02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 MART 2020 2 SALGINLARIN PEŞ PEŞE ÇIKMASININ NEDENİ İNSANLARIN ÇEVREYİ ACIMASIZCA KATLETMESİ OLABİLİR Mİ? Pandemiye karşı ekoloji Çinli yetkililerin gözünde eski tedavi yöntemleri koronavirüsünün neden olduğu salgınla mücadelede 21. yüzyılda bile, en iyi yöntem gibi duruyor. Yüz milyonlarca kişi evlerinden çıkma kısıtlaması yaşıyor. Pandemilerin dinmek bilmeyen hızda neden peş peşe çıktığını sorgulama vakti gelmedi mi artık? SONIA SHAH * G erçekten de pangolin mi? Ya da yarasa mı? Hatta yalanlanana kadar bir süre yılan mı diye bile soruldu. Resmi olarak Covid19 adı verilen, Çin’de ve başka ülkelerde yüz milyonlarca insanın karantina altına alınmasına ya da güvenlik kuşağı arkasına konulmasına sebep olan koronavirüs için vahşi hayvanları suçlayanların yarışı başladı. Bu gizemi aydınlatmak elbette son derece önemli ancak bu tür spekülasyonlar pandemilere karşı giderek artan kırılganlığımızın sebeplerinin çok daha derin olduğunu görmemizi engelliyor: Doğal yaşam alanlarının hız kazanan yıkımı. 1940 yılından bu yana yüzlerce patojen mikrop daha önce hiç gözlemlenmemiş ortamlarda ortaya çıktı ya da yeniden belirdi. İnsanlarda bağışıklık yetmezliğine neden olan virüs (HIV) gibi, Batı Afrika’da Ebola, ya da Amerika kıtasında ki Zika gibi. Bu virüslerin çoğu (yüzde 60) hayvan kökenli. Kimisi evcil ya da hayvancılık sektöründeki hayvanlardan geliyorsa da çoğunluğu (üçte ikisinden fazlası) vahşi hayvanlardan geliyor. Oysa bu hayvanların hiçbir suçu yok. Fotoğraflarla destekleyerek, vahşi doğada yaşayan hayvanları yıkıcı salgınların (1) başlangıç noktası olarak gösteren makalelere rağmen, bizlere bulaşabilecek ölümcül patojen ajanlarla kuşatılmış olduklarını söylemek doğru değil. Aslında mikroplarının büyük bir kısmı bedenlerinde onlara zarar vermeden yaşıyor. Sorun başka yerde; freni patlamış ormansızlaştırma, şehirleşme ve sanayileşme ile bizler bu mikroplara insan vücuduna ulaşmaları ve adapte olmaları için imkân sunduk. Koronavirüs nereden geliyor? Doğal yaşam ortamlarının yıkımı çok sayıda türün yok olmasına neden olacak (2), yok olma tehlikesi altında olanlar arasında farmakope alanında kullandığımız tıbbi bitkiler ve hayvanlar da yer alıyor. Hayatta kalmayı başaranların ise insanların yerleştikleri alanlardan kendilerine kalan küçülmüş yaşam ortamlarında hayatlarını devam ettirmekten başka şansları yok. Bunun sonucu olarak da insanoğlu ile tekrar eden yakın temas olasılığı artıyor ve bu durum mikropların vücudumuza geçmesine ve iyi huyludan ölümcül patojen ajanlara dönüşmesine neden oluyor. Ormanların yok edilmesi Ebola buna güzel bir örnek. 2017 yılında yapılan bir çalışma, farklı yarasa türlerinde tespit edilen virüslerin yakın zamanda ormansızlaşma yaşanan Orta Afrika ve Batı Afrika’da çok da ha sık görüldüğünü ortaya çıkardı. Ormanları yok etmeye başlayınca yarasaları bahçelerimizde, çiftliklerimizdeki ağaçlara asılmaya yönlendirmiş olduk. Bundan sonrasını tahayyül etmek çok daha kolay: İnsanoğlu, bir meyveyi ısırdığında yarasanın üzerine bulaştırmış olduğu tükürüğünü de mideye indirmiş oluyor ya da bu tedirgin edici ziyaretçiyi kovalamak ya da öldürmek isterken dokularında yer alan mikroplara maruz kalmış oluyor. Ve böylece, çok sayıda yarasanın taşıyıcı olduğu, kendisi için zararsız olan virüs insan topluluklarına bulaşıyor, Ebola bu duruma örnek ya da Nipah (Malezya ve Bangladeş’te) ya da Marburg (sadece Doğu Afrika’da). Bu olguya “tür bariyerinin geçişi” deniyor. Sık meydana geldiği düşünüldüğünde hayvanlardaki mikropların bizim organizmamıza uyum sağlamasına ve patojen olacak kadar evrilmesine imkân veriyor. Sivrisineklerden geçen hastalıklar için de geçerli bu durum, çünkü salgın hastalıkların ortaya çıkması ve ormansızlaştırma (3) arasında bir bağ kurulmuştu burada yaşam alanlarının yok olmasından çok dönüşmesi durumu söz konusu. Ağaçlarla birlikte ölü yaprak katmanları ve kökler yok oluyor. Su ve çökeltiler bu kırpılmış topraklardan daha kolay akıyor ve güneş aldıkları için de sıtma taşıyıcısı sivrisineklerin üremesi için yatkın su birikintileri oluşuyor. On iki ülkede yapılan bir çalışmaya göre insan patojeni ajanı taşıyıcısı sivrisinek türleri ağaçsız bırakılan bölgelerde, ağaçların muhafaza edildiği bölgelere oranla iki kat daha fazla sayıda. Doğal yaşam alanlarının yıkımı, bir patojen ajanın yayılma riskini artırabilecek çeşitli türlerin sayısına da etki etmekte. Bir örnek verelim: Göçmen kuşlar tarafından taşınan Batı Nil virüsü. Son elli yılda Kuzey Amerika’daki kuş sayısı yaşam alanlarının kaybı ve başka yıkımlar nedeniyle yüzde Le Monde diplomatique [email protected] 2 MART 2020 SAYI: 2 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Dış Haberler Müdürü Mine Esen Sorumlu Müdür Olcay Büyüktaş Akça Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Paris TemsilcisiYayın Koordinasyon Süleyman Tosunoğlu Sayfa Tasarım Serpil Ünay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün Yayın Kurulu Ali Sirmen, Özdemir İnce, Mine Kırıkkanat, Mine Esen édité par la SA Le Monde diplomatique Actionnaires: Société éditrice du Monde, Association Gunter Holzmann, Les Amis du Monde diplomatique 1, avenue StephenPichon, 75013 Paris Tél.: 0153949601. Télécopieur: 0153949626 www.mondediplomatique.fr Yönetim Kurulu Başkan ve Genel Yayın Yönetmeni SERGE HALIMI Üyeler Vincent Caron, Bruno Lombard, Pierre Rimbert, AnneCécile Robert Dış İlişkiler ve Baskılar Müdürü AnneCécile Robert Yazı İşleri Müdürü Benoit Breville Yazı İşleri Müdür Yardımcıları Martine Bulard, Renaud Lambert Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. 25 oranında azaldı. (4). Ancak türlerin hepsi bu durumdan aynı şekilde etkilenmiyor. Bir yaşam alanı uzmanı denilen ağaçkakan ve su tavuğu gibi kuşlar, kızıl gerdan ve karga gibi kuşlara oranla daha fazla etkileniyor. Uzman denilen kuşlar Batı Nil virüsünün zayıf taşıyıcıları iken, diğer kuşlar mükemmel taşıyıcılar. Bu yüzden de bölgedeki evcil kuşlar arasında çok görülüyor virüs, ayrıca bu virüsü kapmış bir kuşu sokan sivrisineğin bir insanı sokma olasılığı da artmış oluyor (5). Endüstriyel hayvancılığın tehlikeleri Aynı durum kenelerden geçen hastalıklar için de geçerli. Amerika’nın kuzeydoğu ormanlarını ufak ufak kemiren kentsel kalkınma, keseli sıçan gibi kene nüfusunu kontrol altında tutmaya yarayan hayvanları yerinden ederek bu sahada beyaz ayaklı fare, geyik gibi keneler üzerinde daha az etkili hayvanların çoğalmasına neden oluyor. Sonuç, kenelerden geçen hastalıklar daha hızlı yayılıyor. Bu hastalıklar arasında, ABD’de ilk kez 1975 yılında ortaya çıkan lyme hastalığı da yer alıyor. Son yirmi yıl içerisinde kenelerden geçen yedi yeni patojen ajan tanımlandı (6). Hastalıkların ortaya çıkma riski sadece yaşam alanlarının kaybı ile artış göstermiyor, bu yaşam alanlarının yerine yenisinin nasıl geldiği de önemli. Et severlerin iştahını tatmin etmek için insanoğlu Afrika kıtasına (7) eşdeğer bir alanı mezbahalara yönelik hayvanları yetiştirmek ve beslemek üzere kazıdı. Bu hayvanlardan bazıları sonrasında yasadışı ticarete yönleniyor ya da canlı hayvan pazarlarında satışa sunuluyor. Doğada birbiriyle hiç karşılaşmayacak hayvan türleri bu pazarlarda yan yana bulunduklarından mikroplar da birinden diğerine geçebiliyor. 20022003 yılında şiddetli akut solunum yolu sendromundan (SARS) sorumlu koronavirüs ortaya çıktı ve bugün bizleri istila etmekte olan bilinmeyen koronavirüse neden oldu. Endüstriyel hayvancılık sistemimiz içerisinde gelişen hayvanların sayısı çok daha fazla. Mezbahaya gitmeyi bekleyen dip dibe sıkıştırılmış yüz binlerce hayvan; mikropların ölümcül patojen ajanlara dönüşmesi için işte size ideal bir ortam... Su kuşunda barınan kuş gribinin virüsleri mesela kapalı alanlarda tutulan tavuk çiftliklerini kırıp geçmişti, virüsler burada değişim göstererek çok daha tehlikeli bir hal alıyordu. Soylarından biri olan H5N1 insana geçebiliyor ve bulaştığı kişilerin yarısından fazlasının ölümüne neden oluyor. 2014 yılında Kuzey Amerika’da bu virüs soylarından olan bir diğerinin yayılmasını ortadan kaldırmak için on binlerce kümes hayvanını öldürmek gerekmişti (8). Zehirli hediye... Büyükbaş hayvanların dışkı dağları da hayvandan gelen mikropların insan lara bulaşması için bir başka neden. Tarım alanlarının gübre olarak alabileceğinden çok daha fazla sonsuz miktarda dışkı olduğundan, bu atıklar genellikle su geçiren çukurlara konuyor Escherichia coli bakterisi için rüya sığınak. Amerikan besi yerlerine kapatılan hayvanların yarısı bu bakterinin taşıyıcısı, ancak zararsız bir şekilde (9). Öte yandan insanlarda E. Coli kanlı diyareye, ateşe sebep olduğu gibi şiddetli böbrek yetmezliğine de neden olabiliyor. Hayvan dışkılarının içme sularımıza ve besinlerimize karışması ender görülen bir durum olmadığından her yıl 90 bin Amerikalıya bulaşıyor bu bakteri. Hayvan mikroplarının insan patojen ajanına dönüşme durumu hızlanıyorsa da yeni bir durum değil aslında. Bu neolitik devrim döneminde, insanoğlunun ekili topraklara yer açmak için vahşi doğayı yıkmaya ve hayvanları yük hayvanı yapmak üzere evcilleştirme adımıyla başladı. Karşılık olarak hayvanlar da bize zehirli hediyeler verdi: Kızamık ve tüberkülozu ineklere, boğmacayı domuzlara, gribi ise ördeklere borçluyuz. Bu süreç Avrupa’nın sömürgecilik döneminde devam etti. Kongo’da Belçikalı kolonlar tarafından inşa edilen demiryolları ve şehirler, bölgedeki makak maymunlarında barınan lenti virüsünün insan vücuduna adapte olmasına imkân verdi. Bengal’de İngilizler pirinç yetiştirmeyi yaygınlaştırmak için mangrov ağaçlarının yoğun olduğu devasa sulak Sundarpans bölgesini ezip geçti ve bölgede yaşayanları bu tuzlu sulardaki mevcut su bakterilerine maruz bıraktı. Sömürgelerin bu müdahalelerinin sonucunda ortaya çıkan salgınlar güncelliğini koruyor. Makak lenti virüsü HIV oldu. Artık kolera adı ile anılan Sundarbans’taki su bakterisi günümüzde yedi büyük salgına neden oldu; bu salgınlardan sonuncusu Haiti’de yaşandı. Şükür ki, bu sürecin edilgen mağdurları olmadan bu mikropların ortaya çıkma riskini azaltmak için yapabileceğimiz çok şey var. Vahşi yaşam alanlarını, hayvanlar mikroplarını bize geçirmek yerine kendilerine saklasınlar diye One Health Hareketi’nin (10) yaptığı gibi koruyabiliriz. 900 virüs tanımlandı Hayvanlardaki mikropların salgınları tetiklemeden organizmalarımıza adapte olmaya hevesli görünenlerini ortadan kaldırmayı deneyerek insan patojen ajanına dönüşmeye en yatkın oldukları ortamları yakından izleyen bir sistem kurabiliriz. Amerikalı Uluslararası Kalkınma Ajansı (Usaid) tarafından finanse edilen “Predict Programı”nın araştırmacılarının on yıldır yaptıkları da tam olarak bu. Program şu ana kadar gezegende insanoğlunun bıraktığı izin yayılmasıyla bağlantılı olan ve arasında SARS ile karşılaştırılabilecek bugüne kadar bilinmeyen koronavirüsün soylarının da olduğu 900 virüs tanımladı (11). Bugün yeni bir pandemi bizi bekli yor ve sadece Covid19 yüzünden değil. ABD’de Trump yönetiminin maden çıkarma sanayi ve diğer tüm endüstriyel faaliyetleri düzenlemelerden bağımsız kılma çabası doğal yaşam alanlarının kaybını hızlandırırken hayvanlardaki mikropların insanlara geçişini de teşvik etmiş oluyor. Aynı zamanda Amerikan hükümeti mikrobun yayılmadan önce tespit etme şansını da tehlikeye atıyor: Ekim 2019’da hükümet Predict Programı’na son verme kararı aldı. Ve Şubat 2020’de Dünya Sağlık Örgütü bütçesine yaptığı katkıyı yüzde 50 oranında düşüreceğini açıkladı. Epidemiyolog Larry Brilliant “Virüslerin ortaya çıkması kaçınılmaz ama bu salgınlar için geçerli değil” diyor. Bununla birlikte bu virüslerden kurtulmamız ancak doğayı ve hayvanların yaşamını altüst etmek için gösterdiğimiz çaba kadar siyaseti değiştirmek için kararlı olduğumuzda mümkün olacaktır. (*) Gazeteci. “Pandemi: Kolera’dan Ebola’ya, Bulaşıcı Hastalıkların İzinde” ve “Bir Sonraki Büyük Göç: Hareket Halinde Yaşamın Güzelliği ve Korkunçluğu” kitaplarının yazarı Çeviri: Sedef Atam (1) Kai Kupferschmit, “Bu yarasa türleri Batı Afrika’da 11 binden fazla insanı öldüren Ebola salgınının kaynağı olabilir”, Science dergisi, Washington, DC Cambridge, 24 Ocak 2019. (2) Referans makalesi: Jonathan Watts, “Dünya liderleri uyardı, habitat kaybı tüm geleceğimizi tehdit ediyor”, The Guardian, 17 Kasım 2018. (3) Katarina Zimmer, “Hastalıkların dinamiklerindeki değişiklikler ormansızlaştırmayla bağlantılı”, The Scientist, New York, 29 Ocak 2019. (4) Referans makalesi Carl Zimmer, “Kuzey Amerika’da kuşlar yok oluyor”, New York Times, 19 Eylül 2019. (5) BirdLife International, “Batı Nil virüsüne karşı kuş alanı çeşitliliği”, ScienceDaily, 6 Mart 2009, www.sciencedaily.com (6) “Lyme ve diğer kene kaynaklı hastalıklar artıyor”, Centers for Disease Control and Prevention, 22 Nisan 2019, www.cdc.gov (7) Referans makalesi: George Monbiot, “Tamam, bir nüfus krizi var ama muhtemelen düşündüğün değil”, The Guardian, 19 Nisan 2015. (8) “Tavukları, Çin’i ve iklim değişikliğini karıştırdığınızda ne elde edersiniz”, New York Times, 5 Şubat 2016. (Fransa’da, kuş gribi 20152016 kışında üretim çiftliklerini etkiledi ve Tarım Bakanlığı bu kış Polonya’dan ithal edilen kanatlı hayvanların risk oluşturduğu kanaatinde). (9) Cristina VenegasVargas et al., “Shiga toksini üreten Escherichia coli’nin süt ve sığır etiyle ilişkisi” Applied and Environmental Microbiology, vol. 82, No 16, Washington, DC, Ağustos 2016. (10) Predict Consortium, “Bir sağlık eylemi”, EcoHealth Alliance, New York, Ekim 2016. (11) “Ne bulduk” One Health Enstititüsü, https://ohi.sf.ucdavis.edu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle