Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÖRÜŞ Yusuf Hacısüleyman yhacisuleyman@yahoo.com Turizm Uzmanı 20 Kurumaya yüz tutmuş Akşehir Gölü KONYA SPOR VE TURİZM Çin Olimpiyatları’ndaki görkemli açılış görüntüleri henüz hafızalarımızdan silinmedi. Bu tip büyük organizasyonların, olimpiyat olsun, Dünya Şampiyonası veya Avrupa Şampiyonaları olsun, düzenlendikleri ülkelere büyük paralar kazandırdığı hep söylenir durur ancak organizasyondan sonra ilgili ülke elde edilen gelirden daha fazla para harcadıklarını açıklarlar. Aynı açıklama Çin’den de geldi, yani kural değişmedi. Bu açıklanan gelir gider ilişkisi doğrudan gelen ve giden parayla ilgili olduğundan ilk bakışta doğru bir tespit gibi görünse de yaratılan tanıtım ve “pozitif” imaj oluşumu genelde unutulmaktadır. Oysaki ölçümü olası olmayan bu tanıtım ve pozitif imaj katkısı onlarca yıl sürebilmektedir. Televizyon yayınları ile milyonlarca insanın evinin içine ulaşan bu yarışmalar ev sahibi ülke için veya sportif yarıştaki taraflar için aslında çok hassas bir süreci de ifade etmektedir. Her şey iyi giderse çok güzel bir tanıtım, herhangi bir aksilikte ise olumsuz puanlar ilgiliye yazılır, bazen bu bir kişidir, bazen ise bir ülkedir. Üzerinde “milli forma” veya taşıdığı sıfatta “milli” sözcüğü yer alıyorsa kişinin, kendisini değil ülkesini temsil ettiğini de hepimiz biliyoruz. “Bilmek” ile “bilincinde olmak” arasındaki farkı, bu formayı veya sıfatları taşıyanların bazen tam kavrayamadıklarına son yıllarda daha fazla tanık olmaya başladık. Nedeni ise herhalde toplumumuzdaki değer yargıların erozyonudur diye düşünüyorum. Galatasaray Futbol Takımı’nın UEFA kupasını kazandığı yıldan sonra nereye seyahat etsem ve nereden geldiğim sorulursa Türküm dediğimde büyük bir hayranlıkla “..oh, Galatasaray” denirdi. İlgili dönemdeki teknik direktör Fatih Terim bu başarının futbol açısından baş mimarıdır kuşkusuz. Temiz ve ahlaklı bir futbol ile bu kupayı almışlardı. Bu pozitif imajı dünyada yaratabilmek için Kültür ve Turizm Bakanlığı herhalde 2530 yıllık bütçesini bir yılda harcaması gerekirdi. Ancak son yıllarda bu yarattığımız olumlu imajı yedik bitirdik, üstelik bu kez “milli” sıfatını da kullanarak. 2005 yılının 16 Kasımında Türkiyeİsviçre milli futbol maçının öncesine ve sonrasına, yaşanan tekmeli yumruklu kavganın haklıhaksıza bakmadan salt turizme olan etkisine bir göz atalım. 2004 yılında Türkiye’ye 271 bin 387, 2005 yılında 308 bin 682, bu olay yaşandıktan sonra 2006 yılında 210 bin 277, geçen yıl ise 229 bin 688 İsviçreli gelmiş. Bu maç sonunda her yıl için 100 bin turisti kaybetmişiz. İmajın gücü işte budur. “Milli” kalecimiz Çek Cumhuriyeti maçında durup dururken gidip rakip oyuncuya kafa atıyor, bütün Avrupa ve daha birçok ülke, 100 milyonlar kendisini televizyonlardan izliyor “barbar Türkler” imajına tam uyum sağlanıyor. Umurunda değil, çünkü bir sonraki “milli” maçta yine kalecimiz olarak görevlendiriliyor. Son olarak Belçika maçı; Milli takımlar teknik direktörü, televizyon kameraları önünde turizmdeki ana avantajımız Türk misafirperverliğinin “iyi” bir örneğini veriyor misafir takımın hocasına yaptığı hal ve hareketler ile. Maçı Belçikalı turistler ile birlikte izledim, milli takım teknik direktörümüzün hareketlerini görünce başımı yana çevirmek zorunda kaldım, galibiyetin mutluluğu ancak güzellikler ile hak edilmiş ise yaşanabilir, öyle değil mi? “Milli” sıfatını taşıyanlar kendilerini değil, hepimizi temsil ettiklerini unutmamalılar.”Pozitif imaj” Türk turizminin en önemli eksiğidir. sem de en güzel şiir dinletilerinden birini bu parkta yaşamıştım.1969 şenliklerinde bir akşamüstü Fazıl Hüsnü Dağlarca, Feyzi Halıcı ve Osman Atila güzel bir şiir dinletisi yapmışlardı. Edebiyatımızın ünlü isimlerinden Tarık Buğra Akşehir’li. Onun Küçük Ağa’sını okurken Sultandağları‘nda dolaşıyor gibi hissederim. Akşehir ulaşımı çok kolay ilçelerimizden biri. Konaklama ve kamp için eşsiz yerler var. Akşehir, yerel tatlar arayanlar için de değişik imkanlar sunan bir ilçemiz. AKSEV’in yarattığı Akşehir evinde yerel yemekleri her an bulmak mümkün. Güzel bir Akşehir yemeği olan “sakala sünen”le noktalayalım sözü. Kara mercimek bir süre kaynatılır, sonra içine erişte katılır, pişince yağ ve salça eklenerek servis edilir. oguzzeki@hotmail.com