25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 Birincikânun 1935 CUMHURtYET i kelimesinin etimolojik, Fransanın Musolinisi olmağa çalışan adam! Ateş Haçhların şefi Miralay de la Rocque Hitler ve Musolininin mukallididir, onlar gibi çalışır. Fakat hâlâ belli bir programı yoktur Dünkü gazetelerde bir havadis vardı. Fransada (Ateş Haçlılar), m bir hükumet darbesi yapacaklanndan korkulu yormuş. Bu havadis eğer doğruysa ' ve eger farzımuhal olarak bir darbei hükumetl «Ateş Haçlılar» Fransada mevkii ikti dara gelirse Fransa devletinin başma geçecek ve onu idare edecek olan insan kimdir biliyor musunuz? Eminim ki içimizden bir çoğumuz 1930 senesindenberi faaliyete geçmiş olan ve son zamanlaıda da Fransa iç siyasasında garib garib endişeler uyandı racak kadar kuvvetlenmis bulunan bu teşekkülün şefinin de la Rocque ismin de eski bir miralay olduğunu bilmiyor. Eski dediğime bakıp ta miralay de la Roqueqn ihtiyar olduğunu zannetme yiniz. Miralay orta yaşlı denmiyecek kadar genc, gösterişli, sevimli ve neşeli bir in sandır. Kandırdığı insanlara şüphesiz bu tath ve sevimli hali ve bilhassa emretmek kudreti müessir olmaktadır. «Demir Haçlılar» Fransız faşistleri clirler. Politik akidelerj ve taktiklerile, kıyafetleri hatta selâm veriş tarzlarile beraber îtalyan faşistlerinin ve Alman nasyonal sosvalistlerinin mukallidirler. Yalnız onlar bunun böyle olduğunu açıkça söylemeğe her nedense cesaret etmemisler ve henüz bir program tesbit etmemişlerdir. Biz bize Ayna Kadın isek dudaklanmızı boyamak, yüzümüzü pudralamak bahanesile sık sık, erkeksek tıraş olmak, kıravatımızı bağlamak için arasıra aynanin karşısına geçeriz. Ne olursak olalım, tanıdıklanmızm arasında en sık gördüğümüz surat kendi suratımızdır. Onu bize olduğu gibi gösteriyor diye aynayı severiz. Onun sayesinde kimse muhtac olmadan yüzümüzü iyice tanıdığımıza inanınz. Dil üzerinde çahşmalan ((Akşam)) morfolojik ve fonetik tahlili [Ulus gazetesi sabah, öğle, ikindi kelimelerinden sonra akşam kelimesinin de tahlilini yapıyor. Çok dikkate sayan yazıyı aynen alıyoruz.] * Akşam Kelimenin etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) «güneşi ve onun hareketini» ifade eder. Bundan başka güneşin bu anlamının zi hinlerde yarattığı mananın herhangi bir süje ve objede görülmesile o süje ve ob jenin güneş yerinde tasavvur edilmesi neticesi hâsıl olmuştur. Kelimelerin (1) inci eki olan (v. 4" s ş c ç) de birdir. Kaçak, Koşu, gece, geçid I Ağasağ = ağasa == geçti, kayboldu. II Akaşağ = akaşa = idem (guneş). III Akaçak = kaçak = uzaklaşan, kaybolan. IV Okoşuğ = koşu = «uazklaşmak» anlamının ifadesi. V Egeceğ = gece = «güneşin uzaklaşıp kaybolmuş» bulunduğunun iafdesi. VI Egeçit = geçit = geçilip uzaklaşılacak yer. Görülüyor ki bütün bu kelimeler, güneşin bizden uzaklaşıp kaybolması halinden çıkmış sözlerdir. Kaş Not: 2 Yukanda gördük ki (Akaş) sözünün bir manası da «bitmek» demektir. Güneş, (Akaş) vaziyetinden sonra görünmiyor, kayboluyor, bitiyor. (Akaş), güneşin görülmesine mâni olan adeta bir sed, bir mania, bir duvar gibi bir anlam veriyor. îşte bu anlamdır ki gözümüzün üstünde bulunup alnımızı gömteğe mâni olan yüksekliğe de (Akağş = kaş) deriz. Büyük bir ırmağın ve yahud denizin yüksek kenarına, yüksek sahillere de (kaş) denir. Kelimenin yakutçada şekli (hağs) hr ve «kaş, kıyı» [6] demektir. DEBU.J Yaşasın îstanbul! enüz üzerinden bir yıl geçmedî. Komşu ve dost Yunanistanda çıkan isyan üzerine, mağlub oIan tarafa mensub zabitlerden bir kaçı, Türklerin asalet ve merdliğine güvenerek topraklanmıza sığmdılar. Bunlann, kendi hükumetleri nazannda işlemiş olduklan suç âmmenin hukukuna taalluk etmiyordu. Siyasal bir kanaat uğrunda çarpışmışlar, yenilmişler, ve gelmişlerdi. Kendilerini burada kabul ve misafir ettik. Beynelmilel nezaketin icab ettirdiği veçhile, memleketleri aleyhmde husumetkâr hiçbir faaliyette bulunmamak şartile, îstanbulda serbestçe oturmalanna, gezmelerine, tozmalanna izin verdik. Şimdi, komşu devlette teessüs eden yeni rejim, bunlan affetti. Yakında, aylarca hasretini çektikleri ana yurdlanna, ailelerine, sevdiklerine kavuşacaklardır. Burada misafir kaldıklan müddetçe, kendilerine karşı gösterilen hüsnü kabulle övünmek, bizim hiçbir vakit aklımızdan bile geçmez. Misafirperverlik, Türkün 'nazannda ayrıca iftihan mucib bir meziyet değildir. Bu, bizim asıl olan bir hassamızdır. Isveç Kralı Onikinci Şarl, Polonyanın vatanperver şairi Miçkiyeviç ve daha bunun gibi nice siyasal mülteciler Türk yurdunda en geniş hürriyeti, en mükemmel huzuru bulmuşlar ve buna karşıhk onlann mensub olduklan ülkelerden, Türkler hiçbir minnettarlık tezahüru beklememiş, dilememislerdir. Bu itibarla. Yunan zabitlerinden de birsey beklemiyorduk. Fakat, içlerinden bir tanesinin, bu igtirab müddeti esnasında doğan çocuğuna, bize karşı bir şükran nişanesi olmak üzere «îstanbul» adını koyduğumı duyunca da memnun olduk. Nimetsinaslık, bu zamanda. günden eüne eksilen bir fazilet oldu. Onun içindir ki, nedret kesbeden herşey gibi, onun da kıymeti artmışhr. Bazı ufak jestler vardır ki, doğrudan docruya gönüllere tesir eder. Yunan zabiti Bay Vasilyosun çocuğuna bu adı koymuş olması işte bu kabildendir. Buna mukabil, herhangi bir Türkün ağzından «yaşasın îstanbul!» temennisî cıktıkça, ayni zamanda bu yavruya da dua edilmiş olacaktır ki, babası için bu da aynca, manevî bir mükâfattır. Ercümend Ekretn TALU § Yunanlı bir okuyucumuz, Yunan Kralından bahsederken, Türkiye gazetelerinin sadece «Kral Yorgi» demelerine itiraz edivor. Kendi Devlet Reisine kısaca «Atatürk» dive hitab eden demokratik bir milletin baskalan hakkmda istisna yapmasma saym okuyucumıız ihtimal verebilir mi? E. E~ T. de la Rocgue gencler arastnda doğan irtica ve irticam yardakçısı bulunan faşizme karcı cephe aldılar. Fakat sol fırkalann çok haklı ve şuurlu bu birliklerine rağmen «Ateş Haçlılar» günden güne kuvvetletmekteydiler. Ve adeta her kabine buhranında Fransız efkân umumiyesi bir sual karşısında kalıyordu: «Acaba de la Rocque ne yapacak?» * * * Onlann programmî soran ve öğrenmek Ateş Haçlılann taktiği ve sollarla îsh'yen gazetecilere şakayı seven miralay mücadelesi npkı Hitler partisinin mev daima şu cevabı vermiştir: kii iktidara geçmeden evvelki taktiği idi. 1 « Benden yirmi bir maddeli bir Komünistler ve nasyonalistlere karşı siprogram bekliyorsunuz amma vermiye lâh çekmek, polis ve hükumet otoritesine ceğim... Çünkü bugün yapacağım bir karsı birkaç münferid hâdise çıkarmak, programı ancak bugün mevkii iktidara ve her küçük hâdiseden büyük menfaatgeçersem tatbik edebilirim. Bundan dört ler elde edebilmek..» sene sonra mevkii iktidara geldiğim za Son günlerde Linogede Ateş Haçlı man ayni şeyleri yapmaklığıma imkân lar tarafından amelenin üstüne silâh yoktur. Siyaset daima yürüvrn ve yeni çekilmesi ve öldürülmesi amele sınıfında yeni şekiller alan birşeydir. Ekonomi de çok büyük bir heyecan uyandırmıştı. övle.. Bugünkü iyi çareler yarın tatbik Hele de la Rocqueun ulusal gönüllüedilemîyecek kadar muzır olabilirler. ler teskilâtının tamamile seferber edile Harbden evvel Fasta süvari zabitliği ceği havadîsi bu heyecanı büsbütün kameden Kızıl Haçlılar sefi, orada varalan çılamış bulunuyordu. mış, bundan sonra Büyük Haıbde cepBir Fransız gazetesi bu aym yirmi heye nivade olarak iştirak etmistir. dördünde çıkan nüshasında ayın yirmi 1930 senesinde evvelâ kendi tabirile üçünde yapılacak olan bu Ateş Haclılar genclerde «Ateşten hac» fikrini ve ha umumî seferberliginden sarfınazar edil leti ruhiyesini yaratmak istemis, pek kı di&ini bildirivordu. Son eelen haberde sa bir zaman süren faaüvetinde genclik herhalde askerî bir te«kilâtı pek andıran tesekkülleri yapmıstır. Şimdiye kadar bu tesekkülün varjacaeı söylenilen bu uhiçbir seçime istirak etmemiştir. Gene mumî seferberliğin hakikî maksadını ve hedefeini izah etmekte olacak. kendisine sözü bırakalım: « Biz politik bir parti değiliz. Biz Baltm memleketleri ticaret bütün partilerin namzedleri içinde kimi doğru ve memleket menafiine hızmet emümessilimiz decek vazivette görürsek ona reyimizi Merkezi Kopenhagda olmak üzere veririz. Fakat isimiz v^nı? ''ntihab lî«^Baltık memleketleri ticaret mümessilli lerini doldnrmak deeildir. Zamanı gelinğine tayin edilen Necmi Türkofiste dün ce biz hakikî vazifemizin ne olduğunu de alâkadarlarla temasta bulunmuştur. biliriz. Ve bunu yapacağız.» Necmi bir hafta sonra mahalli memuri 1 Bu zaman miralay ve taraftarlan için }etine gidecektir. galiba Stavisky rezaletile eelmis bıılunTahkik edilen bir mesele du. Çünkü bu rezaletle hükumetin düs rüğü kuvvetsiz vazivetten istifade eden Ekonomi Bakanhğı enspektörlerinden onlar olmuslardır. Parisi biribirine katan Kâmran görülen lüzum üzerine şehrimize 6 ikincitesrin nümayislerinin en baslıca gelerek mühim bir işin tetkikile meşgul kahramanlanndan olan Ateş Haçlılar olmağa başlamıştır. Kâmran bir hafta o günden itibaren kuvvetli olduklannı danberi bu iş için Türkofiste çalışmak ve kuwetlenmet?e istidadlan bulunduğu tadır. Öğrendiğimize gÖre tetkik edilen nu sröstermislerdir. mesele bundan evvel şehrimizde çalışan Bunun neticesi olarak, Fransada sol Bakanhk enspektörler heyetinin tetkik ettemayüllü partiler birleşerek Fransada tiği bir işin devamı<hr. Ayna herşeyi doğru gören, doğru gos( Î J Ak: Güneşi işaret eder köktür. teren, bununla beraber dilini kullanmasını (2) Aş: (. f ş), ( «s, z» gibi) bir bilen bir dostumuzdur. obje veya süjeye nazaran güneşin oldukSan saçlı geçkin kadm buhranlı, ra ça geniş ve uzak bir sahada vücud ve hahatsız bir uykudan sonra erkenden kal reketini gösterir ektir. kryor. Dün geceki baloda gözüne kestir(3) Am: (s) sahasının aid olduğu diği genc neden onunla meşgul olmadı? objedir. O obje bizim üstünde bulundu Her zaman güzelliğini yüzüne karşı ilân ğumuz sahadır. Demek oluyor ki: Ak f aş 4~ am = akşam = akşam eden ayna yalan mı söylüyordu? sözü, güneşin bizim sahamızdan uzaklaDoğru ona koşuyor, uzun uzun derd yanıyor. Ve ayna icine ferahlık veren pa şırken, yani ondan mahrum olacağımız nltılarile kadınm gönlünü alıyor, her za sırada, bizim sahamızın halini ifade eder. Kelime «bir noksan, bir yokluk» an man tekrarladığı hakikati bir daha söylilamına işaret etmektedir. yerek yüreğine su serpiyor: Akasam, Aksam: «s, ş» tebadüli « Çirkin değilsin cicim; her zaman le ayni manayı ifade eder. Meselâ ki gibi güzelsin. Kabahat sende değil, «akasamak = aksamak»: «Eksik olmak, «üzelliğinin ne olduğunu bilmiyen o bu noksan olmak» demektir. [ 1 ] dalada. Yakut dudaklanndan tasan şehBir insanın herhangi bir sebeble aklı vet bolluğuna bak! Burnunu fazla sarsık başından uzaklaşıp (s, ş) sahasına gıderbulmakta haksızsın sekerim. Neden ken se, yani mestolursa, onun o hal ve vaziyedi kendine karsı bu kadar insafsızsın? O tinde (Aksum), yahud (Ahsum) der sana kimsede bulunmıvan bir füsun veri ler. [2] vor. Yüzündeki kınşıklar uykusuzluktanBu kelime ile güneşten mahrum olan dır. Aksama kadar heDsi gecer, birşev sahamızın halini ifade eden kelime, nri ciğin kalmaz; dün olduğu gibi ecne DU jinde tamamile aynidir. rüzsüz bir heykeli andınrsın. Üzülme Akaş Ağas yavrum!» Not: 1 Güneşi hareket mefhumile birlikte mütalea edersek (Akaş) sözü, Evet, ayna herşeyî doğru goren, dognı gösteren, bununla beraber dilini kul «güneşin uzaklaşması, kaybolması, bit • mesi» mefhumunu ifade eder. Son ekle, lanmasını bilen biricik dostumuzdur. N. yani (am) ile, beraber bu mefhumu haiz saha olur. (ak + a? + am ) Huşuğ P. T. TELEFONDA Bir av sonra Ankara telefonile beklenilmeden konuşulacak Posta, Telgraf ve Telefon Genel Direktörlüğünde yetkili bir zat îstanbul Ankara telefonlan ve tstanbul teîefon konuşma ücretleri hakkmda demiştir ki: « îstanbul Ankara telefon hat tmın fazlalaştınlması için icab eden ınakineler gelmiştir. Bu makinelerin kurul ması bir ay kadar sürecekrir. Bir ay sonra hiç beklemeksizin Ankaradan îstan bulu bulmak ve görüşmek kabil olacak tır. îstanbul telefon idaresi için yeni bir kanun projesi hazırlanmıstır. îstanbulda bir telefon direktörlüğü olacaktır. îstan bul telefon sirketine ödenecek taksitlerln bono veya tahvil olarak verilmesi etrafın da eksperin karannı aldıktan sonra şirketIe mukaveleyi imzalıyacağız. Malî ve idarî muameleler bktikten sonra îstanbulda telefon konuşma ücretlerinin de, bü tün devlet telefonlannda olduğu gibi 5 kuruşa indirilmesine çalışacağız.» Tekaüd sandıklan birleştiriliyor Öğrendiğimize göre devletin doğru dan doğruya sermaye vererek veya kısmen iştirak ederek kurduğu müesseseler için bir barem yapılırken bu arada dığer mühim bir iş te başanlmaktadır. Şimdiye kadar Liman Genel Direktörlüğü, A kay, Denizyollan, înhisarlar, Belediye ve daha bazı kurumlann birer tekaüd sandıklan bulunmakta idi. Bu sandıkların birleştirilerek devlete bağlı resmî bir hale sokulması takarrür etmiş ve bunun içir bir proje de yapılmıştır. Bu proje Şurayı Devlete verilmiştir. gülüşündeki bu gayritabiî coşkunluğa ve kahkahalanna hıçkınk ahengi veren bu iniltiye şaşıyor. Niye gülüyorsun... Böyle... Kahkahalan bıçakla kesilmiş gibi bir anda susan genc kadm. Mes'udum da ondan, diyor.. Çok mes'udum da ondan... HİÇ Edebî Roman: 62 Artık onu da sevmiyor mu?... îçindeki bu öldürmek, parçalamak istiyen kin ona karşı mı.. Senelerce bir mabud gibi uzaktan uzağa taptığı bu adama karşı mı?.. Bu aşkm hayali, kalbinin bu rüyası o»un en güzel, en temiz hatırası değil miydi?.. Ah niçin buraya geldim. Yazan: Suad Derviş çantana koyuyorum. Diyor. *** Seza, çocuğum sana telefon numaramı vereyim.. Belki bir gün gene beni hatırlasan.. Beni ararsm ... Ben gene senelerce seninle tekrar buluşacağımız gü nü bekliyeceğim... Seza birçok şeyler söylemek istiyor. Ona buraya gelişinin sebeblerini izah edecek birçok sözler.., Şimdi antreye çıkmış olan Yusuf Se7anm antrede bıraktığı çantasmı eline almış: Kartmıî afcma diye kendi elimle Seza koltuğun kenarına bıraktığı men*** dili eline alıyor... Odaya bir kere daha Seni aşağı kadar indirmediğim için bakıyor. Çiçekler, renkler, marazî bir bana danlma... Köşede taksiler bekler.. zevkin tercümanı olan küçük biblo, siyah tabut içindeki sapsan ve zayıf vücudlü Eve kadar bir taksi alırsm değil mi? Benim için üzülme... hiç.. bir kadını gösteren biblo, karşıdaki bü Görüyorsun ihtiyar bir adamım... yük ayna, herkes, herşey onun gözün Bu saatten sonra.. den kalbine, kalbinden beynine bir azab büyüsü gibi süzülüyor. , Seza onun sözünü kesiyon Rica ederim Yusuf... Seni çok Allaha ısmarladık Sezacığun. tan affettim.. Allaha ısmarladık Yusuf... Yusuf bir zile basıyor. Yusuf ağzmı öpmek istediği zaman Kapıcıya haber verdim. Şimdi kaiçindeki mümanaat hissbe rağmen başını pryı açar diyor. teslimiyetle kaldınyor. Teşekkür ederim..» Beni unutmıyacaksın değil mi?.. Seni on dokuz sene unutmadım Gene görüşelim. Yusuf... înşallah... Senelerdenberi gülmesini unutmuş duSeza merdivenlerden aşağıya doğru daklan birdenbire bir kahkaha tufanile inmcge başlıyor. açılıyor.. Güle güle..^ Ve öteki, genc kadınm bu gülüşüne, Artık cevab vermiyor. Yüreğinde taş No: 3 (Hağs hağj haşağ haşuğ huşuğ) sözlerinden sonuncunun ma(Akaş) sozünün yakutçada (Ağas) nası «kendinden geçmek, kendinden u şekli vardır. [3] zaklaşmak» tır. [7] Bu söz, şu anlamlara delâlet eder: (1) Kamusu Türkî. I Gelip geçmek; bir şey yanmdan (2) Radlof. I. «Çağatay lehçesi»; Bügeçmek; yürümek; geçmek, koşmak; bir yük Türk Lugati «Çağatay ve Uygur şeyin yanmdan binek olarak geçmek [4] ; lehçeleri>; Pavet de Courteille: Şark uzaklaşmak; bitmek; kaybolmak; mah Türkçesi Lugati volmak. [5] (3) Yakutçada «ş> yoktur; <ş> ler «Bu siri ağasa baran isteğine = o bu «s» ile ifade olunur. yerden geçtiği zaman»; (4) Yunan esatirinde güneşin cApol«Asağas ânınm ağas = açık kapıdan lon» tarafından sevk ve idare edîlen geç»; ve muayyen seyrini takib eden bir a«Ağasa arğa barbıt = o garbe doğru raba olarak temsil edilmesi keyfiyeti, «Ağas> kelimesinin cbir şeyin yanm gelip geçti». Bu misaldeki iki kelime üzerine dikka dan binek olarak gecmek» anlamile mukayese edilmeğe değer. ti celbetmek isteriz: (5) «AŞas> kelimesinin II. ve III. maI «Goçti» manasını ifade eden (Analan, bu yazınm son parçasmdadır. ğasa) sözünün ne olduğunu Türk dili (6) Pekarski: Yakut Dili Lugati. nin orijini, lehçelerini bilmiyen bir zata (7) «Akşam» sözünün analizinden sorsak, büyük ihtimalle bize vereceği ce«garb» sözünün nasıl çıktığını gösteren vab şu olur. «Kelime sülasîi mücerred ve «akşam» ın etüdünü de daha ileriye dir; (feale) vezninde mazii şuhudidir». götüren kısım, yarınki savımızdadır. Hiç şüphe etmemek lâzımdır ki Arab dilinde kurulmuş olan kalıblann kâffesi, Sadakai fıtır tıpkı bu (ağasa) sözünde olduğu gibi, Sen Marino seyahati hikâyesi Sadakai fıtnn geçen sene olduğu gibi Türk sözlerinin taklidlerinden ibarettir. Evvelki gün Sen Marino Prensliği • bu sene de Türk Hava Kurumuna ve Arab kalıblannda kelimenin kökü ve o nin Harbi Umumide îtalya ile birlikte rilmesi için evlere zarflar gönderilecek nun manası tanınmaz; tasrif münasebe bize ilânı harb ettiği halde bilâhare Lo tir. tile takarrür eden herhangi bir harf kök zanda aktedilen sulh muahedesinde bu sanıhr. devletin imzası bulunmamasından dolayı hâlen bizimle kendisi arasında sulhun «Güneşin uzaklaşmış, kaybolmuş, gelip geçmiş olduğunu» ifade eden (Ağa iade edilmediği kanaatinde bulunduğunu sa) ve (Akaşa) sözlerinin etimolojik şe ve Türk tebaasmdan îtalyada fidancılık Türk toprağınm üstü. ve altı de killerinin altma, manalarını söylemeksi tetkik eden îbrahime bu Prenslik dahi zin, bazı Türk sözlerinin etimolojik se linde seyahatine müşkülât gösterildiğini ğerli antikiteler, anıdlar ve tarihi eyazmıştık. îbrahimden aldığımız bir mek serlerle doludur. Bunlar, Türk ulukillerıni yazalım: tubda kendisbe müşkülât gösterilmediği sunun dünyada ilk kültürü kurdu (1) (2) (3) ğunu, ulusumuzun başka uluslara bildirilmektedir. 1 (ağ + as f ağ) kültür önderliği ettiğini bütün aYaptığımız tahkikata nazaran îbrahim cuna tanıtacak şahidlerdir. İnsanhk II (ak f aş + ağ) îtalyan dostlarile birlikte gezdiği için kültürünün kuruluşunda, gelişimin III (ak 4 aç + ak) seyahatini müşkülâtsız yapabilmiştir. Za de ve ilerleyişinde Türk ulusunun I V ( o k 4 oş + uğ) ten esas mesele de Sen Marino hüku yaratıcı varlığını gösteren, bu ata • V ( e g + ec + eğ) metile hükum«timiz arasmdaki vaziyetin andaçlarını korumakla, «Türk tari VI ( e ğ 4 eç 4 iO hi» ni korumuş olunız. Bu kelimelerin kökleri birdir. Hepsi, izahından ibaretti. Yurddaş, Ulu Cumur Başkanımız Atatürkün yüce önderliği altında gibi ağır birşey var... Biran evvel soka iki tane yirmi bcş lira «Türk tarihi» ni başlangıcmdan başElli lira... ğa çıkmak istiyor... hyarak incelemekte olan ve «Türk Bu hissi ne fena... Ne fena... Sezanın biran içb başından çekilen tarihi» nin eskiliğini, genişliğini ve kanı birdenbire bir tokad yemiş gibi ye yüksekliğini bütün dünyaya tanıt Arbk kendi kendini tanımıyor. Kenmağa çahşan Türk Tarih Kurumu, di^ kendisine yabancı gibi ve içinde fena niden yanaklarını yakıyor. Elli lira... bütün çalışmalarından tarihî eserlere bir kabahat işlemiş, bir cinayet işlemiş bir îşte hayatmın en temiz hissinin ücreti, dayanmaktadır. insan gibi ağır bir vicdan azabı var... Bu eserler, hepimizin vuu Cinayet işliyen bir insan gibi kalbi ezi işte seneler süren bir iştiyakm, bir hasresal, müşterek malımızdır. Onun için Ien Seza da bir cinayet işlemedi mi?... tin, bir sevginin fiati.. bu eserleri yıkılmaktan, harab ol Evet bir cinayet işledi. Yukandaki beyaz saçlı ve şişman er maktan, yabancı illere ve ellere geçîki örgü saçı omuzlannı okşarken Hi kek pek iyi bir isabetle bunu tayin et mekten korumak her Türk için ulusardaki bir yalınm penceresinden sarkan miş... sal bir ödevdir. ve kalbi en temiz hislerle dolu olan kü*** Yurddaş, bu ödevi canla, başla, çük bir kızı o bu gece öldürdü. yerine getirmeğe çalış. Tarihî eserSeza bir çılgm gibi merdivenlerden Hayalinde insanlann en büyüğü, en yukan fırlıyor. Koşuşu kalbini yordukça ler bulur, böyle eserlerin yerlerini kudretlisi en müşfiki, en dürüstü olan o süratini artınyor ve kapıcı deli gibi ko görür veya i§itirsen, bu esarlerin şunun, bunun eline geçmesine meybir erkeği o bu gece öldürdü. şan bu kadınm arkasından bakıyor. dan vermeden müzelere ve hüku Bir solukta merdivenlerin en üstüne met adamlarma haber ver. Kendi O bu gece hayatmın en güzel hayalini, çıkan kadm... apartımanm kapısını şid kendine usulsüz ve tarih devirlerini kalbinin en güzel rüyasını öldürdü.. altüst edecek toprak kazılarında buGözleri uykulu bir kapıcı; kapının ki detli, şiddetli çalryor... lidini açarken, Seza da bu adama bir Fakat onun içindeki telâş ve sabırsız lunma. Böylelikle define arıyaca bahşiş vermek için mihaniki bir hareketle lığa mukabil ancak ağır ağır yürüyen ğım diye, bulacağın eserler ne sana, ne de tarihe yarar. Sana atalardan elini çantasına götürüyor ve bu çantayı adımlar kapıya yaklaşıyorlar... kalmış veya eline geçmiş olan tariaçıyor. Açılan kapının önünde ceketini çıkar hî eserleri de yabancı ellere kaptırmış olan Yusuf duruyor ve Sezaya ne ma. Bütün bunlan ulusal kurumlara Fakat.., vermek kutsal amacın olsun. Sezanın yiizG sapsan kesiliyor, goz istediğini anlamak için bakıyor. Ieri büyüyor. Nefesi kesilerek çantasmm Türk Tarih Kurumu (Arkast var) içine bakıyor. Çantasınuı içinde yanyana Yurddaş eski anıdları koru
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear