02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 Nisan 1937 CUMHURlYET Anadoluda San'at tetkikleri Elektron bir hakikat midir? Prof. Jean Savard mühim bir konferans verdi Üniversitenin büyük salonunda ve rilmekte olan kon feranslann en mü himlerinden biri de T"en fakültesi şımi fizik profesörü Jean Savard tarafından verilmiştir. Genc profesör «Elektro^ v bir hakikat midir? gibi çok ince bir mevzuu ele alarak Profesör Jean r » Savard tamamen rennı ve riyazî delillere istinad etmek suretile il mî bir konferans vermiştir. Profesörün sözleri şu şekilde kısaca hulâsa edilebilir «Elektriğin, Elektron ismi verilen korpüsküllerden müteşekkil oldugunu kabu etmek suretile bazı hâdiseleri izah etmek kabildir. Bundan 10 sene evveline ka dar hiç kimse elektronun mevcudiyetin den şüphe etmemeğe başlamıştı. Diğer taraftan, bazı hâdiselerde elektrona at fedilen tesirlerin mevceler tarafından da husule gelebildiğini göstermektedir. Modern fizik mevce mefhumunu korpüskü mefhumundan ayırmağa imkân olmadığını isbat etmektedir. Binaenaleyh, elek tron ve mevce birer hakikat olmaktan ziyade birer muhakeme usulüdür, ve bir birlerini nakzetmek değil bilâkis itmam ederler. Demek oluyor ki, hâdiseleri izah etmek için elektronu ve korpüskülü mu hafaza edebiliriz. Fakat bu, elektrona mutlak bir ihtiyacımız oldugunu isbat etmez.» İNÖNÜ Ö Ü Inönü anayurdun bir küçücük köyüdür, 0nun küçük adını iki savaş büyütür. lstiklâl Harbindeki ilk zafer orda oldu, Düşmanı İnönünde yenmişti Millî ordu. Düşman tekrar saldırdı, bu sefer daha çetin; Sarsılmadı imanı ordusuna milletin. ölümden acı geldi esirlik Türk oğluna, Türk döğüştü, vuruştu istiklâli uğruna. İkinci İnönünde yeni bir ün kazandı, Her nefer bu savaşta bir adsız kahramandı. Atatürk, bu zaf eri Inönü'ne kutlarken Bir sahife yolladı yarattığı tarihten. Bakın onda ne diyor, ne söylüyor dinleyin, Dinlerken başınızı saygıyla öne eğin: «Çofc azdır sizin gibi böyle ağır bir işi» «Basarmış kumandanlar, arastırsak geçmişi.» zMilletin istiklâli, hayatt, hepri sizin» « Kumandan, zabit nefer bütün askerlernizin» *Yurd teven yüreğine gönülden dayamyor ;» «Kumanda ettiğiniz orduya inanıyor.» «Ters bahtını yendiniz; » «Siz , orada yalnız düsmam değil, Türkün» buna candan öğünün!..» aöğünün, şimdi vatan, düşman ellerindeki» «Parçalan beraber, bir bütün varlık gibi* «£n ücra yerinde de bu zaf eri kutlayor,» * Sizin kazandığımz bu savaşı mutlayor.» «O kadar büyüktür ki bu zaferin manan;» «Düsmanın Anayurda saldıran azgtn hırsr» «iParça parça olmuştur basını vura vura» *Azminizin kırılmaz yalçın kayalanna...* nAdınızı tarihe tahrile, şanla yazan% «Ve milleti şükranla kendinize bağlayan» «ffu benzeraiz zaf eri ben de tebrik ederken» «Söyleinek isterim ki, durduğunaz tepeden» «O size gösteriyor ünlü bir harb meydanı» «Ve gene gösteriyor tsık dolu yarını.» «O yarın millet için, sizin için muhakkak» €Yükseklik güneşleri doğan bir ufk olaeak!» Inönü Atatürk'e su cevabı veriyor, Bu cevapla tarihin huzuruna giriyor; «Zulmün ve istibdadın en yırtıeı, en azgın» «Hücumlartna karşı yapayalnız ve şaşkın» «Kalan milletimizin bütün maddi, manevi» «Kuvvetlerini birden yüksek ruhundaki» *Ateşle topltyan ve ... harekete getiren,» «Ona kendi ruhundan yepyeni bir ruh veren» «Büyük Millet Meclisi yüce şanlı başkam» «Mustafa Kemal Paşa!.. inönünde düşmanı» «Yere seren askerler, zabitler ve onlarla» «Omuz omuza gelip tâ aveı hatlarında» «Vuruşan kumandanlar namına mefharetle» «Arzı şükran ederim yüksek tebriklernize!..» AMİD YOLUNDA Diyarbekir Kalesi Asırlara göğüs geren bu muhteşem eser hakkında daha geniş tetkikler lâzım 24 Yanıltmaçlar ski harfler, biz Türkleri okur ken ve yazarken yanıltmak i çin biçilmiş birer kaftan gibiydi. O harflerle okur yazar sayılmak ni metine erip te kürkü gevrekten veya kü rekten ayırd edebilenler parmakla gösterilirdi. Dilimize, bütün milletlerden daha çok olarak yanıltmaçlar girmesi de işte bu yüzdendir. Harf inkılâbmdan önce okuma, yazma öğrenmiş olanlardan kaç kişi vardır ki ilkmektebde imlâ imtihanına girip te: Aşçrya yağ ver! Yaver. Oğlum gibi, «annem Ahmedi çok sever. Hatta oturduğum minder, Ahmedimin den> gibi yanıltmaçlar yüzünden dizi dizi ter dökmemiş olsun. Çocukluk hali bu ya. Imlâ yanıltmaçlarından mektebde sıkıldığımız halde sokakta onlar eğlence mevzuu yapmaktan geri kalmazdık. Çünkü imlâya zor gelen yanıltmaçlar dile kolay gelirdi. Meselâ bir birber bir berbere bre berber beri gel tekerlemesini, yahud, «çocuklar, gelin, gelin. Bizim mahalleye gelin geliyor» cinasını nekadar çok kullanırdık? Ya orta tahsil çağmdaki «âlimane» yanılhnaçlanmız?.. Ilmin o devirdeki tabirlere gö re henüz aynel' fi'lini, lâmel' fi'lini bile jilmediğimiz halde garib bir pervasızlıka âlim geçinirdik, arabca yanıltmaçlar üzerinde müsabakalar tertib ederdik. O mübarek dilin de yanıltmaça kabiliyeti az değildi ha. Söz gelimi âmene ile emine ayni şekilde yazıldığmdan «kadere iman eden kederden emin olur» demek olan men âmene bilkader, emine mi nel'keder ibaresini doğru okuyana bir a ferin vadederdik. Eski hatta ( N ) harfi süslü olsun diye krvrık ta yazılabildiği için bu kanşık ibareyi mezamez balıktır, emez mez elektir» diye okuyanlar da bulunurdu. Bu, bir şey değil. Nurun alâ nur ibaresini «ne var Ali ne var» diye oku yanlar bile görülmüştür. Şimdi böyle şeyler yok. Fakat yerle rini yavaş yavaş fransızca yanıltmaçlar lryor. Her olgunlaşmamış kimesne gibi kendini devaynasında görmeğe ve adeta ılim ağzı kullanmağa başlıyan oğlumda da bu merak uyanmış. Dün yanıma gel di, çalımlı bir vaziyet aldı: Sana, dedi, tarihçi diyorlar. Oğulan bir, kızları iki elli olan hangi millet tir? Gülerek cevab verdim: Bunu Fransızlar bizden daha ryi ilirler. Çocuk, nükteyi kavradı amma çalımını bırakmadı, «La sante n'est pas sansut» diye bizim de küçüklüğümüzde belledi ğimiz meşhur yanıltmacı okumak istedi. Sözüoö kestim: Bunlar, dedim, kolay oyunlar. Sen «cahile cah ile rifat mı gelir âlemde» sözünü anhyabilir misin? Onu söyle. Susunca izah ettim: Kelimelerdeki yanıltmaçlığı ister öğrenme. Lâkin cahillenn göke de ^ıksalar kıymet bulamıyacaklannı öğren ve yanıltmacı bir yana koyup hayatta yanılmamak yolunu bul. Babalık bu. Kelime oyunundan bile evlâda öğüd çıkarmak ister! ikinci bir surla bö Yalnız topraklalünmüş bir kısım göfimızda değıl, belki rülüyor ki buraya bütün dünya kaleîçkale diyorlar. Orleri arasında tarihin tasında yükselmiş bir en enginlerine dalantarassud tepesi ve lardan birisi olan bu tepe üzerindeki Diyarbekir kalesi esharabeden anlaşılı kiliğine rağmen en Diyarbekir kalesinin (Sen ve Ben) yor ki kalenin bu sağlam ve mamur denilen burciı ve bir kitabe kısmında muhafız kalmış bir kaledir. Mütkiş sivrisinekler! Ayni zamanda san'at ve kontroksiyon te kumandanlığının sarayı ve en mühim askerî müessesat burada imiş. Eyüb ve Bakırköy semtlerinde mütcanüsünü muhafaza etmektedir. Diyarbekir kalesinin bu kadar sağlam Bu kalenin asıl kuranlan Bizanslılar hiş bir sivrisinek türediği hakkında orkalabilmiş olmasmm sebebi şüphesiz ma veya onlardan daha evvelkiler oldugunu taya atılan haberlerin aslı yoktur. Havalar henüz soğuk gittiğinden böyle bir hirane bir inşa mahsulü olmasile beraber kabul etmeğe mecbursak ta bugünkü şeye ihtimal verilmemektedir. diğer mühim sebebi de taşının sağiamlı ortada duran parçalar bürcleri, beden ğıdır. Bürcler, bedenler, kâ>pilen siyah leri ve bütün kapılarile baştanbaşa bir Prof. Dr. Server Hilmi ihtif ali bazalt taşındandır. Bu taş sünger gibi Türk eseri olarak yaşıyor. Diş tababeti ve Eczacı mektebleri es delikli ve düz kesif olarak iki cinsten kaGerçi bu kalede Bizantin parçalar gö ki direktörü merhum Dr. Server Hilminşık yapılmış ve her iki cins te ayni mu renler varmış. Mardin ve Dağ kapılarını nin vefatı dönüm yılı olan 2 nisan 937 kavemeti göstermiştir. Bu taş oranın, o aslen Islâmî olmadığı ve bilhassa (Ben cuma günü saat 13 te Merkezefendideki iklimin malıdır. Bugün bile demiryollann ve Sen) bürcünün haricî Islâmî olduğu kabrinde büyük bir ihtifal yapılacaktır. da ve şoselerde kullamlan balastlann bu halde dahilî tertibatmın Bizans olduğu taşlardan yapılmakta olduğu görülüyor. nu iddia edenler varmış. Halbuki bu isterim ki bu kalenin asıl kuruculan ve Bu siyah taştan yapılmış olduğu için iddiaya iştirak etmek bence pek zor ilk bânileri başka kavimler olsa bile vaktıle Karaamid diye anılmış olan bu dur. Hele (Ben ve Sen) bürcü öy bugünkü mevcudü Türk eseri olduğuna surlar Osman oğulları tarafından günün le bir küldür ki mimarî ve inşaî ba göre Türkler bu kaleyi aldıktan sonra birinde badana edilmiş, sonradan hava kımdan tek taşını bile bünyesinden a belki de genişleterek bürc ve bedenlerini nın, yağmurun yalamasile badana dökübaştanbaşa yenilemişlerdir diyebileceğiz, lerek yerinde kirli bir iz bırakmış ve benim bugünkü kanaatim budur. sanki asırlarca bu siyah taşlar havanın Diyarbekir kalesinde yazı ve resimden temasından tahallül ve tahammür edemürekkeb pek çok kitabelere tesadüf orek hususî bir renk iktisab ederek siyahlılunuyor. Bu kitabeler Türk tarihinin bu ğını kaybetmiştir. kalede nekadar canlı oldugunu gösteriAmid surlan Dicle nehrinin garb kıyor. Resimlerde, aslan, öküz ve kuş reyısında tabiî bir kale gibi yükselen bir simleri görülür. Yazılarda kufî hath kayd üstünde mevzi almıştır. San'at hâkimdir.. Fakat bazı sembolik eşkâl bakımmdan en kıymetli bürcleri şehirae eden kitabeler de vardır. Ezcümle rin diğer üç cephesini dolaşan ovaya Dağ kapısından çıkılınca soldaki bürcün ve cenuba bakan cephelere sıra duvannda bir kitabe nazarı dikkatimi lanmıştır ve öyle zannedilir ki tarihin celbetti ki bu kitabe bugünkü Almanlaen mühim savaş ve vuruşmalan da bu nn Nazi armasını hatırlatmaktadır. cephelerde ve bu bürcler önünde olmuşÜzerinde Nazi işaretinin ayni bulunan Bu kitabenin neyi ifade etmek üzere, tur. yukarıdaki kitabenin elle yapilmış krokisi kimin tarafından yapılmış oldugunu biKale kapılanndan en mühimleri şilemem. Arkeoloğlanmızın nazan dikkamalde Dağ kapısı, garbde Urfa kapısı ve yıramadan heyeti umumiyesine bir tek tine arzetmek için çektiğim fotoğraf biraz cenubda Mardin kapısıdır. Dördüncü varlık diye bakmağa mecburuz. Bürcün zayıf çıkmış olduğu için tavzihan bir mühim kapı da Dicle tarafında Yenikapı dahilî kontroksiyonu ve mimarisi Bizans kroki ilâve ettim. diye anılan kapıdır ki bunun Osman oğul olduğu halde haricî cephesinin dekoratif Son söz olarak şunu söylemek iste lan tarafından yenilenmiş olduğu anla bir kaplama oldugunu kabul etmek im rim ki Diyarbekir kalesi dünyada eşi az şılıyor ve bu kapmın iç tarafında da kânsızdır. Binaenaleyh bu bürcün heye kalelerden birisi olup başlıbaşına, koskobazı Osmanlı âsarı harabeleri görülmek ti umumiyesinin hüviyetini boynuna dola ca bir Türk tarihidir. Tetkik edildikçe tedir. Kalenin bunlardan başka ikinci de dığı Türk kitabesine ve başında taşıdığı bu kale bize çok şeyler öğretecekrir. istilâktitli Türk fruşlanna bakarak teş recede bazı kapılan daha var.. Mİmar: Kalenin şimali şarkî köşesinde içeriden bite mecburuz. Binnetice şunu söylemek SEDAD ÇETİNTAŞ Bu cevap yurdu saran kara bulutu deldi, Metres Tepe üstünden Çankayaya yükseldi. İnönü deyince ben bir vatan kösesini, Tarihe şanla geçen bir savaşın sesini, Ve üçüncü olarak bu vatan köşesinden Tarihe şanla geçen bu zaferin sesinden Ayn bir şey olmıyan insanı hatırlarım; Ona öz yüreğimden sevgilermi yollanm. Böyle inanmışımdır: tki Inönü harbi, Şimdi dinlediğiniz şu iki yazı gibi, Yüce tarihimizden iki şerefli yaprak; Az olur onun için ne tövlesek, ne yazsak!.. M. TURHAN TAN HASANÂL1 YOCEL 23 Nisan Çocuk Haftasmm başlangıcıdır. ve sadece surî bir karaktere sahibdi. Ken Sizce insanın ihtiyaclanna tabiatin Cumhuriyetin edebî tefrikası: 35 dine göre bir realitesi olan yalnız «fi fntıbakı beşer tarihinin tekâmülünü idare kir» di. Hegel şuurun haricileşmesi telâk eder. Fakat dikkat ediniz, kendi kendi ki ettiği müşahhas objeyi insanın içinde Dİzi şimdi tekzibe başlryacaksınız. îlkönkaynatarak ortadan kaldırmağa doğru ce süje ile obje arasında bir ihtilâf kabul gidiyordu. Böylece hakikî hayat yalnız etmezken ve insan faaliyetini ikisinin Yazan: Peyami Safa Ben söylemiyorum. Senin bu «ni materyalist bir diyalektik koydunuz; He fikrin diyalektiğinden ibaretti; insanın müşterek ameline izafe ederken, birden çin?» sualin yüz sene evvel sorulmuştu. gel manadan başlıyordu, siz maddeden faaliyeti yalnız ruhuna münhasırdı ve bire bu sentezi kınyorsunuz! Davanm tarihini yapacak değilim. Söyle hareket ettiniz; kafalarınızın yapısı ve bilgide hulâsasım buluyordu. Bütün re Ne gfci? dim ya, bunlar mecmua işi, kitab işi... düşünme metodu birdir. Siz onu mefhum alite şuura ve düşünceye irca edilmişti. Şöyle: Diyorsunuz ki insanın faaArkadaşlar Rusyadan, Almanyadan gel culukla itham ederken sadece kelime Bu idealizmi evvelâ Bauer ve Feuerbach liyeti evvelâ insiyakîdir, tıpkı hayvanlarsinler, bu mecmuayı çıkaracağız... Fa leri değiştirerek ayni mefhumculuğu tenkid ettiler. Senin tarihî maddeciliğin da olduğu gibi! kat idealist felsefeler, beşerî tekâmülün yaptmız. Sisteminizden bu mefhumları ilkönce bunlardan ilham aldı. tnsanın Evet, biz buna kaniiz. başında fikri ve manayı bulurlar. Beden çıkarınız, tek kelime konuşamazsınız. faaliyetini ruhun faaliyeti olarak kabul Nasıl kani olabiliyorsunuz? Tabi bu mananın uşağıdır, derler. Hayır. DaSüleyman başmı sallıyarak: etmediniz. Reel hayattan kopmuş bir fiva bedenle, madde ile başlar. atle insan arasında hertürlü kıdem ve Felsefe yapıyorsun! dedi. kir hayatı olamazdı. Varlıkla düşünce, Neden ikisi birden başlamamış olNecati ona doğru bir adım daha attı: süje ile obje arasmdaki ihtilâfı halletmek mertebe ihtilâfım reddeden siz değil misun? Bu sırayı nasıl koyuyorsun? Hangimiz yapıyoruz? diye sordu; istediniz. Diyordunuz ki, insan tabiat siniz? Hegeli yalnız şuura verdiği kıy Ikisi birbirinden aynlmıyacak su senin tarihî maddeciliğin felsefe değil mi? içre bir mahluk olduğu için, faaliyeti de, metle itham eden siz, bu sefer onun tezirette birleşmiştir, zaten de birdir. Biz bu Bal gibi bir tarih felsefesi değil mi? Ken zarurî olarak müşahhas bir karaktere sa ni tersine çevirerek, şuurun yerme sevki na «L'homme total = toptan insan, ye dine mübah gördüğün şeyi bana yasak hibdi ve süje dediğimiz şey, sizce, H e tabiiyi ikame ediyorsunuz. Bu, tam bir kun insan» deriz. ederek beni susturmak mı istiyorsun? Ben gel'in zannettiği gibi «saf pur» bir faa antitezdir, iddia ettiğiniz gibi sentez de Güzel. Fakat manayı maddeden a senin geçen asırda yapıldığını söylediğin liyet değildi. Süje ile obje ve tabiatile in ğildir. yıran ve şeniyetin fikir, maddenin mana münakaşayı biliyorum. Senin davana san arasında ihtilâf görmüyordunuz. Fakat biz yalnız insan tabiî bir Gstüne hegemonyasını kuran da sizsiniz. zannettiğin kadar yabancı değilim. Bak Bunlann arasında, sizce yalnız birbirine mahluktur demiyoruz, insan ayni zamanBen Hegele karşı itirazlannızı biraz bi sana hulâsa edeyim: Hegel, hareketi, fa geçiş ve birbirine taalluk ediş vardı. Siz da hem tabiî, hem beşerî bir mahluktur; liyorum. RealiteYİ tefekküre irca eden o aliyeri, çalışmayı insan şuurunun, fikrin ce insan bir tabiat mahsulü olduğu gibi hayvan gîbi tabiati önüne nasıl çıkarsa Zamanın idealizmini siz tamamile tersine bir inkişafı telâkki ediyordu. Bu, mü tabiat te bir insan mahsulüdür, değil mi? öyle kabul etmez, hem tabiate intıbak etSevirdiniz; idealist bir diyalektik yerine şahhas, reel, mahsus bir faaliyet değildi Tamam. Doğru. meğe çalışır, hem de tabiati kendine inh BİZ İNSANLAR bak ettirmeğe çalışır, diyoruz. İnsan faa ben kıyıda durup seyir mi edeyim? Sen liyetinin mevzuunu da bu çifte adaptas dalarsan ben de dalanm. yon teşkil eder. Marx buna «praksi» di îyi amma biz aksiyon adamıyız. yor. Ben de kendime göre aksiyon ada Evet, fakat «tabiî», sizce «beşerî» mıyım. Eğer sırf aksiyonla iş biterse baden evvel geliyor. însanm hakikî tabiati na tabiatten, insandan, çifte intıbaklar sizce pratik faaliyetlerinde aranmalıdrr. dan, praksilerden ne bahsediyorsun. BahHegel objeyi inkâra yürümüştü; siz ön sedersen, benim de kabul etmediğim nokce süje ile obje arasmdaki zıddiyeti bir taları tenkid etmek hakkım değil mi? Ieştirmek ister göründünüzse de, nericede, îyi amma bu münakaşanm sonu siz de, süje yerine objeyi ikame ettiniz. yoktur. Bir noktaya daha dikkat: Bütün bu mü Sonu olmıyan bir bahse girmişsen cerred mefhumlan dilediğiniz gibi kulla kabahat benim mi? îyi düşünseydin de nırken, siz de muarızınrca isnad ettiğiniz böyle dipsiz bir nazariyeyi benimseme bir işi yapmıyor musunuz? Bunlar da seydin! Haydi, şimdi de aksiyona gelebal gibi felse değil mi? Halis muhlis bir lim. Pratik konuşalım. Meselenin nazarî tarafında ısrar etmiyorsun. Tatbikata gemefhumculuk de^il mi? çelim. Türkiyede ne yapmak istiyorsun Süleyman başını sallıyarak önüne bakıyordu. Ağzmı açmadan, göğsünün için ve bizden ne bekliyorsun, söyle! Süleyman cüzdanmı açarak: den gelen bir gülüşle güldüğü için vücu Size bütün şark hakkındaki fikirledü de sallandı. Dizlerinin üstünde tutruğu cüzdanınm kapağmı açıp kapıyor, ke rimizi hulâsa eden birşey okusam dinler nanndaki kayışlarla oynuyordu. Önüne misiniz? Maalmemnuniye! bakarak: Orhan da tekrarladı: Bu işin felsefesine çok daldm mı Maalmemnuniye! böyle olur, dedi. Necati gülerek sordu: Peki, nasıl edelim? Sen dal da (Arkası var)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear