Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KİLİS 15 ADIM ADIM İSTANBUL Turgay Tuna tunaturgay@yahoo.fr Kilis çarşısı THEODOSİUS LİMANI İstanbul’un iki yakası arasında çalışacak metro bağlantısı çalışmaları ile Yenikapı’da gün ışığına çıkartılan, antik Theodosius Limanı, son yılların dünyadaki en büyük arkeolojik buluntularından biri olarak kayıtlara geçti. Milattan sonra 4. yüzyıla tarihlendirilen bu liman, Bizans’ın İstanbul’una gelen ticaret ve yolcu gemilerinin bağladığı en büyük limandı. Bizans’ın tahıl ambarı olarak nitelendirilen Mısır’dan getirilen buğday bu limandaki depolarda stoklanıyor; Ege, Akdeniz ve öteki Avrupa ülkelerinden deniz yoluyla başkent Konstantinopolis’e getirilen ticari malların dağıtımı buradan yapılıyordu. 2004’te başlatılan Marmaray kazılarında Theodosius Limanı ile birlikte Bizans’ın en eski surlarının kalıntıları da ortaya çıkartıldı. Ama, toprak kazılmaya devam edildikçe birbirinden büyük sürprizler birbirini izledi. Toprak altında kalmış muhteşem zenginlikler, bir gün kendilerini bulup gün ışığına çıkartacak “arkeolog kahramanlarını” beklerler. Tıpkı, Kral Tutankhamon’un mezarının, adını dünya arkeoloji tarihine altın harflerle yazdırmış Howard Carter’i; ya da Sayda krallar nekropolünün derinliklerindeki dünyaca ünlü “Büyük İskender” lahdi ve öteki kral lahitlerinin Osman Hamdi Bey’i bekledikleri gibi. Yenikapı’daki Marmaray kazılarını gerçekleştiren yılların deneyimli arkeoloğu Metin Gökçaylı, değil yalnız Türk arkeoloji tarihinin, dünya arkeoloji tarihinin de gelmiş geçmiş en şanslı isimlerinden bir tanesi. Yüzyıllardan beri toprak altında tüm gizem ve sırlarıyla kalmış birbirinden değerli buluntular, Metin Gökçaylı ve ekibinin kazma darbelerini, ardından el küreklerini ve fırçalarını beklediler. Sonuç, akla gelmeyecek, düşünülemeyecek kadar muhteşem bir tarihi zenginliğin yavaş yavaş ve art arda toprak yüzüne çıkmasıydı. Marmaray kazılarında yalnızca liman ve sur kalıntıları bulunmadı. Zooarkeolojiden antropolojiye, kiliseden mezara, gemicilik tarihinden kunduracılık tarihine, takılardan sikkelere kadar akla gelmeyecek nitelikte malzemeler bulundu. Öyle ki, başlı başına yepyeni büyük bir müzeyi dolduracak kadar zengin ve bir o kadar da tarihin karanlıkta kalmış kimi bilinmeyenlerini gün ışığına çıkartan değerleri tarif edilemeyecek nitelikte zengin bir malzeme. Yüzyıllar öncesinin Theodosius Limanı kazılmaya, birbirinden değişik yepyeni sürprizler çıkmaya ve Marmaray kazılarında bulunan eserlerden bir kısmı İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde sessiz sedasız bir şekilde sergilenmeye devam ediyor. Görenleri, İstanbul tarihinin bilinmeyenlerle dolu sürpriz buluntularına götüren, şaşırtan ve parmak ısırtan bir sergi bu. misinin en büyük gelir kaynağı olan zeytin ağaçları, üzüm bağları arasında dolaştığımızda da, Güney Doğu Anadolu bölgesinde Akdenizli bir şehri hissettirdi bizlere Kilis. Sokak aralarında huzurlu bir sessizliğin içinde dolaşırken, aralanan kapılardan baktığımızda yaşamın “havus” denilen avlularda olduğunu fark ediyoruz. Tekrar Gaziantep’teki otelimize dönmeden önce Ortadoğu’nun Türkiye’ye açılan, Türkiye’nin de Ortadoğu’ya açılan kapısında yer alan Kilis merkeze, 10 dakika mesafedeki Suriye sınırındaki, Öncüpınar sınır kapsına kadar gitme fırsatını yakaladık. Öncü pınar sınır kapısına gidiş ve dönüşlerimizde, arada bir yolda dinlenmek için durup aracımızdan indiğimizde bir taraftan da dalından fıstık, incir yemenin tadına varıyorduk. Kilisliler Kilis’i çok seviyor ve “Bereketli Hilal” diye adlandırdıkları dağın eteğinde yer yer aldıklarını söylüyorlar. Şöyle bir ileriye doğru bakıp “Siz bir de Şahin Tepesi’ne gece çıkıp şöyle bir Kilis’i gecedeki ışıklarla beraber izlerseniz, bayılırsınız. Bir zamanlar nasıl Beyrut Ortadoğu’nun Paris’i ise Kilis’ de Türkiye’nin Paris’i idi” diyorlar. Benim tavsiyem oralara gidip de mis kokulu kakulili (hint baharatı) Arap kahvesi içmeden hatta yanınıza alıp gelmeden dönmeyin. (Otogar: 0. 348. 813 28 33, Gaziantep Havaalanı Kilis’e 40 kilometre mesafede.) yildizist@gmail.com