23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 Birincikânun 1936 CUMHUEİYET Ihmal edilemiyecek bir ihtiyac Amerikan zihniyeti Meşhur birkaç şahsiyetle mülâkatlar Bir Ingiliz gazetecisi, Amerikalılann, me«hur şahıslara karsı gösterdikleri ço cukca meftuniyetle söyle alay edivor: Amerikalılar, metin insanlar oldukla nnı söyliverek iftihar ederler. Halbuki, oismis salata kadar yumuşak, hassas in«anlffdır. «Şahsiyet» dedin mi bayılırlar. Tak Dempseyin islettiği barda, bu sabık boks samDİyonunun etrafmda pervane gibi döndüklerini bir görseniz. Dempseye sordum: Savaş tarihi, savaş bilgisi Yarının harbi bir top yekun harbdir, bu harbe hazırlıklı olmak için yüksek tahsil gencliğine savaş tarihini, savaş bilgisini öğretmeliyiz Dresden: 19. XI. 1936 Amiral Hortinin Roma ve Viyanadaki temaslan Bir Fransız gazetesi yapılan temaslardan mühim neticeler elde edileceğini ummuyor Cesaret madalyası Korkaklık vergisi erşeyin en güzelini, en sağlarrunı, en kuvvetlisini seçmek, tesbit etmek âdeti bütün dünyada pek genişlemiştir. Yılda bir bu güzellik, bu sağlamlık, bu kuvvetlilik zinciri yeni bir imtihana tahammül edemedikleri halde değişir. Golf, tenis, kürek, atlama, koşma, güreş, güzellik ve saire şampiyonları hep bu değişikliğe mahkum fani şöhret sahibleridir. Fakat cesaret şampiyonası kunnak ve ölçüsü olmıyan bu manevî kıymeti müsabaka ve mukayese suretile mükâfatlandırmak âdeti yalnız Ingilterede kökleşmiştir. Bunu son gelen gazetelerin getirdiği bir haberle bir daha öğrendik. Dük dö Yorkun reisliğini yaptığı bir kulüb, bütün Ingilterenin en cesur insanı olduğuna kanaat getirdiği birine Stanhop madalyası denilen bahadırlık nişanını vermiş. Bu babayiğit, Mis Evelin adlı bir kadmdır ve koca Britanya adasının en cesur şahsiyeti tanılması da bir akmtıda boğulmak üzere bulunan bir kızı kurtarması yüzündendir. Bilmem amma, bir memlekette yaşıyan milyonlarca insan arasından birini en cesur olarak seçmek, bir yığın başak içinden en şişkin taneyi arayıp bulmak gibi birşey olsa gerek. Yukarıda da söy'?diğim veçhile cesaret, güzellik veya çirkinlik gibi, görülür, ölçülür birşey değildir. Sonra cesurluk, muhtelif vaziyetlerde tecelli eder bir haslettir. Adam vardır ki suya atılır, gemi kurtarır. Lâkin ateşi görünce ödü kopar. Gene adam vardır ki kurşunu ağzile yakalar, gök gürleyince sığınacak fare deliği arar. Biz Türkler eskidenberi böyle düşünmemişizdir ve cesareti lüzumundan fazla mükâfatlandırmamışızdır. Bizim telâkkimize göre insanlarda cesaret asıldır ve cesur olmak meziyet olmayıp korkaklık kusurdur, ayıbdır, suçtur. Bu düşünceyi, bu kanaati, bu akideyi Osmanh tarihinin kaydettiği meşhur «Korkaklık vergisi» yüksek bir belâğatle tebarüz ettirir. Vakıa şöyledir: 1476 da Buğdana sefer yapılırken ordu Tavşanlıpazarda mola verdi. Anadolu Beylerbeyi Davud Paşa, öncü idi. O kasabada, bir tilkinin on iki çulha tarafından işletilen bir atölyeye girdiğini ve o bir düzine çulhanın bu minimini hayvandan ürkerek telâşa düştüklerini, kasabayı da telâşa verdiklerini duydu, keyfiyeti Fatih Sultan Mehmede bildirdi. O da bir tilkiden korkan çulhalan evlâdlanna, torunlarına da utandırıcı bir miras olarak kalmak şartile yılda beş akçe korkaklık vergisi vermeğe mahkum etti. Haberi Sahih sahibi vakıayı anlahr " ken «çulhalann dükkânlanna giren bir tilkiyi öldüremiyecek kadar korkaklık göstermelerine karşı padişahm böyle bir vergi koyarak kendilerini cezalaridırması o asırda şecaatin nekadar gözetildiğinî gösterir» diyor. Bu hâdise ile îngilterede en cesur kimseye her yıl madalya verilmesi âdeti karşılaştırılınca insanın ihtiyarsız: Iklîmde hükmü yok mu farkm Vaziyeti bir mi garbü şarkın Diyeceği geliyor. Bir yanda cesarete mükâfat, bir yanda korkaklığa mücazat. Bunlann ikisi de bir yola çıkar gibi görünürse de tahlil olununca aradaki telâkki farkı görülür. Her zaman bu kadar antrene bir halde bulunmak için ne yapıyorsunuz kuzum? Dempsey, elimi, dalgınlıkla üçüncü defa olarak sıktıktan sonra: Müşterilerimin ellerini sıkıyorum, dedi. Amerikalılann Mary Pickfordu ne kadar sevdiklerini tahmin edemezsiniz. Macar Naibi Amiral Hotti Italya Krah ve Musolini ile Napolide Nice sinema yıldızlan sinema semasmda bahri geçid resmini seyrediyor yükselip yükselip tekerlendikleri halde o, 1 Siyasal. Pariste intişar eden Temps gazetesi, sinin bugünkü şekli, bu sahada şiddetle daima gazetelerin birinci sahifesindedir. 2 Çerisel (askerî). Ona da, şimdi ne ile meşgul olduğunu Roma, Vinaya ve Budapeşte mülâkatla harekete müsaid değildir. Bu itibarla, Biz bunu Alman Harb Akademisi rına tahsis ettiği başmakalesinde ezcümle Macarların, Duçenijı teşçilerile iktifa etsordum: öğretmenlerinden albay Rudolf Ritter diyor ki: meleri ve hakikî manasile siyasî surette İşim gücüm benimle evlenmek isund Edler von Xylanderin Habeş ilinin «Halihazırda, orta ve şarkî Avrupa tatmin edilmek ümidini beslememeleri lâtiyen delikanlıları reddetmek, dedi. Za fethi (Die Eroberung Abessiniens) adlı zımdır. ten, gazete okumadığım zamanlar, yap daki diplomatik faaliyeti tebarüz ettiren yeni kitabmdan öğreniyoruz. Kitabın i Naib Hortynin Viyana seyahati Rotığım işlerin nelerden ibaret olduğunu resmî ziyaretler nihayete eriyor. Macar çinde iki ordunun karşılıklı kımıldanışını maya yaptığı seyahatin tabiî bir mütemkendim de bilmem, gazeteler bunu bana Naibi Amiral Horty Viyanaya gitmek gösteren pek çok krokiler ve her bakımüzere Romadan ayrıldı ve Romanya mimidir. Orada da, ayni derecede nazik haber verirler. dan çok olgun ve temelli tahliller vardır. görülüyor Hariciye Nazın M. Antonesko, üç gün meseleler mevcuddur. Iyice Tanmmış gazeteci ve radyo spikeri Bu kitabın dilimize çevrilmesini çok di ki, Italyan diplomasisi Avusturya ile M. Beckle ve Leh ricalile mühim mü lerim. Ritter von Xylander Italyan Macaristanı, Roma protokollan çerçevelâkatlar yaptığı Varşovayı terkediyor. Habeş savaşında Habeş ordu giıdü yaklaştırmağa Bu teşebbüsler, halihazırdaki beynelmi si dahilinde yekdiğerine dü hünerinin kaçırdığı fırsatlardan köklel vaziyetlere, alâkadar memleketlerin muvaffak olmuştur; fakat, Viyana ile lü bir kavrayışla bahsediyor. Ras Imruacil menfaatleri hududunu geride bırakan Budapeşte arasında, daimî ve samimî bir yu çıkarmak şartile Habeş ordu«unda bir ehemmiyet izafe etmektedir. Çünkü, elbirliğini müşkülleştiren meseleler bu kumandan yoktur. Takazza cephesindeki bu işlerde, Avrupa kıt'asının hassas kı lunduğu da anlaşılıyor. İki memleket yanlış hareketler bunu göstermektedir. sımlarından birinin umumî siyasetile alâ vahdetinin, harbden sonraki nihayet buUluslar Derneğine fazla bel bağhyan kadar zümreler mevzuu bahsolduğu gö luş şeraiti, her iki tarafta da bazı ukderülmektedir. Bu itibarla, bu resmî ziya ler bırakmıştır. Macaristanın Sopron işNegüs; İtalyan ordusunun istediği çibi retler, bir gün içinde değişen ve hassaten gali, Burgenlandın Avusturyaya veril toplanmasma, bütün noksanlanm la endişe uyandırıcı şekiller almak istidadı mesi, Macarların, tadil taraftarlığı mücamamlamasına vakit bırakmıştır. Halbuki gösteren bir vaziyet üzerinde anî akisler delesinde, Viyanadan hiçbir muzaheret Uluslar Derneğinden yardım beklemek görmemeleri bu vaziyetin amilleridir. yapmaktadır. kuruntusu, Habeşlere çok büyük fırsat'ar kaçırtmıştır. Habeş ordusu modern bir Bugün dahi, öyle meseleler vardır ki, Romada, Amiral Hortyye yapılan M. Ruzveltin bir krokisi ordu değildi. Fakat öyle olduğu haide, Avusturya Macar itilâfı, bu bahislerhararetli istikbal merasimi Macar izzetigene, başlangıçta, yani ttalyan kuvvet \VinchelI, kendisine ordularla dinleyi nefsini okşıyacak mahiyettedir. Macar de hiç şüphesiz tamam olmuş değildir. leri toplanmadan hücuma geçmiş olsayciyi nasıl celbettiğini şöyle anlattı: Naibinin, Berchtesgadende M. Hitlere Vakıâ, her iki hükumetin, Roma ve dı, ttalyan!arın çerisel hareketlerini son Evvelâ, radyoda kırk dakika ka yaptığı ziyaretten sonra Romaya seyaha Berlinle müştereken komünizm tehlike derecede güçleştirebilirlerdi. Ordu gü dar, dakikada 204 kelime hesabile söy ti, ilk ziyaretin mukabili gibi görünmek sine karşı koymak hususunda müşterek dümü bakımından çok büyük bir fırsat lerim, sonra yavaş yavaş 185 kelimeye tedir. Müteveffa General Gömböş hü arzulan vardır. Fakat bu, belki de, mütesanid bir siyaset için devamlı bir esas sayııan bu başlangıçtaki durumun feda inerim. Nihayet birdenbire susarrm. kumeti, Macaristanı, Almanyanın izi üteşkil edemiyecektir. Avusturya ile Ma edilmesi, belki de «mütecaviz» sayılma Sebeb? zerine sevketmişti. îtalya bundan endişecaristan, Tuna mıntakasında, ekonomik mak kaygusundan ileri gelmiştir. Fakat Sebeb meydanda. Dinleyenleri me lenmiş olabilirdi. Ne olursa olsun, Duçe, teşkilât yapmak hususunda ayni ihtiyacı uluslann öyle tehlikeli tarih dakikaları rakta bırakmak... Budapeşte hükumetini, ilk îtalyan Maduymaktadırlar; lâkin Viyana Küçük vardır ki ordunun herşeyi ifade etmesi, M. Ruzvelt belki iyi bir Cumhurreisi car mukarenetinin tezahüre başladığı ve Antantla ve bilhassa Çekoslovakya politika ve ekonomi ile diri bir terkib o dir. Fakat resim için poz vermesini bil Macarların, millî mütalebelerinin esasını uzlaşmağa taraftar olduğu halde, Bu larak kaynaşması lâzımdır. Ritter von mez. Saçlannı çekiştirir, kollarını hava teşkil eden Triyanon muahedesinin ara dapeste, bu vadideki muzaheretini, arazi Xylanderin bu mevzu üzerine vazdığı ya kaldırır, tavana bakar, güler, sigara ziye müteallik maddelerinde tadilât yameselesinin halline talik etmektedir. A sahifeler cok değerlidir. M. NERM1 içerken ağzını buruşturur filân, filân... pılması hususunda M. Musolininin nü miral Hortynin Avusturya devlet ricalile Birgün, onun matbuat mümessillerile fuzuna güvendikleri sıralarda malum oyapacağı temaslar her iki memleket arayaptığı bir mülâkatta hazır bulundum. lan temayüllere avdet ettirmeğe uğraş sında daha sıkı surette kararlaştınlmış bir Bir rövü sahnesi seyredıyorum sandım. mıştır. Milâno nutku, bu hususta Macarsiyasî harekete müncer olacak mıdır? Bir banço eksikti. Cumhurreisi her gaze lara bir parça teselli vermiş ve Viya Bugüne kadar Almanyanın aldığı vazitecıye ismıle hitab edıyordu. nada son defa toplanan Italyan Avus yet dolayısile nezaketini daima muhafaGazeteclierden biri bir sual sorunca, turya Macar konferansı, Roma proto za etmekte olan Habsburglar meselesi, M. Ruzvelt meselâ şu cevabı veriyordu: kollarının tatbik mevkiine konulması, bu temaslarda nasıl bir yer tutacaktır?» Bugün nelerden bahsedeceğiz. Si ekonomik menfaatlerine, şimdiye kadar yaset lâfı yok inşallah! olduğundan daha fazla fayda temin edeceği ümidini uyandırmıştır. Amiral Hor 110 lirayı çalmak için odaya Bir gazeteci gene soruyor: İntihab mücadelesi nasıl devam tynın Romada yaptığı ziyaretlerden elde ateş vermişler edilen pratik neticeler bu ümidi tamamen ediyor? Evvelki akşam Mahmudpaşada Ço Sormayın! Bütün bu seyahatler haklı gösterecek mahiyet arzetmiyor. rabcı hanında bir yangın başlangıcı olGerçi Italyan Macar dostluğunu, bu muş, hanm üst odalarmdan biri tutuşçamaşırcı masrafını öyle artırdı ki! Nasıl bir netice ümid ediyorsunuz? ziyaret, parlak bir surette teyid etmiştir; muştur. Yapılan tahkikat neticesinde bu o Bu sualin cevabı, kasamdaki kapa fakat, Macaristanın, 1918 deki zaferden sonra sulhun akdi esnasmda kurbanı ol dada oturan Hasan admda bir adamın 1. zarfın içinde sakhdır Harry! duğunu iddia ettiği haksızlığın arazi ba sandığmdan 110 liranın meçhul kimsekımından tamiri yalnız Italyanın elinde ler tarafmdan çalındığı ve odaya ateş Karabük fabrikası verildiği anlaşılmıştır. Emniyet müdürdeğildir. Triyanon muahedesinin araziye lüğü tahkikata devam etmektedir. mukavelesi müteallik maddelerinin tadili gibi bir me52,000 tonluk Bremen transatlantiğinin fırtınada hali Ulus refikimizde okuduğumuza göre selenin, muslihane bir tarzı halle bağlanGeçen haftaki şiddetli fırtına yüzün men Kilis gazetesi 15 yaşında vapuru resimde görüldü den Avrupa ile Amerika arasında işlı ğü Karabük demir ve çelik fabrikaları in ması ancak bu tarzı hallin zarannı çekeşekilde ve büyük müşkü Kilis refikimiz 15 yaşma girmiştir. yen transatlantikler seferlerini tatil et lâtla Atlantiği geçmeğe muvaffak şa mukavelesi İktısad Vekâletinde im cek olan Küçük Antant devletlerinin Refikimizi tebrik eder ve uzun ömürmişlerdi. Yalnız Alman bandıralı Bre olmuştur. muvafakatile olabilir. Italyan diplomasi ler dileriz. zalanmıştır. Habeş ili seferinin en çctin safhası kapandı. Kenar, köşede disiplinsiz çarpışmalardan başka birşey kalmadı. Şimdi, bu seferin bilânçosu yapılıyor. Mareşal de Bono bir kitab bastırttı. Arkadan Mareşal Badoglionun kitabı çıktı. Alman gazetelerinde bu iki kitab üzerine yazı lan yazılan gözden geçirdim. Badoplionun kitabmda öğrenilecek şeyler var. Habeş ili seferi, modern sömürge 3eferlerinin en önemlisidir. Bu seferden ge lecekteki modern seferler hakkında Um bir fikir edinmek mümkün değildir. Böyle olduğu halde öğrenebileceğimiz şeyler iki bakımdan çok önemlidir: Içinde yaşadığımız insanlık çağı; yurd müdafaası meselelerini ilk p'âna iletmiştir. Almanyanın çok tanınmış mütefekkiri Wilhel Wundtun ağzile konuşmak icab ederse diyebiliriz ki; her çağın ilk plâna sürüklediği meseleler var dır. Bizim çağımız ise henüz derin bir kaos içindedir. Bu çağ, bütün sosyal sistemini yeni bir değer ölçüsüne göre ya ratmağa başlamıştır. Sosyalistliğin temeIinden bulandırdığı eski nizam yerine diri ve ulusal değerlerden ilham alan yeni bir nizam geçmektedir. Biz bu intikal çağını orta çağla yeni çağ arasındaki intikal yıllanna benzetebiliriz. En yüksek ce miyet değerlerini benil (egoist) ve maddeci bir noktadan düşünen Marx mektebi, sosyal nizam için en korkunc bir a fettir. Sosyal fedakârlık, sosyal kahra manlık bu zihniyetin içine sığmıyan birşeydir. Bu yıkıcı zihniyet karşısmda sosyal değerlere önem veren modern ulus çuluk yükseliyor: Sosyal hayat yüksek değerlerin, faziletlerin yarattığı bir ni zamdır. îşte bu diri nizamı, biz, bugün işlemek mecburiyetindeyiz. Bütün bügi hayatımız buna göre kurulmalıdır. Üni versitelerimizde, yüksek okullarımızda, bunun manasını daha derin ve köklü bir tarzda kavramağa çalışmalıyız. Uyanı sımızın ilk günlerinden bugüne değin güreşiyoruz. Fakat biz bu güreş yoiumuzu yalnız ufaktefek hikâyeler şeklinde biliyoruz. Nasıl güreştik ve nasıl güreşece ğiz? Evet, bizim tarihimizi, yaşıyan ta rihimizi belirtecek, ona vücud verecek olan şey budur. Cengiz nasıl güreşti, At tilâ nasıl Avrupaya girdi? Timur, ordulannı nasıl yürüttü? Biz garb Türkleri nasıl dünyayı titrettik? Biz bunu bütün sosyal oluşumuzu kucaklamasını bilen bir Savaş Tarihile öğrenebiliriz. Biliyorum ki üniversitelerimiz, yüksek okulla rımız bir harb akademisi değildir. Fakal bu bilgi bize, lâzımdır. Onun için yürekten istiyorum ve sizin bu işte önayak olmanızı gene yürekten diliyorum ki yüksek tahsil hayatımızda müdafaa bilgisine bir kürsü verüsin. Geleceğin savaşı, Ludendorfun sözile bir total savaştır. Dünya savaşı, zaten, bunun başlangıcıydı. Çiftçiyi, kimyageri, fikri, kısa sözle herşeyi seferber eden bir savaşta, yalnız gerçekliğin payı olabilir. Onun için va kit geçirmeden yüksek tahsilimize savaş bilgisini, savaş tarihini k?tmalivız. Atlantikte müthis fırtmalar i M. TURHAN TAN gün hayal gibi gördüğün şeyler, o vakit kendiliğinden meydana çıkıverir! Sırtını okşıyarak: Haydi, anlaşıldı! Birlikte çalışacağız. Zengin olacaksın. Gözünün içine bakarak: Bütün istediklerin eline geçecek!.. Demir, birdenbire, dalıp gittiği dü şüncelerinden silkindi. Kâmil Efendi mütemadiyen söylerken, o büsbütün başka şeyler düşünüyordu. Fakat bir anda, sanki kendini bu tasvir edilen âlemin içinde gibi gördü: Binalar büyütülmüş, işçiler artmış, o kınk dökük eski tabakhaneler büyük bir fabrika halini almış, abanî sarıklı, beli kuşaklı ustalann yerine şimdi ağzında purolarile koca karınlı, kırmızı suratlı patronlar geçmiş; o da, bir masanın başmda gene onların arasında emirler vererek, kâğıdlar dağıtarak dolaşlyor, o da onların yanında bir büyük memur, bir kücük hissedar ha'ini aldığı için meclislerde sözü geciyor, dinleniyor. Ya işçiler!.. Onların sikâyetleri daha büyük, VÜ7İeri daha kan=ız, srözleri her zamankinden daha söniik.. Onlar nerede? Öte tarafta, uzakta.. Artık sesini işitemiyecekleri, b^k'nca onu tanıyamıyacaklan kadar uzakta.. lArkası vari Hacı Efendi, fıkara kim? Bu deri tüccarları mı? Kâmil Efendi, göbeğini oynatan bir kahkahayla: Üç direk çakıp kazan kaynatan şu Cumhuriyetin ictimaî romanı: 51 Yazan: Hilmi Ziya çocuklara tüccar deme Allah aşkına! deDemir gittikçe sabrı azaldığını göste çasında ayn bir adam çalışır. Fıkara, ken di. ri; bir tavırla: di yağlarile kavrulup gidiyor. Dediğiniz Cemal acı acı güldü: Ne yapalım istiyorsunuz? dedi. gibi onlan şehir dışına nakle hangisinin Ya... Demek, bunlar fıkara? Bu Hacı Toran, iki elini kaldırıp: takati var? Pis koku meselesinde yerden tabakhane sahibleri, sizler fıkarasınız? Hiç.. diye cevab verdi. Şu kadar göke kadar hakhsınız. Amma.. Dava şu Öyleyse, yanıbaşınızda hergün sızlanıp dıyeceğim ki, ufak tefek bazı havadis rada ki, her şeyden önce bu işin tatbikı duran o çöpten evlerin halkı nedir? O, leri biraz daha ihtiyatla yazsanız. Su u tarafını düşünmeli. kış günü derileri temizlemek için belleDemir, birdenbire ilk zamanki tavrını rine kadar çamurlara girenler nedir? yur düşman uyumaz. Kısaca sordu: alıp: Ne gibi? Kâmil Efendi, sözün tehlikeli mecra îşittiğimize göre bu işte alâkanız ya girdiğini hissettiği için hemen başka Meselâ... Şu tabakhane meselesi, bir istikamete götürmeğe çalışarak: dedi. İkisinin de ayrı ayn yüzlerine ba varmış! dedi. Hacı Efendi yutkundu, kaşlarını çattı, Sakayı bırakın! dedi. İşin içinde kıp devam etti: önüne baktı w tekrar gülerek: memleket meselesi var. Biliyorsunuz: Bana kalsa, hepsini kaldırmm. Ne Yok canım.. dedi. Evet, hem var, Zaten millî sanayiimiz zayıf. Şimdi Yulüzum var!.. Odanm üzerine yap bir fabrika. Bütün bu süprüntüler ortadan kal hem yok. Öyle mühim değil. Yani de nanlılar onu da yıkmak için fırsat arıyor. kar. Gelgelelim! Hem onu yapacak ser mek isterim ki, kendi menfaatim için söy Bir hâdise çıksa da birer birer hepsini mayedar yok, hem de bu adamcağızın lemiyorum. Zaten olmuş olmamış ne çr kapasak diye bekleyip duruyorlar. Devrızkı kesilir. Biliyor musunuz kaç kişi bu kar. Şurada aradığım hukuku ibaddır letin sözü geçse, hadı neyse.. O da korNasıl olsa o kadar her tarafta bir parça kuluk haline geldiği için, tam zamanında vesile ile geçiniyor? alâkamız var canım.. İş, fıkaranın nzkı gâvurun ekmeğine yağ sürüyorsunuz! Bu, bir loncadır degil mi? diye bozulmasın. Demir, asabiyetle atıldı: Demir sordu. Kâmil Efendi: Cemal, çayı fincanlara doldururken İmkânsız! dedi. Ayni mesele her Evet, lonca halindedir. Her par uzaktan söze kanştı: zaman için düşünülebilir. Burada deri adant ihtiyacı oldukça Yunanlılar niçin kapatsm. Farzedin kapatsa, şimdikinden daha mı fena olur? Ya bizim dediğimiz gibi, şehir dışında baştan açılır. Yahud bu çocuklar, gene rençperliğine döner. Sonra biz yalnız nakilden mi bahsediyoruz? Binaları düzeltin, kuyuları birleştirin, heriflere yaşıyacak kadar para verin! Bu da mı imkânsız? Hacı Toran, müşkül vaziyete düştüğünü anlıyordu. Şimdiye kadar sözü bu tarafa götürmemek için yaptığı bütün gayretler boşuna çıkmıştı. Ona cevab verecek yerde, artık açıkça konuşmayı tercih ettiği görülüyordu. Ayağa kalktı, fincanını almak bahanesile masanın kenarına kadar giderek Demirin omzuna dokundu: Delikanlı! dedi. Anlaşıldı, bu işlere aklm eriyor. Bizimkiler cahil. Nuhunebî zamanmdaki usulleri bir türlü bırakamıyorlar. Yazmak kolay değil, gel sen de aralanna kanş, onlara yol göster. Demir, hayretle onun yüzüne baka rak: Yol mu göstereyim? diye sordu. Çok basit canım dedi. Senin gibisini nerden bulacaklar? Işlerini düzeltip ba§larına geçersin. Sana bir de daire ve ririz. Avrupada okumuşsun, çok şey biliyorsun. Diyecek yok.. Fakat benim anladığım pratiktir azizim pratik! Ötesini bilmem.. Biliyormusun, gel göster! Gir aramıza, sen de bizimle beraber çalış.. İsin zorunu, kolayını o zaman farkedersin! Demir, çenesini avucu içine almış düşünüyordu. Hacı Toran, onu ikna için daha fazla sokularak, kocaman ellerile muhayyel bir plânı gösterir gibi yaklaşarak sözüne devam ediyordu: İnsan havayla yaşamaz. Gazete, fikir, mücadele dediğin de parayla olur. Önceden temeli yapmalı, sonra üzerine istediğini kurabilirsin. Paran yoksa gü nün birinde gazeten de kapanır. Paran olmadı mı ahbablann senden elini çeker. Paran yok diye sana istediğin kızı ver mezler! Hacı Toran, bu kelimelerin üzerine basarak ağır ağır söylüyordu. Onun cevab vermeden düsündüğünü görünce cesaret alarak gene başladı: Fakat bunlar senin için değil!.. IImin var, işten anlarsın, gencsin.. Yazılarında hergün söylediğin gibi tesebbüs etmek ve çalışmaktan baska yapacak bir şey yok. O zaman sana kapılar açılır. Bu İ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear