Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
9 Agustos 193? CUMHURİYET TASLARI YEDİKULE Yazan : M. Turhan Tan Mersinde imar işlerine çok ehemmiyet veriliyor Genc ve çalışkan; Belediye Reisi, şehirde elle tutulacak kadar güzel işler yaptı Kötü şiirleri güzelleştirmek çaresi iselerde edebiyat hocalıgı yapmakta olan titiz dostum. eskilerin zehrihand dedikleri mahzun tebessümle dudaklarını uzun bir lâhza manalılaştırdı, sonra yüzünü ekşitti: Okuttuğum çocuk'ar arasında, dedi, şiire heves eden çok. Fakat kulağa hoş gelecek, kalbe heyecan verecek, güzel ve tatlı denecek tek bir mısra söylıyen yok. Yükseklik ve derinlik mefhumu bu h«veskârlann kafasında sanki yer etm«miş. Hep yerde sürünüyorlar, ucamıyorlar. Hep su>an üzerinde yüzüyorlar, derine inemiyorlar. Şairi, iki âleme de gizli bambaşka bir kâinatın meçhul ufuklannda uçan beşerden üstün bir mahlük o» larak tasvir eden adam, kendi kendilerini şair olarak ilân edip duran bu yavrulann yazılarmı görse muhakkak çıldınr, « E T « vah, ne günlere kaldık» diye haykıra hajr» kıra timarhaneye girerdi. Bugünün jiip» leri o kadar düşük! Ve bir nebze düşündükten sonra so» züne devam etri: Vaktile Bağdad Hükümdarlaria» dan Mütevekkile çöl şairlerinden biri uzun bir kaside okur. Herif bu jiirinde c*« ize almak, iltifat görmek kaygusile Hü* kümdarı hararetli bir üslubla methediyor* Fakat nasıl?.. «Sen bir köpeğe, »en bif erkek keçiye, sen suyu çok bir kovaya benziyorsun» gibi sözlerle!... Hükümda* nn yanında bulunup da bu garib teşbil*» lerle dolu şiiri dinliyenler, çairin hemea cellâda verileceğini düşünüp elemlenirkp» ken Mütevekkil, geniş geniş gülüyor: Şaire, diyor, nehir kenannda bahçeli bir ev veriniz, emrine usta bir abçı tahsis ediniz. Sık sık da kayığa bindirip veya atlandmp gezdiriniz. Kendisi benim aziz misafirimdir, yeyip içsin, gezip toz* sun. Bu emir yeri?ıe getiriliyor ve kum der» yası içinde deve böğürtüsünden, köpek av'avesinden başka bir şey işitmemi; olan şaire Bağdadın bağlan, bahçeleri seyrettiriliyor, çiçekleri tamttınlıp koklattırılıyor, âlimleri ve edibleri birer birer gösterilerek müsahabeler yaptmlıyor ve böyleIikle bedevilikten medeniliğe geçmesi temin olunuyor. Hükümdar, bu işler yapılırken onunla alâkalanmıyor. Fakat alh ay bekledikteo sonra bir gün şairi huzuruna getirtiyor, h«lini hahnnı soruyor: Nasıl, diyor, Bağdaddan ilham alabildin mi, yeni şiirlerin var mı? Hükümdara köpek diyen, keçi diyea çöl şairi bu sual üzerine irn'calî surette öyle bir şiir okuyor ki dinliyenler partnak ısırıyor, neş'eden raksa kalkacak h«le geliyor. Mütevekkil işte bu sahne önünde şu sözleri söylüyor: Şair, ne görürse onu yazar. S/Brî derinleştirmek için görgüyü genişletme" lidir. Ben: «Kıssadan hisse?» demege Harramrken dostum ilâve etti: Biz de şiire heves eden gencjere üstad şairleri, seçme şiirleri tanrtmalıyız, yüksege çıkmak ve derine inmek yolıma göstermeliyiz. zelzele bu nefis eserBirkaç bakım • leri yok ettL Bi dan dikkate değer zans imparatorlan, bir talih vakıasıdır: Hebdomon denilen Vaktile Kınm Han Bakırköyde tac gi lanndan Mehmed yip alkışlandıktan Gir*yı Yedikuleye sonra yaldızlı kapı hapsetmişlerdi. A dan girer, şehrin so damcağız, Hünkâ kaklanndan geçer, nn avını kendi do Ayasofyadaki mu • ğanına yakalatmak kaddes saraya gidertöhmetile atıldığı lerdi. Harbden mubu zindanda Genc zaffer dönenler de Osmanın cülusuna bu yolu takib eder kadar kaldı, fakat lerdi. taht üzerinde böyle Yedikule surlarının havadan alınmış re&mi bir değişiklik vukua Eski eserlerde Bu suretle teşekkül eden tarihî saha bu geçişlere dair görülen yanlar gelince kaçmayı tasarladı, cülus toplan anlaşıldığına göre Bizans meatıhrken dizdar Kemal Ağayı çağırdı: nın temeh surlardır ve bu surlardan Os dan Mersin Belediye Bahçesinin methali er Ben de, dedi, mirzalarımla atlanıp manlı yapısı olanlarda üç, Bizanslılar murlan, yeşil ve mavi fırka Mersin (Hususî) Yurdumuzun çok rak, insan, günün bütün ezginliğini kozindan avlusunda yeni efendimizin şcre dan kalma bulunanlarda da dört kule kânile azası, yüksek rütbeli zabitler ipekbulunduğundan abide, Yedikule namını li ve sırmah kostümlere bürünerek yal genc şehirlerinden biri sayılan Mersinin layca unutuveriyor ve taptaze bir zinfine alay göstereceğim. dızlı kapıda toplamrlar, imparatoru al kurulduğu gündenberi en mühim derdi, delik kazanıyor. Dizdar esaletmeab mahpusun bu ar almaktadır. su meselesi idi. Fakat iki yıl önce, AdaBelediye bahçesinin şimaline düşen rusunu hoş gördü, elli at getirtti ve Kı Büyük meydamn içinden geçilip de kışlarlarmış. Halk da avaz avaz haykı na ve Tarsus şehirler4 içme sularile bir sahadaki evler istimlâk edilerek, Yanrarak, tir tir tepinerek merasime kendi rmrvari yapılacak alayı seyre hazırlandı. birinci muhite doğru gidilirtce yan açık likte bir müteahhide ihale edilmiş bu sen plânına göre, geniş bir «Atatürk Lâkin Mehmed Giray, kendisile birlikte bir kapı görünür. Bu kapmm yanmda sevincini katarmış. lunan bu iş, son günlerde gösterilen e parkı» yapılacaktır. Evlerin istimlâki Yaldızlı kapı mmtakası Latinlerm Is sash faaliyetler üzerine iyi neticeye mahpus olan beyleri atlandırdıktan ve vaktile iki kapı daha vardı. Bunlar, zabitmiş ve yıktırılmıştır. Şimdi enkazm bizzat bir ata bindikten sonra gah'l diz fer alaylannda galib hükümdann altın tanbulu zaptından önce împarator lzak yaklaştırılınıştır. Şehir içmde hemen kaldırılması işi devam ediyor. Bu sa dara başuu çevirdi: dan geçecekleri taka yol veren geçidler Angelos tarafından tamir ve Altıncı Jan bütün ana hatlara borular tefriş edil hanın bir tarafına da mükemmel bir Hu, ağa, destur! di ve ortadaki imparatorlann, yani ka Kanfagüzen devrinde tahkkn olundu. miş ve beklenen filtre cihazı gelir gel «Vali konağı> yapılmıştır. Parkm tarh Diyip hayvanını tnahmızladı, kıra zandıklan zafer şerefine alay tertib o • Beşinci Jan Paleolog 1388 de burasmı mez Mersinin tertemiz bir umumî su ve tanzimi işi biter bitmez buraya bü doğru süzüldü, savuştu, gitti. Tarihçiler, lunan hükümdarlann geçmcsine mahsus yenibaştan sağlamlaşbrmak istediği, bir tevziatma kavuşmasına imkân hazır yük bir «Atatürk heykeli> dikilecek ve çok iyi muhafaza olunan bir zindandan tu. Bu kapuıın ardında ve birinci muhit hayli de masrafa girdiği halde Yıldınm lanmıştır. Zaten yıllarca önce umumî bütün bu tesisat denizden kolayca göriiatlanarak, silâhlanarak kaçmak yolunu sayılan yerde zafer takı bulunuyordu. Beyazıdm hiddetlenerek verdiği emir ü kanalızasyonu bitirilmiş olan Mersinin lebilecek bir vaziyette olacaktır. Bun bu suretle bol ve temiz bir suya kavuş lardan başka, Atatürk parkının münasib bulan bu Kınm Hanınm gösterdigi hü Burası büyük diye antlan Birinci Theo zerine yaptığım yıkmak rzbranna düştü. ması, şüphesiz ki şehrin umuruî haya bir köşesine 90,000 lira sarfile bir de neri hayretle yazarlar ve Pravadi taraf dose (379 395) zamanmda yapıldı. Fatih, şehri alır almaz iç tarafta göriinen tında mühim bir değişiklik hâsıl ede «Halkevi> kurulacaktır. Mersinin en bülannda tutuluşunu da gene merdce 413 te Ikinci Theodose kinıi müdevrer, ve üç kule ile çevrili bulunan kaleyi yaj^ cektir. yük ziyneti olacak bu eserin önümüztırarak Yaldızlıkapı admın Yedikuleye davrandığı, tek başına koca bir kalabakimi murabba şekilde 96 kule ile tahkim Mersinin, s«n zamanlarda kazandığı deki yıl içinde tamamlanmış bulunması çevrilmesine sebeb oldu. Türk yapısı olan îığa karşı koyduğu için kayde değer bir olunan büyük suru yapınca bu zafer takı kulelerden sağ koldaki müdevver biçim ve kazanmak üzere olduğu diğer yeni mukarrerdir. hâdise sayarlar. iki uç arasmda kaldı ve ayni zamanda lisi 18 inci asrr sonlanna dogru zelzele likler de şunlardın Istasyondan şehre gelen caddenin Yedikule Osmanlı tarihinde böyle bir Şehrin şimalinde 30 hektarlık bir sa başlangıcında geniş ve muntazam bir «Küçük Yaldrzh kapı» adı verilen bir den yıkıldığı için yeniden yapıldı. Os Tol oynuyodu, zindan vazifesi göriiyor» geçide bağlı olarak yeni bir zafer takı manhlar devrinde Yedikule deppoy, ha hada yeni mezarhk tesis edibniştir. Dört meydan açıldı ve yol, beton olarak şehdu. Orada Avushırya elçilerinden Lâç yapıldı. Birinci muhitten ikinciye geçi zine, mahpes olarak kullanılmış, fakat en tarafı taş duvarla çevrilen ve içerisin re doğru yeniden yapılmağa başlandı. ki (1540). Heregüviç (1594), Çemin Mersin Belediyesinin bu işlerini lince bu kapı görülebilir. Evvelce onun büyük şöhretini zindanlıktan almıjtır. de, otopsi dairesini, ölü yıkama yerini, (1616) yıllannda, Transilvanya tahtını bekçi ikametgâhını, kazüıo ve büroyu memnuiyetle anlatırken, şehirde göze dava eden serseri Pol Marhazi (1580) üzerinde on iki kabartma re&im vardı. Genc Osmanın 1622 de hapis ve katlo • muhtevi güzel bir bina bulunan bu me çarpan bazı şikâyet mevzularını, ez de hapsolunmuşlar ve daha birçok ya 1625 te Ingiliz elçisi Sir Tomas bu re lunduğu oda ile orada kesilen baslann a* zarlık, iki kilometroluk muntazam bir cümle, ekmeklerin ekseriya hamur bancı diplotnatlar da onlar gibi Yedi sknleri söktürdü, memlekeu'ne asırmak is tıldığı kan kuyusu bugün harab olmuş yolla şehre bağlanmıştır. Bugünlerde halinde çıkışını, lokanta ve emsali yerkule zindarunda misafir kalmışlardır. En tedi, halkm müdahalesile emelinden birer mezbaha gibi ziyaretçileri ürpert içinin tarh ve tanzimile uğraşılan bu e lerin kâfi derecede alâkah bir kontrola ser, Mersinin munis çehresine yakışan tâbi tutubnamakta oluşunu, su borulason diplomat mahpus, Rus elçisi öbres vazgeçmek mecburiyetinde kaldı. Lâkin mektedir. rınm döşenmesi dolayısile bozulan yolgüzel bir varlık olmuştur. resimler bugün ortadan kaybolmuştur. Yedikule, taşa çevnlınîş yedi uzun d'ıkof'tur. Bu adam 1768 de oraya anldı, Mersinde sahil sığ olduğundan va larm, sırasına göre, toz ve çamur memyıllarca kaldı ve ölecek derecede hastaYaldızlı kapımn üstünde Birinci The le benzer. Onlartn sükutunda e kadar depurlar, 2 2,5 kilometro kadar açıkta baı halinden henüz kurtulamayışını da landığı için dost devletler elçilerinin odose'un beykeli ve tuocdan grup halinde rin ve o kadar hazin bir belâgat var ki?.. demirlerler. Bu vaziyeti gözönüne alan burada işaret etmek lâzımdır. M. TURHAN TAN Belediye, tahmil ve tahliye işlerini koricasile • serbest bırakıldı. O elçiler bu yapılmış dört fil resmi bulunuyordu, bir şcfaat sırasında misafir diplomatlarm laylaştırmak için, mevcud olan 5 iskeTekirdağında av sporlarî herhangi bir sebeble Yedikuleye Kapse • leye zamimeten 30,000 lira sarfile be TeMrdağ (Hususî) Halkevimizin dilmemelerim de Babıâliye taahhüd et • tonarme bir iskele daha yaptırmakta spor şubesine bağlı olarak kurulan Avtirdiklerinden Osmanlı tarîhinin uzun yılidi. Bugün bu iskele bitmiş ve ihracata cılar kulübü azası ilk toplantısını yapalar süren bu acıklı faslı kapannnş oldu. tahisisi takarrür etmiştir. Bu suretle, rak idare heyetini seçmiştir. Diğer ta ihracata mahsus iskele sayısı şimdi iki raftan Tekirdağ Valisinin riyasetinde Fakat Yedikule yalnız ecnebi elçile ye baliğ olmuş, diğerleri de ticareti da toplanan Ziraat, Baytar müdürleri, Halrin, tercümanlarm ve mücrimlerin Kap • hiliye, mayi mahrukat, hinterland için kevi ve Avcılar başkanlarile orman mesedildiği bir yer degildir. Oraya Osmantransit ve ecnebi memleketlerden itha murundan mürekkeb heyet vilâyet av lı vezirleri de sık sık gönderilmiş olup îslât servislerine tahsis edilmiş bulunu mevsimini 1 ağustos 937 15 şubat 938 tanbulun fethi sırasmda Sadnazam bu yor. tarihleri arası olarak kabul etmiştir. Alunan Halil Paşa o devletlu mahpuslann Belediye, 100,000 liralık bir mezbaha zalmakta olan sülünlerin çoğalmasını ilkidır. Onalüncı padişah Genc Osnan mn plânlarını hazırlatmış ve işi bugün temin için de bunlarm avlanılmamasına da orada hapis ve katlolunduğu gibi bu lerde münakasaya koymağa karar ver karar verilmiştir. işi gören Davud Paşanın boğazı dahi miştir. Mezbahanm soğukhava tertibatı ayni kemende sanldı. ve ayrıca şimdilik günde 5 MO kilo buz C 3 . Akşehirde yagmurlarîn yapyapacak kabiliyette bir de buz makineîşte Osmanlı tarihile bu kadar Hgili tığı büyük zararlar si olacaktır. olan Yedikulenin bir de kendi tarihi varAkşehir (Hususi) Doğanhisar naMersinde deniz kenannda güzel bir dır ve onu iyice anlamak için sahayı gözZiraat Fakiiltesi talebesinia Uşakta alınan resimleıi Belediye bahçesi vardır. Mutenevvi a hiyesıle Yenice ve Çetme köylerine yaden geçirmek lâznndır: Bu saha, şimdiki Uşak (Hususî) Ankara Yüksek Zi lülerimizle de faydalı me\rzular üzerin ğaclar ve palmiyelerle bezeli olan, sah ğan şiddetli yağmuriar büyük zararlan balde üç kısma aynlıyor: raat Enstitüsü, Ziraat Fakültesi tale de konuşmalar yapılmıştır. Belediyemi nesi ve büfesi bulunan bu bahçe, yaz mucib olmuştur. İki ev yıkılmış, 20 ka1 Meydan ki şimal, şark ve cenub belerinden 22 kişilik bir grup doçent züı yeni yaptırdığı asrî mezbaha, stad günlerinin ratıb ve yapışkan sıcaklığı darı da kullamlmıyacak bir hale gel taraflanndan Osmanlı yapısı, garb tara Esad Bozdağın başkanlığı altmda şeh yom gezilmiş, mensucat fabrikalan, ha altında bunalan, günlük mesai ile yo miştir. Tarlada çalışan bir kadın sel fından Bizanslılardan kalma surla çev rimize geldi. Şeker fabrikamız büyük lıcılık ve el dokuma sanayii üzerinde rulan Mersinliler için hemen biricik is lerden kurtulamıyarak dört yaşındaki rilmişür. otobüsünü misafirlerimize tahsis ey tetkikler yapılmış ve faydalı bügiler ve tirahat ve serinleme yeridir. Temiz oğlile beraber boğulmuştur. Harman 2 Bizanslılardan kalma iç ve dı§ lemiş, evvelâ Şeker fabrikasma uğran rilmiştir. suyile, bol ışık, iyi servisle idare edilen yerinde mahvolan mahsulâtın kıymeti mış, orada icab eden araştırmalar ya surlan arasındaki birinci muhit. Misafırlerimiz Halkevinin şereflerine bu bahçenin bir köşesinde Akdenizm 15 bin liraya yakındır. pılmış, işlemekte olan ispirto fabrikası verdiği 100 kişilik ziyafette hazır bulun serin meltemlerine bağır açıp dalgalaKmlay felâket yerine icab eden yar3 Dış surla hendek arasmdaki i görülmüş. Kalfa köyüne gidilmiş, köy duktan sonra hararetle uğurlanmışlardır rın munis ve okşayıcı hışırtüarma dala dım levazımmı göndermiştir. kinci muhit. L Ziraat Fakiiltesi talebesi Uşakta Edebî tefrika : 35 Yazan : Mahmud Yesari Genc kadın, bunu düşünürken, acı acı gülümsedi; şimdi, hemen giyinip eve dönecek miydi? Hem de, aranmadığı, ih mal edıldiği için, öylc mi?.. Hayır! Zıle basn, gelen hemşıreye: Kür şezlongunu hazırlar mramız? dedi. Ve şezlonga uzanırken, hemşireye yalvaran bir gülüşle baktı: Kapıcıya da söykyiniz. Beni, telefonda anyan olursa, kür saatinden sonra telefon eimesini söylesin! Küre yatmağa hazırlanırken. «vin bahçe ile aşağı yol arasındaki küçük köprünün tarafından bir ıslık sesi duydu. Bu ıslık, kan kocamn aralannda kullandıkları parola idi; Melikenin içinde kırılan yetişmis, kaynamış; gözleri dolu dolu olmuştu; dudaklan titriyordu, ıslıkla ce vab veremedi. Oda kapısı açıldı; Şekib, elinde çantasile içeri girdi; kollanm açtı; genc kadın, kendini bu açık kollann arasına attı; kocasmın kokusunu duyarak baygm bir 7 iç çekisile fnledi. Sonra, yavaş yavaş baMelike, yandaki odadan gelen fısılb şını kaldırdı, kaşlannı çatmak istiyormuş gibi dudak bükerek, bir çocuk dargmlılara kulak kabartmıştı: ğile: Bugün, bizimkiler gelecek? Sabahleyin mi? Ben, sana dargınım, dedi. Hayır. Ögle trcnile. Boğaziçinden Şekib, onu, kollan arasından ayırma geliyorlar, birader. dan şezlongun yanma gb'türdü, beraber Ablamdan telgraf geldi, haftaya oturdular. Şekib, çantasmı, şapkasım yaIstanbulda bulunacak! tagın üzerine atmıştı: Melikenin kalbi çarpıyordu. O gun, Neye dargınsm, sevgilim? cuma; ziyaret günü idi! Kocası da geleGenc kadın kolunu kocasımn boynu cekti; fakat o, kocasını, yenilmez bir ih na doladı: tirasla beklemiyordu; içinde bir tel krnl Sanki bilmiyorsun, değil mi? mıştı. Şekib, yerecek cevab bulamıyordu. Melike: Hani, dün, baaa telefon edecek » tin? dedi. Kocası, küçük bir kahkaha ile güldü: Telefon etthn, Melikeciğim. Genc kadın, şaşırmıştı: Ne zaman? Bana, haber verme diler. Elbette haber vermezler. Çünkü sen, kür saatinde rahatsız edilmemeni emretmişsin! Kansının çenesini tuttu, sıkb: Bu nekadar ciddiyet, sevgilirn! Hem, ne çabuk! Gülüyordu: Hoşuma gitmedi desem, yalan; Melike, korkmuş, üşümüş de sığınmak ve ısmmak istiyen bir saklanışla başını, kocasmın göğsüne dayadr, çocuk çocuk gülüyordu: Sabahleyin telefon ederim, dedin. Öğleye kadar bekledim... Sonra... Birden gözlerini açarak doğruldu: Seni yazıhanende de aradım, yoktun! Nerede idin bakayım? Şekib, garib bir şaşkınlık içinde Lal mişh: Evde iken yapmadıgın, yapnak hatırına gelmiyen şeyleri, burada yapı yorsun? Ne tuhafsm, Melike? Melike, birden utanrvermişti: Xani, seni aramıyaym mı? Ara... Fakat bulamadıgın zaman da şüphelenme... Ne şüphesi? Benden şüphelenmiş oldugunu anlıyorum. Genc kadmın yüzü pembeleşmişti; elile kocasmın ağzını kapadı: Bırak, artık bu bahsi kapa, istemiyorum. Şekib, karısınm saçlanm okşadı: Çocuk... Kendini boşuna üzmekten ne zevk duyuyorsun? Melike, kocasına sanlmıştı: Ben, zayıf bir kadın değilim.. Fakat sensizlik, bana yalnızhklann en korkuncu geldi... Şekib, kansının yüzünü okfadı, sevdi: Bak, dedi, sana, neler gerirdim. Melike, sıçradı, Şekibin yüzüne baktı: Nerede? Ve yatak üzerinde duran çaatayı kaptı: Ben, bakacağım. Şekib, ayağa kalkmıstı: Sen, bak, yavrum. Dün sabah, hep senin için uğraşmışum. Kitab, mecmua, mağazin, neler yok... Melike, çantadan bir bir çıkardıgı kitablan, mecmuaları, yatagra üzerine diziyordu: Mükemmel... Fakat bu moda ma Dayanamayrp sordum: Bunu yapmağa ne mâni var? Serbest nazmı alkışlamaktan, fürurizme, kübizme methiye okumaktan onların vakti yok ki bizi dinlesinler. Söz bizde değil, mektebi bırakıp Babıâli kaldı» rımma yayılan genc şairlerde. Bu gibiler. ğazmlerini ne yapayım? kendilerinden bir yıl veya iki yıl sonra Bakar eğlenirsin. doğmuş olanları bizden çok daha fazl* Demek, bunlan, hep sen, düşün teshir ediyorlar. Onun için bize hayrfdün öyle mi? lanmak, yavaş yavaş ölmekte olan şiiria Tekrar kocasmın boynuna sanlacak; matemini tutmak düşüyor! öpecek, öpecekti. Fakat kapı, hafif n M. TURHAN TAN kırdayıp açıldı; doktor, yanında baş hemşire ve zayıf uzun boylu hemşire ile beraber içeri girdi. Pencereden düşenler Şekible selâmlaşan doktor: Beyoğlunda Küçük Hendek cadde Kür zamanmda, bu, doğru mu? sinde 6 numaralı apartımanın dördüncü dedi. katında oturan Elyazaroğlu Yasef is minde bir genc, dün pencereden sokağa Melike, boynunu bükmüştü: Bugün, ziyaret günü, doktorcu bakarken muvazenesini kaybederek ağum. Hem kocam, daha ilk defa geli şağı yuvarlanmıştır. Yasefr ağır yaralaadığından derhal hastanej e kaldırümışyor. tır. Doktorun yüzü, hemen gülmüş, göz Fatihte Karabaş Hüseyinağa mahal» lerinin içi parlamıştı: Peki, mademki bugün ziyaret gü lesmde 10 numaralı evde oturan İhsa nüdür, ve zevciniz de daha ilk defa o nın kızı, iki metro yüksekteki pencereden sokağa düşerek ağır surette yara • larak geliyor, mesele yok. Şekib, hastalannı hastalıklan kadar lanmıştır. Kartalda îstasyon caddesinde 20 numizaçlan ve zâflarile idare etmegi bilen maralı evden dün, henüz bir yaşında doktora, içinin bütün muhabbet ve şükbulunan Kaster ismindeki çocuk düşe • ranile bakarak gülümsedi: rek derhal ölmüştür. Müsaade ve müsamahana teşek kür ederiz, doktorcuğum. Doktor, derece kâğıdlanna bakıyor ve ŞeHbe anlahyordu: Hastamızın vaziyeti umumiyesi gayet iyidir. Umdugumuzdan daha kısa zamanda kendini toplayıvereceğmi sanı yonnn. jiArkan vary Osmanlı Rasputini Pek yakında