24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 İkincikânun 1937 CUMHURTYET Antakya Istanbul Ermenileri «Vu» deki saçma yazıya cevab veriyorlar Aram isminde > • *< « bir adamın Pariste çıkan haftalık Vu mecmuasmda ga rezkârane bir yazı yazması üzerine arkadaşımız Abidin Daver, Hem Nalına Hem Mıhırıa sütu nunda, İstanbul daki Ermeni ileri gelenlerini ayni mecmuaya hakikati Leon Papazyan bildirmeğe davet etmişti. Bu davetin tstanbul Ermenileri tarafından büyük bir memnuniyetle karşı landığmı haber aldık. Bu meyanda Ermeni ileri gelenlerinden Leon Papaz yan dün bir muharririmize şunları söylemiştir: « Aram admda birinin Vu mecmuasında Türkiye Ermenileri hakkında tamamen hayal mahsulü neşriyatta bu lunduğunu muhterem cCumhuriyet> te hayretle okuduk. Ömrünü devlet mü esseselerinde geçiren bir adam sıfatile Türkiye Ermenilerinin Cumhuriyet devrinde nail oldukları saadete hiçbir zaman mazhar olmadıklarını söyliye bilirim. Bunu takdir eden Türkiye Ermenileri, Cumhuriyet idaresine candan bağhdırlar. Bu bağhlıklannı her vesile ile izhar etmek vatanî bir borc oldu ğundan Vü gazetesine bir mektub ya zarak Türkiyedeki Ermenilerin dünya Ermenilerinin gıptasını mucib, mes'ud bir hayat geçirdıklerini anlatacağım. Bu münasebetle haricde bulunan hiç bir adamın Türkiye Ermenileri namına söz söylemek hakkını haiz olmadığını da açıkça bildireceğim. Benim gibi düşünen İstanbul Ermenilerinin bu hareketimde bana iltihak edecelkerinden emin bulunuyorum. Nitekim bu kara rımdan bahsettiğim zaman bütün ar kadaşlarım beni teşvik ederek her hususta muzaheret göstereceklerini söy lemişlerdir.» Diğer taraftan Ermeni mehafilinde yaptığımız tahkikata göre, Vu gazetesinde mevzuubahs makaleyi yazan adam Mütarekede îstanbulda çıkan <Taşnak> gazetesinde yazılar yazan ve bilâhare memleketten firar ederek haen Pariste bulunan Aram Karanfilyandır. IZMIR MEKTUBLARI TARIHI Yazan : Hataylı Ahmed Faik Türkmen Maltepe Askerî Lisesi Felsefe mualıimi lurk koylusunun rerahı için alınan tedbirler Ziraat Bankasile kredi kooperatiflerinin sermayelerinin artırılması müstahsilin kalkınmasında en büyük amil olacaktır Izmir (Hususî) Hükumetin köy kalkınması etrafındaki hazırlıklarile çiftçi borclarından, buhran yıllarına isabet edenlerin beş senelik taksite raptı tasav vuru hakkındaki haberler, Ege iktısadî mıntakasında büyük bir sevinc ve alâka ile karşılanmışhr. Münevver çiftçinin dikkati şurada toplanıyor: Hükumet, bir sanayi plânı üzerindedir. Fakat, ziraate de ayrıca bir kıymet vermektedir. Bu, diğer birçok devletlerin geçirdikleri tecrübelere nazaran, hem ekonomik, hem de müdafaa ciherinden en isabetli yoldur. Müstahsil, istirdadı takib eden refah, bolluk ve yüksek fiat yıllarının akabinde, tam bir gaflet içinde buhrana düş müştür. Bundan sonra köylü borcdan baş kaldıramamıştır. Ziraat Bankasmın daha dar bir çerçeve içinde hareket et tiği yıllarda bu faizci ve murabahacı da çiftçi ihtiyacını istismar ederek bugünkü netice üzerinde amil olmuştur. Hükumet, halka ve müstahsile ağır gelen herşeyi tasfiye ederek ona yeni bir çalışma kudreti, yeni bir enerji verirken, sıra ile faizci ve murabahacıyı tepelemiş, müteakıben çiftçi borclan ve taksitle alınmış emlâk ve arazi üzerinde uzun vadeler esasını kurmuştur. Ziraat Bankasına aid olan on beş senelik tecil, gayet tabiî olarak, banka sermayesinin tezyidini icab ettirmiştir. Çünkü, çiftçi borcuna taalluk eden bu kanımdan başka, kredi kooperatiflerinde hissedar olan çiftçilerin bankaya olan borclan için de beş senelik bir temdid kanunu çıkmıştır. Vadelerinden epeyce uzak zamana fırlatılan bu alacaklar, hiç şüphesiz, bankayı normal vaziyette bu undurmak bakımından, sennayenin tezyidi zaruretini meydana çıkarmaktadır. Şimdi ise, yeni bir kanun lâyihasile çiftçiye daha geniş bir nefes almak imkânı verilmiş olmaktadır. Değişen telâkkiler 30 Sancakta halk dîli Patla!» yerine kullandıklan «kızıl kurd» tabiri orta Suriyede «Izıl urt» olarak ay ni hiddetli münakaşalarda kullanılır. Bunlara karşılık olarak Hatay Türk halkının almış olduklan Arab dili unsurlarına gelince: Bunların, Arablann Türklerden aldığı ödünçsözlerden daha az olduğu görülür. Meselâ Hatayın halk şarkılan (3) arasında arabcadan alınmış mısralar veya klişe halinde cümlelere asla rasgelinmiş değildir. Hatay halk dilinin Arablardan almış olduğu ödünçsözler nidalar, heyecanlı kelimeler, ve birkaç eşya »minden iba rettir. Hataylı kadınlar, çirkin ve münasebetsiz bir hal karşısında nadir olarak, ya Acaba Hatayhlann Suriye Arablan aybüşşum gibi arabca hayret ve muaheze na komşuluk etmesi bu ödünçsözler alış tabirini kullanırlar. Arabistandan gelmiş bazı yemişler de verişinde ne dereceye kadar amil olmuştur? Bu noktayı tetkik etmezden evvel Hatayda isimlerini muhafaza etmişler sarahatle söyliyelim ki, garb türkçesi dir. Meselâ Anadoluda Arabistan fıstığı edebî dilinin ve güzideler vokabülerinin denildiği halde Hatayda fistikılabit (kul arabcadan aldığı zannolunan ödünç ve köleye mahsus yani ikinci nevi fıstık) söz (2) ler burada tamamen mevzuumu denilir. zun haricindedir. Biz bu paragrafta, yaîHulâsa Hatay halkınm kullandığı Anız Hatay halk dilinin Arablardan al rab dili unsurlan pek nadirdir. Bittabi dığı ve onlara verdiği dil unsurlarından birçok tarihî amillerin Türk halk arasına ve bu unsurlann en çok kökleşmiş bulu soktuğu arabca dinî terimler burada mevnanlanndan bahsedeceğiz. zuumuzun haricindedir. c) Türk ve Arab dillerinde karşılıkl temaslar: Hudud mmtakalarında konuşulan her dilin, komşu dille karşılıkh tesir ve aksi tesirlere tâbi olarak azçok bazı hususi yetler arzettiği de dilcilerin gözlerinden kaçmamıştır. Hududlarda bulunan halk, sık sık temas ettikleri komşu millet hal kmdan, karşılıkh olarak bazı kelimeler ve tabirler öğrcnirler. Ticarî eşyanın mübadelesinde emtea ile birlikte bunların da alışverişi yapılmış olur. Hatta bu dil unsurlanndan bazılan homşu dile güzelce yerleşir, bu suretle ödünçsöz (emprunt) ler vücude gelmiş olur. Dil mütefekkirlerinden Vendryes, dil «Le Langage» adlı eserinde, bu noktanın ehemmiyeti üzerinde çok durmuştur. ( 1 ) Hatay köylerinde ve münevver züm reye kanşmamış şehir halkı arasında yaphğımız tetkik bize göstermiştir ki, bu karşıhklı ödünçlenmeler büyük bir mikyasta olmuş değildir: Suriyedeki Arab halkı türkçeden al dıklan birçok kelimeleri konuşma dilinde kullanırlar. Meselâ arabca enfiye yerine, türkçe Bumoti kelimesini kullanırlar. Bunun (burun otu) ndan geldiği şüphesizdir. Türkçeden bu suretle arabcaya geçmi§ olan bazı kelimeler de olduğu gibi değil Arab sözlerile birleştirilerek kullanılmaktadır. Meselâ türkçenin müdahale etmek manasmda kullanılan kanşmak sözü böylece alınmışlardandır. Suriye Arablan karışmam manasında Ma bi kariş'i kullanırlar. Arab halkınm Türk dilinden aldıklan unsurlardan mühim bir kısmı da halk şarkılan arasında kullanılır. Hatta bu şarkılarda bazan bir cümle veya bir mısra, olduğu gibi, türkçe olarak bulundurulur. Meselâ, bir parçası arabca ve bir parçası türkçe olarak Halebde çok söylenen Hedekülmeyyas diye başhyan bir halk şarkısı, meselâ şöyle bir mısraı da ihtiva eder: cYe de o? çaldi safa galdl* ~ * d) Türk ve Arab fonetiklerinin teması: Dil âlimlerî hududlarda milletlerin komşularile tamaslarında, dil unsurlanndan bazılarınin ödünçsöz sırasına geçip bazılannın geçemiyeceğinin veya güçlükle geçebileceğinin farkına varmışlardır. Meselâ kelimeler kolayhkla ve fonetik unsurlar güçlükle ödünçsöz olabilecekler arasında zikrolunur. Hatta dil âlim ve mütefekkiri Vendryes fonetik unsurların tesirinin hemen hiç denecek derecede olduğunu söyler. (4) Işte Arab millet hududuna yakın olan Hatay ilinde türkçeye Arab fonetiğinin pek bariz tesirler icra etmediğini görüyoruz. Her nekadar Hatay Türklerinin Arab yazısında şu (ha, ayınr hı) harflerile gösterilen seslerini Trakya ve garbî Anadolu Türklerinden daha bariz bir sekilde telâffuz ettikleri inkâr edilemezse de bu sesleri hiçbir zaman Hataylıların bir Suriye Arabı gibi telâffuz ettikleri görülmemiştir. Hatta eski devirlerdenberi Antakyada yetişen hafızlann Anadolu da yetişenler gibi okuduklan Kur'an Suriye Arablarınca tam bir tecvide uygun görülememiş ve Arab fonetiğine karşı beliren bu intıbaksızlık gözden kaçma mıştır. îr bay yanıbaşında oturan başka bir baya anlatıyordu: Hesab meselelerinde, hendese davalarında aklımın ermediği noktalar çoktur. Fakat tarihî hâdiseleri düz masallar gibi açık sanıyordum. Meğer netice kredi kooperatifleri sermayesinin onlann da akla sığmaz, havsalaya girartınlması.. mez çapraşık kısımları varmış. Ziraat sahasında ve müstahsil hayatı Beriki mırıldandı: üzerinde başhyan yeni faaliyetin istikba Meselâ? için taşıdığı ümidler çok kuvvetli, çok Meselâ Nointel'in dayak yemesi sağlam ve canlıdır. meselesi?.. Malum ya. Bu adam, Güneş Manisa bağcılar kooperatifi Kral diye anılan, «hükumet, benim» diIzmir (Hususî) Senelerdenberi bu mıntakada faaliyette bulunup Manisa yen haşmetlu, mehabetlu Ondördüncü İstanbulda temsil ediyordu. bağcısmın adını taşıyan bu kooperatifin, Louis'yi Köprülü Vezir ona mükemmel bir sopa nihayet yanlış idareli hatalar yüzünden tasfiyesine mecburiyet hasıl olmaktadır. çekti. Fakat Güneş Kral, ne gazab gösMerkezi Manisada bulunan kooperatif, terdi, ne hiddet. Hatta Nointel'i geri bile satış, muamele ve işlemesini idare eden çağırmadı. Bunun neresini çapraşık ve anlaşılmaz buluyorsun?.. Nointel'den evvelki elçi de ayni ikrama mazhar olmuştu ve Pariste kimse heyecan göstermemişti. Anladık amma sebebi ne?.. Sebebi o zamanki Fransızların hakka karsı hürmetkâr oluşlarıdır. Ondördüncü Loıris gerçi mağrurdu, kendini beğenmişti ve şahsını başka memleketlerde temsil eden elçilerin dövülmesine, sövülmesine elbet tahammül edemezdi. Lâkin hakikati, hoca hakkına tercih eden eski filozoflar gibi o da doğruluğu severdi. Ondan dolayıdır ki istibdad karargâhî sayılan sarayında: « Rien n'est beaa que le vrai, le vrai seul est aimable» diyen, diyebilen şairler bulundururdu. Kimdi bu şair? Hakikatten güzel birşey yoktur, ve yalnız o, sevilebilir, diyen bu şaır, meşhur Boileau'dur, Ondördüncü Louis'nin kasidecibaşısı olduğu halde onun yüzüne karşı bu sözü söylemiştir. Çünkü Kralın, bütün o devir Fransızlan gibi, doğruluğa saygı göstereceğini biliyordu. Bu sözünüzle Nointel'in dayak yemesine susmak arasmdaki münasebet? Nointel, dö Lahe gibi Babıalide olduklan resmen dövülen elçiler, hedef Izmir bürosunu kapamış, bu vaziyet, Manisadaki 716 ortak ve diğer bağcı vatandaşlar arasında asabiyet ve teessürle karşılanmıştır. Müessese, geçirdiği birkaç müdürden bazılannın düştükleri hatalardan başka ortaklarına esaslı bir hesab vermemiş, vc bu vaziyet, ortaklarla müessese arasındaki irtibatı ve ahengi bozmuştur. Hatta, ortaklar, geçen sene ve bu yıl, kooperatife üzüm bile vermekte tereddüd göster mişler, müessese de muamele mevzuunu elinden kaçırmıştır. Kooperatif, görünüşe nazaran, epeyce ziyan etmiş ve borca da girmiştir. Fakat, faaliyetini tatil ettiği halde, ne heyeti umumiyesini toplamış, ne de usulü dahilinde resmî makamları malumattar etmiştir. Müessesenin müdürünü gördüm. Kendilerine kredi açıldığını, ayni zamanda ortaklann serbest satış suretile fazla para kazanmak istiyerek kooperatife karşı taahhüdlerini yapmadıklannı, ortada bir suiistimal olmadığını söyledi.. Halbuki müstahsil arasında donen şayialar tamamile başkadır. Ege kb'ylerinin kalkınması Izmir (Hususî) Vilâyet, beş yıllık köy kalkınma programmda biîhassa köy kültür işlerine azamî bir ehemmiyet vermek Te bütün vilâyet içinde ilk tahsilden seyyanen bütün vatandaşlan istifade et tirmek istemektedir. Izmir vilâyeti, mekteb ve muallim itibarile en zengin bir rilâyet olmakla beraber, bazı köylerin mekteb ve muallim ihriyacı devam etmektedir. Inşaat, beş seneye aynlmıştır. Bu müddet bitince, bütün vilâyette mektebsiz köy veya mual limsiz mekteb kalmıyacaktrr. Yekdiğeri ne çok yakın olan köyler icin fazla dershaneli tek mekteb inşası cihetine gidile cektir. Kültür dîrektörlüğü 935 senesinde in şaatı bitip henuz ders levazımı ve muallim temin edilemiyen bazı mektebleri de kazalardan sormak suretile tesbit etmek tedir. Ermeni Öz vatamndan kaçarak haricdeki düşmanlarla teşriki mesai eden bir adamm mahiyeti bu suretle tamamile meydana çıkmış oluyor. Refaha doğru gidildiği hakkımdaki kaErmeni yurddaşlarımıza vatanî vazielerini yapmağa karar verdikleri için naat, umumidir. Yalnız, kredi koopera eşekküre lüzum görmüyoruz. Çünkü, tiflerine borclu olan çiftçiler de böyle bir her Türk yurddaş vatanî vazifesini yap ecilden istifade etmek imkânmı bulur mağa borcludur. arsa bu genişlik, büsbütün artacakttr. muameleye istihkak kazanmışlardı. Mütecaviz, mütearnz davranıyorlardı, en soğukkanh adamlan zivanadan çıkaracak işte kadar densizlik ediyorlardı, dayağa keşkül açıyorlardı. Ondördüncü Louis bu ciheri madı. Vallahi şu tevili, şu tefsiri beğenhakka dim. Demek ki Onyedinci asırda hürmet kaygusu saltanat üstünmüş. Ve sonra ilâve etti: Keşki Vienot'lar, Saint Birce'ler Fransızlar yaşaması, gibi ancak davransalar. sevilmesile de telâkki değişikliği göstermeyip üç asır evvelki Hakkm gözönünde tuttu, elçilerinin Hatay iline komşu olan Suriye Arablannın türkçeden alıp halk şarkılarında kullandıklan bu ödünçsözler hatta Fransız işgalinden sonra da devam etmiştir. Meselâ birkaç yıl evvel Halebde halk arasında söylenen çarliston şarkısından bir (1) Mr. Vendryes, Le langage. Sahife beyit görelim: 333 ten itibaren. (2) Esasen arabcadan alınma ödünçsöz Bintalhilva bilbalkon zannolunan birçok kelimelerin asıllarmm Gamzitni tââla hon lürkçe olduğu bugün Güneş Dil teorisile meydana çıkarılmaktadır. Bu itibarla bu Gerson bara bitti gerson tefrikalarımızda ödünçsöz farzettiğimiz Vahit çarliston birçok kelimelerin aslen türkçe olduklan Bundan başka Suriye Arab halkı, ni muhakkaktır. Ve artık bunların arabca olusu tarihe karışmıştır. dalarda, küfürler ve ayak takımı tabirleBu sebebden buradaki ödünpsöz diye kayrinde ve bilhassa heyecanlı cümlelerde, dedilen dil unsurlarmı hakikî manada deya doğrudan doğruya veya arabca ke ğil tarihî manada almalıdır. (3) Aşağı tefrikalarda gelecek olan Halimelere müteradif olarak birçok türkçe tayda folklor kLsmında bu halk şarkılarınödünçsözler kullanmaktadırlar... Meselâ dan numuneler gosterilecektir. (4) Mr. Vendryes Le langage. Sahife 103 Hatay Türklerinin kavgalarda «sus! Ermeni Cismanî meclisi tarafından Taşnaklar aleyhine neşredilen beyan name münasebetile şehrimizin muhte lif semtlerindeki mütevelli heyetleri dün Cismanî meclisi reisi Bedros Horasancıyanı ziyaretle vatanî vazifesini ifa ederek Türkiye Ermenilerinin hissiya e) Halk dili: Her memlekette, kendi tabirlerile, mu ına tercüman olduğundan dolayı te ayyen vokabülerile ve mahallî şivesile ;ekkürlerini bildirmişler ve meclis rehususî bir ehemmiyet kazanan halk dili, sile azalarmı tebrik etmişlerdir. Hatay ilinde de şu iki munzam karakterErmeni gazeteleri de beyannameyi e daha enteresan bir mahiyet arzeder. hararetle alkışlamışlardır. «Jamanak» vatandaşlar hissiyatlarını Kooperatifle bankaya aid olan borclar izhar ettiler arasında bir ayrılrk esası yürütülmemesi, ooperatifçilikte en ileri dereceye varmış Ian mmtakamızda hiç şüphesiz çok bir tesir yaratacaktır. iyi «bihakkm» dövüldüğünü anladı ve... kız ve «Nor Lur» dan sonra dün akşamki «Aztarar> gazetesi de İstanbul Erme nilerinin bir tek adam gibi Cismanî mec lisinin infialine istirak ettiğini kayde derek komitacıların tehdidleri ve ya bancı tesirleri altında bulunmıyan Türkiye Ermenilerinin kendilerine düşen vazifeleri müdrik olduklarını yazarak haricdeki Ermenilerin de mazinin acı ecrübelerinden ders alarak komitacı arın meş'um tesirlerinden kurtulmıya mecbur olduklarını ilâve etmektedir. Haber aldığıma göre îktısad Vekâleti, alâkadar makamlar kanalından, koope erarifler vaziyetini esaslı bir surette tet kik ettirmektedir. Bir tahmine nazaran, bu tetkik, müsakbel satış kooperatifile alâkadar olmaka beraber, kooperatifleri sağlamlaştır mak, ortaklan lâyıkile faydalandırmak ayesine de matuftırr. Bugünkü vaziyette yalnız kredi koo peratifleri kanalından bu müesseselerin çiftçi ortaklarına yapılan ikrazat, 3,54 milyon liradır. Alâkadarlarm fikirlerine öre, bu rakarn 8 milyona çrkarılırsa ve lcooperatiflere aid talimatnamelerde ke alet, ortaklık şartlan ve imkânlan üzeinde bazı tadilât yapılırsa, çok iyi neticeler almacaktır. Yani kredi kooperatif eri ikrazatınm da bir misli arhnlmasi lâzımdır. Vaziyeti biraz daha telhis eder ek şu neticeye varabiliriz: Ziraat Bankası sermayesinin, ve bin gözünde büyüyor, ve bütün memleketi kaplıyan muazzam bir tuzak haline geliyordu. Kenara sinmiş avını bekliyen örümceklerin ağa her sinek düşüşünde hilekâr neşeyle kıs kıs gülüştüklerini a deta duyuyor. Bu hayal gözünde canlanıp, memleketin cendere ile sıkışmış gibi kıvrandığını hissediyordu. îşgalden sonra gördüğü bozgunu mühimsemiyordu. Bozkırda sergüzeşt arıyan serseri alaymın ne olsa sökülüp atılacağına kanidi. Fakat memleketi kıskıvrak kuşatan bu ağın çözülmesi, ona ötekinden nisbetsiz derecede güç görünüyordu. Yan pencereden, aşağıda muntazam takırtılarla işliyen makineye bakıyordu: Tahta kanad kalkıp iniyor, her sefer üstü bütün vatana yayılacak düşüncelerle dolu bir levhayı atıyordu. Hücumlar, tenkidler büyük bir oluktan akar gibi kara çizgilerle dolu kâğıdlar halini alıp üstüste yığıhyor, sırta yükleniyor, en hücra köşelerdeki izbelere sokulmak için her tarafa gidiyordu. Yukanda, masa etrafında muharrirler kalem ve kâğıd hışırtısı içinde ipekböcekleri gibi çalısarak yannın yeni hamlelerini hazırlıyordu. Vahşi, sokulgan, uyuşuk, vehimli veya müstehzı çahmından da Aydm Ziraî Kooperatifleri îttihadı tasfiye ediliyor îzmir (Hususî) Yirmi beş senelik bir tarihi bulunan Aydm Ziraî Satış Kooperatifleri İttihadı, yakında heyeti umumiyesini toplıyacak ve tasfiye edilecektir. Heyeti idare, yeni bankalar kanunile kooperatif vaziyetini telife im kân görememiştir. Kooperatifin mües sisi, halen İzmir meb'usu bulunan Ha lildir. Kooperatifteki memurlar, Vekâlete basvurarak hizmet müddetleri ve ihtısasları bakımından her hangi bir işte istihdamlannı istiyeceklerdir. bütün bu adamlar tek bir maksadın yü rümesi için bir masa etrafında toplanmasını, zamanında bir makine gibi susarak çalışmasım biliyordu. «Örümcek ağını dağıtacak yalnız bunlar!» diye düşündü. Bu, tabiat kadar sâmit ve kuvvetli makine onu gittikçe cezbediyordu. «Onun önünde vehimler, kuruntular nedir? Bir bardak suda fırtına yapan hisler nedir?» diye kendi kendine söylendi. Arkadaşlannı şaşırtan beklenmedik bir heyecanla: mümkündür. Bunu anlamıyanlar, mutlaka mahçub ve nadim olmıya mahkum biçarelerdir. M. TURHAN TAN Udî Nevres öldü Şark musikisinin eşsiz üstadlarmdan Udî Nevresin dün uzun müddettenberi tedavi edilmekte olduğu Cerrahpaşa hastanesinde vefat etmiş olduğunu teessürle haber aldık. Ailesine ve dostlarına taziyetlerimizi arzederiz. zamana aid bazı defterler bendeydi. Bunlan ele geçirmek için ne tehdid et mesi, ne hapse attırması kaldı. Onu ele vermisim, ne çıkar! Arkasında nice Kâmil efendiler var. Bir örümcek ağı gibi Cumhuriyetln içtimaî romanı: 9 8 Yazan: Hilmi Ziya onlar, yavaş yavaş bütün memlekete ya îşte yan münevver! Üç sene A r yeceği geliyordu. Bazan gülüyor, bazan yılıyor rupada kalınca bak memleketi nasıl gö gözleri yaşaracak kadar müteessir olu .... Gelemez, gelmemesi lâzrmdır! Orüyor. Öteden biri: yordu. Dokuzda matbaaya gitmeği dü na kalkıp ta: Seni yanına götürmeliyim, Vatansız efendim, vatansız diye şündüğü halde, bu yüzden ancak on bu ondan aynlmana razı değilim! demeğe çukta çıkabildi. Mürettibhanede, hatta de bir türlü cesaret edemiyorum. Ya batamamladı. Diğer biri ilâve etti: Hayır. Mükemmel bir hayalperest. arkadaşlan arasında uzun müddet bu in na: Ne lıakla istiyorsun? demiş olsa ne tıba altında kalarak, Bursadaki hayatı cevab verebilirdim. Baban için kendini Rüya içinde yaşıyor. karışık bir rüya gibi onu tazyika başladı. feda etme! Varsın mahkemelerde sürün6 Yemek yerken, zihni mektubla meşgul sün! demeğe dilim varır mıydı. Bugün Demir, ertesi gün masasında kahn bir dü. Nasıl olup ta hâlâ onu düşünüyo lerde öyle harab bir hale gelmiştim ki, zarf buldu: Bu sırada aklından geçmiyen rum? Arkadaşlannın hararetine, davanın ne yaptığrmı bilmeden sersemce Kâmil bir yerden, Bursa hapisanesinde mevkuf büyüklüğüne bakıyor, «dönmek budala Efendinin yazıhanesi önünde kendimi Niyazi Efendiden geliyor. Mektub de lık veya alçaklıktır!» diyordu. Rabıtasız teşhir ettim. Bu yüzden, beni Yunanhlara ğil, bu koca bir destandı. Ağzından zinhavadısler arasında onu en fazla şu sa haber vermesi için fırsat verdim. Ölü vecirle söz alınacak kadar sükutî olduğunu tırlar işgal etti: ya diri, herhalde yakında buradan çıkabildiği için, mektubun hacmine hayret et« Mekrubumu aldığmız zaman cağım. İki gün evvel Şevki üe Nuriye meden kendini alamadı. Hem de ne Ii san! Sanki karşı karşıya gelseler saatler kimbilir nereye sevkedilmiş olacağım. Sa Hanımın nikâhlan kıyıldı. Benim için, ce içini dökmeğe hazırmış gibi anlatıyor bırsızlıkla hakkımdaki karan bekliyorum. bunu haber vermek kadar acı bir vazife du. Bazı teferruata neden bu kadar gir Sonu bir uçurum veya sehpa ile netice olabilir mi? Artık söyliyecek şey bula diğini anlamadığı için tekrar tekrar o lense de kestirme bir akıbetin bu mahve mıyorum... Mutlaka dönün ve onu kurkuyor, içinde tanımadığı isimlere rasla dici intizardan daha hayırlı olacağına tarın! » Hürmetkârınız: Niyazi dıkça buna adeta yanlış gönderilmis di kaniim. Kâmil Efendi ile ortak olduğum Sabahtanberi, bu örümcek ağı hayali adcum miş gibi ihtiyatla konuşuyorlar. İhtimal son zamanda üstlerine çöken sıkıcı hava da bundan geliyordu. Hafız homurdanarak dolaşıyordu. Arif Ekrem her zaman yaptığı muhakkar şakalannı kesmeğe mecbur olmuştu. Kadri, Boğaza gitme bahanesile erkenden ayrılıyor; Aydın, evinin derdile uğraşhğı için sakit duruyordu. Arif, artık Sedad ve Azmi ile bitmez tükenmez messallıklanna başlıyamıyor. İhtimal meclisin üstündeki ağır hava, ve Gürültülü bir yer isterim! Ölecek hepsinin içine sinen karşılıkh şüphe ve engibi çalışhk, son haddine kadar da neşe dişenin zehiri buna mâni oluyordu. lenmeliyiz! diye bagırdı. Kadri, alaycı Gazetelere verilen cevab bahsi açıl tonla «ağamm canı eğlenmek istiyor!» dığı zaman, şakaya getirip: Safsın yadiye güldü. Azmi, eski bir viveur vukuhu!.. Bu kadar da hayal olur mu? file bir an düşünüp «bara git!» dedi. Diye ihtar ettiler. Öyle heyecandaydı Demir heyecanından, tavnndaki manayı ki, bunlara dikkat edemedi. Tam bu sıfarketmiyerek: «Mükemmel! Bu akşam rada telefondan çağırıldı. Farkedilecek hepinizi davet ediyorum.» Az sonra, gece için sözleşip idareha kadar telâşh ve mahcub konuşuyordu. neye geçtiler. Arif kulağına: Dündenberi Arif Ekrem, ötekileri zi Fariha mı? Ve tasdik edince tekyaret ediyor; D e m i % gazetede ve dışa rar sordu: Nerede buluşacaksınız? ndaki taskmlığı için tedbir almağa çalıAzmi, hasud bir tecessüsle dinüyordu. şıyordu. Denebilir ki bazı izlere rağmen Demir, sırf bunu farkettiği için Demirden başka hepsi korku içindeydi. vermeden zevk duydu: Sanki her kelimeyle bir ipucu verecek tafsilât (.Arkası var)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear