24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 Mart 1945 ! DİL BAMİSLERİ U oDrağın Yaıan: Falih Rıfkı Dili i Afay Ürir.ci Meşrutiyetin ilk zamanlarında lugate bakılmadıkça sökülmiyen bir yamsbuslar •cbstruction» keiimesine dii zı dili uydurmak davasında değiliz. «Zafer» yerine «yengi» demeli imidöndüremediler. Ortsya «sed kökünden bir arabca, «tıkamak» tan bir türkçe şim. «Galebe» için ne diyeceğim? Ben Geçen Büyük Öyle bir oanla dogkarsıUk çıktı. Mizah gazeıeleri «tıkaç» ı yazılarımda bu son keKme karşıheı Harbden sonra plâsmuşuz ki: «yenmeî, •smağlubiyet» için de «yenilsermaye edindiler ve hafta'.arca bu türktik sanatlarda olduHer meyvada iştihaçe 5Özün türlü üreme ve türemelerile me> kullanıyorum. «Zafer» için vaktile ğu gibi şiir ve musı, kadında arrusn. halkı eğlendirdiler. cSed. den ç.kan «utku» dendiğini hatırlarım. F.îkat kosikide de nereye giMeyva ile kadin anuşma dili bildiği kelimeyi bilmediğme çimdi hatırlarnadığım pek koyu ve acadeceği ve ne olacağı rasında yıb söz önünde ıse, gazeteler el per.çe I değiştinnez: .tZafers i on'jn için ahbelli olmıyan bir çözüntü hasıl olmuş; neşrettiği <Acaba> sile tereddüd ve Şaşkın: koydu, halbuki «ga'ebe ve mağlubiyet» divan durdu. | şiirin hemen bütün önceki ve eski şekil şüphelere tutulmuş görünen şa'tr hakiÖyle bir akla sahiblz k i : Sanki bu toprağın nesini seviyorduk? yerine konuşma dilinde «y°nroek ve leri, yalnız şekilleri değil, muhtevaları, katte ideal inanclarım maveralara kaNesini aşağı görmüyorduk? Yalmz türk yenilmek» i zati bırakmarruştık. Bildiği kadar malum, bilmediği kadar hattâ vezin ve kafiyeleri ganc şairleri dar yükselen ıstırab dolu soruşlarla Keiime, konuşma dilinde benimsençe ile edebiyat ve ilim olmaz, demiyormeçhul.. artık tatmin edemiyecek kadar hüküm imtihan etmek istiyor: duk: Türk baca tüttüremez, şirket ku mişse, rürkçeleşmiş demektir. Keiime Malumla meçhul arasında Erenköy Kız Li?esi yangını etra süz gibi görünmüş ve bu çözülüşun yanBu gökler boşluktan ibaretse, Şaşkm! ramaz, dükkân işletemez, ge:ni yürüte gibi klişe de türkçeleşebilir. Fransız fmda Kadıköy Cumhuriyet Savcıhğm kıları ta Uzakşarka, Japonyaya kadar Bir gayesi yoksa yıldızların, mez, bazan da topyekun, <?adam olamaz» îugatindeki tpoete? le Türk lugatinde ca genişletip derinleştirilçn soruştur gitmiş ve bu yayılış karşısında «şiirin Oyle bhr ruhla yBratılnıışi* ki: Giin vakilleri bizılen habersizse. diyorduk. Biz istiklâl davasmı kaiaiarı ki ıçairs arasında ne fark \'ar? Ikisi de ma; sona erdirilmiştir. Bu soruşturma istikbali> ve «ne olacağı» mese^eîi. düAyağı beşikte, mezarda başı Gökyüzünde bir şey yoktur. mızda ve ruhlarırmzda kaybetmUtik. B:r bu dillere yerleşen yabancı klişeler de sonucunda: yangının çıkrr.asmda ted şünülcn edebi mesçlelerin başına geçBeşikle mezar arasında karış demiryolunu nasıl yVoancı bir şir ğil midir? birsizlik, dikkatsizlik ve nizama ria miştir. Bu toprak sebebsiz cömerdse, Şaşkm! Türkçenin anlatma gücünü azaltıcı hiç yetsizlikleri görülen lise hadsmelerinket yapacaksa, bir sosyoloji terimini bir Yağmuru yapan bir kader ynksa, Bu derece yaygın blr cereyanı büyük veya iki arabca söz. bir aşk rr.ısraım bir bir hareket, inkılâbcıhk sayılmaz. Her ] den Hatice Taşlı ile Esad Sarıca hakEski şiirin kaide ve çekillerinden hiç Tesadüfen agaç ohıyorsa tohum, harb sonu gencliğinin heves veyn fankaç farsça terkip yoğuracaktı. Türkçe dilde olduğu gibi. bizde de bugün ppk larında, bu suretle yangın çıkmaya sebirine uymamakla beraber bun'arda Yeryüzünde de bir şey yoktur! tezi temayüllerine vermek kabil olmatnizi bulmak içiri, Türklağünıüze ka alıştıâımız bircok kclimeler düşecek ve beb olma davası açılmıştır. yeni ufuk ve imkânlar arıyan bir şair Bunca namaz boşuna kılınmışsa, vuşmalı idik. Dilimize, bütün öteki var ya mâna değiştirecek, yerlerine bir çok Lisenin müdürü Faika Onan ile baş dığma göre ası! sebebi, milletlerin mükalbinin hayati, ruhî, içtimaî ve rahmaOkunan ezanlar nafilcyse, yeni keümeler gelecek. Fakat yarının muavin Sadiye Sanver, bu konudaki temadiyen değişen ruhlannda, goçen larınuzla beraber inanabilirdik. nî dileklerle çarptığmı ve bizi de beraGöğü^te taşınan haçlar süsse, Hürriyet savaşımızı kendimiz bsnr kelimesini bundan sonra geleceh olan ödevlerinde ihmal göstermekten so Büyük H?.rbin yaptığı büyük tesiıierde berinde sürüklediğini duyuyoruz. Saçaranmak icab ediyor. Filhakika Ikinci Ötcde bir şey yoktur. ları henüz rüzgârlarda uçan bütün çenc dıktan, istiklâl andlaşmasmı kendimiz lardan başka hiç kim^e koyamaz. Hiç rumlu görülmüşlerdir. Cihan Harbinin zuhur etmesi bu tesirçairler gibi bu gene şair de, cinsî bir şair yaptıktan, ilk millî bankayı kendimiz bir vatandaşın herhangi bir leklifte buAdlî soruşturma ile varılan sonuca Sadece bir kelimeyse vicdan, olarak yaşamakta devam ederken bir kurduktan ve Ankaradan öte ilk rayları lunmasına ses çıkaramayız: Fakat hiç göre, baca kurumlarının temizlettiril lerin ne kadar karmaşık, ne kadar Ruh kalbin yarattıgı vehimse, gün nefes nefese gelmiş bir haldo dukendimiz döşedikten scnradır ki, kendi bir vatandaşır. kendinde «zorlama» hak memesi, yancın söndürücü aletlerin derin olduğunu gösterdiği gibi bunVe kalb. kanayan bir uzviyctse» dan böyle de ne kadar devam edeceği rekhyarak eski şiir dünyasmı bir daha kelimelerimiz ve kaidelerimizle cümleler kını da görmemssi lâzımdır. hazır bulundurulmaması, bilhassa kaInsanda dahi blr şey yoktur!. yaşamak ihtiyacını duyduğu zaman, ZDrlanması elimizde olanlar ve eli labahk bir dam altmda böyle bir teWi ve ne ?ekil!er alacağı, daha doğrusu düzmeğe başladık. yıkım ile doğum arasındaki sal!ar.:narr.izde olmıyanlar var. «Teşki'âh esasi ke ile karsılaşınca Davanın neresindeyİ2? başvurulabileoek Scnra gene kendine dönerek iştiha çözülen şiiri bir yeni klâsikleşmede Şimdi bütün gençîik bu topraîın di ye» için <anaya?a» yı, ckmn'ei teşriiye» tedbirlerin düşünülüp yerine getiril ların nasıl bir oluşla yeni bir istikrar larla aklm şaşkın sallanıçlarma acını tekrar bağlıyacaktır. lini konusuyor ve onunla yazmak'.adır. için «ya=ama» yı, ckaza kuvveti» lçin memiş bulunması, lisede yangın çık da karar kılacağı bilinemediği için ru yor: Prof. M. Şekib Tunc Bu toprağın dili, onun halkı gibi, bir ! .yargı» yı alabiliriz. Fakat eğer «teklif» masından ve binanın yanmasmdan do hun en hakikî dili olan şiirde de bir bocaîp.ma, bir jaşkmlık görülmesi takültür yoğuruluşudur. Biz insammızın keMmesini «önerç?» ile değiştirmek is layı kanunî takib konusudur. biidir. Çünkü devirlcrin kendüerine daman gibi, kelimelerimizi de kan yok tesek, hiç kimsenin «teklifsiz do?t» 3egöre yeni lçtiyakları, ümidleri, sevgi ve lamasına tutmayız. Türkçeleşme, mil rine «öner^esiz dost» demiyeceğini bilFransız mühendisinin verdiği nefretleri vardır. Ve her devir değilCeşme demektir: Özleşme demek de meliyiz. O halde niçin ajmi kelimeyi yakonferans şiminde bunların kendüerine uy^un zı dilinde «proposition» karşılığı tutmığildir. Dün, Onyon Fran^ezde Fransız mühendlsl kalıb ve ahenkleri aradıklarına bütün ı Geçenlerde bir dild dosrumdan mek yalım? M. Chaudolr, on b'.rlncl asırda ysşamış o edebiyat tarihleri «.ahiddir. Yalnız bu Biz dili, bir şey anlatmak, blr %ey du lan rlTazlTfd Fermnt hakk.nda btr konfetub aldım. Bana diyor ki: <Siz, son makalıb ve ahenkler, açılan yeni devirle kalenizde bile, osmanhcadan ne kadar yurmak, bir şey öğretmek iç'.n kulla ran» vernılştlr Kalablık btr kütlenln dlnChaudolr, jlmdiye birükte teşekkül ettikleri için ne mauzaklasabllmişEİniz? «tnus> ta başkaları nıyoruz. Osmanlıca bu vazifeleri yapa lfdiğl konferansında kariar halledllmemlş olan Fermat d<rnkle hiyette olgunlaşacaklarını Önceden kes«bilim» derken siz «ilim» diyorsunuz. madığı için, «millî» değildir. «Evimde mlnln genel çflzümüne dalr kendi bulııtiremiyoruz. Yeni ruhun tercümanı <Vazife» yerine €Ödev>, <millet» yerine değişiklikler yaphm» sözünü »nlaması junu arzetmiçtlr. Mühendlse bazı sualler Andre Maurois Orhan Fazıl Kısakürek için bir Türkün okuma yazma bilmesine aorulmjçtur. M. Chaudolr b'.ı ar?.da blr 11B« olmağa başlamış jairler bile rıasıl de«ulue», «milliyetçilik» yerine «ulusçuğiştiklerini ve nereye gittiklerini bileşaheserleri tercüme serisine dahildir. Fiah 100 kuruş. luk>, «prensip» yerine «ılke», «zafer» bile lüzum yoktur. Fakat «hanemde te ta'.ebç5İrıînı bulıışun temell hakkındakl »omezler. Yalnız varjsi oldukları şiir geyerine «yengi», «meşhur» yerine «çav beddülât icra ettim. sözünü yıllarca rusunu cçvablar.dıramamıştır. Bul'JÇs Franleneğinin geçmişe aid olduğunu ve yali», <dost meclisleri» yerine «dernek'.e mektebe gitmiyenin anlaması mümkün sıa Bkadpmislne blldlrllecektlr. şadıkları zamana uyar olmaktan çıkmış Karadenizdeki fırtına ri» v.b., v.b, diyemiyorsunuz. «Ilâht* müydü? Biz Türklerin, lugate bakmakKarade'ılzds fırtına hSiâ dfvam etmek bulunduğunu duyarjar. Bunun için busızm anlıyacakları bir edebiyat dili isyerine «Tanrısah diyenler, hatıâ şiirletedlr, BcSaz ağzında bekliyen motör ve va günkü şiirin istikbali ve bu istikbalde rinde kullananlar epey çoğaımışken si tiyoruz. Bu edebiyat diline girecek ke puriar dıçan c'kamaın'aktndırlîir. Karad"nlz ne olacağı hakkmda hiç bir şey söyxin kaleminizden bu kelimenra henüz lime ve terimlerde, bugünkü konuşma rıostasım yaprr.akta olan, Gllnpysu vapurn. Ada Negri Adnan Tahir Tan dili ve şivemize göra «anlaşma» mese altı Ktinlük Tıvhan Tapııru da blr ffünlük liyemeyiz. Bununla beraber söyliyebiçıkmış olup olmadığmı kestiremlyorum.» Dünya jaheserlerl tercüme serisinden, Fiatı 75 kuruş. leceğimiz bir şey var ki o da yİ:ıi şiirin, rötardîn sonra dün gelmlştlr. Bu tenkidde büyük yanlış «ilim» 1, lesine bilhassa dikkat edilmek lâzımdır. Kömür yUkl(\ Oç ?llep de fırtınnva raS şekilde. konuda, genişlikte ve çür temBu toprağın dili, bu toprakta yaşıosmanhca, «bilim» i türkçe saymaktır. yan'arm anlıyabilecekİ3ri, benimsiye men Zor.Kiıtdaktp.n l'.ırmmmıza Ke'.ebl'.miştlr lerile bunların vezin ve ahenklerir.de Bizce, bir klişe olduğu için «âîim» de eskiye nisbetle daha büyük bir hürri25 ton kaçak zeytînyağı osmanhca değildir. Biz, bu bakırrrJan, bilecekleri, sevebilecek'.eri, onların kult^taııbııl Vilayctlne yfipılnn h\r ihbar 0 yet istediğidir. Nitekim, 11 nisan 1343 ne ingilizceye, ne fransızcaya, n« delanmakta oldukları eklerle köklerden, zcrtne dün KOçükpazarda KantarrJarda başka dillere aykırı bir yol tutmas iste kelimelerle klişe^rden yofurulabilir. Ahrifd Nural ve ofiu'lan çlrketlne ald d?.Hcp Bu Topraktan PfrpisİTtcîen poiarda ynpilan araştırmalar netlr<?!nde te, beni, gene bu sütunlarda konuçtumiyoruz. Eğer biz ekayıdsız adamdaki Marcel Prevost Selâmi Sedes l.'fıO tenç'ktde 2." ton zeytlnyaSı bv.Uma ran «Merhamet şiirleri» çairi Celâl «kayıd» sözünü ahyorsak ve kullanıDünya şaheserleri tercüme serisine dahildir. Fiatı 125 kuruş. rnk llelîi'.er mllll koranms mahk!