25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 Eylul 1936 Kantocu çocuklar İki ev arasındaki arsaya kurulan, salaş iyatroyu, caddeden ayıran tahtaperdenin ününde, mızıkacılar alçak, hasır iskemle[ere oturmuşlar, fokstrotla çiftetelli arası Dİr parça çalıyorlardı. Caddeden gelen geçen insanlar, biran durarak dinliyorlar, tahtaperdeye yapıştırılan renkli kâğıd ilânları okuyarak, yollarına gidiyorlardı. Üç yol ağzmdaki elektrik lâmbasımn altında, çocuklar koşuşuyor, şarkı söylüyor, sıçrıyor, oynuyorlardı. Elektrik lâmbasımn direğine dayalı, büyük kartelânın üzeride, kadın, erkek resimleri, el yazısı renkli harflerle isimler yazılıydı. . Direğin yanmda, yırtık üstlü yamrı yumru başh, salak bir erkek çocuk duruyor, parmağile ilândaki büyük kırmızı harfleri göstererek yayık bir sesle haykırıyordu: Nermin, Şermin kardeşler, bu gece oynıyacaklar, nah işte, buradaki tiyat roda, duyduk, duymadık demeyin!... Bağırırken çocuklar susuyorlar, onun yanına yaklaşarak, itip kakıyorlar, alay edip gülüyorlardı. Salak çocuk aldırmıyarak bağınyor du: Nermin, Şermin kardeşler, bu gece oynıyacaklar hey!... ¥ * * Çanakkaleye gîden heyet geldi Mehmedcik abidesine büyük merashnle çelenk kondu Sa Majeste yaklaşırken ça, seyircileı sabırsızlanıyor, delikanlılar ıslık çalarak, bağmyorlardı: Nermin, Şermine sıra gelsin!.. Haydi be, sabrımız tükendi... Mızıka canlı, taze bir ahenkle bir Lâz havası çalmağa başlamıştı. Kırmızı astar perde, her defasından daha nazlı, daha ağır açıhyordu. Herkes susmuş; bir çıt bile duyulmu yor, gözler boş sahnenin, yan panolarında bekleşiyorlardı. Bu bekleyiş uzun sürmedi. Yan panolardan yemenili, küçiicük birer ayak ucu görünmüştü. Yemenili ayaklar, ortaya çıkmak için tereddüd eder gibi, olduğu yerde oynuyorlardı. Bacaklannda Lâz şalvan, omuzlannda islemeli Lâz çepkenleri giymiş, iki taze kız ok gibi ortaya fırlamışlar, ince, yanık seslerile bir Lâz türküsü söylemeğe, Lâz oyunu oynamağa baslamışlardı. Kar yağar, patır pattr Bizim göbek davıına, Uşaklar kurban olsun Çorabtmın bağına... Tis. tis. tis. tis... Lâz uşakları gibi oynuyorlar, ayakları birbirini utandırmıyordu. Sıçradılar, hopladılar, oyun sonuna gelirken, yeni bir şarkı okumağa koyuldular. Babamız yoktur, Anamız hasta, Ev bakarız, Oyunumvzla... Tis, tis, tis. tis... Bu, çok taze kızlar, oynadıkları oyunda büyükleri taklid ederek, halkı coşturuyorlardı. Fakat, oyun bittikten sonra, yüzlerinde boyalan yıkayıp, tiyatro kapısmda kendilerini bekliyen analanna kosuşlarından, söyledikleri basmak?!b kantonun, «babamız yoktur, anamız 1 asta, ev bakarız, oyunumuzla» parçciinm taklid olmadığı anlaşılıvordu... Heyetimiz bu akşam Çanakkaleye gidiyor IBastarafı 1 tnct safıifede\ bahçe önünde demirliyecektir. General Fahrettinin riyasetindeki heyet, gece saat 9 da Dolmabahçe önündeki torpito ile hareket edecektir. Bu heyete deniz kaymakamı Lutfi de dahildir. Büyük misafirimin karşılanması ve şereflerine tertib edilecek deniz yarışları nin programım hazırlamak üzere Dahiliye Vekili Şükrü Kayanın riyasetinde alâkadar daire murahhaslarından mürekkeb komisyon dün de toplanarak hazırlıklara devam etmiştir. Şehrimizdeki İngiliz kolonisinin • sevinci Oğrendiğimize göre, Londradan Yugoslavyaya ve oradan Yunanistana kadar Sa Majesteye refakat eden Harbiye Nazırı M. Duf Cooper Atinadan Londraya dönmüştür. Yunanistandan Nahlin yatına Kralın bazı hususî dostlan bin miştir. Bunlann arasında mühim bazı zevatın da bulunduğu haber verilmektedir. Muhterem misafirimizin şehrimizi ziyaretleri münasebetile Skotland Yard polis teşkilâtına mensub bazı yüksek memurların İstanbula geleceği de bir kısım ecnebi matbuatında yazılmışsa da şehrimizdeki salâhiyettar İngiliz mehafilinde bu haberin bir fanteziden ibaret olduğu ve Türkiye Cumhuriyeti polisine karşı büyük bir emniyet beslemekte olan İngilterenin böyle bir tedbir almaya bile ihtiyac hissetmediği ehemmiyetle kaydedilmektedir. Kralın rakib olduğu yat bir köprüye çarptı Londra 31 ( A . A . ) Royter ajan sının Atina muhabirinden: Kral Sekizinci Edvardın râkib bulunduğu Nahlin yatı, Şalki boğazından geçerken bir köprüye çarpmıştır. Köprü ve yat hafifçe hasara uğramıştır. Londra 31 (Hususî) Kral Edvardın yatı bugün ehemmiyetsiz bir kaza geçirmiştir. Bir Yunan adasında bir köp rüye çarpan yatın makinesi bozulmuş, fakat derhal tamir edildiğinden, yat yoluna devam etmiştir. Yatın yanmda bulunan iki filika bazı ehemmiyetsiz hasarata uğramıştır. Kaza esnasında yatın güvertesinde bulunan Kral büyük bir soğukkanlıhk göstermiştir. Yunan donanması Kralt teşyi etti Atina 31 (Hususî) Sunions haricinde manevralar yapmakta olan donanma hükumetin emrile İngiltere Kralının âkib olduğu Nahlin yatına refakat etmekte iken denizde çıkan şiddetli bir fır ına üzerine Kral Sekizinci Edvard Yunan Kralı Jorj ile Başvekil Metaksasa yattan gönderdiği telgrafta donanmanın kendisine karşı gösterdiği nezakete teşekkür etmiş ve donanmanın artık yatı takib etmemesini rica etmiştir. Donanma da geri dönmüştür. RADYO Bu aksamki program J VİYANA: 18.25 konser . 19,05 gramofon, konuşma, gramofon 20,05 haberler, hava raporu ^ 20,25 karışık yayın 21.15 musiki . 22,40 haftanın makalesi 23.05 haberler, hava raporu . 23,15 oda musikisi . 24,35 dans musikisi. BERLİN: 18,05 musiki ve konuşma 1936 radyo haberleri müsabakası . 19.35 gramoîonla marşlar 20,05 şarküar ve dans havaları20.50 Münihten nakil 21,05 haberler.21,15 eğlenceli konser 23,05 hava raporu, havadis. spor 23,35 eğlenceli musiki ve halk havaları. BUDAPEŞTE: 18,35 gramofon, konuşma 20 Şan kon. seri . 20,35 hikâye . 21,05 konser 22,20 haberler 22,40 Çingene orkestrası . 23,45 konferans 1,10 haberler. BÜKREŞ: 19,05 gramofon, konferans 20,25 gra mofon, konferans . 21,30 senfonik konser22,35 haberler, spor 22,50 konserln de vanıı . 23.25 gramofon 23.50 fransızca ve almanca haberler . 24 haberler. LONDRA: 17,35 konser 18,20 çocukların zama nı 19,05 havadis, National istasyonu, konuşma . 21,25 açık hava konseri . 22,45 eğlenceli musiki ve dans havaları 23,25 havadis, dans musikisi 24,35 havadis, gramofon. PARİS [P. T. T.]: 17,05 gramofon 18.05 orkestra konseri. 18.35 gramofon, konuşma 19.05 orkestra konseri. havadis 20.45 musiki. konusmalar 21.35 taşra merkezlerinden nakil 23.35 havadis. ROMA: 18,05 havadis, gramofon ve saire . 19,25 yabancı dillerde yaym, eğlenceli musi ki, turizm haberleri 20.25 musiki, fran sızca haberler, Yunanistan için yayın , • Gece, tiyatro sahası bir tek boş iskemle kalmamak üzere dolmuştu. Birbirine telle bağlı, sıra halini alan iskemlelerin arasında, zorla dolaşan çekirdekçi ve sucu çocukların bağırışlarina, sahnenin ö nündeki çalgıcıların akord sesleri karışıyordu. On taraftaki iskemlelere oturan deli kanlılar gözlerini, sahnenin kırmızı astar perdesinden ayırmıyarak konuşuyorlardı: Nermin, Şermin kardeşlerin oyunlarını merak ediyorum doğrusu. Ben de, bu gece onlar için geldim. Çok güzelmişler. Görelim, öyle diyorlar amma, belli olmaz ki!.. Delikanlıların arkasına gelen sırada, torunu kucagında oturan yaslı bir kadın, delikanlıların sözüne karıştı: A, çocuklar, tazelere şimdiden göz koydunuz, ayıb, günah nedir bilmiyorsunuz! Delikanlıların bazıları güldüler. îçlerinden ince bıyıklı, küstah bakışlı biri dönerek, yaşlı kadmı süzdü: Sen kendi işme bak valde, bize karışma, böyle konuşuruz elbet, genciz. Hoşuna gitmiyorsa, buraya niçin geliyorsun?... Yaşlı kadın, cevab verecekti, fakat çalgı başlamış, kırmızı astar perde, iki vana açılmıştı. Sucular, yemişçiler, konuşanlar hep birden susmuşlardı. Sahnede altın dişli, oksijenli saçlı, şişman vücudlü bir kadın, renk renk pullu elbisesinin eteklerini savura savura gö rünmüştü. Ayaklarını çalgıya uydurarak dans! etmeğe, çatlak sesile şarkı söyle meğe başlamıştı. Bahar geîir. yaz olur, Dudaklar klraz olur, Sevmesi sevab amma, Koparmak günah olur... CAHİD UÇUK Hem seyran, hem üzüm kürü Silivrikapısı haricinde Mithatpaşa çiftliğinin kazinosu güzellikleri seven halkın ziyaretgâhı olmağa başlamıştır: Marmaraya. Adalara ve Kadıköyüne hâkim olan kazinosunda şöyle bir o turmak ömür. Fazla olarak çiftliğin gayet nefis üzümleri de kendi önlerinde bağlarından koparılmak suretile müşterilere arz ve takdim olunmaktadır. tyi bir tatil günü geçirmek istiyenlere tavsiye ederiz. Ç Büyük Millet Meclisinin Şehidliklere çelenk koymak üzere seçtiği heyet Anadolu ve îstanbuldaki şehidliklere çelenkler koyduktan sonra 3 gün evvel Çanakkaleye gitmişti. Heyet Konya vapurile dün sabah şehrimize dönmüştür. He yet Çanakkaleye çıktıktan sonra 30 ağustos törenine iştirak etmiş kumandan General Hüsnü, Vali ve diğer askerî ve mülkî memurlarla birlikte motörlerle Maydosa geçmişlerdir. Orada bir gün evvelden hazırlanan otomobillerle Mehmedcik abidesine çelenk konmuş ve mühim harb noktalarında tevakkuf edilerek İngiltere Kralı Sa Majeste 8 inci Edkumandanlar tarafından Çanakkale Harvardın İstanbulu ziyaretleri îstanbuldaki bi hakkında verilen izahatı dinlemişler ve İngihz kolonisinde büyük bir sevinc uayni tarikle Çanakkaleye avdet etmiş yandırmıştır. Kralı Harbi Umumî sonunlerdir. da henüz Veliahd iken Londrada resmiMehmed Çavuş abidesinde Çanakka geçidlerde gören bazı ihtiyar İngilizler ole Harbinin bidayetinden sonuna kadar nu bu sefer Kral olarak ve İstanbulda göorada bulunmuş olan lzmir saylavı Ge receklerinden dolayı büyük bir memnuneral Kâzım tarafından şehidlere canlı niyet hissetmektedirler. bir hitabe yapılmıştır. General Kâzımın Kral Corcun ölümü münasebetile he bu hitabesi ayni zamanda Çanakkale nüz yarım matem tutulmakta olduğu için Harbine aid çok şayani dikkat ve mühim Kral Edvard şerefine İstanbulda resmi izahatı muhtevi idi. General Kâzımın kabul tertib edilemiyecektir. Bununla benutkundan sonra Kastamonu meb'usu raber sefir Sir Persi Loren tarafından doktor Şükrü Şenozan şehidler dilile bir Kral şerefine bir çay ziyafeti verilmesi ve manzume okumustur. bu münasebetle Kralın da îstanbuldaki İngiliz kolonisini kabul etmesi ihtimali Yeni bir plânör rökoru vardır. İnönü 31 (A.A.) Türkkuşu muKralın seyahati tamamile hususî mahiallim muavinlerinden Âli Ş. 5 tipinde iki yette olduğundan burada geçireceği günkişilik bir yelken planörü ile 29/8, 936 er için herhangi bir program hazırlanmış sabahı saat 8 i 20 geçe uçarak gece saat değildir. Sa Majeste Edvardın, Cumhur2 yi 55 geçe yere inmiştir. Bu suretle 18 reisimizle görüştükten sonra hususî bir saat 35 dakika havada kalan Âli, 16/8/ program hazırlanması muhtemeldir. 936 tarihinde Ferid Orbay tarafından Kralın Modada yapılacak olan de yapılan 9 saat 49 dakikalık rökoru 8 saat niz şenliklerinde bulunacağı şayiası üze46 dakika fazlasile kırmıştır. rine îstanbuldaki îngilizler Sa Majeste Kralı yakından görmek üzere şimdiden sandallar ve motörler kiralamışlardır. ASKERLİK İSLERİ ) İrtihal Tophane Müşiri merhum Arab Mehmed Paşa hafidi ve merhum Mes'ud Paşanın oğlu ve mühendis Bay Raifin eniştesi Samsun vilâyeti Nafıa başmühendisliğinden mütekaid Bay İbrahim Etem uzun zamandır müptelâ olduğu hastalıktan kurtulamıyarak dün rah meti rahmana kavuşmuştur. Cenazesi bugün saat 11 de Kadıköyünde Yoğurtçuçeşme caddesinde 47 numaralı evinden kaldınlarak namazı Kadıköyünde Osmanağa camisinde kıhndıktan sonra Halicde Karaağacdaki aile kabristanı na defnolunacaktır. Tumaskerlik Dairesi Başkanlığmdan: 1 İstanbul mıntakasında (Yalova haric) bulunan Çatalca, Silivri, Beyoğlu, Fatih, Eminönü, Beşiktaş. Bakırköy, Sarıyer kazalarının 332 doğumlu ve bıınlarla muameleye tâbi eratın askerlik meclisleri 1 eylul 936 dan itibaren açılacaktır. 2 Alâkadaranın mensub oldukları ve yahud mıntakalannda bulundukları as'J kerlik meclislerine müracaat ederek yoklamalannı yaptırmalan ilân olunur. *** Üsküdar Askerlik Şubesinden: 332 doğumlu genclerin ve bunlarla mu. ameleye tâbi mekteb talebelerinin son yoklama ve muayenelerine 4 eylul 936 cuma gününden itibaren başlanacak ve birinciteşrin sonuna kadar devam edecektir. Her genc kayidli olduğu mahalle mümessillerinden hangl gün yoklamaya geleceğlni öğrenir ve o günde şubeye gelerek yoklamasmı yaptırması lâzımsdır. Tahsilde bulunan. lar devamlı oldukları okullardan vesika getireceklerdir. Bu günleri geçirmis olan lar kanunun mahsus maddesi hükmüne tâbi olacakları ilân olunur. * * * 332 doğumlular çağırıhyor Muhterem misafirimizi karşüamak üzere sefaret ticaret ataşesi miralay Woods, General Fahreddinin riyasetindeki heyetimizle beraber yarın Çanakkaleye hareket edecektir. Kral Edvard perşembe sabahı Çanakkaleye, cuma sabahı da îstanbula gelecektir. Muhterem misafiri miz Dolmabahçe rıhtımında karaya çıkarak Cumhurreisimize mülâki olacak lardır. Dolmabahçe rıhtımında İngiltere Fırtınanın şiddetinden Kralın râkıb o\~ Büyük Elçisi Sir Persi Lorenle sefaret duğu Nahlin yatı yolunu keserek Kariçu erkânı Kralı selâmlıyacaklardır. körfezine gelmiştir. Bu gece nöbetçl olan eczaneler şunlar dır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Ziya Nuri), Alemdarda (Esad), Bakırköyde (Merkez), Beyazıdda (Sıtkı), Eminönünde (Hüsnü Haydar), Fenerde (Arif), Karagümrükte (Arif), Kü . çükpazarda fHikmet Cemll), Samatyada (Teofilos), Şehremininde (A. Hamdi), Şehzadebaşında (Hamdi). Beyoğlu cihetindekiler: Galatada (Hüseyin Hüsnü), Hasköyde (Nesim Aseo), Kasımpaşada (Müeyyed), Merkez nahiyede (Della Suda), Şişlide (Nargileciyan), Taksimde (Limonciyan). Usküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Merkez), Heybelide (Yu suf), Kadıköy, Muvakkithanede (Saadet), Kadıköy, Soğüdlüçeşmede (Osman Hulu si), Üsküdar, Ahmediyede (Ahmedlye). Nöbetçî Eczaneler Bulana bir senelik ve iki kişilik meccanî bir sinema karb •"• * ' verilecektir. Eski «Elhamra» sineması yeni bir idarenin eline geçmîştir. Sinema binası fevkalâde süslenmiş ve bu senenin en güzel şaheser filimleri tedarik edilmiştir. İstanbul halkının kendi malı olacak olan bu güzel ve modern sinemanın ismini gene İstanbulluların takma sını istedik. Açtığımız müsabakaya yüzlerce isim gönderildi. Bunlann içinde en güzelini seçmek için güzide bir heyet çalışmağa başlamıştır. Gönderilen isimlerin içinden «Negüs, Filorinalı, Çoban Mehmed Ulus, Şarlo Sırat, Nasreddin Hoca» gibi komik isimlerinden başka «Holivud, Palas, Ülkü, Ceylân, Taflan. Akademi, Ankara, Ege, Sakarya, Güneş» gibi enteresan isimler vardır. Bu işle uğraşan heyet bu hafta içinde gönderilen isimlerden birini seçecek ve bu ismi bulmuş olana sinemamızın kartı verilecektir. Eski Elhamramn Yeni idare heyeti Ortaköy Fıkaraperver Cemiyetinden: Üyelerimize mahsus olmak üzere 29 a . ğustos 936 cumartesi akşamı Bebek bah* çesinde tertib ettiğimiz kır eğlentisi havanın devamlı yağmurlu olması dolayısile 5 eylul 936 cumartesi aksamma tehir edil « mistir. Bu garib tık, tıklan dinlerken miivezziin «Bir günde iki cinayet.... yazıyor!» diye haykırısına dikkat etmedi. Fakat bir adım atınca gülmeğe başladı. înadcı ses mutfakta damlıyan musluktan geliyor du. İyice kapatılmamış olan bu musluk acaba sabahleyin de bu halde miydi?.. Düşündü, hayır... Musluk sabahleyin damlamıyordu. O halde? Acaba Nermin mi gelmişti? Buna ihtimal vermedi. Fakat musluğun iyice kapatılamamış olması, sigara iskemlesinin deyjilmesi buraya giren adamın telâsmı gösteriyordu. Kenan bu küçük dairede Nerminin bir mektubunu, bir kartını yahud bir kâğıd parçasını bulmak ve gitmesi mümkün olan yerleri öğrenmek ümidile araştırmalara başladı. Mutfakta böyle bir iz yoktu. Küçük yatak odasına geçti. Bir kişilik, demir, fakat tertemiz karyola itina ile örtülmüştü. Yanındaki beyaz komodinde iki kolonya şişesile küçük bir aynadan ve bir eldivenden başka birşey görünmüyordu. Yerde küçücük, pırıl pırıl parlıyan bir çift terlik. Duvarlarda çiçek ve manzara resimleri. Bu boş oda, şu bir iki es/ya ile bile ne cici idi. Kenan birkaç dakika buraya neden geldiğini unuttu; dallArkatı var] İSİM BULUNUYOR Ankarada Zafer bayramı tezahüratla kutlulandı Merhum memuriyet hayatında ça hştığı yerlerde temiz ahlâkı ve hayirhahlığile herkesin itimad ve sevgisini kazanmıştı. Keman ara nağme çalıyor, kadın etekMevlâ rahmet eyliye lerinin ucundan tutarak fınldak gibi dönüyordu. BEYLERBEYİ İSKELE Biz namuslu kokotlarız... Ve... fistiği tigi Fistiği tiği. vay... Bir alkış tufanı, kadın kırıtarak, kalçalannı sallıyarak reveranslar yapıyor, ellerile selamlar gönderiyordu. Kırmızı ast^r perde ağır ağır kapan mış, sucu, s^tıcı, satıcılan çağıran müşterilerin sesi ortalığı kaplamıştı. Kırmi2i astar perde, acılıp kapandık Beşiktaş Askerlik Şubesinden: Beşiktaş Askerlik Şubesine mukayyed emekli ve yedek subaylardan haziran 936 yoklamasına gelmemişlerdir. Bunlann akıbeti meçhul kaldığı cihetle derhal şubeye müracaatleri, noksan olan muameleleri ni ikmal ettirmeleri ehemmiyetle ilân olunur. * * * Patih Askerlik Şubesinden: Tiyatrosu bahçesinde j Şubemizin 332 doğumlu ve bu dogumluH A L K larla muameleye tâbi eratın 1^9'936 günü yoklamalarına başlanacaktır. İşbu doT P E R E T 1 son ğumluların muayeneleri ayın tek günlerinde icra kılmacaktır. Bu ak^şam 332 doğumdan 333 doğumlulara tecili lâ21.45 te zım gelen okul talebelerinin yoklamaları 15/10 936 gününden itibaren 31/10 936 güEVDA OTELİ nü aksamma kadar devam edecektir. TaBüyük operet yin edilen mezkur günlerde yoklamaya gel. miyenler hakkmda kanunun maddei mah3 perde susası tatbik edilece&i ilân olunur. 30 ağustos Zafer bayramının memleketin her tarafında olduğu gibi hükumet merkezinde de büyük merasimle kutlulandığını yazmıştık. Ankara muhabirimizin gönderdiği yukarıki resim, geçid resmine iştirak eden kahraman piyadelerimizi göstermektedir. Bayram münasebetile Ankaraya gelen İnönü kampındaki plânörler de şehir üzerinde ucuslar yapmıslardır. diği halde henüz hiç birşey yapamamış tı. Kararı şuydu: Ne yapıp yapıp Nermini bulmak. İşte bu ümıdle onun kapısı önünde bulunuyordu. İlk sokak kapısı hâlâ yan açık olduğu için kolayca avluya girdi. Fakat Nerminin evine nasıl girecekti? Artık anahtar onda değildi. Acaba ka pıyı çalmalı mıydı? Tecrübe etti. Ses sada yok. Arka taraftaki pencere aklına geldi. Buradan çıkarken pencereyi tekrar açılabilecek vaziyette kapamıştı. Pencere altında hafif bir arahk bırakmıştı ki buradan parmaklarını sokarak pencereyi kaldırabilirdi. Hemen arka taraftaki sokağa geçti. Fakat pencerenin sıkısıkıya kapanmış olduğunu görünce şaştı. Bunu kim kapamiş olabilirdi? Demek birisi içeriye gir miş, çıkarken pencereyi sıkısıkıya kapa mıştı. Kutsi mi, Kadri mi, Nermin mi? Yoksa şu O markasını kapıdan bırakan haydud mu? Başka bir mesele daha: Belki de bu meçhul zair hâlâ içeridedir. Yavaş yavaş iğildi, pencereye kulağını dayadı. Yalnız çok uzaklardan bir gazete müvezziinin «Havadis, havadis!» diyen sesini işitiyordu. Doğrularak ve bir elile camda gölge yaparak içerisini gözden geçirdi. Oda bomboştu. Fakat yanlarda ve mutfakta kimse olmadığı ne malum! Pencerenin altını biraz yoklayınca bu eski çerçevelerin açılabileceğini anladı ve pek az meşgul olmakla pencereyi kaldırabildi. İçeriye atladı. Pencereyi tekrar kapadı. Bir iki dakika hareketsiz, olduğu yere mıhlanmış bir çivi gibi durdu; dinledi. Yalnız derinden muttarid bir tıkırtı işitiyordu: Tık, tık, tık... Kenan, birdenbire karşısına bu sabah tanıdığı veya izini sezdiği adamlardan biri çıkarsa hayret etmemeğe karar vermişti. Cesaretle ve çabucak bu küçük evin her tarafını dolaştı: Kimse yoktu. Yalnız nazarı dikkatine ilk çarpan şey küçük sigara masasının yuvarlanmış olması oldu. Müsamere tehiri Pendiktekî beyaz ev Zabıta romanımız: u Bu takibin boşa çıkacağından eminim. Fakat pek az bir ihümalle belki bir iz buluruz diye memuru gönderiyorum. Dedikten sonra Madam Mariye: Nail Efendi odasına çekildikten onra içeride çok kalır mıydı? Diye sordu. Kadın: Evet, saatlerce kalır, hiç dısan çık mazdı. Ya uyur, yahd da dualar okur, tesbih cekermiş. Nereden biliyorsun? Kendisi söylerdi. Okuduğunu işil medim amma bir iki gece hu hu diye ses ler işitmiştim. Kızkardeşim, «şeyhler b ö y le okur!» dedi. Son defa eve girdiği zaman gün düz mü, gece miydi? Geceyarısı idi, içeriye girdiğini i sittim. Sonra dalmışım. T a m a m : ^n'asıldı. Sonra Ahmed Kenana dönerek anlattı; Sabık Mevlevi şeyhi Nail ismiai »lan haydud katledeceği adamı odasına kimbilir nasıl bir oyunla soktu; boğdu. Zehirledi. Sonra sandığa yerleştirerek bu odadan savuştu, gitti. Fakat bir adamı sessizce öldüren, dışanda hiçbir iz ver miyen, on beş gün sonra da bir diğer ihtiyar] gene ustalıkla öteki dünyaya yollıyan bu herifin oldukça tecrübeli bir katil olduğu belli. Amma bunları para için yapmadığına göre neden yapıyor, nasıl yapıyor? Nereye savuşuyor? Şu Ö m a r kalarını'neden orataya bırakmağa lüzum görüyor? İşte pek meraklı bir sürü sual. Hele marka meselesi. Bunları bize iz b r rakmak için işlediği cinayetlerin peşine takmıyor ya. Olsa olsa, Ö markalarını vazacak olan gazetelerle bir takım adanv lara işaret vermek, vahud bazı düşmanlarını tehdid etmek maksadını güdüyor. Onun için maktüüerin kim olduğunu tahkik etmek te bizi haydudun izine çıkaracaktır. Bir telgraf kâğıdı Ahmed Kenan, serkomiserle daha fazla beraber bulunmayı muvafık gör miyerek ondan müsaade istediği zaman Mehmed Kutsi: Sık sık görüşelim Kenan Bey, birbirimize yardımımiz olur. Dedi. Kenan vadetti. Zaten bu sabah gördüğü şu iki cinayet, Nermini müdafaa için ne müthiş bir haydudla, yahud haydudlarla mücadeleye mecbur kalacağını ona anlatmıştı. Bundan dolayı polısın yardımına muhtac olduğunu biliyordu. Fakat polis evvelâ haydudun izini bul mağa çalıştığı halde Ahmed Kenan hemen Nermini bulmayı ve onu tehlikeden uzaklaştırrnayı düşünüyordu. Bir kere daha Beyoğlu caddesine çıkar çıkmaz saatine baktı: Biri çeyrek geçiyor!.. Ne yapacağım bilmeden ve farkında olmadan tünele doğru yürüdü. Kumbaracı yokuşu başına gelince saptı ve Nerminin evi önünde durdu. Sabahki cinayetten ve Nermini ilk gördüğü zamandanberi sekiz saat geçmişti. Bu sekız saati boş geçirmemişti, amma faydalı bir iş görmüş müydü? Nermini kaybetmiş, onun da Ö markası haydud tarafından ölümle tehdid edildiğini sez Bunu kim yaptı? Diye düşünürken bir taraftan yaklaş makta olan gazete müvezziinin feryadı kulağında akisler yapıyor, diğer taraftan tık, tık, tık diye devam eden sesi merak ediyordu. Bu ses kesilmedi. Aman yarabbi... Beş on dakika içinde insanın sinirlerini bozup çileden çıkarmaya kâfi uzak, de dı. rin, inadcı bir ses...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear