Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 KÜLTÜR Kurban edilmiş atlar Şengül Aydıngün üyülenmiş gibi camlı B bölmenin altındaki at iskeletlerine bakıyorduk. Zavallı hayvanlar neredeyse üç bin yıl kadar önce, son görevlerinin hemen ardından taşıdıkları bir yöneticinin öteki dünyadaki konforu için kurban edilmişlerdi. Aradan geçen binlerce yıl içinde atların tüm kemikleri Kıbrıs’ın pembemsi kumu ile neredeyse aynı rengi almıştı. Bu aslında arkeologların pek de yabancı olmadığı bir tören tarzıydı. Ancak, sanıyorum hepimiz böylesine çok sayıda kurban sahnesini ilk kez görüyorduk. Mart ayı içinde Kocaeli Üniversitesi Arkeoloji Bölümünden Prof. Dr. Tuba Ökse, Yrd. Doç. Dr. Füsun Tülek ve Mustafa Kemal Üniversitesi’nden Ahmet Görmüş ile birlikte KKTC’nin Doğu Akdeniz Üniversitesinde 12. Uluslararası Akdeniz Arkeolojisi Sempozyumu’na katılmıştık. Son derece başarılı geçen organizasyonun yürütücüsü sayın Hakan Öniz toplantı aralarında bölgeyi gezebilmemiz için bazı öğrencileri bizlerin hizmetine vermişti. Mihmandarımız Nuran Sayılır Türkiyeli birkaç arkadaşının arabasıyla bizi alana getirdiğinde ilk önce küçük bir müze binası içine girdik. İçerde hemen civarda yapılmış kazılarda çıkmış eserlerin küçük bir kısmı ile bilgi panoları mevcuttu. Müze dışında bizi hoş bir sürpriz bekliyordu. Bir Rum televizyon ekibi mezar alanında yıllar önce buradaki kazılara katılmış iki Rum kazı işçisi ile belgesel çekimi yapıyorlardı. Adamlar atların iskeletlerini nasıl kazdıklarını ve mezarlar açılırken neler yaşadıklarını ilk günkü heyecanlarıyla anlatıyorlardı. Kral Mezarları olarak tanınan açık hava müzesi, FOTOĞRAFIN DİLİ Lütfi Özgünaydın lutfi@lutfiozgunaydin.com FOTOĞRAF İŞTE BU Fotoğraf çekmek bir yana şimdi artık arşivleme çok önemli. Çünkü, dijital teknoloji sayesinde, dilediğiniz kadar fotoğraf çekebiliyorsunuz. Gideri yok. Kartınızdan bilgisayarınıza aktarıyorsunuz o kadar. Olay burada başlıyor. Fotoğraflar nasıl saklanacak? Çekilen fotoğrafları atmaya kıyamıyorsunuz ancak, hepsini saklamak çok güç. Onun için önce fotoğraf makinesinin ekranında bir değerlendirme yapıp beğenmediğiniz görüntüleri silin. Sonra, bilgisayar ekranında, daha dikkatli inceleyerek, saklanacak fotoğrafları seçip kayıt edin. Ondan sonra arşiv işlemi başlıyor. Konulara göre, fotoğrafları istifleyin. Konuları çalışmalarınıza göre ayırabilirsiniz. Ben sürekli ülkemin fotoğraflarını çektiğim için, arşivimi illere göre yapıyorum. Bu fotoğrafı Kemaliye’de çekmiştim. Ali Kılıç ve eşi kapı aralığından bana bakmışlardı. Güzel ahşap çift kanatlı bir kapı ve üzerinde ilginç kapı tokmakları… Ali Kılıç vefat etti, fotoğrafı yadigar kaldı. Fotoğraf işte bu, bir şeyleri saptayıp geleceği bırakmak. Ara Güler yıllarca İstanbul fotoğrafları çekmiş. Onun arşivi sayesinde, o dönemi görebiliyoruz. Fotoğraf çekmek kadar, arşiv de önemli. Bilgisayarda kuracağınız arşivde yeterli değil. Mutlaka, harici bir “harddisk”lere de yüklemelisiniz fotoğraflarınızı. Şimdi film gibi elle tutulmuyor görüntüler, her şey sanal…