>m"'lne Sılsy da yeni şiirin nasıl gittikçe deAnkara Tıb Fakültesi yorsak, onun yerine anla;i!rmyarı bir Ankara Tıb Fakültpsinln teçkliatmı ha verllnılşler, yaSlar da tevzl edilmek Uzore rinleşerek yayılan alâkalarla kayr.a^tıkelimeyi koymağa çalışmıyacağız. Fakat rırlr.makta. o'.an komisycnv.n çülismalarına f»]altınia tntulmnştur, ğını, «yüksek bir iimidle harcanan ha«mukayyed, takyid, takayyüd» gibi şe içtira'^ Ptrr.ek üzere Ankaraya. glden ÜnlB'.ındnn ni.?Bda Ortnkflyde Z'.sa Atanas yatlara, şifa bekliyen hastalara, hak iskiilerini «kayıdlı, kayıdlama» kayıdlan verslte R?kt?rü Tcrflk Sağlam dOn sabah l;!n"!!z zovt'.r.ynCı oatmaic B\ıı;i!ntfan. YnS lnkfleslnde Sırraf sokaimda Tevfllc Tcıkgöz tiyen mağdurlara, Allah arıyan kullara ma» tasriflerile ayıklıyacağız. Eski de çrhrlmlzs dönmüçtür Ankara Tıb Fakültfslnln hanrhklan »on ellndekl zeytlnyaîlarına ald beyatıname dönerek bütün bu îEtırabların mfTe virlerde okunan «Ilâhi» SÖZÜM karşılık T?rm»meX suçundan m'.lll korunmaya ve olamıyacağına, bunların izalesi çareîeri ? aramak, namazı türkçeye çevirmeğe =arha.">ına glrmii bulıinmaktadır. Önfimüz. Emile Zola Hamdi Varoğlu cekl ders yı!:nda Fakültenln F. K. B. Her'Jır.tş'.rrrl'.r. aranırken örnek olncak bir devrin açılknlkışmak gibi bir şeydir. beraher Uç smıfı blrd?n faajlycte geç?ması ihtimallerine inandığını ve bu Dünya çahe^erleri tercüme serisine dahildir. Birincl ve Iklnd c<ld!er Sahtekârlık tahkikatı cektlr. Biz: Tiln lplir:l, panvık ipUCl ve yün'.tt k u . yüksolişle küçük sevgilerini artık metneşredılmiştir. Eserln tamamı 250 kuruçt'jr. Tediyeli muamelemiz voktur. Kairoy& Ankareda bu'aıran profesörler n^a.? tlcaretl ycılsv.zîr.Su ve fatura snMe1 Osmanlıca yazı dilinl, konuşma hedemez olduğunu» söylemiştim. 1945 te dilimiz ve kendi şivemiz esaslarına şöre aünacak, açık kalan kürsüîere Istanbul karl'.Şı üzerlrde tktısad ve Ttraret Bcıknnprofesör ve doçentlerinden bazı naklller Hklar'.le mllîl konifma savcılıgı tarRfmtürkçeleştirmek, böylece onun millileş yapılacaktır dan ynpı'.an tahklkat sona ermelc ttmredlr. Yazan : A. J. Cronin rne kadar anlaşılma kudretini de artırBu büyOk TOİBiızIııkla doSrudnn dnğruya Akşam ricaret kurslan mak, ve do\ayı?l!e alSV.alı fabr'.kator s!ra=ar tnAkîam tlcarct kur^ları İçin dün Ttlksek 2 Âdeta has ad hükmüne geçeoek Tiraret ve teısad okıılunda blr toplantı clr veFBİT şahıslann yckur.u blne yaklaşl * 1 ^ ^ W ^ ^ m Muazzam'Gramerli ••••••••^•1 mpktadır, bazı terimler müstesna, bütün terim'er ynpılmıs. oku! müdürU Dr, Nihad Sayar Bn yoI'nzHık r e sahtf fatura tf^^rrt'.'e de bugün kullandığımız ekler ve kökkura'arm randımam hakkmda lzahat verrr.lçtlr. 4<"tO mevcudü o!an Emlnönü Ffltlh, T»Mmı blr kac müyon llraya ballS olan lere bağh kalmak davasmdayız. Üeküdır re Kadıktfydekl kursiara rr.?vnıriün mTinmeie verRlşl kaçakçılı&ı yapıklı^l göYoksa pek az kimsenin anladıgı os yllrde 50 sl çok muntazam deram etrr.pk ri*lmekt^dlr Çeviren: Rezzan A. E. YALMAN manlı yazı dili yerine gene pek az kim tedlr. Ge:ec*lc »y kurslarda lmtlhan ya.plYanarak ölen çoban Iyi bir kitab edinmek isterseniz bu lenin anhyabileceği, öteki gibi bu da:acalcf.r. Zlneîrliktjyııda bahcivanlık yp.p?.n Sahan. şahesere sahib olunuz. Bu ilân, kSğıd ?ore ııyurkeri yataSmın yanında btılunan davlığı yüzünden nıahdud basılan bu Hazırlıyan : ABBAS TEMİZEB TnsnRîvldin h'.r kıvılo'.m nçnyarak çamancfîs romanın çıktığını haber \~erHerkss TEMEL İNGİLİZCEVlen bahsediyor. 480 sahife tutan bu eseıin şırlannı tutuçturmti'jtur. Camaşırlar her"en alev almış ve Şabamn vücud'Jnlln rr.ıhte. mek için yapılmıştır. Yoksa eser; hiç mükemmeliyetinden siz de istifade ediniz. Fiatı 400 kuruş. !lf yerlerlnl fecl surett* yakmıştır Yaralı bir reklâma ihtiyacı olmıyan edebî Siyaset sahasında ve harb cephelerinde Etfal hastaneslne kaldırılmıjsa da çok ya. bir âbidedir. 300 Kr. Arif Bolat Kitabevi Y E N İ Ç I K T I Erenköy lisesi yanggnının mes'ulkri Hademelerden ikisi hakkmda dava açıldı aoenen İHEM NALINA MIKINA Rhin boylarmda «Acaba» sı Prof. M. Şekib Tunc Yazan: Irinci Amcrikan ordusu, sanki ^ bir tatbikatta, NewYork'taki TL Hndson nebrini geçiyormnş gibl, Rhin nehrini geçivfrdi. Bu, tam ve mükenımel bir baskın oldu. Amerikalılar, bn Boğaziçi kadar geniş suyun batısmdan do&usuna atiamakta Alruanlardan bile atik davrandılar. Nehrin sol kıyi3inda daha bir çok Alman tümenleri Tarken Amerikan birliklerl sa» kıyıda bir köpriibaşı knrronş bnlnnuyorlar. Amerikalılar Rhin'i, 7 mart çarşamba günü öfrleyin geçmişlerdir. 9 mart tarihli Alman teJıliH hâlâ bnndan bahsetmiyor. Acaba Hitler'in kararjâhındakllerin bu önemli olaydan haberleri mi yokî Çarşamba rünü 9|le radyolarını dinledikten ve Anglo Amerikan ordnlannın Rhlnln batı kıyılarına dayandıklarını öğTendlktfn sonra, General Eisenhower'in, suda yüıer ve karada jTirür motörltt ördek vasıtalarile köprticü kıt'alarını ve malzemesini, geçiş için seçeceği Terlere giılice yığdıktan ve şidcietli uçak Te topçn bombardımanlan ile Rhin'in karşı kıyısmdaki Almanları ezdikten sonra, bir kaç noktada blrden nehri atlıyacağını ,bnnun için de bir kaç gün geçeceğini düşünüyordum. Halbııki ben böyle düsünürken birinci' Amerikan ordusu cür'etkâr bir hamle ile bn geçişi başanvermiş. Böylece Almanları gafil aviadıj, gibi blzi de atlatmıştır! Londranın verdigi tafsilâta göre, Rhin'in as.ılmast şöyle olmuş: Müttefikler, Rhin'in batı kıyısmda tuttukları mevzileri sağlamlaştırmak için hiç Takit kaybetmeden, bir hamlede nehri geçmişlerdir. Almanlar, o kadar anî bir baskına ngramışlardır ki «Almanyanm geçilmez maniası» dedikleri Rhin, bir tck asker kaybedilmeden, geçilmiştir. Nehrin dogn kıyısmda, tahkimat ve dikenll tel manlalan yokto; yalniı bir kaç mayln vardı. İlk geçiş, birincl Amerikan ordnsnru mensub bir teğmenin, bölüğiinün başında Terdlği bir karar neticesinde yapılmıştır. 24 saattr:ı sonra bile Almanlar, köpriibaşına karşı önemli bir mukabll taarrnıda bulanamamışlardır. Düşmanın, takviye kıt'alan almadıkça bu hareket İçin lüzumlu kuvvetlere sahib olmadığı sanılıyor. Tamamlayıcı haberlere göre, Almanlar tarafmdan haraya uçurulmadan 10 dakika önce blr baskınla sağlam olarak ele geçirilen demiryoln köprusünden istifade edilmlştir. Blr Amerikan tegmenlnln yalnız harbde değil, bütün hayatta ehemmiyet ve kıymeti büyük olan lnlsiyativi, yani şahsi te?ebbüsü savesinde geçilen Rhin nehrinin Kolonya ile Koblenz arasmdaki kısmında, 1935 yılında nçak, otomobll ve küçük bir nehir vapurile dolaşmıştık. Çok daha mamur kıyılarile Bogaziçlnl andıran Rhin'de nehir rapurlan işliyor, tek çiftfdrn sekiz tek kürekliye kadar yüzlerce kik ve pek çok beyaz yelkenll yole çamurlu sularda dolaşıyor, kuvvetli römorkörler bir kaç bin tonluk yük taşıyan şatlan, dubaları çekiyorlardı. Bizim Türk gazeteciler heyetini. şimdi Müttefikler tarafımlan zaptedildijl bildirilen Godesberg'de Dressen oteline misafir etmişlerdi. Ikinci Dünya Harbi patlamadan evvel, ingiliz Başvekili Mr. Chambcrlain de, barışı korumak için Hitlcr'in ayağına kadar gittiği zaman, onunla bu otclde görüşmüştü. Rhin boyunda dolaştığımız gün, öğle yemcğini bir Hitlerci gençlik teşkilâtı için öğretmen yetiştiren bir kız okulunda, talcbe ile beraber yemiştik. Bütün o gcnç kızlar, son derece mutaassıb birer nazi olarak yetiştiriliyordu. Bize sclâm verirken bile sağ kollaruu malum ve mahud şekilde ileriye doğru uzatıp •Heil Hitler!» diye bağınyorlardı. Biz, 1935 nisamnda orada Idik. Nazi Almanyası, martta Versay uzlaşmasının askerî hükümlerini yırtıp kâğıd sepetine atmıştı. 1936 martının 7 nci günü de a y . ni andlaşmanın Rhin gayri askerî bölgesine aid maddeleri, kalçadan adımlarla bııraya giren Alman askerlerir.m nalçmlı çizmpleri altmda ezilrnişti. Amerikalılar da. Rhin'i 9 yıl sonra, 1945 martımn 7 nci günü geçnıişlerdir. 11 aralık 1918 günü de Alman hsssa kıt'alan sanki zaferden dönüyorlarmı? gibi parlak bir alayla Bcrline dönerken Amerikan işgal kuv\etleri de Koblenz'e, Ingilizler Kolonya'ya. Fransızlar Mayans'a girmişlerdi. Tarih tekerrirr edi» yor amma. bu defa Almanya için pek feci bir şekilde. Seıttih Lutfi Kitabeviıtin Yeni Neşriyatı: DÜŞÜNCELERİ OKUYAN NÂKİNE SABAH YILDIZI KALBE GOMULEN AŞK NEYHANE SENİH LÛTFİ KİTABEVİ TEMEL İrVGİLİZCE (Esas İzah ve Tam Telâffuz) İngiliz Karak.erinin Mümessili » 50 Senelik Mücadeleci Gazeteci, tabur kumandanî, muhafazakâr mebut, Bahriye Nazın, Başvekil r BİR İKİ SATÎRLA ^ AHMED SAİDOĞLU KİTABEVİ ChurchlH BÜTÜN HAYATI Yakııifia Çıkıyor BAYİLERE: Kltab B.z basılmıştır. Slparlşlerlnizl Necmeddln Salm&n Kltab Yayrna Odaeı, Ankara caddesl Kaya Han adreslne yazınız. Ben bir kasaba çocuğuyum, Üsküdarlıytm ama ruhmuş, ervahmış, peri imiş, cinmiş. hani öyle şeylere pek inanmam. Gerçi Usküdarın ser\dleri, birbirine bakan curr.bah evleri ve üzerinde leylek yuvaları kurulmuş bacaları insana bir mistik ruh verirse de ben o dediğim şeylere inanmam, oldum olası. Bunu size neden söylüyorum biliyor musunuz?. Geçen güz benim başıma bir şey geldi. Benim ieğil ya dostlarırr.ın bajına. Onu hikâye etmeden evvel kendi durumumu iza'na mecbur oldum. Kış başı denecek bir mevsimde bir gün dostlarımdan birile konuşurken lâkırdı «ispirtizma» üzerine düştü. Baktırr, ki âşık adamakıllı merakh.. Ben öyle şeylere inanmam kuzura! divip kısa kesmek ist?dim. Böyle söyieme yahu! Artık bu iş müsbet ilimler arasma girdi. Inkâr eriilecek yeri yok. Komil Flamarion gibi âlimler buna inandıktan sonra artık sana haltetmek düşer. Gözünü seveyim. zorlama! Ben inanmam. Peki! Ya b'en seni inandırırsam. Inanmam. Softahk etme! Ben seni bir ispirtizma seansma götüreyim de seyrst! Aradan üç beş gün gsçtikten sonra bir gün dostum teiefon etti: Yarın akşam boş musun? Ben her akşam boşum ayol! Oyle ise hazıı o' 1 if. i fî rmrtta Çannkkale şeh'.dlltlnde Myük bir tören yr.pr.acaktır. Bu törecde bulunmalc üzere İstanbul Ün:verslt<?çl tal». belerlnden ylrml klşillk blr heyet perşerebe çün'l Canakkn'.eye gld»cektlr. ¥ Tıbb'.ynln kuruluçuımn ] ] a lnrt yıl. dfSnüm'l mynasebetlle tçrtlb edl'.en T:bb'.yelller beyramı Cnümüzdekl çarşaraba günü kv.tlanacaktır, ^ Slrkectde Anndolu otellnde mlsaflr bulnnan Zübeyr tsmlnde bîr adam oda?ırda ölü olarak bıUunmu? Te yapılan muaynede öHimün kalb d'jrmasından olduğu anlaşılnr.ştır, ^ Uzun müddettenberl bıılunanr.yan potplirdan külüyetll blr yekı'ma ballg olan b!r pnrtl pelmlçtlr. İthalâtçı blrllklert bunlan dağıtmaya tâbt futmuştur. NACİ KALNUKOĞLU RESİM SERGİSİ 10 Mart CUMARTESİ 25 Mart PAZAR 1945 H EB G Ü N Saat 10 dan 21 e kadar İst. Cağaloğlu yokuşu No. 17/1 Bugün S A R A Y Sinemasmda GUADALCANAL SAVAŞI Muazzam harb filminin calibi dikkat sahne ve tablolarmı göninüz. Amerikayı ve bütün dünyayı alâkadar etmiş bu müthiş muharebenin gözleriniz önünde canlanışmı göreceksiniz. Baş rollerde : PRESTON FOSTER LLOYD NOLAN BOB FORD HARRY CARTER Olduk.. Dokuza doğru geldi. Hava güzel! Şöyle bir çeyrek kadar yürüyebiliriz, dedl. Rumeli caddesinden aşağı indik Köyiçine. Ondan sonra bir takım yan sokalara girip çıktık ve nihayet bir ahşab evin kapısını çaldık. Açıldı... Loş bir taşlık. Şıpıtık terlikli bir besleme.. oradaki masanm üstünde şapkalar, yağmurluklar, pardesüler. G^ıcırdıyan merdivenden çıktık. Çıplak Olmaz, dedi, olmaz.. bir sofa ve nihayet büyücek bir odaya Ne olmaz?. Malum değil... Tekrar magirdik. İçerisi kalabahk.. beş on kişi sanın başma oturdu ve gözlerini kapakadar. İçlerinde şık şık giyinmiş ha dı. Yavaş yavaş ötekiler de masanm nımlar. Modern beyler de var. Ne bizi başına dizildiler. Ben de bir iskemle onlara, ne onları bize prezante "etmedi çekip oturdum. Tam on bir kişiyiz. Maler. Bizimki kulağıma eğilip: sa da küçük değil ha! Ev sahibi hafif Burada kimse itimseyi tanımaz. sesle: Masaya ellerinizi koyraayınız ve tediye izah etti. Herkesin çehresinde acaib bir endişe okunuyordu. Hanımlar si mas etmeyiniz rica ederim, dedi. Öyle nirli sinirli sigara içiyorlar.. beylerden yaptık. Medyum gözlerini yummuş, okimisi saate bakıyor, kimisi esniyordu. turuyorken birdenbire uyandı... Işğı gördü. Başmı silkerek tekrar gözlerini Biz de şöyle bir kenara oturduk. Saat dokuz buçuğa doğru kapı çalın kapadı. Ev sahibi hemen kalkıp eloktridı... Herkeste bir hareket Birbir'.erine ği söndürdü. baktılar. Ev sahibi olduğu halinden an Karanhkta kaldık yahu!.. Hele ışıklaşılan zayıiça bir zat hemen seyirtti.. tan çıkar çıkmaz insanın gözleri büsbüindi ve iki dakika sonra odadan içeri tün görmez oluyor. Beş dakika sonra tıraşı gelmiş siyah gözlüklü birisi girdi. medyum bağırdı.* Beni götüren arkadaş: Olmaz, olmuyor.. bihuzur oluyo Medyum! dedi.. rum.. of! Istemem. Böyle boyalarla süsO gelir gelmez, herkes ayağa kalktı. lerle ervah çağırılmaz, olmaz. Ev sahibi tekrar ışığı yaktı ve fısılBeriki hiç lâf etmeden bir köşeye geçti oturdu.. kahve getirdiler, istemedi ve dadı. birdenbire kalktı. Masanm başına geç Rica ederim, baylar, bayanl?,r.. Boti. Bir iskemle aldı çöktü. Derken kalk yalarmızı silin. Mücevherlerinizi falan tı.. hep bakıv'oruz. Ben güleceğim ama da çıkarın! oradakilerin hali o kadar ciddi ki güleMedyum kontışuyordu: ıniyorum. Medyum deni'.en herif masa İstemiyorlar.. böyle şeyleri istemietrafmda bir dolaştı, bir daha dolaştı. yorlar. Hay kerata! Başına dönüyor yalıa!M Hanımlar yiizlerinij dudaklaruu sildi E Y üzerinde boğuk bir infilâk oldu. HepiEyvah soyulduk, raizin yüzümüze gözümiize bazı şeyler lâfı hepimizin gözil ^ ' serpilüi. Doğrusu ben bile korktum. nü açtı ve feryadlar Kadmlar: tevali etti. Anlaşıl j Aay! diye bp.ğınştılsr. Hep ayağa dı kl hanımlardan • kalktık. Ev sahibi ışığa gitti. Yanmaz... üçünün çantasmı er I Elektriği yakın Allah aşkına! diye vah uçurmuş. Ve biz , bağırmağa başladık. önce lnanmadık. Yanmıyor yahu!.. Sonıa medyumun Ay bayılıyorum... Ay, ay, sırra kadem basmarar indi. Ay yüreğim oynııyor. Eğer maNe oluyoruz yahu!.. Ayak sesleri. sile çantaların kayboluşu arasında bir sanm yanında olsak birisi dizile ka'dırıNihayet içimizden birisinin aklına geî münasebet olduğu kanaaüne vardık. yor diyeceğim. Fakat masadan hiç demiş. Bir kibrit çaktı. Ev sahibi, dışarı Ben zaten işin içinde bir dalavere seziğilse 1520 santim uzaktayız. Bu sefer çıktı... Dışarının elektriğini yakhktan yordum ama şu çatal?.. Derken aklıma ev sahibi daha sarih olarak sordu: SDnra döndü. Derken kibrit söndü. Bir bir şey geldi. Herkes kutuyu ararken Ey ruuh, eğer aramızda iseniz ma kargaşalıktır gidiyor. Tekrar dışarı. Biben çatahn ucunu masanın ayağının aller, elmaslarını çıkarıp çantalarına koy sayı üç defa oynatm! raz sonra bir mumla celdi. Hanım'ar tma soktum. Sapı havaya kalktı. Ayadular. Herkes yüzüğünü falan çıkarıp Nefeslerimizi tuttuk bekliyoruz. Bir ev sahibine teslim ettiler. Bileğimdeki dakika sonra masa kıpırdadı. Kalkfı, dan biri bayılmıştı. Yüzüne su serptik. ğımla sapa basınca masa oynadı. Bunu saat çelik olduğu için ben çıkarmadım. indi.. bir daha ve. bir daha!. Ondan Ev sahibi harıl harı!.. yaparken masanın altındaki fıstık kaEv sahibi de bunları masadan uzağa gö sonra sükut!.. Ah! Olüm hakktnda sorulur mu?. buklarınm hikmetini keşfettim ve ötetürdü. Nihayet herkileri de masanın başına davet edip: Diye sitem ediyordu. Herkeste derin nefes almalar... Demek kes tekrar masa ba Ey ruh geldinizse üç defa vurun! geldi. Beni oraya getiren dostum dirseBen şu pathyan şeyin ne oldufumı şina geçtl. Ev sahibi ğile beni dürttü nierak ettim. Bir de baktık ki masanm Decikten sonra çatala basıp masayı oy de ışığı söndü Bu sefer ev sahibi sordu. üzerinde bir arnpul viöası duruyor. Hny nattım. Hayret ettiler. Bir de fıstık karüp oturdu. Sükuut!. Allah! Bu ne acayib şev!.. Mumıı yuka buğu çiğneyip çatırdatmca gözleri büs Hazret! Siz kimsiniz?.. Bekliyonız. Derken Biraz sonra masa vurmağa başladı. n kaldınnca gördük, Masanm üstünde bütün yerinden fırladı. Ondan sonra masanm altm Bir, iki, üç... Falan.. ben aklımda ruta asıh duran lâmbanın ampıılü düşmüş.. gayet müsterihane yerimden kalktım. dan doğru bir takım ve tahtaya çarpıp patlamış... Hemen bir Çatahn marifcti ve fıstık kabuklarının madım. Alelhesab ev sahibi buldu: çatırdılar başlamaz mı?!. Allah Allah! ampul getirip taktılar ve bütün bu hâ hikmeti anlaşıldı. Batlamyos! Kimse de kıpırdamıyor. Derken bir hadi.seler arasında sesi çıkmıyan msdyuOndan sonra bir hanım sual sordu: Hemen o akşam karakola haber verdifif amonyak kokusu sezmeğe başladık. Kocam rahat mıdır?. Meğer kocası mu aradık. Herii yok. Birisi: ler. Uç gün sonra herü bulunmu?. Bu Bu esnada ev sahibi seslendi... Oyledir! Uzülünce kaçarmış dedi. J adamı kuvvetli medyumdur diye ev sa. Ey ruuuh! Geldinizse bizi haber merhum ohnuş.. Ses çıkmadı. Bu sırada masanm altmda bir şey hibine bir dostu telefonla tavsiye e t dar edin! Evet ise bir defa vurunuz.. gözüme ilişti: Bir çatal. Evet. Yemek miş imiş. O dostuna sordular. Haberl Ne ses var, ne soluk! Bu esnada beBir defa vuruldu. çatah. olmaoığını söyleöi. Meğer medyum.. nim dizime doğru bir el sürünür gibi Birisi: Bu ne bu yahu? diye eğilip aldım. meşhur bir dolandırıcı imiş. Şimdi ne oldu. Yahud bana öyle geldi. Biraz son Ben daha kaç sene yaşıyacağım? Hep baktılar. Kimse bir şey anhyamadı. zaman dostumu görsem' ra ev sahibi tekrar sordu: .iiye sormaz mı?.. Yerde de bir takım fıstık kabukları... Ey rauh! diye seslenirim. O d» Ey ruuh, eğer geldinizse.. demiye Bu esnada bir: Bunlan da kim yemiş? güler banal kalnıadı. Masa yavaşça kalkt: ve tek Ooof! sesi işittik.. Derken masanın Derken bir hanım feryadı; B. FELEK R U U H ! Yazan: Burhan Feieh
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear