24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 27 Eylul 1937 Osmanlı Rasputini a ^ a Tarıhî tefrika : 37 Yazan : M. Turhan Tan Şehlr ve Memleket Haberleri ) Siyasî icmal Doğru değil mi? Devlet daireleri ve iş sahibleri Dün, tamnmış bir şahsiyet olan ] bir tanıdığımızdan aldığımız mektubda deniliyor ki: «Çocuklarımın nısıf biletten istifadelerini temin için Maarif idaresmden vesikalarını almak istedim ve oraya gittim. Fotoğrafları vesıkalara yapıştırdılar, Maarif mü dür muavini bunları mühürledi. Fakat kâğıdlara dikkat edince resimlerin yanlış yapıştırılmış ol duklannın farkma vardım, yapılan muameleyi tashih ettirmek için geri döndüm. Bir erkek hademe önüme geçti, yasak dedi. «Sen, vatandaşları ne salâhivetle resmî bir daireye girmek hakkından mahrum ediyorsun?» suaüme de «emir böyle» cevabını verdi. Hademeyi yanıma alarak Maarif müdür muavininin odasma girdik Aramızda şöyle bir muhavere cerevan etti: Bayım, vatandaşm Maarif ida resinde isini takib etmek salâhiyeti yok mudur? Öğleden evvel kendi işimizle* \ meşgul oluvoruz. Öğleden sonra da ashabı mesalihi kabul ediyoruz. Vatandasın müracaat hakkını nasıl selbedebilirsiniz? Böyle bir şey yoktur. Yalnız ( idareten tedbir aldık!?! Sözde mukni ve müskit bu cevab karşısında münakaşayı uzatmadım ve cekildim. Maarif işlerinin en hararetli bir devresi sayılabilecek şu zamanlarda sahadetnamesini takib edecek, nakil muamelesini yaptıracak, mektebe kaydolacak, tayinle uğraşacak. harcırahını alacak veya her hangi bir başka muamelesini yaptıracak vatandaş. öğleden sonraları iki ile bes arasında mı oraya git melidir? Böyle bir karar ittihazı ı na hanei subei idarenin salâhiyeti vardır? Bir makamın müdüri, ashabı mesalihi muayyen saatte kabul eder. Bu, gayet tabiidir. Fakat o müdiriyetin kalemlerinde işler ( asla durmaz vç durdurulamaz. Ben işimi bitiremeseydim ve çocuğumu tasarladığım trenle gönderemesevdim. bu hal, ihtimal, onun ikmal imtihanma vetisememesine sebeb olacaktı. Böyle ye bunun ^ibi tehlikeleri ihdasa kimsenin sa } lâhiveti yoktur.» Bize bu satırlan vâzan1" j hakkı vardır. Bütün devlet daire ( leri bütün vatandaşlara, bütün mesai saati müddetince her vakit a '( cıktır ve memurlar, vatanda^ların islerini görmekle mükelleftirler, diyoruz. Istanbulda büyük bir şehir sarayı yapılacak Fas ve Akdeniz fitalyanın arzusu hilâfında Akdeniz [Jkonferansı Nyon'da toplanıp İtal yayı Akdenizdeki büyük devletlerin ıçık sularda murakabe rolünden haric bıakan kararlar verdikten sonra, İngiltere e Fransanın, İtalyaya kendüerinkine müsavi hak ve rol tanımış olmalarında, talya ile Almanya arasındaki *ıkı cephe 'irliğinden başka diğer mühim amillerin ;e tesiri görülmektedir. Bu amillerden biri, Fransa hükumetiin Avrupadaki ana memleketle Şimalî Afrikadaki müstemleke imparatorluğu aasmdaki garbî Akdeniz havzasmdan gejen muvasala yollarının tehlikede kalmış ılmasıdır. îkinci amil de, doğrudan doğuya Fransız müstemlekesi olan Cezayir* e Fransanın himayesi altmdaki Tunus Beyliğinde ve gene Fransanın himayesi '.tında bulunan Fas Sultanlığında^, yer ler arasmda milliyetperverlik hareketinin on derecede kuvvet bu'oıuş olmasıdır. Bu hareket, İspanyanın himayesi altında lup buradaki dahilî harbde General ranco'nun hüküm ve nüfuzu altına giren e bir kısmına Rifistan adı verilen ŞimaFastan maddî ve manevî büyük bir teşik ve kuvvet bulmuştur. General Franco, cengâver Riflilerden gönüllü toplıyabilmek için, Şimalî Fasa eniş muhtariyet ve hatta istiklâl vadetmiştir. Bu vadin kuru bir söz olmadığını spat için, Şimalî Fashlara hükumet ve elediye idarelerinde şimdiden yer ver miştir. İspanyada Valencia'ya karşı harDeden Faslı muharibler Gencal Fran o'nun davası için değil, belki Fasın is iklâli uğrunda harbetrikleri kanaatinde ulunuyorlar. Şimalî Fasta, yerliler arasında, hüriet, istiklâl ve milliyetperverlik hareketinin serbestçe inkişafı bu memleketin komusu olan asıl Fastaki ve Cezayirdeki rerliler arasında ötedenberi mevcud is :iklâl ve milliyetperverlik fikir ve hare lcetinin genişlemesine saik olmuştur. Frana Şimalî Afrikadaki müstemleke impa atorluğile Fransa arasındaki muvasala yollarının, Fas, Cezayir ve Tunustaki dahilî vaziyetin ve Fransız nüfuz ve hakmiyetinin ciddî tehlikede kaldığını gördüğünden Italya ile umumî bir anlaşma apmağa kat'î lüzum hissetmiştir. Bunun için Fransa Hariciye Nazın Delbos'un Cenevrede ve Fransanın Romadaki mümessilinin bu ?ehirde îtalya itettmtimf"Bir 'anlaşma vücude getirmek üzere yaptıkları teşebbüslerde, ilk şart olarak Fransa ile şimalî Afrikadaki mu vasala yollarının emniyetini muhafaza için Blear adalarındaki gönüllü adını taıyan Italyan kuvvetlerinin geri çekilmeiini ve şimalî Fasta dahi eski vaziyetin ade edilmesini istemişlerdir. Şimalî Afrikadaki Fransız müstemlekelerinin, yerli alkların milliyetperverlik hareketi yü zünden tehlikede kalması kendi müstemlekelerini dahi sarsacağını düşünen İngiltere, Fransanın bu teşebbüslerini teyid etmiştir. Şimalî Afrikada Fransız hakimiyeti * nin nekadar ciddî tehdidler altında bu lunduğunu ispat eden en yeni vak'alar şunlardır: Evvelki hafta Fransız Fasında Meknes şehrinde 10,000 Faslı milliyetperver mahallî Fransız memurlarına karşı nümayiş yapttklanndan Fransız garnizon kuvvetleri bunlara ateş açmak mecburiyetinde kalmış, iki taraftan bir hayli adam maktul ve mecruh düşmüş tür. Eylulün yirm' birinde Cezayir şeh rinde milliyetperverlerle Fransız zabıta ve askerî kuvvetleri arasmda vuku bulan kanlı musademede Fransızlar 70 mecruh vermiştir. Fransa, evvelce, şimalî Fasta halis Fransızlardan mürekkeb bir kolordu bulundururken şimdi bunu ikiye iblâğ et miştir. Bu Fransız kolordulannın Alman ya ve Italya hududlarından alınmış ol maları, şimalî Afrikadaki milliyetperverlik ve istiklâl hareketinin Fransanın başına nekadar büyük bir gaile açtığını göstermeğe kâfidir. Avrupa politikasmda, artık, yalnız büyük devletler arasındaki münasebetler değil; mahkum milletlerin istiklâl ve hürriyet davalannın canlanmış olması da, büyük rol oynamaktadır. Şehzade Mehmedin dayısı! Uşaklarm hayretine bir saat sonra saray kapıcıları, baltacıları ve bostancıları da iştirak ediyor Deli îbrahkn, tabiatiîe. bu alış verışlerin farkında değildi. Şışman hasekısıle çıigın bir aşk hayatı geçiriyordu. Öbür gözdelerini hatırlamak şöyle dursun adlarını bile unutmuş gibiydi, hatta bir gün Turhanm kendisini görmek ıçin müsaade istedıği haber verılınce şaşırdı: Turhan mı, Turhan mı, Turhan mı? Diye deli deli söylendikten sonra büyük oğlunun anasını aklına getırebildi, isteksiz isteksiz emir verdi: Gelsin! Turhan, Cinci Hoca ile kararlaştır dığı gezintilere başlamak için vefasız efendisinden izin almıya geliyordu. Maksadını anlatınca deli adam bir kahkaha kopardı: Ben de, dedi, nöbet Istemeğe ge liyorsun sandım. Meramın gezmek mi, uğurlar olsun. Odama gelme de nereye gidersen git. îşte bu müsaade garib bir tesadüfe sebet> oldu, Rus kızı Turhan Padişahı da, şışko rakibini de unutacak vesile buldu. O, Molla Hüseyinden aldığı öğüde göre şu bahçeden bu köşke, o köşkten bu saraya gidiyor, efendisi tarafmdan unutulmuş olmanm acısını avutmıya çalışryordu. Bu gezinti sıralannda bir gün araba içinde bir manav dükkânının önünden gtçiyordu. Kollan ve hacaklan srvalı olduğu halde dükkânın önünde duran, gelip geçenlere yemiş satabilmek için bangır bangır bağıran güçlü kuvvetli, boylu boslu bir çırak dikkatini celbetti, başını arabadan biraz çıkararak delikanlıyı uzun biı lâhza süzdükten sonra heyecan için6t kalarak kendisine yoldaşhk eden ha remağalanndan birini çağırdı: Koş, dedi, şu yiğitin adını sor! Şehzade anası bir Hasekinin baldın çıplak bir manav çırağma gösterdiği şu a!âka, saray arabasını çerçeveliyen kölelerin, uşaklarm hepsini hayret ve ayni zamanda haşyet içinde bırakmakla be raber verilen emir yerine getirildi ve çı raktan alınan cevab güzel kadına bildirildi: Herifin adı Yusufmuş! Turhan, sevincden ve heyecandan çıldıracak hale gelmişti, haremağasına deli deli soruyordu: Sahih Yusuf mu adı bu yiğitin?.. lyi işittin mi, sakm yanlış duymuş olmıyasm. Ve müspet cevab alınca: «Ne kutlu gün Allahım, ne kutlu gün» diye hay kırdı, uşaklara emir verdi: Tez söylen bu yiğite. Diikkânı yüzüstü kosun, saraya gelip beni görsün. Uşaklarm hayretine bir saat sonra saray kapıcılan, baltacılan, bostancıları ve kadınlan da iştirak ediyordu. Çünkü titriye titriye saraya gelen baldın çıplak çırak, Kızlarağasının kılavuzluğile haretne alınmış, Turhan Sultanm odasına götürülmüştü. Bir ispenç horozunun bile sofalarında ötmesine, kanad çırpmasına ınüsamaha edilemiyen bir yere kaşı gözü yerinde, boyu bosu alıml. bir delikanhnın göz göre göre sokulması dişi ve erkek her saraylının ağzını bir kanş açık bıraktırmıştı. Gülünc olan taraf, saraya davet olunan ve birinci Hasekinin dairesine sokulan manav çırağmın halıydi. Zavallı delikanh korkudan bastığı yeri görmüyordu, ikidebir Kızlarağasının ayağma kapanarak inliyordu: Bir suçum varsa cahilliğime bağışIayın, kuşça canıma kıymayın, beni dükkânırna gitmeğe bırakm. Bakışı canlar yakan, gülüşü ömürler yıkan süslü bir kadının huzuruna çıkmca Yusufun telâşı büsbütün arttı, dili tutuldu, dizlerinin bağı çözij'dü, ayakta duramıyarak halılarm üzerine yığıldı. Haseki Turhan onun bu haline fıkır fıkır gülüyor ve ayni zamanda ahcı bir gözle kendisini süzüyordu. Genc manav çırağının korkudan ödü kopacağını an layınca gülmeği bıraktı, tatlı bir dille sordu: Adın Yusuf mu senin yiğitim? E... E... Evet! Aslında nerelisin sen? Mo... Mo... Moskof ilinden! Orada seni ne diye çağırırlardı? Go... Go... Gor^i! Canım, kekelemcği bırak da iyi konus. Bacın var mıydı senin? Vardı! Onu şımdi görsen neresinden ta mrsın ? Yusufun aklı başına gelmis idraki ve fcözleri acılmıştı, mes'ud bir heyecanla karşısındaki güzel kadını tetkik ediyordu. Uzun yıllardanberi kaybettiğı, adını sanını duymadığı, izini tozunu gormediğı Lz kardeşinin bu haşmetli kadın olup olmadığını düşünüyor, göğsü kabara ka bara Turhanı süzerek şüphelerıni gidermeğe yarar bir nişane arıyordu. Haya Lnde yaşıyan kardeşi, sekiz on yaşlarında bir çocuktu. Rusça konuşuyordu. Yüzüne baktığı güzel mahluk, on yedi on sekiz yaşlarında görünüyordu, türkçe söylüyordu. O hayalle bu hakıkat arasında akla sığmıyacak kadar ayrılık, aykırılık vardı. Buna rağmen içine sıcak bir ümid yayılıyor, damarlarında tatlı bir neşe dolaşıyordu. Bu sebeble cesaret gösterdi, hemşiresini tanıtacak nışanı haber verdi: Sağ bacağında kurd ısmğı bir yara yeri vardır. Turhan bir kere daha: «Ne kutlu gün Allahım, ne kutlu gün» diye haykırdı, Kızlarağasının hayretten faltaşı gibi a çılan gözlerini mühimsemiyerek eteğini çekti, çakşırının bol paçasını açtı, kapanmış bir yaranın izini Yusuf a gösterdi: Bu mu, dedi, soylediğin nişan. Öyleyse gel, kucakla beni, öp beni!.. Iki kardeş, sarmaş dolaş olurlarken Kızlarağası odadan fırladı, Deli İbra himin yanına koştu: Müjde sultanım, dedi, birinci Hascki hazretlerinin kardeşi bulundu! Deli adam, gene Dudusunun kalın bacaklannı hergün tazelenen bir hay raniyet içinde mesaha etmekle meşguldü. Müjde diye verilen bu umulmaz haber üzerine ölçü işini bırakb, bön bön sordu: Turhanm kardeşi mi bulundu? Evet sultanım. Bir manav çırağı. Adı da Yusuf. Boylu boslu, yakışıkh bir yiğit. Haseki hazretlerile anlaştılar, tanışıp kucaklaştılar. Şimdi de beraber oturuyorlar, <lerdleşiyorlar. Haremde mi? Haseki hazretlerinin odasında! Deli İbrahim, birden celâllandı, «ne halteder yabanm keratası» diye bir kü für savurarak yerinden sıçradı, doğru Turhanm dairesine gitti. Niyeti, hiç yoktan peyda olan kayınbiraderini gene yok etmekti. Fakat odada şehzade Mehme din dayısına sarıldığını, birşeyler geve lediğini görünce birdenbire yumuşadı, üstübaşı yırtık delikanlımn perişanlığın dan da garib bir zevk aldı: Hoş geldin Yusuf Ağa,, dedi, nasılsm, iyi misin? Turhan, gün görmemiş kardeşine kö lelik vazifesini öğretti: Kalk çabuk, yer öp, ayak öp. Seninle konuşan şevketlu padışahımızdır. îbrahim, kendi dairesinde kalan etten ehramı ve o ehrama taaüuk eden meşgaleleri hatırladığından kayınbiraderile daha fazla meşgul olamadı: Lüzumu yok, dedi. rahatsız olmasın. Fakat burada da kalmasın, Kızlarağasına misafir olsun. Ben kendisine sonra döşeli, dayalı bir konak veririm. Manavlığını unuttururum. Ve çıkarken eşik üzerinden başını gerı çevirdi, müstehzi bir bakışla Hasekısini süzdü, şöyle bir tebliğ yaptı: Kardeşin bu kılıkla taşra çıkma sın, benim kakum kürklerimden birini giysin. Ertesi gün «Yusuf Ağa» bir hüku met ve bir devlet meselesi halini almıştı. Sadrıazamdan Yeniçeri çorbacılarına kadar kalburüstü gelen bütün erkân, Hünkârın kayınbiraderine bohça bohça ku maşlar, kese kese akçeler, takım takım şallar, katar katar atlar sunuyorlar ve «Zatişahane» ye mahsus kakum kür kün içinde merasimden, teşrifattan bık mış, duadan, alkıştan usanmış olan manav çırağının teveccühünü kazanmağa calısıyorlardı. (1) (1) Hadikatülcevami (C: 2) Yusufun Turhanla buluşmasmı hikâye ederken onun namma kızkardeşi tarafından Kavakta bir cami yapıldığını, kendisine arpalıklar tahsis olunduğunu, hatta ustası olan ma nava da ikramlarda bulunulduğunu yazar. (Arkast var) f Eski Babıali arsasına Vilâyetin bütün şubelerini içine alacak bir bina inşa edilecek Bugünkü Vilâyet binası îstanbul vilâyetinin bütün devairini istiab edebilecek muazzam bir şehir sarayınm yapılması takarrür etmiştir. İstan bu] Defterdarlığile Emniyet müdürlüğünün bulunduğu bina harab bir haldedir. Bilhassa bu binanın Defterdarlığa tahsis ddilmiş kısmı oturulacak bir halde de ğildir. Bu vaziyeti nazarı dikkate alan Defterdarhk, Maliye Vekâletine müracaatle Liman şirketinin tasfiyesi üzerine Maliye Vekâletine geçmiş bulunan Sir kecideki Liman hanının Millî Emlâk idaresince satın alınarak Defterdarlığa tahsisine müsaade istemişti. Maliye Vekâleti bu talebi şimdilik muvafık görmemiş ve bu meselenin esaslı bir surette halli için tetkikat yapılacağmı bildirmiştir. Diğer taraftan hükumete aid bazı bina ve arsalann satılarak yerlerine Hü kumet binası ve Maliye Tahsil şubesi yapılması hakkında mevcud bir kanuna istinaden İstanbul Defterdarlığı dört Maliye Tahsil şubesi yaptırmaktadır. Bu şubelerden Samatyada yîpılan Tahsil şubesi binasının inşaatı ikmal edilmiştir. Cumhuriyet bayramında açılış töreni yapılacaktır. Bunu Sirkeci, Kadıköy ve Bakırköyde yapılacak diğer üç binanın inşaatı takib edecektir. Defterdarhk, bu kanuna istinaden îslanbul vilâyeti şehir sarayı için lâzım gelen tahsisatı tedarik edebilecektir. Bu suretle elde edilecek para ile Istanbulda Vilâyet, Defterdarhk ve vüâyetin diğer şuabatını içine alabilecek büvük bir bi nanın inşası knkânı tetkik edilmiş ve bu hususta Başvekâletin mütaleası sorulmuştur. Başvekâlet, bu binanın Babıali arsasında yapılmasını tecviz etmiş, yalnız şımdiki Vilâyet binası olan tarihî Ba bıalinin bir müze şeklinde muhafazasına lüzum göstermiştir. istanbul Belediyesi yapılacak sarayın İstanbul Belediyesini de ihtiva etmesi fikrindeyse de Belediye teşkılâtının hususî mahiyeti gözönünde tutularak ile ride Belediye için ayrı bir bina yapıl ması mutasavverdir. Bu hususta tetkikat icrasına ve icab eden plânların hazırlanmasma başlana caktır. SAĞL1K tSLERf Sağhk propagandası Halka sağhk bilgileri öğretmek üzere sağhk propagandası yapılacaktır. Bu maksadla afişler bastırılmaktadır. 12 muhtelif mevzua aid olan bu afişlerin basılması bittikten sonra bunlar sıhhî müesseselere, Halkevlerine, mekteble re, istasyonlara, polis karakollanna asılacaklardır. HALKEVINDE Eminönü Haikevinde yapılacak idman salonu Eminönü Halkevi bahçesinde yapı lacak idman salonu için istimlâk edile cek arsa meselesi halledilmiş ve civar daki evler istimlâk edilmiştir. Bu ev lerden yalnız bir tanesinin istimlâk muamelesi bitmemiştir. Yakmda inşaata başlanacak ve bir sene sonra Cağaloğ lunda modern bir spor salonu kurulmuş olacaktır. ADLİYEDE Nakzedilen bir karar Bundan iki ay evvel, Pangaltıda Tan sineması arkasmda bir inşaat yerinde, şoför Agobun kullanmakta olduğu kamyon sokağa çıkmak üzere geçerken duvara çarparak yıkmış ve bu arada Yordan adında bir Bulgar çocuğu yıkılan taşlar altmda kalarak ölmüştü. Cürmü meşhud mahkemesinde şoför Agob bir sene hapse ve 1072 lira para cezasına mahkum olarak tevkif edilmiştir. Temyiz mahkemesi tarafından karar nakzedildiğinden dün bu davaya bakılmış ve cezanın üçte biri indirilerek soför Agob 8 ay hanse mahkum edilmiştir. Türk ırkının vasıflarım tesbit edecek heyet Sıhhiye Vekâleti tarafından Türk ırkınm vasıflarım tesbit etmek zere bir çok gruplar teşkil edilmişti. Bu antropometri anketlerine memur gruplar memur oldukları vilâyetlerde vazife lerine devam etmektedirler. 80,000 kişi üzerinde yapılacak bu ankete aid fiş lerden mühim bir kısmı hazırlanmıştır. Fişler tamamlandıktan sonra Sıhhiye Vekâletinde tetkik ve tahlil edilerek neticeleri tesbit edilecektir. Karısını yaraladı Kasımpaşada Zincirlikuyu sokağında oturan Sadık, beş aydanberi ayrı ya şadığı on senelik karısı Zelihayı dün Beyoğlunda Hamalbaşmda görmü^ ve barışmak teklifinde bulunmuştur. Zeliha bu teklifi kabul etmeyince Sadık hamil olduğu ustura ile kadmı ağır surette yaralamıştır. Yaralı hastaneye kaldırılmış, suçlu yakalanmıştır. Ayancık panayırı çok hararetli oldu 25 er lirava mahkum oldular Bevazıdda oturan İbrahimle Emine evvelki gece kavga etmisler ve birbirlerini dövmüşlerdir. Polisler suçluları vakalıyarak cürmü meşhud mahkeme sine sevketmişlerdir. Sultanahmed birinci sulh ceza mah kemesinde her iki suçlu da 25 er lira para cezasına mahkum olmuşlardır. MÜTEFERRİK Deniz Harb mektebinden mezun olan yarsubaylar Deniz Harb mektebinden 937 senesi mezunu olan yarsubaylara 30 eylul perşembe gıinü saat 15 te merasimle dip lomaları verilecektir. Merasime İstiklâl marşile başlanacak, mezun olan yarsubaylar and içtikten sonra diplomaları verilecektir. Bundan sonra talebeler mektebin bahçesinde davetliler önünde resmi geçid yapacaklardır. Resmi geçidden sonra davetliler ve mezun yarsubaylara bir çay ziyafeti verilecektir. Muharrem Feyzi TOGAY ŞEHİR tSLERt Şehirlerin imar plânı Ayancık (Hususî) Burada her sene eylulde dört gün süren bir pazar yapılır. Bu sene Kaymakamın ve Belediyenin dirayeti, havaların da iyi gidişi pazarlarm kıymet ve faaliyetini şimdiye kadar görülmemiş şekilde artırdı ve pazar iki gün daha temdid edildi. Kesilen koyun ve keçi 400, satılan ve mübadele edilen hayvan 10,000, kasabanın nüfusu 2,500 olduğu halde köy ve civar kazalardan gelen insan adedi de 25,000 olarak tesbit edildi. Öküz ve mandalar arasındaki yapılan mükâfatl sergide bilhassa öküzlerde birinciyi seç mek hususunda hakem heyeti epeyc müşkülât çekti, sergiden ümidin fev kinde netice alındı. Bu arada Karadeniz turnesine çıkan Vefa futbol takımı Ayancığa bir maç için davet edildi. Vefalılar 4 0 ve 1 galib geldiler. Gönderdiğim resimler, Vefa ve Ayan cık takımları ve panayırdan bir man zaradır. Şehir ve kasabalarm imar plânları nın Vekâlete sorulmaksızm yaptırılmaması Dahiliye Vekâletinden vilâyetlere bildirilmiştir. Elektrik şirketi hakkında bir ihbar Elektrik şirketinin vergi kaçakçılığı na dair Defterdarlığa yeni bazı ihbar yapılmıştır. Bu ihbara göre, şirket, muayyen miktardan daha fazla elektrik sarfiyatı yapan yerlerden tam para tah sis ettiği halde bunlarm istihlâk vergilerini ancak sarfedilen miktar üzerinden vermekte imiş. Yapılan ihbann vergi mevzuuna dahil olup olamıyacağı tetkik edilmektedir. Bir deniz hedefi bulundu Rumelifeneri civarında jandarma lar tarafından büyük bir cisim görül müş ve gönderilen kayıklar vasıtasile bu duba çekilerek sahile çıkarılmıştır. Bunun maddî kıymeti oldukça yüksek ve deniz filolarına mahsus bir deniz hedefi olduğu anlaşılmıştır. Bu hedef Deniz Kumandanlığma teslim edilecektir. Cumhuriyet Abone şeraiti Nüshası 5 kurnjrar. TOrkiye Haric icin icio Senelik 1400 Kr HM Kr. Altı avlık 750 • 1450 • Üc avlık 400 • 800 • Biıayük 150 • Yofctar
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear