28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2fi Subat 1937 CUMHURİYET San'at bahisleri •• Zincirbend âşık 1* 1" • • •• Büyük bir ressamm 600 Kaloriferin başmda zatürrie olarak öldü uncu olum yıldonumu Rönesansı hazırlıyanlardan meşhur Italyan ressamı Giotto nasıl yetişti? San'at tarihinde kıymeti nedir? •• •i •• • Avusturya siyaseti dönüm noktasında Fransız gazetelerîne göre Avusturya ya Krallığı iade etmek, yahud da Almanya ile birleşmek kararını vermek üzere bulunuyor IBaştarafı 1 inci sahijede] Çocuklar arasmda A RadyatoT başmda ölen zavallı... Nevyorkta Florence Hurlbut isminde bir kadma âşık olan Harold Hulen na mında bir erkeğin, zincirle bağlı bulunduğu kaloriferin dibinde can verdiğini, son gelen Avrupa gezetleri yazıyorlar. Harold Hulen, sevdiği kadının yüz vermemesi üzerine, kendisini, o kadınm oturduğu pansiyonun salonundaki kalo rifere bir zincirle bağlamış ve Mis Hurbut, kendisile evlenmeği kabul etmedikçe bu zinciri çözmiyeceğini ve kaloriferin dibinde öleceğini söylemişfci. Once, bu tehdide kimse kulak asmamış, ve Harold Hulen geceyi orada, kuru tahta üstünde geçirmişti. Bazı merhametli kimseler onun haline acıyarak yiyecek ve içecek vermişlerse de gülünc bir şekilde başlıyan bu hâdisenin facia ile bitmesine mâni olamamış lardır. Filhakika, zincirli âşık, bir tara fında kaloriferin harareti, ötetarafında salon kapısından hücum eden hava cereyanile, evvelâ bir bronşite, arkasından da bir zatürrieye yakalanarak ölmüştür. başka bir zaviyeden görerek şu iddiada bulunmaktadır: «Almanya ile İtalya şu şartlar dahi linde uyuşmuşlardır: Almanya Anschluss (Avusturya ile ittihad) dan vazgeçmek şartile Çekosiovakyada serbestçe hareket edebilecek tir.» Diğer gazetelerin birleştikleri en mühim nokta Avusturyada Nazi nüfuzunun artmış olduğudur. paktının akdedileceğini kat'î surette ya lanlamaktadırlar. Çekoslovakya ordusunda mevcud Alman zabitleri Giotto'nun tisanın Gömülmesi* namındaki meşhur fresklerinden binsi Padova Katedralında Garib tesadüfler bazan büyük dehalann keşfedılmesine sebeb olur. Esasen bugün isimlerini hürmetle, takdirle andığımız, ölmez eserlerile insaniyetin minne tini kazanan şahsiyetlerin hemen hepsi şöhretlerini, varlıklannı birer tesadüfün bahşettiği fırsatlarla kazanmışlardır. Kim bilir ayni şekilde nekadar kabiliyetler talihsizlik yüzünden kaybolup gitmişlerdir. Bir gün ltalyanın meşhur ressamlanndan Cimabue bir tesadüf neticesinde Giotto'ya rastlamasaydı bugün tarihin mah olan bu isim, 600 senenin daha ilk karanhklannda eriyip gidecekti. Cimabue Floransadan Vespignana'y giderken yolda bir çoban çocuğuna rastlıyor. Büyük ressam küçük çobanm biı taş üzerinde koyun ve kuzuların resimle a Roma ve Bari radyolarında türkçe neşriyat Cimabue ve Giotto ları hakkmda birer nümune istiyor. Gi otto bir çember resmi çizerek gönderiyor ve diyor ki: «Resimden anlıyan için bu bile çoktur.» Üstadın pek meşhur ve şaheserler meyanında olan fresklerine bakılınca iki şeyin noksan oluşu göze çarpıyor: Birisi prespectiv, diğeri boyalar. Unutmamak lâzımdır ki o zaman boyalar, tempera usulile ve her ressamın kendisi tarafından yapılırdı. Prespective gelince bu ilim o zaman henüz mevcud değıldı. Giotto'nun asıl büyüklüğünü veren, ressamın o zamana kadar mevcud olmıyan bir usul takib etmesidır. O da mevzuu tabiatten alıp tabiî tasvirler yapmak ve tabiatten ilham al maktır. Sonra Giotto resimlerinin intizamına büyük bir ehemmiyet verirdi. Giotto'nun eserl Dante Bazı san'at münekkidleri «Giotto olrini gayet mahirane yaptığını görünce omasaydı (Rönesanslar devrini hazırlı na soruyor: yanlar) prekürzörler olmazdı ve yahud Sen kimsin? pek gecıkirdi» derler. Giotto de Bandone'yim. Giotto'nun eserlerinde his, heyecan, Reessam olmak ister misin? ve ruh hareketleri bir mucize şeklinde Esasen ondan başka arzum yok tebarüz eder. Hakikaten üstad kuvvetîi tur. O zamandan itibaren Ciotto, Cimabu bir drama, yüksek bir kuvvet ve tatlı bir e'nin atölyesinde çalışmağa başlıyor. Az hisse maliktir. Giotto'nun eserleri karşı bir zamanda Ortaçağların en kuvvetli ve sında insan gayriihtiyarî ressamın o anda ne duyduğunu ve ne düşündüğünü yüksek ressamı hahne geliyor. Dante eserlerinde bu iki ressamdan anlar gibi olur. bahsederken Giotto'yu hocası Cimabueden daha üstün buluyor. Vatikan sarayını tezyin ettirmek için Papanın Giotto'yu tercih edişi onun şöhretini iyice artınyor. O zaman Papa zamanın tanmmış ressamlarından san'at Pehlivan Kâzım isminde bir şoför Beyazıdda bir sütçüye gümüş elli kuruşluklardan bir tane bozdurmak üzere vermiş, sütçü paranın kalb olduğunu iddia ederek şoförü polise teslim etmiştir. Nezaret altma alınan şoför Kâzımın evi polısler tarafından aranmış, bir şey bulunamamıştır. Darphaneye yollanan 50 kuruşluğun, M. TURHAN TAN mütehassıslar tarafından yapılan tetkiDante Alighieri'nin meşhur resmi GiH: kat sonunda bunun kalb olmadığı meyDörtler paktı iddiası tekzib otto tarafından çizilmiştir. Rivayete gö samı olarak değil Markoni, Edison gibi Besiktasta Halil Otuğa: dana çıkmış ve Darphane tarafından re kendisile Ravenna şehrinde görüşmüş bir beşeriyet malı olarak görmek lâzımediliyor Gonderdığiniz armağan beni gerçekten şoföre iade edılmiştir. Bu suretle bir ve o zaman yapmıştır. Roma 25 (A.A.) Italyan salâhi sütçünün işgüzarlığı yüzünden adam minnettar etti. San'atkârlığmıza hayrandır. lığımı ve teveccühünüze şukranlarımı arElli sene süren bir san'at dehasmin eHeykeltras yettar mahfilleri, Alman Avusturya ve cağız üç gün çalışamamış, işinden gü zederim. serlerini burada saymak ve tasvir etmek Zeynel Akkoç Macaristan arasmda yakmda bir dörtleı cünden olmuştur. M. T. T. Roma ve Bari radyoları akşam Istanbul saatile saat 7,50 de türkçe neşriyata tahsis ettikleri müddet zarfmda genc Türk bestekân Ferid Alnann «Şu Yamaçta», «Deniz kıyısında gün doğuşu» ve «Oyun havası» adlı eserlerini dinlet miştir. Profesör Maryo Çikanello Türk Bir Alman gazetesinin tarizi san'atkârının bu eserlerini piyanoda muBerlin 25 (A.A.) Nazilerin naşiri vaffakiyetle çalmıştır. efkân olan Der Angriff, von Neurath'ın Viyanayı ziyareti hakkmda mütalealar Belgradda meydana çıkari serdeden yegâne gazetedir. Bu gazete lan afyon kaçakçılığı diyor ki: Belgraddan verilen bir habere göre, «Maddî bir takım neticeler elde cdilmesi mevzuubahis değildi, yalnız iki zabıta büyük bir afyon kaçakçılığı hâdisesini meydana çıkarmış, beş yüz bin Alman devletin dahilî tesanüdlerini gös dinar kıymetinde afyon musadere et termek maksud idi. Alman nazmnın Viyanaya muvasalamiştir. Kaçakçılık hâdisesile alâkadar bulu tında ve oradan ayrıldığı esnada yapıl nan bir ecnebi sefaret kâtibi tayyare ile mış olan coşkun tezahürler, manidardır. Maatteessüf, pek fazla kendini göster kaçmak isterken yakalanmıştır. mek istiyen Viyana zabıtasile bazı A vusturya gazeteleri, bu tablonun samimî imkânsızdır. Fakat ilâve edelim ki zama rengini kaçırmışlardır. Bu hal, Alman nma göre Giotto ayni zamanda hem mi yada tabiî olarak elim bir tesir hasıl et mar hem de heykeltraştır. Bunu Floran miştir. Fakat bazı kimselerin atmış ol sa katedralinin meşhur çan kulesi teyid dukları yanlış adımlar, Almanya ile Aeder. vusturya arasındaki dostane münasebet1267 de doğan ve 1337 6" ölen Gi lere mâni olamıyacaktır.» otto'nun bugünlerde 600 üncü senei devAvusturya Hariciye Nazırı riyesi yapıhrken onun yüksek kabiliyet ve Romaya gitmiyor ruhî kıymetlerini unutmamak gerektir. Roma 25 (A.A.) SchuschÜstadın en büyük kıymeti, eski çağ nîgg'in gelecek hafta Romaya gelecegi lardan aldığı san'atı hamurlaştınp yeni ve kıymetli bir kahba sokarak Rönesan hakkındaki haberler salâhiyettar Italyan sm temellerine bir abide olarak yerleş mahfillerinde yalanlanmakta ve yakmda böyle bir ziyaretin mutasavver olmadıg! tirmesidir. Giotto'yu hatırlarken bir Italyan res bildirilmektedir. Prague 25 (A.A.) Millî müda faa nazırı Machnık, âyan azasmdan ve Sudete'lerden bir zatın sormuş olduğu bir suale cevaben Çekoslovakya ordusunda biri general olmak üzere 457 Alman zabiti bulunduğunu söylemiştir. Hariciye Nazm Kamil Krofta, önü müzdeki hafta, âyan ve meb'usan mec Diğer gazetelerde lisleri hariciye encümenlerinde, haricî Paris 25 (A.A.) Habsburglar siyasete müteallik bir nutuk söyliyecek meselesi, günün meselesidir ve gazetele tir. rin ekserisi, Avusturyada saltanatın iaLondrada Çekoslovakya için desi imkânını gitgide daha ziyade kuv endişeler vetle derpiş etmektedirler. Londra 25 (A.A.) Times gaze Echo de Paris gazetesinde Pertinax, tesinin Berlin muhabiri, gazetesine şu te'diyor ki: «Kâfi derecede hesaba katılmamakta grafı göndermiştir: «Almanyanın Çekoslovakya üzerindeolan bir amil vardır. Goemboes, ölmüş ki ânoali, diplomasi mehafilde endişeler tür ve yeni Macar hükumeti, eskisir.e benzememektedir. Goemboes'ün idaresi uyandırmışbr. Bu mehafil, Hitlerin program nutkunda bu meseleyi sükutla ge zamanında bir nevi Hitlerci diktatörlük çiştirmiş olduğunu hatırlatmaktadırlar. hazırlanmakta idi. Bugün, Nazi tahriAyni mehafil, Çekoslovakyanm «Sukâtçılann faaliyetleri her zamankinden dete» Almanlarınm geçenlerde Prague ziyade artmıştır. Fakat, bununla beraber, ile «Activiste» Almanlar arasmda akdebunlar partiyi kaybetmişlerdir. Zira Madilmiş olan itilâf karşısında hattı hareketcaristan, nasyonal sosyalistlerin Avuslerinin ne olacağı sualini irad etmekte turyada muzafferiyet kazanmalarını hoş dirler. Bu mehafil, Sudete'lerin bu itilâbir nazarla görmiyecektir. Acaba Ma fa işıirakten imtina eylemelerinden korkcarlann birdenbire kendilerine gelip enermaktadırlar. Böyle bir hal, Sudete'lerle jilerini istirdad etmeleri, Schuchnigg'e Nazi Almanlar arasmda bir muvazaa cesaret mi bahşetti?» bulunduğunu teyid edecektir. Petit Journal gazetesi diyor ki: Times gazetesi, ilâve ediyor: «îki ihtimalden, yani Avusturyanm «Etlen'iiı son nutukları, îngiliz siya Almanyaya iltihakı veya Habsburg hasetinin yalnız garbî Avrupaya hasredil nedanı saltanatınm iadesi ihtimallerin miş olduğu zannmda bulunan milletlerle den birinin tahakkuku karşısında tahyir îngiliz menafiinin Avrupaî mahiyetini edilecek olan Fransa, ikinci ihtimalin taihtar etmeği istihdaf etmektedir. Bu kahakkukunu iltizam etmenin kendisi için bil ihtaratın bilâhare, îngiliz elçileri tadaha muvafık olacağını pek yakmda idrafından da yapılacağı zannolunmakta rak edecektir.» dır.» bdulhak Hâmide: «Kim demiştir çocuk küçük şeydir Bir çocuk bence pek büyük şeydir» vecizesini ilham eden «yarm» lar zümresini bütün inceliklerile ve top top görebilmek için bayramlardan müsaid zaman yoktur. BayTam, sevinç günü dür. çocuklar da sevincin şakrak tim salleridir. Tabiatin birçok kanunlarını tadil eden cemiyet, çocuk ruhundan neş'eyi ve çocuk dudağından kahkahayı almamış, alamamıştır. Hayat mücade» lesi ve o mücadelenin üzüntüleri, elemleri beşiğe yakınlık nisbetinde sıfıra doğru düşer. Bu sukutu boyuna kam çılıyan çocuk ruhundaki masum neş'edir ve o neş'eyi çocuk dudağındaki silinmez, bozulmaz, aşınmaz kahkaha temsil eder. Bayramlar ise kendi muhitlerinde coşup taşan çocuk sevinci, ço cuk kahkahasım sergi haline getirir, yer yer teşhir eder. Bu sergilerde dolaşmak adeta hakıkatten hayale geçmek ve biraz çocuklaşmak zevki verir. Ben bu zevke ermek istedim. bayramm her gününü bir oytm yerinde ge çirdim. Manzara, bütün bu yerlerde ayni idi ve neş'e sergisi, dünyanın her hangi meşherinde tesadüf edilmesine imkân olmıyan bir cazibe taşıyordu. Bu zarif, bu tatlı, bu parlak hakikate rağ men gözlerim hatıraları bile eskimiş ve yıpranmış olan kendi çocukluğumun izlerini arıyordu. Bana bu izleri imre ne imrene seyrettiğim binlerce mini mininin sıçrayışları, koşuşlan, atılışları, gülüşleri, oynayışları değil, bir takom eserler hissettirebilirdi. Meselâ çiy kırmızıya boyalı ve rendelenmemiş tahtadan kasnaklı tefini, yahud güneşte kurutulmuş kursaktan yapılma buruşuk dümbeleğini seslendirerek; sarılı yeşilli ve iğribüğrü beşikleri, kaba bir minyatür durumundaki iskemleleri, dolabları önüne sererek çocukların gafil rağbetini çalmıya savaşan oyuncakçılar, üstünde şekerden ziyade salya ve toz bulunan susam helvalarile masum ağızlara iştiha aşılamıya savaşan Zenci kadın lar. yumurta ökçeli iskarpinlerinin sivri uçları üzerinde çarpık omuzlarmı titrete titrete ve çatlak bir zurnanm falsolu ahengme ayak uydura uydura çifte telli oymyan genc tulumbacılar, dünya güzelinin resmile süslenmiş lâternalarından çocuklara baloz kantoları dmleten san'atsız sazendeler. atlı karmca lar. seyyar orta oyuncuları, çadır tiyatroları, «sağ ve canlı» ejderhalar. kuklalar ve bunlara benzer bir sürü şeyler şimdi yoktu. Çocuklar gene alabildiğine gülüyor, koşuyor, sıçnyor ve oynuyordu. Lâkin onlara bayram sevincini tattıran oto mobillerdı, radyo nağmeleriydi, nişan tezgâhlanydı, kâğıddan uçar uçaklardı ve bunlara benzer şeylerdi. Evet. aradığım izleri bulamadım. Nüsgünü Eyübün ıptidaî oyuncaklarmdan, zurnadan, kukladan, karagözden, orta oytmundan, lâternadan alan dünkü sakin ve sade zevk yerini inceliğe, kıvrakhğa, harekete, heyecana bırakmış ve bugünün çocuk neş'esi fennileşmiş!. Kahkahalar belki eskisi gibi ruhdan doğuyor. Fakat aksettirdiği tmnet sert ve çevik!.. Bu seziş karşısında bana ve yaşdaşlarıma düşen itiraf etmektir: Dünyaya erken gelmişiz'.. Alman Hariciye Nazırı Hitler selâmile karşılandt Viyana 25 (Hususî) Alman Hariciye Nazm von Neuarht Viyana istasyonuna vardığı zaman alman bütün tedbirlere rağmen coşkun bir: « Heil Hitler!» avazesile karşılanmıştır. Arşidük Otto Avusturya hududunda Belgrad 25 (Hususî) Arşidük Otto ile hemşiresi Arşidüşes Adelayid dün Avusturya hududuna gelmişlerdir. Bu haber Viyanada büyük bir heyecan uyandırmıştır. Arşidüşes Adelayid Viyanaya gitmiş, Arşidük Otto ise îsviçreye dönmüştür. Bu adama yazık değil mi? Cumhuriyetin edebî Birdenbire gözleri karardı. Basamaklan göremiyordu. Yukarıya çıkanlardan birine çarpmamak için sola doğru bir adım attı ve omzunu duvara dayadı. Ayakta güç durabiliyordu. Geri kalan basamakları da inebilse altkattaki hasır koltuklardan birine çökecekti. Yapamadı. Merdivenin üstbaşında gece gündüz yanan zayıf bir ışığın her basamakta bir derece daha azalarak sahanlığın kavsini dönemiyecek kadar geride ve dibde kalması, daıma, buradan inmeği çıkmaktan ziyade güçleştirirdi. Sırtını duvara vererek yan yan inmeği denedi. Gözleri daha fazla karanyordu. Aşağıya doğru sarkıttığı bir ayağının dibsiz bir boşluğa doğru bütün vücudünü çekmesinden korkarak, hayatına muadil bir kıymet alan rr.uvazenesini şuurile bir anda kaybetmek endişesine benzer bir sıkıntı içinde, gene durmuştu. tefrikası: 1 BİZ İNSANLAR Yazan: Peyami Safa bir hava cereyanı inip çıkıyordu. Duvara iyice yaslandı ve gözlerini yan kapadı. Merdivenin iki başındaki yaylı kapılann gıcırtılanna kanşan ayak seslerinin telâşı, uğuldıyan kulakları içinde bu seslerden ayrılarak, hastaneyi dolduran bütün korkuların hulâsası imiş gibi, müstakil bir mana alıyordu. Necati. Sesi merdiveni bir lâmba gibi aydınlatmıştı. Arkasından gene karanlık bastırdı. Yüzünün bir an parlıyan değirmi beyazı geriye kaçtıktan sonra, bir basamak daha yükselen gölgesile beraber sesi de yaklaştı: Burada ne duruyorsun? Orhan cevab vermedi. îniyor musun, çıkıyor musun? Orhan bir elile arkadaşınm omzunu tutarak: İniyorum, dedi, fakat bana yardım et, gözlerim kararıyor. Necatinin koluna asılarak merdiveni indi. Gözleri biraz daha iyi görmeğe başladığı için artık bu sofada oturmak istemiyordu. Bahçeye çıkan koridorun başma gelince, kapıdan giren bol ışık gene gözlerini karartmıştı. Arkasını o tarafa çevirdi ve kenara çekildi. Başmı önüne iğerek Necatiye sokulmuştu. Gözlerinin karartısı geçinciye kadar ağzını açmadı. Gözlere kum dolduran bir rüzgârdan kaçarak rastgele bir yere sığman adama benziyordu: Saçları dağınık, sey/ek ve kısa kirpiklerinin arası kızarmış, gözleri kanlanmış, esmer yüzü bezginliğe çalan derin bir yorgunluktan gevşemeğe başlamış keskin müdafaa çizgilerile dolu, ensesi çökmüş ve sırtı kabarmış, dik ve uzun boyu birkaç noktadan kırılarak vücudü öne doğru sarkmıştı. Necati onu bu hale getiren hastalığa dair hiç birşey bilmediği halde, sebebe aid merakını geride bırakan büyük bir hayretle bu neticeye bakıyordu. diyordu. Birkaç defa kırpıp açtı. îşığa dayanabilecek bir hale geldiğini anlayınca, bir kelime söylemeden, yürüdü. Arkasından giden Necati o zaman sorabilmişti: Nen var, yahu, şaşırdım, kaldım. Eve gönderdiğin kâğıdda izah etmiyorsun. Hasta mısm? Orhan kapınm önünde avcunu gözlerine siper ederek durdu: Hayır, değilim. Vedia hasta. Yukanda, yatıyor. Vedia mı? Necatinin o gün bir kere bile hatınndan geçmiyen bu isim, uzaklaşmış hatıraları arasından, Vediamn yalnız şekline aid bazı intıbaları ayıkhyarak canlandırOrhan başınj kaldırdı ve ağır ağır ka dı. Onun bünyesine aid istidadlar arasmpı tarafına çevirdi. Gözlerini kontrol e da bu günü haber verebilecek marazî Yanıbaşında bir şangırtı koptu. Gene beyazhklar ve bir tepsi içinde şişeye, bardağa, tabağa benzer şeylerden sızan parıltılar yanında «buyurun, geçin...» diyen sesler. Omzunda bir el ve kulağında kendi adı. Gözlerine karanlığı iten bir gayret doldu. Yemek tepsisini bir kolu Önünden bir beyazlık ve bir tentürdi üstünde havaya kaldırarak yukarıya çıyod kokusu geçti. Merdivenden, hasta karan hademenin arkasında bir gölge, bakıcılarm ve hademelerin telâşh ayak ona ıkı elıni bırden uzatıyor: seslerile beraber, yemek ve ilâc kokan Sen misin, Orhan? diyordu. işaretler arayarak hatırlamağa çalışan Necati, Vedianm kendisini görecekmiş gibi Orhanın «yukanda, yatıyor» sözIerinden gelen anî tesirin devamile başını kaldırarak hastanenin üstkat pencerelerine bakmışh. Birdenbire kamaşan gözlerini yere çevirdi. Teni çok sıhhatli, fakat üstüne her illet kondurulabilecek bir ince yapıda ve gözleri daima nöbet içinde, her elini sıktıkça insanm avcunda nemli bir ateşle karışık ve ısınmış parmaklarının ucundan omzuna kadar yürüyormuş gibi uzun ve sıcak bir ürperme şüphesi bırakan Vediamn uçuk hayali, ayakta süratli birkaç poz değiştirdikten sonra, ansızın bir hastane karyolasına uzanmış halile gözlerinin önüne geldi. Nesi var? Tehlikeli mi? Orhan cevab vermedi. Hızla yürüverek hastaneden çıktılar. Tırmanmıya başladıklan yokuşta keskin, tepeden inme, nefes kesici bir günes vardı. Orhan avcunu tekrar gözlerinin üstüne götürdü: Fena! dedi. Ve daima yere bakarak ilâve etti: [Arkası var]
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear