29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
x i. SOIS TELGRAFLAQ I lürkçemîz... • »» I "Oumhuriyet' SAN'AT j VE EDEBİYAT Fransa'ya göre Amerika hatasını anladı ( Yazılar ve karşılıkları Musiki anketlmizin neticeleri 2 PEYAMİ SEFA anketimize doğrudan doijruya cevap verenlerle gazetelerde makale yazanlar ve bize mektuD gönderenler arasında altı srrupun fik'r'erini hulâ?a ve marn kaldiklan, yahut kalabilecekleri »fnkidî fikirleri de ilâve etmistim. Bugün avnî sistemle, geriye kalan beş grupun fikirlerini hulâsa ediyorum. şevîn büvük ehemmiyeti ya • nında çevrek ses feda edilmiyecek bir şev deeildir; ikincisi de kromatik se • killerle bu çevrek sesî telâfi edecek malzeme bulunahilir. Fakat mes'elevi münakaşalann fevkinde bir ikna kuvveti'e haliedecek olanlar, nazariyeciier değil. büyük san'atkârlardır.» Tenkit: Mademki Avruoa musikisi tonalite, ritm ve mezür itibarile musikimizin bir cüzüdür, neden umumiyi hususiye tenzil edelim? Bir çok makamlarrmızın hususiyetini veren şey de çevrek ses değil midir ve biz buna «millî ses» diyemez miyiz? Karlar altmda Istanbul Kar, bir kaç gündür tstanbul'un yüzünü hafif hafif ağartıyor. Bu sabah olmazsa yann sabah, yarın sabah olmazsa öbür sabah, gözlerimizi sıcak bir rüyadan açtığımız vakit, şehri, kışın beyaz sükutuna gömülmüş bulacağız. Dort mevsim içinde Istanbul'a en yakışanı kıştır. Kış, Istanbul'un yüzüne boyandıkça iğrençlesen ihtiyarlar gibi düzgün ve pudra sünnez. Kar, adeta şehrirnizin çehresine geçirilmis beyaz bir maskedir! Bir kış günü etrafınıza baki nız: Çatal çatal buzlar sarkan saçakları, bembeyaz damları, bembeyaz pencereleri, bembeyaa; yollan ve karlara bürünmüs efsane kahramanlanm an^'ran bembeyaz insanlarile bir Hint masalınm fildişi diyanna döneri bu beldeye Istanbul demek akhnıza gfi'r mi? Hele bu kıs, bir ramaznn gecesine tesadüf ederse... Tipinin beyaz dumanı içinde mahyala • nn altın nakıslannı gören bir yabanci göz, kendisini ancak periler memleketinde sanır! Fakat, ruhu ürkek, sinirleri bozuk, vehimli bir insansanız. sakın bir kış sabahı, pencereniz den dışan bakmayın'Z. Bütün hatlan ve sekilleri silen bu uhrevî bevazlık içinde mezar!»rından kefenlerile fulamış öl«!er gibi ayakta duran ve günde beş nöbet inliyen minareleri erörüp te ürpermemeğe im^*n voktnr! IIYA •••• • •••»»• • Tan gazetesi borçlar mes'elesinin pek yakında halledileceğini söylüyor Nevyork I I (A.A.) New York Tîraes'in Vaşington'daki muhabirine göre îngiltere »efiri Shr Lindsay'in M. Borah'ı ziyaret etmesînin sebebi harp borçlan mes'elesinin tetkildne ne suret'e *»'rişflmek lâzim geleceğini niırıresmî bir membadan öğrenmek arzusudur. Her iki diplomat M. Stirraon'f kimin halef olacağı malum olmadan yapılacak müzakerelerden falde beklenflmiveceği hosusunda mutabık kalmı?Iardır. M. Stincuon'an bu mes'ele hakkırdn M. Roosevelt ile görüşmüş oldugn zrnnolunuyor. Aynî muhabire göre M. Roosevell'in şîmdiye kadar îngfltere'nin bcrçler nrfs'elesinl tekrar mevzuu bab.!*rmrk «ç'n 4 mart tarihlni beklivecegi zamn/ıda bulunuluyordu. Şiradi fikrini değiştirrms (Silâh ihracatmı Tahdit lâzım !)> 30 milyon Işçi işsiz! M. Hoover'in kongreye «40 saat çalışma» konferansındaki nutuk gönderdiği beyanname Vasington 11 (A.A.) M. Hoover, kongreye hususî bir beyanname göndererek ya askeri gavelere tahsis edflmiş olan sîlâh ve mühimmat ticaretînin flgasını derpiş eden 1925 tarihli Cenevre mukavelenaraesinin sür'etle tasdfkinı ve yahut Reisicumhura aske • rî raaksatlaria kullamlacak tflâhlarm sev» kîni tahdit vırya menetmek salâhiyeti « ' nin bahsedflmesmi fltizam eylemistr. M. Hoover, son zamanlardaki vu • kvatm Amenka'dan yaoılmakta olan silâh ve mühimmat »evkîyatmm kon trolu için daha büyük bir otoriteye îhti' yaç mevcut olduğunu göstennis bulunduğunn beyan ve fakat bu gibi sevkiyah yalnız bir memleketîn menetme stnin vahim aolacağmı ilâve eylemiş • th\ «s Paris 11 (A.A.) Havas Ajan *~JÎmla»r»Drelomasi akademisi, Almanya'nra süâhTan araltma konferansm • daki murahhast Baron Rhernbaben'i ksbul etmiştir. Avan Metlîaî H&riciye Encumeni retn M. Berenger, bir kabul nutku söy • Hyerek sfl?hlann azalolmasmdan bah • aetmiş ve bu için âcilen yapılması liixamunda ısrar eylemiştir. Ankara'da millî müze, kOtöphane ve Akademi yapılacak Ankara 11 (Telefonla) Maarif Vekâleü Ankara'da bir mfll! müze, bir akademi, V î mîllî kiitnhane binan yap>r feracaktır. Bunun için îcap eden para, hososf idarelerin varidatmdan aynlan nisseler bakiyesinden temm edflecek • tir. Bana dair lâyiha Maarif ve Dahiliye Encümenlerince kabul edilecektir. Kanunun Mec'isin tatiünden evvel çık« m u mukarrerdir. Dil CemiyetindP dOnkO içfima Irak'ta gene kargaşalıklar Berut'tan verilen malömaia göre Yrak'm Barzan havalisinde gene kargaşaltklar olmuştur. Barzan kabilesrae naenaup kuvvetli bir çete .Serkesar mmtakasraa tecavuz ebniş ve Irak müfrezelerile aralarmda «iddetli bir maüsdeme vukuJbuhnusjtar. Hüflcumet hâdîse maballine kuvîve* göndennirçtrr. lir deniz tayyaresi kapaklandı Cezayir 11 (A.A.) SabaUeyin bir posta deniz tayyaresi, Marsflya'ya fibnek Szere hareket edeceği sırada şiddetB dalgalarm tesirfle kapaklanmıstv. Telsiı telgraf memnru ölmüştSr. Makintft fle pilota bir tey olmamıstır. Süleyman Şevket adında okuru " muzdan bizi sevindiren bir mektup alddc Bir çok noktalarda okuru ~ muda eş düşünüyoruz. Süleyman Şevket Bey: «Dediğiniz gibi, her Türk'ün bildiği ve benimsediği kelimeleri, menseleri ecnebidir diye* rek lisanmuzdan niçin atmalıyız? camî, camaat, huzur, rahat kelhnelerini her Türk bilirken cami ne kadar büyük olsa imam bildiğini okur diyip te llsaniyatçılarrmız imamı bırakıp camii yrkmamalı ve cumzannolunmaktadır. huru camaati hururu kalbinden ayırTcm gazetesin>n bir haberi mamalıdrr.» dedikten sonra «kaideParis 11 (A.A.) Tan gaıetcsi, nin aslı kayda, faidenîn aslı faydar Nevyark'taki muhabirinden almıs o<<îağu dır.» Diye kaîdenin kayda yazılmaAi bir telgrafı neşretmektedir. Bu telgr»fnamede M. Roosevelt fle M Stimson'un gerek olduğunu anlatıyor: tDüzen, belki bir kaç yerde gördüğünüz isAmerika'nın harp borçlan mes'ele^mde timali tarzına göre kaide mukabili takip etmiş olduğu siyasetîn derin hataolduğu fikrint vermiştir. Fakat şu smı anlamış ve teslim etmiş olduk'annı misallere bakar&ak Anadolu'da dübfldirmektedir. zen tabiri kaideden ziyade nizam tş âlemi zimamdarlarmm M. Hoa^er ve intizam mukabillnde kullanıldı ~ fle halefîni uzlaşmağa sevketmek îçin ğina hükmetmek lâzungelir. «Filâonlar üzerînden tazyik icra edecekl.ıinnın işi düzeninde gitmiyor. Düzeni den şüphe edilmektedir. bozuldu. Bozuk düzen gidîyor. Fa* Tan muhabiri ilâve ediyor: lan türe düzen biknez ki.» Düzen «Gösterflen mutlak ketumivete rağyerinde bazan türe kullanılır. Şu içi men işin yakmda bir hal sureti bulunatüreli yapsana denildiği gibi *a işi cağuıa kaniim.» düzenli yapsana denilir.. Şu mtsal leriınden anlaşılır ki düzen nizam ve intizam mukabüini ifham eder. Kaide mukabilinde yure veya türe kpllanıldığını zannediyorutn; çünkü her ifin yola var, yüresi oar. Derler ki usulü var, kaidesi var demefctir. Düzenin kökü düz olduğuna kani ~ im. Anadolu'da dizmek yerine düzmek fili kullanırlar. Meselâ boncuhr lan düzünüz, askerler bir stra da züldü, şa küind düzelt derler. Düz malum ki çarpds çurpuk, iğri büğCenevre 11 (A.A.) Haftada rünün zıddı olan doğru manasına 40 saat çali^tna mes'elesini tetkik dvr. Kilimi düzet denildiği gibi kiliedecek olan konferans, içtknalarda mi doğrultta derler. Şu halde düzesöylenecek nuttridann Alman, tngini düz kökünden ç^onıs kabul ederliz ve Fransız dfllerine çevrilmesine karar verdikten sonra umumî mü sek kaîde mefhumuna biraz aykm zairereye baslamı^tır. düşer, gerçi düzen kaide mefhumuna da dairei şümulüne almaz değil; Fransaz isçilerinin murabJbası olan fakat benhn dimağım düzen diyince M. Yuhara bu bususta hemen bir kaide mefhumuna hemen intikal etkarar alınmasma btiyük bir lüzum miyor.» olduğunu söylemis, bugünkü buhranuı hiç te geçici bir şey oljnadığı Biz, düzen sozfinü kaide yerute fütrinde bulunmuştur. kullanmaMa doğru yaptığımıza tnaM. Youhoux, beyanatına devamnıyofus. Kaide arapçada oturan, dala demiçtir ki: yak manalarma geldiği gibi nizam, « Ancak bu hususta yapılacak kanttn manalarma da geliyor. Böyle rslah ve tadillerin, isçilerin esasen olunca düzen neden kaide yerine asgarî bir hadde olan bugünkü hakullanrlmasın? Okrnnmruz son söz * yat istandardım azaltmaması lâzım le bunu kabul etmiş görünroüyor mu? gelir.» Yüre sözümi araştırmak gerek. l»tanbul Erkek muallim mektebi M. Youhoux, »imdiki halde dün orta kı*ım türkçe muallimi fel»efe yada mevcut 170,000,000 ifçiden 30 mezunlarmdan Mahmut Cevdet Bey, milvoaanun issiz btüundugunu, bu bize gönderdiği yazıda föyle diyor: nuktarm isçiler âlemmin altıda biri «... Mütalealannız o kadar sathidir demek olduğunu da ilâve etmiştir. ki mavzua yabancı, yahut az afina thtitat konferann olanlara gramer kaidelerini acma " Londra 11 (A.A.) Manches cak bir anarsi halinde tasvir ediyor. ter Guardian gazetesinin verdiği bir Orta tahailini takip eden talebenin habere göre tngiliz hükumeti ma bu yannızı okumıyacağından emin kamlan dünya iktuadiyat konfe de oisam, gene bir vatandas ve bir rarmmn gelecek nUana doğru top meslektas srfatile ayni mevzua ka lanmasi imkân ve ihtimali bakkinnsmayı içtimaî bir vazife telâkki da az çok füphe ve tereddüt götteredecektün; kısaca arzedeyim: mektedir. «Fiilleri kendi tabirinizle müBu konferansm yaz mevsiminden teaddilestirmek (I) için su üç lâhika evvel içtkna edemiyecegi fikir ve var: 1: dir (II), 2 : r, 3 : t. kanaati büküm sürmektedir. A (aç), (saç), (yak) fiilleri müteaddi olunca birinci nevi lâhikayı alır. Ankara 11 (AA.) T . D. T. CeB (kaç), (art), (iç) fiillerinin miyeti Umumî Kâtipliğinden: alacağı lâhika ikincisidir ve sadasız T. D. T. Cemiyeti Umumî Merkez He bir harfle bittiklerinden lâhikaya yeti bugün Maarif Vekfli Dr. Resit Gabirer sadalı harfle bağlanırlar. lip Beyin reisligi aHmda toplandı. C (ak), (sark) fiilleri üçüncü neJVüayetlerden derleme talimatnames! vi lâKSca alırken gene sadasız harfüzerine sorulan noktalara verflecek celerle bittikleri için evvelâ birer savaplar tesbit olundo. dalı harf benimserler. D (gel) fili ikinci nevi lâhikayı Cemiyetm ileri islerine ait bir çok alır; fakat bu kelime Iâhikadan evmes'eie'er muzakere olunarak karara vel sadalı bir harf alırken (1) smi bağland . da (t) ile değiştirir. Lengüstik ve Filoloji kolunun çahs • E (gît) ikinci, (gör) birinci lâhima proğramı okunarek çok geniş olan Pr. Statzer'in fikrî «Türk musikisinin bazı melodiierî vardır ki ancak tek sesli kaH'klan möddetçe tesirlerîni muhafaza ederler. Bnnlann poHfon'k bir bale soku'malan caiz değildir. Yalnız, kendilerirHe ahenklesme istidadı bulunan melndiler alınarak armonize edilmeiidir. Bunun icin Türk mtnikişinaslan iki esas üzerînde çalısmalıdırlar: Biri mus'kinizîn bugünkü hali üzerinde; öteki d« arm"niye istidadı olan melodileri polifonik bir şekIe sokmak suretüe.» Tenkit: Böyle iki veçheli bir çalişma bugünkü anarşiyi devam ettirmekten başka bir sey olur mu ve muhtaç olduğumuz musiki vahdetini nasıl temin eder? Konservatavar Müdiirü Yusuf Ziya B. in fikirleri «Türk musikismin kıvmetini anlamak içm mütehassıslarm ağızlarma değil, hayata bakalım. Türk meiodilerinin armonize edümeleri mümkün olup olmıyacağını ancak san'at eserleri göste • recektir. Bizim için mekteDte bu im • kânlan hazırlamaktan başka şîmdillk yartılacak şev ycktur.» Tenkit: Türk musikisinin bugün itibarda ve hayat halinde bulunması, ipHdaî olmasına mâni midir? Hem bu musiki ne derece caniıdır? Bütün bu münakaşalar onun ıslaha muhtaç veya idama mahkum olduğunu gös*ermez mi? M. Leon Enbnerdji* (Stamhoul eazetesi) ve Nectp Yakap, tzzet Nezih Beylerin ve Nimet Vahit Hammın fikirleri «Türk musikisi renkli, melodileri islenmis, ince bir musîkidir; fakat bir devrîn sesidir, mahdut heyecanlann dilidir ve bugünkü ihb'yaçlara cevap vermez. Doğrudan do^ruva Avruoa musikisini almalı ve halkı bu musikiye hazıriamak için, ona musiki terbiyesî muhitleri yapmalıdır.» Tenkit: Kıymeti inkâr edilmiyen bu asırlann rnahsulü Türk musikiaini ne yapmalı? Halkm bug^inkü terbiyesi bu musikiye istinat ediyor. Ona garp musiki zevkini ve anlayışını telkin için konserler kâfi midir? Sonra Avrupa musikisine bir Türk edası vermenin yollan nedir? Malatya meb'vtu Dr. Hilmi B. in fikirleri Pr. Hcaan Ferit B. in fikirleri . cAvnma musikisînm bütün tonaliteleri Türk musikîsmde vardır; fakat Tü^rk musikisinin bütün tonalHeleri, ritmleri ve m^zürleri Avruoa moiiki • sinde yoktur. Bizim mw«îkimiz, orslannkîne göre, rivazî tabirile «umumî halde» bulunuyor, fakat garp musikisinm formundan mahrumdtır ve bu, bmnik bir noksandır. Onu çok sesli ve orkestrasyona müsait bîr hale sokmak şartttr. Ekseriya bir mâni gibi ileri sürü'en çeyrek sesfn eherrunivetî gözümüzde büyümemelidir. Evvelâ, Avnroa'dan alaka alan fiillerdendir; ancak bunlar daha bir iki müstesna gibi yazdığı nız şekilde de müteaddi olabiliyorlar.» Mahmut Cevdet Beyin su yuka nya geçirdiğimîz söz4ermden anla diğnnıza göre türkçede müteaddilestirmek için umumî bir kaideden başka, ikişer üçer kelimeye ait ayrıca kaideler de vardır. Biz buna kaide adını vermemistik te arastınhnaS'a değer bir î» olduğunu söylemiştik. Bu tnu anarşi? Sayvıh okurunruzun dedikleri, bizim dedikleritnizden bir sey değistirnMvor. Yazı*mm dîkJcatimizi çeken Aami*> i: (Eklenti( ile (lâhika) ke'ime leri arasında çok bariz bir mana f arkı bulunmakla beraber dilimiz le hinde bir müsamahakârlık odduğn için bu husustaki fikrinize iştirak ederim.» dıyor. (Lâhika) nın türkçe karsılığı nedir? «Katık» midir? Biz e«ktden (lâhika) yı suffixe karsılığı olarak almıız; şimdi de (eklenti) yi yahut (ek) i gene suffixe karsılığı ahyoruz. Karsılığı olmasaydı, (lâhika) ya müsamahakâr davramrdık; fakat (eklenti) özmalımızdır; ona yüreğhniz açıktır. Mahmut Cevdet Beyîn yazı«ı bize biraz skolâstîk kokusu verdî. öteki okurlartmıza gelecek ya zrmızda karşılık vereceğiz. «Musiki de, dil gibi, harsa ait, millî bir müessesedir; kendfne sröre o da bîr rnülî ifadedir, mniî bir dildir. Türk diImi, sözlerfn köklerini, lâhikalanm, şekil de^işmelerini araştırmak içîn nası! bir Dil tetkiki cemiyetimiz varsa, Türk musfldsinin tarih fseyrinî arasbrm^k için, o cemîyetle muvazi surette çalışacak mütehassıs bir cemiyete ihtiyaç vardur.» Tenkit: Musiki, dil kadar ve ayni derecede millî bir müessese midir? Al manca bilmiyen bir adam bir AJman'm ne söyledipini anlıyamaz; fakat bir Alman olan Bethoven'in eserlerini bütün Avrupa'lılar anlarlar. Demek ki musiki yalnız millî değil, ayni zamanda bey nelmilel bir ifadedir! *** Not: Muhtelif fikirlerin altana il»ve ettiğhn «tenkit» kısrmlan, benim fHnrlerim değildir. Yıllardan^eri her musiki mSnakasasmda. gerek sözle, gerek vazı fle ileri ahian fikirlerdir. Ben, her iddianın nasıl bir anHtezIe karşılandı^ına dair. kısa birer fikir verekilmek icin bu tenkit parçalannı ilâve ettimPEYAMİ SAFA Izmir'in Ihracatı Üzüm ve incirlerirnizin tîcarî vaziyeti Izmir 10 (A.A.) Sehrimiz Ti caret ve Sanayi Odasmın ü.um ve in • ctrlerimizîn ticsrî v*rı»eli vı> ihraca tana dair tanzim eylediği bîr r»>pora nazaran mev»r»n iptıdasır.dan 7 • i * S^î tar'hine kadar tzmh borrasından 14 milyoT» S27 bir» 846 kflo rndr ve 4 4 mflyon 841 bm 9 6 8 kîio Szüra satıhmş br. Ayni raoora göre mevsim ipt'da • >ndan 31933 tarihine k^dar îzm* limanmdan yabancı memleketlere 231 milvon 64S bin 739 kHo incir, ve 4 6 milyon 88 bin kflo üzüm sevkohm r«u«tur. Ticaret möesseselerinde çalışanların höviyet varakaları Ankara 11 (TeTofenla) numaralı kanunda bazı tadPât icrası hakkındaki lâyiha Adliye encümeninden çıktı. Tadflât şoyledir: Han, pansiyon, otel ve bekâr oda • laruu isletenler, malî mâesseseler, ti caret sirketleri, ticarethaneler ve dükkânlar gibi ticaret ve san'at için açılan bSton yerleri idare edenler, ve hastaha • nelerle dinî ve sair umumî müesseselerin müdSr veya ?mirleri hv\ v«»'»^« *«r hangi bir suretle oturanlarla daimî olarak çalısanlara, nümunesi 1704 numaralı kanuna merbut hüvivet varakalarrm imza ettirerek 24 saat içmde ait olduğu z^V'^a idar«»'»ri*»e ?n"''çnne"e ve *»u verlerden aynlanlan haber vermeğe ve buralarda oturanlarla daimî olarik çaIışanlara verilecek hüviyet varakalan m da doldurup imza etm«?e mecbur • dur. Bu m«»cburiyetleri ifa etmiven • lerle mer.edüen şeyleri yapanlar hak • kında Türk ceza kani'nunun 5 4 3 üncu maddesi hükmü tatbik olunur. Bu ka nunda yazılı alâkadarlann verecekleri hüviyet varakalarile beyannamelere dam^a pulu yamshrılmaz. UzOmcOIOk mötehassısı ö'dQ tcmtr 11 (A.A.) Ziraat Vekâ letin Izmîr'de uzümcuiük mütehas • sıtı olarak caluhrüm^kta olduğu A • merikaiı mütehassıs M. Noearet, kalp durgun?uğundan vefat etmiştir. izmir ithalât tacTİeri ve Ottava konferansı proğrar^ın gelecek kurultava kadar tahakkuk ettin'tebilecek kısmının lıazur • îanıp ı'âvesi raünasip gönildü. Cemiyetin nizaranamesile lugat ve îslah kolu talı'matnamestnin basbnbna sı takarrür etti. Sandalbedesteni'nden çdcfağımı bfliyorum... Oradan Divanyohı'na doğro yürüdüm... Atbğnn adnnlara kadar hesaplıyarak geçtiğim yerleri gözlerirain önüne getiriyorum... Caddede akşam kalabhğı başlamış... Tramvay bekliyorum... Peld, niçin orada tramvay bekliyorum?... Çarşıdan, dcğruca Beyazıt'a çıkraaklığun lâzımdı!. Turbe'nm önünde ne isim var? Beynimi sıkan bir el varmış gibi, yavas yavaş parmaklan gevşryor... Ben, orada, tramvaya bînerken Nes* rin'e rasgebni^tim... Hem bir kaç defa.. Yanımda bir kadın duruyor ve bana tuhaf tuhaf bakıyor... Genç, güzei bir kadın... Durgun göl renginde gözleri var... Yüzfîme değil, daha fazla kılığı* ma, kıyafetime bakıyor... O!... Nesrin!... Ne kalbimin, ne dimağımın tesviküe, ayaklanm kerıdiliginden ona doğru vürümüstü... Ne bir şev duyuyor, ne bir şev düşünüyordum; hislerim donmus, kalbhn durmuş; beynim işlemiyordu... (I) Kellmenln bu tasarruf ve tasriî şekllne ait tellf hakkınız mahfuzdur* ?». (II) bu lâhikadakl sadalı harf eklencegl kelimenln ahenglne tâbi olarak ince veya kalın dar diş veya dudak sadası oluve riyor. (M. C) tki adrnı atmanuştam; Nesrin, tehlike kokusu ahnış bir ceylân gibi karşı kaldırrma sıçrayıvermişti!... Bir hırkınk boğazımı tıkadı. . Başimı yastıklann arasına soktum, yalnız • ken bile ağlamağa utanıyorum. Ağlamak, neye yarar, Macit? AğIamak, neyi geriye getirir? Fakat ağlaraaktan ziyade, Nesrin'in bakıslarmdakî raerhametten utamyo ruml... Müzehher söylemese, ben, belki de farkma varmıyacaktam: Ağabey, bu mahaüeden ne çok koltukcu geçiyor... Seslerinî duymak istemiyorum, tüvlerim Srperiyor... O gün. ben de dikkat ettim; bobin boşalır gibi birbiri arkasma geçiyorlar. Bir ikisini tanıvorum; eski eve geimişIerdi. ötekiler, daha zen?in koltukrularm çiTirtkanian olacak. Bilhassa bizim evin önünde durarak savın döküyor, daha doğrusu hahrlahyorlar: Avna, konsol alıyorum... Eski yazma kitaplar alıyorum... M. Faldi Devlet hizmetine g'rdi Ank»ra 11 ^T^Vfonla) M'î^has sıs profesör M. Faldi barada hükumet hizmetine gîrerek Ziraat müesseselerinin T rektör ü°ünü ve ziraî işletme profesör' lüîninü ifa edecektir. timiz fena çıkmış... Esnaf kısmı, birbirine daha yakm, birbirlermin dfllerinden daha iyi anlryorlar... Bu şartlar altmda, bu mahallede uzun müddet oturmak imkânsız... Hele parasız... Hele işsiz, güçsüz • ken... Peşrı para ile ahsveriş ederken büe, yürümüze, emniyetsiz emniyetsiz bakıyorlar Üstüna yann gel, al! lar. Def''"r5miz zaman'ar, mm'danıvorlar Yanna, öbür güne bırakmağa ffelmez. Ellerinde para varken alalım. Eh, ne olur, ne olırmz! Parayı kurtarmah! Diven şüpheli, düşman düşman bir bakışlan var! Evden tasınmalı mı? Gideceeimiz mahallerle, bizi hürmetle, muhabbetle mi karsılıyacaklar? Talihimiz, bizi orada da takip etmiyecek mi? Buna, pek talih te diyemiveceŞim. M'^rlip^rde essn h«vayı, hâk:»n «'»n ruhu yavaş yavaş anhyorum. Gittiğm KÂZIM NAMt Müzehher'e, bunu hissettirmemeli... Kızcasiz, büsbütün sinirfenecek, sinirden ölecek... Fazla hiddete, sinirlenme?e tahammülü var mı, zavalbnın? Fakat, gene onlara muhtaç olacak vaziyete düşmekten korkuyorum... Galiba, tekrar onlan çağırmak mecburiyetinde ka!aca?ız. Arka sokaktaki bakkal^an pesîn para ile ahşveriş edivoruz. Sütcü, ale'hesap istemeğe başladı. Aîle miıtfaih; haftadan haftaya hesap görelim! diyor. Komürcü, bıyık altmdan homordanryor... Aklımın ermediği bir şey var: Borç verilince itibar artacağına, hesabı görülen daha arsızlamyor! Karşı bakkalın sesi, paslı bir yay gvcırtısı gibi kulaklanmı yırtıyor: Eski taşındıklan mahaTleden bi lenler var, mallannı sahp satıo geçiniyorlarmış... Ben, veresiyeyi kestim... tşsiz, gursüz adamlara evîni kiralıvan» lann aklma şaşanm... Maası yok ki hacîz koyasın... Onlarda alacaklılara m»f kaptıracak göz yokî... Bu mahallede itibanmız yok, şöhre İzmir 11 (A.A.) Sehrimiz itha lât tacpleri bir toplanfa yapmışlardır. Bu toplantıda Ottowa konferansmda ticari ve smaî tsler hakkmda ittihaz e dilen kararlann memleketimmn ithalâtçılaruu ne derece " e ne şekilde mü teessir edecegi hakkmda muzakeratta bulunuhnustur. Ottowa konferansmda verilen kararIara mukabil tacirlerimizfn tesbit edi len vaziyet1 »rine karsı tedbirler alm mak üzere Iktisat Vekâletine gönderi • l e c k mufassal bir rapor ihzar edilmek tedİr. thracat tacirlerile sanayicflerimiz de kendOerini alâkadar eden vazivetler hakkmda ayni şekilde hareket edecekler dir. yerde, aç tok, kendi halinde, sesstz yaşamryacaksm... Mahalle halkı fle i'li dışlı; dükkâncılarla, seyyar satıcılarla yüzeöz olacaksin... Dün kavga etüklerinlf bugün banşıp cancrğer olacaksm!... tki gün evvel, birbin'nizin ırtıoa, namusuna, havsive* tme sürmediginiz leke ka'mıyacak. Lâkin, iki gün sonra, karşı karşıya geçip, havahnızm bütün harimîni açacakmvz! DükkâncıTann, saticılann hilelerine göz yumacak; sakalanna, teklifsrzlik • lerine katlanacaksm... Ancak o vakit, her kaoı calımsmda pencerelere ba«lar ü«»î«miyecek; kredinin arknsı kesPmiyecek... Kendi içine kapanrp. kendi âleminde yasftmftnı arfedemrvorlar! Peld, bütün bun'nn ben mi ya««cağım? Yoksa Müzehher mi vapacak? Ca1«bn mat^>ıada Aiî Fasih'i ara dım. Genis taslıkta, biri duşük kash, röUiflt v""':5. öbürü lop çehreli iki kdşî konusuyordu. İMabadi nor». CUMHURİYErin tefrikan: S c TipiJDindi! Yazan: MAHMUT YESARt tnsanlann ne garip anlan varl Söy • lenmesini istemedflcleri şeyleri, söylensin, diye korku fle bekliyorlar. Acaba Müzehher söyliyecek mi?... Yüzüne dikkatle bakıyorum... Hayır, Müzehher'in bakışlan, yüzünün çizgileri bîr şey ifşa etmiyor. Ağabey, sen, uyu artık... Din • len... Siz de yatın Müzehher... Yann Konuşuruz. Niyazi fle MUzehher odadan çıktılar. Knnıldanmak, kalkmak istiyorum; fakat dhnağımm emrine, gene vücudüm isyan ediyor. Kaskh hummaya tutul > muş gibi, böyle yattığrm yerde, mefluç bîr halde düşünecek miyira? Kapalıçarşı... Kuyumcular... Osman Rakım... Sandalbedestenî...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear