28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CU:::IURİYET 18 Şubat 1937 Kırklarelînin ihtiyaçları Evvelâ yol ve bir hükumet konağı lâzım Sinemalarda hükmü geçmiyen levhalar Leh gazeteleri Müstemlekeci Fransız matbuatını Zihniyetin protesto ediyorlar Büyük kurdu! Danzige dair haberler kâmilen uydurma imiş IBaşmakaleden devam] Bir deniz kahramanına karşı gösterilen hürmet Yusuf Reisin ayaklar altında kalan kemikleri denizci genclik tarafmdan büyük merasimle Piyale Paşanın makberesi yanına nakledildi Varşova 17 (A.A.) General Goering, dün üç çeyrek saat kadar Sk ladkowski ile görüşmüştür. Almanya se firi, Generalin şerefine bir akşam yeme ği vermiştir. Goering, saat 23 te Bialo Generalin en kıymetli olmak lâzım •vvizav'a hareket etmiştir. Burada Reisi cumhur tarafmdan tertib edilen bir av gelen askerce mütaleası şudur: partisine iştirak edecektir. « Türkiyeden durmadan çete akmlan yapılan ( ? ) , fakat buna rağmen Leh gazetelerinin protestolart Varşova 17 (A.A.) Birçok Leh gayriaskeri hale ifrağ edilecek olan bu gazeteleri Danzig meselesi hakkında hemhudud memleket hakkında hüküm" Paris matbuan tarafmdan maksadı mah leri henüz malum olmıyan bir askerî mu~ susa müstemd olmak üzere verilen ha kavele tatbik edilecektir. Türkiye, îskenderunun hemen yakınında, Kilikyada berleri şiddetle protesto etmektedir. Kurjer Polski gazetesi ezcümle diyor hiç şüphesiz mühim miktarda kuvvetler bulunduracak, halbuki Fransız kıtaatı ki: «Fransız matbuatı, aklı selimin, ahlâkı Suriyeyi üç senelik bir müddet hitamında Kırklarelinden bir manzara tahliye edeceklerdir. Bu şartlar içinde Kırklareline ikinci seyahatimin en bü Beyoğlu kaldınmîan üzerinde (of Alla" hasenenin ve siyasî zihniyetin amil oldu Fransız kıtaatı oradan çekildikten sonra yük hususiyetlerinden biri Türk ruhunun hım.. Burası nekadar karanhk şehir.. Bu ğu bazı hududlara riayet etmeliydi. Ma asayiş nasıl zamân altına alınacaktır?» ve Türk azminin beni kucakladığı ve ta ne pis sokaklar) demişti. Bu hesabca Is atteessüf bu hududlar tecavüz edilmiş Tepeden tırnağa iftira olan daimî şıdığı bir trende gitmek olmuştu. Geniş, tanbul Türkiyede karanhk şehir olmuş. tir. Fransız matbuatının Fransa için biraz Türk akınlan uydurması bir tarafa bıratemiz vagonlarda biletin hak ettiği rahat oluyordu. Bense Kırklarelinde tstanbula müşkül olan beynelmilel vaziyet dolayısile fazla heyecana ve asabiyete kapılmış kıldıktan sonra generalin bir Fransız lığı bularak kısa bir seyahat te olsa sı bin kere şükrettim. departmanından daha büyük göstererek kıntı ve yorgunluk çekmeden son istasycr Kırklarelinde umumiyet itibarile bir olması ihtimali mevcuddur. Fakat bu asabiyet Fransız gazetelerine tamiri müş zihninde izam ettiği Hatay küçücük bir na varmak; bu herhalde bizim için çok yayla havası hâkim. Hudud boyunun yerdir. Idarî istiklâlile dünyanın en meshoşa gidecek bir hâdise olsa gerek. ruhlara verdiği millî hassasiyetle mütera kül hatalar irtikâbına müsaade bahşol ud diyan olmağa namzeddir. O kendi Seyahat esnasında göze en çok çar " fık olarak hava da vücude bir sertlik ve mamalıydı. Sol cenaha mensub Fransız asayişini kendisi temin eder. Fazla olapan gayritabiilik Devlet Demiryollannın soğukluk veriyor. Sanki insana bastığı gazetelerinin Danzig hakkındaki heye can uyandıncı haberleri ancak ortalığa rak orasınm huzur ve sükununu Türkiye bu şubesinde süratin çok az olması, îs yerler hakkında daimî bir ihtarda buluendişe saçmakla ve bir harbin zuhuruna ile Fransa askerî kudretleri teminat albtanbuldan Kırklareline; arada kısa bir nuyor. na almış bulunuyorlar. Fransayı bilmemesafe olmasına rağmen pek geç vanl Bizim yabancı olduğumuzu; ilk gören sebebiyet vermek hususunda menfaat göyiz, fakat biz Hataya aid olarak verdi" masıdır. sima, ilk gittiğimiz esnaf, ilk gördüğü zeten mehafil tarafmdan neşir ve tamim ğimiz teminatı, öyle generalin tasavvur edilebilir.» Nafıa Vekâletinin bu yolda tren sür müz boyacı bile anladı. Biz yüzlerimiz" ettiği gibi mühim kuvvetlerle değil, fakat atile, bilet tarifesini değiştirmesini bütün deki anlamak ve tanımak isteklerini belli parmağımızın ucile yerin« getirmeğe Türk Mısır ikamet bu hattaki talebeler ve işgüç sahibleri ta" ederken, karşımızdakiler de bizi tanımak muktedir olduğumuzu açık söylemekle mukavelesi biî bir hakla beklemektedirler. Hayat isteğinden uzak kalmış olmuyorlardı. U " hiç balâpervazlık etmediğimizi temin şeraitinin icab ettirdiği çabukluğu v e u " fak yerlerin hepsinde görülen tecessüs Türk Mısır ikamet mukavelesinin ederiz. cuzluğu düşünecek olursak bu istek çok zaten hep bu tanımak hissi üzerine mü müzakeresi ikmal edilmek üzeredir. YUNUS NADt mantıkî telâkki edilmelidir. Nitekim yaz esses dğil mi?. Muhitin bu tecessüsü ge Bunu ticaret mukavelenamesinin ha çinciye kadar sizinle azçok 5 1 0 kişi ta~ zırlanması takib edecektir. Mısır hükumevsiminin başlamasile Kırklareline gi " Pehlivanın işlediği cinayet dip gelenler bu geç gitme farkının ruha nışmış ve konuşmuş olur. Azçok Anado" meti Mısır bankasının iştirakile bir Bakırköyünde oturan amele tsmaü, verdiği sıkıntıyı çekmemiş olmak için o luyu tanıyan bir insan olduğum için Türk Mısır tütün şirketi teşkilini tekmemleketimin bütün vilâyetlerini birer lif etmiştir. Bu teklif hükumetimizce yanmda bir iadınla evvelki akşam Vetobüsü trene tercih etmekte hiçbir beis liefendi çayırına gitmiş ve eğlenmeğe alâka ile karşılanmıştır. görmüyorlarmış. Hem de otobüs fiatı mamure olarak görmek tasavvurunda ve başlamıştır. *ren fiatmdan halkın lehine çok farkh. hevesinde dğildim. Bu sırada ayni kadını seven Pehlivan Hle kejıdim bir köy muhitinin psikolo" kumet dairesi içjnde bütün memuriyetle" İstanbuldan sabahları 8,50 de kaikan rin toplandığını, ve bu topluluğun verdiği Mehmed de Veliefendi çayırına gelmiş tren Türk köylerinin Türk manzarasile jisı içinde uzun müddet kalmış, ve bina coşkunluk ve şevk içinde çalışan memur" ve sevgilisini, Ismailin yanında görünve çıplakhğile süslenmiş kıyılanndan a enaleyh azçok, bakrmsızlığın, intizamsızlanmızın başlan üzerinde insana emniyet ce cebinden tabancasını çıkararak dört ğır ağır geçerek yolculan ahp götürüyor, lığm, yolsuzluğun, çamurun, kaldınmsız" ve ruh ferahlığı veren bayrağımızm sal el ateş etmiştir. tsmail ağır surette yaralanmış ve hastaneye kaldırılmıştır. götürdüklerini bırakıp gidiyordu. Bazı is lığın aşinasıydım. Kırklarelinin bu ba landığını duyarsak bizde çok taze bir Mehmed yakalanmıştır. tasyonlarda hiç lüzumu yok gibi göriinen kımsızlığı bunun içindir ki bende çok bü" memleket davası daha halledilmiş gibi fazla beklemeleri olmasa çok iyi ola ~ yük bir tesir husule getirmedi.. Fakat besevineceğiz.. Fransa, zeytinyağı kontenjaraber gittiğim bir arkadaş inkisar ve yeis rak... Şehrin bir sineması var. îstanbuldaki duydu... nını kaldırdı Tren akşam saat 19,30 da soğuk bir sinamalarda olduğu gibi burada da bir Fransız hükumeti zeytinyağı ithalini Lâkin ben Kırklarelinin haritamızdahavada sizi Kırklareline bırakır. îstas ~ balkon var. Fakat fark: Sandalyeler yeyonda sizi bekliyen bir tanıdık varsa o ki hususî mevkii itibarile çok mamur, çok re çivili.. Sonra: Iniş ve çıkış merdiveni kolaylaştırmak için zeytinyağını kon tenjan listesinden çıkarmıştır. Bu sutomobil bulabilirsiniz. Yoksa.. Yandmız aydmlık, çok temiz sokaklara sahib ol olarak bir yer var. Birisi inerken öteki retle bir takas malı olabilen zeytinyağı demektir. Şehirde araba yok. Şoförler i masını istiyen bir adamım. Sonra Kırk " Allah yaratmış demez çarpar. Burada bundan böyle serbestçe Fransaya ithal nen yolcuların suratlanndan hemen va lareli iktısadî vaziyet itibarile de bu ba da balkonda bir levha var.. Levhada da edilebilecektir. ziyeti anhybrlar. Yabancı iseniz şehre kıma lâyık bir vilâyettir. Şu halde Kırk" şöyle bir yazı mevcud: «Belediyenin emkadar fiat bir liradır. [Şehir istasyondan lareli hudud boyunun ruha emniyet tel " ri bucibince sinema esnasında sigara içi " Galatasaray lisesinde patlı10 dakika uzaktadır] Yerli iseniz bu fiat kin eden havası içinde mamur bir şehir lemez.» Fakat ben bu yazıya kimsenin yan bomba 75 kuruştur. Yani bir Belediye tarifesile olmağa hissen, hem de parası, geliri bu itaat ettiğini görmedim. Herkes oyun es" Dün öğleyin saat 14 te Galatasaray bu fiat sabit değildir, ve Belediye bunu lunduğu için de maddeten ve mantıkan nasında mükemmelen sigarasını yakıp i lisesinde ders esnasında tecrübe yapı tesbite lüzum görmemiştir. İstasyondan i süslenmeğe, imara, hulâsa bakılmağa lâ çebiliyor. Demek orada sözünü dinlete lırken bir bomba infılâk etmiş ve bu gürültü haricde bir kaza vuku buldu tibaren başlıyan şose Kırklareli vilâyet yık bir şehirdir... miyen bir Belediye hali faaliyetle... zannile telâşı mucib olmuştur. olalıberi tamir yüzü görmemiş.. Ber Kırklarelinde hiç hazmedemediğim bir Kırklarelinde iki tane eczane var. Bilâhare bombanın hiçbir hasarı mubad... Çamurlu bir halde... [Yeni bir kusur da vilâyet dairesinin adamakılh Kırklareli İstanbula otobüsle 5 saat, trencib olmadığı, kimsenin yaralanmadığı, yola başlanmış olduğunu gördüm..] O bir şekilde mevcud olmamasıdır... Hüku" le 10 saatlik bir yer olmasına rağmen bu hatta infilâkın vuku bulduğu sahada tomobilde gitmek belki bir nimet.. Fakat metin resmî daireleri hep birbirinden ay eczanelerde aradığınız her ilâcı bula " camlarm bile kırılmadığı anlaşılmış, Allah insanm barsaklarına ve kafasına n, birbirlerine sırtlannı çevirmiş vaziyet mazsınız. Bulsanız da kimbilir kaça?. mektebe kadar gelen İtfaiye de geri kuvvet versin. Otomobil karosörü kazara tedirler... Düşünmeliyiz ki bir iş sahibi Tanıdıklanmdan duyduğum bazı ilâc fi" dönmüştür. açık olsa, bizim de otomobilden fırlıya" bir köylü, bir evrak takib edecek. He!e atlan beni hayrete düşürdü. cağımız muhakkak... Kırklarelinin ilk bizim dairelerde iyi iş altı ayda biter fel" Biraz bu ilâcların fiatlannı bildiğim i Mürefte mektebi muallimsiz anda göze batan, ruha sıkıntı veren ka sefesi baki kaldıkça iş sahiblerinin yağ çin hayrete düştüm diyorum. Herhalde kaldı ranlığından sonra yollannın bu berbadlı murda, karda, soğukta çektikleri sıkmtıyı Sıhhiye müdiriyeti bu ecîaneleri pek sıkı Mürefte (Hususî) Ders yılı ortağı insana büsbütün fena tesir ediyor. E hesab etmek bilmem ki hangi Vekâlete kontrol etmemiş olacak ki eczacılar istesında yapılan bir nakli memuriyet neticelektrik direklerinden insan bir motörün düşer?. Bu itibarladır ki Kırklareli her dikleri gibi fiat biçiyorlar. Ve halk ta sinde mektebimiz bir aydır muallimsiz mevcudiyetine hükmediyor. Fakat am ~ şeyden evvel bir hükumet dairesine şid" belki bunun için fazla şikâyetçi. Tanıdıkalmıştır. Yerine başkasını temin etme" pullerde ziya yerine sanki birer mum detle muhtacdır. ğım bir doktor da bu fiatlardan şikâyet den yapılan bu nakil işi yüzünden ço mevcud.. Geçenlerde Avrupadan dön " Hâdisatın bizlre verdiği kudretle çok etmiştir. cuklannın haylazlığa alışacaklan endişemüş bir muharrir dostum gece saat 23 te F. sile aileler keder duymaktadırlar. yakm bir zamanda Kırklarelinde bir hü Ha, evet... Doktor Fuad isminde birisi hafızasını iade etmiş ona... Değil mi efendim?.. Öyle diyorlar. Bu hasta, şimdi sizde değil mi beyefendi? Bize getirdiler. Amma bize getirdikleri zaman büsbütün başka bir halde idi. Kendisinde bazı megalomani ârazı görüyoruz. Takdim ettiğim gazetenin iddiası doğru mu? Bu adam kendisinin Hasan Azmi olduğunu iddia ediyormuş, öyle mi? Evet... Amma bir müddettenberi bu hezeyan da durdu. Hemen hemen tamamile kesildi; diyebilirim. Ya?... Evet... Artık hiçbir iddiası yok. Kendisine yaptığımız tavsiyeleri kabul etmiş görünüyor... Çok sakin ve ciddî bir adam. Bu hâdise sizi alâkadar ediyor mu? Son derece... Çünkü ben Istanbul millî tütün şirketi müdürü Hasan Azmi Beyi çok yakmdan tanınm. Amma tabiî bu, o değil. Çünkü yaptığımız tahkikattan analşıldı ki Hasan Azmi Bey elyevm İstanbulda ve işi bu türlü vicdansızca tahriklerin kurbanı oldular. Sancaktaki Enneniler dürüst hareket ettikçe kıllanna hata gelmek ihtimali yoktur, ve bu kadar acı tecrübelerden sonra bu zavallı ırkın artık şuna buna alet olmaktan kurtulmuş olacağını ümid etmek Uteriz. Dun yapılan cenaze merasimindeı Yiğrt denizcilerimiz, dün, üç yüz elli yılın derinliğinde, loşluk ve sessizliğinde unutulmuş kalmış bir deniz kahramanı mızın aziz hatırası önünde minnet ve saygı ile iğildiler ve meşhur Derya Kaptanı Kılıc Ali Paşanın bütün seferlerine ge mi kumandanı olarak iştirakle nam alan Yusuf Reisin ayaklar altında kalmış kemiklerini, merasimle, büyük Türk denizcisi Piyale Paşanm makberesi yanına götürdüler. Üç buçuk asırdır Kasımpaşanın Bedreddin mezarlığında bakımsız, kimsesız bir tümsek olan bu mezann, çoktan Deoiz müzesine alınan tarihî taşmda şu satırlar okunuyordu: Mahi Recebde eyUdi dunyadan irtihal Yusuf Reis ruhuna rahmet ede meded Nice gazalar eyledı keşt edüp âlemi Bahrile berde seyrı suluk etti bıaded Kefti donattı yolu ile aldı fanusu Korsanhğı bıraktı, cıhandan da çektl yed Eyle cananda hurıyü güman ile enıs Yarab esirge cürmünu af eyle kilma red Her kim okursa fatiha ruhu revanma Yarab Resulü Ekremi eyle ona sened 1006 Şimdi de şu dört parça kemikte top lanan son hatırası, üç yüz küsur yılın ihmalini affetmiyen yeni deniz neslinin elinde ebedî metfenine doğru yola çıkı yordu. Bütün Kasımpaşa ayaklanmış gibiydi. Deniz bandosunun çaldığı matem havası içinde ağır ağır bir tarih yürüyordu. Çok genc yaşmda levend hayatına atılarak Cezayir ocağına yazılmış ve Kılıc Ali Paşanın Cezayir Beyliğinde ona intisab ederek Malta sulannda sancak filolarile yapılan çetin savaşlarda büyük yararhklar göstermiş Aydm yaldarının yetiştirdiği bu zaferler hissedarı deniz kahramanı, Kılıc Ali Paşa öldüğü zaman, kederinden yere yıkılarak şöyle ağla mıştı: « Bugün derya kurusa yeridir. Ve gözyaşlanmız yeni deryalar yaratıncıyadek aksa da yeridir.» Onun, tarihin içinden gelen bu sesini duymuş gibi sokaklara dökülmüş, pencerelerinden sarkmış kadmlar, taze bir matemin acısı içinde ağlaşıp duruyorlar. Bunlardan birine soruyorum: Neden ağlıyorsun valide? Ne olacak... Bahsettiğiniz hasta ortada yok. Allah, Allah... Emin misiniz? Muhakkak... Hem de benim par desümü de almış...• Demek ki kaçırdımz. Çok güzel... Mükemmel müessese... Metettiğiniz kadar varmış. Şimdi sizin yüzünüzden herşey kayboldu, yazık, yazık... Çok acmacak birşey... Vah vah... Evet, hakikaten herşey kayboldu. Yazıklar olsun... Hem de benim kaba harim yüzünden... Doğru amma.... Sizin tarafınızdan tahtıe edilmek te garibdir. Siz kim oluyorsunuz? Hayret... Ne âciz imişsiniz, ne idaresizlik bu!.. Size söylüyorum, kimsiniz? Ne hakla beni tenkid edebiliyorsunuz?. Ben mi kimim? Evet, affedersiniz. Kendimi size tanıtmadım. Ben îstanbul polisi tarafmdan bu işi tahkika memur Murad Ferdiyim. Vay... Bu herif bir haydud, cani miydi? Birşey bilmiyorum. Yalnız ben bu adamı arayıp bulmağa memur edilmiş tim. O halde... Zannetmem ki pek u Hıçkıra hıçkıra kekeliyor: Kimbilir, ne büyük adamdı.. Kimbilir şimdi ruhu nekadar şaddır.» Hakkı var. Üç yüz elli sene sonra bile hatırlanış. Ve üç yüz elli sene sonra da, Akdfeniz rüzgârlannda şerefle dal galanması için bir ömür heba edilen al sancağa sarılrş. Piyale Paşa türbesindeyiz. Yusuf Reisi de, zaten sağlığında tanıdığı büyük deniz kahramanının yanına bırakıyoruz. Harab kubbenin altında yanık bir ses titriyor. Ona mağfiret dileyen bu sesler de susunca derin bir ahiret havası içinde el bağlıyanların çemberi yavaş yavaş çö zülüyor. Ve dışarıda, Deniz Kamutanhğı adr na söylenen nutku dinliyoruz. Sonra, gür bir asker sesi: Saygı için bir dakika sükut! diyor. Son bir selâm. Oradan ağır ağır uzaklaşırken başta Istanbul Deniz Kamutam Mahmud ol mak üzere, büyük bir deniz kahramanı mıza karşı bu kadirşinaslık borcunu ha" tırlamış ve ödemiş olanlara bakıyorum. Ve onların, yarına emniyetle dikilmiş bakışlarında dünü unutmamış olmanm hazzını buluyorum. KANDEMIR Kadıköy Su şirketi yola geldi Nafıa Vekâletinin emrı üzerine Kadıköy Su şirketi dünden itibaren yeni tesisata başlamıştır. Şirket şimdilık El malıda filıtre havoızları yaptırmakta dır. Bundan sonra da şebekenin tevsiine ve tazyikın artırılmasına çalışacak tır. Edebiyat gecesi tehir edildi Eminönü Halkevi tarafından yarın akşam yapılması mukarrer bulunan Edebiyat gecesi, 2 marta tehir edilmiştır. O gece Tanzimat edebiyatı, 9 martta Türk inkılâbı, 18 martta Çanakkale zaferi, 15 nisanda da Yunus Emre hakkında bir gece tertib edilecektir. Akından Akına Türk akınlannı ve akmcılarını tanıtan yegâne eser. Okuyunut zaklara gitmiş olsun; yakmda olacak. Hemen bir otomobil bulabilir miyiz? Hayır... Tek atlı küçük bir arabamız var. Kapının önünde beni bekliyor. Hemen fırladılar. Bahçeye ve kapıcının hayret içindeki bakışlarına ehemmiyet vermiyerek dışarı çıktılar. Arabadan eser yoktu. Hasta, arabaya atlıyarak gitmişti. [ Köşe minderinin esrarı I Zabıta romanı : 55 Sokağa çıkarken taktığı gözlüğü pardesüsünün cebinden çıkararak gözlerine yerIeştirdi. Ellerini ceblerine sokarak ko ridorları geçti. Bahçeye, oradan da ka pıcıya bir selâm çakarak sokağa çıktı. Bu çıkış bir hayli acemice ve mütereddid adımlarla yapıldığı için kendini sokakta bulduktan birkaç dakika sonra da has tanede firarı haber ahnmıştı. Başhekimin misafiri yalnız kendisini alâkadar eden bir meseleyi görüşmek için gelmişti. Bu bir gazeteci idi ve elinde de dahilî matbuat müdürlüğünden bir tav siye vardı. Gazeteci Türkiyedeki ruhî hastalıklara ve deliliğe, şifahanelere daır mühim bir anket yaptığını söylüyordu. Başhekim, onu masasının karşısmdaki koltuğa oturtmuş, hastalan ve hastanesi hakkında izahat vermeğe hazırlanmıştı. Gazeteci henüz çok genc, fakat açık gözdü. Başhekime hürmetkâr ve nazik tavırlarla sualler sorarken onun ağzından birçok şeyler kapmıya hazırlandığını mahirane gHiyordu. Küçük defterine kısa notlar alırken: Ne güzel, ne mükemmel... lfti har ederiz... Her şifahaneden daha muntazam... Gibi kelimelerle başhekimin koltuklarını kabartıyordu. Ve birden cebinden bir Istanbul gazetesi çıkararak: Beyefendi, dedi. Bizim arkadaşIardan biri şöyle bir haber veriyor. Doğru mu acaba?... Diye kısa bir haber gösterdi. Bu, bir tayyare yolcularmdan birinin denize düşmesine, bir gemi tarafından kurtarılarak Izmire çıkarılmasma ve kazazedenin hafızasmı kaybetmesine dairdi. Başhekim bu satırlan okuyunca: Vay, dedi. Bunu da mı haber aldınız? Evet oğlum, doğrudur. Garib bir hâdise, değil mi beye fendi? Hafızanın böyle kayboluverişine acaba doktorlarınız bir teşhis koyabildiIer mi? Sebeb?.. Hayır, koyamadılar. Amma Iz mirden geçen bir arkadaş... nin başındadır. A, biliyorum efendim, bilmez miyim hiç!.. Fakat öyle zaman oluyor ki bu dimağî ihtilâl içinde insan kendisini farz ve tahayyül ettiği şahsa hakikaten benzemeğe, onun tabiat ve ahlâkını iktisaba başhyor. Allah, Allah... Doğrusu bu garibeyi ilk defa sizden işitiyorum. Şaşılacak şey!.. Bunu büyük ruh alimleri iddia ediyorlar. Benim gibi bir gazeteci için meselenin şayanı tetkik olan safhaları tezahürlerinden ibarettir. Oyleyse... anlıyonım ki onu gör mek istiyorsunuz. Kolay... Çünkü bu hasta şimdi benim kâtibimdir. Demek büyük bir melim, sayenizde tahakkuk edecek... Gidip bizzat arayayım efendim. Yazı odasından çıkan başhekim he men bir iki dakika sonra şaşkın, telâşlı ve yüzü gözü kıpkırmızı olarak içeriye girdi: Ah, ah... Felâket, müthiş birşey.. Felâket... Diye haykırdı. Gazeteci hayretle sordu: Ne var, ne oldu efendim? Efendimiz Hasan Nurinin hatıra defterinin alt tarafı dost ve düşman birçok ellerden geçerek berbad bir hale gelmişti. Bu defter nihayet polisin de eline geçtiği için biz ancak hatıra defterinden vak'aların esash kısımlarını iktıbas edebileceğiz ve Hasan Azmilikten kaçtığı güne kadar başından geçenleri bu deftere istinad ederek anlatacağız. Prens Rızkullahm evinde geçen gece, Hasretle görüşmesi, intihara teşebbüs eden ve başka bir adamın şahsiyetinde yeniden hayata kavuşan genc için kat'î bir safha daha teşkil ediyordu. O anda, önünde büyük bir devir daha ıvjılmıştı. lArJtast var]
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear