27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ADIM ADIM İSTANBUL Turgay Tuna tunaturgay@yahoo.tr 10 KÜLTÜR VALİDE PAŞA’NIN SARAYI Boğaziçi kıyılarını süsleyen en güzel yapılardan biri de Bebek’te son Hıdiv II. Abbas Hilmi Paşa’nın valideleri Prenses Emine Hanım tarafından yaptırılmış, tüm Boğaziçi’nde arnuvo mimarinin en zengin örneğini oluşturan köşktür. 19. Yüzyılın ortalarına doğru uzandığımızda, Akıntıburnu ile Rumelihisar’ın kayalar mevkii arasında kalan Bebek koyunun ortasında bir saray gibi yükselen bu yapıdan çok daha önceki zamanlarda, aynı yerde Halil Paşa Zade Arif Efendi’ye ait güzelliği ile ünlenmiş ahşap bir yalı varmış. Bu yalı, Arif Efendi’nin ölümünden sonra Rauf Paşa’ya, ardından da Sadrazam Ali Paşa’ya geçmiş. Ali Paşa’nın ölümünden sonra da, yalıyı II. Abdülhamit satın alıp, genç yaşta sözde gripten ölen Hıdiv Tevfik Paşa’nın dul eşi, güzel gözleriyle tanınan Hıdiva Emine Hanım’a 1896 yılında hediye etmiştir. O da, 1900’lü yılların başlarında, çok daha sağlam, çok daha gösterişli bir malikanenin inşası için eski yalıyı yıktırıp, dönemin ünlü mimarlarından Raimondo d’Aranco’ya bu saray yavrusu binayı yaptırmıştır. Toplam beş bin metre karelik bir kullanım alanı olan, 64 metre uzunluğundaki bu yapı deniz tarafından bakıldığında solda harem, sağda selamlık olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Binanın, dışardan fark edilemeyen en özgün taraflarından biri de, orta kısmında; çatısı camekanla kaplı, sera şeklinde bir kış bahçesine sahip olması. Bugün hala, bu gizli bahçede birbirinden güzel çiçekler, limon ağaçları yetiştiriliyor… Birkaç yıl önce eski Mısır Konsolosu aziz dostumuz Muhammed Nosrat beyin sayesinde dışardan bakıldığında büyük gizem taşıyan bu muhteşem binanın hemen tüm iç mekanlarını gezip görmüştük. Hıdiva Köşkü’nün deniz ve yol tarafına bakan tüm odaları birbirlerine paralel şekilde yapılmışlardır. Bu oda ve salonlarda kimileri altın yaldız boyalı stüko kolonlar, üzerleri asma filizleri, kestane yaprakları, floral süslemelerle bezenmiş ferforje merdiven korkulukları binanın ihtişamına zenginlik katan öğelerdir. Mısır ellerinde Osmanlı Padişahı’nın naipliğini yapmış Tevfik Paşa’nın güzel eşi Prenses Emine Hanım 15 Haziran 1931 tarihinde, oğlunun ölümünden bir ay sonra, çok sevdiği bu küçük sarayda vefat eder, Kahire’de Afifi Paşa türbesine gömülür. Onun ölümünden sonra da bu görkemli yapı uzun bir zaman sessizliğe bürünür. Ta ki, Mısır devletinin burada konsolosluk binasını açmasına dek. Şimdilerde, Mısır konsolosluğu geçici olarak 4. Levent’teki yerinde hizmet veriyor. Oldukça yorulan, gücünü yitiren Valide Paşa’nın malikanesini elden geçirme zamanı geldi artık. Marmaray’dan belgesele Şengül Aydıngün Fotoğraflar: Haldun Aydıngün evgili okurlar birkaç haftaS dır müze yazısı yazamayışımın nedeni ülkemiz adına önemli bir belgeselin danışmanlığını yürütmemden kaynaklandı. National Geographic televizyonu adına yapılan çekimleri, yayın danışmanımız Abdülkadir Yücelman bir haç haftalık dizi halinde bu sayfada sizlerle paylaşmamı önerdiğinde ben de keyifle kaleme aldım. Bir an bir arkeolog olduğunuzu hayal edin. Yaşadığınız kentin hemen yanındaki bir bölgeyi kendinize araştırma alanı olarak seçtiğinizi ve de daha ilk sezonda çok önemli bulgulara ulaştığınızı farz edin. Öyle bulgular ki kentinizin uzak geçmişi toptan değişirken belki de Avrupa tarihini bile değiştirecek, ya da bazı teorileri kanıtlayacak bilimsel gerçeklere ulaştınız. Çevre kirliliğinin son raddesine ulaşmış bir gölün (Küçükçekmece) kıyısına çömelmiş, avucunuzda duran siyah, pütürlü, toprak çömlek parçalarına hayranlıkla bakıyorsunuz. Daha ön ce hiç kimse bunları görmemiş, bu çömleği günümüzden yaklaşık sekiz bin yıl önce yapanların burada yaşamış oldukları ile ilgili hiçbir buluntuya ulaşılamamış. Kafanızı kaldırıp, günümüzden 89 bin yıl ayağınızın bastığı yerlerin neye benzediğini, bu toprak kabı yapanların nasıl insanlar olduklarını merak ederdiniz. Hatta büyük ihtimalle ucuz bilim kurgu filmlerinde gördüğünüz tarzda bir zaman makinesine binip, o dönemlere gidip, sorularınızın cevabını kendi gözlerinizle görmek isterdiniz. Böyle bir deneyimin yaşanması şimdilik mümkün görünmüyor, ama eğer birisi çıkıp karşınıza gelseydi ve de “merak etme, görmek istediğin her şeyi ben sana yaratacağım” deseydi, herhalde sizin için en iyi ikinci seçeneği sunmuş olurdu. Değil mi? Benim için zaman yolculuğu dört yıl önce İstanbul Boğazı Tüp Geçişi’nin inşaatının başlamasıyla ilk hareketini aldı. İstanbul Boğazı’nın altından geçecek olan metro hatları Yenikapı’da kurulacak dev bir istasyonla hem deniz hem de kara ulaşım sistemlerine bağlanacaktı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle