Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÖRÜŞ Yusuf Hacısüleyman Turizm Uzmanı yhacisuleyman@yahoo.tr 12 KÜRE DAĞLARI ULUSLARARASI TURİZM BORSASI Turist ağırlayan ülkeler açısından Mart ayı çok önemlidir, çünkü yılın nasıl geçeceği hemen hemen netlik kazanır. Bu durum sadece Türkiye için değil, tüm ülkeler için geçerlidir. Geçen hafta Almanya’nın Berlin kentinde yapılmış olan turizm fuarı, dünya turizm hareketi eğilimlerini ortaya koyan bir fuar niteliğinde olma özelliğini 42 yıldır elden bırakmıyor. 1966 yılından bu yana düzenlenmekte ve kısa adı ITB olan bu fuarın aslında adı “Uluslararası Turizm Borsası”dır (Internationale Tourismus Börse). 186 ülkenin 10 bin 923 stand kurarak yer aldığı bu etkinlik 160 bin metrekarelik bir alanda gerçekleştirilmekte olup yaklaşık 180 bin kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Bu kadar ülkeyi bir çatı altında toplama başarısı gösteren bu “turizm borsası”, adındaki niteliğini, yani “borsa” olma özelliğini yaklaşık sekiz yıldır kaybetmiştir. Çünkü dünyadaki tüm endüstrilerde olduğu gibi, turizm endüstrisinde de kartelleşme süreçleri yaşanmış, büyük şirketler küçükleri ya bünyelerine katmışlar veya rekabet edemez hale getirip yok olmalarını sağlamışlardır. Bu fuar, profesyonel turizmcilerin daha önceleri 2530 tur operatörü ile iş görüşmeleri yaptıkları bir etkinlik iken, şimdilerde en fazla üçdört dev şirketin dikte ettikleri fiyat ve hizmet politikalarını “dinleme” yeri haline gelmiş, “borsa” olma özelliğini ne yazık ki yitirmiştir. Pazarlama ve satışın gerçekleşmediği, Avrupa’nın iki büyük tur operatörü, TUI ve Thomas Cook’un bile artık yer almadığı bu fuar bu nedenle yalnızca ülke tanıtımlarının rekabet içinde olduğu bir “tanıtım platformu” özelliğini kazanmıştır. Türk turizminin ana pazarı olma niteliğini sürdüren Alman pazarı, on yılda iki kat artmış ve geçen yılın rakamı, yarısı tek başına Antalya olmakla birlikte, dört milyon turistin üzerinde gerçekleşmiştir. Bu nedenle, tanıtım fonksiyonu ağırlık kazanmış olsa da bu fuar, Türkiye açısından çok önemli bir tanıtım alanıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bu yıl düzenlenen fuar etkinlikleri içerisinde “Türkiye’nin Renkleri” adında bir de gece yer aldı. Berlin Schiller Tiyatrosu salonlarında düzenlenen bu müzikbale ve dans gösterileri akşamına rağbet oldukça fazlaydı. Mozart’tan, Dede Efendi’ye, Verdi’den, zeybeğe, çayda çıradan Werther aryasına kadar batıdoğu sentezini ortaya koyan gecede Aşık Veysel’in “Uzun ince bir yoldayım” parçasının klavye ve saksofon ile yorumu en fazla alkış alan eserdi. Bugüne kadar alışagelmiş fuar etkinlikleri bakımından farklı ve güzel bir geceydi, emeği geçenlere tebrikler. Özellikle Almanya’da ve Türk nüfusun fazla olduğu diğer Avrupa ülkelerinde bu tür kültürel etkinlikleri uzun süreli ve bütün bir yıla yayarak yapmalı, mahalledeki imajın ve ana haber bültenlerinde Türkiye ile ilgili sözü edilen konular dışında, Türkiye’nin başka bir yüzünün daha olduğu vurgulanmalıdır. Yılda tek bir gece, Anadolu topraklarında yaşamış onca medeniyetin kültür ve sanat miraslarını ortaya koymaya yeter mi? Bu medeniyetlerin ülkemizde bize bıraktıkları 136 antik tiyatronun ruhunu canlandırmanın zamanı geldi de geçti bile. Valla’da sularla boğuşmak Yazı ve fotoğraflar Fügen Dede üre Dağları, Avrupa’nın K en yaşlı ormanlarını içerisinde saklayan ve yaban hayatın en önemli kalelerinden biri olarak nitelenen, keyifli bir hafta sonu geçirmek için ideal bir yer. Küre Dağları, Dünya Koruma Vakfı’nın ( WWF ) belirlediği Avrupa’nın acil korunması gereken yüz orman alanı arasında. WWF tarafından belirlenen Türkiye’nin 122 önemli bitki alanı ve Birdlife tarafından 2004’te yayınlanan Türkiye’nin Önemli Kuş Alanları listesinde yeralan Küre Dağları Türkiye’nin kanyon ve mağaralar bakımından en zengin yerlerinden birisi. Küre Dağları Milli Parkı ise Küre Dağları’nın batısında, Kastamonu ile Bartın arasında kalan 34 bin hektarlık bir bölgeyi kaplıyor. Dünyaca ünlü kanyon, mağara ve şelaleleri içerisinde saklayan tabiat parkı ilkbaharda uçsuz bucaksız yeşil bir görüntüye bürünüyor. Bölge, sonbaharda yöre kadınlarının kıyafetlerindeki gibi kırmızının bütün tonlarıyla bezeniyor. Tabiat Parkı içerisindeki kayaların karstik ya pısından dolayı çok sayıda mağara bulunuyor. Mağaralardan en önemlileri; Ilgarini, Toprakini, Sorkun, Ejderha Kuyusu ve Buz Mağarası. Bunlardan en önemlisi Sorkun Yaylası’ndaki uluslararası üne sahip Ilgarini Mağarası. Dünyanın 4. büyük mağarası olan Ilgarini Mağarası, denizden bin 250 metre yükseklikte. Horma Kanyonu’nun bittiği noktada 15 metre yükseklikten düşen ve altında Ölüdeniz’i andıran gölüyle Ilıca Şelalesi, Küre Dağları’nda görülmesi gereken doğal güzelliklerden. Tabiat parkı içerisindeki kanyonlar; Valla, Aydos, Karacehennem Boğazı ve Horma Kanyonu. Dünyanın en büyük kanyonları arasında anılan Valla kanyonu, Devrekani Çayı’nın Karadeniz’e ulaşmak için Küre Dağları’nı yarıp geçtiği doğal bir fenomen. Pınarbaşı’nın 26 kilometre kuzeyindeki Muratbaşı köyü yakınlarında Devrekani Çayı ile Kanlıçay’ın buluştuğu yerde başlıyor. Kanyonun başlangıç noktasına 1,5 kilometrelik bir patika ile ulaşılıyor. Kuzeydeki Cide’ye doğru yaklaşık 10 kilometre uzanan kanyon Hamitli köyü yakınlarında sona eriyor. Kanyonun iki