Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ÇANAKKALE 5 EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik@cumhuriyet.com.tr YOLDAN ÇIKMADAN Bitmeyen bir hikayedir yolculuk. Yaşamın olağan akışında bir ezberi bozmaktır. Bir arayıştır, rutine karşı. Dünyaya, insanlara, doğaya, olup bitenin tümüne farklı bir bakış ve eylemlilik bazen. Kaçma, kovalama, merak, arayış, keşfetme, görme, sıkıntı ve heyecan. Kendini ve başkalarını anlamadır ya da anlamama. Arayış ya da aramayış da... Karmaşadır, halüsinasyon ve ilham kaynağı. Suskunluk, pişmanlık ya da neşeli bir kahkaha, hayrettir, şaşkınlık bazen. Henüz ismi konmamış renk tonları, bana göre daha çok mavi... Uçuk kaçık, sırlı, bazen de ciddi. Mutluluktan uçulan en yüksek zirve, bazen tersi en dibe çökme, en kuytularda saklanma hali. Bazen bir avuntu, bazen sahici bir yanıt. Bilinmezliğin en şehvetli tarafı. Lir dokunuşu, derin bir arya, görkemli senfoni. Gece bütün ürpertilerle deniz olma, buğday tarlasında serinleme, gökyüzünde uçurtma, ormanda uğultu... Boşlukta baş dönmesi. En yumuşak dokunuşlar. Rüzgarın sesi, bir ağaçkakan tıkırtısı. Baş döndürücü kokular. Yokluğun yorgunluğu, varlığın gönenci... Yakamoz çarpıntısı, suda balık, bir kadeh rakı, yelkenin ucundaki bayrak, teknenin dibe giden demiri... Fenerin kuytusu, lambanın fersiz ışığı, sırtını verdiğin ağların rahatlığı... Bir gerçeğin ütopyaya dönüşmesindeki ikilem. Yarılmış bir gerçeğin içinde, ‘’kaybetme’’ üzerine kurulan korkular. Gerçekliğinden şüphe edilen sevişmeler. Geçmiş, şimdi ve gelecek... Ya da birbirine geçen bütün zamanların hikayesi. Zamanı tariflemenin zorluğu. Gelenin etkisine göre, geçen ‘’şimdiki’’. Dolayısıyla o anın, büyük bir şaşkınlıkla “şimdiki zaman hikayesine” dönüşmesi. Ve sevdanın bin bir halleri... Bahar bir başka kışkırtıyor... Bundan ötürü hayata ve yola devam. Yoldan çıkmadan, çıkmaz yollardan korkmadan.... Yol serüveniniz bitmesin, karşılaşmak an meselesi... Salim Mutlu Müzesi Alçıtepe Bigalı bir bayan geçti önümüzden. Onu meşgul etmeyip, Bigalı Köyü Atatürk Evi’ni geziyoruz. Bu ev, Atatürk 19. piyade tümeni ile 25 Şubat 1915’te Çanakkale Savaşları’na katılmak üzere Eceabat’a gelmiş, burada ikmal yaptıktan sonra, 18 Nisan 1915’te Bigalı Köyü’ne gelerek, bu köy evini karargah olarak kullanmış. Bigalı Köyü