Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
30 tkinciteşrîn 1936 CUMHURIYET Gazi Anteb (Hususî) Şamda bir tek ağacı bile yetişmediği halde nedense Şam fıstığı djye tanılan Anteb fıs tıkçılığı, her şeyden evvel teşkilâtlan mağa muhtacdır. İhracatm Suriye tarikile yapılmasın da yalnız manen değil, maddeten de büyük zarar vardır. Çünkü bu işteki kârın çoğu Suriyeli tacirlere kalıyor. Bunlar fıstığm Antebde kırılmasuıa bile müsaade etmezler. Oradakı depolarında kendi milletlerinden Ermenileri çalış tırırlar. Rekoltenin yüzde yetmişini şimalî Amerika çeker. Anteb fıstrklarınm sevki işini İş Bankası pekâlâ üzerine ala bilir. Bu suretle hem memleket iktısadij^atına maddî, manevî büyük yardımlarda bulunmuş, hem de kendisi iyi bir kazanc membaı elde etmiş olur. 936 rekoltesi üç milyon kilodur. Mahsule arız olan zenk hastalığı rekolteyi yan yarıya azaltmıştır. Mahsulün he men yarısı satılmıştır. Taleb yekdiğerini kovalamaktadır. Hindistan da ehemmiyetli fıstık istemektedir. Hükumetimiz fıstığa lâyık olduğu ehemmiyeti vermLjtir. Geçen sene pro fesör Vaysberg ve fıstıkçılık mütehassısı Haydarı gondererek burada tet kikat yaptırdığı gibi Antebde bir fıstık Berlindeki halk kütübhaneler inden biri enstitüsü açmağı da kararlaştırmıştır. Berlin (Hususî) Almanyada müs halde epey eski ve yıpranmış olarak Enstitü, mahsule arız olan hastalık takil ilim kütübhanelerinden ve ilim geri döndüğünü söyledim. Bana iare ların önüne geçme çarelerini bulacak müesseselerindeki hususî kütübharie dairesinde henüz iade edilmiş ve yer lerden başka halkın aydınlanma ihtiya lerine yerleştirilmemiş kitabları gös cını tatmin için zengin şehir kütübha terdi. Pek temizdıler. Böyle bir usulü neleri ve bunlara bağlı olarak halk kü bizde tatbik edebilmek için muhakkak tübhaneleri kurulmuştur. Yalnız Ber ki evvelâ halkta kitab sevgisini uyan linde, ilim adamlarının işine yarıyan dırmak, ilkmekteblerde çocuklara kitab 150 kadar büyük küçük ilim kütübha terbiyesini aşılamak lâzım. nesi hariç olmak üzere 100 den fazla Her sınıf halkın istifade edebileceği halk kütübhanesi ve bunlara merkez bu büyük şehir kütübhanesinden baş vazifesini gören 300 bin cildlik bir de ka Berlinde 100 den fazla halk kütüb şehir kütübhanesi mevcuddur. Bunlarm hanesi de mevcuddur. Bunlar şehrin haricinde hususî ellerle idare edilen ki muhtelif 8 mıntakasına dağılmışlardır. tab iare müesseseleri de nazarı itibara Her mıntakada biri merkez vazifesini alınacak olursa Almanj'anın hakikaten görmek üzere asgarî üç, azamî on halk ciyi okuduğuna> hükmetmek icab eder. kütübhanesi şubesi mevcuddur. Birer, Bu kütübhane kesafeti Berlinde olduğu bazan da ikişer okuma salonunu, birer gibi hemen bütün Alman şehirlerinde iare dairesini ve müteaddid kitab de derhal göze çarpıyor. Bütün bu rakam polarmı ihtiva eden bu küçük kütüb lar karşısmda bizdeki okuyan smıfın hanelerde halkı alâkadar edebilecek azlığını, asarı atika müzelerinden baş her türlü yeni neşriyat, gazete ve mecka bir şey olmıyan kütübhanelerimizin mualar bulundurulmaktadır. Bu çeşid zavallıhğını düşünmemek kabil değil. halk kütübhaneleri arasında kitab sa Bu seneki Alman kültürü bugünkü senekindenrekolte geçen Sa Majeste Jorj, Amiral yan yarıya az seviyesine nasıl yükseldi? Şükrü Okanı kabul etti Yeni ve eski zenginlikler aşingtonun etrafında toplanan Birleşik Hükumetler, Noeli beklemeden bir yıllık refah ve saadet bilânçosunu neşretmişler ve eski dünya halkını bir kat daha imrendirmişlerdir. Rakamlarında altm rengi ve elmas ışığı beliren bu bilânçoya göre 1936 yılınm on ayı içinde üç milyon Amerikah birer milyondan fazla kazanc temin etmiş ve o ülkenin en zengin adamı sayılan Heartsm kazancı da gene bu on ay zarfında dokuz milyonu bulmuştur! Bizim diyanmızda milyon mekteblerde okunur bir rakamdır. Mekteb dışında onu yalnız devlet bütçesinde görürüz. Fakat Avrupada da Amerika kadar milyon ve milyoner bolluğu yoktur. OnDonanmamızın Amiral gemisi Yayuzun Maltada alınmış bir resmi dan ötürü milyonluk servetlerin tadım ancak kitablardan almak zorundayız. (Baştarafı 1 inci sahifede) Ben de «3,000,000,000,000» lirayı karAmiral Şükrü Okan saraydan ayrılde= e paylaşan üç milyon Amerikalıya dıktan sonra filomuzun kumandan ve zahayalimde geçid resmi yaptırırken eski bitlerile birlikte Akropolu ve müzeleri asırların zenginliklerini de şöyle bir dügezmişlerdir. şündüm. îlkin hatırıma gelen Gazneli Öğleüstü Yunan Bahriye Müsteşan Sultan Mahmud oldu. Malum olduğu üPapavasiliu Atina Yat kulübünde ami zere bu kudretli hükümdar, Hindistana ralımız ve Türk zabitleri şerefine hususî yaptığı seferlerin birincisinde büyük bir bir ziyafet vermiştir. Bu ziyafet zabitlehazıne elde etmiş ve bu hazinedeki eşrimizle Yunanlı meslektaşlan arasında yadan on altı inci gerdanlığa yüz bin alpek samimî hasbıhallere sahne olmuş ve tın kıymet biçilmişti. Dördüncü seferindostane bir hava içinde geçmiştir. Amiral Şükrü Okan Maltadaki de 98,000 miskal halis altm, dört yüz Bahriyelilerimiz saat 5 te te Gedikli miskal ağırlığında bir gök yakut ve yüz Zabit mektebinde şereflerine verilen çay ziyaretlerinden birinde ziyafetinde hazır bulunmuşlardır. Paktınm akdine kıymetli yardımda bu deve yükü gümüş almıştı. Altıncı seferindeki ganimetin pahası bugünkü paraZiyafet ve hararetli nutuklar lunmuştur. İki memleket bu pakta sadık bir suret mızla 125 milyon lira tutuyordu. Akşam, elçimiz Ruşen Eşref tarafından bahriyelilerimiz şerefine bir ziyafet te merbut kalmaktadırlar. Diğer iki mütDaha yakm zamanlara gelince Os ve ziyafeti takiben bir balo verilmiştir. tefikimiz Romanya ve Yugoslavya ile sı manlı Sadrazamlarından Rüstem PaşaZiyafette Yunan Başvekili M. Me kı bir teşriki mesai dairesinde, müsalemet nın serveti ağzımızı sulandınr. Bu ada • » perver gayretlerimizi müştereken takib mın miras olarak bıraktığı taşınır, taşıntaksas ta hazır bulunmuş ve Yavuz orden hali kalmıyacağız zira hedefimiz an maz eşya arasında 815 çiftlik, 476 su kestrası güzel parçalar çalmıştır. Bu münasebetle M.Metaksasla donan cak barıştır. Herkesin haysiyeti, müsava değirmeti, 1700 köle, 2900 at, 1906 demamız Amiralı Sükrü Okan arasında sa tı ve kazanılmış vaziyetlere hürmet üzeri ve, bir milyon altm kıymetinde elmas, mimî nutuklar teati edilmiştir. M. Me ne müesses bir banştır. iki milyon düka altmı nakid para, 760 taksas nutkunda ezcümle demiştir ki: Aramızdaki ikametinizden iyi bir ha elmaslı kılıc, 130 çift altın üzengi vardı. « Türk filosu ilk defa olarak Yu tıra saklıyacağınızı ümid ederek ve bu Birinci Abdülhamid devrinde Sadra nan sularını ziyaret etmektedir. Bu mes'ud dostluk tezahürünün iki memleketi bağlı zam Yeğen Mehmed ve Kaptanı Derya hâdiseden dolayı, iki memleket tarihinde yan bu kadar sıkı rabıtaları bir kat daha Gazi Hasan Paşalann Fas elçisile yapbir merhale teşkil etmesi itibarile bir kat kuvvetlendireceğine kani bulunarak, ka tıklan mükâleme de, Onsekizinci asırdadaha seviniyoruz. Bu sembolik ziyaret, dehimi dost ve müttefik Türk milletinin ki «paşa zenginliği» hakkında bir fikir bu milletlerin kat'î uzlaşmalan ve Avru itilâsına ve refahına ve Türk bahriyesinin verebilir. O sırada Osmanlı devleti papanin bu kısmında barışın muhafazasına şan ve şerefine kaldınyorum.» raca muzayaka içindeydi. Sadrazam, elTürk filosu kumandanı Amiral Şükrü çi Molla Seyyid Tahire soruyor: ve bu suretle kendi imkânları dairesinde umumî barışın teşkilâtlandırılmasına ma Okan cevabında ezcümle demiştir ki: Fas Sultanı hazretlerinden zaru« İki memleket arasında samimî ve ret hasıl olur da istikraz etmek istesek tuf olan yorulmaz gayretlerinin tetevvü gıpta edilmiye lâyık dostane münasebet bize nekadar para ödünc verebilirler? cünü göstermektedir. lerle tamamen hemahenk olan samimî kaİki memleket, nadir bir siyasal kiya Elçi, hemen şu cevabı yapıştınyor: bulden dolayı çok mütehassis bulunuyo set göstererek, teşriki mesailerinin ve iti Beş bin kese (beş yüz bin lira) veruz. Yunan hükumetine ve bahriyesine temadlı dostluk münasebetleri teessüsünün rir ve başka suretle de yardımınıza koşar. şekkürlerimi arzederim. Dost bahriyeye kendi hayatî menfaatlerinin himayesi i Sadrazam yüzünü buruşturuyor: ve millete Türk milletinin samimî selâmıçin bir zaruret olduğunu anlamışlardır. Sayei şahanede, diyor, bu kadar nı getirdik ve gördüğümüz dostluk teza Birbirlerine ellerini uzatarak, realist ve hürlerile işittiğimiz dostane ve samimî parayı bu hakir ve Kaptan Paşa kardemanevî yükselme fikri için mukayese kasözlerin hatırasını memleketimize görüte şimiz de verebiliriz. bul etmez bir örnek vermişlerdir. En iyi ceğiz. Evet. Verebilirlerdi. Çünkü Fas sınıistikbal ümidi üzerine tesis edilmiş banş Kadehimi, Yunan Kralı Majeste ikin rından Tebrize ve Kafasyadan Umman ülküsünden mülhem olan ittifakımız öyci Jorjun şerefine kaldınyor ve Yunan denizine kadar uzayan bir ülke halkını le hayırkâr bir şekil teşkil etmektedir ki, bunun kıymeti, evvelce o kadar karışık ve bahriyesinin itilâsına, dost, müttefik ve kendi hesablarına çahştırıyorlardı ve o bulanık olan bu bölgeye girdiği yatışma, kardeş Yunan milletinin refah ve saade halkın bütün kazancını ellerinden alıyorsükun ve müsalemetle ölçülebilmektedir. tine ve ekselânsmızın sıbhatine içiyorum.» lardı. Ya bugünün milyonerleri ne yapıyor? •K * *T* Yunan ulusunun müttehid hissiyatına Pazar münasebetile tatil yapan halk Onlar da sermayesizlerin alın ve kol tetercüman olarak, dost ve müttefik milletin, Türkiye ile Yunanistan arasında yak sabahtanberi Türk zabitlerinin gelip ge rini altma tahvil edip bankaya yatınyorhışmanın ve ittifakın kat'î taraftan olan çecekleri yerlere küme küme toplanarak lar. Lâkin bu işi, medenî ihtiyaclardan Büyük Şefi Ekselâns Kamâl Atatürkü denizcilerimizi mütemadiyen alkışlamış istifade ederek ve gönül hoşluğuna dayatazimle anmayı ve hayatta iken tarihe lardır. Dündenberi Atinanm manzara narak yapıyorlar. Kazandıklarının hesageçmiş ve yaratıcı dehası, şimdi millî re sında bir bayram şenliği hali vardı. Her bmı tutmak ta işte bize düşüyor. organizasyon ve terakki yoluna kat'î bir tabakaya mensub Yunanhların ağzmdan M. TURHAN TAN surette giren Türkiyeye yeni bir hamle «Yaşasın Türkiye» sözlerinden başka bir vermiş olan bu kiyasetli ihya edici şahsi şey işitilmemektedir. sulannı ziyareti münasebetile Başvekil yet hakkındaki derin hayranlık hislerimi M. Metaksasın tsmet înönüne Metaksas Amiralimizden selâmlannm burada ifade etmeği vazife addeylerim. selâmları Ittifakımızın faydalı inkişaflara maz Atina 29 (A.A.) Anadolu Ajan İsmet înönüne ve Rüştü Arasa iblâğım Almanya mektubları Anteb fıstığı Yunan sularında ikinci gün Almanya iyi okuyor, çünkü kütübhaneler halka okumak zevkini ve îmkânını veriyorlar. Alman ilmi de mütemadiyen yeni eserler kazanıyor Alman şehir kütübhanelerinde her cins eser bulunduruluyor ve bu kütübhaneler yeni neşriyatı da muntazaman takib ediyorlar. Bu cins müesseselere Berlin şehir kütübhanesi örnek olarak gösterilebüir. Belediyeye aid olan bu 300,000 cildlik kütübhanede modern kütübhaneciliğm bütün yeniliklerini görmek kabildir. Kütübhanecilik mekteb lerinde okumuş ve imtihan vermiş memurlar ve mütehassıslar her sene aşağı yukarı 10 bin yeni eserle zenginleşen müessesenin kataloğlarını hazırlıyorlar. Bu muntazam kataloğlar saj'esinde her hangi bir eseri, o eserin veya müellifi nin admı memurlara vermek suretile bir iki dakika sonra önünüze getirtmek mümkün oluyor. Ayrıca ilim tasnifle rine göre hazırlanan real kataloğlarda da her hangi bir meseleyi aydmlatacak zengin bıbliyoğrafi malzemesi kolaylıkla bulunuyor. Kütübhane fennî vasıtalarla ve aletlerle her gün muntazaman temizlen mektedir. Kitablarda rütubet ve böcek tahrıbatının önüne sureti kat'iyede geçilmiştir. 300 bin cildlik muazzam ki tab depolarını dolaşırken gizli köşelerde olsun bir parça toz bulabilmek için elimi şuraya buraya sürdüm. îtiraf edeyim ki bir şey bulamadım. îstatistiklere nazaran Berlin şehir kütübhanesi vasatî olarak senede 85000 okuyucu celbediyor ve gene vasatî olarak harice senede 180 bin kitab iare ediyor. Bizde tatbikına şimdilik maale sef imkân olmıyan bu iare işi muhakkak ki halkın okumasım kolaylaştır maktadır. Kütübhane memurlarından birine harice iare edilen kitablarm her yısı 50 bini geçenler çoktur. Bunlardan Gazi Antebde bir fıstık bir kısmında çocuklar ve körler için ağactntn görünüşü hususî daireler açılmıştır. Körler ken ve her yıl mahsul alınma imkânlarını di salonlarında kabartma harfli husu araştıracaktaır. sî kitablarını okuyorlar. Fıstık, Antebe senede vasatî olarak Berlinde olduğu gibi şehir kütübha bir milyon lira getirmektedir. Hükumetimiz, anavatarun iklimi münelerine bağlı olan bu halk kütübhaneleri teşkilâtı diğer Alman şehirlerinde said her köşesinde fıstık yetiştirilmesi de aynen mevcuddur. Kütübhane sayı için geçen yıl 20 bin fidan dağıtmıştı. sı itibarile Berlinden sonra Münih ve Bu sene Antebde ikinci bir fıstık fidanlığı tesis edilmiştir. Burada yetişen fiLeipzig başta gelmektedir. Alman kütübhanelerinden bahseder danlar bütün Anadoluya dağıtılacak ve ken bu vesile ile Almanyada kütübha yetiştirme mmtakaları mümkün oldu neciliğe verilen büyük ehemmiyeti de ğu kadar çoğaltılacaktır. kaydetmeden geçemiyeceğim: Alman M. Pançeri öldü yada kütübhanecilik tamamile bir mesOsmanlı Bankasının eski direktörle lek haline getirilmiştir. Kütübhanecilerin hususî cemiyetleri ve mecmuaları rinden ve İstanbulun Rum zenginlerinbile vardır. îlim kütübhanelerine me den Pançeri dün sabahleyin ölmüştür. mur ve mütehassis olabilmek için Üniversite tahsilinden sonra ayrıca sene veriyor. Böyle bir mektebi bitirene melerce kütübhanecilik ihtısası yapmak ve mur, ayni zamanda üniversite tahsilini imtihan vermek lâzımdır. Bu liyakatli de yapmış bulunursa ilim kütübhane kütübhanecilerden daha doğrusu ilim lerinde yüksek kütübhanecilik ve bib adamlarından sarfı nazar, ufak halk kü liyoğrafi ihtısası için çalışmağa hak katübhanelerine de her önüne gelen me zanıyor ve ancak bir çok merhaleler mur olamıyor. Bu iş için orta derecede den ve ciddî imtihanlardan sonradır ki kütübhane memurları yetiştiren kütüb kütübhane mütehassısı olabiliyor. hanecilik mekteblerini bitirmek lâzımBütün bu tafsilâttan sonra verilecek dır. Bu mektebler biri Berlinde, biri son hüküm şudur: Almanya iyi oku KÖlnde, biri de Leipzigde olmak üzere yor. Çünkü kütübhaneler halka okumak üç tanedir. 6 sömestr devam eden kü zevkini ve imkânlarını veriyorlar. Altübhanecilik tahsili esnasmda talebe man ilmi de mütemadiyen yeni eserler kütübhaneler tarihi, umumî bibliyoğ kazanıyor, çünkü ilim adamı Alman rafi, kitab ve kütübhane bakımı, kitab kütübhanelerinde her türlü çalışma vetetkiki, kataloğlar bilgisi, çocuk ve genc saitini kolaylıkla buluyor. Alman kül lik kitabları bilkisi ve saire gibi bir ta türünü bugünkü derecesine yükselten kım dersler okuyor, kütübhanelerin bi sebebler arasında muhakkak İd bu kürinde amelî olarak çalışıyor ve bilâhare tübhaneleri de hesaba katmak lâzım. rica etmesi üzerine Amiralimiz bir telgraf har olmaktan hali kalmamasına ihtimam sının hususî muhabiri bildiriyor: resmî bir komisvonun önünde imtihan ADNAN CAHİD edeceşiz. Bu ittifak şimdiden, Balkan Donanmamızın dost ve müttefik Elen çekmiş ve cevablar almıştır. İ adcvtrL Cumhuriyetin Içtimaf romanı: 4 8 Yazan: Hllmi Ziya Ev sahibleri onu sıkmamak, her an yeni eğlencelerle meşgul edebilmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Albümlerr ni çıkarıyor, gramofon çalıyor, aile hatırası olan antika kitablar gösteriyor, kahve falına bakıyor. Söz devrettikçe za man zaman Istanbuldan, Anadoludan bahsediyorlar, onu uzun uzadıya söyle tebilmek için güzel vesileler icad ederek nazik bir alâkayla dinliyorlar. Hasılı ona öyle geliyordu ki, beklenen kimsenin yokluğunu hissettirmemek, onu üzmemek için her çareye başvuruyorlardı. O bun lan gördükçe daha emniyetle yerleşi yordu. Telâşları, ona sükunet veriyordu. «Mutlak gelecek! Böyle olmasa her zamankinden bu kadar fazla benimle meşgul olurlar mı?» diye düşünüyordu. Öğleye doğru bahçeye inmeyi teklif ettiler. Rıza Bey: Zaten asıl bahçede oturacaktık. Fakat sabahleyin havalar biraz serin oluyor, dedi. Üşürseniz size bir şal verelim. Konak kapılan gibi dolambaclı ve geniş mermer merdivenle bahçeye indi ler. Burası, kat kat basamaklarla alçalan eski devirden kalma havuzlu, fıskiyeli büyük bir ağaclıktı. Ihtiyar ıhlamurlar, asırlık çamlar, atkestaneleri, daha taze yeşil meşeler, ve onlann arasında genc çocuklar gibi duran ince söğüdler bahçenin her tarafmı kaplıyordu. Eskiden çok bakımlı devirler geçirdiği hâlâ hissedil mekle beraber, kimbilir nekadar zamandır bahçivan yüzü görmemekten çakıltaşları sökülmüş, her tarafı yabani otlar kaplamış ve havuzların kenarı dökülerek üzerini koyu yeşil yosunlar bağlamıştı. Bahçenin el değen kısmı, yalnız eve en yakm olan öteki çardaktakiydı. Bura da çakıllar daha temiz ve muntazamdı. Kenardaki tarhlann hergün sulandığı belliydi. Saksılar küçük havuzun kenarr na tertibli bir elle dizilmiş; al, pembe, san ve beyaz sardunyelerin dağmık renk leri tesadüfe bırakılmadan ahenkle konmuştu. Çardağm altındaki küçük bir masa, akşam Rıza Beyin eğlencelerine hizmet için yerleştirilmiş gibi görünüyordu. Demir, ev sahibi ve kızlarile beraber bahçeyi son duvara kadar gezip geldi. Bir kenarda şimdi artık kullanılamıyacak hale gelmiş yıkık bir bina enkazı görülüyordu. Rıza Bey: Burası konağin selâmlığıydı, de di. Asıl bina, bu gördüğünüz daireyle ona bitişik geniş bir kısımdan ibaretti. Fakat zamanla bunlar yıkıldı, yukarısını da tamir edemediğimiz için biz yıktırdık. Maamafih şimdi bu kısım bol bol yeti yor. Öyle görünüyordu ki, evin bugünkü halinden çok memnundu. Hatta bu tafsilâtı teessüfle değil, sanki kendilerine aid olmıyan bir hikâyeyi anlatır gibi alâkasızlıkla veriyordu. Demir bazı yerlerde bozulmuş bir bağın kütüklerini farkeder gibi olduğu için: Galiba burada eskiden bağ var mış? diye sordu. Rıza Bey güldü: Eskiden değil, dedi. Bir iki yıl evveline kadar kendim de uğraşırdım. Fakat efendim, himmet istiyor. Bir hastalık girdi, bakamadık, çoğu kurudu. Ben de kalktım, hepsini söktürdüm. Sonra yerden eski bir kütük parçasını söküp atarak: Canım efendim, zahmetine değ mez. Dışanda üzümün okkası yirmi kuruşa. Halbuki biz burada daha çok masraf ediyoruz. İnsanm işi gücü olmamah, yalnız bununla uğraşmalı. Kızlar, ağaclann arasında biten ya ban çiçeklerinden zengin, mütenevvi bir demet yapmışlardı. Çardağm önüne döndükleri zaman, vakit te öğleyi bulmuş tu. Bu sırada yukarıda hamarat ve neşeli hanım, ahretlik kızla bahçenin ortasına masa çıkarıp pırıl pınl güzel bir sofra kurmuştu. Kızlar demeti eski bir surahiye koyarak masaya yerleştirdiler. Demir köşesinden; oya gibi işlenmiş o lan bu küçük bahçenin ortasındaki iti nalı, temiz sofraya bakarken: Ne güzel manzara!.. dedi. Bu eserde, bütün ev halkının hissesi olduğu için, onun taşkın takdirinden herbiri ayrı ayrı memnun görünüyordu. Şimdi yavaş yavaş sandalyalarını alıp masa et rafında toplanıyor, yemeğe hazırlanı yorlardı. Bir müddettir zihni ağaclar ve çiçeklerle avunmuş olan Demir, birdenbire gene eski derinleşen nokta üzerine dönerek düşünmeğe başladı. Sanki bir sihir baz değneğile dokunulmuş gibi, az ön ceki neş'esi tamamen kaybolmuş ve ye rini gitttkçe karanhklaşan bir hüzün dalgası kaplamıştı. kadar birbirine benziyordu. Büyüğü ol ması lâzım gelen sağ taraftaki şişmanca* sı bile on beşinden fazla görünmüyordu. Onlarda, yetişkin birer genc kızdan zi yade .vaktinden önce serpilen çocuk hali var. Biri nereye gitse öbürü onu takib etİlk hamlede tabakları saydı.. Rıza Bey, hanımı, iki kızı ve kendisi. Fakat tiği, biri söze başlarken öteki tamamla bir tane fazla geliyordu. Şimdiye kadar dığı için bu, yandan örülmüş uzun san görünmiyen birisi meydana çıkmadıkça, saçlı, mavi gözlü, beyaz kızlara aynada bu tabak şüphesiz onun içindi. Demek gözüken iki hayal demek kabildi. İkisi onlar da hâlâ geleceğini umuyor ve bek de bir kalıbdan çıkmış gibi analarına Iiyorlardı. O halde niçin, önceden ka benziyorlar, fakat buna rağmen bütün rarlaştınlmış gibi ısrarla bahsetmiyorlar? hareketlerile babalarını taklid ediyor ve Acaba onun bu kadar halecanla bekle diğini bilmiyorlar mı? Yoksa, bir nevi birer gölge gibi onu takib ediyorlardı. Bahçenin lâtif dekorunu tamamlıyan şeytanî fikre kapılıp sabrmı mı tecrübe ediyorlar? O, bunlan sezebilmek için bu taze, canlı ve güzel vücudler bu sıragözlerine dikkatle bakmak istiyor. Fakat da Demirin fikri sabitle pençeleşen zihonun telâşını farkederek büsbütün şaş nini hiç te meşgul etmiyordu. Onlara km bir hale koyacaklarından korkuyor, bakarken, hatta zaman zaman başını salve hemen vazgeçiyordu. lıyarak onları dinler görünürken, mut " Bu sırada hanım, belki de misafirin tasıl gözü merdivende bir ayak tıkırtısı sıkılmağa başladığını tahmin etmiş ol • bekliyor, son ümidlerinin de kırılmağa mah ki bahçeden, çiçeklerden ve mu hitin bin türlü güzelliğinden bahsederek başladığını kendi kendine itirafa bir tür onu meşgul etmeğe çalıştığı için; Demir lü cesaret edemiyerek gene her kımılda göz ucile ev sahiblerini tetkike fırsat nıştan bir mana çıkarıyordu. bulmuştu: îki kardeş, ayni yaşta denecek [Arkası var]