Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÖRÜŞ Yusuf Hacısüleyman Turizm Uzmanı yhacisuleyman@yahoo.tr 12 FAS KARLAR ALTINDA MOSKOVA Turizmciler yine yollara düştü desek herhalde yanlış olmaz. Geçen hafta tahminen sayıları 2 bini bulan bir Türk topluluğu Moskova uluslararası turizm fuarındaydı. Bu sayının yaklaşık dörtte biri aslında turizmci olmayıp, turizm sektörü ile ilgili işler yapan sektörlerin temsilcilerinden oluşuyordu, yani herkes “ekmeğini” takip ediyordu, bankacılar, sigorta şirketleri, toptan gıdacılar, tekstil firmaları, medya şirketleri bunlardan bazılarıydı. Bu fuarı ziyaret etmelerinin tek nedeni bu yıl turizmin nasıl geçeceği sorusuna bir yanıt bulmaya çalışarak kendi işlerini buna göre düzenlemek. Boşuna denmiyor turizmin 41 sektörü beslediği. Her yıl olduğu gibi Türkiye’ye yönelik ilgi yine üst seviyedeydi. Geçen yıllara oranla bir farklılık ise genelde yıllardır Avrupa pazarında uygulanmakta olan “erken rezervasyon indirimi”nin Rus pazarında da etkili olmaya başlamış olduğunu görmemiz oldu. Bunun başlıca nedeni olarak refah düzeyinin artmasını gösterebiliriz. Amerika’nın Irak işgali, kendisi dışında, en çok Rusya’nın ekonomisine yaradığını tüm ekonomi otoriteleri kabul etmektedirler. Varilin fiyatı 27 dolardan 100’lü dolarları görünce ülkenin şehir merkezlerindeki refah ve gelir düzeyi de oldukça artmış oldu. Geçen yıl ülkemize gelen 2 milyon 465 bin 336 Rus turistin ki, 1 milyon 817 bin 974’ünü tek başına Antalya teşkil etmekte, bu yıl yaklaşık yüzde 25 oranında artacağı, burada faaliyet gösteren tur operatörleri tarafından öngörülmektedir. Moskova’nın merkezinde bulunan fuar alanının çevresi sanki tek bir ülke varmışcasına yalnızca Türk otellerinin reklam ve afişleri ile kaplanmıştı. Ülke standımız bu kez bembeyaz tasarlanmış. Osmanlı mimarisinin ön plana çıktığı minyatür tarihsel yapı örnekleri ve stant alanı bütünüyle beyaz olunca istemeden de olsa fazlasıyla Tunus gibi ülkeleri hatırlattı, yani Türkiye standına gelmiş olduğunu ziyaretçiler ancak Türk bayrağını görünce anlayabildiler. Gerek görsel gerek etkinlik alanında gönül isterdi ki bu yılın özelliği olan “Rusya’da Türk Kültür Yılı” bu fuar sırasında yoğun bir şekilde işlensin ve tanıtılsın. Bu fuara gelen tüm seyahat acentelerine bu yılın özelliğini duyurmak açısından çok önemli bir fırsatı kullanamadık. Bu konuları herhangi bir kimseyi eleştirmek için değil sistemi eleştirmek için dile getirdiğimi de belirtmek isterim. Bakanlık bürokratlarının tüm kişisel çabalarına rağmen yetersiz kalmaları doğaldır. Bu tip organizasyonlar, fuarlar, tanıtımda detay unsurların düşünülmesi, halkla ilişkiler, imaj iyileştirme gibi çalışmalar bu işin profesyonelleri tarafından yapılmalıdır. Fuar sırasında biri iyi biri kötü iki haber geldi. İyi olan Türk Hava Yolları Moskova Antalya arasında 4 Nisan’dan itibaren direk uçuş seferlerine başlayacak olması oldu. Kötü olan da bu uçuşun saati sabah 04.40 olarak açıklanmasıydı. Oysa turizmciler yıllardır turizm merkezlerimize doğrudan uçuş yapılmasını istemelerinin nedeni (doğru bir tanımlama olmamakla birlikte) “kaliteli” turistin, yani harcama gücü yüksek turistin gelmesini sağlamak içindi. Gece yarısından sonra evinden çıkıp, sabahleyin saat 08.30 gibi oteline varıp, odasını alabilmek için dört saat beklemek zorunda kalacak “kaliteli” turisti bu uçuşla getirebilir misiniz? Karlar altında Moskova’dan izlenimler bu kadar, Rus pazarı açısından bizi iyi bir yıl bekliyor… Sahra’daki Hollywood Yazı ve fotoğraflar: Mustafa Andıç üyük Sahra Çölü’nün B palmiyelerle süslü bu vadilere gizlenmiş küçük çöl kasabaları bulunur. İşte bu çöl yerleşimlerinden biri ve belki de en önemlisi Ouarzazate kentidir. Bu kent, daha yarım yüzyıl öncesine kadar Transsahra Kervan Yolu’nun geçiş güzergahında bulunan küçücük bir kasabadan başka bir şey değil. Peki 1980’li yıllara kadar ara sıra kervanların şöyle bir uğrayıp geçtiği bu küçücük kasabada ne olmuş da birden apoletleri yıldızlarla dolu bir çok otelle dolmaya başlamış, ülkeye gezi düzenleyen uluslararası seyahat acenteleri programlarına mutlaka burayı da dahil etmeye başlamışlar? İşte bu sorunun cevabını okyanusun çok ötesinde, modern dünyanın beyaz perde merkezi Hollywood’un çölde kurduğu Atlas stüdyolarında aramamız gerekiyor. Ünlü Hollywood yönetmenleri Mısır’ın gizemli kraliçesi Kleopatra başta olmak üzere, Afrika ve Orta Doğu’nun tarihi ve mistik hikayelerini konu alan filmlerini en gerçekçi şekilde beyaz perdeye aktarmanın yollarını ararken, 80’li yılların ba şında bu bölgenin doğal bir mekan olduğunu fark eden bir yönetmen sayesinde “Oscar” hayalleriyle yanıp tutuşan diğer yönetmenlerin birer ikişer buraya akın etmesiyle Ouarzazate’nin makus talihi birden değişmeye başlamış. Fas, Hollywood filmi sayesinde ünlü olmuş kent tecrübesini 1942 yapımı “Casblanca” filmiyle yaşamış. Dünyada öyle bir kentin varlığından haberdar olmayan uzak coğrafya insanları bile bu film sayesinde Kazablanka’nın yerini ezberlemişler. Fas Kralı II.Hasan’ın genç oğlu ve şimdiki kralı VI Muhammet, ünlü film yapımcılarının buraya gelmelerini teşvik etmek için her türlü kolaylığı göstermeye başlamış, hatta figüran olarak askerlerini görevlendirmekten bile çekinmemiş. Hal böyle olunca da Amerikan sinema şirketleri şehrin birkaç kilometre dışında çöl koşullarının bulunduğu düz ve geniş bir arazi üzerinde tam 60 milyon dolar harcayarak devasa film stüdyoları kurmuşlar. Bu stüdyolarının kurulmasıyla birlikte tüm dünyada ses getiren, gişe ve hasılat rekorları kıran, “Oscar” ödüllerini birer ikişer cukkaya indiren filmler çekilmeye başlamış. İşte bu kentte çekilen dün