Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Küçük arabacı Bir cuma günü. Hava gayet sıcak. Fakat ben Acıbadem'de ikamet eden bir dostumun ziyaretine gitmek mecburiyetindeyim. Saat birde bareket eden Haydarpaşa vapuruna yetişmek için güneşin kızgın bir ütü gibi çehreme yapışan, esvabımdan geçerek mesamatıma kmlcımlar dolduran narı beyzası içinde koşuyorum. Yirmi beş dakika sonra Haydarpaşa iskelesinde hepsi şapkalarını başlarından çekmiş, bazıları ceketlerini çıkarark omuzlarına attnış, ellerindeki ıslak mendillerle buram buram terlerini sllen erkekler; bunların hiç birini yapamadıkları için tabiatin şiddetine karşı küçülmüş, büzülmüş gibi yürüyen kadınlar; tabiati nasıl olursa olsun seven, onon şedaidini de lezaizi bayattan addeden lâkayt çocuklar arasında yürüyordum. Duvar taşları kadar birbirine sıkışık insanlar arasında bu beş dakikalık meşy ıztırarı berkesin simasına ecı, zehirli bir baygınlık nakşetmişti. Biletini kapıdaki memurun ıslak eline sıkıştınp ta dışarı fırhyabüen ber bağrı yanık nzun bir «oh» çekiyordu. Sağ tarafa döndiim. Tek bir kaç araba yolun ortasına doğru ilerlemiş; «götüreHm beyim, götürelim» sesleri yükselip du nıyor. Lâkin bu nümayişi san'atperverane çok devam edemedi. Bütün halk istasyona koştu, arabaya binecek kimseler yok. Yalnız ben, tek bir bişi arabalara doğru yürüdüm. O zaman hevesler kınlâı, emeller söndü; arabacılar gemleri hayvanlann üstüne atıvererek indiler, gölgeliğe sığındılar. Müstesna olarak üçüncü arabanın sahibi yerinde kalmıştı: O her şeye bigâne gibiydi, yahut arkadaşları arabaya binmesi muhtemel olan tek müşteriyi ona hediye etmişlerdL Yakınlaştım, baktım: Adeta bir çoenk. Fakat ne asil, ne cazibedar bir sima: Kumral saçlarının ihata edemediği yüksek alnı, nçları şakak kemikJerine kadar azanan, süzülen iri elâ gözleri, bu gözlerin üstüne desti kudretin ancak nakşedebileceği kadar mevzun kaşları, dolgnnca pembe yanaklan, çekme bnrnu, kaltnca dudakları öyle bir mecmuai tenasüp teşkil ediyor ki! Beyaz, ince gömleğinin devrik, açık yakası altında göğsünün çelik kemikleri, gerdanının filiz damarları görülüyor. İnce, sarı tüylerle örtülü kollan, uzunca parmaklı elleri güneşten kavnılmuş. Bir dizini kaldırarak arabasının önüne dayamış, sağ elile hayvanın dizginlerini toplamış, başını iyice yükseltmiş, yerinde dosdoğru, dimdik oturayor, bana bakmaz gibi bakıyor. «Bu, dedim, benim Türk yavrum. Fakat sakın yanılmıyayım?» Kısa, manasız bir pazarlıktan sonra arabaya girdim, yollandık. Küçük arabacmın hayvanını teşçi eden kelimeler ağnnd^n düştükçe şüphem kalmıyordu. Maamafih sordum: Senin adın ne oğlum? Hidayet. Oh, yandmamısım: Bu benim canunın Içi Türk yavrum! Şimdi konuşuyorduk: Nerelista? • Bolu'lu. İstanbul'a niçin geldin? Babam ahçıydı, buraya yerleşti. Kaç yaşındasın? On altı. Niçin sen arabacı oldun? Mademki baban ahçıymış... Şimdi Hidayet biraz bana doğru dönerek ve yol düz, bâli olmakla beraber arabacılık vazifesini ihmal etmemek için ikide, birde ileriye bakarak sevimli, nağmeli Iisanile, gayet müessir belâğati tıfIanesile anlatıyor: «Babam bir sene evvel öldü. Babamın fhtiyar bir arkadaşı vardı: Arabacı Ahmet Ağa. Ben ona amca derim. Ninem de ağabey der. Allah razı olsun, Ahmet Ağa her işimizi görüverdi. Babamın cenazesini kaldırdı; nineciğimi, beni tatlı dil dökerek avuttu. Bir kaç gün sonra da gelerek Hidayet oğlum, gel seni arabacı yapayım, dedi. Ben ilk mektebimi bitirdim, okuyup yazıyorum, orta mektebe gideceğim; nasıl arabacı olurum? Dedim. Amca suratını astı, dedi ki: Ya nineni Jdm besliyecek? Babandan bağ, bahçe, dfikkân, tarla mı kaldı? Şu kadını dilendirecek misin? Aklını başına topla! Ninemfn yüzüne baktım, ağlıyordu... Dibe kokmuş tenbel hayvan, diye...» Sonra ne oldu Hidayet? Ne olacak beyim? İşte görüyorsunnz, babam beş on para bırakmıs, amca Ahmet ağa da yetmiş lira borç verdi, nuz. Babam beş on para bırakmış, amca bana şu araba ile beygiri aldı. Bir senedlr geçinip gidiyoruz. Borcumu bile ödedim. Hem ben çok çalışkanım: Geceleri de iki saat bir kunduracı dükkânında çalışıyorum. Günde yirmi beş ku ruş alıyorum. Bereket versin. Anıma ustamı pek sevmem. Neden? Milletimizden değil de... Ben sana bir Türk kundnraeıya bir mektup yazayım da ona git. Bunu yaparsan yok mu bey... Şimdi yeşil gül gonçesi gibi güzel gözlerinde zührei seherin tebessümü kadar cazip bir lem'ai ümit parladı. Artık anlatıyor, anlatıyor; çocukluğunun hatıratını, mektebini; babasını, amca Ahmet Ağayı, arabacıhktaki acemiliklerini, kâh kaşları hafifçe çatılarak, kâh burnunun kanatçıkları açılıp kapanarak dudaklarını titreten, ellerini, omuzlarını oynatan, başını her tarafa çeviren, o mevzun ve mütenasip boğazından gulguleciklerle yükselen heyecanlı sözlerle anlatıyor. Ne samimî levhai hayat, ne ulvi ruhu mübeşşer bu yarabbi! Yokuşun başına gelmiştik. Hidayet hayvanı durdurdu, kendisi aşağıya atlıyarak «izniniz olursa hayvana biraz nefes aldırahm» dedi. Biraz sonra tekrar yola koyulduk. Şimdi Hidayet sol elile hayvanının başındaki kayıştan tutmuş, sağ elinde kırbacı, onunla hayvanın karnına mevzun ve muttarit darbecikler indirerek arabayı atiie beraber sürüklüyor. Sürükledi, sürükledi, on, on beş dakika böyle gittik. Sıcak dehşetli. Arabada oturduğum halde yanıyorum, cehennemî bir hava ciğerlerimi kurutuyor. Hidayet'e baktım: Gömleği terden sırsıklam olmuş, vücudüne yapışmış; kollarında damarlar fırlamış, gözlerinden baygın şimşekler fırlıyor, çehresinden yakut damlalar dökülüyor! Islak gömleğinin altında kalbi bir güvercin yavrusu gibi çırpınıyor. Sık sık nefes aldıkça göğsü bir bulut parçası gibi ikiye ayrüıvereceğe benziyor. Gene muttasıl gidiyor, hayvanını çekiyor. «Haydi oğlum, di!» Çocuğun haline acıdım. «Hidayet, ben de ineyim» diyecek oldum. Kalbine hançer saplanmış bir aslan yavrusu mehabetile bana döndii: «Ne, diye bağırdı, sen de mi ineceksin? Herkesin namusu var beyefendi: Hem paranı alacağız, hem seni yürüteceğiz öyle mi? Otur sen yerinde! Di, di be kerata beygir!» Artık gelmiştik. Dostumla akşama kadar beraber kalacağım için saat yedide gelerek beni yedi buçuk vapuruna yetiştirmesini Hidayet'e tenbih ettim. Tam vaktinde geldi, iskelede o, verdiğim bahşışa hiç ehemmiyet vermiyerek parayı cebine indirdi, fakat kunduracı ustası için hazırlamış olduğum mektuba «yaşa beybaba, yaşa!» diye teşekkür etti. * Haydarpaşa vapuru Sarayburnu'na doğru ilerliyor. Menekşe tarlalanna benziyen mor hareli denizin üstüne vapurun iki tarafından pırlanta köpükler doluyor. Güneş mağribe inmiş, çehresi bir ay çiçeği gibi solmuş. Eyüp dağlarının üstünden sarılı, pembeli sevdavî huzematı nur camlarda pırıl pırıl oynıyarak, binalann saçaklarından. minarelerin şerefelerinden, kubbelerin pencerelerinden, ağaçların dallarmdan süzülerek geliyor, geliyor, Selimiye'den Ayasofya'ya kadar büyük abidatın üstüne yüklenmiş o melekutpeyma fezayi tarihiyi dolduruyor. Vapur ilerledikçe o feza içinde şimdi birbirine yaklaşan, şimdi birbirinden ayrılan, derken muazzam kütlesinin büyük dilimlerinden bir kaçını gösteren, sonra bütün hacimlerile doğrulan, büvüyen kubbeler; kâh bir iki şerefesini saklıyarak kısalmış, mevzuniyetini kaybetmis, kâh bütün kameti kutsiyetpeykerile sayedar nurlann arasmdan mir'atı kudretin huzurunda arzı vücut etmiş o yarendam minareler döne döne, açıla kapana, adeta zihayat, zihayat ve mübeşşeri mahlukatı semaviye gibi hareket ediyorlar, heyecanlar, istiğraklar içinde yürüyorlar. Manzara fikri beşerin kabiliyetl tasavvurundan eltaf! Birdenbire tam Ayasofya kubbesinin üstünden bir bulut parçası ikiye aynldı, ortasmdan küçük Hidayet'in simasını, sabah beni tekdir ettiüri zaman bir meali nlvî ile kahraman kesilmiş olan o bülent çehresini gördüm ve «işte dedim, bütün bu âlemi, bu yeçâne cihanı hüsnü şiiri, bu havankı ecdadı bende, benim yedi tasarrufumda bırakan şehidi fıtrat Türkoğlu! İşte benim canımın Içi Türk yavrum!» FİK1R VE MÜLÂHAZA Siyasî ahlâk 3 Fırkadan haber 28 Ağustos 1930 Bir kısım meb'uslar mensup oldukları Halk fırkasını terkediyor, veya gazetelerin ifadesine göre, etmek üzere bulunuyor. Cumhuriyet müessesesi bir hürriyet hükumeti olmasına göre, bu ayrılma ve şayet j suretle burada belediye lntihabatını yalnız ( Birinci sahifeden mabait ) varsa, bu dargınhğa kimsenin diHalk fırkası idare edecektir. Bir çok Adayeceği yoktur. Ancak ortada siya vatandaşlarına vadettiği bütün salâhi na'lılarla temas ettim. Yeni fırkaya giren set usulü muaşereti icabından ola yet ve hakları her türlü halelden sıya veya girmek istiyen tek bir kimse gönnedim. net etmeği taahhüt eder. rak, bir hatalı hareket vardır. O da 4 Vicdan hürriyeti, mesai serbestisi, Adana'nm Halk fırkasına olan samimî raşudur: Bu muhterem zevat, intihap fikir, kalem, kelâm, ve içtima hürriyet bıtası sarsılmamıştır. Burada bulunan meb'uslarla görüştüm. olundukları Vilâyetten kendi nam leri, icraî kuvveti kontrol ve mürakabe Fırkaya ayni ve eski hararetle bağlı oldukIarına meb'us gönderilmiş te değil salâhiyetleri, halk kütlelerinin belediye lannı söylediler. Şemsi dir. Yani kendilerinin o vilâyet ve vilâyet idarelerinde kendi işlerini Nuri Beyin bir telgrafı esası fırkamızın hasdahilinde ve ötedenberi haiz olduk kendileri görmeleri umdeleridir. saten benimsediği Serbest Cumhuriyet Fırkası umumi ları bir siyasî şöhretin veya nutuk 5 Harsî, iktisadî, mali her türlü te kâtibi Nuri Bey dün Yalova kapücalalar irat etmek ve bizzat propagan şebbüslere yardımcı olmak ve küçük bü rından Başmuharririmize şu telgrafnada yapmak veya namlına propa yük iktisadî teşekküi ve teşebbüslerin meyi göndermiştir: ganda yapılmak sudetile milletin inkişafma mâni olan engelleri kaldırmak Yalova kaplıcaları: 27 ağustos Cumhuvekâletini almamışlardır.Belki bir ve memleket iktisadiyatını yükseltmek riyet'in bugünkü makaİ3sinde (İnsafın o ve milletin umumi menfaatlerini muha yerde namı yok mu?) Serlevhah makalenifırka namına intihap edilmişlerdir. faza için devletin mükellef olduğu mü zi okudum. Pek müteessir oldum desem müO halde kendilerinin şahısîarında rakabe hududunu tecavüz edecek müda balâğa olmaz. Rüşvet ve sui istimal hakkınfırkanın daki muhabir tarafından muharref sözleonun nkfuzu ve eseri olmak üzere halelere meydan vermemek rimin tashlhine dair olan varakanın da ayni varmak istediği gayedir. bir meb'usluk vardır. Mademki 6 S. C. fırkasınm müessisi,, sabık nüshada intişarını görünce biraz müteselli kendileri mensup oldukları fırkaoldum. Yanlışlığın asıl masdan olan (Son nın siyasî akidesini, gerek esas iti Başvekil ve Paris büyük elçisi Fethi Bey Posta) da henüz intişarını görmedim ve dir. neşrini tekrar rica ettim. (Son Posta) nın barile bugün beğenmiyorlar, veya 2 sözlerimi bu hale koyan ismini unuttuğum tatbikat cihetile onu memleketin I* ırkaya nasıl girilir ? ayni muhabiri dün de merkezimize geldi bugünkü siyasî ve iktisadî ihtiyacı 7 18 yasını ikmal etmiş, siyasî ve ve liderimiz yanında bu suçun kendinde olna muvafık bulmuyorlar, o halde medenî hukuktan menedilmemiş, sui duğunu söyliyerek itirafı kusur ve itizar etondan çekilirken, onun vasıtasile şöhretle tanınmamış, vatana karşı iha ti. Bugünkü makalenizde mal bulmuş mağgelmiş oldukları meb'usluk maka netle itham edilmemiş ve Türk harsmı ribilik ve fazla gayretkeşlik gördüğümü arza müsaadenizi rica edeceğim. mından da istifa etmelidir. Çünkü kabul etmiş her Türk vatandaş, fırka O makalede bende gördiiğünüz söz ölçümızın programını benimsiyebilir.» halk kendilerini ancak bu sıfatla in Nizamnamenin 3 üncü kısmı teşkilâta, süzlüğüne karşı makalenizin serlevhasını tihap etmiştir. Onların millete kar dördüncü kısmı kongrelere, beşinci kısmı üzerinize alın kâfi. Asıl teessürü mucip nokşı diyecekleri şu olmalıdır: Ey aha meclis gruplannm teşekkülüne, altıncı ta yazılarınızı otuz sene dirsek dirseğe çalıştığım memurlanmızın en saf ve en feli siz bizi filân fırkanın programile kısmı inzıbatî ahkâma, yedinci kısmı dakârlannı hiç değilse sizin kadar ve hele ve onun delâletile intihap ettiniz. divanı haysiyete ve sekizinci kısmı da haricî ve dahilî cengücidal cephe ve hatlan karşısmda dizdize çok kere sabahladığım Biz epey zamandır tecrübe ettik. mevadı muvakkateye aittir. Yeni Fırkada müfettişlik, mute telgrafçılarımızı sizden daha iyi tanıdığıOnun yürüdüğü yolu yanlış gördük. metlik yok ! İşte yenisini intihap ile size arze Yeni fırka azasından Ağa oğlu Ahmet mın sizce de hiç şüphe yok bilinmekte olmasile telif edememiş bulunmaktır. Sizin de diyoruz. Onun namına size miira Bey, nizamnamei dahiliden bahisle de bir muhabirinlz evvelkl gün liderimlzle yapcaatta bulunuyoruz. Yeni fırkanın miştir ki: tığı bir görüşme neticesi matbuatın kabul meb'us azalarına karşı ayn ayrı « Serbest lâyik Cumhuriyet fırka edilmediği mes'elesinde ve «Bir hata> başhürmetlerimiz vardır. Çünkü açık sınm teşkilâtı aşağıdan yukarıya doğru lığı altmda size bir fıkra yazdırttı. Sizin dişahıslardan te ğer bir muhabiriniz bana beş on gün evvel bir görüşle, Cumhuriyet müessese yürür ve kuvveti Binaenaleyh ziyadeteş Şehir Meclisi namzetleri intihabma dair şekküllerde arar. bizim sinin önlerine çizdiği bir serbest kilâtımızda umumi müfettişlik, mute Yalova'da sorduğu sualine (henüz edilmedi) yürüyüşle memleketin yeni bir ih metlik ve saire gibi teşahhus etmiş uz cevabmı alınca (isterseniz biz onlann bir tiyacını ifade ediyorlar. Fakat bu viyetler yoktur. Faaliyet ve kuvvet, fır kaçını intihap ettirelim) demişti. nun selâmetini ve muvaffakiyeti kamıza mensup aza tarafından intihap Keza evvelkl gün dört muhabirle mülâ katta fırkamız doğmadan öleceği sözüne ni, memleketin siyasî ahlâkına bu edilmiş olan heyetler de teksif edilmiş cevabımda (Mllliyet) muhabiri bu söz haktir.» suretle de edecekleri hizmette göarasma bir Fethi B. ve kadınlarımız kındaki sözlerimin etmis. Yani de (mevsimsiz) kellmesi ilâve ben bu kelirüyoruz. Binaenaleyh kendileri aYeni fırka lideri Fethi Bey, yeni fırka meye ve o muhabire göre ben kendisine çık konuşmalı, istifa ile ve yeni nın kadın azayı faaliyetine ne dereceye ölmek mevsimlnin gelebileceğlni programlarını öne sürerek münta kadar karşılaştıracağı hakkmda vaki fırkamm oluyorum. Bu efendileri biz bir dasöylemiş hibi sanilerin önüne çıkmalıdır. olan suale cevaben şunlan söylemiştir: ha kabul etmez ve kendilerile görüşmezsek Çünkü hakkm sesi halktan gelir. « Bu mes'ele, kadınlanmızın kabi ve bu da çok hürmet ettiğimiz matbuatm *¥* Dün gelîp gidenler beyanat ve hazırlıklar Kıskançlık Bir sabıkalı melresini yaraladı Dün afcşam Tahtakale'de bir cerH vak'ası olmuştur. Sabıkalı Kemal İsminde biri evvelce tanışmış olduğu Fatma"ya Tophane'de tesadüf etmiş ve Fatma'yı vücudünün muhtelif mahallerinden bıçaklıyarak ağır surette yaralamıştır. Cerhln sebebi Kemal'in metresini başka bir erkekle görüşürken görmesidlr. Fatma tedavi edilmek üzere Cerrahpaşa hastanesine yatınlmıştır. Kemal vak'adan sonra kaçtığından zabıtaca aranılmaktadır. Kadın yüzünden iki cerh Kumisyoncu Ali ve garson Fehmi isminde iki genç Sirkeci'de bir kadın mes'elesinden blrbirlerinl yaralamışlardır. Bu vak'aya Yunan'lı Amelya İsminde, uygunsuz takımından bir kadmın sebebiyeti verdiği anlaşılmış ve Amelya hakkmda tahkikata başlanmıştır. 2 Şehrimizde oturan sabık defterdarlardan Hüseytn Avni Beyle Galata'da garson İranî Seyit, Sürpik isminde bir kadın yüzünden kavga etmişler ve birblrlerini yaralamışlardır. Feridiye'de sebebi meçhul bir cerK Feridiye'de Doğramacı sokafında Acem İsmail evvelkl gece odasında uyumakta iken kapı çalınmış, İsmail kapıyı actığı vakit karşısmda Acem Rıza'yı görmüştür. Rıza hiç bir şey söylemeden hamil olduğu saldırma ile İsmail'i iki yerinden yaralamıs ve kaçmıştır. Bir otomobil parçalandı Pangaltı'dan Taksim'e gelen 123 nmnaraIı otomobil ile 1557 numaralı otomobil car pışmıs. otomobil parçalanmıştır. Otomobil kazası (790) numaralı otomobil, Büyükdere caddesinden sür'atle geçerken simitçi çırağı Mustafa'ya çarpmış ve ağır surette yaralanmıştır. Şoför Niyazi yakalanmıgtır. Müteferrlk Çocuk düşürmek isterken... Nisantaşı'nda Teşvikiye'de Şafak apartımanı kapıcısı Madam Horopsina, çocuk düşürmek için kibrit çöpleri ile ilâç yapmış ve tehlikeli surette hastalanarak hastaneye kaldırılmıştır. ... rP;iot etti ..« Emlnönü'nöen DeDeğ'e gltmeRte ofiü bir tramvay arabası Karaköy'de dörtyol ağzında o civan sulamakta olan arazözle müsademe etmiştir. Kaza neticesinde tramyavda arazöz de ön cihetlerinden hasara uğramışlardır. Zayiat olmamıştır. Bir tramvay arazözle miisademe Yerli mallar sergisini 193,000 kişi ziyaret etti Bugünlerde bütün İstanbul halkımn bedava eğlence mahallerinden biri de yerli mallar sergisidir. On dört glin zarfmda sergiyi 193,000 kişi ziyaret etmiştir. Serginin 5 eylule kadar temdldi için bütün fabrikalar sergi heyetine müracaat etmişlerdir. Cumhuriyet gençler mahfelinin verdiği iki müsamereyi bugün üçüncü müsamere takip edecek ve 30 ağustos Tayyare bayrammda büyük bir müsarr.ere verilecektir. C Mekteplere nasıl girilir? } •«. <•' y • • "v Mülkiye mektebi Mülkiye mektebine talebe kaydına eylulün birincl günü başlanır, otuzuncu günü nihayet verilir. Taliplerin yaşı 18 den küçük ve 25 ten büyük olmamaü tamussıhha bulunmaü ve tam devreli llse mezunu olmalıdır. (Ağırcezayı istilzam eden ve haysiyet ve şerefi muhil bir cürümle mahkum olmuş bulunanlar mektebe kabul olunmaz.) Talipler hüviyet cüzdanı, derecei tahsillerini ve hüsnü hallerini mübeyyin mek tepleri tarafından verilen şehadetname veya tasdikname, altı adet 4,5X6 büyüklü ğünde fotoğraf, sıhhat raporu, çiçek aşısı ilmühaberile beraber müdiriyete müracaat eylemelidlr. Talipler mektepte nümunesi mevcut taahhüt ve kefalet senedini noterllkçe tasdik ettinnek mecburiyetindedlr. Taliplerin adedi muayyen miktardan fazla olduğu takdirde müsabaka imtihanı icra edlllr. Müsabaka: Türkçe felsefe ve içtimaiyat, riyaziyat, tabiiyat, tarih ve coğrafya, lisanı ecnebiden yapılır. Hariçte bulunanlar ey lulün 25 inci günü mektepte bizzat bulunmak şartile vesaiki lâzimelerini daha evvel gönderebilrler. Taliplerin cumartesi, pazartesi, perşembe günleri saat ondan dörde kadar Yıldız'daki mektep idaresine müracaat eylemeleri lâzımdır. liyetine, istidatlarına ve görebüecekleri hizmetlerin takdirine bağlı bir keyfiyettir. Prensip olarak henüz bir şey tesbit edilmemiştir. Kadınlarımızda istidat ve her hangi vazifeyi ifaya kabiliyet görürsek bu kabiliyetlerden elbette istifade edeceğiz. Kadınlarımızdan en çok çocuk yetiştirmek ve ailelerde tasarruf hissini uyandınnak ve takviye etmek hususlarında büyük hizmetler bekleriz. Memleket için onların ilmî ve içtimaî kabiliyet Ierinden istifade etmek ise elbette ki en ön safta yer tutan düşüncelerimizdendir. Fakat kadın en evvel aile kadını olmalıdır. Kadınlanmızın istedikleri şeyler prensipJerimize mugayir olmadığı takdirde elbette onları müdafaa edeceğiz.» Fethi Bey, Türk kadıniığının menafii için ciddî surette çalışacak ve feminizm esaslarını kabul ederek teşekküi edecek yeni bir kadın teşekkülüne muzaharet edip etmiyeceği sualine de şöyle mukabele etmiştir: « Elbette. Böyle bir teşekkülü ben memleket için büyük bir tarakki addederim. Fırka, böyle bir teşekküle tabiî dost ve muzahir olur.» ve onun muhterem erkânmm kabul edll memekte olduğu manasına alınırsa artık makes ve tercümanı olduğunuz efkân umumiye ve vicdanı millet hakem olsun. Ya bugünkü nüshanızda intişar eden benim tashih fıkramın altındaki ilâveye ne dersiniz? Gazete namına bu ibareyi yazan zat Kalp sektesinden vefat mütenakız ifadelerin kime raci olduğundan Kadıköy'ünde oturan sabık maliye mehâlâ tegafül etmektedir. Bu telgrafımın ay murlarından 61 yaşlarmda Süleyman Ef., nen başmakale sütununda yannkl nüsha Galata'da Büyük millet hanında dolaşır nızda neşrini muhterem Cumhuriyet'in ken kalp sektesinden düşüp ölmüştür. müsellem olan dürüstlüğünden bekler ve Bir sabıkah polis nezaretanesinden hünnetle gözlerinizi öperim. S. C. F. Umumî kâtibi kaçtı Nuri Mihalicçlk 26 Serbest Cumhuriyet Fırkasına iltihak edildiğine dair Mihalicçiktan da telgraf çekildiğini gazetelerde gördük. Kaza halkı tamamen ve sarsümaz bir iman ve kanaatle H. Fırkasına mensup ve merbuttur. Keyfiyeti tekzip ederiz. Umum halk namına Belediye reisi Şemsi Mihahcçık Belediye reisinin telgrafı Yeni teklifler Geyve'liler Halk fırkasına sadıktır Geyve kazasınm 13 muhtarı imzasile gazetemize gönderilen bir mektupta, Geyvelilerin yüzde sekseninin S. C. fırkasına geçecekleri hakkmda imzalan gayrimalum şahısların çektikleri telgraflarla halkın hiç bir alâkası olmadığını, ta Müdafaai Hukuk Cemiyetindenberi Büyük Gazi'nin arkasmda çalışan Geyve'lilerin cemiyet C. H. fırkasına inkılâp ettikten sonra dahi Gazi'nin elyevm reisi bulunduğu fırkaya merbuti yetlerini muhafaza etmekte olduklan bildirilerek bu telgrafîarın tekzibi rica edil mektedir. Ali Ekrem Dün tayyare makinisti Hadi B. isminde bir zat bize müracaat etti, diyor ki: «Ben tayyare makinistiyim. Rüsumatın motörlerinde çalışmak istedim. İş yok dediler. Halbuki idare motörleri idare etmek uzere Avrupa'dan mütehassıs getirecekmiş. Daha müsait şeraitle hizmet almak istiyen ve ayni derecede fennî bilgisi olan Türk •atandaşları dururken niçin ecnebi getiriliyor? Alelâde deniz motörleri için de mütehassıs getirmeğe kalkarsak daha mühim laleri nasıl becereceğiz bilmem?» T««'da bir kaç dokturu bolunduramı ya' satamıyan yerlede doktorlann hari lahilî bütün hastalıklara müdahaU uridir. Eczacılık yapmaları da geB' 'n neş'et ediyor. Hoş görünüz. Öyle 9eı>. nr ki ne doktor ne de ilâç vardır. Yerli dururken niçin yabancı getiriliyor? Ben mülga Dahillye Nezaretl mimar ve ressam merhum Tevfik Beyin zevcesiyim. Tevfik B. 1930 martında öldü. 4 erkek 1 kız çocuk bıraktı. Bunların en büyüğü olan oglum aç kalmamamız için tahsilini terke derek san'at hayatına atüdı. Pakat kazancı ailemizin ekmek parasma bile yetişmiyor. Maaş emri hâlâ gelmedi. Beyoğlu'nda Balıkpazarı'nda Serkis sokağında 13 nu maralı evin tavan arasında oturuyoruz. Maaşımızm bir an evvel tahsisi için makamı aidinin merhametine sığınıyorum. Tevfik Beyin aevcesi İrfan Tepebaşı'nda Derviş sokağında iki hane sakinelerinin yapmış oldukları çok çirkin ve muğayiri ahlâk hareketleri bütün civar komşulan daimi surette iz'aç etmektedir. Bütün diğer sokaklardan bu gibi ahlâksızlıklar zabıta marifetile menedildiği halde maalesef bu iki hane çok serbest hareket ediyorlar. Bu hususta Polis Müdiriyetinin nazarı dikkafini celbe<1eri7 Ayni sokakta Sarı o&lu apartımanında Müzeyyen Hâlâ bu mektup Biz Nuri Beyin sui Istimal ile mücadele maddesini izah için vaki beyanatmı bir akşam gazetesinden nakletmiş idik. Baş muharririmiz aradan bir gün de geçmiş olduğu halde hiç bir tashih ve tevil gör..ıiyen bu beyanatın memurlarımız ve hususile kendilerüıe şiddetle hücum edilen gümrükçülerimiz ve telgrafçılanmız arasında husule getirdiği teessürlere şahit olduktan sonra makalesini yazmağa lüzum görmüştür. Ne Başmuharririmizin, ne de gazetemizin bu mes'elede vaziyeti hakikatine irca etmekten başka bir maksat ve saiki olamazdı. Nuri Bey ne istiyordu? Kendisine atfen neşrolunan ve bir kısım memurlarımızı yerin dibine batıran gayet ağır sözlere karşı sükut mu etmeli idik? Şıarımız olan dürüstlük hasebile ev velki gün geç vakit her halde başma kale yazılıp dizildikten çok sonra Nuri Beydenaldığımız bir mektubu da aynen dünkü nüshamıza dercettik. İtiraf edelim ki Nuri Beyin vaziyeti tashih etmek istiyen bu mektubu da bize tamamen kanaatbahş görünmedi. Gümrük memur ları ile posta ve telgrafçılan gazetecinin kendiliğinden uydurmuş olması havsalamıza sığmadı. Bize muhaverede her halde bu memurlardan bahsolunmuş olacak gibi geldi. Ne suretle bahsolunduğunu Nuri Bey izah edemiyor, yalnız umumî olarak muhabirin kendi sözlerini ya eksik, ya fazla yazmış gibi göstermiye çahştığı g«rülüyordu. Yukarıdaki telgrafnamede de Nuri Bey hâlâ muhabirle mülâkatmm doğru şekli nasıl olduğunu kâfi bir sarahat ve kat'iyetle ifade etmemektedir. Nuri Bey doğru veya yanlıs kendisinin sebebiyet verdiği bir isten dolayı nerede ise bizi itham pderek ?ibi eöriinüvor. Bize m^eribilik isnat eden Nuri Bevin bu hali ile maruf fiilde'fi ev sabibini ba^tıran vavuz hırsızdan farkı yoktur dersek acaba yerinde ve haklı bir mukabele yapmış olmaz mıviz? Telçrafnamepin basmakale verine konulması talebinde ise bir eksik nokta var: Eğer Nuri Bey bu talebini matbuat kamınu a'ikâmına tevfikan kavdı ile teyit etse idi her telden çalan bu telçrafname o zaman hakiksten dört bası mamnr bir sey ohırdıı dive diisündiik! c Unkapanı'nda Rıza'nın kahvesinde yan kesicilik ederken derdest edilen meşhur sabıkalılardan hırsız Hüseyin ünkapanı polis merkezine götürülmüş ve nezaretaneye konulmuştur. Hüseyin burada bir müddet kaldıktan sonra nezaretanenin parmaklığmı keserek firar etmiştir. Uşşak'ta futbol Sporcularımızdan Muhtar Bedi B. Uşşağ'a gittiği zaman Gençler Birliği ve Turan İd man Yurdu birinci takımları için bir kupa hediye etmiş. Yapılan maçta 16 Gençler Birliği galip gelmiştir. 1DOKTOR FETHI Cerrahpaşa Hasfanesi | Bak.eriyoloğu Kan ( Vassermau teamül'" ^ Idrar, balgam ceraKat tahlilleri fle hasta''klann hususî asılan yapıhr. Telefonla malÛTr.%t ve. Tİldiği takdirde tahlil edilecefa mevat aldırılarak bilâhare ra« poru takdim edilir. Muayenehane: Be^oğlun'da ÂŞacamiinin karşısmda Telefon Beyoslu 534 f Memleketimizde tabı san'atının bedi bir eseri Konya meb'usu Fttat B. in bir mektubu Dün Konya meb'uslarmdan Puat B. bize şu mektubu gönderdi: «Gazetelerde Serbest Cumhuriyet fırkasına gireceğimin kuvvetle muhtemel oldu ğundan bahsolunuyordu. Muhterem Fethi Beyefendi ve aziz arkadaşlarmm üstadane tenkitlerini lezzetle takip ediyorsam da bu neşriyat ve vaziyet Cumhuriyet Halk fırkasına olan itimat ve rabıtamı ancak kuvvetlendirmektedir efendim.» Dr. Semıramıs Ekrem H. Çocuk hastabklan mütehaSsısı Dr. Ekrem Behçet Polisin nazarı dikkatine Geyve'de Enver Ef. ye Mazhar Cemal B. ye Varakanız pula ve ücrete tabi ilânlardan Mazrufa lâyık bir zarf derununda ve pek nefis bir surette kitap şeklin# f de tabedilmiştir. Eser Büyük Gazi'ninvJ* If ayakta üç renkli bir tasvirleri, muh  Ştelif zamanlarda, muhtelif vazife baş«, şlarmda, at üstünde. istirahat halinde.U Adana'da tek bir muhalif yok! ^Başkumandan kıyafetile. Büyük Mil i Adana 27 'Hu. Mu.) Belediye intihabat âlet Meclisi Reisi ve Reisicumhur ha* Âlinde almmış diğer altı kıta resimleiı listesini hazırlıyor. Evlul iptidasında intihaii: rile tezyin olunmuştur. Bir kac güne» bata başlanacaktır. Halk fırkası mutemedi '(i " * 'if Fahri B. belediye aza namzetlerinin tesbitile mesgul olduğunu ve vilâyet dahilinde hic kadar kitapçılara tevzi edilecektir. bir fırka azasının ayrılmadığım söyledi. Bu Etfal hastanest kulak, bofaz, burur hastalıklan mütehasstsı Beyojlu Mektep sokak \o. ) Teleloa Iarın sui istimali mes'elesine münhasır kalmıyarak Nuri Bey onda bize ait ol sun olmasın ne kadar derdi varsa hepsini dökmüş. Buna rağmen eğer imkânı olsa idi S. Cumhuriyet Fırkası umu mî kâtibinin arzusunu gene verine getirmek isterdik. Maatteessüf esasen muhik olmıyan bu talebin is'afı gayri nıümkünFilhakika telgrafname yalnız memur dıi.