25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Arkadaşım, dürülmüş iri tütiin yap raklanm andıran, üzeri hiyeroğhflerle dolu, koyu renkli tomarı elimden aldı; incitmekten korktuğu mukaddes bir nes neyi tutarcasına çekingen hareketlerle masanm gözüne yerleştirdi ve dersini takrire hazırlanan bir profesör ciddiyetile yüzüme bakarak: İşte, biraz evvel, fotografını hayretle seyrettiğin iki başlı mumyanm bü tün esran şu papirüs tomannm içinde saklıdır, dedi. Bu seferki Mısır seyahatimden, en kıymetli hatıra olarak bunu getirdim. Yazık ki mumyanm kendisi bavula sığar cinsten birşey değil. Yok sa, papirüs tomannı elçabukluğuna ge tiren fellâh, bir yolunu bulur, onu da aşırır, bana satardı. O iki başlı mumyanın ayakucundaki gizli gözde keşfedilen bu papirüs yap raklan, ne filânca Fir'avun'un satvct ve azametinin methiyesi, ne mukaddes bir öküzün macerayi hayatı, ne de saray Masraf Nazınnm hesab pusulalandır. Asanatika âlimlerinin, Mısır toprakla nnda şimdiye kadar bulabildikleri papr rüslerin hepsinden daha kıymetli olan bu yapraklar, bundan binlerce yıl evvel yaşamış bir Nil kızmın hicran dolu aş kına mersiyeler okuyan matem sahifeleridir. Bu hiyeroglifler, Mısır tarihinin en büyük aşk faciasını, eski Mısınn beşe riyete kapalı kalmış bir safhasım aydınlatıyor. Arkadaşım, sözlerinin, üzerimde yaptığı tesiri artırmak ister gibi bir lâhza sustu; gözden, kızgın güneşte kavrulmuş deriye benziyen koyu renkli toman tek" rar çıkardı; hiyerogliflerin esrarlı şekil lerine bir göz gezdirdi ve anlattı: Milâddan evvel 1030 senesiydi. Nil kıyılarında, on üçüncü sülâlenin son evlâdı olan Fir'avun Nebeksaf saltanat sürüyordu. Büyükbabasınm on yılda öldürdüğü miktarda esiri bir ayda ahirete göndermekle iftihar eden Nebeksaf, kendisinden evvel gelen bütün zalimleri frsah fersah geride bırakan bir zulüm mütehassısı idi. Apis öküzünü hasedin den çatlatacak kadar iri vücudünü da ima kuvvetli bulundurmak için her sa bah yaptığı spor, yatağının başucunda asıh fil siniri kamçı ile, esirlerin tunç renkli çıplak vücudlerinde muntazam, kızıl helezonlar çizmekti. En iriyan vücudlu esiri bir vuruşta deviren, bir bü küşte bilek kıran Nebeksaf, yaprıdığı abidelerin yüksekliğini, yukandan fırla tılıp atılan esirin cansız bir cesed halinde kuma gömüldüğü nisbetle ölçmek usu lünü icad etmişti. Apis öküzünü herşeyin fevkinde tutan Mısır, Nebeksaf'ın saltanatı zamanmda, Apis admı anmaktan korkar olmuştu. Kırkayağa sayılamıyacak kadar çok ayak verip yılanı yerde süründüren, fili yabani ormanlarda başıboş bırakıp m e r kebi insanlara esir eden tabiat, Nebek saf'a hayat ortağı olarak Nubhas isminde bir genc kızı münasib görmüştü. Mısınn her bakiresi üzerinde hududsuz bir tasarruf hakkı olan Fir'avun, Hazine Nazınnın kızı Mısır güzeli Nubhas'ı melikeliğe seçmiş, kırk gün kırk gece düğün yaparak onunla evlenmişti. Nebeksaf nekadar iriyarı, zalim, vah|i bir mahluksa, Nubhas o kadar ince, merhametli, melek gibi bir kızdı. Nebeksaf, zirvesine canlı mahluk ayağı değ memiş sarp dağlar gibi korkuncdu. Nubhas, yüzünü görenleri, derin uçurumlar gibi kendine çekerdi. Nebeksaf, yata ğındaki çamurlan sürükliyerek akan, bulanık sularının dokunduğu yeri mahve den, her dalgasına bir kurban alıp sü rükliyen bir nehirdı; Nubhas, güzel bir göz pınarında bir an için pınldıyan bir gözyaşıydı. Nebeksaf, yerde sürünen, yakan, kavuran uğursuz bir alevdi; Nubhas, bir nurdu. Nebeksaf murdar bir bataklıktı; Nubhas, o bataklıkta yaşamağa mahkum boynu bükük bir ni lüfer. Babasının evinde, nazlı bir çiçek gibi bin itina içinde yaşıyan Nubhas, Fir'avun'un Hassa zabitlerinden Amontot'la nişanhydı. Fakat, Hazine Nazırı, kızını Mısır melikesi yapmağa karar veren Nebeksaf'ın bu yüksek teveccühü karşısında iğilmekten ve yer öpüp sevinc göstermekten başka birşey yapamazdı. Esasn, Fir'avun'un herhangi arzusuna mukave met göstermeğe çahşmak, yeryüzünden dilinmek demekti. r CUMHURİYET 8 Şubat 1937 Küçük hikâye Fir'avun'un intikamı nun maiyetinde bir memur. Nil vadisinde, tabiat hâdiselerinden başka herşeyi bir tek emrile yaptıran Fir'avun, Nub has'Ia Amontot arasına aşılmaz bir uçır rum kazıvermişti. Fakat, onlar, bu uçurumu bir gün a şıverdiler. Nubhas'ın, saraya gelin ge lirken beraber getirdiği sütninesi, kuca ğında büyüttüğü bu nazlı vücudun, çektiği ruh işkencesine daha fazla taham mül edemiyeceğini anladı: Onu, sevdiği erkekle bir defacık olsun buluşturmağa karar verdi. Lâkin, Fir'avun sarayında, her du varın binlerce gözü ve binlerce kulağı olduğunu düşünememişlerdi. Nebek saf'ın oda hizmetkârlarından biri, onun sarayda bulunmadıgı bir gün, melike ile Amontot'un birleştiklerini kendisine gammazladı. Nebeksaf, bu ihbar üzerine, evvelâ bir volkan gibi patladı; hainleri, meşhur hamçısile döve döve öldürmek için ye rinden fırladı. Bütün vücudü hiddetin den zangır zangır titriyor; gözleri ateş saçıyordu. Fakat, öfkesini çabuk yendi. Halk tabakası içinden alıp melike mevkiine yükselttiği bir mahlukun, maiye tindeki adamlanndan birile münasebette bulunması, alelâde cezalara çarpmakla iktifa edilemiyecek kadar muazzam bir cürümdü. Bu cürmün azametile mütenasib bir ceza bulmak lâzımdı. Ve Nebeksaf'ın, işkence kadı için yaratılmış zekâsı, bu dehşetli cezayı bulmakta gecikmedi. Nubhas ve Amontot'un affedilmez suçları, buluşmak, birleşmekti. Onlar, bu cürmü birkaç saat için irtikâb etmişlerdi; Nebeksaf, günahkâr âşıkların bu eme lini ebedî surette tahakkuk ettirecek, onlan bir daha aynlmamak üzere birleştirecekti. Iblisane düşüncesini derhal tatbik et mek üzere Tahnitçibaşıya haber gönder di Te kendisine uzun uzadıya talimat verdi. Nubhas ve Amontot, Fir'avun'a gammazlandıklarından haberdar bile olmadıkları için, haklarında verilen hükmün dehşetini ancak tahnitçinin taş masası üzerine kıskıvrak bağlandıklan zaman anladılar. Mısırlılar, mumyacılıkta pek fazla terakki etmişler, bugün bile malum olmı yan çok mühim usuller bulmuşlardı. Ziruh üzerinde teşrih ameliyesinde de ayni derecede üstaddılar. Baştahnitçi, Fir'avun'un emrile, taş masaya yatırdığı kurbanlan üzerinde, kuyumculuk kadar ince san'atını icraya başladı. Nebeksaf'ın emrertiği iş pek nazikti ve bir haftadan evvel bitmesine imkân yoktu. Baştahnitçi, Nubhas'la Amontot'u, terkibi bugünkü insanlarca malum olmıyan bir ilâcla uyutmuştu. O gün akşama kadar çalıştı; ertesi gün, daha ertesi gün işe devam etti. Bir hafta sonunda, Fir'avun, emrinin nasıl tatbik edildiğini görmek için tahnitçinin dairesine geldiği zaman, iblis yüzünde, ağzmı iğrenç bir yara gibi boyluboyuna yırtan genrç bir memnuniyet sıntması belirdi. Eser tamam olmuştu. Tahnitçi elile bir işaret yaptı; ya maklar, taş masanm üstünde upuzun yatan kabartınm örtüsünü çektiler; örtünün altından, Nubhas'la, Amontot'un bal mumu sarılığında çehreîeri göründü. Uykuda gibiydıler. Vücudleri, geniş sar gılarla birbirine bağlanmıştı. Tahnitçi bir daha işaret etti; yamak" lar sargıları çözmeğe başladılar ve Nebeksaf'ın sabırsızlıkla açılan kanlı göz leri önüne, melike ile sevgilisinin birbirine yapışık vücudlarmı serdiler. Tahnitçibaşı, san'atının bütün inceliğini göstermiş, Fir'avun'un emrine amade tuttuğu niş terinin mahir ve çevik darbelerile, bu iki vücudu, iki başlı bir tek vücud halinde ebediyen birleştirmişti. Yazan: Romanya Meclisinde hararetli bir celse (Baştaraft 1 inci sahifede) Dış Bakanı M. Antonesko, dost ve müttefık bir memleketin mümtaz mümessilinin münakaşa mevzuu ittihaz edilmesinden dolayı teessüf izhar etmiş ve Romanyada pek az kimseye malum olan bir kitab mevzuu bahsolunduğunu söyledikten sonra Çekoslovakya mümessilinin Romanyaya yaptığı hizmetleri ve Romanyayı Çekoslovakyaya bağlıyan çok sıkı rabıtalar için temin ettiği inki eafı haurlatmış ve demiştir ki: « İki memleket arasındaki teşriki mesai, faaliyetimizin bütün sahalarında tam ve semereli bir ahenk içinde inkişaf ederken ve Prag hükumetinin ihtiyaçlanmızı çok doğru bir surette anladığı ve memleketimizin acele silâhlan ması için filî müzaherette bulunduğu bir sırada, bu hükumerin Bükreşteki mü messilinin parlementoda hücumlara hedef olması doğru değildir.» Bunun üzerine açılan müzakere esnasmda muhalefetin bütün partilerini temsil eden Jorjbratyano, Goda, Madgearo ve müstakil meb'uslardan M. Seıkaru ve Pepesko söz almışlardır. Hatibler, Çekoslovakya ile olan ittifak ve dostluğa bağlılıklannı teyid etmekle beraber, meselenin aydınlatılmasını istemışlerdir. M. Jorj Bratyano ve Goga, kitabın bazı kısımlarına işaret ederek «Romanya ile Sovyetler Birliği arasmda bir karşılıklı yardım paktınm rnevcud olup olmadığı» sualıne tekrar ortaya atmış lardır. M. Antonesko bu suale cevab vere rek demiştir ki: Dünya Endüstrisinde Merinosun kıymeti Tarih, yapağısı kıymetli olan bu koyun neslinin ilk önce Tiirk topraklarında çıktığını göstermektedir RADVO Bu aksamki program j ISTANBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12 50 ha?adis 13 05 muhtelıf plâk nesriyatı 14,Ü' son 18,30 plâkla dans masikısi 10,ö0 çocuklara masal: İ. Gallb Arcan 20,00 Rifat ve arkadaşlan tarafından Türk musıkisi ve halk sarkıları 20 30 Bay Omer Rıza tarafından arabca havadıs 20,45 Safıye ve arkadasları tarafından Türk musıkısı ve halk sarkıları. saat ayarı 21.15 Şehir Tıyatrosu dram kısmı tarafından bir temsil 22 10 Ajans ve Borsa haberlerı ve ertesi gunun programı 22,30 plâkla soiolar, opera ve operet parçaları 23,00 son. VIYANA: 18 konser, konuşma ve saire 20,05 haberler, hava, program haberleri 20,25 piyes 22,05 musikı ve dans havaları 23,15 haberler, kitablara dair 23,40 yeni ve eski Vıyana danslan. BERLIN: 18,05 şarküar 18,35 kitablara dalr eğlencelı konuşma 19,05 gramofonla kon ser, karısık yayın 20,20 musiki 20 50 günun akısleri 21,05 haberler 21.15 Kolonya'dan nakıl 23 05 spor, haberler ve saire 23,35 Frankfurt'tan nakil. BTJDAPEŞTE: 18,05 dans orkestrası 18,55 seyahat 19.25 musiki 20.05 gramofon 21,15 filârmomk konser, istirahat esnasında haberler 23,15 hava 23,20 Çingene orkes trası 24.05 almanca haberler 24,10 cazband takımı. BUKREŞ18,05 gramofon, kıraat 19,25 musiki, konferans 20,15 eğlenceli konser 21,35 piyano konseri 22,10 kitablara ve mecmualara daır 22,15 san konseri 22 35 hava, haberler, spor ve saire 22,50 gece kon seri 23,50 fransızca ve almanca haberler24 son haberler. LONDRA: 17,35 Orta İngiltere istasyomı 20,05 sskerî konser 21,05 hava, haberler ve saire 21,35 orkestra konseri 22 35 piyes 23.50 karısık yayın 24 30 dans orkestrası 1.35 hava, haberler ve saire 1,45 gramofon. PARİS [P. T. T.]: 18,05 Org konseri 18 35 kıraat, gramofon, konuşmalar 20.35 havadis, hava ve saire 21,40 gramofon 22,05 besteler 22,35 piyes 24,35 haberler, hava. ROMA: 18,55 kıs haberleri, siirler, kontısma20,10 turizm propagandası, haberler, hava ve saire 21,45 komedl 22,15 konser 23,50 dans musikisi, istirahat esnasında haberler. SÜREYYADA Halk Opereti Bu akşam saat 21 de Zozo Dalmasın iştirakile F L O R Y A Büyük aperet Yarın akşam AZAKTA FLO RYA Pek yakında S E Y EK Kadıköy Bir Merinos çiftliği Koyun yetiştirmesî, memleket çiftçili ğinin daima emniyetli bir gelir membaı olmuştur. Yurdumuzun bugünkü ziraî bünyesine göre bu yetiştirme şubesinin büyük bir inkişafa müstaid bulunduğu da muhakkaktır. Türkiyede koyunlar dan ötedfenberi, memleketin önce et ihtiyacını ve kısmen de süt sarfiyatını kar şılamak suretile istifade edilmiş, ehem miyetli bir koyun mahsulü olan yapağı ıse umumıyetle ham bir ihrac maddesi olarak kıymet bulmuştur. Müstakbel harbler nasıl olacak? Memleket dahilinde diğer sanayi şu beleri gibi mensucat endüstrisinin de kurulmamış olması ve yüksek evsafta istihsal edilecek yapağı ihracının dış piya salarda yabancı ve kuvvetli rakibler kar« Geçmişe aid olarak size M. T i şısında bulunması, yerli yetiştiricilerin yatülesko söylemişti, şrmdi de hale aid o pağı evsafı hususunda lâkayd kalmalarılarak ben söyliyorum: «Sovyetler Birli nı zarurî kılmıştı... ği ile kar£ilıklı yardım paktrmız yoktur Son yıllarda türlü sebebler dolayısile ve böyle bir paktın müzakeresine niyeti* dünyanm iktısad sisteminde meydana gemiz de yoktur.» len değişiklikler, her memleketi kendi Nihayet meclis, muhalefet tarafından membalarından geçinmeğe mecbur kılınverilen istizah kararlarının müstacelen ca, yeni iktısad rejimine intıbak eden müzakeresi teklifini reddermiştir. memleketimizde koyu bir sanayileşme hareketile tebarüz eden bir inkişaf devresi başlamıştır. Endüstri plânı başlangıçta memleke tin en zarurî olan ihtiyaclarını karşılamayı istihdaf etmektedir ki, mensucat işi de bu meyandadır. Ancak sanayiin rasyo nel olabilmesi için, işlenecek ham maddenın memlekette istihsal edilmesi gerek tir. Kurulmakta olan nesic sanayii fab rikalarının işliyeceği pamuk ve yapağı gibi ham maddelerin istihsali, memlekette bunun için ehemmiyet kazanmıştır. Şimdiye kadar elde edilen yerli pa muk ve yerli yapağı, yeni kurulmakta olan endüstriyi tatmin edecek mahiyette değildi. Çünkü yerli yapağı kalın telli ve İspanyada Merinos yetiştiriciliği, mem leket kibarlarının spor eğlencesi halinde idi. Birçok prensler iyi yapağı çıkarmak hususunda birbırlenle rekabete gırişmış lerdi. Memleketlerine büyük zenginlikler temin eden bu mahsulü Ispanyollar kıskanç bir itina ile muhafaza etmeğe çahşıyorlar ve dışanya damızhk vermiyorIardı. Ispanyadan 18 inci asra kadar diğer memleketlere damızlık koyun çıkmadı. Yalnız daha önceleri Ingilizler Merinos tedarik edebilmiş ve memleketlerinde denemişlerdi. Fakat Ingilterenin ratıb ikliminde yapağının ince ve asil vasıflannı devam ettirmek kabil olmadı. Iskandi nav memleketleri ve Holanda da ayni menfî neticeyi aldılar. Fransada bir yandan hükumet, diğer yandan büyük yetiştiriciler Merinosa çok merak ettiler. Birinci Imparatorluk devrinde Imparatoriçe (Jozefin) Meri nosla çok alâkadar oldu. Malmaison'da kendisi bir Merinos yetiştirme müessesesi kurmuştu. Ayni tarihlerde Almanyada da önceleri bin müşkülâtla elde edilen damızhklarla Merinos yetiştirilmesine çalışılıyordu. IBaştarafı 1 ind sahifede] etmiştir. Fuhrer bu nutkunda hali hazırda kendi kendisine bırakılmış bir ekonomi mevcud olmıyacağım söylemişti. Bunun manası şu idi: « Almanya hükumeti, siyasetin idare ettiği bir ekonomi istemektedir. Böyle bir ıstikamet, askerî ekonominin bariz vasıflanndan biridir.» Albay bundan sonra memleket dahilinde vukua gelecek bir harbin facia larmı mübalâğa etmek hiç te doğru ol mıyacağını, çünkü aylardanberi devam eden şiddetli topçu ve hava bombardımanlanna rağmen Madridin hâlâ ayakta kalmış olduğunu söylemiştir. Albay sözüne devamla demiştir ki: < Biz tanklann ve harb tayyarele rinin yapmış oldukları mücadelelerin kısa süreceğini de pek ümid etmiyo ruz > Hatib bundan sonra vukua gelecek müstakbel harblerin şümulü mesele sinde ısrar etmiş ve demiştir ki: « Bugün Almanyada san'at erbabı, ticaretler, âlimler ve amele bizim as kerî hürrıyetimizi temin için bütün kuv vetlerini sarıetmekrtedirler. Bu hattı hareket askerî hazırlıklann fevkalâde lehindedir.> 18 inci asnn sonlarında memleketle rine sağ getirebildikleri birkaç koyun ve koçla Almanlar, Merinosçuluğun temelini kurdular. O zamanlar denizaşırı memleketlerin rekabeti^ başlamamıştı, yapağı çok para ediyordu. Merinos yetiştiriciliği 19 uncu asır sonlarına doğru Bütün Avrupada en parlak devrini yaşadı. Macaristan, Rusya, Italya, Avusturya ve daha birçok memleketler Merinosu muvaffakiyetle denediler. Bilhassa Rusyada, tabiatin k o yunculuğa olan müsakl şartlan da yardım ettiğinden, Merinos teksiri sür'atle yapıldı ve 1890 yılmda cenubî Rusyada kaba olduğundan, iyi keyfiyette kumaş (Askanya Nova) çiftliğinde 160,000 yapılmasına elverişli değildir. Nesic sa ana damızlık bulunuyordu. nayiinin aradığı yapağıyı verecek olan Son zamanlarda Avustralya gibi de Merinos koyununun memlekette yetişti nizaşın memleketlerin müthiş rekabeti rilmesi işi bu yüzden bir mesele olarak başgösterdi. Oralarda yapağı daha ucuortaya çıkmış bulunmaktadır. za mal edildiğinden, Avrupada Meri nosçuluk çok geriledi. Fakat buna rağmen bütün memleketler yetiştirme plânlarında yaptıkları değişikliklerle, Merinostan aynlamadılar. Görülüyor ki önümüzde koca bir kültür dünyajınm bilhassa yerleştirme işinde zengin denemeleri duruyor. Memleke timizde, yeni başlıyan Merinos işinde bunlardan çok istifade edilmektedir. Merinos her yerde ve başlangıçta devletten himaye görmüştür. Bilhassa Almanya ve Rusyada bu himaye çok bariz görülmüştür. Memleketimizde de Merinos işi Cumhuriyet rejimimizin nurlu ve feyizli himayesi altma girmiştir. Türkiyede Me rinos yetiştirmesini bir memleket ve dev let işi olarak ele alan ve çok yakmdan alâkadar olan Başvekilimiz Ismet înö (Sonu var) Bütün kültür memleketleri ya öz vatanmda ve yahud kolonilerinde yerli endüstriyi besliyecek miktarda Merinos koyunu yetiştiriyorlar. Meselâ Fransa kumaş sanayii yılda takriben (22) milyon kilo yapağı harcamaktadır ki, bunun bir kısmı Fransada, gerisi ise Cezayir veya diğer kolonilerde istihsal olunmaktadır. Etrüsk Vazosu Iliçin ölümü Efendi île Uşak Vikontun Ölümü tklimler İlk Aşk Küçük Hikâyeler Mevud Toprak Stalin Lenin Mezhebi Felsefe Tarih Felsefesi Anarsizm Haydar Rifatm eserlerinden 20 Kr. 50 40 30 100 100 100 125 150 75 35 125 60 Yabancı bir ırkın yetiştiriciliğini bü tün vasıflarıle yerli ziraate mal etmek hayli güç bir meseledir. Vatan değiştirYugoslav Münakalât Nazırı me, hayvan ırklarını yeni geldikleri y e r de başlangıçta büyük zayiata uğratır. Praga hareket etti Belgrad 7 (A.A.) Münakalât Nazın Bu hal her memlekette ve bütün müşabih Mehmed Spaho, Çekoslovakya Müna teşebbüslerde vâkidir. kalât Nazırıle görüşmek üzere Praga Tarih ilk Merinosu, Türkiye toprak" hareket etmiştir. larından çıkmış olarak gösteriyor. Buna rağmen Merinos evvelâ İspanyada Pi ere d'Aragon zamanmda parladı ve mak nüdür. Bugün TÎJRIC Sinemasmda bul vasıflannı orada kazandı. Eskiden 2 filim birden: ROMATIZMA AGRILARININ DURMASI HAMD1 VAROĞLU 1 9NUCU 2 BEKÂR SENFON1 eseri BETHOVEN'in Teşekkür EV L1LER Altm sesli muganniye GRACE MOORE Fransızca sözlü Falih Rıfkı Atayın eşi Mehrüba, sevgili kızı Jale Akaj'genin acıkh ölümünden dolayı kendisine telgraf ve mek tubla başsağlığında bulunan akraba ve dostlarına, gazetemiz vasıtasile, teşekkür ve minnetlerini sunuyor. * * * Haber aldığımıza göre Jalenin cenazesi Viyanadan şehrimize gelmek üzeNubhas, mugannilerin güzel seslerine, redir. Gömme töreninin yeri ve günü babasının müşfik sözlerine alışık kulak aüe dostlarına ayrıca bildirilecektir. ları, kamçı altmda can veren esirlerin eninlerile ve Fir'avun'un kaba küfürlerile dolarak; güzel şeyler görmeğe alış Emekli levazım sübaylarından kay mış gözleri, kan ve ölüm manzaralarile makam Fethi vefat etıniştir. Cenazesi, yıpranarak, saraym kasvetli odalarinda bugün saat 11 de Fatihte Kıztaşı caddealtı ay yaşadı. Bütün bu müddet zarfm sinde 15 numaralı evinden kaldırılacak da, yegâne tesellisi, bir gün kolaymı bu ve namazı Fatih camisinde kılındıktan lup sevgilisi Amontot'unu bir lâhzacık sonra Edirnekapı kabristanrna defne dılecektir. görebilmek ümidi idi. Amontot ta, ayni ümidle yaşıyordu. İkisi de sarayda, ayni dam altmda olduklan halde, birbirlerinin yüzünü görmeleri imkânsızdı. Nubhas koskoca bir melike idi; Amontot o T 1 Marinella N TiNO ROSSi N A S Venedik Şarkısı GüSTAV FROEHLiCH ŞAHANE MELODi filminde « MARGARiTA » filminin fevkinde muvaffak olmaktadır. VEFAT HALK KAHRAMANLARI TUrkçe SözlU Aşk Heyecan Dehşetli Sahneler Nefis ve Mükemmel Bir Film. CHARLES BOYER'nin DEMtR KAPI şaheserini kim hatırlamaz? Bundan 10 kat daha kuvvetli, daha GÜZEL Romatizma ağrısı ilk hıssedıldıği zaman, adaleler, yahut mafsallarda sertlık hâsıl olunca, uğuşturmamak şartile Slona's Liniment sürünüz. Sloan's Liniment cevelânı demi uyandırır, ağrı yan adalelere yeni kan getirir, marazın doğrudan doğruya müvellidi olan kan terakümüne tesir ederek iztırabı im ha eder. Uğuşturmağa lüzum yoktur, çünkü Sloan's Liniment derhal nüfuz eder, ısıtır ve ağrıyı teskin eder. Küçük bir şişesi uzun müddet devam eder ve idarelidir. Umum romatizma ağrı lan, lumbago, siyatik, arka ağrıları, burkulma ve umumiyetle mafsal ağrıları ve nevraljiler için Sloan's Linimenti tecrübe edımz. MazurkaBîtmemişSenfoni Maskeli kadın Üsküdar Hâle sineması UNUTMA BENİ WiLY FORST gibi şaheserler yaratan büyük rejisör ^ lillK mrlln Filmini yaptı RENATE MULLER ADOLF WOHLBRUCX JENNY JUGO L I N I M g N î
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear