Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MANİSA 7 Kurşunlu Şelaleleri Sart Çayı kıyısında ve Bozdağ’ın batısındaki tepelerin kuzey yamaçları üzerinde Meles adlı bir kral tarafından kurulan antik kent, tarihe paranın ilk kullandığı bölge olarak adını yazdırıyor. Kentin içinden geçen Sart Çayı’nın (Paktolos) getirdiği altın kırıntıların toplanarak işleme yerlerinde para haline getirildiği anlatılıyor. Kentin altın çağını Lidya Krallığı’nın başkentiyken, son kral Kroisos’un döneminde yaşadığı belirtiliyor. Altınla gümüş karışımı bakla formundaki yaratılan para birimi elektron, Kral Kroisos döneminde altın ve gümüşten basılıyor. Dilimizde yaygın olarak kullandığımız “Karun gibi zen gin” deyimi de dillere destan serveti, ticari gelirleriyle ve cömertliğin birleştiği kaydedilen Kroisos’a atfediliyor. Perslerin kenti almasının ardından Büyük İskender bu döneme son veriyor. Bergama Krallığı ve Roma İmparatorluğu dönemlerinin yaşandığı kent, bu dönemlere ait yapıları barındırıyor. Sardes’e ilk girildiğinde yolun kenarındaki heybetli sinagog dikkati çekiyor. Millattan sonra 3. yüzyıla ait, yerlerin mozaiklerle kaplı dünyanın en büyük sinagogunun üç yüz metre doğusunda Hristiyanlığın ilk yedi kilisesinden biri bulunuyor. Sardes Kilisesi’nin bir zamanlar duvarlar da dahil tüm yapısının mermer plakalarla Attalos At Çiftliği kaplı olduğu vurgulanıyor. Kilise ve sinagogun varlığı kentin din turizmi açısından da önemini gösteriyor. Sinagogunun arkasındaki Gymnasion’a geçiş mermer bir avluyla yapılıyor. Yakınındaki hamam kalıntılarından en sağlamını sıcak su havuzununu bulunduğu caldarium bölümü oluşturuyor. Kazılarda, Bizans dönemine ait bulunan otuza yakın dükkan kentteki ticaretin canlılığını kanıtlıyor. İlklerin kenti Sardes, 1075 yıllarında Selçuklu Türklerinin eline geçmesiyle de önemini koruyor. Artemis Tapınağı Günümüze dek korunarak gelmiş en iyi durumdaki Ar temis Tapınakları‘ndan biri, heybetli sütunlarıyla Sardes’te bulunuyor. Yapımına İsa’dan önce 300’de başlandığı ve yapımı asırlarca süren tapınak, Bozdağ sırtlarında bulunuyor. Sardes kentinden çıktıktan sonra yolun sonuna dek gidildiğinde tapınak sizi karşılıyor. Tapınak, Doğu Roma İmparatoru Konstantinius’un Hıristiyanlığı kabul edişine kadar önemini koruduğu kaydediliyor. Tapınağın güneydoğu köşesinde Bizans kilisesi dikkat çekiyor. Amerikan Arkeoloji gurubunun 1910’da başlattığı kazılardan sonra tapınak tümüyle ortaya çıkartılan tapınağa ait eserlerin büyük bölümü New York Metropolitan Müzesi’nde sergi ? Gölmarmara