02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURIYET L ÇcşidH Hafıraİar | Fıkralar, Hikâveler, Portreler... İstibdad da idadî Yazcm: İsmail Hahib Sevük Hoccmlzın tercümede tantanall lugate baylldlğını bildiğim İçin naesclâ • Gözümün önünden bir bulut g«çti> gibi bir sözü «Enzarl melâlimin pişigâhl kelâlinden mürur eden sahaibi lerzsn...» gibi bir şekle sokunca, mekteb numaram 135 olduğa İçin: «Cent trente cinq, trois bon peinsb diye üç aferini yapıştlrirdl. Sene İçinde yüzleri ve yüzleri bulan bu aferinleri franslzca namına türkçeden kazandığlma bakarak güler, fakat bir cümle bile franslzca öğnenemediğimizi düşünerek de haylflanırdlm. Halka yapılacak muhtelif tevziat Basma ve un bugün veriliyor? kömür beyannameleri de hazır Halka basma, dril ve kaput bezi tev. ziatına yarın sabahtan itibaren bütün şehirde başlanacaktır. Yerli Mallar Pazarları. düne kadar seksen manjfatu. racıya bayilik hakkı vermiştir. Uaha da bir çok bayi müracaat etmiytir. Yerli Mallar Pazarlan her bayie metre başı. na beş kuruş vermektedir. Sehir haberleri 17 Mayıs 1944 EDEBIYAT BAHISLERI IHEM NALINÂ, MlHINAi Kader, Hikmet Edebiyatı ve Yas ve sınıf ahengi: Edremid «Rüştiye» sini guya e n iyi bitirmiştim. İdadî tahsili için İstanbula gitme kuruntularlnm sevincile oyalanlrken babam beni valz için Erde^nide gelen, çok ünlü bir hocanm fikrini almak üzere, kolumdan tutup ona götürdü. Adam sahiden zekiymiş: «Bu yaşda rüştiye mezunu olmaz, son smlfta bir sene daha okusun» dedi. Kendimin ker.dim de farklnda olacağlm ki rüştiyede bir sene daha kalışım hiç gücüme gitmemişti. Ertesi sene İstanbul yerine Bursa İdadisine gönderildiğim zaman, franslzca görmemişiz diye, beni gene üçüncü slnıfa aldllar. Üç yillık «İptidaî» yi atlamanln cezasını ayni sınıfta iki sene fazla okumakla ödemiştlm. Buna karşlllk da tahsil hayatının gonuna kadar bütün smlflarin kolaylığlnl kazandım. Yoksa İki seneyi kaybetmeseydim slnıfları kemik çatlrdatan bir yük gibi taşlyacaktım. İr&ad eö'en hoca: Talebenin ayrı ad taktnadlğl İki klymetli şahsiyetten birincid, varllğile bütün mektebi dolduran müdiri sani Ahmed Şükrü (eski Maarlf Nazırı, ki onu ayrl bir yazı ile konuşacağlz), ikincisi riyaziye muallimimlz Abdülfeyyaz Tevfik. Orta boyiu, tlknaz, daima gezinerek ders verip şchlâ gözlerile kime baktlğl belli olmadlğl İçin kaldıracağı talebeyi numarasile çağlrmağa mecbur olan bu hocar.ıızl acele acele verdiği dersinden ziyade, slrasml getirerek anlattlğl flltralarla severdik. Yani o öğrettiğinden daha ziyade İrşad edendi. Meselâ bir gün, hem de İstibdadm en koyu devrinde smlfa sordu: «Dürıyada en cesur bahriye efradına melik hangi devletür?» İngiltere dedik. Japonya dedik, o hep haylr dedlkten sonra kendi söyledl: «Osmanlı devltti!> Şaşkmlığımlz karşlsmda sebebini arJatlyor: «Onlann flrtınalsrdan değil güllelerden pervasl olmlyan o dağ gibi zlrhlllarinda ml askerllk yapmak cesarettir, yoksa dalgaya bile dayanamıyacak kadar çürıik olan bizim ecel teknelerinde mi?» Un tevziah Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından Kasımpaşa değirmeninde çektirilen 82 randımanlı beyaz unlar mutemed bak. kallara dağırtılmıştır. Bugünden itibaren halka 45 kuruş mukabilir.d? ekmek karnelerinin köşelerindeki (U) kupon. larile satışa başlanacaktır. Önümüzdeki aylar içinde gene nüfus başına ikişer kilo makarna dnğıtılması beklenmektedir. İlk gecentn hikâyesi: Leylî girdiğim mektebin ilk gecesi, mütalea salonunda, talebelerin »Topuz» diye ad koyduklarl, İkinci muavin Ali Rıza efendi yanıma gelerek «Yahu, senin ne sert baban varmlş» dedi. Meğer bir mahkemesi yüzünden epey zamandır Bursada bulunan babanı bir mecliste tanıdığı Ali Rıza efendiye bazı malumat almak için «Oğlumu mektebinize vereceğim» diye söze başlarken o tepeden düşer gibi «terbiyasizse aİTiaylz» deyince babam, hiddet zamanlarında kamoçl gibi şakllyan sesile gürler: «Maşallah, hoca efendi, ben oğlumu terbiye edin diye mektebinize veriyoıum. 6en ise hocallğln terbiye etmek demek olduğunu bilmiyorsun. Zaten böyle hocalarin bulunduğu bir mektebe oğlumu ne diye..» Meclistekilerin biri Topuzun kulağlna «yahu, ne yapıyorsun? O valiye bile klllç çekti, onun için mabkeme oluyor» sözlerini flsıldaymca kendine de kılıç çekilecekmi? vehmine düşen Topuz «aman bin'jaşım ayağını öpeyim!» diye binbir yemin ederek baf' i)3ml yatlştlrmış. Kömür beyannameleri tevzi edillyor Kömür beyannamelerinin tevziatma dünden itibaren muht^rlar tarafmdan başlanmıştır. Muhtarlar beyannamele. rin tasdiki için halktan para alamıyacaklardır. Beyannîmeler'n toplanm3sı 15 hazirana kadar tamamlanacak ve bundan sonra yapüacak hesaba göre kömür satışma başlanac^ktır. Amerikadan 7 milyon yardfe pamuklu geliyor Topuzun şakraklığı: Bütün bu macerayl güle güle ve yanlmdaki çocuklara da işittirereıc onları öa güldüre güldüre atlatan Topuz, sarıkil, cübbeli, talebenin taktığı ada lâylk dereoede yusyuvarlak, mavi gözlü. güleç yüzlü, talebelerle daima şakaiaşan öir adamdl. çocuKiardan uand o gece öğrendim ki vali paşanln bâlâ rütbesindeki oğlunun dalkavuğu İmiş. Bir gece gene mütaleahanede gürültüyü kestirmek için «susun be!» diye bağlrdl ve yeleğinin iki cebincen iki saat çlkararak «çalışıp adam olursanız böyle iki altın saatiniz olur!» dedi. Mütataleshaneyi gürültü yerine kahkaha doldurmuştu. Sarıklı ciıbbeli olmaslna rağmen hiç de medrese hocasl hissini vermiyen, aksine, biraz fiskifücur adamı gibi görünen zavalll Topuz, Meşrutlyetten epeyce sonra, ayyaşlık İlletiîe, vazifelerinden ine İr.e nihayet matbaa kaplclsl oldu. Hocalann soy adı: Sade Ali Rıza efendinin değil, diğ^r hocslarln da talebeler tarafından takılma soy adlarl vardl. Yalnız şimdiki 6oy adı kanunundan sonra herkes kendi adlnl kendi seçtiği İçin hep iyi mânalı isinıler takındıklari halde talebelerin taktlklarl soy adlarlnda İş böyle olmaz. Herkes kendi mektebinl hatırlasın, hocalara takllan, adlar ya İğneli, ya alaylldlr. Bunlara talebenin birer kelimelik hicviyesi gibi bakabiliriz. Onun için böyle adlar kusurlulara verilir. Kıymetli hocalarla İdarecüere ayrıca ad taklîmaz. Zorla lakllnıak isten5e bile tuttuğu görülmemiştir. Tutan adlarln vaftiz babalarl da belli olmsz. Onlar sanki talebe kalabalığmın muhassalaslndan çlkmış gibi anonim bir mahiyet alırlar. Terbiye kitablanna bile geçmiştir. Meşhur dünya tsrbiyecileri dahi talebe muhassalasmdan çikan bu birer kelimelik hükümlerin hemen hiç yanılmadığlnı, yani doğrul\ığunu söyler. Bunu da tabiî gönneli, zira doğru olmıyanlar tutmaz ki... 1944 yılının ilk altı aylık pamuklu kontenjanı olarak Amerıkalılar tarafın. dan memleketimıze 800.000 tcraluk bıx manüatura partisi tahsıs olunduğu dün «İkamete memur» lar: bildirilmiştir. Bu miktar takrıben 7 milyon yarda tutmaktadır. Abdulfeyyaz Tevfiği çok sevişimizde Ticaret Ofisi hesabına da Hindistandan onun «İkamete memur> olduğunu bilibes milyon liralık yeni bir manifatura şinıizin de geniş tesiri vardl. İkamete memur olanlar Bursadan dışarl çlka partisinin ilk kısımları yola çıkmıştır. mazlarmış. Hattâ bizim mektebin ah Bunlarm bir kısmı ba^madır. çlbişlsl bile bunlardandl. Sarayda ahçıllk yaparken gazaba uğıayıp bizim mektebde ikamete memur edilir. İyi ki böyle olmuş. Her pazartesi verllen su boreğile her perşembe verCen kaymak«Paramunt» filim şirketinin sark rau. 11 ekmek kadayıfınl o kadar güzel yapardı ki. Bir cuma günü büyüklerden habiri Mister Harti'nin İstanbuldakl İtaliki taiebe İle mektebe gelirkc ; sarı bo yan konsoloslugu kavaslarından Cozeppe yall bir eve baklyorum. Hlzla kolumdan ile Rodolfo aleyhlerine actığı dava; t s . çekip götürerek kulağıma flsıldıyorlar; tanbul birinci asliye ceza mahkemesin. Koâ^o*^*^ıcfır navava core: «tsaKma, oraaa vıazı usman raşanın yapmak oğlu Kemaleddin Paşa ikamete memur Mister Hart. aktüalite filim üzere îstanbul manîaralarını ve bina. dur, bir jurnal yersen başln belâya uğrar.> İkamete memur olanlardan larını filime çektiği sırada, Beyoğlunda. •mektubcu Süleyman Nazlfi de, tatil ki ttalyan konsoloslugu binasını da bu istemiştir. Fakat. gür.leri Çekirge yolunda, yanında bir filimde . belirtmek kendisinin hareketini gören kavasîar, delikanll, arabaya kurjlmuş olarak, yumrukla. heybetli çehresi ve şimşekli gözlerile sokağa fırlamış. muhîbiri mışlar ve elindeki makineyi de zorla zeki zeki gülerken görürdük. çekip almışlardır. Muhabir. bu arslık Ikballi menfi: rcakine çengelile elinden yaralanmıştır Mister Harti vekili avukat Esad İstibdadın son senesiydl. Gene Çekirge yolunda bir gün, yaldlzlı, son Mahmud Karakurdun temsil ettiği da. dcreco güzel, yazlık bir arabanin arka vada; mahkeme, kavaslann birer ay hapislerine. ancak bu cezalarımn teci. sındcki yere arabaclsını oturtup koline ve davacınm zarar ve zlyanmdan şumlarl plrıl plril iki cins keheylânı dolayı hukuk mahkemesire müracaat bizzat dizginliyen, elbisesl sırmalar, edebileceğine karar vermijtir. göğsü nişanlarla dolu, gene, tlknaz, esmer çehresine çok yaklşan Vilhelrr.kârî D Grupu sergisi bıyıklarınl çalımla bükmüş, yanakların. 6/5/944 tarihinde Güzel San'atlar Adan slhhat flşklran birioi gördüktü. kademisinde açılmış bulunan (D1 gru«Fehim Paşa, dediler. Abdülhamidin punun restm sergisi, 18 nıayls 944 pergözdesiymiş, Beyoğlunu haraca bağlaşembe günü kapanacaktır. mlş Padişah, sefirlerin tazjikile ve İsBir tayin temiye İsterr.iye onu da Bursada ikamete memur etmiş, Ertesi sene MeşruEyüb verem dispanseri başheklmliğitiyet İlân edilince halk onu parçaladı. ne Cerrahpaşa hastanesi doktoriarmdan aliba Türkiyemizde ilk linç edilen a İç hastallklarl mütehassısı doktor Vlfkl Sarıgül tayin edilniştir. dam odur. İtalyan sefareti kavasları mahkum oldular Tevzii mükâfat merasimi; 2?şinci slnıfı bitirdiğimiz sene çok tantanalı bir tevzi mükâfat merasimi yaplldl. Mektebin avlusundaki duvar tâklarla, halllarla, bayraklarla süslenmis. Vali Reşid Mümtaz Paşa heybetli endtmı, iri ve çıkkın gozleri, yaldızlar ve pırıltılar İçindeki üniformasile yüksek bir koltuğa oturmuş, iki tarafında vilâyetin İleri gelenleri, masanın üstünds taklm takım kitab, müdiri sanimiz Şükrü bey son sınıf MrİncLsİni okuyor: 352 Şakir Efendi (eski İktısad Vekili Şakir Kesebir) şaşiyoruz; O sens son sınıf birincisi Hasan Feymiydi (Darüşşafaka Müdürü) ıreğer bildiğimiz yok, 6 ncl ve 7 nci smıflar ikinci devre saylldlğı için iki sınıfın vasatisi almırmlş. Şükrü bey beşinci sınıf birincisini çağırıyor: 135 İsmail efendi. Kulsklarıma İnanamıyarak yanllşhk olmosln diye arkadaşlanM soruyorum. Ben bir sene evvel birinciydim ama o sene sınıf birincisi 21 Mü.iio olmuşluMeğer birinci devrenin iki smıf vasatisi itibarile birincilik bana düşmüş. Kcltuğumda yaldlz cilâll beş altı kitabla dönerken ayaklarım dolaniyor \>e oğuldlyan kulaklarım beş yüz yaptlğl alklşl işitmiyordu. Yeni otobüsler İstanbul şehri için Ticaret Ofisi İsveçten yeniden 5 otobüs almlştlr. Kırkar kişilik olan bu otobüsler ypklnda gelecektir. Ankara Belediyesi için de İsvlçreden 30 otobüs allnmıştlr. Bir izah 12'4/944 tarihü gazetemizde, hiç İs'm tasrih edilımeksizin «Bir kooperatif hakklnda yapllan tahkikat» a d^ir bir haber çlkmlştı. «İstanbul esnaf ve küçük san'atkârlar İsühlâk kooperatifi. nden aldlğımlz bir mektubda; bahis me\'zuu kooperatifln kendi kooperatifleri olmadlğl belirtilmektedir. D ngiltere Kralı, Şimal sulannda buII lunan İngiliz anavatan filosunu ziU yaret etti. 11 muhtelif gemiye gideTek denizcilerle görüşttt; talünlerde buIundu. Nihayet onlara «yolunuz ajık olsun» dedi. Kralın donanmayı ziyaretl ve onlara selâmet dilemesi, artık açıldığı almanlarca da kabul edilen ikinci cephenin Alln yazılarımıgökten mücevhe çıkarma ve indirme safhasının cejf yazm en eski san'atbile yağsa kendi bah kın olduğnna delil addediliyor. çilarinı hatlrhyoruz: Istilâ harekctinde, İngiliz donanmasıçesine bir damla bi Onların, bir büyük le düşmiyeceğinden nın oynıyacağı rol pek mühlm ve büruh saltanatına da ı yüktür. Bnrada «oynıyacağı» defil. «oydolayı mustarib de yanan varlıklarlnda ğildir. Etrafına ba> nadığı» demek daha dogru olnr. Çünkü, duydukları tek rahatslzllk ve ağrı nok bükecektir. Çünkü başka çare var ml karken büyük bir mizahçi kalem oldır İngiliz donanması, İkinci Dünya Harbitasl, günlerin pertavsızına ve zamanın «Fennânı aşka can iledir ğunu «Zafername» sindeki kadar kuv nin ilk toplan patladığı gündenberi bu ıo akişina slğmlyan talihimiz değil mi? İ n . Hükmü kazâya zerre kadar yok inadımızs vetle duyurur: lünü bazan gürültülü, fakat daha ziyade san oğlunun kaderi!.. Bu ne avuci sığ(Bâkî) «Bin böyle cihanı leri sîm olsa yetişme sessiz, sadasız bynuyor. İngilterenin 1940 maz, renge gelmez, şekle girmez konuCihanln, padişahln, kısacasl en büyük Mümkiin miı ki is'af oluna matlabı alctn ta tek başına Almanya ve İtalya karş.dur. Fikir va felsefe adamları onu küllî kimselerin vereceği nimeti teper. Ka Hariçteıı eger olsa tenıaşassna imkân smda mukavemet göstermesini olduğu kuvvetin hükmettiği ve birer oyuncak derin kencisine pay olari'k aylıdlğ Müthiş görunnr heykeli müsta'cebi âlem gibi, Anglo Sakson ordalannm karşı durumunda bulunan cüz"î Insanların bir lokma ekmekle bir parça sudan Almış yiikünü şöyle ki seyrinde halelsiz kıyılara sıçnyacak bir hale gehnesini yaşadığı İslâm ve şark dünyaslnda, çok daha aziz bir şey var ml? Bu rıza, bir Bir zerre dahî kaldıramaz merkeb.i âlem temin eden donanmadır; Idonanmaçın eAlkhlı eski Yunan hayatmda «sebebî. li miskiniik değil, alçaltlcı bir îutfu tep Ebnayı bfşcrde katacak mi bu muâda linde tuttuğu deniz hâklmiyetidir. ebeb» siz kader felsefelerinde aradı mektir: İngiliz donanması denize hâkim olmaYa.âp ne zaman dogrulacak mezheb lar. Son çağlarln fikre yüceliş veren âlem saydı, böyle bir istüâ hareketini düşün«Cihanın nimetinden kendi âbü dânemiz det^rminisme. felsefesinJe de arıyan(Ayni eser, sahifa 135136 mek bile kabil olmazdı. Nitekim, Almanyevdir» lar var. Kökünde bir nedenlik (causaKaderden hikmete ve hikmetten lar, 1940 ta denize hâkim olamadıklan (Bâkî) lite) de olsa, insanlarin zaruret kanuniçin, İngütereyi Istilâ tasavvnrundan vazinsanlara Fckat onlar, sade kader üzerinde delarina bağlı bulunduklarını İddia edan Şairin yolu, geıçekten gitgide İnsan geçmek zorunda kaldüar. ğil, her şey üzerinde birer hikmetli bu mezhebin de insanı bir kader koİngiliz donanması, Avrnpayı istilâ hanusu olarak karşlmlza çlkardlğı yoiun mısra blraktllar. Biraz hakîm olmasinl lara doğru kayar. hayat karşlslnda bir bilmiyen Divan şairlnin zamanında içten kaynaşmanln mahsulü olan «Ter reketinin temel taşıdır. Anglo Sakson daki fikir çatışmaları sona ermiş değilordulan, Britanya adalanndan karşıva dir. Fakat bu çatişma vegöıüşlcıin rütbssi pek yüksek değildi. Edebiyatı cif Bend» e karşlllk cTerklbİ Bend» cemlzln onlardan alacağl ?ey, kader kar miyete ve İnsana doğru inişin ve chik bu temele dayanarak atlıyacaklardır dlşlnda kalan şaşmaz hakikati görmezHava knvvetleri de, donanmanın ve olikten gelemeyiz: San'at ve edebiyat şismdaki karamsarlık yerine, her şeye nıet> leri onlara doğru çevirişin eseribiraz da hikmet gözile bakmak ve e dir. Şair, günündeki yüksek rütbe'.İ İn nun korudnğn ordunnn tepelerinde biı İnsan üzerinde durdukça san'atçınm şemsiye teşkil edecektir. mâna vermek üzere avucunda slkip du yimser kalabilmek olmalıdlr; ve onların sanlarin bütün suçlarl İşledikleri halDonanmanın ilk vazifesi, Alman d/nbkaderden ilharm alarak İnsar.l gcrçek de el üstünde dolaştıklarım, ceza karacağı şey kaderimiz değil midir? İlk Yunan san'ntınm kader karşlsmda elle ler İçin söylediklerl deyişlerln kesif nunlaruun ise âcizler Için çalışlp dur üstü ve denizaltı knvvetlerinin, istilâ o r . dnsunu, kıt'a kıyılarına götören geml duğunu anlatır: rl kilidlenen insanlarmı düşünürken, güzelliklerine ulaşmaktlr. cAf ile mübeşşer midir ashabı meratlp kafilelerine hücıım etmelerini önlemek. yurdu harabeye dönen Eneiü'in <GadZiya Paça tlr. Anavatan fllosunnn bir kısım büyük dar Junon! Hain Neptun!» diye tanrıhepimiz tanlmaktaylz. «Vak'al Kanunu ceza âzic mi hâs demektir» t Onu (Ayni eser, sshife 143) gemflerl, Alman limanlarile geml kafilara haykırlşmı hatlrlaınamağa İmkân Hayriye» sırasmda dünyaya gelen, şark Devrin vezirine klzar, fakat blraktl lelerl arasında blr perde teşkU edecek, olmuyor. Racine de, bütün iyi olmak is ve garbi iyi tanlyan, büyük bir hürriteklerine rağxen kör İhtirasîarm e!in yetçi ve ülkücü Iken İnsan zâflarına da ğl hikmet sade vezlre değil, bütün ken küçük gemiler de, Alman hücumbotlande klvranan kahramanları ve scn çağla kapilmaktan kendini alamiyan, «Hara dini dev aynasinda görüp duranlara na ve denlzaitılarına karşı kaflleleri yakından himaye edeceklerdir. rln, yüzü gülmiyen İnsan üzeıinde dö bat. adlı eserile eskiliği, fakaı «Zafer kadar uzanir: Gemi kafilelerl, çıkarmanın yaodacağı nüp duran san'atçüarı, bize san'at ibre. name» sile Türk edebiyatlna karakterli Ey müftehiri devleti yek ruzel dünya sinin yeni anlaylşlarla da olsa slk slk mizahı, satire denen gerçek hicvi ge Dünya sana mahsusu müsellem mi kıyılara yaklaştıkları zaman, donanma. kader üzerine doğru yöneldiğini göstersanırsın» nm agır topçnsu, uçak fllolarile beraber, tiren, çok gören. çok çeksn ve çok zamektedir. (Ayni eser, sahife, 142) sahil bataryalannı sustnrmak vazifesin] man en doğru gören, nihayet 1897 ylGülerler bu İnsanlar; size guya alacaktır. İstilâ ordnsunnn topçnsu kalmın 17 naayısmda Adanada Ulucaml Divan şurlerini okurken nezaketle muamele ederler; fakat ço •aya çıkıncıya kadar, nerede bir Alman kabristanlna gömülen şairden bize kaKrder; Divan şiirlerini en cömerd topu ateş açarsa ona gemi topçusu cevab lan Şeyi düşünürken hikmet ve kader ğundan korkun; aslan bile saldırmadan misralarla süsler. İslâmlığn, hattâ onvereeektir. şairliği üzerinde durmamak ve onu, önce gülümser ve sırıtır gibidir; dan önceki çeşidli şark dinlerinin kök«Karada blr tek top, denizde blr gemlYaktı nice canlar o nezaketle tebessüm lerine dayanan bir düşünüş sistemi di hikmetlerini halka, kalaballğa yayabile bedeldir» diye bir söz vardır ki deni» Şîrin dahi kastetmesi câna gülerektlr» yebikceğiniz tasavvuf; hayat, haşarı, miş, popüler, fakat san'atlnı koruması(Ayni eser! sahife 143) kuvvetlerinin karadakl topçn ile müca. nl bilmiş bir kimse olarak anmamak mes'udluk, sağlık, ölüm gibi meselelerVe halk; ezip büzerek, bozarak da deleslnin güçlügünü gösterir. İngiliz doelden gelemez. de küçük İnsan İradelerinin hiçbir şey nanznasınm en çetin vazifesi, kıyüarda olsa şu mlsralarl hâlâ okumaz ml? Kadercüiği yapamiyacağını, her şeyin kader admı «Eyvah bu bazicede bizler yine yandık» ıeton istlhkâmlar içinde bulunan 4iman verebileceğimiz bir kuv/ete bağlı ol «Tercii Bend» ve «Terkibi Bend» İnde, «Zerduzu palan vnrsan eşek yine eşektir» ıgır topçnsu ile yapacagı mnharebeler. duğunu İleri sürer. Şair, bu devirde o gazellerinin bazı beyitleriude şair, kaSon günlerinde Ziya Paşa mustarib, lir. anlar karşlslnda el bağlamaktan başka dere İnanmaktadlr. Fakat onu, bu İOnım içln, İngfltere Kralının donan. nanlşında, eski fark mistikltğinln çem kırlk ve ümidsizdi. ;aresi olmlyan bir kimsedir. Bu tar2maya «bn defa slzden daha çok şeyler Jsoğrar kim ara«ıra in^anî dü» flbet trnflecekttr» sözünU «dana büyük fedal ue ölr mlsKinıik, bir harablık anıatan devletc» târlıklar istentlecekir» manasına almak kader, bir diğer yüzile de edebiyata şüncelere dayanir bir halde de görmedeğerli mlsra ve beyitler armağan et deyiz. Yani mnlsralarında şairin kendi İstikamet mahzı cinnettir bu mülkü laha doğnı olnr. millete» miştir. Çünkü kadere inanan şair, o talihsizliğinden ziyade talihsiz insanlaDiyecek kadar mustarib.. Fakat onu laylar karşlslnda kalenderdir; hakîma rin çehreleri de lşlklanır ve hikmetleanlatmaktan İr devrin karanlığı içinde görmek zone bir tavır taklnır; sablrlldır; kötüler ri kendi karamsarllğınl karşlslnda İyidir. Yarlndan çok zaman ziyade karamsarlığa yuvarlanmiş İnsan rundaylz. o karanllk devirier bu musTapu ve Kadastro Umum ]ir şey beklemese bile. hayat tillelerüe arl düe getirir. Garbi çok yaklndan ta ariblerin omuzlarile maziye doğru gitZiya Paşa tcanınl etsen feda bir 'lkllmaz, başarislzlıklardan korkmaz ve nlmış ve iyi taraflarile benirtısemş oMüdürünün konferansı kimse takdir eylemez» diyordu. Fakat arsllmaz. Nâbî, Koca Ragıb Paşa, Bâ an ve: Tapu ve Kadastro Umum Müdürü kî, Ruhî başta gelmek üzare beyit beyit «Cihan nammdaki bir maktell âma şte takdir ediyoruz ya!.. Halbuki o Halid Ziya Türkkan. Yüksek Mühendia en her divan şairinde kader şiiryolnm düştü ;ade bir dava adami olarak değil; «hi mektebinde, tapu ve kadastro işlert ve !erine raslarız. Bakarsmız şair ne dev Hükumet derler anda çok salhâneler iv» diye hâlâ küfür savurup durduğu bunların temin ettiği faydalar hakkuımuz bir devirde bize Zafername gibi in padişahma, ne altın ve gümüşs, hiç göTiuvai> la enteresan bir konferans vermiştlr. İnsanlara mahsus hicvl getirmekle, halk ir şeye minnet etmez. Çünkü onun Diyecek kadar İhtilâlcl bir ruha ma hayatlndan aldlğl, Insanları incelememinneti ezelden yazlîan kadar defterilik bulunan şalr, biraz dünyayı ka den sonra elde ettiği hikmetleri gene edir: «Divanı ezelde yazılan deftere minnet» ranlık görmüş olsa bile Divan şiirle nlara kadar ulaştırmakla ve edebiyatı. rindekl kader anlayışının kopy.ıclsı de mlzda ilk defa ders veren edsblyatı (Nâbi) İldi. Belkl mahzun yurddaşlarmı ken an'at eylemekle de bir değer kazanDost, düşman diye birbirimizi yemek disi gibi avunmağa muhtac buluyor ve En güzel yazılari ve maktadır. Sonsuzluğa mlsra mısra hikte ne var? Şair. iki günlük bir ömür belki biraz da, kendisinden başka her metler bırakmak faslını kapayan odur. nefis karikatürlerle çin yapılan bu kavgalara şaşar: eyin ez çok güdücü tesirleri altlnda ter Mısra mısra hlkmetlerile sonsuz olan «Döst düşman deyu etme halk ile cengii döken tinsan» 1 görür gibi oluyordu. da gene odur. cldal Meselâ: Kışm yaza, baharm güze doğahil olma iki günlük ömr için kavgayı ru eğilişine bakarak bize cihanın da Yanlış ilâc içen bir talebe ko» bir nihayete ereceğini işaret etmlşti: (Ruhî Bağdadî) öldü «Müncer olur umuru cihan bir nehayete O, işin sonunun nereye vardığını pek Yeniköyde Yalıboyunda oturan Mah. Sayfu şitâya meyli baharın hazâncdir» yi bilir: V Külliyatl Ziya Paşa. Sahife 121) Tiııd Baştimur adlı 20 yaşında bir lise Sıhhat sonu derd olmasa vnslat «onn :alebesi; kullandığı ilâç yerine yanlış. Pek yakırida çıbıyor Gider ayai hepsini bıraktıktan scnra hıcran» dünyanm altın ve gümüşünde ne var ıkla göztaşı mahlulü içmiştir. Bunun (Ruhî Bağdadî) üzerine sancılar içerisinde kıvranarak, Aşktan başına ne belâ gelse boyun «Dehrin ne safa var acaba simü zerinde Cerrahpaşa hastanssinc yatırılmıştır. İnsan bırakır hepsini hîni seferinde» Orada ölmüştür. Cessd Morga kaldırıl. (Ayni eser 137) mış ve kaza etrafında tahkikata başlan. Fakat o dünyadaki t a lihsizliklerden, mıştır. Ziya Paşa Yazan: İngiliz donanmasının vazifesi Olümünün 47 nci yıldönümünde uştu Şardag Sevdiğiniz muharrirlerin T O GO ÂLBÜNÜ Mod İfy Şehir Tiyatrosunda nin yazlık şapka MODELLERİNİ GÖRDÜNÜZ MÜ? Adres: İstiklâl Cad. Yerli Mallar Pazarl karşlsı Banka han No. 7 Telefon: 41925 IKTISADI YÜRÜYÜŞ Birkaç ismin portreleri: 105 inci sayısında: «Hukukçular iktısadî nizamla niçin alâkadar olmuyorlar?» Yazan: Prof. Şevket Mehmed Ali Bilgişin. Diğer imzalar: Prof. Şükrü Bâban Prof. S. N. İleri Prof. H. A: Kuyucak Nazmı Top^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ a çuoğlu Aslan Tufan vesaire... 17 den 21 MA Y I S A kadar saat 21 de Gişe : Saat 14 ten 21 e kadar acktır. Bizim Bursa İdadisinde de böyleydi. Mekteb müdürüne cdayl, derdik. O kadar yll kaldlğlm halde kendisinin asü adinı öğrenemeden mektebden çlktim. Dayl, müdür olmasma rağmen, var. lığl yokluğu müsavi, vukufu küçuk slnıflara Ata beyin «İktıtaf» isimli klraat kitabmı okutmaktan ileri gitmez, mektebhı idare hayatmda da bir ncbzecik tesiri görülmiyen, fdkat babacan, İriyarı, yaklşıkll, saf ruhîu, kimseye faydssl olmamakla beraber zararl da olmyan bir adamdl. Cocjraiya ınualüminin adı «Çıt» dır, gözlük'ü, zayıf yapıll, huyu mülâyim, el'nden hiç düşürmediği tesbihile mütalea veya dersa Namazı bırakışım: ne kapılarlnln camlarlna, İçeride güAltıncı sınıftayız. Uç senedir, ne narültü olmasln diye çıt çit vurur. «Katırcı» tarih hocamız, hem cahil, hemmszîml, ne orucumu blraktlğım yok. Abdullah hoyrat; «Kelebek. türkçe hocamız, ha Ülumu diniye muallimitıiz efendi, beyaz sarklı, nuranî yüzlü bifif nahif, uçuverecek gibi bir şey. zim <Topuz> un İfadesince «zamanımlzin Hele Mösyö Korbo: evliyaslndan» bir zattı. Bir gün dersde İnşikakl kamer, mucizesini anlatıyor. Franslzca muallirr.imiz; galiba İlk derste La Fontaİne'İn «Ka:ga» şinıni Peygamberin bir İşaretile ay İkiye ayokuduğu için adı «Korbo» kaldı. Çok rılmlş ve iki parçadan biri gökten İnlp şık, fakat şlklığı göze batacak kedar kolunun bir yenine, diğeri de diğer yetaşkln; altın çerçeveli, kulaklıks:z, nine girmiş. Dayanamayıp ayağa kalyayll gözlüğünü, si'mek İçin, çikardlği klyoru"n: «Hoca efendi biz kozmeğvakit yayin tazyikl neticesi burun di rafya okuyoruz, ay, dünyanın kırk dobinin iki tarafmda hâsıl olan eözlük İzi kuzda biridir, ve onun koca koca dağİnsanı acmdlracak kımrzl biısr yara larl var, isim'eri bile...» Kipkırmlzi keçizgisi gibi görünür «R» leri eriterek silen süt sakallı hoca sözümü bltirtmehalis bîr Franslz aksar.ıle ckuduğu clen «Sus, dinsiz!» dedi. Artık o andaıı franslzca beyitleri tahtay3 yazar, bil İtibrren ne namaz, ne oruç. Dln hocası mediğimiz kelimelerin mâmstnı da bir sofu çocuğu dinden çıinrmiştı. söyliyerek bunları tercüme ettiriıdi Mide meselesi Atalar sözü diye belleriz: «Yemek için yaşamamalı, yaşamak için yemeli». G«rçi bu vecize, bir parça da «yumurta mı tavuktan çıkar, U tavuk mu yumurtadan?» tekerlemesini andırmıyor defildir. Şüphe yok ki tavuk yumurtadan cıkar; ama, sonra, yumurta ondan çıkar. tekrar o, yumurtadan çıkar, hasılı, bövlece, tavukla yumurta, kendi kuyruğunu kapmağa ugraşan oyunbaz bir kedi gibi, fasid bir dairenin etrafında dört dönerler. Mide meselesi de böyledlr. Yemeyince yaşanmaz, yaçamaymca da yenmez. Söyliyen bunu demek istememiş. midenin geri plânda kalması gerektiğini anlatmak istemiş ama, bu çapraşık dille, gene bir labirentcik yapıvermiş. Altın ve zehir Harbden önce, Fransada, haylice yüklü cevher ve ren bir altın madeni vardı. Harb cıktıktan sonra, çahgması bir parça duraklıyan bu made" zembereğl bozulan bir saat gibi, bir iki bozuk düzen tıkırtıdan sonra, olduğu yerde kaldı. Son yıl Istahsal ettiği cevher, evveUd yıllardan da fazla olduğu halde. maliyet fiatınrn fazlahğı yüzünden, büânçoda, kâr yerine zarar gözüktil. Maden ocağına incir dikmemek içtaj kapılannı muvakkaten kapadılar. Bereket versiıj. bu ocai, başka ocaklar gibi değilmiş. Bir kapı kapandı ama, öteki kapı açıldı. Şimdi, ayni ocagın yanıbaşmdan arsenik çıkarıyoriar. Vaktile, arsenik istihsal&ü, sararla kapanır, altın cevheri hesabmda, o zararın telâflsi ioin, bir hane ayrjjırmış. Şimdi, maden idaresi, arsenik sayesinde yaşıyor. Altının ölçüsü de miskal, arseniğin ölçüsü de. Yerine göre, üdsirdn de a a karar, çogu zarar. İkisi de, tır. hem öldürür. Altınla aehir, birbirine ne kadar L&f uzadı. Mide meseleslne dokunuşum, bir Amerikan hekiminin, yurddaşlannın midesine kulaç atmaktaki meharetini anlatmak içindi. Doktor Jakson, mide ile hiç münasebeti olmadığı halde, bir biçimine getirip oraya kaçan öbeberiyı çıkarmakta ihtısas sahibi imiş. Midesine yabancı cisimler kaçan hastaiar. yakın uzak bir çok şehirlerdon, doktor tsmaü Habib SEVÜK Jakson'ua bulunduğu §enre akm çplyor, bu eşsiz mütetassısın elile kurtuluyor. Doktorun, midelerden çıkarmadığı münaseb;tsiz şey kalmamış. Başta, takma diş geliyor; sonra, kadın saati var. kanoalı iğne var, çiri var; konserva kutusu anahtan; tornavida; köstek ucuna takılan cicibicl var.» İnsan midesi, bazan heyecandan. bazan dalgın'ıkla, nüde olmaktan cıkıp, işte böyla hokkabaz şapkasma dönüveriyor. Doktor Jakson'un: insan vücudlerinde yaptığı bu dalgıçlık Işi. borsanın henüz renk değiştirmediği devre aid. Yeryüzünde, karalı beyazlı İki türlü alış veriş türedikten sonra, doktor Jakson'un ihtlsasi; pek çocuk oyuncağı kalıyor. Şimdiki insanlarin midelerinde, vepyemi bir ihtisasa ihtiyaç gösteren, baınbaşka şeyler var. kabil olsa da, böyle bir üıtısas sahibi, mldelerde bir tefti$ seyahatine çıksa, bir tarafta yığın yığm «kal zık» bir tarafta, yığın yığm «hak» bulacak. Hakkın eli kara yakalara yajoıştıktan sonra da, tümen tümen «hap» tümen tümen «küçük dil».» Velinimet madde, makine devrinde, makine yagı. Gitgide artan bu yokluğu telâfi edeBir velinimet daha türemek üzere: cek yeni bir şey aranırken, kabak fasilesinin bu işde himmeti görülmüş. Kabak hazretleri. Bir hektarlık tarlaya helvacı kabagı Püskülü kopmuş bir fes ibiğine benekilecek olursa, 1300 kilo çekirdek aliziyen, tepeiindeki nıyor, bu 1300 kilo çekirdekten 400 kilo kurumuş sai>t?jı mımakine yagı çıkıyormuş. Bu mıktar yaŞ dır, hem bogıııak da, yüzlerce silindiri yağlamaga kafj boğtnak, hem hantal geliyormuş. vücudünden midir, Medenî dünya, artık, kabak sayesinde. nedense, kabaita bir lokomotifini dağdan aşıracak, gemisini hebennekahk var. Okyanuslarda dolaştıracak, tavyareleriBalkabağından tüttln ni göklerde uçuracak. da, helvacısına kadar, bütün o sülâle, Kabağa karşı, şimdiye kadar ?österderece derece bir enailik, bir sünepelik diğimiz saygısızlığı, artık tamir etmeli. Umsalidlr. Eakiden, ya biçimi, ya kafasınm boşGelgelelim, bu cnailiklerine rağmen, luğu kendisine bcnziyenlere, adını; bıkm<"ğer bir nimetmişler de farkında de tırıcı işlere, tadmı vermekten, dtekınin ğilmişiz. berikinin başında patlamaktan başka Harb çıktı çıkaü, eksfie gedlk, b!r marifeti olmıyan kabağtn, tek şöhreti, türlü bitmiyot. En başta gelen eksikter cennet taamı olmasıydı. O tarafa gidip arasında, makine yagı var. Yaşamak i gelen olmadığı için, bu meziyeti de pek çin cemiyetlerin, birbirlerini yok etmek malum degildl. Kabak, kabak olalı slmdi kın! için orduların kullandığı en can alacak bir işe yanyacak. H.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear