliğine olan ihtiyacı, hâlâ yarı aşiretvari olan iç bünyesi, bir nesilden öbür nesle geçen dine dayanır Alletlzm Federasyonu Başkanlığından: 1947 Türkiye atletizm birincilikleri Fenerfolkloru, doğup büyüdüğü yere, etrabahçe Stadyomunda 24 ve 25 ağustos cumarfındaki şeylere olan bağlılığıdır. ve pazar günleri saat 16 da yapılacaktır. İnsanlar harbde, seyahatte, macerada, tesi Arkadaşım Ahmed Ihsan da çardak Program söyledir: devlet tesisinde, sanayi ve ticaret mükelimesini teklif ediyor. Bilmem dilciCumartesl nasebetleri kurmada bu esaslan hiç kalerimiz ne buyururlar? Başlama saati le almamışlardır. Buna rağmen, üzerine 16.00 Açılış töreni, Batı cemiyeti yeni bir bünye olarak ku16.20 100 m. (seçme), yüksek atlama, çeklc atraa (final). rulduktan sonra zayıflamakla beraber, 16.40 400 m. (seçme). bu esaslar gene devam etmiştir. Bu yeni 16.50 110 Eng. (final). «Vatan» refikimiz 8 yaşında teşekkül eden üst bünye ferdî ve içti17.00 Uzun atlama, mızrak ateıa (final), Vatan refikimiz dünkü sayısı İle eekiz yamaî münasebetleri olmıyan insan ve ce17.10 1500 m. (iinal), şma basmıştır. Arkadaşımızı tebrik eder, miyetler arasmda siyasî, iktisadî bağlar 17J0 5000 m. (final), uzun ömürler dileriz. 17.55 100 m. (final). kurmuştur. Bu suretle, bizim bugünkü Çocuk Esirgeme Kurumunun 18.00 400 m. (final), cemiyetimizle, insanlann hisleri ve sevPazar yıllık balosu kitabiileri arasında bir tezad vardır. 16.00 Sırıkla atlama, disk atma (final), Çocuk Esirgeme Kurumu Anneler Birliği200 m. (5ecme), Geçen asırda iki Fransız bu vaziyeti nin yıllık balosu 23 ağustos cumartesi . ak16.20 400 m. Eng. (final), farkettnişlerdir. Bunlardan biri Frederic Büyükada Anadolu Kulübünde verile16.35 Üç adım atlama, gülle atma (final), şamı cektir. Piyanist Perez'in de iştirak edeceği Le Play isminde bir mühendistir Uzun 800 m. (final). baloda zengin bir piyango çekilecektir. Bitetkiklerden sonra vardığı neticeye gö17.00 10.000 m. (final), letler il merkezinden. Anadolu Kulübünden, 17.40 200 m. (final), re, çiftçiler, balıkçılar veya zanaatkârİpek ve Saray Sinemalarından temln olu17.50 Kulüblerarası 4x100 (final). lar arasında işbirliği daha mesud bir nabilir. Katılacak olan atletler en geç cumartesi mahiyet göstermektedir; zira bunlarm günü saat 15 e kadar isimlerini yazdırmış bumünasebetleri aile, akrabalık ve komşu lunacaklardır. Dış bölgelerden gelen misafır TEŞEKKÜR luk gibi esaslara, çalışmaktan zevk al atletlerin Taksimde Beden Terbiyesi BölgeAile reisimiz. Tekel Cibali tütün fabrikası mağa dayanmaktadır. Sanayi muhitle sinde Fethi Dinçeri görmeleri rica olunur. İkinci veznedarı Ali Tezgerin beklenmedik rinde ise içtimaî bir huzursuzluk, istikKürek teşvik müsabakası bir sıradaki âni ölümünü müteakıb, yüksek ve değerli ilgi ve yardımlarile acılarımızl rarsızlık görülmektedir. Çünkü aralatst. B.T. Bölgesi Müdürlüğünden: Üçüncü teşvik kürek müsabakalan 24/8/ tr.hfife çalışan ve aile reisimize son insanlık rındaki münasebat bu gibi esaslardan 947 pazar günü saat 13 te Beykoz ile Paşa vazife ve rikkatini ihtimam ve teessürle gösuzaktır. bahçe arasında icra edilecektir. Kürek hake teren. Tekel Cibali tütün fabrikası sayın müDaha sonra Emile Durkheim da, aynı mi arkadaşlann teşrifleri rica olunur. dürü Sami Sunala bütün kalbimizle teşekkür eder ve minnettarhğımızı bildiririz. müşahedelerde bulunmuştur. Ferdler aBoğaz kupası yelken yarısı Eşi Münlre Tezger, kayınbiraderlerl rasındaki arkadaşlığın zayıfladığını, işBoğazı yelkenle çıkma müsabakası 24/8/ Şuayib Düzgör, Şükrü Darcan. lerinden memnun olmadıklarını işaret 947 pazar günü saat 15 te Bebekte Galatasaray damadı Turan Yeşilada etmiş ve buna, cemiyetin tâli bünyesinin denizcilik lokall önünde başlıyacağından yelken hakemi arkadaşlann teşrifleri rica oluçökmesi adını vermiştir.. Bu müşahedeleri, sonraki hâdiseler nur. Yeni tertib komiteleri seçildi teyid eder mahiyettedir ve bunlarm huNüshası 10 kuruştur. lâsasını yapacak olursak şu neticeye va194748 yılı lik maçlarını hazırhyacak terrırız: Siyasî ve iktisadî medeniyet; aşi tib komiteleri seçiml İçin dün bölge merke AboneŞeraitî » ^ bir toplantı yapılmıstır. Uzun süren ret bağları, coğrafî bütünlük, aynı gaye zinde 300 Kr bu toplantıdan sonra yeni heyetler şu şekii Biı aylık eoo Kc etrafında kendiliğinden teşekkül eden de seçilmiştir: 800 W Üç aylık 1600. • 1500 290ü • birleşmeler gibi esasîardan ayrı olarak Birinci kümede: Galatasaraydan M. Meh Altı ayhk 2800 • 5400 • kurulmuştur ve medeniyet müesseseleri med. Beşiktaştan Nazmi, Vefadan Edib, Ka Senelik D İ K K A T bu esaslardan ne kadar uzaklaşırsa sımpasadan Cavid. İkinci kümede: Galata Genclerden Nurl Gazetemize gönderilen evrak ve yazılat mahvolma ihtimali o kadar fazlalaşır. Beylerbeyinden Rusen, Elektrikten Ziya, Kaneşredilstn edilmesfn tade olunmaz. Bu fclâket başhca üç şekiide kendini rcgıimrükten Kemal. İlânlardan mesuliyet kabul edilmez Türkiye atletizm birinciliği CUMHURİYET