Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KADIN Eğer o davadan çekilmezsen sonun Özgecan gibi olur! Özgecan'ı katleden cani Suphi Altındöken'in neler yapabildiğini artık bütün Türkiye biliyor. Daha önce kendisine de şiddet uyguladığı gerekçesiyle şikayetçi olduğu bilinen 24 yaşındaki eşi Neslihan Altındöken şimdi ondan boşanmak, soyadından kurtulmak için Adana Barosu Kadın Hakları Komisyonu'na başvurdu. Yanında eşinin kendisine şiddet uyguladığını kanıtlayan evraklar vardı. Davayı üstlenen komisyon başkanı Avukat Ebru Çatıkkaş, adını bile söylemek istemediği davalıyla boşanma protokolünü görüşmek üzere cezaevine gitti ancak sanık görüşmeyi reddetti. Çatıkkaş’ın ev telefonu birkaç gün sonra gece 23.00 sıralarında çaldı. “Avukat sen misin?” diye soran ses, “Kimsenin yuvasını yıkamayacaksın. Salı günkü davadan çekileceksin. Eğer çekilmezsen sonun Özgecan gibi olur!” dedi. Demek bu durumda bile hâlâ bir “yuva”dan söz edilebiliyordu! Tehdit edilen tüm kadın avukatlar gibi Çatıkkaş da tedirgin oldu elbette. En çok da küçük çocuğu “Anne sana bir şey mi olacak?” diye sorunca… Ertesi gün Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu, yine hayatlarını kadına şiddet davalarına adayan tüm kadın avukatlar gibi "Kim ne yapacaksa ben buradayım. Biz iyi bir şey yaptık, gerçekten mağdur olan bir insanın yanında durduk. Kesinlikle davadan çekilmiyoruz” açıklaması yaptı. ONLAR ADALETİN SALDIRGANLAR İSE ONLARIN PEŞİNDE! Nevin Yıldırım tehdit ve şantajla kendisine defalarca tecavüz eden kişiyi önce silahla vurmuş, ardından kafasını kesip arkasından sürekli dedikodu yapan köyün meydanına atmıştı. Isparta’nın Yalvaç ilçesinde süren davayı takip etmek isteyen ve aralarında avukatların da bulunduğu kadınlar, kapıda polis engeliyle karşılaştı. Yalvaç Adliyesi Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Manga’nın talimatıyla adliyeye alınmayan kadınlar, polis tarafından tartaklandı, biri merdivenlerden itilerek yaralandı. avukat ebru çatıkkaş neslihan altındöken üzerine polislerin zorla durdurabildiğini anlatıyor. Bu deneyimden sonra daha dikkatli olmaya başlamış. Başka bir dosyada karısına tehdit, hakaret ve yaralamadan yargılanan adam hakkında “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararının iki kez üst üste verildiğini tespit edince itiraz etmiş, dolayısıyla karar bozulmuş. İşte adamın yedi ay ceza aldığını duyduğu an kendisine yönelen öke dolu bakışları… Hakimlerin kullandığı ve kalemlere açılan kapıdan süzülüp bir süre kalemde beklediğini anlatıyor. Yani “daha dikkatli olmak” denince, yanlış anlaşılmasın, söz konusu çözümler tamamen bireysel. Ki her adliyede böyle kapılar yok! Selin Nakıpoğlu da böyle riskli bir karar duruşması olduğunda birbirleriyle mesajlaştıklarını, “Koridorda olun” diye destek istediklerini anlatıyor. kimsenin girmesini engelleyemezsiniz. Üstelik onlar savunmayı, avukatları da almadılar, benim bildiğim ilk kez böyle bir şey oldu. Bu sadece erkek saldırganların değil yargı sisteminin de istisnalar bir yana ana gövde olarak feminist hukukçulara ve kadın örgütlerine sistematik bir sindirme politikası uyguladığını gösteriyor” diyor. MAHKEME SÜRERKEN BİLE HAKARET Boşandığı eşi Hızır Zehir'e açtığı tehdit ve hakaret davasına katılmak için geldiği Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi çıkışında oğlu tarafından öldürülen Halime Aslan davasında Avukat Meriç Eyüboğlu, Aslan'ın yanında korumaları varken adliye önünde öldürüldüğünü hatırlattı. Avukat Perihan Meşale ise defalarca şikayette bulunduğunu belirtti. Bunun üzerine sanık ayağa kalkarak küfürler etti. Mahkeme heyetinin uyarması üzerine yerine oturdu ancak sözleri tutanağa geçirilirken "İstersen biraz evvel söylediğimi tekrar edeyim" diyerek hakaretlerini sürdürdü. Avukat Eyüpoğlu duruşma çıkışında "Adaletin ne kadar güvenilmez olduğunu en çok kadınlar bilir. Ama yine de adalet için burada olacağız" diyecekti. Evet, kadın avukatlar hep adaletin peşindeydi, saldırganlar da onların peşinde. Sakarya'da bir toplu tecavüz mağdurunun avukatı olan Harika Günay Karataş, bu nedenle kabus dolu bir gece yaşadı. Otobüste yolculardan birinin sözlü saldırı ve tehditlerine maruz kalması yetmedi, yardım istediği polisin de kendisine şikayetçi değil, şüpheliymiş gibi davranmasına maruz kaldı. “Biz avukat olduğumuz halde başımıza bunlar geliyor, haklarını bilmeyen insanların başlarına neler geliyor kim bilir?" diyen Karataş’a tehditler ertesi gün de telefonla devam etti. 11 MECLİsİN İLK çALIŞMA KONusu OLMALI Evet avukatlar tehdidin, hakaretin nasıl suçlar olduğunu, cezalandırılması için gerekli hukuki yolları biliyor ama bilmeleri, şiddeten korunabilmek için tek başına yeterli değil. İnsanların adliyede de öldürülebildiği bir ülke Türkiye. O yüzden, üstlendikleri kamu görevi nedeniyle yaşadıkları riskleri ortadan kaldıracak mekanizmalar geliştirilmesi gerekiyor. Selin Nakıpoğlu yargının olmazsa olmaz üç ayağı arasındaki eşitsizliğe dikkat çekiyor: “Hakim ya da savcılara böyle bir girişim olduğunda ağır ceza, avukatlara olduğunda basit yaralama olarak ele alınıyor. Mutlaka avukatların da kamu görevi yaptığı gerçeğinden hareket eden bir düzenleme yapılmalı.” Hülya Gülbahar’ın çözüm önerisi de çok net: “Artık tüm kamuoyunun da fark ve isyan etiği yargıdaki bu cinsiyetçilikler yeni meclisin ilk çalışma konusu olmalı.” TEHDİT EDEN sANIĞA İYİ HAL İNDİRİMİ Avukat Hülya Gülbahar da kadına karşı işlenen iziksel şiddet, cinayet, cinsel saldırı ya da gelirine el koyma, nafakasız bırakma gibi ekonomik şiddet davalarında yargı sisteminin, kendini sanık erkekle özdeşleştirdiğini söylüyor. Ve saldırganla el ele, sadece şikayetçi kadını değil onun yanında duranları ve hukukçuları da sindirmeye çalıştığını belirtiyor. 21 HAZİRAN 2015 Yıllar önce, sokakta bir şiddet olayına müdahale eden avukat Ayşegül Kaya’nın hastanelik olduğunu hatırlatan Gülbahar, Ankara’da bir kadın cinayeti davasından söz ediyor sonra. Sanığın davayı takip eden kadın avukatlara ve kadın örgütü temsilcilerine dönerek eliyle silah işareti yaptığını ve “Sıra sizde” dediğini anlatıyor. Tabii hemen suç duyurusunda bulunuyor avukatlar, sonuç ne oluyor dersiniz? Mahkeme bu sanığa iyi hal indirimi veriyor! Bu yaklaşımın en önemli örneklerinden birinin Nevin Yıldırım davası olduğunu söyleyen Gülbahar, “Kadınları ve kadın avukatları adliyeye bile sokmadılar, dışarıda tartakladılar. Duruşmalar alenidir, avukat Hülya Gülbahar bir duruşmada sanığın elini silah gibi uzatarak, "Sıra sizde" diye tehdit etiğini söylüyor.