Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
25 Birincikânun 1935 CUMHURtYET Bugün Gazi Antebin kurtuluş bayramı Gazi Anteb, tek başına bir devletle harb eden kahraman bir Türk şehridir Biz bize Insan ve Coğrafiya Meşhur Alman muharrirlerinden Hauns Johst yeni bir kitab bastırmış. Avrupanın muhtelif memleketlerinde yaptığ: uzunca bir seyahatten edindiği intıba ian yazıyor. Koyu bir Hitlerci olan Hauns Johst, zannedersem Berlin devlet tiyatrosunun da rejisörüdür. «Maske ve Çehre» ismini taşıyan bu kitabda, muharrir nasyonal sosyalist fikirlerini hararetle müdafaa ediyor. İçinde gezdiği her şehri en ücra mahallelerine kadar bir Hitlerci gözile görüyor. îşittiği her sesi kilise çanlanna ka dar bir Hitlerci kulağile dinliyor. Hauns Johst'a nazaran nasyonal sosyalizm, aleyhtarları tarafından yanlış anlaşılmıstır. Yeni Almanyanm erişmeğe çahştığı büyüklük maddî değil, manevî bir büyüklüktür. Muharrir, sahifeler dolusu uzun bir gayret sarfederek bu hakikati okuyucu lanna kabul ettirmek istiyor. Yeni Almanyanm güzel iddialanna inanmak istemiyen kimse yoktur sanınm. Bunu münakaşa etmek bile lüzumsuzdur. Ben, Hauns Johst'un kitabından bir cumle alıp üzerinde biraz durmak ısti yorum. İşte cümle: «Toprak, nebatın zengin süsünden mahrum ise, insan o toprağı kendi asıl karakterile asilleştirir.» Hauns Johst, şunu demek istiyor: Toprak fakir olsa bile, orada yaşıyan insanlann ruhî yükseklikleri o toprağa bir krymet verir. Bu düşünce, şüphesiz ki yüksek bir his mahsulüdür. Fakat bana kalırsa Hiterin nazariyelerile taban tabana zıddır. Nasyonal sosyalistlere göre insan tohumile herhangi bir nebat (meselâ şalgam) tohumu arasmda hiçbir fark yok Dil üzerinde çalışmalar Göz Gör Kör (1) (2) (3) öğ + ög f öz () Öğ: ana köktür. Burada «ziya, aydmlık, parlak» anlamlannadır. (2) Ög: ana kök anlamını kendinde tecessüm ve teşahhus ettiren objeyi gösterir unsurdur. (3) Öz: oldukça uzak bir sahayı ve o sahadaki objelerin ana süje veya obje ile münasebetini, yahud, ana obje veya süjenin o sahalara yayıhşmı gösterir ektir. (Öğ f ög + oz = Ögögöz) : ana kök kendisini tecelli ettiren radikal unsurla kaynasaıak ve baştaki vokal de düşerek fonetik ve morfolojik şeklini al mıştır: Göz. Bu halde ( G Ö Z ) : kendisindeki zi ya şualannı oldukça uzak bir sahaya kadar sevkederek oralarını görebilen obje demek olur. IBUGUN DEBU.J Zeyneb hatun İbnisüud Efendi lime geçen bir gazeteyi açtım: «Ümversıtenin Zeyneb Hatun konağındaki kısmında bazı tadilât yapılarak..» diye başlıyan bir havadıs okudum. Başka bir akşam gazetesinde de: «Sirkecide İbnıssüud sokağında Da vid ismınde bir Yahudi, sevgilisi Rebekanın jiletle yüzünü kesmiş..» Haberi gözüme ilişti... Ve kendi kendıme şöyle söylendim: Yakın, uzak, tarihe karşı, ve adlan, anlan tarihe girmiş, onunla haşir neşir )lmuş eski insanlara karşı çoğumuzun, afrolunmaz bir kayidsizlığimiz, bir lâübailığimiz var. Yüzyıl evvel, hayır ve ha;enatile İstanbul fıkarasmı tekbaşına ihya decek kadar mürüvvet, merhamet, şefat göstermiş, memlekette ilk muntazam bir hastane kurup, binlerle hastanm canarını kurtarmış, Yakacığa su getirtmiş mekteb acmış, nihayet, servetinin önemli ir kısmmı gene havır işlerine vakfermiş e bugün de, konağı Üniversitemizin işgali altmda bulunmuş olan, Arabkirli Yusuf Kâmil Paşanın eşi Mısırlı Prenses Zeyneb Hanımı tanımıyacak, bir tek Isanbullunun vücudüne ihtimal veremezdim. Ve gene, islâm bilgi tarihinde ve saltanat çağmın bir faslında ehemmiyetli bir er tutan Ebüssüud Efendıle Hicaz ve hükümdan İbnissüudun, bir gazeeci tarafından biribirine kanştırılacak kadar unutulmuş olduğunu tahmin edemezdim . Evet: Ne kendisine hatun denmekle Zeyneb Hanımm, ne de Ibnissüudla kaştınlmakla Ebüssüud Efendinin tarihî kadir ve kıymetlerine, şan ve şöhretlenne akisa gelmez; bunu müdrikim. Fakat ene idrak ettiğim birşey varsa, tarihe âkayd bulundukça, irfan dağarcığımızm hafif durmasına kanaat gösterdikçe, üzeinde yürüdüğümüz tehlikeli yolun birkaç 'il sonra hepimizi hiçliğe ulastıracağıdır. Bazımizm bir meslek mertebesine çı ;ardığımız bu alâkasızlık, yabancılara, bu yurdun şimdiye kadar meziyet ve fazilet sahibi hicbir kimse yetiştirmemiş olduzu kanaatini verecektir, diye korkarım. Cehaletin ve kayidsizli&in en muzırı taihe karşı olandır. Ercumend Ekrem TALU GüneşDil teorisine göre tahlil «Vjüneş Dil» teorisinin tatbikatı o larak yazılan analizleri sathî surette o kuyan bazılarında şöyle bir zan uyan mıştır: Bu yolda analizler yapmak için kelimenin başına behemehal bir vokal getirilir. Eğer vokalden sonraki konson birinci derecede prensipal köklerden ise bu kadan yeter. Değilse onun da baş arafına ana kökü koymalıdır. Kelime nin içindeki başka elemanlarda vokal iz olan konsondan önce bir vokal ve consonsuz olan vokalden sonra da (§) ;etirilir. Analiz yapılmış olur. Bu zan yanlıştır. «Güneş Dil» te orisi, öyle, zekânın, muhakemenin, il min müdahalesi olmaksızın kendılığınden işler bir makine degildir. «Güneş Dil» teorisinin metodu, kelimelerin manala rını esas tutmak suretiyle onların etimolojik asıllannı aramak lüzumunu talim etmektedir. Bu yolda analizlerde ilmin kullanılması, zekânın işletilmesi lâzım dır. Her kelimenin mcdlulünü ve o medulü ıfadenin en lojık ve en natürel yolarını aramaksızın yapılacak analizler, pek yanlış neticeler verebilir. «Güneş Dil» analizlerini basit mi hanıkî bir klişe zannedenlere karşı, bu gün analizini yapmak istediğimiz şu üç kelimeyi ileri sürebilıriz: G Ö Z , GÖR, Cazi Antebden bir görünüf İkinci Analiz [Bugün Cazi Anteb kuriuluş bayramıdtr. Bu münasebeile Türkün kahramanhk larihine Türk mubarek kanilc yazılan Cazi Anteb müdafaası için, arkadaşımız Abidin Daver, üç gün sürecek bir yazı yaznuştır. Bugündcn itibaren neşre başlıyoruz.] Gazi Anteb müdafaası Türkün kahramanlıklarla, zaferlerle dolup taşan tarihindc bile, bir güneş gibi parlar. Millet'.er vardır ki manen ve rnaddeten bitkin bir hasma karşı, burunlan kanamadan yaptıklan yürüyüşleri, zafer diye göklere çıkanrlar; çünkü, kahramanlık bakımından fakirdirler. Buna karşı biz, Türkler de, kahramanlığa, zafere o kadar kanıksamışızdır ki Gazi Anteb müdafaası gibi, bir şehamet harikasile bile övünmeğe lüzum görmeyiz. Bunda hakh olsak bile Gazi Anteb müdafaasmı bilmemeğe ve bildirmemeğe hakkımız yoktur. Gazi Anteb müdafaası nedir, bilir misiniz? Gazi Antebin yaptığı kahramanlıkîan bilir misiniz? Gazi Antebin çektiklerini bilir misiniz? Içimizde, bilmem kaç bin sene evvelki Truva muharebesinin yan efsane olan tarihini bılenler çoktur da Gazi Anteb müdafaasmı bilenler pek azdır. Hazreti Alinin kapılannı kopardığı Hayber kalesi fethinin hikâyesini belki her köyde bulabılirsiniz; fakat Gazi Anteb müdafaasmı, belki de, Gazi Anteblilerden başka kimse bilmez. Çünkü, bu hakikaten gazi Türk şehrinin kahramahlık maceralan bütün tafsilâtile yazıîmamıştır. Sultan Azizin intihannı, Sultan Hamidin sarayını, Ittihad ve Terakkinin içyüzünü, aylarca, hatta yıllarca tefrika eden gazetelerimiz ve bunlan üşenmeden yazan sayısız muharrirlerimiz vardır da, Gazi Anteb müdafaasının kahraman Türkü bile hayrette bırakan kahramanlıklannı yazanlar, iki üç kişiden ibarettir. Gazi Anteb müdafaası için, şimdiye kadar iki tanecik kitab çıkmıştır. Bunların ikisi de birbirinden eksiktir. Biri hemen bu müdafaanın sonunda, hâdiseler ve vak'alar adamakıllı aydmlanmadan, her mesele hakkında efkân umumiyece verilen hüküm ve karar tamamile taayyün ve tebellür etmeden merhum muallim Mustafa tarafından türkçe eser, diğeri de Anteb mıntakası kumandanı Fransız mıralayı Abadi tarafından «Türk Verdönü» adile yazılıp türkçeye de tercüme edilen fransızca kitabdır. Birincisi, uzun bir tetkik ve muhakeme mahsulü olmadığı gibi hâdisat hakikî vesikalarla tesbit edilme miştir. Öteki de harbi yalnız Fransız cephesinden ve Fransız gözlüğünden gören ve harekâtı bizzat idare ettiği için asla bitaraf olamıyan bir Fransız kumandanı tarafından yazılmıştır. bede şunlan söyler: «fîı'r gün isliklâl ve cumhuriyeli müdafaa mecburiyeiine düşerscn vazifcye alılmak için, içinde bulunacağın vaziystin imkân ve şerailini düşünmiyeceksin. Bu imkân ve şerail, çok namüsaid bir mahiyetle tezahür edebilir. îstiklâl ve cumhuriyetine kasdedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vaianın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtdmış ve memlekelin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim Ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahib olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hiyanei içinde bulunabilirler. Hatta bu iklidar sahibleri sahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emellcrile tevhid edebilirler. Millet, yoksulhık içinde, zaruret içinde harab ve bilab duşmüs olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdıf İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk isliklâl ve cumhuriyetini kurlarmaktır. Muhlac olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuddur.» Vatan edebiyatı bakımından hakikaten bir şaheser olan bu sözleri söylerken Atatürk sanki «Gazi Anteb» müdafaasmı düşünmüstür. Büyük Şefin maziden ve îstiklâl Harbinden alıp istikbale atfettiği bu sözlerin hepsi, Gazi Anteb müdafaasının bir hulâsasıdır; denilebilir. Osmanlı lmparatorluğu, gahb düşman kuvvetleri karşısında, boyun eğib de Mundros mütarekenamesini imzaladıktan ionra, Gazi Anteb de, İngiliz kuvvetleri :arafından işgal edılmişti. Mütarekenin mzasından bir gün eksiğile bir sene sonra, 29 birinciteşrin 1919 da îngiliz kuvvetleri Gazi Antebden çıktı. Yerine toplan, zırhlı otomobilleri ve tanklarile bir Fransız kuvveti geldi. Çünkü Kilikya ıle Silezyayı birbirinden farkedemiyecek kadar coğrafya bilgisi kıt olduğu halde, elindeki makasla Avrupa haritasını istediği ve bildiği gibi kesip duran Loyid orc, daha 1915 tenberi imzalanmış olan bir takım mukavelelere tevfikan Adana ve havalisinin Fransızlara verilmesini kabul etmişti. Gazi Anteb kasabasının içinde de siyaeten vatandaş, fakat ırkan düşman iki âitle oturuyordu: Türklerle Ermenı'.er. Türkler, îngilizlerin çekilişini, bir kurtuuş addederek Fransız işgalini tanımak istemiyor, Ermeniler ise, ayni hâdiseyi Anteb ve civannın Kilikyadan addedildiğine ve şehrin, müstakbel Ermeni yurdunun bir parçasını teşkil edeceğine delil sayarak Türk idaresini tanımıyorlardı. Ingılızler, harb içinde Suriyeye tehcir edilmiş olan 25,000 Ermeniyi de memleketlerine iade etmek üzere Antebe getirip bırakmış oldukları için, burada bir Ermeni kalabalığı toplanmıştı. Bunlar, Fransızlara davanarak her türlü azgın klarda bulunuyorlardı. Ermeniler, Fransızları Antebe gir dikleri gün büyük nümayislerle karşıla mıslar, Fransızlar da Türklere karşı Ermenileri kullanmak siyasetini kullanacaklannı daha o günden ihsas etmislerdi. îngilizlerin dürüstlüğü karşısında Fransızların kallesliği halkı fena halde asabıleş tirmişti. 1 ikincitesrin 1919 günü Anteb cemaati islâmiyesinin kararile mutasarnf Celâl Bey Fransız işgalini protesto etti Ve o günden itibaren Anteb, Fransızlara karşı mücadeleye ba^lamıs oldıı. ABİDİN DAVER KÖR. Bu kelimelerin başlarındaki (g) ve (k) harfleri (ğ) nin en yakını olan harflerdir; birinci derecedeki kökleri teşkil ederler. Kökler birer monosilâp şekinde kendilerini gösteriyor. Şu halde mihanikî olarak bunlan şöyle analiz etmek icab eder gibi görünur: (1) (2) İşte Gazi Anteb müdafaası için millî kütübhanemizde yalnız bu iki kitab vardır. Gerçi, Gazi Anteb Halkevi tarafından ahiren neşredilmiş olan «Gazi Anteb» isimli eserde, bu kahraman müdafaa hakkmdâ, ihtiyat zabiti olarak Gazi Anteb muharebelerine iştirak eden Gazi Anteb gazetesi müdürü Ali Nadi tarafından yazılmış bir fasıl varsa da, bu da, tam bir tarih degildir. Eğer, Gazi Anteb müdafaası, baska bir memlekette olsaydı, onun için, yüzlerce kitab neşredılirdi, mekteb kitablan bu müdafaaya aid güzel edebî parçalar, şiirlerle dolardı. Gazi Anteb müdafaası, hakikaten baştan aşağı bir kahramanlık menkıbesidir. Cazi Anteb, tekbaşına bir devletle harbeden bir şehirdir. îstiklâl Savaşımızın sıklet merkez Garb cephesinde, Yunanlılara karşı olduğu için, bizim oradan ayrılmıyan gözlerimiz, Gazi Antebin yaptıklannı görmemistir. Fakat, artık, bugün oraya bakmak vt kahramanlıklan da görmek, onlarla > iftihar etmek, Gazi Antebi gelecek nesil lere bir örnek, bir misal, bir timsal olarak göstermek vazifemizdir. Atatürk, Türk gencliğine yaptığı hita tur. Başka bir cinse aşılanan bir nebat iyi mahsul vermez. işte tıpkı bunun gibi, iki ayn ırkm bireşmesinden de iyi bir nesil elde edile mez. Fakat muhakememizi bu yolda yü rüttüğümüz zaman şunu da kabul etmeğe mecburuz: Herhangi bir nebat, elverişli olmıyan bir toprakta yetişemez. Şu halde, herhangi bir ırk ta, tohuküzü. mu nekadar sağlam olursa olsun fakir «Göz, Gör, Kör» sözlerinin dildeki ve verimsiz bir toprağın üzerinde kâfi anlamlariyle bu gösterilen manalar araderecede inkişaf edip yayılamaz. smda bir rabıta kurmak için tevil yolu Evet, Hauns Johst'un yukandaki na sapmak, söz unsurlarının delâletlerıni fikri Hitler nazariyelerine uymuyor. N. şerh ve tefsir etmek lâzım gelir. «Güneş Dil» teorisi o yolda tevil ler ve şerhler kullanmaz. Onun büyük BORSALARDA kudreti kelime ile mananın bağlıhğını sarsılmaz ve yanılmaz bir doğrulukla Buğday ve un fiatlan göstermesindedir. Bu da, herşeyden ön Dün şehrimize 190 ton buğday ve ce analiz edeceğimiz kelimenin mana 1440 kilo un gelmiştir. Borsada, dün sını tesbit etmekle mümkündür. buğday fiatlerindeki düşük vaziyet de Bu esaslara göre «Göz, Gör, Kör» vam etmiştir. Dün yumuşak buğdaylar kelimelerinin etimolojılerini arayalım: 6,35 ten 7,24 e. sertler 6,30 dan 2,12 ye GÖZ kadar satılmışhr. Yumuşak ekmeklik buğ«Göz» kelimesi, burada «görmeğe daylar 800 den 825 e, sert ekmeklik un yarıyan uzuv» olarak alınmıştır. Buna lar da 740 dan 760 a kadar satılmıştır. nazaran «Göz» ü iki yolda tarif edebiÜni Türk tahvilleri küçük bir liriz: 1. Göz bir uzuvdur ki kendisin sarsıntı geçirdi den çıkan ışıklar etrafa yayılarak rüyet Türk borcu tahvillerinde (Ünı muhiti dahilindeki objeleri görür. Türk) son günlerde bir düşüklük görül2. Göz, bir uzuvdur ki rüyet mumektedir. Bu düşüklük Paris borsasın hiti dahilindeki objeleri tenvir eden ışık da başlamış ve kısmen bizim borsaya da kendisine varır. tesir etmiştir. Paris borsasında düşüklüBirinci tarifte esas gözden çıkan şua, ğün başlangıcı pazartesi günü olmuştur. ikincide ise haricden gelen şuadır. /. NECMt DİLMEN Pazartesi günü Türk borcu tahvilleri Bu iki tarife göre kelimeyi iki şekil frank yükselmiştir. Buna mukabil pazar de analiz edebiliriz: [1] (s, ş, z) harflerinin (ğ, y, h, k) harf. tesi günü 7,5 frank düşerek 282,5 frankleriyle tebadulü kaidesi malumdur. En Birinci Analiz ta kapanmıştır. Şu vaziyete göre Türk Birinci tarife göre kelimenin etimolo basit örnek olarak (söylemek) tekl (söy) borcu tahvilleri düşüklük derecesi 2,5 ile (soz) ü karşılaştırabiliriz. jik sekli şudur: franktı. Maamafih dün Paristen gelen öğleden sonra telgraflan bu düşüklüğün zail olduğunu ve Üni Türkün eski fiatını tekrar aldığını göstermekte idi. Alâkadarlar bu oynayışı son siyas vaziyetlerle pek fazla münasebettar gör memektedirler. Göz = ög oz Gör = ög ör Kör = ök or «Güneş Dil» teorisinin verdiği esasara göre bu kelimelerin başlarında gö rünen kök «ziya» manasına alınarak analiz edılince medlulleri şöyle çıkar: Göz = Ziyanın oldukça geniş bir sahaya yayılması; Gör = Ziyanın bir noktada tekar riirii; Kör = Ziyanın bir noktada temer İkinci tarife göre de kelimeyi şöyle analız edebiliriz: (1) (2) (3) öğ f ög j öğ [1] (1) Öğ: ana köktür. «Parlaklık. zi ya, aydınlık» anlamınadır. (2) öğ: Prensipal köktür. Burada afiks olarak ana köke yapışmıştır. Manası «imtidad ve mesafe» esasından çıkan «uzakhk» tır. (3) öğ: kök mefhumlannın üzerinde tecelli ve tecessüm ettiği obje veya süjeyi gösterir . (Öğ + ög + öğ = Ögögöğ): ana kök kendisinden sonra gelen pren sipal kökle kaynaşarak başındaki vokal de düşmüş, son (ğ) de (z) ye tahav vül ederek kelime son fonetik ve morfolojik şeklini almıştır: G Ö Z . Bu halde de ( G Ö Z ) : uzaklardan gflen ziya şuaları kendisinde toplanıp tecelli eden obje manasına gelir. Her iki mananın, (Göz) ün yukarıki tarifelerine tamamiyle uyduğu görülü yor. Not: Türk dilinin en ince orijinalite lerinden biri de, bir kelimenin böyle türlü şekillerde analiz edilebilmesi ve heı analiz sisteminin de, manaya göre uygun düsmesidir. Bunu, gene bu «göz» kelimesi Gze rinde daha açık olarak gösterebilmek için, kelimenin dilimi?deki başka anlamlarını araştıralım: (Göz) kelimesinin dılimizde iki ma nası daha vardır: I. Su kaynağı manası. Bu mana kasdedilince tahlilde ana köke (su) aniamı verilir. Uzağa giden suyu gösteren obje veya süje ifade edilmiş olur. Bununla beraber (göz) den gözyaşı akmasına bakarak (göz) sözünün me caz yoliyle su kaynağına verilmiş olması da hatıra gelir. Arabcada (ayn) sözünün de her iki manaya geldiği, farsça (çeşm) ile (çeşme) nin münasebeti bu sözde su aslınm da gözden uzak tutul maması lâzım geleceğini teyid etmektedir. II. Parça ve kısım manası (dolap gözü, göz göz ayrılmış, bir göz oda... gibi). Bu mana kasdedildiği zaman da ana köke «saha» manası verilerek oldukça geniş bir saha arzeden obje ifade e dilmiş olur. Bu analiz tarzı türlü manalara gelen yazılışı ve söylenişi bir kelimelerin analizinde mana farkının ana köke verilecek anlama göre tesbiti mümkün oldu ğunu da gösterir. DENIZ IŞLERl Motörler muayene edildi Deniz Ticaret müdürlüğü dün Istanbuldaki bütün deniz motörlerini mua yeneye tâbi tutmuş, bu motörlerde çalışan şehadetnameli kaptanların lıyakat dereceleri de kontrole tâbi tutulmuştur. Dünkü kontrol ve muayene neticesinde bu motörlerde çalışan kaptanlardan bazılannın şehadetnamesiz olduğu görül müştür. Bu gibiler işten menedilmiş ve haklarında takibata başlanmıştır. Kabotaj hatları için verilecek karar Dün Anakaradan şehrimizdeki ilgili makamlara gelen haberlere göre, kabo taj hatlannın tamamen devlet elile idaresi hakkında bugünlerde müspet, veya menfi bir karar verilmesi beklenmekte dir. Vapurculuk şirketinin Istanbula dönmüş olan müdürleri bu hususta hiçbir §ey söylememekte ve hatlann taksimi mevzuu bahsolduğunu ileri sürmektedirler. Şirket idare meclisi reisi Ankarada te maslarına devam etmektedir. Denizyollan Genel Direktörü Sadeddin de bu iş hakkında Ekonomi Bakan lığile temaslanna devam etmektedir. MÜZELERDE Kütübhanelerin tanzimi istanbul kütübhanelerinin tasnif ve tanzimi için alınması icab eden tedbir lerin tesbiti ile bir rapor halinde Kültür Bakanlığına bildirilmesi için bir heyet teşekkül etmiştir. Bu komisyon bugünlerde ilk toplantısını Ayasofya arkeoloji müzesi içinde bulunan kütübhanede yapacakbr. İnegölde yetiştirilen garib nebat SOSYETELERDE Halic şirketi heyeti umumiyesi toplanıyor Almanyaya giden yumurtalanmız Köstence yolundan şikâyetler Son günlerde ihrac eşyamız için esas tutulan Köstence yolundan bazı ş;kâyetler yapıldığını yazmıştık. Öğrendıgnnıze göre Köstence yolile yılbaşı için Almanyaya gönderilen bir firmanın bir vagon fındığı birincikânunun birinde yola çıktığı halde hâlâ Almanyaya gitmemiştir. Türkofıs bu isle ehemmiyetli surette meşgul olmaktadır. Alman hükumeti, Alman yumurta itHaliç vapurlarına Belediyece vazıyed halât dairesinin verdiği raporlara ıstinaedilmesi üzerine eski şirket idare meclısi den Ekonomi Bakanlığına bir mektub azalarile hissedarlardan bir kısmı aras'ngöndermiştir. Bu mektub Türkofis şubeda çıkan anlaşamamazlık yeni bir hukukî şekil almıştır. idare meclısini sosyeteye ! . lerıne bildirilmiş olduğundan Türkofıs işi bıraktırmakla ve suiidarede bulunmak j j istanbul şubesi yumurta ihracat tacırlela itham eden hissedarlar, 16,441 hisse | rini toplıyarak Bakanlığın bu husustaki senedine sahib bulunmaktadırlar. Bunla1 tamimini kendilerine tebliğ etmiştir. Hubbüssalâhaddin nebatlart rm resmî protestoları üzerine idare meclısi Öğrendiğimize göre Alman hükumeti kongreyi toplamaya karar vermış ve keyInegöl (Özel) Geçen yıl buralara ğıne nazaran bu nebatın usaresinden bu Almanyaya gönderdiğimiz yumurtalar fiyeti alâkadarlara tebliğ etmiştir. Eski gelen mütekaid bir uçak subayı Hoca kö gün uçak yağı elde edilmekte imiş. Hin dan yalnız bir firmanın yumurlalan sosyete kongresi önümüzdeki ayın yedinci yünde bir arazi kiralıyarak hepimizce distanda, Şimalî Amerikada ve Fransa müstesna kısmı azammın iyi olmama salı günü toplanacaktır. meçhul olan bir nebat yetiştırmeğe baş nin cenubunda geniş mikyasta ekilmekte lanna ve ancak konserve olarak kullanıimiş. Bir kısım halk bu nebata Hindya labilecek vaziyette olmalanna işaret e Umumî heyet, suiidaresi ve suiistimal lamıştır. ğı ağacı ismini de vermektedir. Taze ya derek Türk yumurtalannın ambalâj, leri sabit olacaklar hakkında adlî takibat Nebatın halk arasmda ismi Hubbüs ğı içilmektedir. Tababette müshil olarak muavene ve teknik işleme noksanlarına yapılması için de karar alacak ve yeni bir salâhattindir. Mütekaid subayın söyledi kullanılıyormuş. idare meclisi seçilecektir. isaret etmektedir.