25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 1 Nisan 1939 f» O R Istanbulun imarında oyun yerleri Yazan: NÜZHET ABBAS çocuklara şöyle ucuz tesisatlı; meselâ birer basketbol direk ve sepetini asacak, birer voleybol ağını gerecek kadar küçük sahalar; genclerin aralarında bir futbol maçı tertib edebilecekleri kadar elli altmış metre uzunuğunda oyun yerlerini kasdediyoruz. Bunlar da bazan büyük himmete vabeste şeyler olmayabilir. Meselâ her hangi pahalı bir semtte Belediyemiz seksen yüz bin lira vererek küçücük bir arsa istimlâk etsin demiyoruz. Fakat kalübelâdanberi boş, üzerine her nedense kimsenin bina yapmak aklına gelmiyen bazı arsalar vardır ki belediyelerimiz bunları cüz'î bir kira mukabili isticar edebilir ve çok az bir masrafla bunları hatırı sayılır, oyun yerlerine çevirebilir. Bazı yerlerde meselâ Ankarada ve İstanbulda şehrin büyümekte olduğu semtlere doğru bugün nispeten ucuz arsalar vardır. Bunları Belediye istikbal için şimdiden makul bedeller mukabili istimlâk etmelidir. Bugün için de biraz fedakârıktan geri durulmıyarak meselâ senede bu iş için iki üç yüz bin lira ayrılırsa büyük işler başarılabilir. Semt semt, yer yer açılacak, düzeltilecek bu oyun yerlerinin bakımından Belediye memurları mes'ul tutulabilir. îstenirse buralarda kurulacak ve nihayet beheri için harcanacak senevî birkaç yüz lira tesisat parası da mahalleliden alınabilir. Bir çok aile babalarınm bunu aralarında memnuniyetle toplayacakları muhakkaktır. Bu oyun yerleri yukarıda da dediğimiz gibi elzem ihtiyaclar haline girmiş bulunuyor. Bütün aileler çocuklarının sokaklarda, pis arsalarda oynadıklarından müştekidirler. Bu mübrem ihtiyacı karşılamak yolunda imarı için karar verilen semtlerde halkın kesafetine göre bir veya birkaç oyun yeri tesisi acaba imar plânları arasına sıkıştırılamaz mı? Hiç şüphesiz ki evet! 1 Sehir plânları yapılırken yerine Belediye reislerimizden, valilerimizden göre, stad, etrafı kapalı spor sahası ya bunu bekliyoruz! hnd etrafı açık oyun yeri yapmak, NÜZHET ABBAS 2 Oyun yerlerinde azçok tesisat vücu^° getirmek, 3 Bu yerleri hüsnü raubafaz^çtmek. devlete düşen bir vazife olduğunu kabul Matbuat takımı yarın sabah saat 10 etmek lâzımdır. da $eref stadında Beşiktaş Jeiaüd Uj«Mekteblerimizin bile çogunda spor sa mile bir müsabaka yapacaktır. Şimdıye hası yahud oyun yeri yoktur. Bu sebeble kadar yaptığı maçlarda büyük bir alâka çocuklanmız mekteb içinde bile oyun oy ile karşılanan Matbuat takımı son yapnayabilmek imkânlarından kısmen mah tıgı maça kadar «namağlub!» vasfım tarumdurlar. Mektebden çıktıktan sonra ta şıyordu. Halbuki Pera tekaüdleri namı til günlerinde ise vaziyet malum. altında çıkan zorlu bir takımla yaptığı Şehircilik bakımından büyük stadlann, son maçı kaybettiğinden bu «namağlub!» trafı kapalı spor sahalannın nerelere in vasfı da suya düştü. Bizim arkadaşların ı edileceği bir münakaşa mevzuu olabilir. bu mağlubiyetle akılları başlarma gelmiş Yalnız bu işte halkın kesafeti kolay ve olacak ki yarınki Beşiktaş maçı için müucuz gidiş geliş her türlü mülâhazaların teaddid antrenman yaptıkları gibi cu fevkinde tutulur. Fakat mahallelerde açı martesi akşamı da erken yatacaklanna lacak ve çocuklara, genclere oyun oyna dair söz vermişlerdir. Beşiktaş tekaüdleri yabilecek, ufak mikyasta spor müsabaka de bu maça aralarına eski meşhur oyunları tertib edebilecekleri yerler temini culan, Osman, Refik Osman, Balıkçı prensip noktasmdan halledilirse bu iş üze Tevfik, Rüştü ve Sükrüyü alarak kuvrinde münakaşa edilecek hiçbir mesele vetli bir kadro ile çıkmaktadırlar. Ma>m kalmaz. Istanbulun meşhur semtlerini me çok enteresan olacağı muhakkaktır. Bu aelâ Cihangiri, Beşiktaşı, Üsküdan, Fa maç bittikten sonra Beşiktaş birinci takın'hi ilâh gibi yerlerini gözden geçirecek mı da gayrifederelerin en kuvvetli'erin olursak, değil çocuklara genişçe oyun den sayılan Pera ile oynıyacaktır. İki ay yerleri, birdirbir oynayacak kadar mey evvel berabere kalan bu iki kuvvetli tadanlar bile mevcud olmadığını görürüz. kımm yapacakları revanş maçı da herl.«lVaziyet Ankarada da böyledir. Eski de cok zevkli olacaktır. Inkarada zaten böyle birşey mevzuu bahMatbuat takımını davet ilamaz, fakat yeni şehirde de tek bir oMatbuat takımı kaptanlığmdan: 2 nisan wn yeri yoktur. Birkaç müstesnasile ço 939 pazar günü saat 10 da, Beşiktaş Şercf uk bahçesi ismile açılan ve daha ziyade stadında Beşiktaş tekaüdlerile maç yapılacağından arkadaşların futbol malzerne>ebek!ere mahsus yerlerin bizim istediği lerile beraber saat 9.30 da Şeref stadmda iniz oyun yerlerile alâkaları yoktur. Biz bulunmaları rica olunur. Bizde spor sahaları ve oyun yerleri hemen hemen plânsız olarak vücude gelmiş desek mübalâğa etmiş olmayız. Şehirlerimizin herh4ıgi bir semti imar olunurken şuraya da bir spor sahası, yahud çocuklara bir oyun yeri ayırsak diyen olmamıştır. Oyunu çocuğun bir hakkı diye tanıdıktan ve oyunun çocuğa, gence, orta yaşlıya, yara bile bir lüzum ve ihtiyac olakdir edeli epey zaman, geçtiği ba şehircilerimiz oyun yerleri ve larını neden ihmal ettiler? Seırmaktansa ortadaki noksanı tearelere başvurmak daha doğru iraf etmeliyiz ki memleket ço;le Ankara, İzmir ve İstanbul ,/ük şehirlerde oyun yeri yoksulluğu .riinden sıhhat bakımından hiç de uygun olmıyan, pis sahalarda heveslerini almaktadırlar. Birer küllük halindeki bu pislik dökülen arsalarda oynanan nizamsız, kontrolsuz oyunlarda terbiyevî bir kıymet aranamıyacağı gibi bu yersizlik yüzünden sen oynayacaksm, ben oynayacağım gibi iddialar, davalar, döğüşler de çıkmaktadır. Fakat elden ne gelir? Çocuk oynamak için pisi, temizi, nizamsızı nizamlıyı dinlemez. O, alabildiğine hızını verecek bir yer arar. Temiz olmazsa piş yerde de oynar. Çocuklara temin olunacak oyun yerlerinin birer stad, yahud dörtbaşı mamur spor sahası olması ne şart, hatta ne de matlubdur. Şehir bütçesinde tahsisat yoktur, bu işe hasredilecek para azdır; gibi mülâhazalar varid ise de bunlarm da birer çaresi bulunabilir. Şehir içinde çocuklara ve genclere oldukça temiz, nizamî şartları haiz oyun yerleri kolaylıkla temin edilebilir. Bu işleri bir plân altına amak şartile. Fakat herşeyden evvel şurasını takdir etmeliyiz ki bugünkü şartlar altında çocuklarımızın mübrem bir ihtiyacına karşı hepimiz lâkayd kalmaktayız. Evvelâ bu lâkavdîyi bertaraf sonra da: ADLİYEDE VE MAHKEMELERDE Kasden yangm Bu yolda verilen bir karar nakzedildi Birkaç sene önce İstanbul Ağırceza mahkemesinde kasden yangm çıkarmağa teşebbüsten muhakeme edilen bir karı kocanın muhakemesi, on birer ay hapse mahkumiyetle bitmişti. Bu karar, Temyiz mahkemesince bir cihetten bozulmuş olduğundan dün açılan celsede bozmaya uyulmuş, yeniden muhakeme başlamıştır. Bozulan cihete gelince, nakza güre Haydarla Asiye, kiracı olarak oturdukları bir evi yakmağa teşebbüsten maznun bulunduklan gibi, komşulardan Seherin evini yakmağa teşebbüsten de maznun olarak muhakeme edilmişler, birinci iften mahkum olmuşlardır; fakat ikinci işten dclay; neye hükmedildiğine dair kararda herhangi bir kayıd geçmemiştir. Bu cihetin tasrih edilmemesi yüzünden karar bozulmuştur. Dünkü muhakemede dosya okunmus, o zaman müddeiumumılığın, Sehenn evini yakmağa teşebbüsten beraet istediği anlaşılmıştır. Maznunlara ne diyecekleri sorulmuş, Haydar, Seher işinden bahisle «Karakol, o işin faillerini bulamadı, evin sigortası var diye o işi de bize ekledi, yükletti.» demiş, Asiye de «evvelce burada aşhidlik eden Seher, bizim kendi evini yakmağa teşebbüs etmediğimizi kendi ağzile söylemiştir. Müddeiumumi de beraetimizi istemiştir» cevabını vermiştir. Müddeiumumî muavini Feridun Bagana, «beraet yolundaki eski mütaleayı tekrarlıyorum» dedikten sonra, muhakeme karar verilmek üzere yirmi altı nisan on altıya bırakılmıştır. En korkunc düşman ve en mükemmel silâh Samandıra cineyeti Kardeş katilinin muhakemesine devam ediliyor Kartalın Samandıra köyünde kardeşi Zekeriyayi öldürmekten suçlu îbrahim Gökberkin muhakemesine İstanbul Ağırce za mahkemesinde dün devam edilerek, bazı şahidler dinlenilmiştir. Bunlardan polis Kenan, suçlunun yakalanmasını, vak'ayı itirafını şöyle anlatmiştır: Katil suçlusu firarî îbrahimin yakalanması işi bana verildi, kendisinin eşkâli tarif edildi. Otomobille Dudulluya geldiğimde, oranm muhtarı Talible bu İbrahim otomrobile bindiler. Şoför Dudulluda dur muş,«haydi Üsküdar» diye bağırmış, bunun üzerine ikisi içeriye girmişti. Ben, eşkâli elimdeki tarife uygun olan adamın hakikaten İbrahim olup olmadığmı anlamak üzere, kendisini yanıma oturttum, yolda «geçmiş olsun, İbrahim Ağa» dedim. Buna karşı o da «teşekkür ederim, Kenan Efendi» dedi. Anladım ki kendisidir. Ben, o zaman sivildim. İbrahimin beni tanıdığı doğrudan doğruya adımı söylemesinden anlaşılıyorsa da, benim memur olduğumu bilip bilmediği hakkında bir fikrim yoktur. Yolda ağzını aradım, ben «nasıl oldu bu iş?» diyince, o anlatmağa başladı. «Mandırada koyun sağıyordum, karım Fahriye, başörtüsü, ye!dirmesi yırtık bir halde geldi, bak şu halime, kardeşin olacak Zekeriya ben Koca mezarlıktan geçerken karşıma çıktı, beni berbad etti, dedi. Bunun üzerine elimdeki bakraç düştü. Bak, ayakkabılarımın üzerinde hâlâ süt lekeleri görünüyor. Şaşırmış, teheyyüce kapılmıştım. Doğruca köye gittim, baktım kardeşim Zekeriya orada kahvenin önünde bacak bacak üstiine atmış, oturuyor. Bütün kahvedekiler bana bakıyor sandım. Tepem attı, başıma kaynar sular döküldü. Mandıraya giderken daima yanımda bulundurduğum tabancayı çekerek, ateşledim. Sıktjğım kurşunlarla Zekeriya devrildi. Ben de Aydos dağına kaçtım, oralarda üç gün dolaşlım, bıçağı yolda çalılar arasına fırlattım. Nereye fırlattığımı artık hatırlayamam.» Bana itirafı bu şekildeydi. Üsküdara gelince, merkeze götürdüm. Yolda İbrahim bana kendisinin esasen teslim olmağa gittiğini de söylemişti. Mahkemece bu polisten, îbrahimin yakalanma şekli ve arada geçen lâkırdlar etrafmda daha bazı izahat alındı, sonra başka şahidler dinlenildi ve muhakeme şahid çağırılmasına kaldı. Soğuk algınlığı tehlikesine Karşı kendinizi GRİPÎN kaşelerile koruyunuz. GRİPİN üşütmeden ınütevellid hasSOĞUK ALGINLIĞI, baş, diş, bel, talıklara mâni olur. kulak ağrılanna sebeb olur. GRİPİN SOĞUK ALGINLIĞI: Kınklık, neşbütün ağnları dindirir. SOĞUK ALesizlik tevlid eder. GINLIĞI, nezler, grip ve birçok tehliGRİPİN: Kırıklığı geçirir, neş'enizi keli hastalıklar doğurur. iade eder. Aldanmayınız. Rağbet gören her şeyin taklid ve benzeri vardır. GRiPiN yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz, Harb Okulu Komutanlığından: 1 Bu sene aşağıda yazılı şartları haiz olanlar harb okuluna alınacaklardır. A Ankarada bulunanlar doğrudan doğruya Harb Okuluna, Ankara haricinde bulunanlar bulunduklan yerlerin askerlik şubelerine müracaat edeceklerdir. B Kaydı kabul muamelesi mart 939 dan (15 temmuz 939) a kadar devam edecektir. 2 Giriş şartları berveçhi âtidir : A Sivil: liseden mezun olacak ve olgunluk imtihanını vermiş bulunacaktır. B Tam teşekküllü askerî heyeti sıhhiyelerden (Harb okuluna girer) kararlı sıhhat raporu almış olacaktır. C Diğer şartlar askerlik şubelerinde mevcuddur. D Ankarada olanlar ( C ) maddesindeki şartları Harb okuluna müracaatle öğrenebilirler. ( 2177 ) Karı koca arasında... Şekerci Yani Sarrafoğlu tarafından îstepan Gülbanyan aleyhine açılan bir davaya aid muhakemeye İstanbul asliye dördüncü ceza mahkemesinde dün devam olunmuş, Müddeiumumiliğin esastan mütaleası alınmıştır. Davacı, Osmanlı Bankasında kiraladığı kasanın kansı Sofiyada bulunan ikinci bir anahtarla açıldığı ve kasadan birkaç bin lira değerinde sened. tahvil ve bu arada bir miktar da para almdığı iddia smdadır. Kendisinin kansına bu hususta müsaade vermediğini söylemekte ve bu işte dava ettiği kimseyi alâkah görmektedir. Dava edilene gelince. o, kasadan para almak işinde kendisinin hiçbir alâkası bulunmadığı. eğer ortada her hangi bir hâdise varsa, bunun karı koca arasında halli lâzım gelen ihtilâflı işlerden ol ması lâzım geldiği müdafaasmdadır. Dünkü celsede Müddeiumumî muavini Ekrem Besim, ceza kanununun 61 inci maddesi delâletile 491 inci maddesine göre ceza istemiştir. Muhakeme, müdaaa ve karara bırakılmıştır. Matbuat takımının ,,,. . yarınki maçı .»s».«.. Nezle B a ş ve bütün ağrılanna Diş karsı Nevralji Sevgilisine tehdid moVt'ibu srönderen adam mahkum! Suçlu paçavracî Kumkapıda paçavra toplarken, bezleri paylaşamamaktan çıkan kavgada Emin adlı bir çocuğu elinden yaraladığı iddiasile yakalanan Hamid, İstanbul asliye dördüncü ceza mahkemesinde meşhud suç kanununa göre muhakeme edilmiştir. Suçlu otuz beş gün hapse mahkum edilerek tevkif olunmuştur. Sevdiği Bedia isimli bir kıza Tevkifaneden tehdid mektubu gönderdiği iddiasile Sultanahmed birinc sulh ceza mahkemesinde muhakeme edilen mevkuf lardan bir delikanlınm. Mukadder Tekerin muhakemesinden evvelce etraflı olarak bahsetmiştik. Hâkim Resid Nomer, bu husustaki karannı bildirmiş, mektubAbone memuru değilmiş! lardaki yazılara göre, adiyen tehdid suKendisine salâhiyet verilmediği halde, çunu sabit görerek Mukadder Tekerin (Gol) mecmuası namma abone topla sekiz av hapsine karar vermistir. mağa salâhiyettar olduğu kaydile bazı Cambridge Oxford kürek yerlere müracaatte bulunduğu iddia ediyarışları len Necati adlı biri, Müddeiumumiliğe İngilterenin maruf iki Üniversitesi oîan getirilmiş, Sultanahmed birinci sulh ceOxford, Cambridge arasındaki meşhur za mahkemesine yollanmıştır. Sorgusu kürek yarışları bugün Times'te yapılacak yapılmış, hakkmda tevkif müzekkeresi kesilmiştir. tır. çecek hiç bir yer yok!.. Her akşam da evde toplanılmaz ya... Siz nereye gidiyorsunuz, hanımefendi?.. Belma, artık kendini tutamadı. Belki biraz da kocasına nispet: Yeni açılan «Aristokrat» pastacısına hiç gitmediniz mi?.. Çok kibar bir yer... Akşamları, dediğiniz gibi, ya bizde toplanıyoruz, yahud da orada birleşiyoruz!.. Muhtar, alay etti: Siz de buyursanıza... Yarın akşam bekleriz. Yazık ki gelmezsiniz!.. Gelebilseydiniz, bu akşamki gibi gene tatlı tatlı konuşacak, daha neler bulurduk!.. Yalan değil!.. Kalabalık yerleri pek se/mem. Belki gelemiyecek olursam, merak buyurmayınız. Bir akşam devlethanenizde ziyaret ederim. Hatırınızı sormak için, doğrudan doğruya oraya gelirim!.. Bekçi, kapının önünde durmuş, onlara bakıyordu. Hepsi birden ona doğru başını çevirdi. Yervant, ister istemez: Anahtar için geldinse, dedi, bizim biraz daha işimiz var. Yarım saat sonra kapıyacağız, o zaman gelirsin!.. Bekçi: Keyfinize bakınız!.. dedi. Bir soran olsa bile yukarıda kimse yok, derim. Saat yedide mağazayı kapatmadınız, diye ceza yazmasalar, bari... Sonra, vitrinlere, raflara gözgezdirdi: Dükkânı boşaltmışsınız!.. Hepsini kasaya mı koydunuz?.. Muhtar güldü: Satıldı, dedi, toptan, hepsi gitti!.. Bekçi sırıta sırıta, kuyumcunun yüzüne baktı: Toptancıya verdin, desene... Gf ne bugün işler yolunda... Yervant, dişlerinin arasmdan: Çok!.. Diye söylendi. Bazı gün, sabahtan akşama kadar beklersin, gelen giden olmaz. Sonra bir gün birisi çıkar, hepsini birden alır götürür. İyi iş doğrusu... Temiz iş... Neyse hayırlısı olsun!.. Bekçi kapıya doğru yürürken Haydar, arkasmdan seslendi. Bir eli, hep öyle caketinin diş cebinde idi: Kuzum arkadaş, dedi, hazır aşağıya iniyorsun; şu çantayı da al. Bir otomobil çağır. İçine koy. Beni bekle. Şimdi geliyorum. Bekçi, çantayı aldı. Elinde tarttıı 31/5/1933 tarih ve 2248 numaralı 30/5/1934 > > 2476 » 14/6/1935 » » 2808 28/6/1938 » » 3523 > Kanunlarla Maliye Vekâleti tarafından çıkarılmış olan ve Borsayc kayıdlı bulunan yüzde beş faizli Hazine tahvilleri mukabilinde de yalnız yüzde yedi faizle borç para vermeye başladığımızı saym müşterilerimize ilân ederiz. ( 2172 ) EMNİYET SANDIGINDAN: RADYOLİN ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM Her yemekten sonra günde 3 defa muntazaman dişlerinizi fırçalayınız. Amma, ağır ha... İçinde altın, gü sıkı tut!.. müş var, sanırsm!.. Sen merak etme, paşam!.. Bütün Haydar: İstanbulun hırsızlan bir araya gelse onu Dur, sana bir kahve parası vere benim elimden alamazlarL yım Bekçi: Diye yeleğinin ceblerini kanştınr gibi Gördün mü kibar müşteriyi!.. yaptı. Sonra Yervanta döndü: Diye söylene söylene kapıdan çıktı. Şu adamcağıza bir bahşiş ver. Hepsini birden benim hesabıma geçirirsin!.. Muhtar, gene eğlendi: Ufaklığınız yoksa, taksinin parasını da ben takdim edeyim. Onu da öteki hesablarla beraber ödersiniz!.. Kuyumcu, cebinden ufak para çantasını çıkardı. İçinden birkaç kuruş ayıracaktı. Haydar, işi teklifsizliğe vurdu. Çantayı çekti, aldı. İçindeki bozuk paraları, bekçinin avcuna döktü: Al, babacığım, dedi, bunlarla bir kahve içersin!.. Muhtar: Bu nekadar cömerdlik!.. diye dudağmı büktü. Sonra Yervant'a dedi ki: Bu kadar kârU işten sonra bir kahve parasmı çok görmemeli!.. Haydar: Haydi, iki gözüm!.. Sen beni otomobilin yanında bekle!.. Çantayı da Muhtar da yerinden fırladı: Artık bu kadarı çok oluyor!.. Bu zavallı adamı da, hatta bizi bile kendi suçunuza ortak gibi kullanıyorsunuz!.. Bütün güvendiğiniz, cebinizdeki tabanca ile, içerideki iki arkadaşmız, değil mi? Haydarın sesi de, yüzünün çizgileri de birdenbire değişmişti. Acı bir bakışla, hemen bir saniye içinde, Muhtan baştan aşağıya kadar süzdü: Haydi, çok uzatma, artık... İkiniz de düşünüz önüme!.. Yandaki odaya doğru yürüdü. Kapısını açtı. Arkadaşlanna seslendi: Ne yaptınız çırağı?.. Diye sordu. Birisi dedi ki: Bağlad:k, ağzını da tıkadık!.. iArkast var) Tefrifa No. 11 i L DUNYA BÖYLEDiR İŞTE... ^L R A Q |B ,^^,,^,«. Ötekiler, raflarda, vitrinlerde ne var, ne yok hepsinı çantalara yerleştirmişlerf'i. O aralık, kaoının dışmda, merdivenl ""ndan doğru bır ayak sesı, onun arka' ^c'an da bir öksürük duyuldu. Haydar, rdenbire silkindi. Dışarıyı dinledi. Arkadaşlanndan birisi de: Hanın bekçisi olacak!.. diye söylendi. Muhtar, gene acı acı güldü: Yoksa, o da mı sizinle ortak!.. Ortakhğı, hiç birşeyde, hiç bir işte sevmem!.. Bu zavallı da benım yü?"'mü bile görmemiştir. Bizim arkadaş, öksürüğünden tanımış olacak! E'indeki tabancayı caketinin yan cebine koydu. v andaki kapıyı da arkadaşlarına gösterdı: Siz şuraya giriniz. İçeride bîr çırak olacak. Sesini çıkarmasın, ona göz kulak olunuz!.. Onlar, kapıya dcğru yürürken, Haydar da Muhtarla Yervant'a döndü. Bir elini caketinin yan cebine sokmuş, içindeki tabancayı tuttvğu belli oluyordu. Birdenbire dikleşen, acılaşan bir sesle, dişlerinin arasmdan: Buraya bir gelen olursa sesinizi çıkarmaya kalkmazsmız, sanırım. Yok"a siz bilirsiniz. Dedi. Sonra, Yervanta yer gösterdi. Sen şuraya otur, yerinden kımıldıyayım, deme... Eğer hanm bekçisi, bir iş için gelmişse, yarım saât sonra gelsin, öyle söylersin. Hanımefendi, sizin yeriniz iyi... Sizinki de Muhtar Bey!.. Şimdi artık şuradan buradan konuşalım. Yeni dansı beğeniyor musunuz, hanımefendi?.. Belma, güldü. Ses çıkarmasına vakit kalmadı. Kapı açıldı. Hanın bekçisi içeriye girdi. Kalabalığı görünce biraz şaşırmış gibi durdu. Bakındı. Birşey söylemek için yutkunurken Haydar, hâlâ genc kadmla konuşuyordu: Akşamları şöyle oturup da çay i
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear