10 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HÜSNİYE KARAKOYUN Nasırına bastıkları bile arkasından konuşamıyor 16 yaşındayken babasının traktör ya da silah kullanmayı öğrettiği Hüsniye Karakoyun, güçlü bir karakter. Zaten “Naif, narin biriyseniz Tunceli gibi bir yerde gazete çıkaramazsınız!” Ciddi, sert mizacı, hayatla cebelleşirken aldığı gard büyük ihtimalle: “Bizim devletle sorunumuz yok ancak devlet bizim de mutluluğumuz için çalışmalı. 1990’lara dek çatışmaların olduğu dönemde devlet "terörü bitireceğim" diye köyleri boşalttı. İnsanlar tarlalarını, bahçelerini bırakıp gitmek zorunda kaldılar, köpeklerine bile sarılıp ağladılar. Biz yıllarca Munzur Vadisi’ne giremedik. Babam her gece evde kaç çocuk olduğu anlaşılmasın, devlet ya da örgüt bizleri götürmesin diye ayakkabılarımızı saklardı. Şimdi de ekonomik çaresizlik yaşam alanımızı daraltıyor…” Ama ismi etrafında sadece sertlik değil, güvenilirlik de var. Nasırına bastığı kişiler bile arkasından konuşamıyor; insanı sırtından vurmaz, mert, sözüne sadık biri olarak tanınıyor. O yüzden attığı manşetler yerini buluyor. SADECE KADINI YÜCELTİP ERKEKLERİ DIŞLAMIYORUZ Peki tüm çalışanları neden sadece kadın? Bunu feminist bir yaklaşımla, bile isteye yapmadığını düşünüyor: “Erkek elemanlarla da çalıştım. Ancak onlarda bir kadın patron kompleksi oluşuyor. Ya da bir habere gönderiyorsunuz, saatlerce gelmiyor, Tunceli’de trafik ışığı bile yok, trafiğe takıldım diyor. Çalışmaya pek uygun insanlar değil. Kadınlarda iş disiplini daha yüksek. Gerçi onların da tırnağı kırıldığında büyük sorun oluyor ama daha güvenilir iş çıkarıyorlar. Yine de farkında olmadan kadınlar için hijyenik bir ortam oluşturmak istedim galiba. Erkek elemanla çalışırken olabilecek yanlış anlamalar ve dedikoduları da düşündüm. Kararım hepsinin bileşkesi” diyor. Bazen “Feminist bir gazete misiniz?” sorularıyla karşılaşıyor, “İnsan hakları bağlamında soruyorsanız evet feministiz ama salt kadını yücelten, erkekleri dışlayan bir yayın organı değiliz” diye cevap veriyor. Ama bizzat kendi yaşadıkları, coğrafyanın kadınlara çizdiği dar çerçeveyi kırmış bir başarı öyküsü. Şimdi de doğduğu topraklarda başka başarı öykülerinin ortaya çıkmasına “Posta gazetesi bizi haber yapmıştı, '3 kız kardeş Tunceli’de gazete çıkarıyor' diye. Daha sonra Kayseri Cezaevi’nden bir mektup geldi. 'Cezaevinden çıktığımda ilk iş olarak sol baştaki kişiyle evleneceğim' diyordu. Adam cezaevinde. İşin yoksa kafa yor! Ne zaman çıkacak, hastalık derecesi nedir, sol baş neresi; adamın fotoya baktığındaki sol baş mı, fotodaki bizim duruşumuza göre mi?” katkı sunmak için her yıl bütçesinin bir kısmını sosyal sorumluluk projelerine, eğitim burslarına ayırıyor. Yine de çok belli; artık ağır ve kasvetli yaşamaktan yorgun. Bir gün testereyle başı kesik bir kadın, öteki gün çatışmalar, ölüm haberleri, yerde tekmelenen bedenler, katliamlar, sürgünler… “Artık hayatımızda bizi gülümseten olaylar yaşansın” istiyor. Siteye ölüm kokan haberleri girdikten sonra evine geldiği bir akşam, gazetenin ertesi gün yine ağır ve kasvetli haliyle okura ulaşacağını düşünürken, inekleri çalınan ailenin yardım istediğini hatırlıyor. Kızlar “Hocam haber yapacak mıyız?” diye sormuş, o da “Tereddüdümüz nedir ki yapmıyoruz?” demiş… Cevap: “Hocam millet diyecek ki Suruç’ta insanlar ölmüş, siz inek haberi mi yapıyorsunuz?” Dönmüş kadına, “Annem Suruç’ta ölenlerin cenazesine katılacak mısın?” diye sormuş, “Suruç kimdir?” cevabı almış. “Kadıncağız köy gibi bir mahallede yaşıyor. Ona göre en önemli gündemi kendisinin çalınan inekleri. Zor iş anlayacağınız yani. Bu ülkede yaşamak zor iş” diye devam ediyor. Hikaye böyle gelişiyor ama ertesi gün Emek Gazetesi sayfasında Suruç’ta öldürülerek Tunceli’ye getirilen Çağdaş Aydın ve Cebrail Günebakan’ın cenazesi, esnafın kepenk kapatması, çantada ölü bulunan bebek haberleri ile, Akın ailesinin çalınan inekleri yan yana çıkıyor. BirgülVeli Akın çifti yetkililerden kendilerine yardımcı olup hırsızların bulunmasını istiyor, tek geçim kaynaklarının o inekler olduğunu belirtiyorlar. Yani hayat mücadelesi "Emek"le devam ediyor. Gönlünden gazeteyi satıp, Munzur’a ayaklarını uzatarak kitap okumak geçse de Hüsniye Karakoyun bu hayalle sadece avunuyor. Asıl planı, “uzun metrajlı bekar bir kadın olarak” daha uzun yıllar hemcinslerinin "kapris, naz, cazlarıyla" yaşlanıp, servetini köpek maması ithal eden bir vakfa bağışladıktan sonra bu dünyadan göçüp gitmek… 7 KOSGEB HİBELERİNİ KULLANAN İLK GAZETE Tunceli’de markasını tescil ettiren tek medya organı, kapasite raporu olan ve KOSGEB’in hibelerini kullanan ilk işletme, Tunceli Emek Gazetesi. 220 metrekarelik bir alanda, toplam altı çalışanıyla faaliyet gösteren gazetede, İşKur’la yürütülen eğitim programları nedeniyle zaman zaman çalışan sayısı 10’un üzerine çıkıyor. Yüzyıl Matbaası’nda günlük gazete dışında afiş, broşür, kartvizit, el ilanı, insert, katalog ve kitap, adisyon, mönü, davetiye gibi işler de basılıyor ve grafik hizmeti veriliyor. Gazete festival zamanlarında 3000, ilçe ve köylerin sorunlarına ilişkin özel sayılar yaptıklarında 15001700 civarında basılıyor. Normalde ise günlük baskı adedi 1000. Ama web ve sosyal medyayla okur sayısı bunun katbekat üzerine çıkıyor. 26 TEMMUZ 2015
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle