25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHTJRIYET 21 IVlart 1936 Futbolda teknik idmanı tamamlıyan elemanlar Futbolda nakavut olmak tehlikesi yoktur, fakat buna mukabil kaçan sayısız fırsatlar vardır Bizim futbolculanmız a'vasında idman olmak üzere topla başbaşa kalmak kaygısı en sonra gelen bir tasadır. Munta zam idman yaptığım iddia eden takımlarm bile en çok yaptıkları şey takım anlaşması için çalışma ile iki yarım zamanlık bir maçı cşişmeden» çıkarmak için bu da hayli seyrektir mukavemet ekzersizleri yapmaktan ibarettir. Bazı kulübler bundan biraz daha ileri giderek, süratli bir koşmadan sonra kanşık bir vaziyette değil rahat vaziyette bile kaleyi bulan şütlerden mahrum muhacimlerine kara tahta üzerinde tabiye dersi veriyorlar ki gülünçtür. <Yana paslar, sahanm derinliğine paslar Çek oyunu, İngiliz oyunu> gibi tabirler futbolun en genç elemanlarmm bile dil lermden düsmiyen modern formülleri dir. Futbolde tabiyeyi reddetmek bir an bile aklımızdan geçen şey değildir. Ancak bunların verimlenmesi yüksek beden kabiliyetleri ile custalığm» elde edilmiş olmasma bağlı kalmaktadır. Bursada pirinç zeriyatı İstihsalât seneden • seneye artıyor Bursa (Hususî muhabirimizden) Çeltik ziraatinin memlekette sıtma yaptığı görülerek meskun mahallerle köy lerden en az (3) kilometro uzağa çeltik ekilmesi, aksi takdirde, çeltik zer'iyatına müsaade olunmaması hakkında Sıhhiye Vekâleti çeltik mmtakalanna emirler vermişti. Ayrıca sıtma mücadelesi de 11 maddelik bir talimatname ile çeltik e kimini sıkı bir kayid altına alarak sıtma tevlidine meydan vermemeye çalışmak tadır. Bursanm mühim bir çeltik mıntakası olması dolayısile bu sene Sıhhiye Vekâleti buraya ayni mealde yeniden emir vermiştir. Bunun üzerine ziraat odası bir toplantı yaparak Bursa ve mülhakatında Çeltik ekilebilecek mahallerde yedi se kiz kilometroluk geniş ve boş arazi ol madığını bilâkis Bursa köylerinin ikişer üçer kilometro mesafede sıkışık bir vaziyette bulunduğunu ileri sürerek sıtma mücadelesi talimatnamesine tevfikan usul ve fenne riayet edilmek şartile eskisi gibi zer'iyata müsaade olunmasını karar altına almış ve bu karan Bursa vilâyeti vasıtasile Ekonomi, Sıhhiye ve Ziraat Vekâletlerine bildirmiştir. Alâkadarlardan ve ziraat odasından öğrendiğime göre, senelik pirinç sarfiyahmız 40,000 tondur. Evvelce 1 2 1 5 bin ton istihsalâtımız varken her sene ithal ettiğimiz pirinç tutan 20,000 tonu buluyor ve bunun için de dışarıya 5 6 milyon lira veriliyordu. Son zamanlar daki istihsalâtımız üç kat yükselmek suretile (50) bin tona çıkmış ve istihlâkâ tımız da o nisbette artmıştır. Hatta iki senedenberi harice ve bu meyanda bil hassa Almanyaya pirinç ihracatına başlanmıştır. Bursa çeltiği, gerek sulannın bollu ğu gerekse toprağının kuvveti dolayısile daima ve her yerde birinciliği alıyormuş. Ziraat odası başkanile alâkadarlann bana anlattıklanna göre, Sıhhiye Vekâle tinin haklı olarak gördüğü bu mahzur, zaten çeltik zer'iyatınm fennileştirilmesi suretile izale edilmiş bulunmaktadır. Yani sıtma mücadelesi kanunu ile çeltik zer'iyatı talimatnamesi Bursa ve havali sindeki çeltik tarlalarım mnnta7am n»r çalara ayırmış ve bu tarlalar, sulan sık sık yt muntazaman doldurulup boşaltılan birer çeltik tavası haline getirilmiştir ki Vekâletin arzu ettiği gaye böylece masrafsız tahakkuk etmiştir denilmektedir. Edebiyatımız ne halde? Kırk Yıl Haliki: Halid Ziya Uşaklığil Bana en büyük heyecan veren medenî hareketlerden, faaliyetlerden biri yıldızların rasadıdır. Teleskopunun adesesine zekâsını, irfanını ve fen sev gisile tutuşmuş ruhunu yapıştırarak bizden milyonlarca fersah uzaktaki yıldızların izinde yaşıyan bir alimin bu vaziyetini düşündükçe içime tatlı bir titreme gelir. Düşünün ne temaşadır o?.. Adaba yeryüzünde böyle bir seyrin heyecanını başka hangi bir manzara verebilir? Semada, pergellerle çizilmesi imkânsız, rakamlarla gösterilmesi müşkül <kat'ı nakıs» lar çizerek yürüyen, bugün Merrihin, yarın Zührenin mah reklerine yaklaşarak, öbür gün güneşe sokulur gibi görünerek renkten, ziya dan ve ihtişamdan mürekkeb cilveler içinde yıllar ve yıllarca dolaşan bir yıldızm, muazzam bir âlemin uzaktan seyrine dalmak, hissen yükselmek değil midir? Büyük üstad, büyük edib ve büyük mütefekkir Halid Ziya Uşakhgilin halkettiği ve «Kırk Yıl» adını verdiği nefis eser bana, bu imrenegeldiğim rasad zevkini yaşattı. İnce düşüncelerden, zarif duygulardan, beliğ tasvirlerden örülme sahifeleri, üstüste açılan sema tabakalarım andıran bu eserde bir zekâ yıldızının nasıl doğup nasıl büyüdüğünü, hangi merhalelerden geçerek hangi ufuklarda dolaştığını, nerelerden ve ne suretle nur alıp nerelere ve ne suretle nur verdiğini gördüm ve gökleri tarassud eden insanların mübarek heyeca nma erdim. Halid Ziya bu eserile bize kendi ömrünü hikâye ediyor. Gerçi biz o ömrün ebediyete kadar muammer olmakla mübeşşir, temiz ve feyyaz bir hayat olduğunu biliyoruz. Fakat bu bilgi Utaridin güneşten 58, Zührenin 108, Merrihin 227 milyon kilometro uzakta bulunduğunu bilmeğe benzer. Asıl lâzım olan o yıl dızların içyüzlerini bilmek olup bu da uzun incelemelerle, birçok kitab karıştırmakla elde edilebilir. Halid Ziya, edebiyat tarihine paha biçilmez bir hizmet, bir yardım olarak, işte bu güçlüğü gideriyor, kendi hayatmı kendi kud retli kalemile anlatıyor. Bu, Merrihin sergüzeştini gene Merrihten dinlemek kadar yüksek bir şey. Büyük üstadın bize böyle bir eser armağan etmekle edebiyat tarihine ne büyük iyilik ettiğini anlamak için meselâ Füzulinin nerede ve hangi tarihte Nef'inîn babası hakkında hâlâ müte reddid bulunduğumuzu, Nedimin Be şiktaşta oturduğundan şöyle böyle haberdar olduğumuzu hatırlamak kâfidir. Bir milletin büyükleri ömürlerinin saniyelerine kadar tanılmalıdır ki bü yüklüğe rağbet çoğalsm. Bizde bu tarih noksanını ilk olarak ortaya atan muallim Nacidir. O, eski üstadların yan meçhul yaşadıklarını gözönüne alarak cSünbüle» yi yazdı ve bu eser Almanlarca beğenilerek hemen kendi dillerine tercüme olundu. Abdülhak Hâmid de (Validem) adlı eserde ve bazı mektublarda şahsına ve ailesine dair kıymetli hatıralar kaydeder. Fakat edebiyat tarihi gene yan boştur; bir çok üstadlar hakkında tamamile cahil dir. O tarihin Halid Ziyayı hakkile tanıyabilmesini işte bu eser temin ede cektir. Kırk Yılm mevzu itibarile taşıdığı bu büyük değeri şöylece tesbit ettikten sonra muhteviyatına geçiyorum. Kitab, gerçekten zarif, rakik ve beliğ tasvir lerle doludur. Üstadın kelimelere can, cümlelere hayat veren o san'atkâr ve berrak üslubünü bu eserde biraz daha olgun ve bilhassa coşkun buluyoruz. Gözünü kendi hayatının geçmiş yılla rına çeviren üstad, tabiatile heyecan içindedir. Bu heyecanını katre katre sahifelere döküyor ve okuyucuyu da müselsel teheyyüçler içinde bırakıyor. Eserin en bÜ3Öik hususiyeti, Halid Ziya admı taşıyan san'at küresinin doğu.ınu, büyüyüşünü ve merhale merhale yürüyüşünü tasvir etmesindedir. Bu arada öyle parlak tahliller ve tasvirler var ki her biri meçhul kalemlere şöhret kaynağı olabilir. Sonra üstadın ruhun daki asil temayüllerin, ve bu temayüllerle mütevazin necib telâkkilerin, ki bar düşüncelerin sonsuzluğunu da gene bu eserde görüyoruz. Anaya bağlılık, babaya bağlılık, yuvaya bağlılık gibi her ruhu asalete kavuşturan büyük alâkalarm en yüksek derecesini Halid Ziya kendinde yaşatmış gibidir. Bun ların yanında bir dadmın, bir lalanm, bir mekteb arkadaşının hatıralarına sızlıyan san'atkâr kalbi de zaman zaman gözümüze çarpıyor. Bunlar, bütün bu tahliller, yalnız edebiyat bakımından değil, ruh terbiyesi noktasmdan da çok kıymetli yazılardır. Yukarıda da söylediğim gibi ben Kırk Yılı okurken gözünü büyük bir yıldızın izine bağlamış bir rasıd zevki duydum. Bu zevk, ayni zamanda, bedıî heyecanlarla müterafiktir. Eseri okuyanlar şüphe yok ki beni haklı bulacaklardır. Burada okuyanlar dedim ve birden irkildim. Çünkü o kelime, bu eseri «okumıyacak» ların da bulunacağım gösterir. Ben böyle bir ihtimalin vebaline katlanmaktan hem çekiniyorum, hem de utanıyorum ve bu çekinişte, utanışta elbette haklıyım. Reşad Nuriye göre henüz işe yeni başlamış bir haldeyîz «Eserlerimizi Avrupa eserlerile ölçmiye kalkarsak Olimpiyada giden sporculara döneriz» Çok sevilen, değerli romancı Reşad Nuriye soruyorum: Bizde son inkılâbı evvelden haber vermiş olan bir edebiyat var mıdır? Edib cevab veriyor: İnkılâbdan önceki edebiyatımızda içtimaî nizamımızm bozukluğunu gösteren bazı şikâyetlere rasgelinir. Meselâ Türk kadınmın yan esir vaziyette yaşamasın dan, istendiği zaman alınıp istenmediği zaman sokağa atılmasmdan, üstüne ortak getirilmesinden, fikren geri bırakılmasm dan ve saireden şikâyet edilmiştir. Med resedn, softadan, riyakâr sofudan, şer'iye mahkemesinden, kadıdan şikâyet edilmiştir. Düşünme ve inanma hürriyetinin yokluğundan şikâyet edilmiştir. Nihayet A nadolunun ihmal edilmesinden, Türk unsurunun, Türk köylüsünün ezilmesinden şikâyet edilmiştir. Bunlan bir araya toplayıp okuyan dikkatli bir insan belki de şöyle düşünebilir di: «Makinede bozukluk var, için için yanık kokusu geliyor. Herhalde bu işler böyle gidemez, esaslı bir inkılâba ihtiyac var... Bu zamanla, fikirlerin derece de rece tekâmülile, belki kırk, elli senede belki de yüz senede olacak.» Yani edebiyatımız bizde inkılâb olacağını «gece lerin tuluu haşre kadap> sürmiyeceğini yanmyamalak sezmiş, fakat bu kadar çabuk ve esaslı olacağını kat'iyyen kestire memiştir. İkinci suale cevab vermiyen üstad bana: Uçüncü sualinizi sorar mısınız?.. Diye mukabele ediyor: Eski ve yeni edebiyatın sizce üs tadlan kimlerdir? Ben eskilerden de, yenilerden de birçok kimseleri severek okurum. Fakat bunlan boy sırasile manga tertibine sok mağa, aralanndan birini başşef ilân et miye hiç ihtiyac duymadım. Sayması uzun sürecek sebeblerden dolayı bu hu susta biraz anarşistim. Tedrisatta kolay lık için mutlaka tasnifler, grupmanlar yapmağa lüzum varsa Fuad Köprülü müs pcı vesıkaıara ve eaeuryaı tanhı usunc rine göre böyle birşey yapabilir. Eski ve yeni edebiyatta en mana sız ve en değersiz bulduğunuz şahsiyet kimdir? Eski ve yeni edebiyatta manasız ve soğuk bulduğum birçok kimseler vardır. Fakat kimler olduğunu söyliyerek bir takım insanlan köşelerinde rahatsız etmek için sebeb yoktur. Yankesiciyi kovalamak polisin vazifesidir. Yalnız elini cebimize soktuğu zaman bizim onu yakalamağa ve tokatlamağa hakkımız vardır. Ben kendi hesabıma bu hakkı yalnız umumî zevkin koruyuculuğu vazifesini kendine tevcih etmiş münakkide o da bazı kayidlerle 3 f] kabil yapacağım(parad) şudur.> ya fert bir eskrimcinin <şimdi batman yaptı, arkasından degaje edip hamle edecek.. Ben de en muvafık paradı alıp riposite geçmeliyim> diye muhakeme ettiğini tasavvur edin.. Biri ayni dakika mut laka gözünde uçan yıldızlan saymakla diğeri kulağında öten <tuşe> narasırı yüreğine sindirmekle meşguld.ür. Futbolda nakavt olmak tehlikesi bizim maçlarda olduğu gibi dayak faslı yoksa mevcud değildir. Fakat buna mukabil kaçan sayısız fırsatlar vardır. Bunun acısım oyuncular kadar seyirciler de çeker. Kale önünde dikilen minarelerin, şüt çekilecek yerde bir saniye bekleyip düşünmek yüzünden güzelim fırsatı kaçırmanm, pas vermek niyetine berbat ve falso bir vuruşla oyunu alt üst etmenin sporcudan, seyirciden, dört taraftan aksini duyarız. Kuvvet nasıl elde edilirse, sürate muayyen bir nisbet dahilinde bile ol^a nasıl kavuşulursa adalî hassasiyete, göz kararına refleks karakterini almış ha reketlere de ayni yoldan gidilir. Adalî hassasiyet yüksek bir hareket ahenginin ifadesidir. Bir hareket a hengi her insanda mutlaka mevcud bir şey değildir. Fakat elde edilebilir. E line, ayağına sahib olmıyan sporculan biz birinci sınıf oyuncular arasmda gördük. Bu vergiye koordinasyon hare ketlerile.. İki veya üç topla oynamak la (jongleni), buna benziyen oyunlarla kavuşulur. Muvazene ve göz kararı da öyledir. Onun da hazırlık idmanları vardır. Ve futbolcular için ihmal edilmiyecek kadar mühimdir. Bütün bunlar teknik idmanım tamam lıyan elemanlardır. Biz, bugüne kadar sürüp giden rasgele futbol idmanı ye rine, işin isteklerine uygun bir idman tarzının verimli olacağma inanıyoruz. Bu idman tarzı haftada iki defa rasgele oynayıp, çalıştırmaktan ibaret de ğildir. Butbol tekniğinden bahsetmeden evvel o tekniğin ve tabiyenin dayana cağı temelleri hazırlamak lâzımdır. Bun lar yüksek atletik kabiliyetlerle, yük sek top bilgisidir. rt r~ Edib Reşad Nuri Türk edebiyatile, Türk millî edebiyatı arasmda bence hiçbir fark yoktur. Maa mafih ilk bakışta «haşvi zaid» gibi görünen bu «millî» kelimesinin uzun zamandanberi aramızda yaşamasına göre her halde bir kullanma yeri de bulunması icab eder. Bir zamanlar şiiruniz aruz veznile yazılırken, bizim dilimizin has ölçüsü demek olan hece veznile yazılan şiirlere «millî» dedik. Bize artık «Osmanlı» demeyip «Türk» diyen edebiyata millî dedik, Divan edebiyatı diline ve ruhuna kar51 açılan savaşta, bu kelime adeta bir bayrak vazifesini gördü. Bu bakımdan onun bizde tarihî rolü olduğunu inkâr edeme yiz. Bugün onu «nasyonal» değil, fakat «nasyonalist» edebiyat karşılığı olarak kullanmakta pekâlâ devam edebiliriz. Sizce hangi eserlerimiz millidir..^ Bir iki eser ismi eayabilir misiniz?.. Ustad buna da cevab vermiyor ve bu suali takib eden sorguyu dinlemek istiyor; Bizim edebiyatımız sizce beynel milel edebiyat âleminde bir kıymet mi * dir?.. Bizim güzel, hatta çok güzel diyebileceğimiz eserlerimiz vardır. Fakat bunlan Avrupanın beynelmilel dedjpimİT k;; VUK eserıenıe oıçuşturmege kat ıyyen heves etmemeliyiz, yoksa Allah esirgesin Olimpiyada giden sporculanmıza döne riz! Piyangolarda bir büyük ikramiye vurur amma bu servetin toplanması için kaç on bin kişinin canı yanar, bilir misiniz?.. Meslektaşlardan birinin çok doğru olarak söylediği gibi; beynelmilel eserleri seneler yapar. Biz bu işte daha çok yeniyiz. Sizce Türk edebiyatının hangi e i serlerinin ecnebi lisanlara tercüme edil mesi isabetli olur? Bazı eserlerimizin ecnebi dillerine tercümesine gelince bu olmıyacak birşey değildir. Fakat tercüme edilecek eser pek hususî bir notla kendini öteki eserlerden ayırd edebilmeli ki dikkate çarpsın, rutulsun. Yoksa oradaki binlerce benzerleri arasmda kaynayıp gider. Maamafih ne de olsa, bunun hiç olmazsa memleketimiz i « çin bir propaganda f aydası olur. Biz memleketimizde kuvvetli futbolcuları, futbolun san'at kısmma kadar yükselen gencleri de gördük. Bu çevik ve becerikli delikanlıların bazan dev yapılı beceriksiz rakipler karşısmda nasıl muvaffak oldukları ve ezilmedikleri, hatta, onları gülünc mevkilerde bıraktıkları sporumuzu takib eden her me raklmın hatırındadır. Tabiye her türlü şerait altında topu kullanmasmı bilen, atletik kabiliyetleri inkişaf etmiş kuvvetli takımlann kul lanacaklan bir kozdur. Bir futbol takımının bedenî kabiliyetlerini yükseltmek, oyuncularm heps'ni birer atlet komple gibi hazırlamak yüksek verimli bir oyun çıkarmak için şarttır. Fakat yeter şart değildir diyorduk. Beden kuvvcferinin, dayanıklığmm, çevikliğin artması için idman yaptığı mız, takım halinde oynamağı öğrenmek için emek sarfettiğimiz gibi ustalığı elde etmek için de biraz ter dökmeliyiz. Futbolda ustalık, yüksek adalî has ^asiyetin, yüksek muvazene hissinin ve yüksek göz kararının muhassalasıdır. Hareketleri zamanmda. anî olarak âzamî kuvvetle ve isabetle yapabilmek o VİLDAN ÂŞİR hareketlerin refleks haline gelmesine bağlıdır.. Bir boksör «hasım şimdi son [*] Birinci makale 6 şubat 936, iklnci ma. kroşesini savuruyor. Benim buna mu kale 13 mart 936 tarihli nüshalannuzdadır. Olimpiyadlarda güreş müsaba Dahiliye Vekâletinden Vilâyete gelen bir tamim kalan nasıl olacak? Beynelmilel Güreş Federasyonu Berlin olimpiyadında yapılacak olan ser best ve Greko Romen güreş müsabakalarını bir salonda ve üç minderde birden yapmağa karar vermiştir. Berlin olimpiyadlanna iştirak ede cek güreş takımlarının çokluğu dola yısile müsabaklar ancak bu suretle yapıldığı takdirde muayyen vakitte bit miş olacaktır. Olimpiyad müsabakalarında güreş hakemliği yapacakların da listesi biran evvel beynelmilel federasyona gönde rilecektir. Müsabakalardan 15 gün evvel Ber linde toplanacak hakemler için bir kurs açılacak, ehliyet gösteren hakemler müsabakalar için ayrılacaktır. Güreş Federasyonu pehlivanlarımız için münasib bir kamp yeri aramakta dır. Olimpiyadlardan çok evvel açıla cak olan bu kampın her devresi 15 güv* sürecek, 15 gün kampta, bir hafta şehirde bulunacak güreşçüer olimpiyad müsabakalarmdan bir ay evvel tamamile kampta kalacaklardır. Güreşçilerimizin müsabaka kabili yetlerini artırmak için yakında yarımşar saat devam edecek müsabakalara başlanacaktır. Frenginin Tarihi Kıymetli profesörlerimizden Hulusi Behçet tarafmdan frenginin tarihi hakkında evvelki gün Üniversite konferans salonunda bir konferans verildiğini dün vaTrııc:tık. Konferansın eksik yazılan bazı kısımlarını tashihen şu parçaları neşrediyoruz: Frenginin menşei hakkında iki nazariye serdedilmektedir. Biri America niste, Amerikanm keşfile ve Kristof Kolombun taifeleri tarafmdan îspanyaya ithal edildiği ve oradan bütün Av rupaya yayıldığı, diğeri ise eskidenberi frenginin Avrupada mevcud bulundu ğudur. Frenginin Avrupada yeni hastalık olarak zuhuru 1492 den sonra, yani Kristof Kolombun avdetüıi müteakıbdır. îstilâî bir şekil alması, 1494 1496 da, sekizinci Charle'ın Napoli seferinden sonradır. Antiamerikanistler; frenginin eskili ğine dair prehistorique ve precolom bique birçok deliller ortaya dökmekte dirler. Bu meyanda, Tokyo civarında Katsushika köyünde 1895 te bulunan kemiklerdeki tegayyürlere dayanarak frenginin J n ^ " " ' ~ rr'~ ^"•"rir>de bile frengi âlımi Dom madcu üeiılierie bu fikri tekzib eder. ^^^^ Dahiliye Vekâletinden Vilâyete ge len bir tamimde memleketin her tara fında spor işlerine alâka gösterilmesi ve sporcuların vaki olacak müracaatlerinde kendilerine kolaylık gösterıierek sporun himaye edilmesi lüzumu bildi rilmiştir. Bu haftaki lik maçları 21/3/936 cumarteai, yapılacak maçlar Fener stadı: Fenerbahçe Eyüb B takımlan saat 14 hakem: Ekrem Ersoy Vcfa Beykoz B takımlan saat 15,45 hakem: Feridun Kılıc Şeref stadı: Hilâl Süleymaniye B takımlan saat 14 hakem: Bahaeddin Uluöz Beşiktaş Anadolu B takımlan saat 15,45 hakem: Samim Talu Taksim stadı: Galatasaray Topkapı B takımlan saat: 14 hakem: Rıfkı Güneş İstanbulspor B takımlan saat 15,45 hakem: Kadri C^ veririm. Millî eserin vasfı nedir? Bir romanın millî olmak için mevzuunun ma hallî olması şart mıdır? Türk ruhuna, Türk dilinin jenisine göre yazılmış esere, mevzuu ne olursa olsun; millî demek mecburiyetindeyiz. SUAD DERVİŞ Kan tahlili Konya Belediyesi Bir çocuğun anasını, ba Borclarını taksite bağbasını tayin edebilir mi? ladı, hacizden kurtuldu Nermin isimli bir çocuğa iki kadmm birden annelik iddia etmesine aid davada Nerminle kadmlardan Ayşe ve Fatma İlhanla Ayşenin eşi Mehmed Alinin kanları alınarak Tıbbı Adlide tahlil ettiril mesine Sultanahmed sulh ceza mahkemesi tarafmdan karar verildiğini yazmıştık. Dün bir muharririmiz bazı doktorlarla konuşarak bu kan tahlilinin ne dereceye kadar müspet netice vereceğini sormuştur. Muharririmizin görüştüğü doktorlardan Sehir Meclisi azasından doktor Hulusi Ertuğrul şunları söylemiştir: « Kan tahlilile annenin tamamen tesbiti imkânının eldeki fennî imkânlarla kabil olabılmesi mümkün değildir. Bu işte kandaki kimyevî terkiblerde müşabehet aranır. Bu müşabehet bulunabilir veya bulunamaz. Fakat bulunsa da, bulunmasa da bu onun anası veya babasıdır de nilemez. İnsan vücudünde ayni kana müşabih kanlar bulunabilir.» Kadın ve doğum mütehassısı doktor Nuri Sınar da demiştir ki: « Annenin belli olabileceği hakkında tıb âleminde yeni yapılmış bazı iddialar vardır. Bu iddıanın mahıyetini söylemek lüzumsuzdur. Çünkü filiyat sahası na henüz çıkmamıştır. Kan tahlilinden elde edilecek bazı müşabih hususiyetler o labilir. Fakat bu, bize müspet bir netice vermez. Meselâ cocuk ananın çektiği bazı hastalıkları irsen almıştır, fakat bakalım bu o kadından mı bu çocuğa geçmiştir?^ Konya (Hususî) Konya Belediyesi eski zamanlardan kalma borcları yü zünden sıkıntı çekmekte ve bundan da bilhassa Konya zarar görmekte idi. Bundan on, on iki sene evvel Konya Belediye heyetinin, Konya Belediyesinin altından kalkamıyaca ğı büyük baymdırlık işlerine giriş » mesinden ileri gelen ve bugüne kadar faizile devam eyliyen bu büyük borc Konya Belediyesinin ellerini bağlamıştı. Öyle hesab olunuyordu ki Konya Belediyesi maaş ta dahil olduğu halde hiç bir yere ve hiçbir işine on para harca madan bütün gelirlerini borcuna yatırsa bu borc ancak ve en kısa bir zaman olarak üç senede ödenebilecekti. Va desi çoktan gelmiş ve geçmiş bulunan bu borc dolayısile alâkadar bankalar tarafmdan Belediyenin emlâk ve aka ratma haciz konulmuş olduğu düşünü lürse Belediyemizin ciddî sıkıntısı hakkında bir fikir edinilebilir. Şimdi, Belediyemiz, Ankarada yaptığı temaslarla bu borclarını, kendi ba » ymdırlık işlerini ihlâl etmiyecek su • rette taksitlere bağlamak çaresini bul muş ve hacizler kaldırıhnıştır. Senelerdenberi elleri, kolları bağlı bulunan Belediyemiz yeni çalışma programını hiç sıkmtısız tatbik edebilmek için ayrıca 322,000 lira para da bulmuştur. Bu yeni paranın ödenmesi de gayet müsaid taksitlere bağlanmış oldu ğundan bunun da ödenmesinde hiçbir sıkıntı çekilmıyecektir. 22/3/936 pazar, yupuacan maçlar Yugoslavyada spor faaliyeti Belgrad (Hususî) Yugoslavyada Lobdanya yanında Plavitsa mevkiinde yapılan beynelmilel kayak müsabaka sında Avusturyalı Pradel 101 metro atlamağa muvaffak olmuş ve Norveçin Birgerd Rud tarafmdan tesis edilen rökoru 5 metro ile kırmıştır. Plavitsadaki bu müsabaklar çok bü yük bir alâka uyandırmış ve bu müsa bakalara fevkalâde çok sporcu iştirak etmiştir. Yugoslavya şampiyonu B. S. K. kulübünün 25 inci yıldönümü münasebetile paskalya yortularında Belgradda büyük bir spor bayramı ve muhtelif fut bol maçları yapılacaktır. Bu maçlara İskoçyamn meşhur (Hart of bidloti yan), Pragın meşhur (Slavya) takım larile Yugoslavyanın tanmmış kulüb leri iştirak edeceklerdir. îstanbul Spor kulübü azasına İstanbul spor kulübü idare heyetin Mmtaka merkezinden alman talimat dairesinde aza kayidleri yenilenecektir. Kulübümüzde yazıh üyelerin nisan ni hayetine kadar kayidlerini tecdid et meleri riea olunur. Fener stadı: Süngercilik şirketi umumî Alan gözcüsii: Saim Turgud Altınordu Ortaköy A takımları saat toplantısı 12 hakem: Adnan Akın Süngercilik şirketi umumî heyeti dün Vefa Beykoz A takımlan saat 14 şirket merkezinde toplanmıştır. Toplan hakem: î. M. Apak. Yan hakemleri: tıda idare heyetinin senelik raporu, bi Feridun Kılıc, Rıfkı lânço ve kâr ve zarar hesabları okunmuş Fenerbahçe Eyüb A takımlan saat ve tasdik edilmiştir. 15,45 hakem: Saim Turgud. Yan haBundan sonra yeni aza ve murakıb kemleri: Namık, Rıfkı lar tayin edilmiştir. Şirketin son bir yıllık Şeref stadı: mesaisi heyeti umumiyece ümid verici bir Alan gözcüsü: Basri Bütün şekilde karşılanmış ve şirketin önümüzFeneryılmaz Beylerbeyi A takımlan deki yıl içinde kendi sahasında daha vesaat 12 hakem: Sabih rimli mesaide bulunması için idare heye Süleymaniye Hilâl A takımlan saat tine salâhiyet ve talimat verilmiştir. 13,45 hakem: Ahmed Adem. Yan hakemleri: Talât Özışık, Mehmed Ersöz 15,30 hakemâ Cafer. Yan hakemleri: Beşiktaş Anadolu A takımları saat Samim Talu, Ekrem Ersoy 15,30 hakem: Suphi Batur. Yan hakemBoksörler Rusyaya gidecek leri: Tank, Tahsin Berlin olimpiyadma iştirak edecek boks takımımız Balkanlarda yapacağı Taksim stadı: tecrübeden evvel Sovy^. .asya bok Alan gözcüsü: Şazi Tezcan Karagümrük Doğanspor A takım sörlerile çarpışacaktır. Sovyet Rusyada Balkanlardan daha ları saat 12 hakem: Şazi Tezcan ilerile bulunan boksörlerle karşılaşacak Galatasaray Topkapı A takımlan olan sporcularımızm orada alacakları saat 13,45 hakem: Kemal Halim. Yan netice üzerine olimpiyada iştirakleri hakemleri. Mehmed Ali, Talât Özışık daha kuvvetli bir şekilde tahakkuk etGüneş İstanbulspor A takımlan saat ı miş olacaktır. M. TURHAN TAN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear