26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 Mart 1930 Aktörlerin cahilleri âlim geçinenlerine müraccahtır: Çünkü, cahiller ve ahmaklar, cahil ve ahmak rollerinde muvaffak olabilirler. Fakat cahil ve ahmakların âlim ve zeki rolu oynamalarına tahammül olunmaz. . * *# Kötü tekerlek çok, gürültü çıkarır. * * * Nükte, ekseriya, bizi ahmakça şeyler yapmağa sevkeder. * ** Yalnız, münzevi yaşıyan bir adam hakkında şu söylenir: Cemiyet hayatını sevmiyor! Bu, akşam üstü bir ormanda dolaşmağı sevroem! Diyen adamın iddiasına benzer. * * * Muvaffakiyet, muvaffakiyeti çeker. Paranın parayı çektiği gibi. * * * Doktorîar, ne bahtiyar insanlardır. Muvaffakiyetleri yer yüzünde pırıl pırıl ışıldar .. Hatalarını ise toprak örter. . * * * Mantık, aklı selim, söylenmesi ve söylenmeyip susulması lâzım gelen hakikatlerden terekküp eder. * * * Unutmak kalpten gelir, uykunun gözden geldiği gibi. A. de Musset * * * Eğer sevilmek istersen, aşkına hürmet et. * * » Görmek, bilmektır; istemek, muvaffak olmaktır; cesaret etmek te malik, sahip olmaktır. '' * * * Diinden şikâyet etme, güneşin İlBS A. de Musset Deli olduğun için ne kadar bahtiyarsın! Bahtiyar olmadığın için de ne kadar delisin! * * * Daima terbiyeli olunuz, fakat lâkayt görününüz. * * * Namuskârhk, hiç kaybetmez ve baska bir kisve altında da bir şey kazanmaz. * * * «Şaheser», mezarlar üzerinden koparılır bir çiçek değildir. * * * Birinden nasihat istemek, o'adamın da bizimle hemf ikir olup olmadığını anlamak istemektir. * * * Tesadüf, bütün musibet, ve felâ< • ketlerimizin müsebbibidir, fakat muvaffakiyetlerimizi kat'iyyen ona borçlu değilizdir. T* • P v Kadın Kocam, her sene doğduğum gün, bana bir inci hediye eder. Erkek Bu taktığınız inci gerdanlıktan başka, bir tane daha aerdanhaımz olmcılı! Fıkralar Yardım! Bir ihtiyar satıcı, bütün malını, varını tek eşekli küçük bir arabaya yüklemiş gidiyordu. Yol diklesnllfe^aşlalnaıçtı; efeVarabayı çekemiyordu. Arabayı arkadan itmeğe de ihtiyarm kuvveti yetmiyordu. Yoldan geçen bir adam ihtiyarın haline acıdı, ta yokuş başınV kadar arabayı itti. Yokuş başına geldiler, ihtiyar teşekkür etti: Allah razı olsun! Yoksa tek eşekle arabayı yokuştan çıkaramıyacaktım! Övü vunmeîı Arkadaşımla beraber sıra kahvelerden birine girmiştik. Ismarladığımîz çaylarugetiren İran'h kahe vecij bizi takdîrle'süzüyqrdu: Akıllı adamlar başkadı! Bu iltifat bize mi idi pek anlıyamamıştık! Boş fincanları alırken kahveci tekrar etti: Akıllı adamlar başkadı! Parayı verip çıkarken .kahveci arkamızdan söylendi: İlle akıllı adamlar başkadı! Arkadaşım dayanamadı, döndü: Ne demek istiyorsun Allah aşl&na? Kahveci başını salladı: Helbettekim akıllı adamlar başkadı!.. Menim çayhaneme celmişsinüzdü. özzümün çayhanesi yekti, menedi yohdi. Leyk anlamak işti!.. Mes'ele yok ııtıııııııııııııııııııııııııııııııııııiMiıııııııııııııııııııııınıııınııııınııııııııııı Raci Bey, iflâs etmek üzere idi. Büyük avukatlardan birini vekil tuttu. Avukat hayli uğraştıktan sonra, P,aci Beyin alacaklılarını kandırdı ve müvekklini kurtardı. Raci Bey, memnun, mes'uttu: Ah! Beyefendi, size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum! Minnettarlığımı nasıl ifade edeyım: Avukat, nazikâne bir tebessümle cevap verdi: Fenikeli'ler parayı icat ettikAnnelerin, kalpleri gözlerinde, leri gündenberi, insanlar bu müşgözlerinin bakışlan da dudaklarınkül vaziyetten kurtulmuşlardır! dadır. Kârlı iş * * * Bohoraçi Efendi. kızını evlenArzu, bazı defa, az bahtiyarhk, diriyordu. Müstakbel damadına az saadet midir? şartlarını söyledi: * * * Kızlarıma, elli bin lira drahuYalayan, ısırabilir! ma veriyorum. * * * Namzet İyi söyledin, kayın Insanlar şikâyet ede ede teselli peder. Noterde yittim, bana; on bulurlar... bin lira, dedi!.. Bunda bir yanlış* * * lık olmalı? Sabırsız adatn, yağsız lâmba gi Yanlıs değil. Kızlarıma elli bidir. bin lira drahuma veriyorum! Tarihe karışmış Nasır Beyin, sabunla arası acık, su ile pek bası hoş değildir. Bir arkadaşı, onun uzun sakalında, sarı sarı yumurta lekeleri görmüştü: Bugün, öğleyin ne yediğini sana söyliyeyim mi? Nereden biliyorsun? Biliyorum, işte. Sen omlet yedin! Nasır Bey, dalgın dalgın baktı, hatırlamış gibi başını salladı: Ha, beş gün evvel omlet yemistim! ııııııııınıııımıııııtııııııııııııııııııiMiıııımııiMiıııııııııııın'immiımıııı Mardik Efendi, gayet cömert,] eli açık, alnı açık ve dostlarınaA ahbaplarına her gün sofrast a\ çık bir kişizadedir.. Son zamanlarda doktorîar, 1 güle konuşa, csmiyette yemek\ yemesini tavsiye ettikleri için, Civa Cemil her 'ki manasile de dostlarını ve hatta kahvedeki\ ı atıcılardandı. Arkadaşı Pavurya müşterileri bile sofrasına zorlal Halil'de pek ondan aşağı kalmaz. davet etmektedir. Akşamları bir koltuk mevhanesinKadıköy asılzadelerinden İlyaı de kafayı tutar, saatlerce yarenlik Bey, kumisyoncu Koço Bey,\ Tahtaperde Aleko Bey, V. Pavurya Halil, kendi köpeğini bu meyandadır. metediyordu: Mardik Efendinin bu suretlel Ulan Civa be, benim kayış bir nevü maret açtığını duyan\ bacak çok chıs şeymişî ahçı Mıgır ağa, cuma günü p Sahibi gibi desene! telâş Kadıköy'üne gelmişti: Aynasızfanma gene. Benim Nerdedir o Mardik olacaki kayış bacak vallahi cins! Hani ben tereyağı? Zo bu ne iştir? Biz\ de senin gibi inanmıyordum güç belâ giçiniorken imaret aç Tras etme be! Kıtmirin marimantn sırasıdır ahbar? fetini söy'e. Mardik Ef. He ne olmuş?i Kayış bacağın dişleri arasına Küfür günah ederim, kardas; havır istemek suçtur, kabahct^ her sabah beş kuruş sıkıştırırım. O doğruca fırma gider, yüz dirhem tır? Kumisyoncu Koço Bey attldı:i ekmek alır, bir yerde kuyruğunu Bırakın boş lâfları. İmaret} kıvırır yer. Et meydanı'nı, seversen! açıldı diye lokantalar kapanıri Alay değil; şaka konuşmumı? Benim şimdiye kadar ahçı] ya, lokantaya on para verdiği\ yoruz. Ben çok defa peşi sıra dikiz ettim, köpoğlusu adeta insan gibi mi gören var mı? ahş veriş ediyor. Dikkat geldim, üç Mıgır ağa Sen de lâfa kai gündür, ekmeği alıyor, her zamanrıştın acı tereyağı! Biloorum ne] mal olduğunu! Seni ısıran kui ki yerinde yemiyor. Merak etmez duz köpek ölmüştür! Mardik] misin? Bu sabah ona çaktırmadan ardı sıra yürüdüm. Vay geçmişi Efendiden tazminat istoorum! kınalı! Ne yapıyor biliyor musun? Mardik Efendi: Ne yapıyor? öyle ise her gün bunlarA çöndereyim, sende yemek yesin Yan arsada encikli bir köpek ler! Parası benden! vardı, Kayış bacak kendi ekmeğiMıgır ağa ters ters baktı: İflâs edersin! Bu gıdar ağıri Hayal genişliği mallar hiç elden çıkartlır? Bu F. Bey, ucuz olsun diye orta terkerte fedakârltk edeceğini bill zilerden birine bir smokin ısmarse idim Marika'yı dükkânda lamıştı. ft»r hwnna hirakir pel'rdim. hic?\ Terzi, bütün maharetini göstereceğini yeminlerle temin etmişti. Nihayet esvap bitti. F. Bey son provayft gıtti. Smokimn pot olrrttynn Dostum, çok düşünceliydi. taraf ı yoktu. F. Bey, baktı, baktı: Kaç gündür ahçı arıyorum. Bu ne kuzum? Doktor karıma yemek pişirmeği Smokiniz! menetti. Azizim, sen terzilik ederek Vah, vah! Zevcen hasta mı? kendine ziyan ediyorsun. Mesleğini Hayır, hasta olan benim! değiştirmelisin. Acele! Acele! Neden, beyim? S. Hanım kırkına yaklaşmak iı Hayali bu kadar genis bir inzere idi, fakat hâiâ «desti izdiva sanın terzilik etmesi günahtır, rccma» talip çıkan olmuyordu. Bir man yaz, azızım gün ahbaplarından N. Beye .. rica Anne şefkati! etti: Annesi sokağa çıkarken küçük Yeni bir kitap çıkmış. Ne ka Neclâ'y» Feriha'ya emniyet etmişdar zahmetse onu alır getirir misi ti. niz? Eve döndüğü zaman sordu: Nasıl kitap hanımefendi? Kardeşine bir anne gibi bak «Genç ve güzeî kalmak san'a tın değil mi? Tamamile'anneciğim! Hatta tı!» Ama çok rica ederim, ihmal iki defa da tokat attım! etmeyiniz. N. Bey, telâşla yeıinden fırlamıstı: Şimdiden tezi yok hanımefendi! Zekâ yarışı! ni encikli hasta köpeğe vermiyor mu? Sen ne dersin bu işe! Cıva Cemil yutkunuyordu. Pavurya'yı yalancı çıkarmak istemiyordu. Fakat onu cevapsız bırakmağı da nefsine yediremiyordu: Köpekler çok akıllı oluyorlar be Pavurya! Hani benim de başımdan geçmese güç inanırdım. Sözünün tasdik edilmesine memnun olan Pavurya Halil, arkadaşm hürmetle dinliyordu: Naklet bakalım! Cıva Mehmet önündeki kadel bir nefeste yuvarladı: Bir vakit benim sarı tüylü bi köpeğim vardı. öyle! Ismarlamadan dinleme ama Pekâlâbilirsin! Bilirim, ulan .. Benim sarı kıza her gün be kuruş verirdim. Sarı kız taymını alır, fırına giderdi. Fırına giderdi diyorum ama, o benim kuruntum! Köpoğlu fırına gitmiyor! Ya nereye gidiyormuş? Şeytanın aklına bile gelmez. Sarı kız kuru ekmeği pek sevmez, muhakkak et, filân ister. Gündeliğini aldı mı götürüyor, bir ağaç altına gömüyor, yirmi kuruş oldu mu, alıyor, kasaba götürüp yüz dirhem kemikli âlâ buz gibi et alıyor! M. Y. Hasta! Münür Bey, gayet vehimlidir; bilhassa ölümden çok korkar. Geçen gün eski arkadaşlarından bi ne söylüyordu: Büyük tehlike atlattım. Geçmiş olsun! ^ Esnrati ^deta bana sürünereb yanı başımdan geçti. Vah... Vah . Çok mu hast idin? Hayır, karım Müşteri Garson, bu tab kurulamadan getirmişsin. Baksa: ıpıslak! Garson Yanılıyorsunuz, o, zin ısmarladığınız çorbadır! Barut, fişek V. S. satan bir m; ğazada, mal sahibi bir sigara ya mıştı. Müşterilerden biri helecal bağırdı: Burada sigara içmek tehlikı lidir, unutuyor musunuz? Dükkâncı omuzlarını silkti: Karım öldükten sonra, dü ya gözümde değil! Yoklamış! 1 Lokantada Gözümde yok! Mütehassıs! Tütüncü Gaffar ağa, dükkânmı henüz acmıs, nargilesini kurmustu. Koca gözlüklü, tel tel sakallı biri geldi: Dün senden tütün almıştım, tanadın me? Beli Özzünü gözzüm ısırıptır, ağa! Sen bana bir sahte yirmi beşlik sürmüşsün! Anadın me? Yoh! Düz danişirem sözün hilâftı. özzüm paranın galpım, parmahlarırnm uccu tchununca anîirdi, bahmahîa ehtiyaç yohtu. Bunu böyîe bilesin, daa . Koca gözlüklü tel tel sakallı adam, cebinden para çıkardı, bir paket sigara aİdı, nazik bir tebessümle çekildi: Dün verdiğin parayı parmaklarının ucu, simdi tanadı me? Randevular Feragat! ?t Ama benim beş tane kizi var, epsine taksim edincaz, onar bin etmez me? Bu hesapta yoktu! Ama, benin evinda otura cak, yemek yiyeceksiniz! Bu, iyi ne isa! Ev kiranızı, yemek masrafınızı, on bin lira drahumayı işletip faizi ilan çıkartacayım, anadın me? Istadatlar H. Bey, İstanbuFa gelmiş, bir hocadan edebiyat dersi almağa başlamıştı. Altı ay sonra memleketine gidiyordu, hocasına veda etti. Hocası, ona: Sizden bir ricam var, dedi. Estağfrullah, emredin! Memlekstinizde, edebiyat dersini benden aldığınızı kimseye söylemeyin! C. Bey, bir parçacık saftır. Bir gün, yüzünü buruşturav&k şikâyet ediyordu: Tabiatin kanunlarına da hiç Kadın Buraya bir bey gelip te Artık Macit'le evlenmiyor mu akıl ermiyor canım! Yazın hava lâcivert elbiseli bir kadını sordu sıcaktır, güneş cehennem gibi ateş mu?. . •an? Garson Sordu. Bir saat sonra Arkadaşlarımdan birile ni saçar. Halbuki kışın hava buz gibidir, güneş te aksine, hiç ısıtmaz! yeşil mantolu bir hammı alıp giiti. %anlandığı için vaz geçtim! Şikâyet Bir erkek ayni zamanda iki kadını sevehilir mi? Ikisine de çaktırmamak şartile, evet!..
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear