26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 İkinclkânun 1937 CUMHURtYET Antakya TARIHI fngilterede çıkan yeni bir dedikodu Hataym Etnik vaziyeti Mısırh Ibrahim Paşa Hatay iline geldiği vakit bu Türk aşiretinin Suriyeli ve Mısırh askerlerle teşriki mesai etmediğini mahallinde yaptığımız tetkiklerden öğre niyoruz. Fakat bilhassa İbrahim Paşa gailesini atlattıktan sonra Osmanlı hüku rnetinin dahilî siyasetinde şiddetli bir merkeziyetçilik rejimi takib etmesi üze rine Reyhanlı aşiretleri de sıkı bir tazyik altına alınmıştı. Bu oymaklar merkezle epeyce mücadele ettikten sonra 19 uncu asnn ortalarına doğru gezgincilik haya tına nihayet vermişlerdir. Bu aşiretin muhtelif kolları Amuk ovasma ve H a tayın muhtelif semtlerine iskân edilmiş lerdir. Hatayın etnik vaziyetini daha iyi te barüz ettirebilmek için Avrupada son zamanlarda inkişaf eden toponomiden de istifade edeceğiz. Çünkü birçok müellifler bilhassa Albert Dauzat, toponominin, etnik araştırmalarda büyük bir rol oynadığını ısrarla ileri sürmüşlerdir. Fakat biz burada, evvelemirde Hatayın bugünkü dil vaziyetini mütalea etmeliyiz. Çünkü dil vaziyeti Arablara komşu olan bu mıntakada hususî mahiyette bir ehemmiyet arzetmektedir. Fazla olarak dil vaziyetinin şimdiden etüd edilmesi bunu müteakıb üzerinde çalışacağımız Hatayın toponomi araştırmalarında bize çok yardım etmiş olacaktır. Kent Dükünün karısına Yazan : Hataylı Ahmed Faik Türkmen ihanet etmiş olduğu Maltepe Askerî Lisesi Felsefe muallimi ortaya atıldı 29 Ihtilâlciler dün muhtelif cephelerde ilerlediler Ademi müdahale komitesi İspanya hududlarınm ne şekilde kontrol altına alınabileceğini tesbit etti kaçak olarak gönüllü gitmemesi için bu hududlara yabancı müşahidler konacakrır. I • Molozlar şimdi kalkar arhk! efine yüzünden birçok acıklı hâdiseler, birçok gülünc vakıalar tekevvün etmiştir. Buna mukabil arasıra ayni sebeble hayırlı işlerin vücud bulduğu da görülmüştür. Gerçi define aramak hırsının neticeleri ekseriyetle hazindir. Bu uğurda malını, mülkünü ve hatta şerefini, haysiyetini feda edenler vardır. Öyle iken her devirde bin bir define hikâyesi duyulur ve binbir define kurbanı görülür, Türkler bu uğursuz ihtirası tezyif ve halkı irşad için oyunlar arasına «Define arayıcı» lığı da koymuşlardı. Çok ince bir nükte taşıyan oyun şöyle idi: Düğünlerde, şenliklerde define arayıcı rolünü yapacak adam yırtıkpırtık bir hırkaya bürünmüş, başına perişan ve kirli bir sarık sannmış olduğu halde ortaya çıkar, «Nerede bir define varsa keşfederim?» teranesile dükkân dükkân dolaşır ve en kıymetli bir mülkün önünde durarak:«Buranın temelinde define var, kazacağım» diye tuttururdu. Oyuncunun yanıbaşında eli kürekli, kazmalı bir düzine de ırgad bulunduğundan ve herifler hemen kazmaya el athklanndan sahne epeyce gülünc olurdu. Oyundan maksad, defina aramanın bir ev yıkmak olduğunu göstermekti. Antakya şairlerinin Hatayda vücude getirdikleri edebî muhit daima Istanbul ve Anadolu Türk edebiyatının farksız bîr parçası olmuştur Hatayda dil vaziyeti Türk dilinin hâkim olduğu bu mıntakada dil vaziyetini muhtelif bakımdan mütalea eden bu kısmı hazırlamakta ol duğumuz (Antakya Tarihi) nden hulâsa etmek suretile yazı silsilemize geçiriyo ruz: a) Edebî dil: Bir cemiyetin dil mü essesesinde edebî dilin ne büyük roller oynadığı ötedenberi birçok müellifler ve mütefekkirler tarafından ehemmiyetle nazarı dikkate alınmıştır. Meselâ F. Baldensperger, La litterature'ünde bu noktaya temas ediyor. (1) Ferdinand Brunot da Fransız dil ta rihinde diyalektlerden bahsederken müşterek edebî dilin muhtelif diyalekt fark lannı birleştirmek ve şive hususiyetlerini kaldırmak yolunda mühim rol oynadıklarını işaret ediyor. (2) Filhakika geniş bir sahaya yayılmış ve böylece sinesinde birbirinden azçok farklı muhtelif şiveler husule gelmiş olan bir dili tevhid etmek ve zenginleştirmek te müşterek edebî dil büyük bir rol oynar. Etüdümüzün dördüncü fashnda gör düğümüz veçhile Antakya şairlerinin Hatayda vücude getirdikleri edebî mu hit, daima Istanbul ve Anadolu Türk edebiyatının farksız bir parçası ve bir istitalesi olmuştur. Ve merkezle bu uzakça mıntaka arasında bir müşterek edebî dil bulunmuştur. Yapılan bütün araştırma larda Hatay münevverleri tarafından Türk edebî dilinden başka bir edebî dilin kullanıldığı görülmemiştir. Aşağı kı sımlarda 1918 den sonra Hatay münevverlerini ve edebî muhitini tetkik edece ğimiz veçhile, Fransız işgali altındaki devirde de Hatayda Türk edebî dil mevkiini kaybetmemiştir. Hatta diyebi liriz ki daha fazla inkişaf etmiştir. Garb rürkçesinin bu müşterek edebî dili Ha taylılann yalnız yazılarına değil şivele rindeki hususiyetlere de tesir eylemiştir. Hatay münevverleri bu müşterek edebi dili yalnız yazmakla kalmıyarak konuş mağa da heves etmişler ve çabalamışlardır. Anadolunun her büyük kasabasın da, merkezden gelme memurlarla konu şarak, ve müşterek edebiyatın tesiri al tında kalarak, mahallî şive hususiyetlerini düzeltmeğe çalışan küçük bir zümre bittabi Antakyada da tesekkül etmişti. Fakat şurası şayanı dikkattir ki bu zümre Antakyada Anadolunun birçok şe hirlerininkinden daha kalabalık ve daha mütebarizdir. Antakya halkınm okur yazar olmıyanlan bile bu münevverlerin tesiri altında kalarak şive hususiyetlerini (3) düzelt meğe çabalamışlardır. Hulâsa Antakyada müşterek edebî dilin halk üzerine müfrit bir tesir icra ettiğini ve Hatayda mahallî şive hususiyetlerine fazla bir taassubla bağlı olmamak haleti ruhiyesinin mevcud olduğunu görüyoruz. b) Ismi haslar: Anadolunun her tarafında olduğu gibi Hatayda da dinî hisler ve tarihî amiller yüzünden ismi haslann büyük bir kısmı arabca veya Arab laştırılmış türkçe kelimelerden ibarettir. Bununla beraber çoğu köylüler arasında olmak üzere türkçe ismi haslar da büyük bir yekun teşkil eder. Hatta bu yekunun Anadolunun bazı mıntakalarından daha kabank olduğu ehemmiyetle görülür. Hatay ismi haslarındaki türkçe kelime lerden bazıları en eski devirlerden kal mış yadigârlardır. MeseJâ erkeklere kmnrlan •(Hayta) adında olduğu gibi. Bundan baska Hatayda erkekler için Durmuş, Dursun, Yiğit, kadınlar için Emiş, Paplı, Durdu, ül, Gülsün, Gülbeyaz adlanna da çokça tesadüf olunur. Fakat türkçe ismi haslardan birçok kelimelerin vaktile a rabcaya maledilmiş olduğu muhakkak * îki hapisane firarisi ele geçti tır. Meselâ Osmanlı devrinin son zamanKapıdağ şibih ceziresinin bir mil a lardan köylerdeki Durdu isimlerinin çıklarmda bir kayıkla gitmekte olan iki nüfus kayidlerine Tutu veya Turuiinaz ahıs muhafaza memurlarmm nazarı şeklinde kaydedildiği görülür. Nüfus kâ dikketlerini celbederek hüviyetleri tetğıdlarında Tutu yazılan bu Türk kadm kik edlimiş ve Üsküdar hapisanesinden larına köylerde ve kasabalarda Durdu Eirar eden iki şahıs olduklan anlaşıla veya daha muhtasar olarak «Dudu» de rak tevkif ve jandarmaya teslim edil nilirdi. Çünkü acemceye ve Acem ede mişlerdir. biyatına hiç alâkalan olmıyan Hatay köylülerinin çocuklanna bile bile Tutii Musevi cemaatleri arasında ihtilâf naz ismini koymuş olmalanna ihtimal veBundan bir iki gün evvel bir cenaze rilemez. Işte son zamanlarda tesbit edi lebilen bu gibi hâdiseler bize gösteriyor meselesi yüzünden Musevi Eskinazi ceki: Vaktile de buna benzer hâdiseler vu maatile Musevi Sefaradin cemaati ara ku bulmuş ve birçok türkçe ismi haslar sında çıkan bir ihtilâf neticesinde, her ki cemaate mensub birçok münevver Arablaştınlmıştır. er Belediyeye ve Vilâyete müracaat e(1) F. Baldensperger, La littdrature saderek Musevi cenazelerinin de Belediye hife 188. (2) F. Brunot, Histoire d€ la Langue tedfin ve teçhiz teşkilâtı tarafından kaldırılmasını ve bunun için de henüz yeni Française. Blrinci cüd, sahife 359. kurulmakta olan bu teşkilâta dinî me(3) Hatay halkının şive hususiyetlerl ve halk dllinln umumi karakterlerl (c) pa rasim yapacak kâfi miktarda haham da alınmasmı ricaya karar vermişlerdir. ragrafında etüd edilecektir. Bundan beş on gün evvel Londra gazetelerine atfen [Baştarafı 1 inci sahifede] Kent Dükünün Lon vardır. Esirler arasında da on beş yaşındranm meşhur bir da bir cocuk bulunduğu görülmüştür. Phrenologist'ine beİhtilâlciler ileri hareketlerine raberinde Londra sosyetesinin güzel devam ediyorlar lerinden Mrs. WilMadrid cephesi 20 (A.A.) Requliam Allen olduğu ete radyo istasyonu, Los Anjeles tepesihalde giderek başınin hükumet milisleri tarafından zapte • nı okuttuğunu yaz Mrs. Allen dilmiş olduğuna dair olan haberleri tekmıştık. Dün şehrimize gelen Sunday zib etmektedir. Express gazetesi bu hâdisenin İngiltere Teneriffe'den bildirildiğine göre asi ve bilhassa Londrada büyük bir skandal lerin Malaga eyaletindeki ileri hareket • halini aldığını yazmaktadır. Şunun bu leri devam etmektedir. nun tarafından bizzat gönderilen yüzlerAsilerin donanma ve tayyareleri, Barce mektubda Mrs. Allen ile aralarında celona civarını bombardıman etmiştir. gizli bir muaşaka başlamış olmasından Madridin garbinde asiler, Escurial yomütevellid teessürler ifade olunmaktadır. lu üzerinde kâin Sertice tepesini almışlarMektublar Dük tarafından alındığı dır. zaman bunlarm meczublar tarafından Düşmanın Üniversite mahallesi mıntayazılmış olması ihtimaline mebni hiçbir kasındaki bütün taarruzlan püskürtül teessür uyandırmamıştı. Halbuki ondan müştür. Milisler, ağır zayiata uğramışlarsonra da musırrane bir şekilde devam e dır. den dedikodu Dük ile olan münasebatıntspanyol ordusunda harbeden dan dolayı Mr. Allen'in zevcesi aleyhine ecnebiler talâk davası ikame etmiş olduğunu bile Valencia 20 (A.A.) Hükumet, çerçevesi içine almış bulunuyor. Cumhuriyetçilerin saflarında harbeden Bu dedikodular Sunday Express'e ecnebilerin İspanyol tabiiyetine kabul egöre külliyen asıl ve esastan âridir. Dük dilmesi meselesinin kabinenin dün akşamile Mrs. Allen çocukluktanberi arkadaş ki toplantısında mevzuu bahsedilmediğitırlar. Hatta Mr. ve Mrs. Allen üç seneni, fakat bundan bu meselenin tekrar denberi İrlandada ikamet etmekte ve tetkik edilmiyeceği manasının çıkarılma Londraya nadiren inmektedirler. Son sı lâzım gelmiyeceğini beyan etmiştir. hâdise şu suretle cereyan etmiştir: Kabine, «Orduda mekteb» sisteminin Mrs. Allen Londrada bulunduğundan tatbikını kabul etmiştir. Okumak ve yazbilistifade başını okutmak istemiş ve bun mak bilmiyen askerlere milisler muallhndan evvel de randevuya epey vakit ol lik edeceklerdir. duğunu hesab ederek eski dostu olan Almanların vereceği cevab Kent Dük ve Düşesini ziyaret maksadile Berlin 20 (A.A.) Siyasî mahfil Belgrave meydanında Dükün ikamet ler, Almanyanın İngiltereye vereceği cegâhına uğramıştır. Doktorlarm tavsiyesi üzerine öğleden sonra saat üç ile beş a vabın müsbet mahiyette olduğunu söylerasında tam bir istirahat ve sükun içinde mekte, fakat bu cevabın ne zaman verilekalması icab eden Kent Düşesini esasen ceğini tayin edememektedirler. Bu mahfillere göre Almanya gönüllü yalnız bırakmak mecburiyetinde olan sevkinin menedilmesini prensip itibarile Dük te Mrs. Allen'i başını ökutacağı müesseseye kadar otomobille götürmek kabul edecek ve belki de bu memnuiyetin biran evvel tatbikını istiyecektir. Ancak gibi nazik bir teklifte bulunmuştur. evvelemirde Fransa ve Sovyetler Birliği Phrenologist'in müessesesine geldikleri de dahil olmak üzere bütün devletlerin VafcİT anî bir kararla Dük te başını okuthattı hareketlerini izah etmeleri lâzımdır. muştur. Vak'a hakkındaki çirkin isnad Yanresmî mahfiller ise, Almanya ile ardan gerek Dük ve Düşes, gerekse M. Italyanın Ispanyada bir komünist hüku ve Madam Allen son derece müteessir metinin teessüsüne muvafakat etmiyecek dirler. Her iki aile de zevcelerine son erini söylemekte ve Valencia ile Bilbao derece merbut ve muhabbetli bulunmak lükumetlerinin her halde «kızıl» olduklaadırlar. rını ileri sürmektedirler. Malaga öniinde kanlı muharebeler Cebelüttarık 20 (A.A.) Röyter Ajansı bildiriyor: Hükumet kuvvetleri dün Malaga'dan kuvvetli bir mukabil taarruz hareketine girişmişlerdir. Bu hareketin neticesi he nüz malum değildir. Fakat muharebenin çok çetin olduğu ve Elcezire ve San Rok hastanelerinin yaralı ile dolduğu söylenmektedir. Son 24 saat zarfında her iki tarafm biner kişi Ölü verdiği haber verilmektedir. Mukabil taarruz, asilerin, Marbella ile Malaga yolu üzerinde kâin Fuenciro la'ya yaklaştıklan bir sırada vuku bulmuştur. İki hükumet tayyaresi, asi kuvvetlere yardım eden iki müsellâh gemiyi uzaklaşmaya mecbur etmiştir. tspanya ve Burgot hükumetlerinin cevabt menfi Londra 20 (A.A.) Ispanyaya giriş noktalarının kontrolu hakkındaki yeni plânın bu memlekete harb malzemesi ve gönüllü sevkini de menetmekte olduğu bildirilmektedir. Bu plân, Burgos ve Valencia hükumetleri tarafından kabul edilmese bile tatbik edilecektir. Bu tak dirde ispanya ve ispanyol kara suları haricinde işliyecek bir kontrol teşkilâtı yapılacaktır. Bununla beraber define yüzünden, dediğimiz hayırlı işler de yapılmıştır. Tarihin bu babda pek seyrek olarak gösterdiği örnekler arasında Tolonoğlu Ahmedin Mısırda bulduğu defineler vardır. Fir'avunlar diyannda bir Türk saltanab kuran Ahmed, üç muhtelif yerde üç büyük define bularak onlarla bir çok hayır müesseseleri kurmuştu. Bu definelerden birinin bir milyon dinar (yarım milyon Valencia ve Burgos hükumetlerinin, İngiliz altını) kıymetinde olduğu tarihlerdün verdikleri cevabda ademi müdahale de yazıhdır. komitesinin teklifini tamamile reddetmi *** yerek bir takım şartlar ileri sürmüş ol Okuyuculanmızdan biri dört yıl önce dukları malumdur. yanan Istanbul Adliye konağının teme Fransız Fastnın müdafaası Bordeaux 20 (A.A.) Bahriye encümeni reis muavini M. Gounin, Fas sahillerinin bilhassa Rabat'm şimal kısımlannın müdafaası için alınması lâzım gelen tedbirleri tetkik etmek üzere Fasa hareket etmiştir. Elektrik Şirketi tesisa* tının tetkiki IRattarafı 1 tnci sahifede] ere girişecektir. Tahkikat komisyonu, bu tahkikatın devamı esnasında Elektrik şirketinin bir gümrük kaçakçılığı yaptığmı da görmüştü. Komisyon, bu kaçakçılık hakkında müdellel raporu ayrıca Vekâete vermiş, Nafıa Vekâleti de tahkikat raporlarını alâkadar ihtısas mahkemesine tevdi etmiştir. Bundan başka Elektrik şirketi tesisatının da mukaveleler ve şartnameler hü kümlerine uygun olmadığı görülmüştür. Şirket tarafından da kabul ve itiraf ounan bu fennî noksanlan etrafhca tetkik ve şebekenin fennî kabiliyetile durumunun İstanbulun ihtiyacına ve mukavele nin hükümlerine uygun olup olmadığını tesbit etmek için mütehassıs mühendislerden mürekkeb bir heyet seçilmiş ve bu heyet dün Ankaradan Istanbula gelerek derhal tetkikata başlamıştır. Heyetin bu ahkikattan alacağı neticeleri yakında bir rapor halinde hazırlıyarak Nafıa Vekâetine takdim edeceği ve bundan sonra icab eden idarî tedbirlerin alınacağı anasılmaktadır. doktrin, mücerred birer fikir gözile ba kıyordu. Fakat hem ferd hem cemiyet hakikî olmadığına göre, hakikatin nerede olduğunu da tayin edemiyordu. Bu yüzden lüzumsuz münakaşalar oluyor, bir kelime için yüzlerce cümle söyliyenler, öfkelenip sahneden çekilenler görülü yordu. Üstad, bu münakaşalarda gittikçe kabuğuna çekilip söz söyliyemez hale gelen Demiri harekete getirmeğe çahştı. O, cevab vermeğe mecbur olduğu zaman şöyle bir mukayese yaptı: Ferd ve cemiyet mikyas (echelle) meselesidir. NetOtoriun gözlüğü ile âleme bakan kendi mikyasımızda arz ve güneş gibi bir takım ferdler görür. Fakat Einstein'm gözlüğü ile bakınca bu ferdlerden her biri bize ayn ayrı birer âlem, namütenahi ferdlerin birer cemiyeti gibi görünecektir. Insana da ayrı gözlüklerle bakmak kabil! Mikyasımızı değiştirince şimdi cemiyet dediğimiz bize ferd ola rak görünebilecek. Nitekim ferd dediğimiz şeyin içinde öyle âlemler var ki, o zaman bize cemiyet gibi görünür. Ilim bu mikyaslara ayrı isimler verecek yerde, onları mümkün olduğu kadar derinleştiriyor, birbirinin içinde eritiyor. Zanne Ademi müdahale nasıl tatbik edilecek? Londra 20 (A.A.) Ademi müdahale komitesinin askerî mütehassıslan, kontrol plânının tatbikına aid projeyi bitirmişlerdir. Morning Post gazetesinin bildirdiğine göre, Ispanyaya gidecek olan gemiler, daha evvel bir bitaraf limanda duracak ve orada ademi müdahale komitesinin mümessilleri tarafından araştınlacaktır. Komite mümessilleri bunun üzerine vapur kaptanma gemide gönüllü veyahud her hangi memnu malzeme bulunmadığına dair bir vesika vereceklerdir. Bu vesika, ilâhare, muhtelif îspanyol limanları önünde bulunacak beynelmilel bahriye karakollarına gösterilecektir. Hükumetçi limanları, Almanlar ve Italyanlann nezareti altında bulunacak, âsi limanlan ise Sovyetler ile Fransızlann nezareti altında olacaktır. İngiltereye gelince, bu hükumet, hakem vazifesi görecekrir. İspanya Fransa ve ispanya Portekiz hududlan da kapatılacak ve manlarda bir kanaat çıktı: Her «eyi cemiyetle izah etmek istiyorlar. Buna ben adeta sociomanie diyeceğim. Neredeyse dinlerin yerini tutmak iddiasında! Bu fikirdekilere sorarsanız ahlâkımız, dini miz, ilmimiz, ne bileyim belki de şuurumuz cemiyetten gelmiştir. Fakat bence bu fikir yanlış! Cemiyet dediğin gözle görünür bir şey, bir nevi cevher mi? Onu nerede görüyoruz? içtimaî vicdan pek havada birşey değil mi? Ferdlerin vic danından ayrı bir içtimaî vicdan nerede görülmüş? Bence hakikat şu ki, cemiyet bir neticedir. Esas yalnız ferddir. Ferdden başka hakikî temel yok. Ferd dediğin ne? Görüyorsun! Canlı bir mevcud. Hazreti Âdem zamanında da vardı, şimdi de var. Yarın da olacak. Kav ga kıyamet onun etrafında dönüyor. Işte dava bu! Bilmem, siz ne dersiniz? Bu hararetli mevzua hep bir ağızdan cevab vermek istiyormuş gibi davranı yor, fakat hiç birinin sözleri anlaşılmı yordu. Hulâsa şu ki, içlerinde üstad gibi ferdci olanlar vardı. Yahud büsbütün zıd düşünüp cemiyete dayananlar vardı. Bazısı ferdle cemiyeti uzlaşhrmağa çalışı yordu. Romancı bermutad, ne ferdi ne cemiyeti kabul ediyor, ikisine de birer linde bir define bulunduğunu gazetemize yazdı ve bu haber, yanık konağın kısa bir hal tercümesile beraber Cumhuriyet'in dünkü nüshasmda yer aldı. Okuyucumuzun bu haberini gazete üslubile sütunlarımıza geçiren muharrir arkadaşm ifadelerine bakılırsa yanık Adliye dairesinin temelindeki altınlar, Tolonoğlu Ahmedin Mısırda bulduğu defineler kadar göz kamaştırıcı değildir. Fakat ne olursa ol sun, altmdır. Esasen büyük binalann temellerine yapıldıklan devrin bütün kıymetli sikkelerinden nümuneler koymak det olduğundan Adliye dairesinin temelinde de zeri mahbub, Mısır zincirlisi, Yaldızlı, Fındık, tuğralı, Istanbul yenisi, düka, Macar, Nisfiye, Rub'iye, Mahmudiye, onluk, yirmilik, ellilik, yüzlük, ikibuçukluk, beşyüzlük gibi altınlardan hiç olmazsa bir avuc vardır. Şu halde yangın molozlannı bırakıp ve taahhüdünü yerine getirmeyip kırklara karışan müteahhid, şu haber üzerine meydana çıkaak ve molozları kaldıracak demektir. Işte define masallarından çıkan müspet neticelerden biri daha!... H: Izmitte M. Münire: Nasılsa kaybolan birinci mektubunuzda1 soruyu tekrar ederseniz cevabmı sun mağa çalısırım. Kusurumu dalgınhğıma bağıslajnnız. M. T. T. M. TURHAN TAN Lenin'in ölümünün yıldönümü Lenin'in ölümünün yıldönümü münaebetile Sovyet Rusya konsoloshanesi >ugün ve yarın kapalı olacak ve kon ioloshane bayrağı matem alâmeti ola•ak yarıya indirilecektir. derim ki insanı her iki mikyasta birden gören yalnız romancıdır. Romancı, kahramanlarmı sahneye çıkanrken biz onlan, bir manzaralarile yalnız büyük bir içtimaî aksiyonun unsurları gibi alıyo ruz. Fakat başka bir manzaralarile on ları, sanki hurdebinle büyültülmüş mikroskopik birer âlem gibi görüyoruz. Büyük bir mikyas içinde birdenbire eriyip giden muhayyile oyunlan, kuruntular, vehimler, namütenahi tedailer o zaman birdenbire bir mikroskop lâmı üstünde büyültülerek gözümüzde dev ayaklarile yürüyen hayvanlar haline gelmiş bak terilere benziyor. Hakikat ne ondadır, ne ötekinde! Her ikisinde ve belki daha göremediğimiz birçok mikyaslardadır. Feriha Fikret memnuniyetle onu dinliyordu: Her zamanki düşüncelerine benzetemediği için «acaba fantezi mi?» diye düsündü. Mikyaslar meselesi çoğunu tatmin etmemiş görünüyordu. Zaten bir kısmı son sözlerine dikkat edemiye cek kadar hususî muhaverelere dalmıştı. Vakit hayli ilerlediği için, az sonra dağıldılar. Sona kalanlar hızlannı ala madan hâlâ bu bahis üzerinde konuşu yorlardı. Genc şair ıstihfafla gülümsü • yordu: (Arkast var) Cumhuriyetin içtimaî romanı: 97 Yazan: Hilmi Ziya İhtiyar siyasinin gencleri imtihana çekmek ister gibi kurnazca ortaya attığı bu mesele biraz önce hatib kesilmiş olan bütün bu cemaati birdenbire şaşırttı. Genc kadmın yanında hiçbirisi açıkça kanaatini söylemeğe cesaret edemiyordu. Feriha Fikret masa başından aynlıp sandalyelerin küme yaptığı yere kadar geldi. yesini yapacak değilim. Yalnız üstadı şu noktada tamamile haksız buluyorum: Harbden sonra gittikçe barizleşen zevk değişmesine şahid olduğumuz muhak kak! Belki de bu değişme bir inhitat veya değersizlik gibi tefsir edilebilir. Fakat şurasını unutmamalı ki o bir tesadüf ve hevesin eseri değildir. Güzel veya çirkin, o herhalde olacaktı. Çünkü onu olmağa mecbur eden sebebler vardı, ve bu se bebler gittikçe artıyor. îşte mesele bu rada! Açık söyliyeyim: Ben de Demir Beyle beraber düşünüyorum. Güzellik telâkkisinde hudud, kıt'a, hatta cins farklarının kalkmasına doğru gidiliyor. Bugünkü insan tipine artık zenciden, san ırktan, Hindliden birşey katılıyor. Bu günün kadını hayatın her köşesine gir meğe mecbur oldukça biraz da erkekleşiyor. Bu meselede bitaraf olamıyaca ğımdan, söze karışmam doğru değildi. Fakat sükutunuza bakılırsa hiçbiriniz yükü üzerinize almak istemiyorsunuz. Üs tad, bu endişeye kapılmadıklan için çok iyi yaptılar. Bununla beraber mütalealanna iştirak edemiyeceğim. Mademki bu zahmete girmekten çekiniyonunuz; o halde müsaadenizle gene ben söyliyeceğim. Bir müellifin kendi eserini methetmesi belki mazur görülebılir. Fakat bir kadınm kendi güzelliğinden bahsetmesi kadar Mevzu bütün meclisi ve bilhassa gencsıkıcı birşey yoktur zannederim. Bunun için önceden söyliyeyim ki ne kendimin, leri çok alâkalandırdığı için hepsi onun ne de kendime benzer insanlann methi etrafında toplamp merakla dinliyorlardı. Genc kadın cinsiyetile tamamen alâkasız bir münevver gibi konuşuyor; fakat söylerken heyecandan kızaran yüzü, ihtırasla kabaran burun kanadlan onu cinsine her an daha fazla yaklaştıran bir dişi kaplan haline getiriyordu. Kendimden bahsetmiyorum, ben bir ingiliz sufrajeti değilim! derken vahşi bir atmaca gibi şikârını gözlediği hissediliyordu. Bu mevzu gencleri bir taraftan neşelendirirken, bir taraftan da fevkalâde canlanm sıkmıştı. Feriha Fikretin açık tan açığa Demirle birlik olduğunu ilân etmesi onlann taarruzlarını imkânsız bir hale getiriyordu. Etrafında söyliyecek leri herşeyin onu kırması ihtimalini düşünerek susuyorlar, ve içlerinden «bu türedi münevver», «bu pısmk çocuk» için onun gösterdiği mubalâğalı, lüzumsuz alâkaya öfkelenerek hmçlannı alacflk bir vesile anyorlardı. Bir aslan sirkine düş müş kurd yavrusuna bakar gibî diş lerini gıcırdatarak ona bakıyorlardı. Üstad, münakaşayı canlandırmak için yeni bir mevzu attı: Bırakınız bunları! Bütün sözleri hararetlendiren ortada bir dava var: ferd mi esastır, cemiyet mi? Son za
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear