25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 İkinciteşrin 1936 CÜMHURİYET San'at bahisleri Halkevimîze düşen mübim bir vazife San'at müesseselerimizin resim ve model işlerinde kültürümüzün bir intıba hareketi yapması lâzımdır 3 Dünkü Türk kadmının san'at cereyanlarında rol oynıyacak hiçbir içtimaî teşekkülü yoktu. Bugün ıse cumhuriyetin san'at mektebleri başta gelmek üzere yurdumuzun her tarafmda yer yer biçki yurdlan ve bılhassa elişlerinde temayüz etmiş kadın hayır müesseselerimiz vardır ki bunlann san'at hayatında rolleri pek mühimdır. Resmî ve hususî mahiyette çok güzel çalışan bu müesseseler aıle yuvalarına kıy metli amatörler yetiştirmektedir. Dünün anasından, komşusundan iş ve san'at öğ renen Türk kadınları yerıne bugünün içtimaî müesseseleri kuvvetli ve feyizli bir talim ve tedris mahsulü olarak cemiyete bu kıymetli gencleri ıkame etmektedır. Bu günkü san'atkâr genc nesil bu içtimaî müesseselerin verımıdır. Buna göre Türk kadınının san'at hayatındaki yürüyüşünü istenilen şekilde idare etmek, ona kültürel bir yol vermek çok kolaylaşmıştır. Gerek resmî olsun hususî olsun kadın san'at müesseselerimizin ve gerekse evlerimizdeki adsız fabrıka işçilerinin mesaisini ve mesai verimini baştanbaşa alkışlamaktayım. Fakat kültür bakımından bir tek noktada mühim bir eksikliği görmekteyım ki o da model ve desenlerde klâsik Türk san'atmın güzelliğıne henüz dönüp bak mamış olmasıdır. Çok kuvvetle umuyorum ki şimdiye kadar resimhanesiz, lâboratuarsız bir fabrika gibi çalışmış olan kadın san'atlanmızın san'at ve teknik bürolarını da Cumhuriyet hükumetimiz kurmağa niyet etmiştir, bu kuruluşun projesinde millî kültüre yer vermek çok parlak neticeler verebilecektir. Bugün şark tezyini san'atlar mektebi nin yaptığı klâsik san'at eserlerini seyrederken o güzelliğin yalnız o işe münhasır kaldığını zannetmek hatadır. Biz ırkımıza mahsus olan bu san'at eserlerinin karşısında nasıl bir hayranlık hissediyorsak o hayranhğımızı aynen kumaşlar üzerindeki renkli iplık ve ipeklerle vücude gelecek desenlerde de duyabiliriz. Yatak takımlarımızda, pencere perde ve tüllerimizde de yüksek Türk istili üzerine etüdler, sanat eserleri yapabiliriz. Hakikî Türk istiline göre böylece işlenmiş bir yatak veya masa örtüsünün herhangi beynelmilel bir sergide en yüksek mükâfat alacak bir sanat harikası olacağına inanmalıyız. Bu iddia önünde iptidaî bir etüd mahiyetinde îstanbul Türkofis subesi kadrosu Yeni konseyyler talimat alacaklar İktısad Vekâleti ve Türkofis kadro larında yapılan değişikliklerden sonra İstanbul Türkofis kadrosu şu şekli al mıştır: Müdürlüğe Roma ticaret mümessil Suphi Ziya, şefliğe Stokholm mümessili Necmi Meto, müşavirliklere Şefık Köprülü ve İhsan, raportörlüğe şimdi gene İstanbul şubesinde buluran Mümtaz Kavalcı, başmemurluklara Feyzi ve Vasfi tavin edilmişlerdir. Ayrıca dör tane de memur alınmıştır. İstanbul şubesi müdürü Mahmud Ce lâl Londra konseyliğine, Türkofis İs tanbul şubesinde müşavir bulunan Turhan da Bombavda yeni ihdas edılen konseyliğe tayin edilmişlerdir. Yeni Londra konseyisi talimat al mak üzere dün akşam Ankaraya git miştir. Bombay konseyisi Turhan da pazar aksamı Ankarava gidecektir. Ispanyada yeni harb sahası Katalonya hazırlıklarını bitirmek üzere.. Bir rivayete göre Sovyet zabitlerinin idaresi altında 250,000 asker talim ettiriliyormuş Eski bir gazete kapanırken... ransız gazeteleri, aralarından birinin ve en eskisinin satış yapamamak, para da bulamamak yüzünden neşriyatını tatil etmeğe karar vermesı dolayısile teessür gösteriyorlar, acıklı ve dokunaklı bendler yazıyorlar. Bu yazılardan anlaşıldığına göre satış yapamıyan ve iflâs topunu atmak üzere bulunan gazetenin adı Gazette de Ganddır, 1667 de kurulmuştur, bugüne kadar yaşamıştır ve 270 inci yıldönümüne bir iki ay kala sahneden çekilmek zorunu duymuştur. [•] olmak üzere birisi tülgrek üzerine aplik edılmiş iki pencere brizbizinı karilerime arzedıyorum. Gerçi bunlar bu büyük da vada hiçbir zaman bir san'at eserı adde dilemez. Fakat iptidaî ve uydurma da olsa bir muvaffakiyete şehadet edebilir ler.. Binaenaleyh resmî ve hususî san'a müesseselerimizin resim ve model işlerinde millî kültür üzennde bir intibah hareket yapması lüzumuna kailım. Balkan festivallerınden sonra kıvrak vücudlerile hoşa giden Rumen genc ka dınlarının millî kıyafetlerinden müteessir olan Türk kadınlan arasında Rumen bluzları aldı yürüdü, bu noktayı da dıkkate değer görüyorum: Rumen ve Bulgar kadınlarının elişleri Şiddetli fırtına ve kar dün dinmiş, haTürk kadınlarının yarattığı san'atın kö va açılmıştır. Barometro yükselmekte künden fışkırmıştır. Balkanları mimarî devam ettiğı için havanın tamamen aça Türk abidelerile süsliyen kültürümüz ev cağı ve beklenen iyi günlerin devam edeve elişleri şubesinde de oralara dalbudak ceği anlaşılmaktadır. salmıs.tır; sonradan millî şuurunu benim Havanm açmasına rağmen Karade * siyen Balkanlılar bu işlere millî renk ve nizdeki fırtına henüz dinmiş değildir. Orebilmişlerse de karakterini değiştireme lü dalgalar burada hâlâ seyrüseferi tehmişlerdir, işte bizim kadmlarımızın aynen likeli bir hale koymaktadır. Birkaç günveya kopyasını alıp giydıkleri Rumen denberi Kavaklarda havanın dinmesini bluzları da bunlardır ki biz bu hareketi bekliyen vapurlardan birkaçı, dün, ha mizle birşeyin taklidini aslına tercih etmiş vanın açması üzerine Karadenize çıkmak oluyoruz demektır, gönül bunu istemiyor. istemişlerse de Boğaz açıklannda bir hayGenc kadın ve kızlarımızda yaz mevsim li bocaladıktan sonra büyük limana tek" lerinde görülmekte olan köylü kıyafetleri rar dönmüşlerdir. Vapurlar ancak bugün ne gelince bunlar da gene Balkanlarda ve Karadenize çıkabileceklerdir. Macarlarda hatta îspanyollarda görülen Yeşilköy hava rasad merkezinden vekıyafetlerin taklidi oluyor. Halbuki Ada rilen malumata göre, dün hava tazyiki nanın, Harputun hulâsa yurdumuzun her 762, hararet en çok 4, en az nakıs 1 debucağının ayrı ayn etnografik kıyafetlerı rece idi. Rüzgâr karayelden saniyede 10 vardır ki bunlann şalvarları haric olmak metro süratle esmiştir. üzere taklidi hem estetik, hem millî külBugün hava kapalı ve ekseriyetle yatür bakımından çok iyi neticeler verebile ğışlı geçecektir. cektir. Fakat halkımız bunları lâyıkile taŞibinkarahisarında nımıyor, festivallerde, balolarda bunlar Şıbinkarahisar 26 (A.A.) İlçemize ciddî bir tetkik mahsulü olarak ortaya dündenberi yağmakta olan kar 60 sankonmalıdır, hatta canlı mankenlerle sergi tîm yükselmiştir. lerde bile halka göstermek ve tanıtmak lâKayseride de kar yağıyor zımdır ve yahud da daha geniş bir hareKayseri 26 (A.A.) 30 saattir Kayket yapabiljnek için vilâyetler arasında bir seri ve civarına kar yağmaktadır. Şehrin fabrika sahalarınm teşçiri için müsabaka tertibi bile bos bir emek olmaz, Halkevlerimiz, bu güzel işi memnuniyetle hususî idare tarafından önemli tetfbir deruhde ederler, ki neticede Aokarada ler alındı. Fidanlık genişletilmeğe baş"anmıştır. nefis ve manidar bir sergi daha vücude gelir. Tütün eksperi yetiştirmek Hava vaziyeti SEDAD ÇETİNTAŞ l*] Birinci ve ikinci yazılar 23 ve 26 sonteşrin tarihli sayılarımızdadır. için Tütün eksperi yetiştirmek üzere İn hisarlar idaresine asgarî lise tahsili görmüş 10 15 kadar genc alınacaktır. İdarenin bu teşebbüsü üzerine şimdiye kadar elliden fazla genc müracaat et miştir. Bunlann umumî malumat yoklama an önümüzdeki aym on beşinde yapıacak, içlerinde matlub evsafı haiz olan ve imtihanda da muvaffak olanlardan htiyaç nisbetinde alınacaktır. Bu gencler, idarenin ziraat, ambar, manipülâsyon ve fabrikasyon kısımla rında beş sene staj gördükten ve staj imtihanlarında muvaffak olduktan sonra eksper muavini olacaklar ve maaşa ;eçeceklerdir. Stajın devam ettiği müddetçe de yevmiye alacaklardır. yeni inşaat yaptırmış ve yıkanma yerleri vücude getirmiştir. Kaplıcanın temizlik ve diğer işlerine bakmak üzere de ayrıca bir memur tutulmuştur. Vilâyetin Eruh azasmda Fmdık nahiyesinde Hista adını taşıyan diğer bir kaphcası daha vardır. Su sıcaklık derecesi 50 60 derecedir. Şifa verici tesirle'rile şöhret bulan bu kaplıcanın istifadeli bir hale getirilmesi çin teşebbüslere girişilmiştir. Siirdde Vilâyet kaplıcaları 1667 ve 1937!.. Bu iki tarih arasında, bir gazetenin ayakta durabilmesi, gerçekten harikadır, mucizedir. Böyle bir telâkkiye nasıl kapılmıyalım ki 1663 te Fransada Ondördüncü Lui hükümdardı. Ondan sonra Onbeşinci Lui tahta çıktı, binbir kadın değiştirerek tam elli dokuz Katalonyamn merkezi Barselondan bir manzara yıl hükümran oldu. Onun yerine geçen Dün şehrimize gelen Daily Mail ga medikleri gibi Sovyet yardımı olmasaydı Onaltıncı Lui, büyük ihtilâl kasırgasının zetesi Marsilya muhabiri mahsusundan Madrid şimdiye kadar çoktan düşmüş o kucağında bir yaprağa döndü, yerden aldığı şu mektubu neşretmektedir: lacak, Barselon da onu müdafaa edecek yere sürüklendi ve nihayet kafasını cellâd «Akdenizin Moskovası olan Barse bir mevkie çıkamıyacaktı. satınna kaptırdı. londan buraya vâsıl olmuş bulunuyorum. Barselonda görüştüğüm askerî rüesa Bütün bu değişiklikler sırasmda GazetCataloniadaki anarşist idaresinin iki ay bana Madriddeki beynelmilel müfreze te de Gand yaşıyordu. Kralları sütunladan fazla bir müddet şahidi oldum. Ar nin Barselcînda Rus zabitleri tarafından rında alkışladığı gibi şüphe yok, ihtilâli tık Sovyetlerin İspanyadaki komünizm yetiştirilmiş olduğunu ve içinde birçok ve krallar, kraliçeler asan konvansiyonu davasını kurtarmak üzere memleketin bü Rus zabitleri bulunduğunu söylediler. da pöhpöhlere boğuyordu. 1 792 de cumtün sanayiini, hatta mektebleri, sinema Hele ellerindeki teçhizatın Moskovadan huriyet, 1795 te direktuvar kuruldu. Gaları ve tiyatroları bile nasıl ele geçirdik gönderilmiş olduğuna hiç şüphe yoktur. zette de Gand gene ayakta. Demek ki lerini sansürden geçmeksizin olduğu gibi Barselondan 250 mil ileride Huesca dil değiştirmek usulünü öğrenmiş ve muyazabilmek hürriyetine kavuşmuş bulu mevkiinde muayene ettiğim mitralyözle hite intibak etmekte meleke peyda etmiş. nuyorum. rin en son Rus modellerinden olduklannı Zaten onun bu hünerkârlığı, Birinci ImMühim miktarlarda tayyare ,top, tü gözlerimle gördüm. paratorluk devrinde, Krallığm geri gelme fek, mühimmat ve binlerce asker yüklü Barselonun tamamile Sovyetize bir re yıllannda, ikinci cumhuriyet, ikinci ImRus gemilerinin muntazaman Barselona jim altında olduğuna en büyük delil, bu paratorluk ve üçüncü cumhuriyet seneleuğradıkları, hatta Catalonia sahilinde rada Moskovadaki gizli polis teşkilâtı rinde yaşamasile büsbütün sabit oluyor. daha küçük limanlara da yanaştıklan bir nin bir ayninin kurulmuş olmasıdır. O halde niçin kapanıyor?. Yedi kral, hakikattir. Barselona en son uğnyan Rus Ekser sabahlar şafakla beraber soka iki imparator, on yedi cumhurreisi gören gemisi Kurskin hamulesinin yarıdan faz ğa çıkanlar şehrin uzak semtlerinden bir ve birkaç rejim değişikliğine şahid olan lasını mühimmatı harbiye ve mütebakisini takım cesedlerin çıkarıldığını görebilirler. Gazette de Gandın bugün kapanmak de yiyecek maddeleri teşkil etmekteydi. Bunlar bir mevtaneye nakil ve resimleri durumuna düşmesi, muhakkak ki, grevBarselondaki fabrikalar gece gündüz alındıktan sonra bu iş için hazırlanan bir lere dayanamamasından ve sosyalizm ile Sovyetler tarafından gönderilen makine çukura atılmaktadırlar. uyuşamamasındandır. aksamını birleştirmekle meşguldürler. Bu öldürülen kadınlar Fransız gazeteleri onun ölümden kurfabrikalar, Ruslar tarafından verilen taAlınan fotoğraflann teşhis işlerinde tanlmasını temenni ediyorlar. Gazetelerin limat dairesinde ve Rusyadan alman kullanılacağı söylenmektedir. Gördüğüm piri sayıldığına göre biz de bu temenniham maddelerle mevaddı infilâkiye de iki, üç yüz fotoğraftan birçoğu kadınlara ye iştirak ederiz. imal etmektedirler. aiddi. *** Bunlardan birçoklarının yüzleri ve vüKatalonyadaki komünist idare tama En eski bir gazetenin acıklı akıbetinmile Sovyet rejiminkinin aynidir. Hatta cudları parçalanmış olduğu bclli oluyorden bahsederken tabiatile ilk gazete haiki sebebden dolayı ondan daha sıkı ve du. Katalonya hükumetinin reisi olan Se tıra geliyor: Doktor Renaudotnun gazeşiddetlidir: 1 Madridde tefessuh etmekte o nor Companys burada bilfiil bir esir ha tesi!.. Malum olduğu üzere bu adam, lan komünist ordusunun yerini tutmak ü yatı sürmektedir. Birkaç hafta evvel ka hastalanna hoşça vakit geçirtmek için zeıe talim ve terbiye gören askerler ara rısile Barselona gelen Senor Azana da Paris dedikodulamndan kulağına çarayni muameleyi görmektedir. Hatta o, panlan hergün bir kâğıda yazar ve nüssında disiplin temin etmek. 2 Katalonyada baştanbaşa muha hayatından da endişededir. Anarşistler halannı çoğaltıp hastalara dağıtırdı. lefeti silip süpürerek Madrid düştüğü onu görüşlerinin tamamile sola meyyal Doktoru tanıyan ve seven Kardinal de takdirde Ispanyada komünizm davası olmadığından dolayı ölümle tehdid et Richelieu onun bu işini de dikkate değer nın müdafilerine bir üs temin eylemek. mektedirler. buldu, kendisini teşvik ederek medeniyet Hergün maiyetile birlikte perlamento Katalonya hükumeti 250,000 asker âleminin ilk gazetesini, Gazette de Françıkarabileceğini iddia etmektedir. Maa binasındaki dairesinde masasının başında sı kurdurdu. Doktor Renaudotnun gazemafıh bu adedin henüz yarısı bile as oturan Senor Azana ve maiyeti erkâ nından maadası Barselonda hakikî aske tesi 1631 de çıktığına göre ilk gazete kerî talim ve terbiye görmüs değildir. 305 sene evvel tesis edilmiş oluyor ve gerî üniforma givmemektedirler.» Sahte pasaportlar ne o gazete, siyaset âleminde oynadığı Umumî seferberlik ilân olunduktan ECNEBİ MEHAFİLDE büyük rol bakımından Fransanın en büsonra Katalonyadan askerlık çağında oyük ceridesi sayılan Tandan (191) yaş lan hiçbir kımsenin çıkmasına müsaade Efgan Hariciye Nazırı büyük bulunuyor. edilmemektedir. Bu yüzden sahte pasaport dalavereleri müthiş bir hız almıştır. Tek bir pasaport çıkartmak için (100) sterlinden fazla para verenler vardır. Sahte Fransız ve Şıli pasaportlanndan hükumet günde düzinelerce yakalamak tadır. Mukaddema bir papaz manastın olan bir mahalde Katalonya hükumeti Mos ;ovadan aldığı talimat dairesinde bir ih:iyat zabit koleji vücude getirmiştir. Anarşist memurların itiraftan çekin duklan Gökdereye bakan büyük bir kahveye girdi. Köşede birkaç sabahçı pinekleyip duruyordu. Gözlerinde hâlâ uyku mahmurluğu, birkaç delikanlı akşamdan hızlarmı almamış gibi, daha bu saatten iskambfle başlamışlardı. Kahveciden çay istedi. Vakit geçir mek için, dereye bakan pencerelerden birinin yanına oturdu. Güneşsiz yerde büyüyen çiçekler gibi bu zayıf, saz benizli çocukların bu saatte, uykusuz gözlerle kumar başında toplanmasma şaşıyor. Hiddetinden başını dereye çevirmiş, onlarla mesgul olmamak istediği halde söylenerek zaman zaman gene onlara bak madan kendini alamıyordu. Bu sırada içeri bir Yunan zabiti girdi. Pırıl pırıl yeni elbisesi ve parlak kordonlarından yaver olduğu anlaşılan bu genc adam gözlerini uğuşturarak, yana yıkılmış şapkasını masa üstüne fırlatarak bir köşeye kuruldu. Kahveci seğirtip kulağına iğildi. O, yunancayla karışık birkaç kelimeyi bir sağıra söyler gibi bağırıyor ve bu sırada etrafa bakınıp pervasız emir Ier veriyordu. Içerisi gitgide doluyordu. Kahvecinin ötekileri unutup yalnız onun etrafında koşması, kendisinden çekindiğini, hatta t i İ Ankaraya gitti Birkaç gündenberi İstanbulda bulunmakta olan Efgan Hariciye Nazırı Feyz Muhammed Han ve Efganistanın Türkiye büyük elçisi Sultan Ahmed Hanla birlikte Ankaraya gitmiştir. Botan kaplıcalarında yıkanan halk Siirt (Hususî) Şehrimize 15 kilometro uzakhkta Botan suyu kenarında bir kaphca vardır. Buradaki sular kü • kürtlü ve cok sıhhidir. Sıcakhğı 30 dereceden yukarı olmıyan bu kaplıcaya halk çok rağbet göstermektedir. Her hafta Siirt ve havalisinden buraya pek çok halk gelmektedir. Vilâyet bu kaphca yerinde Sovyet Başkonsolos vekili Sovyet Rusyanm İstanbul Başkon solos vekili M. Varte mezunen Mosko vaya gitmiştir. Başkonsolosluk işlerini konsolos muavini Kemal Kitayof idare edecektir. korktuğunu gösteriyordu. Fakat halk, onu hiç görmemiş gibi duruyordu. Kumarbazlar dünya ile meşgul değildi. Gene her zamanki dalgm, ağır adımlarile girip çıkanlar vardı. Gene hergünkü köşesini tutan eski müşteriler, ilelebed değişmiyen ölü bir manzara karşısmdaki durgun ve boş tavırlarını alıyorlar. Denebilir ki adeta burada yeni olan ve değişen hiçbir şey yoktu. Gene bu kahvede sabahı eden yüzler, boşluğa bakan ve hiç birşey düşünmiyen gözler.. Bu bahiste bir nokta daha var. Acaba doktor Renaudo, italyanca Gazetta kelimesini niçin aldı da Jurnal kelimesini bıraktı?.. Buna, o İtalyan lugatinin mecazi olarak «geveze adam» manasına geldiğini sebeb olarak gösterenler varsa da hiç te geveze olmıyan gazetelerin de bulunduğu düşünülürse bu tefsir veya tevil biraz yavan kalıyor!.. dükkâna sormak istedi. Fakat «boşuna! alaturkadan çevirmek lâzım!» ve hemen vazgeçti. Ne olursa olsun, bu kadar erken gidilemez. Çok ayıb olur! diyordu. Bununla Cumhuriyetin ictimaî romanı: 46 Yazan: Hilmi Ziya beraber dönemezdi de. Içeri girerken Cemali mutlaka uyandıracak, ve o kalkıp Yeniden toplanıp ilerliyerek dalga dal rakarak dağılıyordu. şimdi bir yığın lüzumsuz sual soracak, Ne zamandır camın önünde halecanla ga açılıp yükselerek onu aylarca bir kave bunlardan kurtulmak için kimbilir ne ranlığa hapis için gökte kanlı oyunlar beklemekte olan Demirin yüzü birdenbidolaşık şeyler yapmağa mecbur olacakyapıyordu. Bu sık sık değişmelerin buh re gülmeğe başladı. Içerdekini uyandırtı. rana kapılan Demir, günde kaç kere mamak için, sevincini güçlükle tutuyordu. Ulucami önünde geniş adımlarla enine kendi nefsile pençeleşmeğe; kararsız so Ayaklannın ucuna basarak, aşağı indi. boyuna dolaşıyordu. Bu saatte kendine kağa fırlayıp hedefsiz gezintiler yapma Hafifçe kapıyı açtı ve kendini sokağa atğa mecbur oldu. tığı zaman, babasma görünmeden kaçan ne gözle bakacaklannı düşünüyor. Herhangi bir sorguya uğrama korkusile bir Bu sabah erkenden kalktı. Arkadaşı bir çocuk gibi geniş nefes aldı. tanıdığa raslamaktan çekiniyordu. Şüp uyanmamı«tı. Aşağıda Ali Sabirin dolaşSokaklar bomboştu. Kaldırım taşlan hesiz kaç aydır ayni yoldan gelip geç tığı duyuluyordu. Endiseyle havpyı tet dün geceki yağmurdan sonra temiz ve citiği için onu bütün satıcılar tanıyordu. kik edip, giyinmek için odasına girdi. lâlı mermer gibi parlıyordu. Yolda yalIhtimal şimdi, kendi kendilerine bu vakitGerçekten bütün bulutlar, Uludağın sır nız, üst mahalleye doğru çıkan tektük sız gezintinın sebebıni soruyor ve bin tından aşagı doğru karanlık bir manto gi satıcıyla karşılaştı. Dükkâncılar kepenktürlü mana veriyorlar. Demir, dakikaları bi sarkarak şehri tehdid ediyordu. Bir lerini yeni yeni açmağa başlıyor. «Acasayarak bunları düşünürken büsbütün saat var ki o ayni endiseyle, toplanan, da ba çok mu erken?» diye kendi kendine sıkıhyordu. Ayni adamlarla köşebaşla ğılan bulutlan gözden geçiriyor. Bugün düşündü. Köşebaşmda tekrar saate bakrında yeniden yüzleşme korkusile hemen havanın bozuk gitmesi ihtimalinden, müs tı. Hay Allah müstahakmı versin! Fakat sokağı değiştirerek lüzumsuz yere başka tebid bir derebeylik hükmü altındaymış daha şimdi sekiz buçuk. Nasıl olur? O bir istikamete yürüdü. Birden, aklına mügibi, fena halde korkuyordu. Bununla kendini saatlerdir ayakta zannediyordu. him bir şey gelmiş gibi adımlarını hızlaşberaber hava gittikçe açılıyor; bulutlar, Bu vakte kadar öğle bile • olmalıydı. tırdı. Adeta koşarak Sedbaşına doğrultemiz ve tatlı bir gök rengini serbest bı «Yoksa benimki mi yanlış?» diye bir du. Orada her zaman Bekir Beyle otur adam. M. TURHAN TAN Bu can sıkıcı geçidi biran önce bitirmek için adeta boğulmuş gibi koşmıya baş ladı. Tam eski dolaştığı yerlere döndüğü zaman bırdenbıre aklı başma gelmişti. Saatine baktı. Düşünmeden bir kupaya atladı. Araba, ağaçlıklı ve tozlu yoldan gidiyordu. Yaprakları sararmış ıhlamur ve söğüd ağaçları yolun kenarlarına ince bir gölge bırakıyordu. Bozuk taşların üze rinde tekerlek yana doğru kaydıkça, o biraz önce içine düştüğü gevşekîiği araSokaktan dağınık birkaç nefer geçti. sında sıçrıyordu. Tıpkı kâtibin anlattığı gibi gözleri bitkin Sabahtanberi aceleyle, can sıkmtısile ve üstleri perişandı. «Galiba burada en adeta bugün niçin yola çıktığını unutmuş se yapacaklar!» diye düşündü. Hiddetle gibiydi. Fakat tam arabaya bindiği za • ayağa kalkarak kahveden çıktı. Şimdi bu man birdenbire sinirlerinin gevşediğini, dakika her şeyi unutmuş görünüyordu. çözüldüğünü hissetmişti. Artık o gitmi Kendi kendine: «Masalarını sarsıp bu a yor, araba onu götürüyordu. O vakte damları uyandırmalı» diyordu, ya haki kadar sanki asıl maksadını unutmak için katen görmüyorlar, yahud da bakacak mahsus icad edilmiş gibi meydana çıkr dermanları kalmamış! veren küçük hâdiseler, bütün o telâşlar, Kararsız adımlarla yürürken etrafına bakınıyor. O zamana kadar nasıl olup ta dikkat etmediğine şaşıyordu. Gerçekten, yolun iki boyunca sırayla zar sesleri, iskambil gürültüleri geliyor. Köşelerde ayni uyuyan bakışlar pinekliyor. Yeni hiç bir şcy yoktu, değişen hiçbir şey yoktu. hiddetler, cansıkıntıları birdenbire kay bolmuş ve istemeksizin kendini sürükle yip götüren bir gevşeme, onu bir nevi bayılma dalgası içine bırakmışh. Eski dostluklarından hiç birisinde bunun benze rini hatırlamıyor. [Arkası var]
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear