Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18 Şufeat 1937 CUMHURİYET Antakya TARIHI 41 Windsor Dükünün kat'î vaziyeti ANKARA YOLUNDA Hatayda içtimaî vaziyet 3 Hatayda esnaf ve eşraf smıflannı birbirine kaynaştıran veya birbirinden uzaklaştıran tarihî hâdiseler: A Muırh İbrahim Paşanın An takyayı merkez yaparak orada yedi yıl kalması eşraf an'anesini sakatlıyacak hâdiseler vukua getinnişti. Asırlardanberi Antakyada arzu ettikleri gibi yaşatnağa alişmış olan eşraf İbrahim Paşa ile ve onun maiyeti ve zabitleri hükmüne girer girmez halk üzerindeki nüfuzlan sarsıhyordu. Bu sebebden birçoklan, Ibrahim Paşanın zulmüne uğramışlardı. Maddî zararlar gören ve hatta servetlerini kay bedea eşraf aileler yoksul düştükçe halk üzerindeki kredileri büsbütün azalıyor ve bu yüzden eşraf an'anesi sakatlanryordu. B X I X uncu asrrda Antakyada vukua gelen iki büyük zelzele çok maddî zararlarla neticelenmişti. Bu yüzden de yoksul düşen eşTaf ailelerine raslıyabiliriz. Bu yüzden de eşraf an'anesi gözden düjüyordu. C Hatay ilinin tabiî zenginlikleri İıtanbulca da meşhur olması dolayısile Rumeliden gelen birçok muhacirler Antakyaya ve civanna iskân edilmişlerdi. Bunlann içerisinde Divan edebiyatım ve naklî ilımleri iyice kavramıç kuvvetlı kimseler de bulunuyordu. Bittabi bu gibi münevverler eşrafa akran muamelesi yaptyorlardı. Bu hâdise de eşraf sınıfınm eski vaziyette kalmasım başka bir* suretle değiştirmiş oluyordu. D Abdülhamid II zamanında eşrafın rütbelerle şımartılrhası zulüm üze rindeki nüfuzlarının artmasına sebeb olmuştu. Fakat diğer taraftan da askere gitmek istemiyen birçok eşraf gencleri nin medreselere dolması da yukarıda temas ettigimiz gibi esnaf ve eşraf arasındaki naklî ilhnler farkmı izale etmeğe amil oluyordu. E Meşrutiyetten sonra Ittihad Terakki ve Hürriyet îtilâf fırka mücadelelerine Hatay ili de sahne olmuştu. Itılâfçılar eski eşraf zihniyetini, Ittihadcılar ise esnaf ve eşrafı birleştirmek gayesini takıb ediyorlardı. Hatta Ittihadcılar ikinci faslımızda izah ettigimiz dun vaziyetlerine rağmen Türk Alevileri de aralarına almağa baş.lamışlardı. Bu su retle îtilâfçılar eski eşraf zihniyetini ihyaya çahşırken Itilâfçılara her noktada zıd gitmeğe alışmış olan Ittihadcılar ise es naf eşraf farklarını ortadan kaldırmağa gayret ediyorlardı. F Cihan Harbi bu smıf an'anelerini altüst etti: Hatay mahsullerinden buğday gibi bazılan anî olarak pahalılaşmış ve ipek kozası gibi bazılan da yok pahasına dusmüştü. Tesadiıfen servetleri bu para etmiyen mahsullere inhisar eden bazı eşraf aileleri çok yoksul düşmüşler, gene tesadüfen biraz buğday mahsulü olan hali vakti yerinde esnaf ise birden bire zengin olmuşlardı. Cıhan Harbinin dört yıl siiren maişet darlığı artık smıf an'anelerini duşıindürmeğe fırsat bırakmıyordu. Cıhan Harbi esnasında her yerde olduğu gibi Hatay ihnde de bir harb zengini zümresi peyda olmuştu. Bunlar yoksul düşen eşrafın sıkılarak sattığı bir çok emlâki de ele geçirerek onlarla hem akran olmak hevesıne düşmüşlerdi. Bu hâdiseler eşraf an'anesini büsbütün zâfa dıişürmüştü. 4 Istilâ devrinde eşrafın vaziyeti: Türk kültürünü daha çok kavramış ve çocuklarııu îstanbulda tahsil ettirmiş oian eşraf sınıff, Şamdan ve Halebden gelen Arab milliyetperverleri için halktan daha Eski Kralın Ingiltere ile Yazan : Hataylı Ahmed Faik Türfcmen olan bütün alâkaları Maltepe Askerî Lisesi Felsefe muailimi tasfiye ediliyor Sunday Ejcpress gazetesinin dün şehrimize gelen nüshası Viyana muhabirine atfen yazıyor: «Dün öğleden sönra Viyanadan aynlan hemşiresi Prenses Marı'yi komparbmanda iki yanağından öpen Windsor Dükü tren tamamile gözden kaybolun cıya kadar istasyonda durmuş ve onu şapkasile selâmlamı$hr. Dün gece aldığım malumata nazaran Prenses Londraya Viyanada ikametini temdid hususunda bir telgraf çekmis, fakat telefonla aldığı cevabda derhal av detleri lüzumu bildirihniştir. Viyana ziyareti esnasında Wîndsor Dükünün müstakbel plânlan hakkmda hiçbir karar verilmemiştfr. Fakat buna rağmen Düke Mrs. Simpson'la izdivacmı kardeşinin tac giyme merasiminin hitamına kadar tehir etmesi hususımda bir rica vaki olduğu da muhakkaktrr. Windsor Dükü, izdivacmda aile efradmın bulunmalannı temin etmek şartile bu plânı kabule amadedir. Diğer taraftan Düke, bir daha memlekete dönmîyeceğîni tama men izhar etmiş olmak üzere^ Ingiltere deki emlâkini tasfiye hususunda da tek lifler vaki olmaktadır. Dük şahsan ailevî ve siyasî mülâhazalardan tamamîle ayn olarak kendisine varidat teminini arzu etmektedir. Ayni zamanda, Wındsor Düküne, Lordlar Kamarasındaki azalık hakkm dan feragat hususunda da teklifler ya pılmıştır. Bu şekilde hareketi kendisine istikbal bakımından şimdiye kadar takib etmiş olduğu tarzı hareketle kabili telif görünmektedir. Dükün, çok kısa ziyaretler müstesna, Ingiltereye ikamet maksadıle seyahat etmiyeceği de söylenmektedir. Bu itibarla Lordlar Kamarasındaki mevkiini muhafaza etmejıekle beraber müstakbel zevcesinin, riitbesinin kendine bahşettiği bütün unvan ve imtiyazlardan tamamile istifade etmesini de son derece arzu etmektedir.» Trenden inince Geniş asfalt cadde, solumuzda stadyom, önümüzde modern bir şehir; bizim şehrimiz... Manzum reklâmlar ir şair dostum vardı, hiç yok tan kendine kıy±, gene yaşında göçüp gıttı. İşte o, bir ramazan günü karşıma çıkmıştı, şıir sayılacak bir hayret içinde ellerime yapışarak haber vermişti: îstanbulda çocukları mevzun dö vüyorlar. Ve benim bir şey anlamadığımı gö rünce, hayran hayran anlatmıştı: Nuruosmaniye camisi avlusundan geçiyordum. Kayyum, oğlunu evire çevire dövüyor ve her silleye şu mısraı terfik ediyordu: <Kim dedı kim sâna git Fatüıte imsakiye sat!». Meğer çocuk evden süreklice uzaklaşmak suçunu, Fatihe gidip imsakiye sattığını söyliyerek ma'zur göstermek istemiş imiş!.. * * * Son günlerde manzum ilân varaka ları dağıtmak ve onlan duvarlara as mak moda oldu. Kimi aruz, kimi hece veznıle yapılan bu reklâmlarda saç boyasmdan, sürmeden, diş macunundan tutun da iskarpm bağına kadar birçok eşyanm medhıyesi var. Pomadlarm, macunların, çorab bağlarımn şiire girmesi estetik bakımından ne dereceye kadar doğrudur ve ruhlan telziz eden bediî ıtrını histen, hayalden, belâğatten alan şirrin maddî kokulara bulanması, çorab bağlanna sarılması nasıl bir zevk telkin eder?. Bu noktaları tahlile lü zum görmüyoruz. Yalnız manzum reklâmlarm umulan faydayı temın edemiyeceğini söylemeğı gerekli buluyoruz. Çünkü bizde şiir, söyliyeni pişman, dinliyeni bizar ve basanları da perişan eden bir nesnedir. Şiir yüzünden mes'ud olan tek bir adam bizim diyanmızda görühnemiştir. Bahtiyar sanılan şairlerin hepsi, başka yollardan biraz neş'e, biraz refah elde edebilmişler ve şüri sadece elemlerini haykırmakta kullanmışlardır. Böyle bir şeyin reklâmda müfid ve müessir olmasına ihtimal verilebüir mi? * * * Garb âlemini bir yana koyalım, şarkta da şiirle reklâm yapmak yeni değil dir, çok eskidir. Bunun, tesadüften yardım görerek maksadı temin eden ör nekleri de tarıhe geçirilmiştir. İşte on lardan bir tanesi: Sekizinci asırda tüccardan biri kadınlara başörtüsü olabilecek cinsten bir çok kumaş satın alır, Medineye getırir. Zamanımızjn eşarplan demek olan bu kumaşlar büyük rağbet görür, fakat siyah renkli olanlarına müşteri çıkmaz. Mal sahibi elde kalan kumaşları ne suretle halka satacağını kötü kötü düşü nürken Hicazın büyük şairlerinden biri dükkâna gelir ve vaziyeti anlayınca kaleme yapışır, iki beyitlik bir manzume yazıp dostlanndan bir musiki üstadına yollar, besteleyip sazendelere dağıtma sını rica eder. Manzume şu n»ealdedir: <Nur gibi beyaz bir kadm, başma siyah bir örtü sarınarak Mesçid kapısına geldı. Orada zühdü salâh sahibi biri vardı, abdest almıya hazırlanıyordu. Siyah örtülü beyaz kadını görünce hayretinden abdesti unuttu, bulunduğu yerde secdeye kapandı.» Bu şiir elden ele ve bestesi dilden dile geçince tacirin dükkânına bir akm başladı ve siyah renkli kumaşlar kapış kapış edildl Acaba İstanbul sokaklarına manzum ilân varakalan yapıştıranlar da böyle bir netice mi umuyorlar?.. Geçti Bolunun pazarı. Şimdi ne bu ayarda şiir, ne de şiire metelik veren kimse var? çok Arablaşman kabil olmryan bir zümre teşkil ediyordu. Halk üzerinde azçol bir nüfuzu olan bu sınıf zaten Fransızlar tarafından da hoş görülmüyordu. Bu sebebden hem Fransızlar, hem Arablar ejrafı fakir düşürmek ve eşraf an'anelerini altüst etmek içm birleşmiş bulunuyorlardı. Bilhassa milliyetperverliği gaye itti haz eden tttihadcılara düşman ohıyof, Itilâfçılan tutuyorlardı. Hulâsa yukarıdanberi saydığımız a millerle hafiflemeğe başlryan bu smıf zihniyeti Cihan Harbi ve »tilâ devre sinden sonra büsbütün kalkmış denebilir. Bu tahminimizi teyid edecek bazı hâdiseler görüyoruz: A Eşraf sınıfına mensub genclerin kunduracılık, terzilik gibi işler görmesinin ayıb sayılmaması. B Esnafla eşrafın artık muhitte hiçbir aksülâmel bırakmadan kız alıp vermesi. C Esnaf genclerinîn eşraf gibi giyinmelerinin istisnalıktan çıkarak umumileşmesL D Köylülerin şehre geldikleri za man kendilerine köylü denmekten hoş lanmamalan. îşte bu ve buna benzer hâdiseler gösteriyor ki istilâ devresinden sonra Hatay Türkleri arasmda artık smıf zihniyeti kayboluyordu. Çünkü bir taraftan fakir düşen eşraf iş hayatına kanşarak esnafla aralannda bir uzvî tesanüd husule geliyor, diğer taraftan da gene Hatay eşraf ve esnafı arasmda bir yeni rmhanikî tesanüd hasıl oluyordu ki bu nokta üze rinde biraz duralım. Eşraf istilâcılara karşı esnafı tutmak mecburiyetinde kaldığından kendi an'anelerinden ve zihniyetlerinden fedakâr lıklar yapıyordu. Bu hal her memlekette tehlıke zamanlarmda görülen zarurî bir tesanüdden başka birşey değildir. Çünkü Hatay Türkleri Sancak nüfusunun yüzde dokuzunu teşkil ettikleri halde yeni siyasî teşkilât onlan bir unsur vaziyetine sokmuştu. Her memlekette unsur haline gelen cemîyetler arasın"da"mir!anîÇr tesf" nüdün arttığı malumdur. îşte siyasî hayatta hâkim olan eşraf birdenbire istilâcı idarede bir unsur haline düşer düşmez aralarındaki tesanüd kuvvetlendi. Îşte bu mihanikî tesanüd Hatay Türklerini yaptı. Fakat burada faaliyet sahasına geçen yeni bir amil vardır ki diğerlerini tamamen gölgede bırakmıştır: Komşu Türkiyenin birdenbire harikulâde inkişaf etmesi ve inkılâblar yaratması Hatay Türk milliyetçiliğinin en büyük amili olmuştur. Çünkü evvelâ gayrimemnun bir vaziyette olan Hatay Türkleri nin ideallerinin mihrakmı Türkiye teşkil edıyordu. Saniyen Türkiyedeki milliyetçılık cereyanı basit bir tekâmül ve inkişaf değil, cezrî ve kuvvetli bir inkılâbtır. Îşte bu inkılâb şayanı hayret bir tesirle ve cihan içtimaî hayatı için bir nümune alınabılecek bir süratle hududu aşıp Hataya geçmiştir. Esasen bu inkılâb yalnız Türkiye için olmayıp bütün Türklere hitab ediyordu. Bu sebebden dolayıdır ki yokarıdanberi sayıp döktüğümüz amiller ve hâdiseleri gölgede bırakan bir şiddetle Atatürkün dâhi şahsiyeti bu işte en büyük rolü oynamıştır. İstisnaî bir vakıa olarak ictimaiyat, ferdlerin cemiyete tesir edeceğini kabul etmiştir. Îşte Atatürkün kuvvetli iradesi hudud haricinc tesir icra ederek orada akisler yapmıştı ve oradaki Türk cemiyetini bir hamur gibi Atatürkün iradesinin kalıbına girmişti. şehre gıden asfalt cadde ve şehrin •umumî manzarası Trende, yerimi, kompartimanrmı, yatağımı bulup yerleştikten sonra mutadım veçhile treni teftişe çıktım. Aşağıya in dim. Yataklı vagonlardan sonra yemek vagonu (vagon restoranı), sonra birinci ve ikinci mevki, bunlardan sonra üçüncü mevki vagonlan, sonra furgon ve en önde lokomotif. Furgona yerleştirilen eşyaya bakar ken, lokomotifin şeklini, cinsini, markasını tetkik ederken hareket çanı çaldı. Üçüncü mevki bir arabaya atladım. Kompartimanlarda sıra başına 4, 5, 6 kişi düşüyor. Islak ayaklar yerleri sır sıklam bir hale getirmiş. Raflar, yerler, koridorlar sandık, çanta, bavul, sepet, paken dolu vagondan vagona geçiyo rum. îkinci mevkide kanape başma 3, 4 kişi yerleşmeğe çabalıyor. Sandık, sepet göze batmryorsa da çanta, çıkm, kocaman paket bolluğu var, birinci mevkide dört kişiye bir kompartiman ve her iki kişiye bir kanape. BavuIIann adedi azalıyor. Vagon restoranda akşam yemeği için yerimi ayırttıktan sonra yataklı vagon tarafına geçiyorum. İkinci mevkide ka nape başma iki yolcu. Gece de her yolcuya bir yatak. Her dörj yolcuya sıcak soğuk suyu, sabunu, havlusu.. ve ilâh. ile bir yıkanma yeri. Birinci mevkide adam başma bir kanape, bir yatak ve hususî yıkanma yeri. Aklrma zengin sosyalist muharrir Bernard Ş°v geldi. * * * Kendi kompartimanımı ararken biri kolumdan çekti. Bizim Bay Sordu: Nereye, Ankaraya mı? Evet, siz de öyle değil mi? Evet, derse gidiyorum. Yann ak şam döneceğim. Ve sonra anlattı: Her hafta, pazar akşamı trene biniyor, pazartesi Ankara da... Mektebde dersini veriyor ve salı sabahı İstanbula dönmüş bulunuyor. Tam bizim kompartimanm yanıbaşmdaki kapıdan geçerken biri seslendi. Bay... İçeri girdim, görüştük. Bu zat ta her hafta dersini vermek için Ankaraya gidiyor ve dönüyor. Leylî bulunduğum mektebde, sakallı, herkesin kendisine ihtiram ettiği bir zat aksamüstü gelirdi. Kendisine yer hazırlatırdı. Gece ve ertesi günü öğleye ka Hatayın temel yasası Cenevreye gidecek mütehassıs heyet ayrıldı Hatayın temel yasasmı hazırlıyacak olan mütehassıslar komisyonuna mem " leketimizden şu zevatın iştirakleri İcra Vekilleri Heyetince karargir olmuştur. Birinci delege: Hariciye kâtibi umumisi Numan Rifat İkinci delege: Milletler Cemiyetinde daimî murahhasımız Necmeddin Sadık. Müşavirler: Mülkiye mektebi hukuku siyasiye profesörü Etem, Hukuk fakül tesi profesörlerinden Ali Fuad, Adliye Vekâleti hukuk işleri müdürü Şinasi, Erkânıharbiyeden Şükrii Altmay, îstanbul Merkez Bankası müdür muavini Nazif, Hariciye hukuk müşaviri Fatin. Kâtibler: Hariciyeden Abdullah Ze~ ki, Tank Emin, Şemseddm Arif, Adliye hususî kalem müdürü Şakir. Heyet cuma günü Ankaradan Istan " bula geiecek pazar günü akşamı da İs tanbuldan Cenevreye hareket edecektir. dar kalır, giderdi. Ben küçüktüm, bu zan tanımazdım. Sonra anlatülar: Merhum Ahmed Mithat Efendiymiş. Çok uzakta, Beykozda oturduğu için böyle gece kalmağa mecburmuş. Demek şimdi Ankara İstanbula Beykoz kadar ve konfor itibarile ondan da yakın geliyor!... * * * Sabah Ankaraya vardığımız zaman kar yağmıyordu. Evvelden yağmış, olan da erimiyordu. Ne su, ne çamur var. Otele gelir gelmez galoşlanmı çantama a tabileceğime nekadar memnunum. Aralannda kavga etmiyen, bize sal dırmıyan üç hamaldan biri çantalanmı aldı. Taksilere yaklaştığımız zaman kapılarmı açan, «buyurun buraya» diyen, çanta, bavul kapan şpförlere raslama dan bir otomobile yanaştık. Eşyayı içe riye koyarken şoför «affedersiniz diye rek» önünden kalkan otomobilîn boş yerine yanaştı. Sebebini sordum: Böyle sıraya girmezsek polis ceza verir.. dedi. Etrafa baktım, polis göremedim. Otomobilde düşünüyordum: Dün akşam îstanbulda tam polisin yanıbaşında, bütün mürur ve uburu durdurarak 'otomobil durdu. Polis birşey de medi ve yapmadı. Bu sabah ortada polis yok. Fakat görünmiyen polisin korkusu var. Otomobilde, ön, sağ, sol pencerelerinden bakıyorum. Geniş, asfalt, ağaclı yol.. Solumuzda stadyom.. Önümüzde mo dern bir şehir... Bizim şehrimiz.. Hükumet merkezi Ankara. V. BtRSON v Ankarada Puşkin gecesi Ankara 17 (Telefonla) Ankara Halkevinde bu akşam bir Puşkin ge cesi tertib edildi. Rus edıbinin eserle rinin birinden ahnarak yapılan bir filım gösterildi. Projeksiyonla el yazısı ve fotoğraflan canlandırıldı. Projeksiyonlarda Rus edibinin türk çeye de merak etmiş olduğu el yazısile yazdığı türkçe kelimelerin görülmesile anlaşıldı. Muhtelif hatibler hayaünı anlatıp eserlerini okudular. Matbuat umum müdürlüğü dahilî matbuat müşaviri muharrir Sadri Etem de Puşkini niçin seviyoruz, mevzulu bir konferans verdi. Izmir Kızılayınin yılbk balosu M. TURHAN TAN Galatasaraylıların senelik yemek toplantısı Galatasaray kulübünden: Kulübümüzün mutad olan seneîik yemek toplantısına çok az bir zaman kalmıştır. 22 şubat 937 akşarrn bütün Galata saraylılann hem bayramlaşmasına ve hem de bir arada güzel ve emsalsiz bir gece geçirmesine vesile olacağı muhakkak bulunan bu toplantıya aid daveti yeleri her gün saat 18 den 20 ye kadar kulübde bulundurduğumuz bir arka daştan almak kabildir. Tokatlıyan sa lonlanna behemehal davetiye ibraz ederek girileceği cihetle her Galatasa raylının davetiyesini şimdiden almasını ve o geoeki masalarını ayırüp bilâhare müşkülâta maruz kalmamalarmın teminmi Galatasarayı seven kardeşlerimizden dfleriz. Darüşşafaka Mezunlar cemiyetinin tazim telgraflarma gelen cevablar Darüşşafakanm 64 üncü yıldonümfi münasebetile Darüşşafaka Mezunlar Cemiyeti tarafından büyüklerimize tazim telgraflan çekilmişti. Bu telgraflara Ata" türk ve îsmet înönü şu cevablan vermişlerdir: x Enver Atafrat Darüşşafaka Mezunlan Kurumu u~ mumî kâtibi. Darüşşafakanm 64 üncü yıldönümü münasebetile gösterilen temiz duygulara Atatürkün teşekkürlerini bildiririm. Umurm kâub H. FL Scyak Enver Atafrat Darüşşafaka Mezunlan Kurumu u" mumî kâtibi. Kıymetli ilim ve şefkat ocağınm 64 üncü yıldönumünü kutlulıyan Da " rüşşafakalıların temiz duygularına te ~ şekkür eder kendilerine esenlik ve başarılar dilerim. Başoekü 1. Inönü İzmir (Hususî) Krzılaym yıflık ba losu çok paTİak olmuş, Vali, Belediye Reisi ve şehrâ ileri gelen aile ve simaîan hazır bulunmuşlardır. Baloda, geçen senelere nazaran büyük farkîar ve değişiklikler göze çarpıyordu. Dekorasyon, ziya tertibatı, büfe ve Amerikan bar çok şıktı. Istanbuldan kuvvetli bir orkestra da getirilmişti. Geç vakte kadar çok güzel eğlenildi. Gönderdiğim resim balodan birkaç inübadrr. Gerzede tütün mahsulü çok iyi Yumurta fiatları düştü Dış piyasalarda yumurta fiatlannın düşük gitmesi memleketimiz piyasası na da tesir etmiş ve son günlerde yu murta fiatları hissedilecek derecede teGerze (Hususî) Gerzede tutüncu nebı şırketlerıle yerli müesseseler he nezzül etmiştir. lük üzerinde durulacak bir meslek vei nüz mubayaaya başlamamış olmakla san'at haline gelmiştir. Kasabamn 700 beraber İnhisar idaresi orta nefasette hanesinden fazlası tütün ziraatile uğ bir partiyi kilosunu yuz kunıştan alaTarih, §iir; zevk ve heyecan raşmaktadır. Mahsul evvelki seneye ka rak piyasayı açmıştır. Gönderdiğîm rekaynağı. Her kütübhanede bu dar 300 bin kılo iken geçen sene ile sim, İnhisar idaresimn aldığı partinin eserden bir tane bulunmahdtr. yeni mahsul bir mislı fazlalaşmıştır. Ec pazarlıgı yapdırken göstermektedır. Akından Akına Kurban derilerini Tayyareye veriniz! Kurbanmızı veya tutannı Türk Hava Kurumnna veriniz. Biriken paralar (Kızıiay ve Çocuk Esirgeme) karutnları arasmda paylaşıkr.