23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURtYEl 15 1946 ESKI MECUSI MEBÜSÂMffîl$! Harbe girmeden birkaç Odun fsaüânnda yapüan ihiikâr gün önceye aid vukuat 22 Teşrinievvel gSnfi akjam karanlığnnd» Talât ile Enver, Maçkadaki Meclisi Mebusan R iyaset konağına gel'djler. Talât: «Seninle vaziyeti görirçmeğe geldiks dedi. îstanbulda tüccara 12 liraya Hükumetçe, paramal olan bîr çeki odun, mızm dış kıymetinin düşürülmesi hak hatka 17 lîraya satıîıyor Orman işletmeleri ba2a~ bölgelerde köylülere ormanlarda makta vermege bsslamışlardır. Bu suretle kesime ve şehre odun gönderilmeğe başlanmıştır. Orman işletmeleri, odun tacirlerine şimâiye ka^ar mahallinde kllosu 3 kmuştan odun verirken köylü yenl kesüği odunları yüz paradan. yahud yüz on paradan vermektedir. Bu suretle odunun çekisi mahallinde 77,5 liraya alnımış olmaktadır. İstanbula kadar taşıma ve sair masraflar da kilo başına 30 40 para tutmaktadır. Bu sebeble bir çekl odunun tüccara İstanbulda azamî maliyeti 12 lira hesab edümektedir. Halbuki, oduııcular son fiat zamıru ile odunun çekisinl eve tesllm 17 liradan satmağa başlamışlardır. Oduncular bu şekilde fahiş kârlar elde etmektedirler. İstanbul Genel mechstnde bulunan miîihakat üyelert Belediye İktisad müdürüne bu vaziyeti anlatarak halkın en mübrem bir ihtiyac maddesi üzerinde yapılan bu i&hiş kâra nazarı dikkatirü celbetanlşlerdir. Diğer taraîtan orman Jşletmelerirun bazı orman bölgelerinde makta verdigi haJde diğer bazı yerlerde el'an harekete geçraemlş olmasından şikâyet edilm?ktedir. haberleri 7 eylul kararları ve hayaîımız kmda alınan 7 eylul tarihli karar, bugün iç pphtika hayatımızda önümüze tümen türnen meseleler ve davalar yığmıştır. Hiç bir kanun ve hiç bir tedbir bu derece şümullü, tesirli ve bu kadar derin sarsıntüı olamazdı. Sosyal ve ekonomlfe hayat, kendine göre iyi veya kötü, bir düzen içinde yaşar. Her türlü insan münasebetleri bu düzene göre şekilleşir ve kurulur. Bahtiyar o memlekettir ki hem bu düzeni refaha yarasın, hem de sarsılmadan devam edip gitsin!. Bu saadete erişemiyen memleketlerin' istiyecekleri şey, şartların fenaya doğru olsun bozulmaması, hiç olmazsa yaşıyan düzenin korunnjasıdır. Onun için sosyal hayatmı piyasa münassbetlerine ve fiata bağlamış olan modern memleketlerde kurulmuş düzeni, doğrudaa doğruya veya dolayısile, bozacak tedbirler almaktan çekinilir ve hayat bunlan almağa zorlayorsa üzerinde ince elenip sık dokunulur ve ihtiyatlı adımlar atılır. Hele paranın miktar ve değerce değişmesine ve ayarlanmasma aid kararlar aimırken çok ve pek çok ihtısas, basiret, yardımcı tedbir, sağlam finans, fiat altüst oluşunu önleyicl tertibler şunlar ve bunlar mutlaka lâzım addolunur. Çünkü para, bütün sosyal hayatın baştan sonuna kadar kendisine bağlandığı öyle bir zincir halkasıdır ki, onun gevşemesi veya sıkıştaılması hayat çarkmuı altüst olmasma veya yeni yataklarda dönmesine yol açar. Onun için hükumet tarafmdan 7 eylulde alınan . karar, kanunlar ve tedbirlerimiz arasında, büyük dağlarm azametli şahikaları gibi, üstünlüğünü her tarafta göstermektedir. Ü N Ü N MEVZULAR1 HEM NAlîNA MIHINA Âdil sulh aris barış konferansrnm kararlarını tetkik ve temyize memur bir yargıtay durumunu takınmış olan Dörtler Konseyi, NcwYork'ta toplanıp duruyor. Fakat tetkik ettiği ihtilâflı 65 meseleden 53 ürde bir anlaşmaya varamamış. Demek ki kendileıini hallâlinsüşkilât sayan dört büjük devîetin Dış İşleri Bakanları, yalDII bir düzine meseleyi halledebilmişîer. Banş yolunda clde edilen bu büyük, bu eşsiz basarı karşısmda, « Kırk bir buçuk maşallah!. demekten başka söylenecek söz yoklur. Yalnız bu masallahı basürmakta acele etmiyelim. Çünkü bu bir düzine nıcseleden de yalnız altısî kabul edilebilmiş, beşi bakan muavinlerine havaîe edilmiş, bir tanesi de geri »hnnııştır. Demek ki halledilebilen işler yalnız yar m düzineden ibajettir. Böyle olunca da, « Seksen bir bucuk maşallah!» demek yerinde olacak. Ahmed Hamdi Yazan: Başar ' Müsellâh bitaTaflığımız sırasmda Itı adalarında pipolarım yakıp gailesiz kelâf süferasile iki aydan fazla müddet yiflerini siJreteklerdir, dedim.> Yan tarafta iri boylu, sarışın bir adevam eden müzakereler esnasmda ne müzakereye memur olan Cavid Beye, ne dam, ellerini göğSu üzerine kavuşturde bana veya diğer hükumet azasma muş, gözü karşılarda, fakat kulağı bizde teşriki hareket için bir teklif vaki cl duruyordu. Fransızlardan ayrılmca, bamamıştır. Bu kendileri tarafmdan reş na yanaştı, fransızca: «Mosyö, siz Türkredilen turancnı, mavir sarı kitablarm sünüz öyle mi?> dedi. «Evet» dedim. ımütaleasından anlaşılır, Ittifak teklif «Bir Türkle konuşmak beni çok alâkalerimize karşı da: «Sizin harbe girmek dar eder, btn de Irlandalıyım» dedi. liğinizi arzu etmiyoruz. "Sizden istediği «Bir Irlandah ile konuşmak beni de miz bitaraf kalmaklığwızdır> diyerek çok alâkadar eder» dedim. «Ama, ben İngilterenin lehinde bir Irlandalıyım» xed cevablsrı ald&k. Balkan Harbindenberi Rumanyayı ka dedi. Sözleîinden Intelligence Service eanmak için her »asıtaya müracaat e tarafından kunılmuş bir seyyar prcpaden, Yunanlıları harbe icbar için kuv gandacı oldugu anlasıidı. Devam etti: vei müsellâha istrmal eden, Bulgaıları «Bu Lloyd George'u ingiliz milleti sevliendi taraflanna celb için Sırbları ve mez. Göreceksiriz, yalunda düşecek, yeyunanlıları Bulgar tükumetini tatmin rine çok sulhsever bir insan gelecektir. etmek üzere ağır feiakkârlıklara sev Bak ben bir İngiliz bahriye zabitiyim. Ikeden, Portekizlilerin 20,000 kişilik or Harb bitti, elimden silâhımı bıraktım, dusuna arzı iftikar eylçyen İtilâf devlet ^eziyorum. Bu Fransızlar dünyayı daiîeri Boğazlara ve Basra;körfezine sahib, ma harb ekstazı jçinde tutmaktan hoşSüveyse hâkim, yinni küsur mllyon lanırlar.> Fransızlar aleylünde daha bazı söznüfuslu, iki müyon asfeer toplamağa kadir Osmanlı devletini ne için kendi ler söyledikten sonra aşağıdaki sözleri •ierile birlikte harekete dav«t etmiyor ilâve etti: îar, hattâ harbin arifesincle ve 'çbide « Şu küçük kiliseyi görüyor cuısuvukubulan ittifak tekliflerini reddedl tıırz! Bu îstanbuldaki Ayasofyanın Wr yorlardı? Bu ehemmiyetten gafü miy minyatürüdür Ennfisi âsardan bir eser. diler? Bizansülar İstanbulda Ayasofya gibi Bakınız; İngiliz Hariciye Nazın, İ s bir çok şedövrlEr bıraktılar. Bu, Türkler tanbul sefirine ne yazıyor: İstanbulu harabezare döndürdüler. Şu Foreing Ofjice, U teşrinievvel 1914, Enver, profilinden bakılırsa bir Julf olMavi Kitab No. 116). duğu gorülUr. Şu Mustafa Kemal bir «Bana öyle çeVyor ki: Vaâyetin a blonddur. Türldeştirilnıiş bir Slavdır> nahtan İttanbuldadır. Imparatorluk hüUumetinin makul sebeb dahi olsa TUrİstanbHla gltttala ml? BlzanslıTctyeyi rencide etmekten çekinmeğe lar bir tek Ayasofya bıraktılar. Fakat meebur oUuğu hakkındaki fiJcrinize ta Türkler orada Süleymaniye. Yenicaml, mamile işttrak ediyorum.> Sultanahmed gibi blr çok Ayasofyalar Rusyaya bağlanmışlardı. İtilâf devlet yarattılar. Enver de, Mustafa Kemal de leri bizi dairei ittifaklanna alırlarsa ebacnced Türktür> dedim. «Evet, eret tanınm. Manyifik Sultan Rusya, İstanbul ve Boğazlardan sarfınazar etmek mecburiyetinde kalacoVtı. Suleyman» dedi, yanımdaa savuştu İnçiliz ve Fransızlar ayn ayrı arazı ta gittı. marr>iyptinıizi temin ederlerse Rus teO sırada Franazlar blzimle bir itll&I caviizüne kacşı da bizi müdafaa etmek imza etmiştiler. Adamın Fransızlarla mec'Turlyetini yükleneceklerdi. Bu va bizım aleyhinilze kurulmus seyyar blr ziyette bizden gelebileeek zararları ön propagandacı oldu^u anlaşıldı. O kadar lemek için de bizi oyalamalan lâzjm kurulmuş ki Pransızlar aleyhtode söz söylerken karşısındakinin bir Türk oldı. Hususüe bugün açığa vurulan g'.zli du? unu unrtuyordu. ingilterenin harbin arifesinde Sultan vcaikm tetkikinden şurası tebarüz etmiştir ki: Rusya istediğimiz ayrı ayrı Osman ve Reşadiye nrhlılarımızı zapteminata m«««#» olduftttsr'İngiliz *e tetmesi bu zihniyetin ilk işareti, Sevres Fransızlara açıkça bildirdiçi gibi Bogaz muahedesi son sembolü olmuştur. Ammeselesinin kat'î surelte haiüni ingiliz, bargo koymuşlar d«miyorum, zira amFransız sefirlerine 25 eylulde, yani bar<?o harb içinde kullanılan bir usulbiz harbe girtnezdfen bir ay evvel kat'î dür. O anda İngîltere henüz seferberlik bile ilân etmemişti. Bu muamele Sulbir Hsanla bildirmiştir. tan Osmanın iki buçuk milyon lira beFransız sefiri Hariciyeye gönderdiği^ belinin tediye edilmesini müteakıb yatelsrafında: «IngUiz sefirile şuna kar.î pılrruştı. Binaenaleyh yalnız gemileriolduk ki: Sazanoff söylerken bize bir miz değil, bedelleri de zaptedilmişti. proje emanct ebniyor, kat'î bir karar Sultan Reşadın taksit bedelleri de kâteblig ediyor diyordu. Bu demektir ki: milen tesviye edilmişü. «Sız, halletmezseniz Almanlarla meseHusumetinde vakayiin hakikatierini levi halledeceğim» Birim isteğimizle Ruslarm Tnaksadını büâhayâ aleyhimize olarak tahrif edecek te'if etmek imkânsızlığı karşısmda ka derecede şiddet eösteren Mandelstam lan ingiliz ve Fransızlar vaziyeti o'du bile bu muameleyi gayridostane telâkki ediyor. Fakat Mısır hududundaki tahşi' gıı gibi kabule meebur olmuşlardır. Iieilizlerin 1914 harbi zamanmdaln datın,buna sebebiyet verdiğini ileri süzihniyetlerini aziz bir arkadaş tarafm rerek dostlan için bir mazeret vesilesi dan bana nakledilen şu muhavere açık uydunıyor. Halbukl o sırada biz harbe girmemiş olduğumuz için hududlarda gösteriyor: tedarikâtı askeriye mevzuubahsolamazMütareke zamanmda Mısırlı Yeğen dı. Mısırla aramızda geniş bir çöl de Paşa Ayaspaşada bir konakta otumyor vardı. Mösyö Olno da mazeret olarak maş. Paşanm karısı bir Fransızdır. Bu gemilerin parasının henüz "verilmemiş madam Türk dostluğile meşhurdur. Bu olduğunu zikrediyor. HalbuM arzettinun için Türk münevverleri arasıra oru ğim gibi o bedeller tamamen tesviye ziyaret ederlermiş. edilmişti. Bir gün arkadaşim Haşim Bey, ma*** damm ziyaretine gitmiş, mumaileyh gayet iyi fransızca konuşur bir arkaAlmanlarla ittifakm olup bittikten daştı. Kapı çalınmış, ingiliz zabitlerin sonra kendisine büdirilmesi Cavid Beden Benett'in geldiği büdirilmiş. (Mü yin mütehakkim gururu için ağır blr tartke zamanmda Istanbulda ferman darbe olmu|tu. Harb, emrivâki olunca ferma olan İnşiliz zabiti.) Bunun üze çekilmeğe karar vermiş., Sadrazamı da rine, Haşim Bey salonun bir köşesine birlLkte sürüklemek istemişti. Düşman çekilmiş. Madam ile Benett görüşmeğe karşısmda panik, vatanperverlikle kabibaşlamışlar. Madam, Benett'e cAzizim li telif olmadığmdan Said Halim Paşa siz buraya harble girmediniz. Türk rrJl diğer Türk arkadaşlarından ayrılma leti büjnik bir maziye sahib şevaleresk mış, Cavid, Oskan ve Suleyman El bir miHettir. Siz de bü>ük bir miüet bestani Efendilerle hükumeti terket siniz. Fakat buradaki hareketlerinizi mişti. yakışıksız ve çirkin buluyorum, hayret Bu hattı hareketini mazur ve haklı ediyorum» demiş. göstermek için «Tarinde» neşredilen Benett de şu cevabı vermiş: günlük notlarında bütün zekâsmı ve « Madam. büirsiniz ki Ingiltere, kelime oyunlarını kullanmış ise de neŞark İmparatorluğuna dayanır. Bu ticede vicdanınm sadası önünde boyun Türkler, Şarkm en cesur, cüretkâr, ay eğmiş, asıl kabahatin vukubulan tekni zanaarda teşkilâtçı bir milletidir. in liflere hiç bir müsbet cevab vermiyen giliz Imparatorluğunu bunlar yıkacak ve hiç blr müsbet teklifte bulunmıyan tır Şirrdi biz fırsatı elimize geşirdik. İtilâf devletleri süferasma ait olduğunu onlarm mevcudiyetini sileceSiz. IngUiz itiraf ve tasdıka meebur olmuştu. Ctaİmnaratorluğunun menfaati bundadır.» nin 16 haziran 1945. No. 236.) 5{C î|t îJC Ingilizlerin o devirdeki zihniyetîerinde;ı diğer bir mi^al: 22 teşrinievvel akşam karanlığında 1922 senesir.de Venedişe gitmiftim. Talât Beyle Enver Pa7,a Maçkadaki Şebri gezerken Sen Mark meydanm Meclisi Mebusan riyaset konağına gelda v i kıılpye çıktım. EHmde Pöti Pa d.ler. Talâl.Bey: Vaziyet hakkında seninle görüşrizven gazetesi vardı. iki Fransız genti meğe geldik. Bir taraftan Alman ve Agiyinişlerinden köylü oHukları srj vusturya sefirleri harbe girmekliğimiz şılıvordu Elimdeki fransızca gazet^ için sıkıştırıyorlar, diğer taraftan da neroden aidığımı sordular. Aşagıdaki s» itilâf devletleri süferası istediğimiz tetıs büro'arından aldığımı söyledi'n. Ko minatı vermem^kle berabe^ Alman zanusma fransızca oluyordu. «Siz Fran bitanının çıkarılması için ' tazyiklerini mısınız?» dediler. «Hayır, Türküm* artırıyorlar. B'z de iki arada bocalayıp dedim. «Bu Yunanlılar sizin memlske duruyoruz. Gün gcçtikçe hem müttetınİTden ne istiyorlar?» dediler. Ben de fiklerimizin itimadlarmı kaybetmek, «asıl istiyen onlar değil, onların efen hem de diğerlerinin günden güne husudisi» oevabmı verdim. «Kimdir o» de hıetlerini celteylemek™ buna hergün diler. «Ingiltere> dedim. «O ne Lstiyor?s cebden yeme den:r. Binaenaleyh kat'î karar slmak zorundayız» dedi. sualini sordular. Ingiltere Şark İmparatorluğuna Arkast var dayanır Şarkın da yegâne müjtahsil dövüşken ve teşkilâtçı milleti Türklerîrkçılann muhakemesi dir. Onlsrt silâhlarmdan tecrid edip Irkçılık moksndüe glzıl cemlyet kurmak Anadolunun steplerine atmak istivorlar ve elpltırdan faallyette bulunmak dava. Garbda bir Yunanistan, şarkta da bir sına^ IstacbuJ iklncl SıSı Yönetlm mahkemesince dün dernm edllmlştlr. Evvelce Ermenistan kuracaklar, bımları jindar nıemleket harlclnde bulundukları lçtn gima olaraİ?îullanacaklardır. Ne vakit yablarmda tîhkikat yapılan ve taklbat Türkler bir hareket gösterirlerse on açılın Nuru'.raanla kocesı Ahmed Karart.i^lı lan üzerlerine saldırscaklar. Tüvkler lerdir son zamanlarda memlekete gclm'şŞimdi mahkemece sorgulan yapılbu hale getirilince artık hâkimiyeti al maktadır Mahkeme> dün de bu sorgularla tında bulunan diğer şark milletlerinde mesgul olmuştur, Davanın devamı# başka de halâs ümidi söneeektir, kendileri de 61r güne bırakılmıjtır. Muhiddin Üstiindağ aleyhine açılan bir dava Eskl İstanbul Vall ve Belediye relsl Mııhldüln Üstündag aleyhlne, istanbul birlncl asllye hukuk mahkemeslnde blr dava açılmıştır. Bu davada. Istanbul Beledlyesl Hukuk Işlerl nıüdürü lken ölen Rlfat Mücyyedin karısına ald apartımana ald tapu kaydımn, tarşılıklı blr anlaşma İle. dava edllen üzerine geçlrlldlğl, halbuki bu yaşı Paramızın dış kıymetlerinin düşürulhaylı llerlomls kadınm dlmagt vaziyeti resen satlş yapmasma müsald bıüunmadı. rnest kararı bu derece mühim olduğu gı, bazı varlslercs lddla olunmaktadır ve halde onun, basit bir hükumet tedbiri ynpıiLn muamelenln lptall lstsnllmektedlr. gibi, çabucak hazırlanıp karara bağlanTaiında muhakemeye başlanılacaitır, Ankara clnayett aanıkJariDdan Haştnet Orbayın> dlğer sanık Re$ld Mercanın avu. katı Celfl Yarduncıya tehdld mektubu gânderdlğl yazılraıştı Cel&l Yardımcmm blldtrdlğine göre, Haşmet. Beşlde gönderdlğl blr mektubda cunlart yazmıştır; «Avukat Celâl Yarduncınm kızması bana vıagelir. EfSftn umumlyey» Xarşı beni bu kadar ezen adama vaktl gelince ne soy Uyeceglml gene ben blllrlm O senl aÎ9t olarak kullandı. Fakat buna. pişman olacaktır.» Cel&l Tardımcı, polise yaptığı müracaatin bundan <lört ay evvel kendlslnl köşe. bnşlarında beküyerek kontroı eden jahıs. lara karşı yaptığını 6öyllyerek. ne tabanca ruhsatlyesl almaS İçin müracaat ettlğlnl, ne de kendlsine böyle blr müsaade verlldlclnl blldlrmlştlr Avukat Celâl Yardımanın bir tavzihi r KÜÇÜK HABERLER ¥ YAKINDA İtalyadan mühlm mlitarda erkek şapkalan ve kadın şapka kumfşlan gelecekt!r Onumtizdekl nafta llmam. mıza gelecek o'an btr Amerlkan ve blr î n . gUU çlleplne Italyaya verllmlş olan şapia slparlşlerinden mühlm partller yukletllmlş bulunmaktadır. Bu gelacek İlk partUerln flatları blraz yüksek olmakla beraber bundan sonra şapka darhğı çeklhnlyeoektlr. ¥ SUMERBANK Yerll Mallar Pazarlannın tasflyesi blr bayll llerleml« bulunmaktadır. Yerll Mall*nn bütün yurddakl pe rakendecl mağazaları nlhayet bu ay sonuna kadar tasflye edilmlş olacaktır. Yalmz dOrt büyük mağaza Ankara, îstanbulda Balıçekapı ve Beyoğlu magazalarıle Izmlr mağazası yılbaşına kadar açık kalacaktır. 41 BAZI gazeteler, lîükumetln 9 eylulde aldıgı ekonomik ka'rar ve tedblrlertn tepkllerlnl tetkuc etmek üzere Tlcaret Odasm. da meslek heyetlerlnln yaptığı lneelemelerden Eonra bunlann Ueri sürdüülerl mütalealar ve temennllerle tavslyelerl toplayıp gellştlımek üzere teşeSkül eden mütehaasıslar heyetlnln raporunu verdlglnl, bu raporda hükumete baa tavslyelerde bulunuldufunu yazmakta ve tavslyelerl sıralamaktadırlar, Halbukl, bu heyet çalışmalannı henüz' bltlrmemîş, rapor yazılmamış ve ldare heyetme verlimemlştir. Bu Itlbarla ortaya atılan haber tamamen yalandır. * SON günlerde şehrtn bazı bölgelerlnae kuduz vak'alan görülmüş, serserl köpeklerln yok edUme3l llgllUere blldlrilmlştlr. * AZABKAPISINDA) Çop lskelesl yaa nıcdakl blr arsada yenl dofmuş blr kız çocuk cesedl bulunmuştur, Adll heklm Dr. K&mU Ücsalan cesedl Morga kaldırtnnstır. Zabıta ve adllye tahklkat yapmaktadır, ¥ ŞEHEEMINİNDK Sulhlye lslmll güzel blr kadını boğarak öldürduğü lddlaslle istanbul birincl Ağırceza mahkemeslne verllen bakkal Ibrahlmln dünkü muhakemeslnde eskl nlşanlısı Nebhanla nlşanlısının annes'i Suad ve kendl annesl Münew«rle kızkardesı Mürüvvet, şahld olarak dlnlenllmişlerdlr Muhakemenln devamı başka gü. ne kaJmıştu, dığını biliyoruz. Bu durum, hukuki bir mesele olarak mevzuumuzu pek az alâkadar eder. Böyle, bütün hayatımızı sarsacak kadar cesurane alınmış blr kararın, en ufak bir masraf veya vergi için bile kanun istiyen devlet organizmimiz içinde bu kadar koîaylıkla verilebilmesini ve tatbik olunmasuıı, teşkilât ve idare hukukçularumz, hâdise olarak, aralarında istedikleri gibi inceleyebilirler. Bizim burada üzerinde duracağımız nokta hâdisenin ne hukuki olan bu basit şekli, ne de yaptığı veya yapacağı tesirlerdir. Asıl dokunmak istediğimiz cihet, bu münasebetle, cemiyetimlze hâs olan büyük bir davayı ortaya atmaktır ki, o da bizde meseîelerin ancak politika elinde olması ve onun tarafmdan halledilmesi keyfiyetidir. Bizde herşey ancak politika tarafından konuşulur ve ortaya konursa mesele olur. Bunun dışmda hayat, istediği kadar mesele ve dava yaratsın; istediği kadar bunların tesirleri altında büyük değişmeler, hattâ erimeler ve felâketler kaydetsin; eğer onlar politika tarafmdan konuşulmuyor ve politikanın elinde bulunmuyorsa asla mesele ve dava olarak yaşamazlar. Vakıi hayatm yarattığı mesele dışımıza çıkmaz, fakat biz onlara kagınılmaz bir tabiat hâdisesi, bir Allah emri gibi katlanır, dururuz, Bunlar karşısmda arasıra şahsî isyanlarımız olur Allaha bile isyan ettiğimiz gibi; yahud ümidsizliğe ve hüsrana düşeriz, her yenemediğimiz kuvvet karşısmda yaptığunız gibi; ancak bütün tepkimiz ve alâkamız bunlardan, yani ya uymaktan veya hüsrandan ibaret kalır. Yüzyıldanberi cemiyetimize hangi mesele ve hangi dava gîrdiyse, istisnasız bütün bunlar politikacılar tarafından sokulmuş ve ancak politikanın müsaade ettiği ve istediği şekiller ve ölçüler altında dava olmuştur. Hürriyet ve demokrasi davamız bÖyl« olmadı mı? Ne vakit ve ne şekilde politika istemişse hürriyet o zaman dava olmuş, bunun dışında aramızda hürriyetin ne kendisi, ne de meselelerl yaşıyamamıştır. Her hareketimiz gibi bu son hükumet tedbirile şimdi cemiyetimlzde yaşıyan mesele de, Bakanlar Kurulunun kararile doğmuş ve politika tarafmdan ele alındığı için mesele haline girmiştir. 7 eylul kararının gazetelerde neşredüd'ği günlerdeki umumî alâkayı hatolıyorum. Rasgeldiğim bütün arkadaşlar akılları sıra bu işlere kafam yatar sanarak benden bile fikir soruyorlardı. Doktor, iş adamı, lise muallimi, üniversite profesörü, gazeteci, mebus, memur; kısası bütün meslek erbabı o günlerde hep para meselesile alâkadar oluyorlardı. Böyle bir mesele Bakanlar Kurulunun karar vermesinden evvel yok muydu acaba? Türk parasmın ecnebi paralara karşı durumu düzenlenmiş, muvazenesini bulmuş, normalîeşmiş miydi? Hayır, mesele vardı,. ve hayatunuı şiddoüe rahatsız eden, mutlaka bir başka hal çaresine bağlanması yoluna bizi zorlayan şekilde vardı. Fakat Bakanlar Kurulunun kararından bir gün evvel, şu yolda, kulübde ve her nerede raslarsanız sizden merakla bir şeyler öğrenmek istiyen doktor, gazeteci vesairenin böyle bir mesele ile kafa yorabileceğini düşünemezdiniz. Hattâ daha mühimmi finans, ekonomi, şu ve bu sahalardakl organlarımu ve bu işlerle uğraşan fikir âlemimizde para meselesi diye bir dava üzerinde uğraştıklan görülmüyordu. i YEDICUN Halbuki bu karardan sonra herkes bunu konuşuyor, herşeyimiz buna bağh sanılıyor; ve partiler günün en mühim tartışmalarını ve çarpışmalarını bu meydan üzerinde yapmağa hazırlanıyorlar. Neden dün mesele yokken bugün var? Ve neden yarm olmıyacak? Çünkü hayatımızda yaşıyan ve bizi baskısı altında bulunduran her dava gibi, bu para işi de yalnız politika tarafından ele alınıp üzerindeki örtü açıldığı için mesele oldu da ondan» Bu şartlar altmda sonra ne olacafını kes,tirmek de güç değilcfir: Ha^at durmıyacak, ve tedbir fena ise fena olarak, iyi ise iyi olarak yeni bir düzen yaratıp ona uyacaktır. Bizlere gelince hasreümiz, fena da olsa, bir düzene kavuşmak olduğu İçin böyle bir durum hasıl olunca, artık meseleyi unutacağız ve hattâ yok bileUç defa müna»ebetsiz bîr mektub rek günün birinde şayed yeniden politiAnkaradan döndü ka tarafından ele ahmrsa, o zaman yaşaTetklklerde bulunmak üzere Ankaraya Evet, üç defa münasebetsiz bir mekdığını anlayacak ve gene hep birden glden C. H. Partlsl Istanbol müfettlşl Dr. tub aldun. Evvelâ imzasız, sonra, pulsuz, Fazü Şerereddln Bürge. dün vazlfesl başına meşgul olacağız!. dönraü? ve blr arkadâ;ımıza sunlan eOy. daha sonra da bılmediğİTi blr dille yazılmış. Bu mektubu gönderen imzasınl Derdimiz budur ve büyuktür. Başka lemlştlr; « istanbul Partl teşkliatl ve partlmlz koymadığı için bir korkak veya müfteri, memleketlerde zümreleşen, ihtısaslaşan ve şuurlasan bir fikîr var; onun doğma teşkliatı vasıtaslle yapılan dllekler üzerinde pulunu yapıştırmadığı için başkalaruu konuşmak İçin Aokaraya Işlerl ve yayılma organlan var; politika bun bltlrerek doodüm. Şttndl, glttim Bu kon ! zarara sokan bir cimri ve kendisi türkçe başlanan bildiği halde çünkü mektubda bir kaç lara değil, bunlar poliükalara hâkim o grelert taklb edeceğlm.> kelime türkçe vardır bana bilmediğ'm bir dille mektub yazdığı için de saygısızdır. Eöyle bir mektub alınca ne yaparsınız? Hemen sepete değil mi? Ben de öyle yaptım lur. Ortacag cemiyet leri kuvvetlni politikadan ve Ucüdardan alır; herşey, Ilim. kanun ve hattâ din ve ahlâk onun elinde bulunurdu. Gsrb bu devreyi atlayarak, yeni bir oluş halinde cemiyeti karşılıklı insan münasebetleirne göre düzenlenen ve halkın elinde olan bir ruhla yeniden kurdu. Orada politika hayatın istediği ve emrettiği şeyi bularak onun 'üzerlne kurulur; çünkü cemiyetin yaratıcı ve fuür verici organları ve flkir hayatı, meseleleri polıtikadan evvel ele alarak şekillerler, ve hazır olarak politıkacıya teslim ederler. Halbuki henüz ortaçağ cemiyetlerine aid vasıflarla yaşayan şarkta politika hayata istediğini zorla sokar ve ekseriya da bu yolla fena da olsa bir bakıma düzenlenmiş olan hayatı sık sık bozarak berbad eder. Şarkta zaman zaman çıkan ıslahatçüar ve inkılâbcılar bile bu tehlikeden ve davalan fikre ve halka değil, politikaya ve politıkacıya maletmek insiyakından bir türlü kurtulamazlar. Ben para meselesinde bu tedbirin İyi mi fena mı olduğunu, yahud hükumetin böyle mühim bir karan kendiliğinden vermeğe salâhiyetli bulunup bulunmadığını araşUrmak istemiyorum; çünkü dokunduğum dava önünde bunlar çok küçük teferruat halinde kalır. Meseleler ne olursa olsun ve iyi veya fena, nasıl halledilirse edilsin, madem kl ancak politikanm elindedir ve onun tarafmdan çözülmesi lâzımdır, çu halde her zaman için tehlike içinde yaşıyoruz demektir. Modern bir cemiyet olmamız için, ileri teknik ve garbh kanun ve âdet kâfi değildir; asıl dava garbh bir cemiyet organizmini yaratmak, meseleleri politikadan evvel fikre ve halka konuşturmaktır. Para gibi bu kadar hayatî bir mevzuda bile bugün dahl politika dışrnda konuşacak, yol gösterecek blr harekete, bir fikre rasgelmiyoruz. Yaptığımız şey hayat pahalılığı karşısmda ya ona ümidsizee katlanmak, yahud da politikacılaruı ağzına bakmak oluyor. Onun için muvafık politika: Merak ermeyiniz, tedbirlerimiz çok iyi neticeler vermiştir ve verecoktir; dediği zaman bunun neden ve nasıl böyle olacağını araştınnadan inanmak veya muhalefetin: Yapılan çok fena olmuştur, bu tedbire lüzum yoktu; Şeklindeki tenkidlerine bağlanmak icab ediyor. Bizce bu tedblrlerin ban fena neticeler verdiğine çüphe yok; fakat bunu liderlerinin güzel ve haklı beyannamesile ortaya koyan muhalefetin para meselesi şeklinde bir davayı külliyen reddetmesine ihtimal vermiyonız. Onun için muhalefetin olsun tenkid vadisinde poliür kadan evvel fikre, yaratıcı ve kurtarıcı fikre bağlanarak neyin olmasını istediğini açıkça bildirmesinl bekliyoruz. Sovyet Rnsyanm bak ve adalete asm düşkünlüğü sayesinde, dünya tarünnde eşi emsali gb'rülmemiş derecede hakb ve âdil bir barış yapılacağı da anlaşılıyor. Bakmız size bir misal. verejim. Nüfusu üç milyon bile tutmıyan küçücük Finlandiya, Sovyet Rusyanın tecavüzüne uğrıyarak girdiği Ikinci Dünya ha^binden ikinci defa da mağlfıb çıkmiş ve memlekelin en kıymetli toprakları hiç bir cmperyalist hırsları olmıyan BoUcviklcrin eline düTnuştiir. Bu arada Petsamo bolgesi gibl yeraltı servetlerl bakıımndan zengin arazi de, ncsuı btıcaksız topraklara ve sonsuz tabiî servetlere sahib olan, fakat gözü doymıyan Sovyet Busyaya geçmistir. tste bu Miçlik, fakat manen büyük dcmokrat nı'lletin Sovyet Rasyaya 300 milyon dolar taTaninat vermesi karar altına almtnıçtn". Avruppnm şimalinde adalct terarisi bn "sekilde içilirken cenubunAa da bir başka türlü iğilmektedfr. So\yet Rusya, «rene Almanyanm peyklerinden ve kendi diUmanlarından olan Bulgaristanm kendt müttefikleri arasmda bulunan Yugoslavya ve Yunanistana 125 milyon dolar ödemesinl çok haksız ve adalets'z buluyor. Moskovaya göre acııunağa ve kornnmağa lâyık olan Tavallı Bulgaristan, topn topu 2S milyon dolar ödemeli imiş. Bunun da 16 milyonu Yugoslavyaya, 9 milyonu da Yunanistana veri?mcli imiş! Tabiî avın aslan payı Slsv amcazadeye, kuru kemiği de üvey evlâd Yunanistana... HaP)nki Bulgaristanın nüfnsu Fînlandiyanın nüfusundan en az bir »isU fazladn. Bulgaristan, Finlandiya eibi <aarruza uğramadan kertdiliğinden AImanyanın yanmda, Mütte^klere karn harbe Bİrmiştir. Böyle olunca da onım hareketinde istiklâlini, hükümranlhğtnı, bütünlüğünü muhafaza fibi kutsal bir 'müdafaa hakkı ve gayesl yoktıır. Bilâkis konsulannın topraklarmı zaptetmek gibl açgö^Jü bir tecavüz maksadı, bîr taarruz kasdı^ve taammüdü de vardır. Öyle olduğu haldo Bolşevikler Finlere S00 milyon, Bukarcoklara da yalnız 25 miiyon tazminat ödetmek istiyorlar. İşte âdil ve bakşinas Moskova, bu k»dar hakka ve adalete dayanan blr barış pesinde koşmaktadır. Eğer, Sovyet RusAhmed Hamdi BAŞAR ya, Müt'.efiklere büfün istediklerini kabul etlirirse siz, arük gelecek barışın C.HJP. İstanbul müfettişi lıayrını görün. Bu pazar çıkacak olan sayismda sureti mahsıısada Amerikaya gönderdiği Geçen senp stajını b'tlrlp avukatlıK lmtlbinma glrerek muvaffak olan gene kadın hukukcularıraızdan Mallke Gnierln dıln, Istanbul Barosunda tan.şma ve yemlo tö» rcnl yapUmıştır. Türk kadın avukaüarl arasma gl1»n Bavan Matlke Gttlsrl tebriK eder mesleğlnde başarüar dllerlz. Yeni bir kadın avukatımız HİKMET FERİDUN'un Holivud röporfajlarııta başlıyor Dünyanîn en şöhretli yıldızlanm yakmdan tanıyacak ve Holivudun iç âlemini öğreneceksiniz. CUMHÜRÎYET Âbone Blr aylıs Uç ayliK Altı avlıjc Senellk Nüshası 10 fcııniflur. Türeive Şeraiti ıclr 23()O S(H) KT. W)o » 1SOO » HarJç lCtn H>»• tür. D İk k a j>; IHm) > 2;KK) > » 5400 > t , . neşretiusuj ed'.Itnesln ta3e olunmfli. QazttP*nlze gönderllen evraS v» Yokluk ! : Amerikaya giden bir yabancı gazetecinin, NeWYorktaki hayat hakkuıda yazdığı bir röportajı okudum. Yaza, lularm çektikleri ^ sıkıntılan anlatmak istiyen bir yazı olduğuna göre, zavalhlarm hasretini çektikleri maddeleri bir bir saymağı muharrir ihmal etmemiş. Röportajı okuduktan sonra bir hayli düşündüm. Kendi ölçüme vurdum, sonra bir de NeWYork'lunun ölçüsüne vur dum. Almıyan dolu ile, dolmıyan boş kadar birbirini tutmaz iki terazi kefesi karşısmda kaldım. Bakınız niçin; Muharrir diyor.ki: NewYorkta hayat rahat. Ama, gelgelelim, ahalinin çektiği yokluk sıkıntısını görmemek için insan kör olmalı. Bir kere, kiralık apartıman yok. Sonra, ipek çorab yok, sonra erkek gömleği yok. Sonra yeni otomobil yok. Kt yok. Haftada bir gün ekmek yok. Yok olan şeylerin isimlerini böyle bir uzun liste haline getirince, NewYorklulann haline acımamak elden gelmiyor. Röportaj muharriri, mavi renkli, kırk numara bir erkek gömleği aramış, kimi mağazada, mavi gömlek kalmadı dîmişler; kimi mağazada, kırk numara bitti demişler. Hem mavi, hem kırk nufnara bulunan mağazada da bir taneden fazla eteğini çeken yeni otomobil; boyaları Jna çıkan bir kaîabalık, önüne kattığı veremeyiz demişler. Muharrir buna dökülmüş, eski püskü taksi; adam başı ceyîân sürüsünü kovalarken, hayvanlayokluk diyor. na iki taneden fazla verilmiyen ipek ço rın arasmda, bir de insan bulunduğunu Otomobiller, eski imiş, boyaları dökü rab, bir şebirlinin hayatında büyük göriince, ateşi kesraiş, bir müddet sonra 1 lüyormuş. Fabrikalara yenl otomobil mahrumiyet sayılırsa, el yüz yıkayacak da, sürü ile beraber koşarken ayağı bir siparişi o kadar çokmuş ki, üç sene evvel sudan başlayıp yokluklarla, kilosu iki taşa takılıp yere yuvarlanan bu çocuğu mal ısmarlıyanlara, osmarladıkları ara/ buçuk liradan ette yakalamıştı. balar ancak altı ay sonra teslim edileŞimdi, Bağdadlı bir gazeteci, bu çokarar kılan çoklukcekmiş. Fabrikalar, otomobil taliblerinin larla dolu benim öl cuğu görmüş, onu hayvanlıktan kurtarıp isimlerini muazzam listeler haline getirçüm, nasıl bocala insan haline getirmeğe uğraşan doktormiş, sıraya koymuşlar. la konuşmuş. Ceylân çocuğun cidden maz? Bedevî de olsa insan olan ananın, kızEt, mezbahaya nekadar çok gelirse Hele şu, bir se garib bir macerası var. gelsin karaborsaya gidiyor; lokantalarÇocuğu yakaladıkları zaman tıpkı ya îjın kumlar ortasma bırakıp yurüyüverneye varmadan, heT da, haftada bir gün ekmek verilmiyorNewYorklunun bir ralı bir ceylân gibl feryad ediyormuş. diği yavrusunu, dört ayaklı hayvanm muş. otomobil, bir rad Ne verirlerse istemiyormuş. Yemek ver emzirip büyüttüğünü gozönüne getırinAma, buna rağmen NeWYorklular yo, .bir çamaşır yıka mişler, yememiş; giydirelim demişler, | ce, «eşrcfi mahluiıat» b'z miyiz, ceylângayet iyimser davranıyorlar ve diyorma makinesi ve bir çırpmmış. Dk gün, ellerinden kaçmış, j! lar mı? diye bir sual akla gelnıiyor delarmış ki: «Bir seneye kalmıyacak, her ev sahibi olacağı inancına ne dersiniz? damdan dama gaçerek sokağı baylamak |U. birimız bir otomobil, bir radyo, bir çaBunu okuyunca, kasab dükkânmın ö istemiş. Peşlndon koşmuşlar, ne kadar Ceylân çocuğu insana ahştırmak için maşır yıkama makinesi satın alabilece nünden geçerken, annesinin eteğini çeke otomobil, ne kadar at buldularsa taki ilk yapılan teşebbusler arasında, yesin ğiz, her birimiz birer eve sahib olaca çeke: cAnne, bak, et çıkmış!» diye dük bine çıkarmışlar, iki saat uğraştıktan Jiye önüne et koymak tedbiri de var. ğız.» kânda asüı koyunları gösteren çocuk gö sonra nihayet ele geçmi?. O eti niçin yemedi acaba? Kendisint Yakın zamanlarda, yavaş yavaş, insazümün önüne geldi. Bitti. Hepsi işte bu kadar. eylânların arasmdan kurtarıp eşrefl na ahşmağa, bir paıça yemek yemeğe Kendi ölçümle NewYork hemşerislbaşlamış. Etrafmdaki insanların ekmek maMukat arasma aokanlarm verdiği ei. nin ölçüsünü burada kullandım. Ceylân çocuk ve et yedikleri halde ölmediklerini gö jstebk, ceylân eti mîydi dersiniz? Ak piyasadan kara piyasaya doğru taNe kadar oldu, hatırlamıyorum, çol rünce içine emniyet gelmiş, şimdi o da banları kaldırıp kaçan kırk numara maH. V. vi gömlek; seyrü sefer pazarından i 1 de bir jccuk buldulardı. Sürek avı etle ekmek yiyormuş. Bir ncksanı var, konu^Tnuyor. Doğdu. doğah lâkırdı etmediği îçin, rey:ânçocuğu konıışt'jnnı biraz güç ılacakmı; ^ ama, mutlska konuş'urpcağız diyorlarmış. Maamafih, oeylân çocuğıuı yakaUndığı çöl havalisini iyi tanıyanlar, bu garibeye şaşmıyorlar. Bedevı kadınları içinde, çdide doğurup yavrusunu kumlar arasmda bırakıvcrenler çok olurmuş. Baştan atılan bu bedevî yavruları hemen daima ölürlşrmiş. Hayvanların emzirerek büyüttükleri ço:uklara da, çok nadir oLmakla beraber. tesadüf edılaiği vakimiş.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear