25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
*24 Kanunusani 1 9 : »Cumkariyet '• Sanayi programı 932 ihracatı Ofis mukayeseli bir istatistik hazırladı İhracat Ofisi 1932 senesi içindeki ihracatımızı miktar ve kıymet itibarile tamamen tesbit eden istatistik Ier hazırlanuştır. Bu istati&tiklerde ihracatımız 1931 ve 1930 senesin deki miktarlarile de mukayese olunmaktadır. Ofis bu sirkülerin tablo Iannı gümrük ve Inhisarlar Vekâ letinden aldığı rakamlara istinaden tertip etmiştir. . îstatistikte görüldüğüne göre, 1932 j senesi zarfındaki tütün ıhracatımız < miktar itibarile, bir evvelki seneden ı altı buçuk mîlyon kilo kadar fazla olarak, 28 milyon 844 bin 253 kilodur. Ancak bu miktardaki fazlalığa mukabil fiat düşkünlüğünden, memlekete 1931 «enesine nazaran iki milyon lira kadar noksan olarak 28 milyon 939 bin 900 lira girmiştir. Kuru üzüm ihracatımız kıymet itibarile evvelki senenin aşağı yu karı ayni olarak 10 milyon 544 bin 305 lira tubnustur. Geçen sene bu paraya 30 milyon küsur kilo üzüm satılmışken bu sene 49 milyon kü sur kilo kuru üzüm verilmiştir. Bunlardan baska geçen sene zarfinda 2 milyon 74 bin 172 liralık pamuk, 1 milyon 634 bin 480 lira l*k tiftik, 3 milyon 458 bin 328 li ralık arpa, 1 milyon 284 bin 132 li ralık yün, 1 milyon 161 bm 506 li ralık afyon, 3 milyon 510 bin 142 liralık kuru încir, 6 milyon 549 bin 873 liralık iç fındik, 8 milyon 26 bin 93 liralık yumurta, 1 milyon 137 bin 438 Ihalık halı, 469 bin 225 liralık pamuk kozası, 772,477 liralık zeytinyağı ihraç edilmiştir. Bu maddelerin hepsi kıymet itibarile 1931 senesinden az çok düşkündürl«r. Bilhassa zeytinyağında bu düşkünlük mühim bir surette görünmektedir. 1931 de 6 milyon 111 bin 476 lha kıymetinde 18 milyon 258 bin 757 kilo zeytinyağı satılmıştı. Bu sene ancak 2 buçuk milyon kiloya yakın zeytinyağı ihraç olunmuştur. gibi bazı sanayi şubelerini tazyik etmekte olduğu anlaşılmaktadır. tşie âli iktısat meclisi gümrük tarifesi ile tesviki sanayi kanunu arasındaki bu sıkı münasebete işaret edecek teşviki sanayi kanunu hükümlerinin esas itibarile bu kanunun mer'i olacağı 1942 senesine kadar mahfuz tutulması lâzımgeleceği mütaleasmda ı bulunmustur. Maahaza meclis ofis I kanunu hakkındaki mütalealarını ; söylediği sırada makinelerden resim | alınmasının teessüs devresinde bu j lunan sanayümiz için ağır olacağını , da zikretmektedir. ı Bununla beraber meclisin isti'kbal • Için tasavvur ettiği belli baslı hima I ye vasıtası gümrük tarifesidlr. Tesviki sanayi kanununun bazı hükümleri tarife kanahndan temin olunarak bir çok formalitelerin kaldnrıl ması meclisce mümkün ve hatta lüzumlu görülmektedir. Ziraî kooperatifler Nazilli Ziraat Bankasî o havalide 11 kooperatif vücude getirdi Âli İktısat Meclisi bir rapor hazırladı (Birinci sahifeden mabait) sustaki raporun basılmasına ve aleniyete konmasına bırakarak şimdi13c meclis azası ile yaptığımız te maslar neticesinde topladığımız çok sayam dikkat malumat ve mülâhazaları kaydederek alâkadarlann meraklarını tatmine çahşacağız. Ancak asağidaki malumat okunur ken hususî mutalealar arasmda bi zim bazı noktaları lâyıkile zaptedemetniş olmamız ihtimalini ve âli iktısat meclisinin rey ve kararlarının îsti^arî mahiyetinî göz önünde tutmak lâzımdır. Bir program lâzım v öğrendiğimize göre meclis, her şeyden evvel millî sanayi siyaseti mizin, îkttsad: kuvvetlerimizin sistetnatlk bir tarzda işletilmesi esa smdan miilhem ve müstakar bir teşvik siyasetine dayanan bir proğrama bağlanması mutaleasındadır. Meclise göre bu program muhtelif ihti yaçlanmız ve bu ihtiyaçları karşılıyacak sanayiin memleketiraizde teessüs ve inkisaf kabiliyetleri tetkik olunarak yapılmalı, kurulus devresine maJısu* himayelerin azaldığı ve büsbütün ortadan kalktığı zaman tutunamıyacak sanayi zarureti olmadıkça himaye ed'ilmemelidir. Âli iktrsat meclisi programın tanzimi işinin bir tatbikat mes'elesi olduğunu söylemekle beraber bu hususta riayet edilmesi lâzımgelen prensiplere de temas etmiştir. Meclis sanayii memleket istihlâkmdeki mevkii, ham maddesinin memlekette yetişmesi ve yetiştirilmesinin mümkün olup olmaması, ham maddesi melekette yetişmemekle beraber i malâtı kârlı olması noktasından döır kısma ayırarak mamulâtı çok kul lanılan ve ham maddesi dahilde yeti«en sanayiin proğramda birinci sırayı işgal etmesi ve en yüksek himayeye mazhar olması lâzımgeldıgi ve himayenin bu taksime göre derece derece azalıp çoğalması icap ettiği mutaleasındadır. Bu bahiste bilhassa son sanayi nev'ini, yani ham maddesi memlekette yerişmiyen nevileri himaye ederken çok dikkatli buluncnak, ham maddesinin kıymeti, mamul madde kıymetine nazaran yüzde elliden yüksek olanlan hi maye etmemek lüzumuna ehemmiyet Ie i^aret olunarak tesviki sanayi kanununun bu hususta bir fark gözetmek ve memlekete temin ettigi faydalar devletin bağısladığı men f»atlerden daha az olan sanayii himaye edici hükümlerinin kaldırıl ması temenni edilmiştir. Tayyare ve Himalaya Dünyanın kervan geçmez, kuş uçmaz bir tepesi tayyare ile keşfedilecek! İnsan zekâsınm yarattığı en güzel eserlerden biri ve belki de birindsi olan tayyare yeni bir zafer kazanmağa hazırlanıyor: Dünyanın en yüksek dağmı aşmak... Dünyanın yanmaktan usanıp ta katılaştığı devirlerdenberi, mağrur şahi kalanndan hiç bir zihayatın geçemedi • ği, göklere yükselen tepelerinden kar • talların ve bulutların bile aşamadığı Htmalâya, güneşten, aydan, yıldızlardan baska hiç bir şeye boyun eğmiyen e azaraetli dağ da tayyareye yol vere . cek... Tayyare, insan dehasınm diğer «vlatlarına nazaran daha dünkü çocuktur ve orta yaslilarımızın çoğu tayyarenin ağabeyîsidir. Doğah 4 0 sene var, yoktur; fakat doğuran ve büyütenlerm himmeti sayesinde o, .;imdiden bir dev olraus • tur. İlk doğdugu gün bir kaç metre yüksekten uçarak 50 metre kat eden bu afacan mah'uk, pek kısa bir zamanda korkunç bir kuvvet kazanarak artık memleket smın, kıt'a hududu, dağ, deniz, Okyanus, çöl hiç, hiç bir şey din lemez olmuştur. Onun çelik kanatları altında Atlas Okyanus'u küçük bir gölden, Sahravikebir, bir kum bahçesin den ibaret kalmıştır O, yalnız sun'î ve tabiî manialan değil, mesafe ve zaman mefhumlannı da ortadan kaldırmıştır. Şimdiye kadar kızgın çölleri, karlı alplan, sonsuz Okyanus'lan buzlu kutuplnrı asan tayyare, yalnız, dünyanm en yüksek tepesini, azametli Himalaya sıra dağlannuı 8850 metre irtifaındaki yalçın Everes tepesini geçememişti. Bugün, bu harrJeyi de yapmağa, bu zaferi de kazanmağa çalısıyor. **• Tayyarenin tabiatle yapmağa hazırIandığı bu son mücadele münasebeule sabık lnpiliz nazırlanndan Lord Peel Himalaya dağları ve Everest şahtkası hakkmda su malâmatı veriyor: «Everest dağmın cenup versanını tırmanıp aşmak şimdiye kadar hiç kimseye nasip olmanustır. Hatta bu versana sokulanlar bile nadirdir. Büyük dağı geçmek için yapılan teşebbüslerin hepsi Thibet tarafından yapumısnr. Çünkü dağ cenuptan muazzam bir kale gibi, yalçın, yükselir, bu taraftan tırmanmak kat'iyyen imkânstzdtr. Everest dağmın üstüne çıkacak olan tayyarelerin, tepeye bir buçuk şaatte vasıl olacaklan tahmin edilmektedir. Fakat bu uçus, daha doğrusu tırmanr?a esnasında, bilkuvve meçhul bir memleketin üstünden geçeceklerdir. Şimdiye kndar hiç bir coğrafya heyeti buraların haritasım çıkarmağa teşebbüs etmemiş, ne jeoloklar, ne de natüralistler, bu arazide hiç tetki kat yapmamış'ardır. İnsanlar, îlk defa olarak bu tehlikeli yerlerm büvük bir kısmını peçmeğe kalkışıyorlar. Ba adamlar. o havalinin tabiatini ve husnsiyetini, butün dünyaya tamtacaklardır. Kendilerini neler bek lediğini, pek iyi bflmeden bu teşebbüse atılmak cesaretini göstereceklerdir. tki âlim arasmrî^ki yükselen bu muazzam mania, cenup tarafırdan ancak tayyare ile aşılabilir ve bu seferin büyük tehlikeleri ancak büyük bir ihtimamla yapılan hazırlıklar sayesinde azaltılabHir. Everest dağıpi tayyare ile tetkik et mek fikri, öyle zannolunduğu gibi bu günkü tayvnrecilerin dimağında doğ muş değildir. Bu fikir, Orta Asya'da ve Himalâya'daki seyahatleri ile meşhur İngiliz miralayı Etherton ile iHc tayyare pilotlanndan biri ve ayni zamanda Hmdistan dağları hakkmda büyük bir tecrübe sahibi olan miralay Stewart Blacker'e gelmiştir. Bu iki zatın îkisi de Orta Asya'y* ait, meçhul mes'ele ve muadelelerin halli hususunda tayyare den istifade fikrinin en büyük taraftarlandır, Bu tesebbüsün tahakkukunda onlann gösterdikleri büyük azim ve beyecan kadar Lady Houston'un vatan perverane cömertliğinin de tesiri vardır. Çünkü seyahatin icap ettirdiği masrafIarı bu asil kadm deruhde etmiştir. Himalaya dağları Hd âlim arasmda yükselen bir serhattir. Everest sahikası, Karadeniz'den Sarıdeniz'e kadar uza • narak küremizin ortasından geçen bu muazzam dağ silsflesinin üstünde kâin dir. Everest, Nepal arazisine, bütün As ya'ya, hatta bütün küreiarza hâkimdir. Bu sahika iki âlem arasmda öyle yük • sek bir sınır noktasıdır ki üzerinden şimdiye kadar hiç bir insan ve tabiatile hiç bir canlı mahluk aşağılara bakmak imkânnu bulamamıstır. Tayyareciler, dağı aşmak için, Bihar ovasındaki Purnea şehrinden hareket edeceklerdir. Bu şehir, Kalcutta'nın 250 mil şimalinde olup bir demiryolu şubesile Hindistan'ın diğer kısımlanna merbuttur. Nepal, pek az Avrupa'knm ayak bastığı bir memlekettir. Sahipleri tarafın dan ecnebilere karşı büyük bir kıskanç • lıkla muhafaza edilen Nepal hudutlanndan tayyarelerin geçmesi, ancak mihracenin lutufkâr müsaadesile mümkün olmaktadır. Tayyarecilerin vasıl olmağa çahşacaklan hedef en yüksek tepenin en yüksek noktası olacaktır. Çünkü Ne • pal'in bugünku hudutlarmdan daha ötelere ghmeğe lüzum ve ihtiyaç yoktur. İhtiyar kürenin semaya doğru başkal Dünyanın en yuksek dagınî aşaeak olan tayyareciler: Arkada Fellowes, önde Lord Clydesdale dıran en yüksek noktasına varacak olan bu tayyarelerde dört kişi bulunacaktır. Makineler, bin kadem irtifaa çıkınca tayyareciler, gittikçe artırmak suretile saf oksijen teneffüs edeceklerdir. Yüksek irtifalara çıkan tayyareciler iki tehlikeye maruzdurlar: 1 Yük • seklerde havadaki oksijenin azlığı yü zünden teneffüs imkânsızlığı, 2 Hava tazyikinin azlığı dolayısile damarlann çatlaması... Bu tehlikelerin ikincisi birincisinden daha büyüktür. Havasızlığa karşı, hususî kaplar içinde oksijen götürülmek suretile çare bulunmustur. Damarlann çatlaması tehlikesine karşı ise bu irti falara çıkan adamların genç, sağlam ve damarlannm müsait olmasından baska çare yoktur. Seyahati yapacak olan tayyareciler, İngikere Hava Nezaretinin muayene salonunda bedenî bir muayeneye tâbi tutulmuşlardır. Bu salondaki hava, 37,00T kadem irtifadaki havayi nesimî dere cesine indirilmis ve tayyareciler, oksijen teneffüs etmek suretile muayeneden muvaffakiyetle çıkmışlardır. Muayene esnasında garip şeyler olmuştur. Yüksekten °bnakdan kâğıtlar, ağır ağır aşağı inecek y«rds doyano rak hava bulamadıklan için ağır bir cisim gibi birdenbire yere düsmüşlerdir. Saatlerm tılnrtuı ve birbirine çarpılan madenî oaralann sesi işitilmez olmuştur. Çünkü salonda sesi nakledecek kadar hava kalmamıştır. Tayyareler, Everest dağmı aşarken, havadan son sistem fotoğraf makine lerilp dağm yarnna vanlmaz buzları nın, vadilerinin, uçurumlarmm haritalarn.T ve restmlerini alacaklar, bazı yeni stereskopik usuller tecriibe edeceklerdir. Heyet, tayyareci binbaşı Fellowe$'in idaresi altında bulunacaktır. Pilotlarm şefi Lord Clydesd^le'dir. T a y y f e ve tayyareciler şubatt» İngfltere'den Hm distan'a hareket f^eceklerdir.» ••* Muhterem kariler, büyük bir kısmı, fransızca Matin'den tercüme ve naklettiğim bu mühim teşebbüse ait su yazıyı, eğer bazı arkadaşlann istedikieri gibi hakkı telif vermek mecburiyeti olsay dı, size takdim edemiyecektim. Çünkü bu uçuşa ait bütün yazıların hakkı telifini İngiltere'de Tunes ve Fransa'da Matin almışlardır. Tercüme ve iktibas için istiyecekleri ücret, toptan yekun hepsi ancak 50,000 nüsha basan bütün Istanbul gazetelerine mukabil bu gazetelerin milyomı bulan satışlarfle ölçülebilir. Nazüli «HususîJ Ziraat Bankan burada haDa ve köylayü korumak ve onlara çok ziyade faydalı işler gördSrebflmek için kredi kooperatifleri teşkfline ehemmiyet vermektedir. Nazüli Ziraat Bankasî, mmtakasmda kredi kooperatifleri 930 senesi sonIanna doğru teşekküle başlamıştır. Ba mıntakada faaliyete geçmiş ve if görmekte bulunan «7» kooperatif vardır. Aynca dört tanesinin de mukavelesi tasdike gönderilmistir. Bununla on bire baliğ olacaktır. Faaliyet halinde bulunan yedi kooperatif «300» ortak ve «6000» lira sermaye fle işe başlamışhr. Bugün ortak a* dedi «950» yi bulmuş ve sermayesi de «120,000» liraya çıkmıştır. «8000» lira ihtiyat sermaye «32,000» lira yüzde onlardan ve faizlerden müteşekkfl paran da mevcuttur. Çiftçüer murabahacılardan kurhılmuş gibidir. Murabahacılann faaliyeti küçük esnaf ve memur maaşahna raünhasır kalmıştır. Kooperatifler*a£İftçi üzerînde manevî tesiratmı gbstermiştir. Daha * w e l çok borç alarak lüzumsuz yerlere sarf ve israf eden çiftçî bugun toprağm ihtiyacma göre borçlanmakta ve borcunu Bdemek için füzuli masraftan çekin mektedir. Kooperatiflerin modem ziraat ve tulama işlerinde gösterilmesi zaruri olan topluluk hareketine Ziraat Bankasınm destek olması şayanı temennidir. Buna çok ihtiyaç vardır. Pamukçulukla meşgul koy ve köylüler kooperatifin faydasını çok iyi anlamışlardır. Çünkü mahsulün idraki zamanmda düşkün olan piyasaya malmı anetmiyerek borcuna mukabil kooperatife pamuklanm depo etmekte ve fiatlann yükseldiği zaman satıhğa çıkartarak borca mahsup ettirmektedir. Incirci, sebzeci, zeytinci sınıflan bu gibi faydalı işler görmekten mahrum kal tnakta ve ihracat merkezi olan IzmıYde teşekkül edecek bir sabş kooperatifine sabmızlıkla intizar etmektedirler. Bu mıntakada mahsulün mihenevvi olması ve daha evvel para etmesi hase bile mürabahacılar köylöleri baska yerlerde alduğu gibi ezememiş ve fa •Rooperatlllnı Kuranlai kat köylünün kazancını kendi ceLine doldorarak bol bol servet sahibi olmuş •arlıklar da baş göstermişür. Bundan baska, koylü de elme geçen paralan sayuız, sayguız sarfederek kara gün için «Ak akçe» namile on para arttırmamışbr. Kredi kooperatiflerinin mesaisi bu fikri doğurmağa başlamışhr. Nazüli'deki Ziraat Bankasî, mıntakasındaki kooperatifler mahsulün tenevvuü yüzünden her zaman faaliyet devresi içinde bulunmaktadır. Ancak pa • mukçuluk sebebile en çok faaliyet zamanı mayısta başlar. Mart içinde temel ahna merasimi bashyacak ve sonsuz bir gayretle inşaatı ikmal edilecek olan «Dokuma fabrikası» da bu tslere daha ziyade bir inkisaf vermis olacaktır. Nazflli, hakikaten «Dokuma fabrikası» kurulmağa lâyık bir mıntakadır. Tabiî menabü ve serveti bunu yaşatmağa ve günden güne terakkî ettirmeğe ve etmeğe müsaittir. Köylü, burada, «çeltik fabrikası» kurmağı da düsünmektedir. Bu da pirinç ziraatinin tevessu ve ıslahma yardım etmif olacağı noktasından nazara alınacak miihim bir harekettir. «Aziza • bat» ta köylünün kurmak istediği bu «çeltik fabrikası» için Ziraat Bankasının azamî kolayhk göstermesi, bu hususta halkm ve köylünün düeklerini yerine getinnek için Ziraat Bankasınm •e hükumetîn elini uzatması çok hayırlı neticeler verecektir. Bürhaniye kooperatif mmtakasında fifUn»n tarlalardan dönüm başına 600700 okka pamuk kozası alındığı halde susuz tarlalardan azamî 200 okka ancak hasılat almmaktadır. Sulamakla çok mahsul ahndığmı gören halk sulama işleri için kooperatiflerin kendilerine yardımlan olmasını arzu etmekte dir, ki pek muhiktir. Bu hususta da yapılacak yardım ve muavenet pek müessh* olacakhr. Kooperatiflerin bununla da alâkadar olması çok ziyade temeımiye şayandır. Bu, cidden teemmOl ve dikkate ahna • cak mesafldendir. Alâkadarlann bu cihete de faaliyetlerini tevcih etmeleri arzu olunur şeylerdendir. Aşırt değil makul himaye Âli iktısat meclisinin ehemmi yetle mutalea ettiği mevzula^dan biri de millî sanayie gö«terilecek himayenin derecesidir. Meclis, aşırı himayenin bir çok mahzurlannı ve bu meyanda sanayiciye fazla kâr bırakarak hayat pahalılığmı, ham madde kıymetlerinin yüksekliğini mucip olacağını sayarak himayenin makul ve mutedil olması lâzımgeldiği mülâhazasım serdetmiştir. Meclisin fikrine göre himaye, muhtelif sanayiin millî iktısattaki rolleri gözönünde tvtularak yapılan ana tak sime uygun olmakla beraber millî iktısada ayni derecede müfit olan her türlü sanayi için müsavi derecede olamaz. Himayenin derecesi tatbikatta her sanayi subesinin mali yet fiatı iyice hesaplanarak bu maIiyet fiatı esas tutulmalıdır. Yalnız bu i» yapılırken ele almacak maliyet fiatı en kücük fabrikanın maliyet fiatı değildh*. Millî sanayi bugün ancak çocukluk çağında olduğundan ileride artacak olan sapayi müesfe«elermm rasyonel bir Utihsal şartlarına göre kurulması lâzımdır. Bunun için de rasyonel istihsalin maliyet fiatı esas olmalıdır. Maliyet fiatı yüksek olan küçük sanayi mü esseseleri bundan zarar görecekler•e de meclis bu müesseselerin bir araya gelerek istihsal mascaflannı azaltmaları zarurî olduğu kanaatindedir. Devlet sanayii muvakkat olmalt Âli iktısat meclisi, bu suretle bir çok tatbikat mes'eleleri hakkındaVi mütaleasını kaydettikten sonra devletin sanayicilik yapması ve devlet sanayiinin idare sekline ait mü'âhazalannı söylemektedir. Meclise göre devlet sanayütım tesis ve idare sinde ticarî tesebbüslerde gözetilen esaslara riayet edilmesi lüzumuna işaret ederek devletin rolünü ser maye ve tekniğî sanayiin tesis dev • { resinde birlestirmek hususundaki mutavassıtlık rolü olarak muvakkat bir zaruret diye ifade etmektedir. Bu itibarla halkm bu işlere iştiraki kolaylaştırılmali ve nihayet devletçe başlantlan teşebbüs köklesip te kâr bıraktığı ve halkm erfah seviyesi yükselmekle beraber bu gibi te şebbüslere alâkası arttığı zaman ilk fırsatta hususî mütesebbislere ve halka mal edilmelidir. Meclisin bu noktai nazarı devlet sanayiciliğini dafmî bir devlet vazifesi olarak kabul eden sanayi ofisî kanunundan ziyade eski sanayi ve maadin bankasî kanununun 'stinat ettiği ana prensibe müstenittir. Âli iktısat meclisi sanayiin teessüs ve inkişaf «artlarını tetkik ederken kredi, nakliye tarifeleri, kuvvei muharrike ve sanayi müesseselerinde rasyonel çalişma usul ve teşkilâtı müesseselerine de temas etmiştir. Millî sanayi için her biri başlı başına ehemmiyetî haiz olan bu mes'eleler hakkında âli iktısat meclisinin ne gibi neticelere vâsıl olduğunu r u < sütunlarda yazacağız. ALİSÜREYYA TEŞEKKÜR Kunduh Musa Pa&» zade esbak Hariciye Vekili Bekîr Sami Beyin vefatı dolayısile elem ve matemimize iştirak ederek bizleri telgraf ve mektupla taziye eden ve cenaze nrıerasimine iştirak eden yüksek ruhlu zevatı muhteremeye avrı avrı teşekküre ve cevap yazmağa teessfir ve elemimiz mâni olduğundan sükranlarımızm mu'ebe» gazetenizde neşretmek suretHe ib'âğım rica ed»*riz. Oğlu: Şevket, K m : Nimet, GeKni: Akile. Karacasu'luların güzel bir kararı Karacasu «Hususî» Kazarmz İktısat ve Tasarruf Cemiyeti verdiği bir kararla bilumum kah ye, gazino ve feair mahallerde yabancı mal kullamlnrıya • rak millî mah fculümüzün sarjredilmesini v* »lelitlâk ke Karacasu kazasının nmuml man zar&S yif için oyna etmiş ve o tarihtenberi kahve, çay fcıılan oyunlarda verilen meşrubat yerine millî mahsulümüz sarfedil ye sairenin behemehal millî mah mekte ve bu »uretle yabancı olan sul olmasını temin ve bu hususvm kahve ve çayin sürümü günden gü bususî maballerle evlere de tesmi ne eskisine nisbetle azaltılmakta li kabul edilmiştir. Halk cemiyetin dirFahrî verdiği bu karan seve seve kabul ABİDlN DAVER Dr. Suleyman Şfikrü Birinci sınıf mütehassıs Çarşamba günleri meccanen Babınü AnkaM caddesi No. 60 Teftriki sanayi kanuna ve gamrük tarifesi Bu millî sanayiin rasyonel bir sanayi olarak vücut bulması temennnini izhar eden meclis himaye vasıtalarını tetkik ettiği sırada güm rük tarifesinin tadili ve tarife tadil edilmciye kadar da teşviki sanayi kanununun eski muafiyet hükümlerinin muhafazası icap ettiği neticesine varmıştır. Teşviki sanayi kanunu makine ve yedeklerinin ve iptidaî maddelerin gümrük resimlerinden, arazi, kazanç ve müsakkafat vergilerinden muaf tutan bk kanundur. Gümrük tarifesi bu kanunun verdiği muafiyetler gözönünde tutularak tanzun edilmiştir. Halbuki teşviki sanayi kanununun verdiği muafiyetlerin en mühimleri ofis kanunile ve mevaddı iptidaiye muafiyet listesinin daraltılmasile ortadan kalktı ğmdan şimdi gümrük tarifesi bir çok sanayii fazla ve diğer bir kısıra sanayii daha az himaye eder bir raahiyet almıştır, hatta dericilik sanayii KARILERİMİZE KOLAYLIK: Aylık abone Hususile vilâyetlerdeki bir çok karilerimiz gazetelerini munta • zaman kendi adreslerine alabîl • mek için bizden bazı kolaylıklar is temektedirler. Bu aziz karilerin arzularını yerine getirmek üzere Cumhuriyet için aylık abone usulü ittihaz etmeğe karar verdik. Ay • lık abone bedeli yalnız Trakya'da kuraklık zail oldu MaHcara (Hu. Mu.) Mmtakamızda iki aydanberi yağmur yağmamıştır. Bu yüzden bu sene köylerdeki su de • ğirmenleri hiç îşlememiştir. Gene ku • raklık yüzünden kışlık zeriyatm zarar görmesi ihtimali vardı. Fakat bir haf • tadanberi yağan kar köylünün yüzünü güldürdü. Kann mahsulâta çok faydan piduğu söyleniyor. Kazamızm Şahin nahîyesîne tâbi bîr çok köylerde koyunlar kuzulamağa başlamıştır. > Çalışkan bir nahiye mödürü Emirdağı kazasına bağlı Bayat nahiyesi müdürlüğü nahiyede halkın istifadesi için yerli mahsulâi ve mamulâtın zenginliğini ve sanayimizin terakkuini gösteren bir müze yapmaktadır. Nahiye müdürlüğü bunun için tstanbul Ticaret Odasından bazı nümuneler istemiştir. Oda bu nü» munelerî zengin bir koleksiyon halmdç hazırlamış ve göndermistir. 150 kuruş... tan ibarettir ve tabiî peşin olarak gönderilmek îâzımdır. Bu usul idarece fazla mesaiyi icap edon külfetli bir meşgale olduğu için abonelerintn inkıtaa uğramamasmı istiyen karüerhnizin , paralarmı idareye vaktinde yeti • , şecek veçhfle döndermekte devam , etmeleri iktiza edecektir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear