17 Haziran 2024 Pazartesi English
İzmir Ekonomi Üniversitesi

Katalog

Muhammed Rıza Şeceryan Faike Ateşin 10 AĞUSTOS 2020 8 ‘Bu günlerde MODA OLAN, önce para sonra Allah’ İran’da şarkıcı olmak... Çok sayıda şarkıcı siyasi alana girmemeyi tercih edip şarkılarında duygulara yer veriyor. Katı yasaların aşk ilişkilerini son derece karmaşık bir hale getirdiği ancak şiirin günlük hayatta mevcudiyetini koruduğu bir ülkede şarkıcılar, 13. ve 14. yüzyılın büyük şairleri Sadî veya Hafız’ın eserlerinden ilham alarak şarkıları için gerekli malzemeyi bulabiliyor. Öte yandan sözleri sıkça derin olmamakla eleştirilen şarkılar bile çalınmadan önce kısaca “İrşad (Rehberlik)” denilen, İran Kültür ve İslami İrşad Bakanlığı’nın onayını almak durumunda. THELMA KATEBI* Dini sistemin dayattığı ahlak düzeni ve sansürle karşı karşıya kalan İranlı sanatçılar, otosansür, yönetimle beraber beste yapma zorunluluğu ve Londra ya da Los Angeles’ta sürgün arasında dalgalanıp duruyor. Yetkililerce “ahlaksız” olarak nitelendirilen, hakarete uğrayan ve konserleri yasaklanan rap ise siyasette açıklık hasreti çeken gençlerden destek buluyor. Yol boyu ağaçların dizili olduğu İsfahan’ın Şaharbağ Caddesi’nde neşeli, rahat bir ortam hâkim. İran’ın en ünlü yaya yollarından biri olan, esnaf ve küçük sanatkârların stantlarından çok da uzakta olmayan bu caddede hoparlörden batı ritimleri ile oryantal müziği harmanlayan Farsça popunun en yeni hit parçaları çalıyor. İran’ın süperstarı Guguş, namı diğer Faike Ateşin’in şarkıları da... Yolda yürüyenler ise yasakları sürekli delen hemşerilerinin bu inatlaşma eylemini anlayışla karşıladıklarını belirtircesine gülümsüyorlar. Zira, mevcut siyasi durumda, bu tür müzikleri açık alanda çalmak güvenlik güçleri ile ciddi sorunlar yaşanmasına neden olabiliyor. Yasakların gölgesinde... 1979 İslam devriminde Humeyni’nin kamuya açık tüm alanlarda her tür müziği yasaklamayı arzu etmesi sonucu yasaklar getirilmişti ancak daha sonra yeniden izin verilen, hatta 1990’larda iktidar içerisinde reformcu bir akımın ortaya çıkması ile zaman zaman teşvik bile edilen pop müziğinin durumu pek değişken. Pop müzik sanatçılarının yetkililer ile ilişkisi ise belirsiz ve paradokslarla dolu. İran sanat müziği ya da geleneksel müziği de iktidarın yarattığı zorluklardan nasibini alıyor. Yakında sekseninci yaşını kutlayacak olan Muhammed Rıza Şeceryan da bu muğlak durumun yaşayan sembollerinden biri. Şeceryan, genç nesil dahil tüm İranlılar için ülkenin “gerçek” klasik musiki ustalarından. Sanatçı, uluslararası üne sahip ve aralarında UNESCO’nun da olduğu çok sayıda ödül kazanmış olsa dahi resmi medya tarafından yasaklı. İktidarı eleştiren şiirsel metaforlarından dolayı “suçlu” olan ustanın hatası, 2009 (1) yılında Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın yeniden seçilmesini protesto eden yeşil hareketin göstericilerine karşı rejimin kötü muamelesini şarkılarından birinde eleştirmesiydi. “İndirin silahlarınızı, nefret ediyorum bu akıttığınız kanlardan...” diye haykırmıştı şarkısında Farsça müziğin dev ismi. Birkaç gün sonra sanatçının tüm eserleri İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’e doğrudan bağlı İran Radyo Televizyon Kurumu IRIB’in radyo kanallarında yayından çıkarıldı. Şeceryan da buna cevaben sesini bu radyolarda duymaya dayanamayacağını, onlar çıkarmasaydı zaten kendisinin yayımlanmayı reddedeceğini açıkladı... ‘Otosansür’ uygulanıyor... Şeceryan kadar gözü kara olmayan çok sayıda şarkıcı siyasi alana girmemeyi tercih edip şarkılarında duygulara yer veriyorlar. Katı yasaların aşk ilişkilerini son derece karmaşık bir hale getirdiği ancak şiirin günlük hayatta mevcudiyetini koruduğu bir ülkede, bu şarkıcılar 13. ve 14. yüzyılın büyük şairleri Sadî veya Hafız’ın eserlerinden ilham alarak şarkıları için gerekli malzemeyi bulabiliyorlar. Öte yandan sözleri sıkça derin olmamakla eleştirilen bu şarkılar bile çalınmadan önce kısaca “İrşad (Rehberlik)” denilen, İran Kültür ve İslami İrşad Bakanlığı’nın onayını almak durumunda. Şarkıcılar albümlerinin içeriği için olduğu kadar sahneye çıkmak için de İslami değerlerin İran topraklarında ve dışında yayılmasından sorumlu olan bu kuruma başvuruyorlar. Araştırmacı Ameneh Yusufzade, İrşad’ın ve onun “müzik” (2) biriminin uyguladığı değerlendirme kriterlerini araştırmış. Bu kriterlerden bazıları şu şekilde: “Müzik ve sözler rejimi ve dini yetkilileri eleştirmemeli”, ya da “ateizme, zevke ve ahlaksızlığa teşvik etmemeli”. Şarkılar ayrıca “milli birliği güçlendirmeli ve genç nesillere umut duygusu aşılamalı”. Ameneh Yusufzade’ye göre, çok sayıda sanatçı bu yönergeleri içselleştirip otosansür uyguluyor. Uygulamada ise yeşil ışık alabilmek adına sanatçıların İran Radyo Televizyon Kurumu ile her kelime için pazarlık yaptıkları, bir kelimede ısrar edip öbüründen taviz verdikleri de oluyor. Bazıları Şah döneminde bile mevcut olan bu tür engeller, sanatçıların cesaretini kırmaya, onları caydırmaya yetmiyor. 16 Kasım 2014’te on binlerce kişi bu tarihten iki gün önce 30 yaşında pankreas kanserine yenik düşen Farsça popun “imparatoru” Murteza Paşayi’nin cenaze kortejini takip etmek üzere Tahran sokaklarında toplanmıştı. Halk hep bir ağızdan şarkıcının hit parçasının “Beni terk etmeyeceğine söz ver, aşk benim için tek yönlü bir yoldur, sen gidersen ben ölürüm, bu son defa” nakaratını söylemişti. Kortej o kadar kalabalıktı ki sanatçının Behest Zahra Mezarlığı’ndaki defin işlemi ertelenmek durumunda kalmıştı. İran’ın dini merkezlerinden olan ve müzik kurallarının çok katı olduğu Meşhed şehrinde sanatçının ölümünün duyulması sonrasında sokaklarda o kadar çok kişi toplanmıştı ki polis müdahale etmişti. Sokaklardaki bu kalabalığın asıl nedeni çok sevilen bir sanatçıyı kaybetme acısı olsa da aslında o gün cenazeye katılan çok sayıda kişi, sanatçıya saygı duruşunu aynı zamanda siyasi değişim taleplerini açıkça gösterme fırsatı olarak da gördü. ‘Tehrangeles’e gidiş... Müzik dünyasına sürekli yeni isimler katılsa da Guguş gibi pop müziğin büyük isimleri sürgün yolunu tercih ettiler. İslam devriminden sonraki ilk yıllarda sanatçıların büyük bir kısmı “Tehrangeles” olarak adlandırdıkları Los Angeles bölgesine yerleşti. Ve o zamandan beri bu gidişler hiç durmadı. Farsça müziğin İran dışında gelişmesi, pope Losanjeles’in (Los Angeles popu) ortaya çıkması, internet üzerinden daimi olarak Farsça müziğin yayınlandığı radyo kanallarının kurulmasını da beraberinde getirdi. 2004 yılında kurulan Radio Javan bir milyondan fazla abonesi ile bu kanalların en ünlüsü. Bu internet radyoları ülkeden göç edenler kadar ülkede kalan şarkıcılar için de Avrupa ve özellikle de Kuzey Amerika’da geniş kitlelerce dinlenmek için gerçek bir fırsat. Radio Javan, Bia2 ya da Radio Farda popun yanı sıra klasik sanatçıların parçalarını ve Farsça rap de yayımlıyor. Resmi olarak İran hükümeti ülkede kalmış olan şarkıcıların bu medyalarla “işbirliği yapmalarını” yasaklıyor. Kuzey Amerika’ya sürgüne gitmiş müzisyenlerle çalışma haklarını da kabul etmiyor. 2013 yılında beş sanatçı ABD’den yayın yapan uydu televizyon ve radyo kanalları (Channel 1, Nalbeki, Iran TV Network) ile çalıştıkları için tutuklanmıştı. O dönemde Tahran’daki ahlak polisi bu tutuklamaları medya tarafından İran’a karşı yürütülen “kültür savaşı” olarak savunuyordu. Yolsuzluk sorunu Suruş Karimi, klasik müziğin hayatın ayrılmaz parçası olduğu bir aileden gelen bir sanatçı. Çok genç yaşta solfej eğitimi alan sanatçıbesteci ve gitarist kendini pop “ana akımının dışında” görüyor. Son birkaç yıldır müzik alanında gerilimin az olmasından memnuniyet duyduğunu ifade etse de meslektaşlarına yönelik değerlendirmelerinde kanısı değişmiyor: “Gerçekten yeteneği olanların sayısı bir elin parmaklarını geçmez!” Sanatçıya göre, yolsuzluk bu oyunu daha da bozuyor. “Bundan beş yıl önce sanatçıların bir numaralı derdi müziğini dinletebilmek için İrşad’dan izin alabilmekti. Bugünse para her şeyi satın alıyor.” İslam Cumhuriyeti tarafından kurulan sistemle kısıtlanan bir ülkede rüşvet bazı özgürlükleri ve ayrıcalıkları satın almaya olanak tanıyor gerçekten de. Geçen ekim ayında kıdemli din adamları bile yolsuzluğun (3) “sistemik” yapısının varlığını kabul ettiler. Müzik dünyasının ve İrşad’la yapılan girişimlerin bu düzenin bir parçası olması şaşırtıcı değil bu yüzden. Öte yandan büyük yerel star’lar bu oyuna dahil olmayı reddediyorlar. İran’ın en popüler rapçilerinden olan ve Yas adı ile tanınan Yaser Bahtiyari bazı parçaları için İrşad’dan onay alabilen ilk hiphop sanatçısı oldu. Başlı başı na bir başarı. Yas, İran’da yaşamasına rağmen Avustralya, Kanada, ABD ya da İngiltere’de konser verebiliyor ancak İran’da konser veremiyor. Boghz yani keder isimli eserinde şu sözlere yer veriyor sanatçı: “Keder gizli bir mantık gibidir, konserlere gitmemi ister ama sadece seyirci ol der. Keder yaşlanmaktır, keder İran’da sahneye hâlâ çıkamamaktır. Daha yukarı çıkabilmek için yalakalıktır çözüm, ama Allah bize gurur verdi (…) Nihayetinde sen de İmam Havalimanı’na geliyorsun (Tahran İmam Humeyni Havalimanı) (…) Bir elinde pasaportun, bir elinde çantan, kim o anda senin durumunu anlayabilir? Keder, ülkeni terk ettiğin andır”. Rap ve isyancı dil... Ekonomik sıkıntıların ve uluslararası yaptırımların etkisi altında olan ve daha fazla özgürlük elde etme arzusunu düzenli aralıklarla dile getiren önemli bir kesimin olduğu toplumda rap ve onun düzen bozucu ve isyancı dili kendine ön sıralarda yer ediniyor. Yetkililer bu müzik türünü “edepsiz” olarak gördüklerinden çok sayıda İranlı hiphop sanatçısı zirezamin olarak anılan gizli yeraltı mekanlarda konser veriyor. Oyuna bu “yasadışı” yola girmenin sonucunda ortaya çıkan ses özgürlüğü, İrşad’dan yeşil ışık almayı ümit eden sanatçıların hemfikir oldukları bir konu değil. Rapçiler için gerçek referans 2011 yılından beri Londra’da sürgünde olan ve daha çok Hiçkas (“hiç kimse” anlamına geliyor) adı ile tanınan Soruş Laşkari. Boğuk sesli bu şarkıcının izlediği yol aslında son on yıldaki İran’ın değişimini de özetliyor. 2009 yılında değişim umutlarının sesi oldu. Ye rooze khoob miad isimli (daha iyi bir gün gelecek) şarkısında şöyle diyor sanatçı: “Kan damarlarda akacak, gökyüzü ve asfaltla tanışmayacak. Kan artık fışkırmayacak, pıhtılaşmayacak, hiçbir ana çocuğunun mezar taşında ağlamayacak”. Ancak bir yıl sonra Tahran’daki sosyal gerçeği anlatan başka bir şarkısı sanatçının İran yargısı ile sorunlar yaşamasına neden oldu ve ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Bugün hâlâ genç İranlıların çoğu onun rap parçalarını ezbere bilir: “(…) Bugünlerde önce para sonra Allah; sıradan kimselerden büyük tanrılara, (…) Bu gösterişi görmemek için kör olmalısın; sokaklardaki sefaleti ve fuhuşu görmüyor musun, Allahım uyan, pisliğin (Hiçkas kendisi) sana söyleyecekleri var…” Geçen aralık ayında bir önceki ay hayat pahalılığı ve yolsuzluklara karşı yapılan halk gösterileri sonrasında Hiçkas, Twitter hesabından şok eden bir şarkı yayımladı. Parçanın elde et tiği başarı göz kamaştırıcıydı. Protestolara ve şiddet içeren baskılara atıfta bulunan Dastasho mosht karde, (Yumruklarını sıktı) rejimin eşi görülmemiş şiddetine tanıklık ediyor. Minimalist bir müzik eşliğinde söylenen bu büyülü sözler ile sanatçı rap yapmaktan ziyade daha çok konuşuyor gibi. Sert ses tonu ise kontrol etmekte zorlandığı öfkesine ihanet eder gibi: “Onlar vatandaş değil köle istiyor, ağlama sesleri hücrelerden sızıyor. O (gösterici) on yıllardır süren cinayetlere ve yağmalamalara son vermek istiyor, ağlattılar onu yıllardır, kalmadı ki artık gözyaşı aksın göz yaşartıcı bombalarla (...) ‘Bu suçları kim unutur?’ diye bağırıyor. Yaşam iki dudağının arasında (yaşam onu terk ediyor) ve o çığlık atıyor...” Parçanın sonunda göstericilerin yürek yakan panik halindeki sesleri duyuluyor: “İnsanların üstüne ateş ediyorlar!”, “polis saldırıyor, hiç utanmaları yok mu!”, bu sözleri silah sesleri bölüyor: “Korkmayın!” diye teskin etmeye çalışıyor sessizlik çökmeden önce bir erkek sesi. Ülkesinden çok uzakta, Farsça rap’in “manevi babası”, rejimin siyasi açılımını boşuna bekleyen bir gençliğin sözcüsü olma rolünü yerine getiriyor. İslam Cumhuriyeti’nin yabancı düşmanları tarafından kullanılmamaya dikkat ediyor ve “Tehrangeles”te yaşamamayı tercih ediyor. ABD’ye yerleşmiş olan diğer İranlı sanatçılar bu sağduyuya sahip değiller. Geçen mart ayında Suudi Arabistan’da AlUla’da düzenlenen Tantura Festivali, yetmişli yaşlarındaki şarkıcı Ebi ve yıldızı yükselmekte olan Araş Labaf’ın da aralarında olduğu pope losanjelesi starlarını ağırladı. “Düşman” krallıkta Veliaht Prens Muhammed bin Selman (MBS) önünde bu sanatçıların sahneye çıkması çok sayıda İranlıyı şok etti. Rejime düşman olmanın Suudiler, Amerikalılar ya da İsrailliler ile sosyalleşmek olmaması gerektiğini düşünen çok sayıda internet kullanıcısı “Bir gramcık bile milliyetçilikleri de mi yok?” diye isyan ettiler. (*) Gazeteci Çeviri: Sedef Atam (1) Shervin Ahmadi, “Gorgan’da İran’ın bir günü”, Le Monde diplomatique, Temmuz 2012. (2) “Örtülü sesler: Devrim sonrası İran’da müzik ve sansür”, The Oxford handbook of Music Censorship, Ocak 2015 (3) “İran muhafazakârları, yolsuzluk ‘sistemik’ diyor”, Middle East Eye, Londra, 7 Ekim 2019.
İzmir Ekonomi Üniversitesi
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle