Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÖRÜŞ Yusuf Hacısüleyman yhacisuleyman@yahoo.com Turizm Uzmanı 12 KÜLTÜR ORMANLAR TURİZME AÇILDI Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’nın 169. maddesine dayandırdığı ve orman arazilerinin turizme tahsisini iptal eden kararında, yasanın yeniden düzenlenmesi için verdiği süre dolmak üzereyken, yeni bir açılımla Turizmi Teşvik Yasası‘nda konuyla ilgili değişiklik, geçenlerde toplanan meclis turizm komisyonunda ele alındı ve kabul edildi. Bu kapsamda bugün için belki çok önemli görünmeyen ancak ilerisi için, yani ülkemizin doğal güzelliklerini ve diğer turizm kaynaklarını bir sonraki nesillere korumakullanma dengesi içinde bırakmayı ifade eden “sürdürülebilir turizm” şartlarını yaratma adına önemli bir madde dikkat çekiyor. Yeni yasa tasarısında turizme uygun olması şartıyla varsa eğer öncelikle “hazine” mülkiyetindeki yerler tahsis edilecek turizm yatırımları için. Yoksa, o halde orman sayılan yerler tahsis edilebilecek. Ancak turizme tahsis edilecek alan, yatırımın öngörüldüğü ildeki orman sayılan yerlerin yüzde birini geçemeyecek. Bununla ilgili somut bir örnek verecek olursak turizmin başkenti sayılan Antalya ile ilgili yüzdenin ne olduğuna bakabiliriz. Antalya’da orman sayılan yerlerin ancak binde ikisi turizm yatırımlarına tahsis edilmiş durumda. Başka bir deyişle Antalya’daki orman varlıklarının binde ikisi “koruma” altına alınmış durumda da diyebilir miyiz? Görüldüğü gibi konuya çok farklı açılardan bakmak mümkün. Yağma mı? Koruma mı? Yoksa korumakullanma mı? Yeni kanun tasarısı bu anlamda “kamu vicdanı“ denilen duygusal yönü de ihmal etmemiş. Turizme tahsis edilen alanın üç katı kadar alana ağaç dikilecek ve üç yıl bakımı yaptırılacak ve bütün bunların parasını turizm yatırımcısı ödeyecek. Sanki bir suç işlemiş gibi karşılığında diyet ödettirilecek durumuna düşmüyor mu bu insanlar? 80’li yıllarda otellerde çalışanlara kız vermiyorlardı, otelde çalışmak bir suç işlemek gibi bir şeydi o zamanlar. Şimdi de turizm yatırımı yapmak herhalde suç sayılmakta, bunca işsizliğe çare olacak tek sektör ve dünyanın gözde endüstrisi durumundayken. Neyse, insanlara turizmin ülkemiz için ne denli önemli bir ekonomik girdi kaynağı olduğunu anlatmak yerine “kamu vicdanı“nı rahatlatmak daha kolay herhalde. Yeni yasa tasarısı bir sınırlama daha getiriyor. O da yapılaşma sınırı. Bir otel için tahsis edilecek alanın yüz ölçümünün ancak yüzde 30’u kadar toplam inşaat alanı verilmekte, bu yüzde 30’un kaç kata yayılabileceği ise ilgili belediyelerin imar yönetmeliklerine göre olacak. Ana değişiklikler bunlar. Bakalım Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeleri yeterli bulacak mı ve orman sayılan yerleri tekrar turizme açacak mı? Buradaki en önemli konu aslında yasaların uygulanma biçiminde, yani yürütme organlarının korumakullanma dengesini gözetmedeki titizliğinde. Diliyoruz ki bundan sonra bu denge daha fazla gözetilsin, bugüne kadar yapılan yanlışlar tekrarlanmasın, günümüzde ülkemize 18.5 milyar dolar gelir, 1 milyon 200 bin kişiye iş ve ekmek sağlayan turizm sektörü, Cumhuriyetimizin 100. yılında 50 milyar dolar turizm gelirine ulaşabilsin. Yoksa cari açık neyle kapanacak, satacak bir şey kalmadığına göre? aslında Kuzey Kıbrıs’ın Gazi Mağusa kentindeki Salamis antik kentinin nekropol (mezar) alanı. Salamis Nekropol’u, Enkomi’den Salamis ormanının batı ucu ve St. Barnabas Manastırı‘na dek uzanıyor. Mezarlık alanında 1970’li yıllarda yapılan kazılarda, 114 mezar tespit edilmiş. Açığa çıkarılan mezarlar arasında dokuz adedi yapısal biçimler ve zengin buluntularından dolayı Salamisli yönetici ve varlıklı sınıfa ait oldukları sanılıyor. Bu mezarlar Kral Mezarları diye adlandırılmış. Tümülüs, kaya ve kuyu tipindeki kral mezar odaları önünde uzun ve meyilli alanlar yaratılmış. Bu alanda cenaze arabasını çeken zavallı atlar, bazen de insanlar, ölü mezara yerleştirildikten sonra, kurban edilip, mezar girişi önüne gömülmüşler. Cenaze töreni sırasında yemekli ziyafetler de verildiği ortaya çıkmış. Mezarlar içinde çeşitli çanak, çömlek, tunç ve fil dişi nesneler ele geçmiş. Ayrıca, ölüye öteki dünyada bolluk sağlasın diye, yağ, şarap veya bal dolu küpler bırakıldığı görülmüş. Araştırmalar mezarların milattan önce 8. yüzyılda yapıldıklarını ve milattan sonra 4. yüzyıla değin kullanıldıklarını gösteriyor. Bu tarihlerde ise adanın yöneticileri kimlerdi diye soracak olursak; Salamis Antik kentinin ilk yerleşimcileri, Anadolu’dan gelen kavimler ve bunlara Yunanistan’dan gelerek Kilikya’da katılan “Aka”lardı. Egedeki Salamis adası kralı Telamon’un oğlu Tefkros şehrin kurucusu olarak bilinmekte.Milattan önce 707 yılında başlayan Asur hakimiyeti milattan sonra 560’a kadar sürmüş. Salamis Kralı Evelthon adanın idaresini tekrar ele geçirmiş. Bir ara Fenikeliler yönetmişler adayı. Daha sonra da Tefkros sülalesi üyelerinden Evagoras, milattan önce 411’de Salamis krallığını yeniden ele geçirmiş. Mezarlık alanında 47, 50 ve 79 nolu mezarlarda zengin buluntulara rastlanılmış. Bunlardan 50 nolu mezar çok daha sonraki bir dönemde, küçük bir kilise olarak da kullanılmış. Yapı aynı zamanda Katherine Hapishanesi olarak da anılmakta. Hıristiyan dinini benimseyen Katherine’in Salamis yöneticisi dayısı tarafından buraya hapsedildiği sanılıyor. Katherine çektiklerinden ötürü daha sonradan Azize mertebesine yükseltilmiş. engülaydingun@kocaeli.edu.tr