Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7 7 EYLÜL 2020 Güney Kore Evanjelist kiliseleri, militan heves ve saldırganlıkları ile dikkat çekiyor... Evanjelistler siyaset arenasında kang ın cheol * A merikalı muhafazakârlara çok bağlı olan ve antikomünizmin yaman taraftarı olan Güney Koreli Evanjelistlerin ABD Başkanı ile Kuzey Kore liderinin Haziran 2019’da bir araya gelmesiyle kafaları karıştı. 2020 baharında Covid19 pandemisi Güney Kore’de tehlike çanlarını çaldığında, muhafazakâr Evanjelistler hükümetin istifasını talep etmek için toplanmaya devam ettiler ve dini törenlerine son vermeyi reddederek ritüellerini online sürdürdüler. Budist ya da Katoliklerden farklı olarak, Evanjelistler törenlerin sonlandırılmasını “din özgürlüklerine” saldırı olarak gördüler. Ayrıca bu engellemeyi fırsat bilip halk arasında kaybettikleri itibarlarını geri kazanmayı umut ederek (virüsün ortaya çıktığı ülke) “sosyalist Çin’e bağlı” olmakla suçladıkları Devlet Başkanı Moon Jaein’e karşı atağa geçtiler. Gösterilerle gelen istifa Aslında 2016 sonbaharında Güney Kore toplumu iki cepheye bölünmüştü: Ellerinde mumlarla göstericiler Devlet Başkanı Park Geunhye’nin görevinden alınması için gösteriler yapıyorlardı. Muhalifler ellerinde ulusal bayrak Taegeukgi ile gösteriye katılırlarken bu gruba karşı düzenlenen harekette ise Protestan kiliseleri önemli bir rol oynadılar. Bu karşılıklı cepheleşme, Park’ın 10 Mart 2017’de istifası ve usulüne uygun dava sonucu hapse atılmasını sağlayarak 17 milyon vatandaşın katıldığı mumlular (1) hareketinin ezici zaferi ile sonuçlandı. Hemen ardından mayıs ayında, mumlu göstericilerin gece nöbetinin sembol ismi Moon, Devlet Başkanı seçildi. Sonralarda eskisi kadar kalabalık olmasa da Taegeukgi gösterileri devam etti. Pyeongchang Kış Olimpiyatları sonrası, Şubat 2018’de Kuzey Kore ile ilişkilerin yumuşaması sonrasında bu hareket kendini güç durumda buldu. Amerikalı muhafazakâr Protestanların desteği sayesinde seçilen Donald Trump buzların erimesinde belirleyici bir rol oynadı. Hwang Kyoahn’ın Kore Özgürlük Partisi’nin başına geçmesiyle (eski Devlet Başkanı Park’ın Saenuri partisinin yerine geçti PLC) Şubat 2019’da hareket kendine olan güvenini yeniden kazandı. Park’ın son başbakanı olan bu ateşli antikomünist ile birlikte Protestan kiliseleri kendilerini radikal sağın itici gücü olarak buluverdiler. Ama geçen 15 Nisan’daki genel seçimlerde partisi hezimete uğrayınca Hwang istifa etmek zorunda kaldı. Uzunca bir süre muhafazakâr Evanjelistler sosyal sorunların ve siyasi tartışmaların dışında kalmayı tercih ettiler. Ancak otuz yıl kadar önce siyasete dahil olmadan sosyal konulara müdahil olmaya başladılar. İnançsızların yüzdesi oldukça yüksek olsa dahi (nüfusun yarısından fazlası) Güney Kore toplumu 20. yy’nin başından beri dinler arasında sıkı bir rekabete tanık oluyor. 1945 yılında Japon işgalinden kurtulan ülkede 100 bin Protestan vardı, yani nüfusun sadece yüzde 0.5’i. Ama sonradan 1950’lerde sayıları hızla artmaya başladı, özellikle de Kore Savaşı’nda (19501953), o kadar ki Budistlerin ardından Protestanlar ülkedeki ikinci büyük dini topluluk oldular. 2015 yılında Kore Ulusal İstatistik Bürosu verilerine göre, sayıları 9 milyon 676 bindi, yani toplumun yüzde 19.7’si. İnançsızların oranı ise 1995’te yüzde 49.6 iken 2005 yılında yüzde 46.94’e inip, 2015 yılında yüzde 56.1’e çıktı. Günümüzde Güney Kore Protestan Kilisesi altı televizyon kanalı, 109 üniversite, 631 ilk ve ortaöğretim okulu ve 196 sağlık kurumunu yönetiyor. Kilisenin 259 derneği var. (2) Bu mevcudiyeti parlamentoda da görüyoruz. Protestan milletvekillerinin sayısı son yirmi yılda yüzde 31 ile yüzde 41 arasında dalgalanıyor. Güney Kore Protestan kiliseleri uluslararası sahnede de giderek daha görünür olmaya başladılar. Misyonerler 1980 yılından bu yana dünyaya dağıldılar ABD misyonerleri kadar çok sayıdalar. 2009 yılında Güney Koreli misyonerlerin sayısı 20 bin idi, on yıl sonra sayıları 30 bini buldu. 1990’lardan beri dünyadaki en büyük elli Protestan kilisesinin neredeyse yarıya yakını Güney Koreli (mürit sayısına göre). 2020’de 660 milyon mürit Sömürge döneminde (19051945), Amerikalı misyonerlerin etkisi ile Protestanların önemli bir bölümü muhafazakâr hatta köktendinci olmuştu, 1950’li yıllardan itibaren bir dizi düşünce ayrılığı yaşandı. Teolojik muhafazakârlık siyasi 2009 yılında Güney Koreli misyonerlerin sayısı 20 bindi, on yıl sonra sayıları 30 bini buldu. 1990’lardan beri dünyadaki en büyük elli Protestan kilisesinin yarıya yakını Güney Koreli. muhafazakârlık ile birleşti, teolojik ilericilik ise siyasi ilericilikle. Bu sürecin sonuna doğru 1970’li yılların başında, ilericiler Protestanların yüzde 20’den azını temsil ediyordu. (3) İlericiler, hareketi demokrasi ile yükseltmek ve diktatörlüğü devirmek amacı ile Kore Ulusal Kiliseler Konseyi’ne (NCCK) katıldılar. Bu yaklaşım ile Protestanlığın hâkim imajı 1980’li yılların sonuna kadar daha çok ilerici idi. Bazı Evanjelistlerin sosyal hareketlere katılımı bu ünü daha da pekiştirdi. Ancak 1989’un sonunda o zamana kadar dağınık bir görüntü veren muhafazakâr Protestanlar, Kore Hıristiyan Konseyi (CCK) himayesinde toplandı. Aynı zamanda kiliseyi seküler dünyadan ayıran eski öğretiden de vazgeçtiler. Ve ilk başından itibaren mürit ve olanak açısından NCCK’nin önüne geçtiler. O kadar ki 1990’ların ortasında NCCK’nin mali zorluklarından faydalanarak kontrolü eline geçirip ruhunu esir aldı. 2000’lerden itibaren Protestan kiliseleri muhafazakârlaştıysa da siyasi arenada pek görünmediler (Haziran 2020’de CCK’nin 55, NCCK’nin ise 9 kilisesi vardı). Ocak 2003’te CCK tarafından yönetilen güçler, Seul Belediyesi Meydanı’nda on binlerce müridin katıldığı bir dua gerçekleştirdi. Daha sonra sağcı gruplarla işbirliği yaparak CCK, mart ayında 100 bin kişinin katılımıyla bir miting düzenledi. Siyasi sahneye bu muhteşem giriş, partiler ve irticacı sosyal örgütler tarafından coşkuyla karşılandı. Bazı sağcı militanlar Protestan Parti’yi, başka muhafazakârlar ise Yeni Protestan Sağ grubunu kurdular. 2003 ile 2008 yılları arasında beş yıl boyunca büyük başarılara imza attılar. Muhalefet olarak ortaya çıktılar ve tıpkı selefi gibi “Kuzey Koreci solcu” olarak anılan Roh Şoohyun’un demokrat hükümetinin (20032008) büyük reformlarına engel oluşturdular. Yoğun bir kampanya düzenleyerek, iki binden fazla müridi olan Seul Mega Kilisesi’nin eski üyelerinden Lee Myungbak’ın Devlet Başkanlığı’na (20082013) seçilmesine katkı sağladılar ve muhafazakâr dönemin de yolunu açmış oldular. 2010’lu yıllarda çok sayıda aşırı sağcı Protestan sivil toplum kuruluşu kuruldu. Bu STK’ler genellikle “internetin cesur savaşçıları” olmak üzere eğitilen gençlerden oluşuyordu. Güney Kore Evanjelist kiliseleri militan heves ve saldırganlıkları ile dikkat çekiyorlar. Bir kısmı, devletin istihbarat birimlerinin gizli desteğini alarak siyasi manipülasyona bile dahil oldular, özellikle de seçim kampanyaları döneminde yalan bilgileri üretip yaydılar. Siyasi çizgileri ise aslında çok basit: Antikomünizm, Amerikancı duyguların ve Kuzey Kore düşmanlığının muhafâza edilmesi ve güçlendirilmesi; LGBTİ bireylerin, Müslümanların ve vicdani retçilerin, göçmen ve mültecilerin haklarını temin eden politikaların, yasa ve yönetmeliklerin kabulünün engellenmesi; özellikle seçim dönemlerinde destekledikleri rejimi savunan bir akımı yeniden yaratmak; okulların yönetimi ve sosyal koruma kurumları, papazların vergilendirilmesi vs. ile ilgili kilise çıkarlarını korumak ve tanıtımını yapmak. Antikomünizm 1930’lardan beri Gü ney Kore Protestanlık sosyal öğretisinin bir parçası iken, sağ 2013 yılında itici bir kişilik icat etti: “Kuzey Kore taraftarı solcu eşcinsel.” Bu tasvir çok sayıda LGBTİ’linin solcu olduğu fikrine ya da solun onların fikirleri ile aynı doğrultuda olduğu fikrine dayanıyor. TemmuzAğustos 2017’de Afganistan’da 23 Protestan misyonerin kaçırılması ve ikisinin öldürülmesi sonrasında bir başka komplo teorisi daha ortaya atıldı. Müslümanlar ile “solcuların” yani merkez hükümetlerin ve sağdan olmayan herkesin ittifakı sonucu “Güney Kore’nin İslamlaşması” teorisi. İslam’ın toplumdaki etkisi ile son derece alakasız olan bu tez 51 milyon nüfuslu Kore’de sadece 150 bin Müslüman bulunuyor aslında Güney Kore Protestanlığının Mesih teolojisi ile bağlantılı bir tez. Sınıra misyoner Güney Kore, Kuzey Kore saplantısından da bir türlü kurtulamadı. 1990’lı yılların ortasından bu yana Protestan sağ, “Kuzeyi Hıristiyanlaştırarak fethetmeye” hazırlanıyor ve rejimin çökmesi halinde en büyük arzusunu yani on yılda on binden fazla kilise kurmayı öngörüyor. ÇinKuzey Kore sınırına misyonerler yollanıyor ve hatta Protestan sağ partizanları tarafından desteklenen taraf değiştirmiş Kuzey Korelilerin Pyongyang rejimini eleştiren propaganda el ilanlarını sınır yakınından balonlarla gönderiyorlar. Militarizme yakın olan bu militanlık, çoğu 1990 ve 2000’li yıllarda Amerikan muhafazakâr Protestan kiliseleri tarafından aktarılan çeşitli dini dinamiklere dayanıyor: “Biz” ve “teröristler” arasında bölünmüş bir dünya vizyonu, ruhani bir muharebe konsepti, İsa’nın dünyaya geleceğini ve Şeytanı yenip bin yıl hüküm süreceğini söyleyen öğretiyi premilleniarizm temel alan eskatoloji inancına dayanıyor. Bu konsept, Deccal’in gelişini ve dünya üzerindeki hükmünü yani iyi ile kötünün nihai mücadelesini önceden haber vererek inananlara Tanrının savaşçısı kimliğine bürünme olanağı sunuyor (4). Aynı şekilde Yahudilerin Kudüs’e dönüşleri dünyanın sonunun işareti olarak kabul ediliyor. Bu da aslında 2017 yılından beri İsrail bayrağının sağcı Güney Korelilerin mitinglerinde Taegeukgi bayrağı yanında ve zaman zaman da ABD bayrağı yanında neden dalgalandığını açıklıyor. ABD’li komutandan ziyaret Geçen yıla kadar İngilizce dua okuyan ve Kuzey Kore rejimini devirmeye çabalayan Amerikan Başkanı’na müteşekkir olduğunu söyleyen papaz görmek sık rastlanan bir durumdu. Nisan 2003’te bu dualara cevaben Amerika Kara Kuvvetleri Komutanı Leon J. LaPorte, Yoido Kilisesi’nin kurucusu (Yoido Full Gospel Church) ve Güney Kore Protestan sağının en güçlü yöneticilerinden olan David Yonggi Cho’yu ziyaret etti. Aynı yıl ağustos ayında Başkan George W. Bush Kore Hıristiyan Kilisesi CCK’ye yazdığı mektubunda “Seul’de düzenlenen büyük dua toplantılarında Güney Kore ile ABD arasındaki dostluk ruhundan” duyduğu memnuniyeti ifade ediyordu (5). Güney Koreli Evanjelistler için ABD, hem halkı Evanjelize edip medenileşti ren (1893 ile 1983 arasında Kore’ye gelen misyonerlerin yüzde 87’si Amerikalı idi) “inanç vatanı” hem de övgü ve teşekkürleri hak eden ülkenin ve dünyanın kurtarıcısı. Dolayısıyla onları örnek alıp yakın işbirliği içinde olmak istiyorlar. ABD ile hiyerarşik bir ilişki kuran dini ve sömürgeci düşünce yapısına göre Amerikan halkı “seçilmiş halk”. Amerikan Protestan sağına göre ise Güney Kore Protestanlığının sadece kuşaklayan sınırsal bir değeri var. Bu dengesizlik ilişkilerin sağlamlaşmasını engellemedi: ABD’de öğretilerin eşleştirilmesini de sağlayan 4 bin Protestan kilisesi var. Sıkça karşılıklı ziyaret ve buluşma düzenleniyor. Amerikan muhafazakâr ilahiyat okullarından mezun olanlar büyük kiliselerde, sağcı papaz okullarında papaz ya da öğretim görevlisi olarak Güney Kore’de kilit görevlerde yer alıyorlar. Amerikan yöntemlerine göre yetiştirilen bu personel arasında köktencilik, premilleniarist kıyamet ve ruhani mücadele gibi teolojik fikirler yaygınlaşıyor. Aslında Amerikalı ve Güney Koreli Evanjelistlerin ikiz gibi birbirlerine benzemeleri hiç de şaşırtıcı değil: Seçimlerde yüksek katılım, sağcı siyasi güçlerle koalisyon, antikomünizm, eşcinsellere karşı ayrımcılık, mülteci ve göçmenlerin istenmemesi, İsrail yanlısı ve Müslüman karşıtı görüşler vs. Onları diğer Batılı kiliselerden ayıran idama destek veren görüşlerini de unutmayalım. Öte yandan, Güney Kore Protestan sağı, kürtaj hakkı, embriyonik kök hücreler, uyuşturucu, pornografi ya da feminizm gibi bazı siyasi konulara Pasifik’in diğer yakasındaki ABD’ye oranla daha az ilgi gösterip ele alıyor. Yaratışçılık eğitimi ya da kamu okullarında dua gibi tartışmalara katılmıyor. Amerika’dakiler 11 Eylül saldırıları sonrası İslam’a karşı mücadeleye öncelik verirlerken, Güney Koreliler Kuzey Kore ile çatışma konusuna takıntılılar. Moon Jaein, Kim Jongun ve Donald Trump arasında 30 Haziran 2018’de Panmunjom’da gerçekleştirilen tarihi buluşma Protestanlar arasında rahatsızlık yarattı. Bu girişimi kutlayan açıklamalar yaptıysalar da “Pyongyang’ın yanıltıcı barış teklifi” olarak adlandırdıkları bu girişime karşı temkinli olunması uyarısında da bulundular. Hankyoreh isimli merkez solcu gazetenin köşe yazarlarından Park Chansoo, “Güneyin muhafazakârları ihanet duygusu yaşıyor olmalılar zira Trump’ın Kuzey Kore’ye karşı misilleme önlemleri alacağı beklentisi içindeydiler” (6) diye yazıyordu. Park yazısında, bazı aşırı sağcı aydınların muhafazakârlara ABD’ye daha az bağımlı bir siyasi çizgi belirleme çağrısı yaptığı gibi, Kore’deki Protestan sağ da Trump’a ya da Amerikan Protestan sağına bağlı olmayan bir öğretiyi tercih edebilir mi acaba diye soruyor. Şu an için Panmunjom buluşması çekilen fotoğraflarla sınırlı kaldı Trump’ın seçim kampanyasına olumlu etki yaptıysa da ABD ve Kuzey Kore ve hatta iki Kore arasında herhangi bir ilerleme kat edilmedi. Yarımadada oluşan coşku ve umut dolu atmosfer yavaş yavaş dağılıyor... Kore Protestan sağı bu durumdan son derece memnun. Trump’ın ihanetine uğradıkları düşüncesi yerini yavaş yavaş bir rahatlamaya bıraktı. Ekim 2019’da CCK Başkanı papaz Jeon KwangHoon, Devlet Başkanı Moon’un istifası için ulusal mücadele hareketi başlattı. “Mavi Ev” olarak anılan Devlet Başkanlığı Sarayı önünde çadırlar kurdu. Çadırların yanında, “Çöldeki sonsuzluk meclisi” olarak adlandırılan binlerce kişi düzenli olarak bir araya geliyor. Covid19 vakalarının görülmesiyle birlikte halk bu etkinliklere giderek daha az katıldı. Seul yönetimi de bu durumu fırsat bilerek bu mekânın işgaline son verdi. Gözaltına alınan ve nisan ayında serbest bırakılan papaz ise vazgeçmedi ve sağ ile birlikte hareket ederek son on yılda belirlemiş oldukları üç düşman grubuna karşı, yani sol parti ve örgütler, kâfirler (diğer tüm dinleri de kapsıyor) ve eşcinsellere ideolojik haç seferini başlattı. Propaganda balonları Nisan ayında yapılan milletvekili seçimlerindeki başarısızlığı sonrasında, Evanjelist sağ Kuzey Kore’de balonlarla propaganda kampanyasını başlattı. Daha da fazla çaba göstermek zorundalar zira Trump ve muhafazakâr Amerikalılar Pyongyang ile müzakere konusunda hiçbir irade göstermiyor. Haziran 2020’de aralarında Kuzey Kore’den kaçmış ve güneyde yaşayan Kuzey Korelilerin kurduğu örgüt, Özgür Kuzey Kore Savaşçıları (Fighters for Free North Korea) ve Kore Şehitlerinin Sesi (The Voice of the Martyrs Korea) isimli Protestan grup gibi örgütlerin olduğu birçok oluşum, bu tür provokasyonlara son derece karşı olan bir halk olmasına rağmen sınırın öbür yakasına el ilanları attılar. Bu kampanya Pyongyang’ın tepkisini çekti ve bu durumdan istifade ederek ABD, Kuzey Kore ve Güney Kore liderlerinin Panmunjom buluşması sonrası tesis edilen KuzeyGüney bağlantı bürosunu yıktı (7). Protestan sağ, bu saldırgan eylemlerin savunduğu öğreti ile uyumlu olduğunu düşünüyor. Hatta bu saldırgan eylemlerin ülke genelinde etkisini ve siyasi varlığını muhafaza etmeye yaradığı inancında. Oysa Kore’deki tüm Protestan kiliselerin geleceği bu nefret politikası tarafından gölgeleniyor ve onların giderek daha ıssızlaşmasına neden oluyor. (*) Hanshin Üniversitesi öğretim görevlisi (Güney Kore), Kore’de Protestanlık ve Antikomünizm isimli kitabın yaza rı (Korece) Jungsim, Seul, 2007. Çeviri: Sedef Atam (1) Sun Ilkkwon, “Seul, mum devrimi”, Le Monde diplomatique, Ocak 2017. (2) “Kore’de Din 2018”, Kültür, Spor ve Turizm Bakanlığı Raporu, Seul, 2018. (3) Kang InCheol, Direniş ve Teslimiyet: Askeri Rejimler ve Din, Hanshin Üniversitesi Yayını, Osan, 2013. (4) Ibrahim Warde, “Mesihin gelişinden önce barış olamaz”, Le Monde diplomatique, Eylül 2002. (5) CCK sitesinde yayımlanan mektup, 2003. (6) Park Chansoo, “Amerikancı muhafazakârlıktan Japoncu muhafazakârlığa”, Hankyoreh, Seul, 11 Temmuz 2019. (7) Martine Bulard ve Sun Ilkkwon, “Güneş ışığı politikası”, Le Monde diplomatique, Haziran 2018.