16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 EYLÜL 2020 2 125 250 TL %50 ND R M YER NE TL Asya kökenli Amerikalı çocuklar boş zamanlarını okulöncesi ders programları ile değerlendirirken beyazlar kendi çocuklarının futbol oynadıkları ya da plaja gittikleri gerekçesiyle kendilerini ulusun seçkinleri olarak ayrımcılığa uğradıklarını düşünüyorlar. ABD’de beyaz korkular Üstün başarı kavramı eskisi gibi değil http://www.cumhuriyetkitap.com.tr Le Monde diplomatique [email protected] 7 EYLÜL 2020 SAYI: 8 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Dış Haberler Müdürü Mine Esen Sorumlu Müdür Olcay Büyüktaş Akça Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Paris TemsilcisiYayın Koordinasyon Süleyman Tosunoğlu Sayfa Tasarım Ece Kurtuluş Dursun Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün Yayın Kurulu Ali Sirmen, Aykut Küçükkaya, Mine Kırıkkanat, Mine Esen édité par la SA Le Monde diplomatique Actionnaires: Société éditrice du Monde, Association Gunter Holzmann, Les Amis du Monde diplomatique 1, avenue StephenPichon, 75013 Paris Tél.: 0153949601. Télécopieur: 0153949626 www.mondediplomatique.fr Yönetim Kurulu Başkan ve Genel Yayın Yönetmeni SERGE HALIMI Üyeler Vincent Caron, Bruno Lombard, Pierre Rimbert, AnneCécile Robert Dış İlişkiler ve Baskılar Müdürü AnneCécile Robert Yazı İşleri Müdürü Benoit Breville Yazı İşleri Müdür Yardımcıları Martine Bulard, Renaud Lambert Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. RICHARD KEISER* İ kinci Dünya Savaşı’ndan itibaren Afrika kökenli Amerikalıların kuzey ve orta batıdaki sanayi kentlerine “büyük göçü”, beyazların “kaçışına” neden olmuştu. Beyazlar siyahlarla komşu olduklarında mahallelerinin daha az güvenli ya da daha az çekici olacağı korkusuyla ve okulların seviyesinin bozulacağı endişesiyle (1), kendi aralarında kalmak istediklerinden gayrimenkullerini hızlıca elden çıkarmışlardı. Bugün de orta ve üst sınıflar arasında zengin yerleşim bölgelerine Asya kökenli ailelerin gelmesine tepki olarak yeni bir “beyaz kaçışı” yaşanmakta. Finansal açıdan bakıldığında ise güvenli, prestijli okulları olduğu için tercih edilen bir mahalleyi terk etmek pek de akıllıca bir strateji değil ama beyazlar çocuklarını liyakat hiyerarşisinin en üstünde tutmayı tercih ediyorlar. Bu olgu ilk kez 2005 yılında Wall Street Journal’ın Apple’ın ve Silikon Vadisi’nin birçok şirketinin merkezinin bulunduğu Cupertino kenti ile ilgili yazılan bir makalede tanımlandı. Benzer dinamikler önemli oranda Asya kökenli Amerikalıların yaşadıkları Kaliforniya, Maryland, New Jersey ve New York banliyölerinde de gözlemlendi. Bu mahallelerin hepsinin ortak yanı orta ve üst sınıf beyazlardan ve itibarlı okullardan oluşuyor olması ve emlak değerinin çok yüksek olması. Çoğunluğu Çin ve Hindistan kökenli ikinci nesil Asya kökenli Amerikalıların sayısı on yılda ikiye katlandı ve nüfuslarının yüzde 15 ila 40’ını temsil ediyor. 1984 yılında Silikon Vadisi’ndeki Mission Lisesi’nde beyaz öğrencilerin oranı yüzde 84 iken 2010’da bu oran yüzde 10’a geriledi, Asya kökenli Amerikalıların ise oranı yüzde 83’e çıktı (2). Beyazlar kendi mabetlerini bırakıp Asya kökenli öğrenci sayısının daha az olduğu kamu okullarının bulunduğu yakın mahallelere geçtiler. Eğitimde rekabet... Ancak bu beyazların önemli bir kısmı paradoksal bir duygudan söz ediyor; çocuklarının geleceği için endişelendiklerini ifade ediyorlar ama aynı zamanda en çok tercih edilen itibarlı liselere ön basamak olması beklenen ilkokulların, yeni gelen Asya kökenli Amerikalılar ve onların başarı takıntıları yüzünden çok rekabetçi olduğundan yakınıyorlar. Beyazlar, çocuklarını en iyi Kaliforniya liselerinden öğrencilerin notlarına ve elit üniversitelere giriş oranlarına aşırı önem vermekle eleştirdikleri için aldılar Asya kökenli Amerikalı ailelerin çocukları ise aynı kriterlerle üstün başarı elde ediyorlar. Asya kökenli Amerikalı çocuklar boş zamanlarını okulöncesi ders programları ile değerlendirirken kendi çocuklarının futbol oynadıkları ya da plaja gittikleri gerekçesiyle kendilerini ulusun seçkinleri olarak görenler ayrımcılığa uğradıklarını düşünüyorlar. 2013 yılında Kuzey Kaliforniya okullarından iki öğretmen şu sonucu paylaştı: “Asyalı olmak mükemmeliyetçilik, çalışırken çaba sarf etmek, okul ve üniversite başarısı değerleri ile çok ya kından ilişkili. Buna karşın “beyaz olmak” kusurluluk, tembellik ve vasat akademik sonuç kavramlarını çağrıştırıyor. (3)” Buna kanıt olarak beyaz ailelerin çocuklarını daha az rekabetçi okullara yazdırmalarındaki artış eğilimi gösterilebilir. Beyaz orta ve üst sınıfların bu stratejik yönelimi kendi kimlik kırılganlıklarına bir tepki. Bu tepki yüzyıllardır derilerinin renginden dolayı doğumlarından beri sahip oldukları ayrıcalıkların tehlikede olması korkusu ile bağlantılı. Mission Lisesi’nde üniversite eğitimine başlangıç programı olan erken yerleştirme kurslarına kaydolan liselilerin çoğu Asya kökenli Amerikalı azınlıklar ve katılmayanların çoğunluğu ise beyazlar. Bu son derece seçici mekanizma, ülkenin en iyi üniversitelerine kesin kabul rampası. Beyazların ‘normu’... Beyazların ve özellikle de beyaz erkeklerin Amerikan kapitalizminin zirvesinde hüküm sürdürdüklerini söylemeye gerek yok. Google’da örneğin halen her üç yönetim pozisyonundan ikisi beyaz erkeklerin. Bununla birlikte 2019 yılında internet dünyasının bu devi beyaz kadından daha çok Asya kökenli Amerikalı kadın işe aldı, bu yıl bu durum erkekler içinde geçerli. (4) Başarıya giden yolun taşları sadece beyaz değil artık; diploma hiyerarşisi de yenileniyor. Mevki kaybeden beyaz aileler, zayıf yönlerini değerliymiş gibi göstererek yeniden güçlü duruma gelmeyi deniyorlar. Onların üstün başarı tanımı artık sadece sonuçlarla tanımlanmıyor, hırs ve kariyer düşkünlüğü aşırılığına karşın ilgi alanlarının çeşitliliği, açık görüşlülük ve belli bir “normallik” arayışına da değer veriyorlar. Tarihe bakıldığında, beyaz erkek hep norm olarak belirlenmiş. Tahakküm altında olan gruplar ne zaman beyazların gücüne meydan okuduysa her seferinde anormallermiş gibi davranılarak arafta bırakıldılar. Kadınlar eşit haklar talep ettiklerinde onları mantıksız ya da duygusal olarak dengesiz diye tanımladılar. Irklar arası eşitlik ya da göçmen hakları mücadelesi ise entelektüel aşağılama (“onlar daha az akıllılar”) ya da psikolojik aşağılama (“onlar demokrasiye uygun değiller”) retoriğine tosladı. Dolayısıyla, Asya kökenli öğrencilerin istisnai başarısının “Amerikan rüyasının” bir taçlandırması olmaktan ziyade bu kişilerce boş vakit, spor ya da arkadaşlarla buluşmak gibi faaliyetlere vakit ayırabildiğin normal hayattan keyif almaya engel olan katı bir eğitim sisteminin ürünü olarak görülmesi de son derece normal. Beyaz ebeveynler sahip oldukları avantajı kaybettiklerini kabul etmek yerine, alevlendirdikleri yangını büyütmeyi tercih edip meziyetin notlar kadar kişisel gelişim ile de değerlendirildiği eğitim kuruluşlarına başvurmayı tercih ediyorlar. ‘Parlak öğrenciden asosyal’ nitelemesine... Böyle bir gelişim ironiyi de beraberinde getiriyor, 20. yüzyılın ikinci yarısında Asya kökenli Amerikalılar, siyahlar ile Latin Amerika kökenlileri arkada bırakarak “model alınacak azınlık” olarak görülüyordu. Bir azınlığın değeri ön plana çıkarılarak bu bahane ile bir başka azınlık yaşadığı ayrım cılıklardan dolayı sorumlu tutuluyordu. Madem ki Asya kökenli Amerikalılar bu kadar başarılı olabiliyorlardı o zaman bu beyaz olmayanların ileri sürdüklerinin aksine aynı fırsat eşitliğine sahip olduklarının bir kanıtı değil miydi ki?.. Irkçı Amerika kendini “fırsatlar ülkesi” olarak tanıtırken siyahları ve Latin Amerika kökenlileri sınıf atlama konusunda isteksiz olmakla suçluyor. Çalışma hevesi, disiplin mefhumu, aile değerleri gibi bir zamanlar hayranlık duyulan özellikler günümüzde birdenbire tedavülden kalkmış durumda. Başarılarından dolayı ödüllendirilen parlak öğrenci, artık uzak durulan bir asosyale dönüştü. Beyazların sosyal ve ekonomik düzen içinde üstünlüğünü koruma taktiği yeni bir taktik değil aslında: Sosyolog Jerome Karabel’in de göstermiş olduğu gibi, bu durum, Beyaz Anglosakson Protestan seçkinler sınıfının Yahudilere yönelik tutumunun devamı niteliğinde. Harvard, Yale ve Princeton Üniversiteleri’nin kabul dosyalarında yaptığı araştırmalar ile Karabel, Yahudi öğrencilerin “erkeksilik”, “kişilik” ya da “liderlik” gibi pek de net olmayan kriterlere dayanarak üniversite kayıtlarını sınırlandırıcı ortak bir planın var olduğunu ortaya çıkarmıştı. Akademik övgüye okulda gerçekleştirilen görüşmelerde temel alınan ahlaki değerlerin dahil edilmesi politikası “tartışmalı kişilik ve davranışları olan Yahudilerin sayısının azalmasına kuşkusuz etki edecekti (5)” diye yazıyor Karabel. 1950’li yıllardaki Harvard Kabul Komisyonu’na göre, istenmeyenler listesinde “kendi toplulukları içinde çalkantılı ilişkileri olan sinir hastaları”, “dengesizler” ve “eşcinsel eğilimli ya da ciddi psikiyatrik sorunları olan” kişiler yer alıyordu. Vatansever “sadakat” kriterini de unutmamak gerekiyor elbette; McCarthy döneminde o zamanlar yasak olan Komünist Parti’ye sempati duyduğunu gösteren şüpheli öğeler uzak tutuluyordu. Karabel’in de söylediği gibi, “meziyet tanımı çok kaygan ve kendi kültürel bakış açısını dayatma gücüne sahip olanların değer ve çıkarlarını yansıtıyor.” Günümüzde Asya kökenli Amerikalıların gittikleri okullarda yaşanan “beyaz kaçış”, iktidardakilerin gücünü muhafaza etmeye yönelik meziyetin yeni bir tanımı aslında. (*) Carleton College’da Siyasal Bilgiler ve Amerikan Kültürü öğretim görevlisi (Northfield, Minnesota) Çeviri: Sedef Atam (1) Serge Halimi, “Chicago Üniversitesi, cennetin güzel korunmuş bir köşesi”, Le Monde diplomatique, Nisan 1994. (2) Willow LungAmam, İzinsiz Girenler mi? Asya kökenli Amerikalılar ve banliyö savaşı, Kaliforniya Üniversitesi Yayını, Berkeley, 2017. (3) Tomas R. Jimenez et Adam L. Horowitz, “Beyaz iyi olduğunda: Göçmenler başarıyı nasıl tanımlıyor ve etnik, ırksal hiyerarşiyi nasıl yeniden şekillendiriyor” American Sociological Review, Washington DC, 30 Ağustos 2013. (4) Allison Levitsky, “Google’da ilk defa işe alınanların çoğu beyaz erkekler değildi”, Silicon Valley Business Journal, San Jose, 5 Mayıs 2020. (5) Bu alıntılar Jerome Karabel’e ait, The chosen, Houghton Mifflin Harcourt, Boston, 2005.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle