25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
cHarikalar diyarı Japon20 İkinciteşrin 1936 CUMHUEİYET TERBİYE BAHİSLERİ Giinün intıbaı Iktisadî bahisler İspanyol, Bir İspanyol bilirim ki, çocukluğumda bana gözyaşı döktürmüştü.. Bu Ispanyadan müslümanları kovan ve onların ince medeniyetini yıkan katolik îspanyoldu... Bir İspanyol hatırlarım ki, gene gencliğimde tüylerimi ürpertmişti.. Bu engi zisyon îspanyasının kandan, ıstırabdan, ölümden zevk alan fanatik İspanyolu yada neler oluyor? Yazan: Selim Sırrı Tarcan 90 milyon insan radyo ile her sabah cimnastik yapıyor Çok kıymetli dostum Tokyo büvük elçimiz Hüsrev Gerede bana (Nip pon) lar diyannm en mühim gazetesı olan (The Japan Times) in son nüsha lannı göndermek lutfunda bulunnıuş. 1 Yirnu" dört büyük sahifesi ingilizce kannca duası gibi küçücük harflerle dol durulmuş olan bu gazetelerden biri'ide Japonya ve ona mülhak Kore ile For moz adalarındaki spor sahalarında radyodan verilen kumandalarla bütün yaz her sabah saat yedi buçuktan sekize kadar yedi yaşından doksan beş ı/oşınc jtadar beden hareketleri yapan Japon yalılann son altı yıl zarfında vücud ekzersizlerine verdikleri ehemmiyeti gös teren şu akıl durdurucu istatistikleri neşrediyor: The Japan Times No. 13421. Tokyo saturday 12 september 1936 Japonyada Radio jimn&stikleri Spor «ahalan 314 1933 3336 5149 7680 9960 Deniz Harb okulunu Birçok memleketlerin paralarını düşürmüş olmalakuranlardan: Gazi rı Almanyayı da markı düşürmeğe sürükliyecek mi? Hasan Paşa Aşağıdaki makaleyî Parisle münteşir «L' Earope NoıCelle» mecrnuasından ihiisaren nakledi~ yoruz: Birçok memleketlerin paralarını kıy metten düşürmelerine rağmen Almanyanın hâlâ eski vaziyetini muhafaza etmesi iktısadî âlemin şu sırada başlıca meş gul olduğu meselelerden birini teşkil ediyor. Bu vaziyetin sebeblerini izah ede bilmek için son hâdiselerin Alman iktı sadiyatma olan tesirlerini mütalea etmek lâzımdır. Almanyadan en çok mal alan memleketten dokuzu Avrupadadır. Ve bu do kuz memleketten beş tanesi Fransa, Holanda, İtalya, îsviçre, Çekoslovakya paralarınm kıymetini düşürmüşlerdir. Bu memleketler yalnız iyi «alıcı» olarak değil, ayni zamanda Almanyanın umumî bilânçosundaki fazlalığı temin etmekle mühimdirler. Aşağıdaki tablo Almanya ile isimlerini yukarıda zikrettiğimiz memleketler arasındaki alışverişin ehemmi yetini sarih olarak gösteriyor: Almanyanın idhalâtı Almanyanın Fazihracatı lalıklar 195,6 4 108,3 125,4 482,4 59,4 114,7 4125,1 422,2 66,2 47,9 Almanyanm iktısadî vaziyetine umumî bir bakış idi... Daha sonraları, Meksikada, Peruda başka bir milletin, başka bir medeniyetin kb'künü kazıyan îspanyolla tanıştım.. Acı duyarak, onun yıkıcı ve yakıcı fatihliğine hayran oldum... Karmen operasmın îspanyolunu gördüm. Siyah saçları üstünde kan renkli bir gül taşıyan Karmenin, sevgilisi uğ runda kendini kanun haricine atan Don Jozenin, sırmalı kostümü içinde halkı kanla eğlendiren boğa güreşçisinin ihti raslannı tattım... Şehvet... Kan... 0 lüm Nihayet bir gün esrarlı ve korkunc İspanyol toprakları üstünde dolaştım... Her sınıf îspanyolla dirsek dirseğe te masa geldim.. Barselonun misli olmıyan geniş caddelerini şenlendiren güzeller arasında gezdim.. Madridin Servantes abidesi önünden Don Kişota ve arkadaşma ba karak düşünmeye daldım.. Kalçalarının hareket ve gözlerinin bakış sırlarını bir türlü anlıyamadığım Sevil kadınlarını gördüm.. Kortubanın peygamber değişlınniş camısinde murakabeye vardım.. Gırnatadaki süslü ve nazlı Elhamra sarayınm fısıldayışlarını anlamağa ça lıştım... Hethat!.. Eğlence yerlerinde, anadan doğma çıplak kadınlann en kaba jestler içindeki dansları, şarkılan İspanyolları güldürürken beni ağlattı. Şehvet için yaratılmış sanılan İspanyol güzelinin sinesi üstündeki akrebi andıran haç pandantif benim sinirlerime dokundu. Papazların karnaval alaylarını hatırlatan dinî törenleri beni güldürdü. Yakılmış bir kilise.. Yüksek duvarlı bir manastır.. Kan kokan, ihtirasla çm lıyan arena.. Kahkahalar ve kürirlerle taşan kabare... Kalabalık meydanlar.. Yüksek sesle konuşmalar.. înadcı dilenciler... Ve ta ötede bir İspanyol dilberile geçen, Faslı bir asker Anlıyamacfım... Nasıl anlıyayım ki, Don Kişot, nihayet sadık arkadaşı Sanşo Pansa ile de mücadeleye girişti.. Gırnatanın Elhamrası kadar Toledo nun Alkazarı da şöhret kazandı.. Dün şehvet yaratan kadın bugün ölüm dağıt mak için silâhlandı... Kovulan Faslı, İspanyolun teşvikile îspanyol öldürdü.. Sanki Ispanya topragı, sanki îspanyol ruhu ezeldenberi kana susamıştır... Dahilî harbin îspanyolu da beni korkuttu... Sene 1931 1932 1933 1934 1935 1936 jimnastfk yapan halk 3 milyon 500,000 25 > 932.000 44 » 074.000 62 » 476,000 73 > 982,000 90 > 9960 spor sahasında her sabah 90 milyon kadın erkek, büyük küçük yedi yaşından doksan beş yaşma kadar Ja ponyalı radyodan verilen kumanda ile jimnastik yapıyor. Buna şaşılmaz mı? Buna imrenilmez mi? Bu sabah ekzersizlerine bütün yaz her tabakadan insanlar iştirak edivnr. Hükumet memurları, fabrika isçileri, maden ameleleri, tüccarlar, küçük ei naflar, zengin fakir bütün millet adeta^ bir ibadet gibi bu jimnastikleri yapıyor. Radyo jimnastikleri yapan 'lk ve orta okıd talebesinin miktan 7,800,000 miş. Yedi milyon sekiz yüz bin çocuk her sabah vücudünü yarım saat işletmeyi dinî ve millî bir vazife biliyor. Gazete bu malumatı verdikten sonra şu satırları ilâve ediyor: «1931 yılında împaratorun cülus gününün hatırası şenlikleri yapıi'rken bir beden terbivesi mütehassısı Japonların bedenen yükselmesi, sıhhatte olması lüzumundan bahseden nutkunda, vücudümüzü hergün muntazaman bir usul tahtında işletebilirsek sağlam ve dayanıklı bir millet oluruz. Bunun için üç şeye lüzum vardır: 1 Vücud makinesinin ihtiyaclarını bilen kudretli muallim. 2 Çok insanın birlikte jimnastik yapmasına müsaid saha. 3 Yedi yaşından doksan beş ya şına kadar her Japonyalının her .«abah vücudü işletmenin dinî ve millî bir va zife olduğunu takdir etmesi. Bunun için de ilk hatıra gelen radyo jimnastikleri olmuştur. Yukandaki rakamlardan da an'adığımız üzere 1931 de bütün Japonvada yalnız 314 spor sahası varken, 1936 da 9960 saha meydana getirilmiştir. Adaleleri muntazam işletmek, hare ketlere ahenk vermek, vücudleri bicime sokmak, ciğerlerin neşvünemasını temin etmek maksadile yapılan bu mümareseler kolay olduğu kadar, musikinin yardımı sayesinde zevkli olduğundan her yaşta kadın ve erkekler seve, seve yazın bu spor meydanlarına koşmaktadırlar. Taymis gazetesi bu meydanlarda jimnastik yapan halkın büyük kıt'ada resimlerini de basmış. Muntazam dizilmiş mahşerî bir kalabalık içinde yedi yaşında çocuklar, on sekiz yaşında genc kızlar, yirmı beş yaşında delikanlılar, kırk yaşında olgun insanlar, yetmiş, seksen, nihayet doksan yaşında ihtiyarlar göze çarpıyor! Ön safta duran muşmula suratlı biı ih tiyarın göğsüne bir X darb işareti koymuşlar ve altına doksan altı yaşında oidugunu tasrih etmişler. Demek bu ihtiyar delikanlı bütün yaz her sabah yatağından kalkıyor en yakın spor sahasına gidiyor ve orada radyodan gelen kumanda :Ie varım saat vücudünü işletiyor. Ekseri yaşı yetmişi geçiıiş ihtiyar kadınlann spor meydanları *vlerine uzaksa, bahçelerinde grup halinde bu talimleri yapıyorlar. Japonlar ötedenberi çabuk ihtiyarlı yorlar ve zor işlere tahammül kudretleri bir yaştan sonra kalmıyordu. Radyo jimnastikleri başlıyalıberi altı senedir milletin umumî sıhhatinde mühim bir fark görülmeğe başlamış ve Japonların hayat mücadelesinde tahammül kudreti artmıştır. Radyo jimnastiklerine çok ehemmi yet veren Terbiye Nezareti spoı saha lanna gelemiyen ve evlerinde radyosu bulunmıyan köylüleri de düşünerek radyo jimnastik programlarından binlerce plâklar yaptırmış ve onların halka gayet ucuz satılmasını temin etmiştir. Bu su retle köylüler evinde gramofon bulunan bir komşunun bahçesinde toplanıyor ve kadın erkek, çoluk çocuk vücudlerini işIetiyorlar.» Japonların vücud kültürüne verdikleri bu ehemmiyet bütün dünya için örnek olmağa ve taklid edilmeğe şayan değil midir? Çok yaşamak ve fikir sahasında memlekete faydalı olpjak jsti^şn^miüeti ler için bir yol vardır: ' *" "'" Fikirle beden arasında tam bir muvazenet! Bir spor sahasında üç beş kişinin yarışması, top peşinde koşması, rökor kazanması yirmi bin kişinin de oturduğu yerde heyecan içinde onları alkışlaması büyük birşey ifade etmez. Oturduğu ycıde tepinen ve yaln:z heyecanını tatmin etmekten başka birşey düşünmiyen irili ufaklı halkın hepsinin vücudile meşgul olması, hepsinin sahayı doldurması lâzımdır. Misal mi anyorsunuz? Işte Japonlar! Vaziyet bu merkezde iken Almanyanın parasını kıymetten düşürmemesinin birçok sebebleri vardır. Evvelâ markın düşmesi haricî borçlarr nı ziyadeleştirerek Almanyanın maliye sini içinden zor çıkılır bir müşküle sokacaktır. îthalât meselesine gelince: Almanya 1933 tenberi mevaddı iptidaiye fiatlarr nın ucuzlamasından ve dolarla îngiliz lirasının sukutundan istifade edegelmişti. Bugünkü vaziyette mevaddı iptidaiyenin ucuzluğu meselesi artık ortadan kalkmak üzeredir. Zira bu maddeler zamanla daima daha pahalı olmak yolunu tutmuş tur ve Almanya pahalılaşan mevaddı iptidaiye ile fiatını değişmiyen yahud gayet ağır bir surette değişen mamulât arasında gittikçe daha müşkül bir vaziyete girmektedir. Markın muhtemel bir sukutu bu vaziyeti daha ciddî bir şekle sokacaktır. îngiliz lirasile doların düşmesinden doğan istifade ise ancak markın muayyen bir seviyede tutulmasile devam edebilir. Bununla beraber ihracata zaten Alman tacirlerinin istemekte oldukları gibi hükumetin yardım etmesile vaziyet de ğistirilebilirdi. Fakat mevzuu bahsolan yalnız ticaret değildir. Filhakika markın kıymetten düşürülmesinde Hitler hükumetinin bütün bir iktısadî sisteminin ge çireceği tehlike vardır. Nasyonal sosyalizmin iktısadî siyaseti M. Hitlerin Norenbergde söylediği nutuktan dahi anlaşıldığı veçhile fiatların ve yevmiyelerin ayni seviyede muhafazası esasına müsteniddir. Mark düştüğü takdirde ne birinin ne de ötekinin ayni seviyede tutulması mümkün olmıyacaktır. Netice olarak diyebiliriz ki Almanyanın parasını olduğu gibi muhafaza etmesi kendisine zararlıdır. Fakat markın kıymetten düşürülmesinin de sürükleye ceği çok ciddî neticeler vardır. Almanya iktısaden tek başına mi kalacak? Şüphe yok ki bu da pek hayırlı olmıyacaktır. Holanda Fransa İsviçre İtalya Çekoslovakya 87,3 43,0 55,3 102,9 58,3 Bu rakamlardan açıkça anlaşıldığına göre Almanya Avrupadaki ihracatının yüzde kırkını ve bütün ihracatının yüzde otozunu, paralarını son zamanda düşü ren bu beş memlekete yapmaktadır. Bu memleketler Almanyadan mal almaktan vazgeçemezler ve zaten vazgeçmeyi de istemezler. Ancak zaten fiatlan yüksek bulunan Almanya diğer paraların düşmeleri üzerine şimdi bütün bütün pahalılaşmıştır. Binaenaleyh Alman ihracatı tedenniye uğrıyacak ve Almanyanın döviz sıkıntısı gittikçe artacaktır. Para kıymetlerinin düşürülmesinin Alman iktısadiyatını sarsan tesirleri bundan ibaret değildir. Almanyanın müşterisi olan saydığımız beş memleket ayni zamanda Almanyanın ticaret âleminde rakibidirler de. Hatta paralarını hususile dünya ticaretindeki mevkilerini sağlamlaşhr mak için düşürmüşlerdir. Binaenaleyh son zamanlarda paralarını düşürmemiş olan diğer «alıcı» memleketleri elden kaçır maktan da korkmaktadır ve zaten kor kuyor da. Henri Müller Sıvas Halkevi gece dershaneleri açıyor Zeki Mesud Alsan Fmdık fiatları Son günlerde İspanyanm Fransaya fındık ihracma başladığı ve fiatların düşürüldüğü şeklinde bir rivayet ortaya çıkmıştır. Bu rivayet üzerine bizim fındık fiatlarında 5 6 kuruşluk tenezzül ve ayni zamanda kısa bir tereddüd hasıl olmuştur. Fakat Türkofis tarafından yapılan tetkikat, İspanya hükumetinin Fransadan zahire almasma mukabil bir miktar fındık verdiğini meydana koymuştur. Bunun üzerine fiatlar gene normal seviyeye çıkmıştır. SELİM SIRRI TARCAN Palamutlar denize dökülmemiş Son günlerde 500,000 palamut ve toriğin fiat düşkünlüğünden dolayı denize döküldüğü hakkında bazı haberler çıkmıştı. Balıkçılar cemiyeti idare heyetinden bir zat bu hususia şunları söylemiştir: € Bu ay zarfında denize dökülmüş balık yoktur. Cemiyetimizin aldığı tertibat sajesinde ihtiyaç riisbetinde balık tutulmaktadır. Bu mevsim zarfında en çok 60,000 çift kadar torik salıverilmiştir. Bu da denize dökmek değil, ağa giren balığı tutmamaktır.> Polonya tütün rejisinin münakasası Şehrimizde bulunan Polonya rejisi heyeti azaları tütüncülerimizle temas etmektedirler. Polonyalılar tütün mü nakasa müddetini gelecek ayın sekizine kadar uzatmışlardır. kimscnin nereye gittiğinden haberi yok dediler. îşin iktızası köylüyü sıkış tırdım. Bir de baktım, zavallılar a ğız birliğile o tarafı tutuyor. Hep bir den ricacı gelmiş, «Ağa şöyle adamdır, müslümandır. Tüfekçinin iftirasına bakma!» diye beni kandırmağa çalışıyorlar. Duyduğuma göre bu adam cıvar köyleri kasıp kavuran derebeyinin biriymiş. Galiba arasıra, küçük tertib eşkıyalığı da varmış. Köylünün haline acıdım: «Bu adam sizi soyup soğana çeviriyor. Yap tığı cinayet te meydanda! Sizi ondan kurtaracağım» dedim. Bunun üzerine görsen nekadar yalvarıp yakardılar, hayrette kaldım! Acaba gölgesinden mi korkuyorlar diye düşündüm. Fakat köyde ortalığı biraz yoklayınca, mesele anla şıldı: Ağanın müslümanlığı herkesin di linde dolaşıyor. Ramazanda oruç tutar, fıkaraya sadaka verir, hocalan besler diyorlar. Son günlerde eski bir çeşmeyi tamir ettirmiş. Kurban kestirip fıkaraya dağıtmış. «Böylesi bir yerde bulunmaz» diye kaç kişi onu bana methetti. Ne dersin? Kabahat tüfekçi de.. Evliya gibi adama iftira etmiş demeğe mecbur ol duk. Fakat ben bu masallara inanır mıyım? Ne demeğe tam bu sırada sırlara Sıvas (Hususî) Halkevimiz tara fmdan şehrin muhtelif semtlerine halk dershaneleri açılacaktır. Bu geceli dershaneler halkımız için bir istifade yuvası olacak ve bazı san'atkâr ve esnafımız hiç değilse ahşverişini, alacağını, borcunu yazıp okumayı öğrenmiş olacak tır. Her yıl olduğu gibi bu yıl da hal Yukarıda sayageldiğimiz mahzurlara kımızm bu mühim yuvaya candan bağmukabil Almanyanın diğer memleketle lanacağı anlaşılmaktadır. rin paralarını düşürmelerinden evvelâ haricî borçlannın hafiflemesi, sonra da Konyada bir otomobil kazası satm aldığı mevaddı iptidaiyenin kendiKonya (Hususî muhabirimizden) sine badema daha ucuza mal olması gibi Taşkend nahiyesinden <Hadim» e git bazı istifadeleri olabilirdi. Fakat vaziyet mekte olan şoför Mehmed oğlu Alinin 1933 te doların düştüğü zamankinin ay idaresi altındaki bir numaralı otomobil ni değildir. Amerika Almanyaya hemen Hadim jandarma dairesi önünde altı hemen yalnız mevaddı iptidaiye satan bir yaşlarındaki Numan kızı Muallâyı çiğmemleketti ve Almanya o zaman doların nemiş ve başını ezmek suretile öldür sukutundan geniş mikyasta istifade et müştür. mişti. Şimdi paralarını düşüren beş mem müştür. Şoför mevkufen muhakeme edilmektedir. leketin Fransa demirlerinin istisnasile satacakları mevaddı iptidaiye yoktur. Kontrol memurlarının Binaenaleyh Almanya ihracatında oldutetkikatı ğu gibi ithalâtında da kaybetmektedir. Şehrimizde staj gören îktısad VekâHaricî borçlara gelince, hükumetin leti kontrol memurları dün de yumurta 1935 tenberi bu hususta resmî neticeleri ihraç evlerini gezerek yumurtalann neşretmemesi vaziyet tayinini güçleştir muayene ve ambalâj şekillerini, aranan mektedir. Bununla beraber Almanyanın evsafını tetkik etmişlerdir. Bu tetkik bu borcu 1333 senesinde doların kıyme ve tecrübelerde İktısad Vekâleti mü tini kaybetmesini ve İngiliz lirasmın düş tehassısı doktor Boade de bulunmuş mesini müteakıb 4 milyar mark eksilmişti. tur. karıştı? Jandarmaları dörtayna saldık. Son günleri kendim de bir kamyona atlayıp her tarafı araştırdım. Nihayet herifçioğlunu Mudanyada kapatmasile saklandığı evde bastık. Bir haftadır buraya gizlenmiş. îçki, eğlence, vur patlasın yapmadıkları kalmamış. Yanında birkaç daha karışık kadın olduğu halde hepsini Gemliğe getirdik. Önce inkâr tarafına saptıysa da tüfekçi ile yüzleşti rince söylemeğe mecbur oldu. Hâlâ ümidini kesmemiş görünüyor. Sanınm, çokları gibi parasına güveniyor. Fakat onun altınlan bu işte para etmiyecek! Elimde çünkü Salâhaddin Bey var. Diyeceksin ki, seni de vurdurur. Varsın vursursun! Ben bu alçağı halkın önünde rezil edeceğim ya, bu bana yeter! Kimbilir kaçıncı fincanı bitirmiş olduğu halde, sesleniyordu: Boğazım kurudu, haydi şuradan doldur! dair fikri yoktu. İlk defa karısını, ka yınbabası Remzi Efendinin yanında gördü. Başmuallim Remzi Efendi, «Darül muallimin» i bitirdiği gün sarıgı atmış, bütün eski yüklerinden sıyrılıp âlemin gidişine uymağa niyet etmişti. Bununla beraber gene cübbeyi andıran bol ceketinde, söz geliştiği zaman bağdaş kurup oturuşunda, hatta senelerin bütün izlerini taşıyan katmerli yüzünde inkâr ettiği hayatını okumak güç değildi! Remzi Efendi, tabiat insanı halinde buhransız, bereketli bir ömür sürüyordu: Köydeki tarlasını sürdürüp aylığını ta mamlıyor, her sene yeni bir dah üreyen azgın ve yayvan bir ağac gibi kalabalık ailesini başmda tophyarak sıkıntısız, ta sasız yaşıyordu. Çorbası her zaman sı cak, eli her zaman açıktı. Kızlarını küçük yaşta evlendirmesi yüzünden, henüz kırkını geçtiği halde evi damadlar ve torunlarla doluydu. İşte nihayet en küçük kızının da mürvetini görüyor. Denebilir ki bugün, mutaddan fazla, biraz da taşkın neş'esi vardı. Durmadan konuşuyor, davetlilere ayrı ayrı iltifat ediyor, elinde kadehle masayı dolaşıp herkesin hatırını almağa çalışıyordu. lArkast corj adcvtrL Cumhuriyetin içtimaî romanı: 38 Yazan: Hilmi Ziya Önce onu budalanın biri zannet tim. Meğer ne kapalı kutuymuşl Tanırım!... diye Cemal başını salladı. Hacı Toranın sillesini yiyenler den biri. Malını mülkünü kaptırdı, üs tüne de öyle borclandı ki ömrü oldukça ödeyemez. Sonunda, ona hizmeti kabul ettj. Çaresiz, elinde satılık köleye döndü. Boğaz tokluğuna yaşıyor. Tevekkeli değil!.. diye Demir düşündü. îkidebir ve galiba hiç te lüzum yokken uşakların sefaletinden dem vuruyor. Niyazi Efendi bahsi onlan meşgul e demiyordu. Bir vak'a daha var! diye Cemal, yeniden zihnini kurcalıyan mevzulara onu zorla sürüklemek istedi. Galiba beni uğraştıracak. Ayni tip burada da karşı ma çıktı. Hem de ne çözülmez düğümle. Civardaki eşrafın en namuslusu diye adı çıkan Seyid Ağanın vak'ası! Demir kulak kabarttı. Vak'a basit! Seyid Ağanın tüfekçileri, Belediye reisi Salâhaddin Beyi vurmuşlar. Demir yerinden fırlayıp: Kimler? diye bağırdı. Fakat ben bu adamları tanıyorum. Ne münasebetî1 Tanıyorum diye tekrar etti. Buraya geleli birkaç gün obnuştu, bir te sadüfle onlan kumar başmda gördüm. Aralannda az daha kavga kopacaktı. Cemal sevincinden yerinde duramıyor: Buldum! diye bağırıyordu. On beş gün önce Gemlik yolu üzerinde Salâhaddin Bey vuruluyor. Yaralı Bursaya geliyor, vuran kayıblara karışıyor. Birkaç gün evvel herifi görenlerden biri saklandığı yeri haber vermiş. Yakalayıp getirdiler. Bu fıkara, bir orman bekçisiydi. Biraz zorlaymca, «kıymayın ba na! Ağa buyuıdu, ben yaptım» diye yalvardı. Hemen Ağayı arat tık. Ne zamandır ortadan kayboldu, eniz Harb okulumuzun 161 inci yıldönümü münasebetile yapılan tören sırasında Gazi Hasan Paşanın da adı anıldı. O, yalnız yaşadığı devrin değil, bütün denizcilik tarihinin dikkate değer bir simasıdır. O sebeble hal tercümesinden birkaç satın şu sütuna geçirmekten kendimi alama dım. Gazi Hasan Paşanın çocukluğu Te kirdağında H a ^ Osman adh birinin yanında geçti. Fakat bu çocukluk yaman birşey olup bütün kasaba delikanlılarını selâm vaziyetinde tutuyordu. Hacı Os man, Tekirdağında derebeyliği kuran genc Hasanı başından atmak için bir gemiye Levend yazdırdı. Hasan, bir müddet denizde dolaştıktan sonra Yeniçeri oldu, Belgrad önlerindeki harblerde bulundu, inanılmaz yiğitlikler göstererek ün aldı. Sonra Cezayire gitmeğe kalkıştı, bir gemiye atladı. Bu gemi, Akdenizde bir Malta barçesine rasladı ve hemen rampa etti. Fakat fırtınadan çengeller kırıldı, gemiler ayrıldı. Hasan, acele edip gü vertesine atlamış olduğu Malta gemisinde tek başına kalmıştı. Arkadaşları manevra yapıp tekrar rampa edinciye kadar genc Türk, palasını sıyırmış, on beş Maltız tepeledikten sonra geri kalan tayfayı filân ambarlara sürüp kapaklan kapamıştı. Arkadaşlan onu, Malta gemisinin hâkimi ve sahibi olarak buldular, yerinde bir hayranlık gösterip önünde iğildiler. İşte Hasan, denizcilik tarihine tek başına zaptettiği bu gemi ile girdi, celâdetini takdir eden Cezayir Ocağı tarafın dan Dayı yapıldı. Birkaç yıl sonra genc Dayıyı Istanbulda ve donanma reisleri arasında görüyoruz. Denizde ve karada ıdı sevgi ile anılan bir reis. Onun Midiliyi Rus donanmasının tazyikından kur • tarması şöhretine yeni bir hâle çizdi ve smine gazi unvanı katıldığı gibi donanma Büyük Amirallığı da uhdesine verildi. Gazi Hasan Paşa o devirde çıkan dahilî kanşıklıklann hepsini demir pcnçe sile yatıştıran bir adamdır. Baron de Totteun yardımile deniz işlerinde yeni likler de yapmış olup o vakte kadar Is tanbulda barınacak yerleri olmıyan do nanma askeri için yaptığı kışla ile temelini kurduğu Hendesehane o cümledendir. Gelelim onun karakteristik taraflan na; o, aslanları kedi gibi ehlileştirir ve zincirsiz olarak odasında yatınrdı. Gene o, yaman bir denizci olduğu halde at kullanmakta en ünlü Sipahilere taş çı karırdı. Ahırında beslediği atlar, kırk elli basamaklı merdivenleri çıkarlar ve i nerlerdi!.. Hasan Paşanın Üçüncü Selim tara fmdan Sadrıazamlığa getirilmesi de garibdir. Ruslarla harbeden ordunun ba şında bulunan Sadrıazamm beceriksizliği görülüp te azli lâzım gelince Padişah, nedimlerinden ve Şeyhülislâmdan Post Veziri ve cenk eri paşalar hakkında malumat istemişti. Verilen isimler ve ha berler hoşuna gitmedi, düşünmeğe daldı. O sırada Hasan Paşayı, üstüste üç kere, rüyasında görünce rahmanî bir ilhama erdlğine hükmederek onu sadarete geçirdi. Hasan Paşadan herkes yılar ve ür kerdi. Şumnuda ölünce ordu erkânı odasına girmekten korkmuşlar ve öldüğüne kanaat getirmeden cesedinin yanma yakaşamamışlardır. Tarihçiler bu hâdiseyi yazarken şu beyti de kaydediyorlar: Gelir ol veziri kahir kilıcı bir elinde kanlu Savul ey gönül yolundan ki yaman bir gelistir bu/.. Bugünün denizcileri de damarlarında şüphe yok ki onun ve ona benzerlerin kanını taşıyorlar. Bizim buna imanımız vardır. M. TURHAN TAN Kahve ithali inhisarı Memleketimize kahve ithali ve mu kabilinde Türk malı ihracı işini üzerine almış olan Kahve Limited şirketinin temdid edilen mukavele müddeti de bitmiştir. Şirket şimdilik îktısad Vekâ letince verilen salâhiyete istinaden kahve işini tedvire devam etmektedir. Îktısad Vekâletinin kahve işini yeni den bir şirkete ihale için açtığı münakasaya aid teklifler bu ayın yedisine kadar yapılmış olan teklifler tetkik edilmektedir. Şimdi, bu işi tedvir eden şirket te yeniden ihaleye iştirak et miştir. Kahve fiatlarında son zamanlarda bir yükselme vardır. Bazı gazetelerin yeni gibi göşterdikleri bu yükseliş geçen aydanberi devam etmektedir. Şimdiki halde fiatlar kiloda 10 kuruş yüksel miştir. 12 Cemal, kollarını sıvamış, mezeleri hazırlıyordu. Davetliler sökün etti. Gök dereye bakan eski bir konağın balko nunda, halkayı tamamladılar: Bu bir mekteb hocasının kınagecesiydi. Orta boylu, tıkız bir çocuktu. Henüz kadına
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear